Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/1696 E. 2022/722 K. 02.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1696
KARAR NO: 2022/722
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 19. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 22/01/2020
NUMARASI: 2018/427 E. – 2020/48 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Ticari Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) Taraflar arasındaki menfi tespit davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın usulden reddine dair verilen karara karşı, davacı tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin 03.03.2020 tarihinde … acenteliğine kabul edilerek bu tarihten itibaren uçak bileti düzenlenme yetkisine sahip olduğunu, müvekkilinin …’ya üyelik başvurusunda havayolu şirketlerine karşı olası borçların teminatı için 23.02.2020 tarihli 261.000 USD bedelli banka teminat mektubunu …’ya teslim ettiğini, müvekkilinin …’ya kabul edilmesiyle birlikte … platformunu kullanmaya başladığını, platformun seyahat acenteleri açısından bir zorunluluk olduğunu, müvekkilinin … acentesi olduğu tarihten itibaren yalnızca nakit kabul etmek suretiyle bilet satışı yaptığını, kredi kartı ödemesi ile uçak bileti düzenlemediğini, 20.08.2018-25.08.2018 tarihleri arasında müvekkilinin bilgisi ve onayı olmadan kredi kartı ile bilet satış işlemlerinin tespit edildiğini, kredi kartı satış işlemleri sebebiyle müvekkilinin cari hesabına 96.761,03 TL tutarında borç kaydedildiğini, ayrıca müvekkiline … üzerinden acente borç dekontu düzenlendiğini, davalı …’nın sistem üzerinden gönderdiği 06.11.2018 tarihli bildirimle müvekkilinin uçak bileti düzenleme yetkisinin borçlar nedeniyle sonlandırılarak … üyeliğinin askıya alınarak, cari hesap farkının kapatılması için 31.12.2018 tarihine kadar süre tanındığını, borcun ödenmemesi halinde banka teminat mektuplarının nakde çevrileceğinin bildirildiğini, şirket yetkilisinin banka teminat mektubu için şahsi kefalet verdiği gibi ipotek de tesis edildiğini, müvekkilinin davalılara karşı tüm yükümlülüklerini yerine getirdiğini ileri sürülerek, müvekkilinin 96.761,03 TL borç için davalılara borçlu olmadığının tespitine, teminat mektubunun paraya çevrilmesinin tedbiren durdurulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı … vekili, savunmasında özetle; taraflar arasındaki tahkim sözleşmesi uyarınca dava konusu uyuşmazlığın tahkim mahkemesince çözülmesi gerektiğini, mahkemenin görevli olmadığını, 03.03.2010 tarihli yolcu bileti satış acentesi anlaşmasının 2.1, 2.2 ve 2.3. maddelerinde belirtilen hükümlerin davacı şirket tarafından kabul edildiğini, 2018 yılında güncellenen Seyahat Acentesi El Kitabının 31.05.2018 tarihinde Türkiye’de …’ya akredite olmuş tüm seyahat acentelerine mail yolu ile iletildiğini, bu kitapta seyahat acentelerinin faaliyetleri süresince uyması gereken kuralların bulunduğunu, kitapta üye havayolu şirketleri veya … arasında çıkabilecek uyuşmazlıklarda yargı makamı olarak münhasıran seyahat acenteleri arabuluculuğunun yetkisinin kabul edildiğini, ayrıca Türkiye’deki acenteler için Cenevre veye İsviçre tahkim merkezlerinin görevli ve yetkili olduğunu, tahkim incelemesinin bir veya birden fazla hakem tarafından Milletlerarası Ticaret Odası tahkim kurallarına göre yapılacağı ve tahkim dilinin ise İngilizce olacağının belirlendiğini savunarak, davanın reddini istemiştir. Diğer davalı davaya cevap vermemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “… Gerçek ya da tüzel kişiler arasında çıkan uyuşmazlıklarda asıl olan uyuşmazlığın devletin bünyesindeki yargı organları-mahkemeler tarafından çözülmesidir. Alternatif uyuşmazlık çözüm yolları arasında sayılan arabulucuk, tahkim, hakem, bilirkişi vs. gibi yollarla uyuşmazlıkların çözümü tarafların serbest