Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/1687 E. 2023/1677 K. 19.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1687
KARAR NO: 2023/1677
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 09.10.2019
NUMARASI: 2015/212 E. – 2019/786 K.
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Hava yoluyla eşya taşımadan kaynaklı)
Taraflar arasındaki tazminat davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle, asıl davanın kısmen kabulüne, karşı davanın kabulüne dair verilen karara karşı, davacı- karşı davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı ile aralarında akdedilen taşıma sözleşmesi ile davalının Türkiye’den Finlandiya’ya iki koli, Türkiye’den İtalya’ya iki koli taşımayı üstlendiğini, ancak Türkiye’den Finlandiya’ya taşınacak olan iki koliden birini kaybetmesi nedeniyle teslim yükümünü yerine getirmediğini, koli değerinin 7.907,00 EURO (dava tarihinde 22.139,00 TL) olduğunu, bu nedenle bu ürünün yerine yeni ürün temin edilerek alıcıya teslim edildiğini, kaybolan koli yerine alıcıya teslim edilen yeni kolinin değerinin 24.460,00 TL olduğunu, bu sebeple kaybolan koli bedeli olan 22.139,00 TL, yerine temin edilen koli bedeli olan 24.460,00 TL ve konaklama masrafı olan 504,92 TL olmak üzere toplam 47.103,92 TL zarara uğradıklarını, keza Türkiye’den İtalya’ya taşınacak iki kolinin … şirketine teslim edilmesi gerekirken bir kolinin hatalı olarak … firmasına teslim edildiğini ve bu kolinin bu firmadan alınıp … firmasına ulaştırılıncaya kadar içindeki ürünlerin kullanılamaz düzeyde bozulduğunu, bozulan ürünler nedeniyle 9.113,64 EURO ( dava tarihinde 25.518,00 TL) olduğunu, bozulan ürünlerin bedeli olan 25.518,00 TL, yeniden temin edilen ürün bedeli olan 15.470,07 EURO (dava tarihinde 43.316,00 TL), teslim masrafı 236,00 TL, stoktan teslim edilen ürün bedeli 3.953,25 TL, teslim masrafı 33.87 TL olmak üzere toplam 73.057,12 TL maddi zararları olduğunu, fiili ödeme tarihindeki EURO kuru üzerinden hesaplanacak zarar bakımından talep hakları saklı kalmak kaydıyla toplam 120.161,04 TL maddi zararlarının temerrüt tarihi olan 09/07/2014 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile eksik ve hatalı teslimat nedeniyle üçüncü kişi … ve … şirketleri tarafından davacı ile olan ticari ilişkiye son verilmiş olması nedeniyle davacının bu şirketlerle gelecekte yapacak olduğu satışlardan elde edeceği kardan yoksun kalmış olması nedeniyle fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla 5.000,00 EURO zararın fiili ödeme tarihindeki kurdan kaynaklanan zararı talep ve dava hakkı saklı kalmak kaydıyla 14.000,00 TL’nin sözleşmenin feshedildiği 28/07/2014 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ve müşterileri olan … nezdinde eksik ve hatalı teslimat nedeniyle ticari itibarı zarar gördüğünden 20.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalı şirketten tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap ve karşı dava dilekçesinde özetle; davalının zarara neden taşıma acente sıfatıyla hareket ettiğini, bu nedenle davalıya karşı doğrudan dava açılamayacağını, bu sebepten pasif husumet yokluğundan davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, usulü itirazlardan dolayı hakları saklı kalmak kaydıyla taşımanın montreal konvansiyonuna tabi olduğunu, davacının davalı şirkete taşımaya ilişkin olarak talimatları tam ve gereği gibi vermediğini, bu nedenle zarardan sorumlu