iradesi ya da bu yola başvurmayı zorunlu kılan yasa hükmünün varlığına bağlıdır. Yukarıda belirtildiği üzere sözleşme genel şartlarında tahkim şartının düzenlendiği, yukarıdaki paragraflarda belirtilen tüm yasal unsurların karar altına alındığı gibi esaslı unsurlarda herhangi bir eksiklik olmadığı, ayrıca tahkimde tespit edilen tüm hususların kanuna uygun olup herhangi bir aykırılık bulunmadığı değerlendirilmiştir. Netice olarak taraflar tarafından imzalanan tahkim şartının geçerli olduğu anlaşılmıştır.Tahkim şartı veya anlaşmasının geçerli olabilmesi için yanların tahkim iradesini açıkladıkları tahkim şartı ya da sözleşmede tartışma ve karışıklığa neden olmayacak biçimde açık ve kesin olarak belirtmiş olmaları zorunludur. Somut olayımızda Seyahat Acenteleri El Kitabı’nın 812 nolu kararının 12.2.3 bölümündeki düzenlemeye göre davacı şirket 2. bölgede bulunduğundan, “Türkiye’deki acenteler için Cenevre ve İsviçre tahkim merkezleri görevli ve yetkili olacaktır” ibaresinin bulunduğu sabittir. Bu hali ile herhangi bir uyuşmazlığın taraflarca tahkim yoluna giderek çözümleneceği kabul edilmiştir. Bu hali ile HMK’nun 413. maddesinde belirlenen hükümler de göz önüne alınarak taraflar arasında düzenlenen 03/03/2010 tarihli sözleşmenin uygulanmasından çıkan uyuşmazlıkların Seyahat Acenteleri El Kitabı’nın 812 nolu kararının 12.2.3 bölümündeki düzenlemeye göre, davacı şirketin 2. bölgede bulunması nedeni ile Türkiye’deki acenteler için Cenevre veya İsviçre Tahkim merkezleri görevli ve yetkili kılındığı sabit olup, sözleşmede geçerli bir tahkim şartının düzenlendiği, davalı …’nın da ilk itiraz olarak tahkim itirazında bulunduğu anlaşıldığından, HMK’nun 116. Maddesi gereğince mahkememizde açılan davadaki uyuşmazlığın tahkim yolu ile çözülmesi gerekeceğinden davanın usulden reddine…” gerekçesiyle tahkim itirazı nedeniyle HMK’nın 116/1-b bendi uyarınca uyuşmazlığın tahkim yolu ile çözülmesi gerekeceğinden davanın usulden reddine, teminat mektubunun nakde çevrilmesine ilişkin tedbir kararının kaldırılmasına, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Mahkemece 03.03.2010 tarihli Yolcu Bileti Satış Acentesi Sözleşmesi’ne gönderme yapılarak sözleşmenin Seyahat Acentesi El Kitabı’na atıfta bulunduğunu belirterek, El Kitabı’nın da belirli maddelerinin tahkime yollama yaptığını vurgulanarak tahkim ilk itirazı nedeniyle davanın usulden reddine karar verildiğini, ancak 03.03.2010 tarihli sözleşmedeki müvekkilinin imzasının sahte olduğunu, şirket temsilcisi …’ün 18.10.2019 tarihinde Whatsapp uygulaması üzerinden gönderdiği beyanda sözleşmedeki imzanın kendisine ait olmadığını bildirdiğini, sahtelik iddiasının kamu düzenine ilişkin olması nedeniyle re’sen dikkate alınacağı ve yargılamanın her aşamasında ileri sürüleceği dikkate alınarak istinaf aşamasında bu hususun belirtilmesi zorunluluğu doğduğunu, HMK’nın 208/1.maddesine göre taraflardan birinin, kendisi tarafından düzenlendiği iddia edilen belgedeki yazı veya imzayı inkar etmesi halinde bu belgenin delil olarak kullanılamayacağını, sahtelik iddiasının HMK’nın 211/1.maddesine göre öncelikle çözülmesi gerektiğini, sahte imzanın tahkim iradesini ortadan kaldırdığı iddiasının, hakkın kötüye kullanılmasını teşkil etmeyeceğini, zira burada taraflar arasındaki ticari ilişkinin reddedilmediğini, aksine özel bir irade veya vekaletname gereken bir halin (tahkim sözleşmesinin kurulmadığı) ortadan kalktığının iddia edildiğini, sözleşmedeki imzanın sahte olması nedeniyle eksik incelemeyle karar verildiğini; her iki davalı arasında mecburi dava arkadaşlığının bulunduğunun mahkemece kabul edildiğini, 23.05.2019 tarihli dilekçede belirtildiği üzere her iki davalı arasında mecburi dava arkadaşlığı bulunduğunu, müvekkilinin 1 numaralı davalı adına düzenlediği tüm biletlerin, 2 numaralı davalının sistemi üzerinden kesildiğini, teminat mektubunun ise, 2 numaralı davalıya verildiğini, menfi tespit davasına konu cezaların (ADMler) alacaklısının 1 numaralı davalı olduğunu, davalılar arasında teknik, operasyonel ve ticari anlamda grift bir ilişki bulunması nedeniyle davalıların mecburi dava arkadaşı olduğunu, tahkim veya herhangi bir sözleşmeye taraf olmayan 1 numaralı davalının tahkim itirazının dinlenmesinin hukuken mümkün olmadığını, müvekkili ile bir numaralı davalı arasında tahkim sözleşmesi bir yana sözleşme ilişkisi dahi bulunmadığını, müvekkilinin de, 1 numaralı davalıya karşı menfi tespit davası açtığını, diğer davalının teminat mektubunu elinde bulundurması nedeniyle dava edildiğini, müvekkilinin tahkim iradesini ortaya koyduğu bir sözleşme bulunmamasına rağmen, 1 numaralı davalı yönünden sözleşmeye taraf olmaması nedeniyle tahkim itirazının reddi gerektiğini, diğer sözleşmedeki imzanın sahte olması nedeniyle tahkim şartının geçersiz olduğunu, 23.05.2019 ve 10.06.2019 tarihli dilekçelerle belirtildiği üzere, taraflardan biri Türk diğeri ise yabancı menşeili şirket olduğundan tahkim şartının geçersiz olduğunu, sözleşmenin dilinin yasaya aykırı olduğunu, 2 numaralı davalının tek taraflı olarak belirlediği prosedürlere, tek taraflı olarak kaleme aldığı metinlere, yine tek taraflı olarak yaptığı tahkim, tahkim yeri ve tahkim merci seçimine, herhangi bir tahkime başvurma iradesi bulunmayan müvekkilin tabi olmasının beklenemeyeceğini, ihtiyati tedbirin kaldırılmasının hatalı olduğunu, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına, davanın kabulüne ve ihtiyati tedbir kararına karar verilmesini istemiştir. Davalı … Birliği vekili istinaf başvurusuna karşı sunduğu cevap dilekçesinde özetle; yargılama aşamasında ileri sürülmeyen imza sahteliği itirazının istinaf aşamasında ileri sürülemeyeceğini, taraflar arasında 03.03.2010 tarihinde düzenlenen sözleşme ile 9 yıl boyunca süren sözleşme ilişkisinde imzanın inkar edilmeyerek bilet satışı yapıldığını, taraflar arasında düzenlenen sözleşmenin 2.2.maddesinde tahkim yetkisi bulunduğu, yapılan düzenleme ile Türkiye’deki acenteler için Cenevre veya İsviçre tahkim merkezlerinin görevli olduğunun belirtildiğini ve başvurunun ne şekilde yapılacağının düzenlendiğini belirterek, istinaf başvurusunun reddini istemiştir. Davalı … vekili beyanında özetle; davalılar arasında HMK’nın 59.maddesi uyarınca mecburi dava arkadaşlığı bulunduğundan davaların ayrılamayacağını, davalı …’nın seyahat acentelerini yetkilendirmek haricinde tüm havayolu şirketleri ile yetkili seyahat acenteleri arasındaki ilişkilerin yürütülmesinde aracı kurulduğunu, bunlar arasındaki bilet düzenleme, cari hesapların yürütülmesi ve iletişimin … platformları üzerinden gerçekleştirildiğini, seyahat acentesi olan davacı tarafından müvekkil şirket adına kesilen biletlerin … sistemi üzerinden işleme alındığını, teminat mektubunun bu nedenle …’ya verildiğini belirterek, istinaf başvurusunun reddini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, Yolcu Bileti Satış Acentesi Anlaşması uyarınca düzenlenen acente borç dekontları nedeniyle borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın usulden reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacı ile davalı … arasında düzenlenen 03.03.2010 tarihli acentelik sözleşmesi ile ticari ilişki kurulmuş ve sözleşmenin fesih tarihi olan 31.12.2018 tarihine kadar sürdüğü anlaşılmıştır. Taraflar arasında düzenlenen sözleşmede tahkim şartı bulunmaktadır. Davalı … süresinde tahkim itirazında bulunmuştur. Davalı istinaf başvurusunda da belirttiği 11.06.2019 ve 23.05.2019 tarihli dilekçelerinde acentelik sözleşmesindeki imzaya yönelik bir itirazda bulunmamıştır. Nitekim istinaf başvurusunun 2.1.1. Ve 