olmadıklarını, sorumluluğu kabul anlamına gelmemek kaydıyla kaybolduğu ve bozulduğu iddia edilen kolilerden dolayı talep edilen tazminatın miktar olarak fahiş olduğunu, konvansiyonun 22. maddesi kapsamında söz konusu taşımada davacı tarafından teslim ve taşıma ile ilgili özel fayda beyanında bulunularak durumun gerektirmesi halinde ilave bir ödeme yapmadığı için sorumluluklarının 17 özel çekme hakkı (SDR) ile sınırlı olduğunu, bu kapsamda kaybolan koli nedeniyle davalının sorumluluğunun olsa olsa 1.443,23 TL ile sınırlı olduğunu, nitekim bu kapsamda hesaplanan 1.416,64 TL’nin davacıya ödendiğini, ancak buna rağmen davacının işbu davayı açtığını, kaldı ki işbu bedelin karşı davada belirttikleri navlun bedeli ile takas ve mahsup ettiklerini, İtalya’ya gitmesi gerekip de geç teslim edilen kolideki ürünlerin bozulması bakımından da herhangi bir sorumlulukları olmadığını, İtalya’da geç olarak teslim edilen ürünlerin herhangi bir inceleme yapılmaksızın uygun sıcaklıkta taşınmadıkları iddiasıyla bozulduğunun ileri sürüldüğü, ancak bu ürünlerin uygun sıcaklıkta taşınmama nedeniyle bozulduklarının ispat yükünün davacı tarafta olduğunu, bir malın salt geç tesliminin bozulması sebebi kabul edilemeyeceğini, bu yönüyle de davalının sorumluluğunun konvansiyon kapsamında sınırlı sorumluluk olduğunu, kabul anlamına gelmemek kaydıyla geç teslim nedeniyle bozulduğu iddia olunan koliden dolayı sorumluluklarının olsa olsa 1.771,82 TL ile sınırlı olduğunu, bu miktarında davacı tarafından ödenmesi gereken navlun miktarını aşmayacağını, davacının davalı tarafın her iki taşıma bakımından ağır kusurlu olduğunu iddia etmekte ise de bu iddiasının fiili gerçeklik ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, dosya kapsamıyla davalının ağır kusuru olmadığının sabit olduğunu, aksini iddia edenin ispat yükü altında olduğunu, bu nedenle davanın reddine ve davanın asıl taşımayı yapan ….’ya ihbarını talep etmiştir. Karşı dava bakımından ise; davacının 1.922,00 TL navlun ücretini ödemediğini, bu nedenle bu miktarın davacı – karşı davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.İhbar olunan … fer’i müdahale dilekçesi ile; davacı – karşı davalıya kaybolan gönderi için ödeme yapıldığını, geri kalan hasarlar bakımından ise zamanında ihbarda bulunulmadığını, iddiaların aksine malın alıcıya ısı zinciri korunmuş olarak teslim edildiğini, aksini ispat yükünün davacı – karşı davalı tarafta olduğunu, mahkemece aksi kanaate varılması halinde sorumluluklarının montreal sözleşmesi kapsamında sınırlı sorumluluk olarak tespit edilmesi gerektiğini, davacı – karşı davalı tarafından her ne kadar mahrum kalınan kar yönünden de talepte bulunulmuş ise de montreal sözleşmesi ile zarar kalemleri arasında bir ayrım yapılmaksızın taşıyıcının sınırlı sorumluluğu öngörüldüğünden bu yönüyle de davanın reddine karar verilmesi yönünde beyanda bulunulduğu görülmektedir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Davacı taraf dava dilekçesi ile taşınan malların bozulması ve geç teslimi nedeniyle ticari itibarının ilişkide bulunduğu müşterileri nezdinde zarar görmüş olması nedeniyle manevi tazminat talep etmiş olduğundan bu yönüyle yapılan incelemede mahkememizce manevi tazminatın sınırlı sorumluluk kapsamında olmadığı, uyuşmazlığın tabi bulunduğu konvansiyon hükümlerinde manevi tazminatında sınırlı sorumluluk kapsamında kaldığına dair herhangi bir düzenlemenin yer almaması karşısında davalının manevi tazminattan sorumlu olduğu, taşınan malların bozulması ve geç teslimi nedeniyle davacının ticari ilişki içerisinde bulunduğu müşteriler karşısında temerrüte düşmüş olmasının ticari yaşamın olağan akışı karşısında ticari itibarının zedelenmiş olacağı kabul edilerek sınırlı sorumluluk kapsamında davacının bütün zararının da karşılanmamıs olması karşısında davacı tarafta ihlalden kaynaklı manevi tatmin yaratmak amacıyla manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile 10.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsili ile dava tarihi olan 25/02/2015 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davacıya verilmesine karar vermek gerekmiştir. Karşı dava bakımından da davalı – karşı davacının davacı – karşı davalıdan 1.896,41 TL navlun alacağı sabit görülmekle 1.896,41 TL’nin 03/05/2015 tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 2/2 maddesinde düzenlenen avans faizi ile birlikte davacı – karşı davalıdan tahsili ile davalı – karşı davacıya verilmesine karar vermek gerekmiştir…” gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile, taşınan kargo nedeniyle davacı nezdinde oluşan 4.426,00 TL zararın dava tarihi olan 25/02/2015 tarihinden itibaren 3095 sayılı Yasa’nın 2/2 maddesinde düzenlenen avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin kısmın reddine, davacının manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile 10.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihi olan 25/02/2015 tarihinden itibaren 3095 sayılı Yasa’nın 2/2 maddesinde düzenlenen avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin kısmın reddine, karşı davanın kabulü ile 1.896,41 TL’nin 03/05/2015 tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 2/2 maddesinde düzenlenen avans faizi ile birlikte davacı – karşı davalıdan tahsili ile davalı – karşı davacıya verilmesine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı- karşı davalı ve davalı- karşı davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Mahkemenin 11.06.2020 tarihli ek kararı ile; davalı- karşı davacı … AŞ vekilinin verilen kesin süre içerisinde istinaf karar harcını yatırmadığı gerekçesiyle istinaf isteminden vazgeçmiş sayılmasına karar verilmiştir. Ek karar davalı karşı davacı vekiline 16.06.2020 tarihinde tebliğ edilmiş, tebligata rağmen davalı- karşı davacı tarafça istinaf kanun yoluna başvurulmamıştır. Bu nedenle istinaf incelemesi, davacı- karşı davalının istinaf başvurusuyla sınırlı olarak yapılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı- karşı davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davacı müvekkili şirket ve davalı şirket arasında taşıma sözleşmesi gereği 2-8 C derecede taşınması gereken miatları kısa, değeri çok yüksek ve içerikleri farklı tıbbi malzemelerin bulunduğu kargo paketlerinin Roma ve Helsinki’de bulunan müşterilerine teslim edilmek üzere müvekkili şirket tarafından 17.06.2014 tarihinde davalı şirkete teslim edildiğini, ancak davalının teslimatı gereğince yerine getirmediğini, akde aykırı davranarak müvekkilinin maddi ve manevi zarara uğramasına neden olduğunu, mahkemenin kısmen kabul kararının kaldırılması gerektiğini, davalının taşıma sözleşmesinden doğan edimlerini tam ve gereği gibi yerine getirmediğini, Fillandiya’da bulunan firmaya teslim edilmesi gereken 2 koli birinin kaybedilmesiyle İtalya’da bulunan firmaya teslim edilmesi