2.1.2.maddelerinde şirket yetkilisince 18.10.2019 tarihinde sözleşmedeki imzanın kendisine ait olmadığını bildirmesine rağmen, bu hususun istinaf başvuru dilekçesinde ileri sürüldüğü açıklanmıştır. HMK’nın 24 ve 25 .maddesi gereğince, hukuk davası taraflarca hazırlanır. İmzası inkar edilmeyen bir sözleşmenin altındaki imzanın mahkemece kendiliğinden incelenmesi mümkün değildir. Yargılama sırasında süresinde imza inkarında bulunulmayıp, istinaf başvurusu sırasında bu hususun ileri sürülmesi HMK’nın 29. maddesinde düzenlenen dürüst davranma ve doğruyu söyleme yükümlülüğüne aykırıdır. HMK’nın 357.maddesi gereğince ilk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunmalar dinlenmez, yeni delillere dayanılamaz. Diğer yandan taraflar arasındaki sözleşme ilişkisi dosyaya sunulan sözleşme kapsamında yürütülmüş olup, bu sözleşmeye göre talepte bulunulmasına rağmen istinaf aşamasında imza inkarında bulunulması dinlenilemez. Bu durumda, davacının bu yönlere ilişkin istinaf başvuru nedenleri yerinde değildir. Taraflar arasındaki sözleşme ilişkisinde davacı ve … ‘nin diğer davalı … ile sözleşmeleri bulunmaktadır. Taşıyıcı olan …’nın satışa sunduğu biletler … sistemi üzerinden davacı tarafından satıldığından ve sözleşmeden kaynaklı alacaklar … sistemi üzerinden takip edilerek teminatlandırıldığından tarafların kabulünde olduğu üzere davalılar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmaktadır. Davaların ayrı görülmesi halinde alınacak hükmün infaz kabiliyeti bulunmayacaktır. Bu nedenle, Lufthansa’nın da davacı ile diğer davalı arasında kurulan sözleşme ilişkisine katıldığı kabul edilmelidir. Davacı ile davalı … arasında akdedilen 03.03.2010 tarihli Yolcu Bileti Satış Acentesi Sözleşmesi incelendiğinde; davacının acente olarak anılacağının, acenteyi tayin eden ve … üyesi adına ve namına hareket eden, … Genel Müdürü tarafından temsil edilen her bir … üyesinin ise taşımacı olarak anılacağının, Anlaşmanın 1. maddesinde ise bu anlaşmanın, acentenin faaliyet gösterdiği ülkelerde geçerli olan satış acentesi kurallarına göre taşımacı tarafından acentenin tayin edilmesi üzerine acente ve taşımacı arasında yürürlüğe girdiğinin, yapılan tadilatları ile birlikte yürürlüğe girmesinden sonra bu anlaşmanın taşımacı ve acente arasında isimleri anlaşmada özellikle belirtilmiş ve her ikisi de anlaşmanın tarafları olarak isimlerini anlaşmaya koymuşlar gibi geçerli olacağının kararlaştırıldığı görülmüş olup, bu durumda havayolu şirketi olup … üyesi olan davalı …’’nin de bu sözlemenin tarafı olduğu kabul edilmiştir. Yine anılan sözleşmenin 14.maddesi ile, bir konunun Satış Acentesi Kuralları uyarınca tahkime götürülmek istenmesi durumunda, acentenin bu kurallar uyarınca tahkime başvurmayı ve tahkim prosedürlerine uygun davranmayı ve ayrıca verilen tahkim kararına bağlı kalmayı kabul ettiği hüküm altına alınmış, 2.1.a maddesi ile, taşımacı ve acente arasındaki ilişkide geçerli olan şartlar ve koşulların, acente idarecisinin yetkisi altında zaman zaman yayınlanan ve bu anlaşmaya da eklenen Seyahat Acentesi El Kitabında yer verilen kararlarda (ve bu el kitabından alınan diğer hükümlerde) belirtildiği, 2.1.b maddesi, bu kuralların, kararların ve zaman zaman tadil edilen haliyle diğer hükümlerin bu anlaşmanın bir parçası kılındığının kabul edileceği, taşımacı ve acentenin bunlara uymayı kabul ettiği kararlaştırılmıştır. Seyahat Acentesi El Kitabı’nda yer alan 820 numaralı Karar uyarınca, taraflar arasında çıkan ihtilafların nihai çözüme kavuşturulmasının tahkim yoluyla inceleme bağlı olmak kaydıyla seyahat acentesi komiseri tarafından gerçekleştirileceği ve devamında hangi uyuşmazlıkları çözeceği kararlaştırılmış, El Kitabı’nın 12.2.1 maddesinde ise, seyahat acentesi komiserinin aldığı bir karardan doğan veya o kararla