gereken 2 adet koliden birinin hatalı olarak Fillandiya’daki firmaya teslim edilmesi ve bu kolinin İtalya’daki şirkete ulaştırılıncaya kadar bozulması, kullanılmaz duruma gelmesi sebebiyle müvekkilinin dava tarihi itibariyle kolideki ürünlerin değeri, yeniden temin edilen ürünlerin bedeli kullanılamaz hale gelen ürün bedeli vs olmak üzere 120.161,04 TL maddi zararı doğduğunu, aynı zamanda müvekkilinin müşterisi olan şirketlerin taşıyıcı şirketin gerçekleştirdiği akde aykırı, eksik ve hatalı teslimat nedeniyle müvekkili ile ticari ilişkilerine son verdiklerini, sözleşmelerin feshi nedeniyle müvekkilinin zarara uğradığını, davalı şirket tarafından hazırlanan imzalanan konşimentolardan ürünlerin özelliklerinin ayrıntılı olarak belirtildiğini, mahkeme gerekçesinde her ne kadar sınırlı sorumluluk ilkesinin uygulanması gerektiği belirtilmiş ise de konşimento yüklerin davalı taşıyıcı şirketin taşıma senetlerini açıkça ihlal etmesi dikkatsizliği ve ağır kusuru nedeniyle zararın doğması ihtimali olduğunun bilerek pervasızca yaptıkları hareket ve ihmal sonucunda ziya ve hasara uğramış olduğundan davalı şirketin konşimento konusu yüklerin ziya ve hasarından TTK gereğince sınırsız sorumlu olduğu, TTK 875/1 maddesi gereğince ve aynı yasanın 886.maddesi gereğince davalı taşıyıcının sorumluluk kurtulma hallerinden ve sorumluluğun sınırlamalarından yararlanmayacağını, pervasızca davranış kusurunun bulunduğunu, öğretide ve mahkeme içtihatlarında taşıyıcı tarafından yükün akıbeti hakkında herhangi bir bilgi verilmemesinin taşıma hakkından yük sahibi tarafından verilen talimatları uyulmamasının pervasızca davranış olarak nitelendirildiğini, böyle durumlarda taşıyıcının zarardan sınırsız sorumlu olduğunun kabul edildiğini, davalı taşıyıcı firmanın taşıma senetleri gereğince müvekkili şirket müşterilerine teslim edilmesi gereken kolilerin teslim edilmediğini müvekkiline bildirmediğini, açıklama yapmadığını, tüm bu hususların dahi tek başına pervasızca davranış olduğunu, basiretli tacir olarak davalının bir takım yükümlülükleri bulunduğunu, hava taşımacılığı düzenleyen Türk Sivil Havacılık Kanunu, Varşova Metinleri ve Montreal Konvansiyonunun sınırlı sorumluluk ilkesini kabul etmesine rağmen kimi hallerde taşıyıcının sınırlı sorumluluk ilkesinden yararlanmasının hakkaniyete aykırı kabul edilerek kimi hallerde taşıyıcının meydana gelen zararın tümünden sorumlu tutulmasının düzenlendiğini, davalı tarafından müvekkiline gönderilen ve dosyaya sunulan maillerde kusurun açıkça kabul edildiğini, mailler ile davalı tarafından olayın gerçekleştirilmesinden sonra müvekkili için ücretsiz olarak taşımacılık faaliyetinin gerçekleştirilmesi talebinin davalının zararın meydana gelmesinde kasta yakın ağır kusuru bulunduğunu ve bu gerçeğin davalı tarafından da kabul gördüğünün açık ve net göstergesi olduğunu, ancak bunun hükme esas alınan rapora yansıtılmadığını, mahkeme tarafından müvekkilinin uğramış olduğu gerçek zararlar araştırılmaksızın hüküm tesis edildiğini, yanlış ve hatalı teslimat nedeniyle müvekkili şirket ile olan ticari ilişkilerini müşterilerin son verdiğini, müşteriler tarafından sözleşmenin feshedilmemesi halinde yoksun kalınan karın oluştuğunu, eksik ve hatalı inceleme neticesinde talebin kabul görmediğini, mahkeme tarafından davalı aleyhine 20.000,00 TL manevi tazminat talep edilmesine rağmen 10.