bağlantılı olarak ortaya çıkan tüm ihtilafların, nihai olarak Uluslararası Ticaret Odası Tahkim Kuralları çerçevesinde ve bu Kurallara göre atanan bir veya daha fazla hakemce çözüme kavuşturulacağı ve hakemlerin kararının yetkili herhangi bir mahkemede onaylatılıp kayda geçirilebileceği, 12.2.3. maddesi ile, tahkim yerinin taraflar aksi üzerinde mutabık kalmadıkça onaylanmış lokasyonun bulunduğu ülkede veya başvuruya konu lokasyonun bulunduğu ülkede olacağı, yukarıdaki hükme bakılmaksızın o ülkenin kanunları Madde 12.2.5 hükmüyle çelişiyorsa,…2.bölge olarak verilmiş bir karar söz konusu ise tahkim yerinin Cenevre İsviçre olacağı, 12.2.5. maddesinde ise, hakem kararının taraflar açısından kesin ve nihai surette bağlayıcı olacağı ve karara içerdiği koşullara göre riayet edileceğinin kararlaştırıldığı görülmüştür. Ülkemiz hukuk sisteminde ise (HMK m.439.) hakem kararlarına karşı iptal davası açılabildiğinden, Ülkemiz kanunlarının El Kitabının 12.2.5 m. hükmüyle çeliştiği, dolayısıyla somut uyuşmazlık açısından tahkim yerinin Cenevre İşviçre olduğu kabul edilmiştir. Tahkim iradesi tahkim sözleşmesinin kurucu unsuru olup, tahkim iradesinin bulunmadığı uyuşmazlıkların tahkime elverişli olduğunu kabul edebilmek mümkün değildir. Ayrıca uyuşmazlığın belirli olması gerekir. Somut olayda uyuşmazlığın öncelikle seyahat acentesi komiseri tarafından çözümlenmesi, aksi halde tahkim yoluyla çözümlenmesi kabul edilmiş olup tahkime başvurulmadan önce komisere başvurulması tahkim iradesini ortadan kaldırmaz, tahkimden vazgeçildiği anlamına gelmez. Ayrıca yukarıda açıklandığı üzere seyahat acentesi komiserinin hangi uyuşmazlıkları çözeceği açıklanmış olup, komiserin aldığı bir karardan doğan veya onunla bağlantılı olarak ortaya çıkacak tüm ihtilaflar için tahkime gidilebileceğinden, tahkime ilişkin uyuşmazlıkların da belirli olduğu kabul edilmelidir. O halde tahkim sözleşmesi geçerli bir sözleşmedir. Öte yandan davacı taraf İktisadi Müesseselerde Mecburi Türkçe Kullanılması Hakkında 805 sayılı Yasanın 1.maddesine dayanmakta, İngilizce dilinde yapılan tahkim sözleşmesinin hükümsüz olduğunu savunmaktadır. 805 sayılı Yasanın 1.maddesine göre “Türk tabiiyetindeki her nevi şirket ve müesseseler, Türkiye dahilindeki her nevi muamele, mukavele, muhabere, hesap ve defterlerini Türkçe tutmağa mecburdurlar”. Anılan Yasanın 2.maddesine göre ise bu zorunluluk, yabancı şirket ve müesseseler için, Türk müesseseleri ile Türkiye uyruğunda olan kişiler ile muhabere, muamele ve temaslarına ve devlet kurumlarına ibraz zorunluluğunda bulundukları evrak ve defterlerine hasredilmiştir. Somut olaya döndüğümüzde, tahkim şartını içeren sözleşmenin bir tarafının yabancı şirket olması nedeniyle 805 sayılı Yasanın 1.maddesini uygulama olanağının bulunmadığı kanaatine varıldığından, davacının bu konudaki itirazı yerinde görülmediği gibi, yargılama sırasında dilekçeler teatisi aşamasında dile getirilmeyen 03.03.2010 tarihli Anlaşmadaki imzaya itirazına da itibar edilmemiştir. Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 12.01.2022 tarih ve 2020/703 Esas, 2022/173 Karar sayılı ilamında da bu hususlar kabul edilmiştir. Açıklanan nedenlerle ilk derece mahkemesince, yasal sürede yapılan tahkim ilk itirazlarının kabulü ile davanın usulden reddi yönünde verilen kararda bir isabetsizlik bulunmadığından davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1 maddesi gereğince esastan reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irat kaydına, bakiye 26,30 TL istinaf karar harcının davacıdan tahsiline,3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,5-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.02.06.2022
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.a maddesi uyarınca, dava konusunun değerine göre karar kesindir.