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesinin hakkaniyetle bağdaşmadığını, davalı şirketin müvekkili şirketten 1.922,00 TL navlun ücreti bulunduğu iddiası ile davaya cevap dilekçesiyle birlikte karşı dava açtığını, müvekkilinin tüm edimlerini eksiksiz yerine getirdiğini, navlun ücretini ödediğini, davadan önce ödendiğini, dosyaya sunulan faturaların dava konusu taşıma işiyle ilgisi bulunmayan olay tarihinden önce kesilmiş faturalar olduğunu, dosyaya sunulan makbuzlardan anlaşılacağı üzere navlun ücretinin ifa edildiğini, davalı karşı davacı şirketin … tarafından ödenen tazminat bedellerine var olmayan bir alacaktan takas ve mahsup edildiğini belirtmiş ise de müvekkilini bu konuda bilgilendirmediğini, müvekkilinin bu konuda vermiş olduğu talimat veya onay bulunmadığını, davalının karşı dava açmada hukuki yararı olmadığını iddia ederek, asıl davada verilen kısmen ret kararının ortadan kaldırılıp 120.161,04 TL maddi tazminat 14.000,00 TL sözleşmenin feshi nedeniyle yoksun kalınan kâr ve 20.000,00 TL manevi tazminatın tahsiline karar verilmesini ve karşı davanın kabul kararının kaldırılarak karşı davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, uluslararası Hava Yolu Taşımacılığı nedeniyle uğranılan maddi ve manevi zararın tahsili istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda asıl davanın kısmen kabulüne, karşı davanın kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, davacı karşı davalı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Taraflar arasında, davalı karşı davacı şirketin taşıma işini organize ettiği,taşıma sözleşmesinin tarafı olduğu, fiili taşıyıcının … olduğu, davacı karşı davalı şirketin 17.06.2014 tarihinde İtalya Roma’ya ve Fillandiya’ya ulaştırılması için teslim edilen kolilerin eksik ve yanlış teslim edilmiş olduğu konularında herhangi bir ihtilaf mevcut değildir.Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davalı firmanın meydana gelen hasardan tam olarak sorumlu olup olmadığı, sınırlı sorumluluk ile ilgili kabulün isabetli olup olmadığı, davalının pervasızca davranış sergileyip sergilemediği, davacı şirketin kayıp ve eksik taşımadan dolayı dava dışı müşterilerinin sözleşmeyi feshederek yoksun kaldığını iddia ettiği tazminat talebinin yerinde olup olmadığı ile mahkemenin hükme esas aldığı bilirkişi raporunun ve kabul edilen manevi tazminat ile karşı davanın kabulüne dair navlun ücretine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olup olmadığına ilişkindir. Dosya kapsamından, davalı şirket tarafından 17.06.2014 tarihinde yükleme notası düzenlendiği, gönderici firma olarak davacı şirketin gösterildiği, yükleme adresinin Ankara olduğu, alıcı firmanın İtalya’da mukim yabancı firma olduğu, malların teslimat adresinin İtalya olduğu, mal cinsinin laboratuar kiti olarak belirtildiği, davacı şirketin Helsinki’ye gerçekleştirilmesi için çıkarılan sevkiyatın … kaybolduğu bilgisi ile davacı şirket tarafından …’na hitaben başvuru formları düzenlendiği, başvuru formunun 20.08.2014 tarihinde düzenlendiği, malzemenin varış noktasına ulaşamadığı, kargonun kaybolduğunun belirtilerek fatura bedelinin ödenmesinin talep edildiği, diğer tazminat başvuru formunda ise tıbbı malzemenin geç teslim ve saklama koşullarının bozulması sebebiyle kullanılamaz duruma gelen doğan zararın talep edildiği, tazminat miktarı olarak 9.113,64 EURO bedelin gösterilmiş olduğu ,taraflar arasında mail yazışmalarının gerçekleştirildiği, 17.06.2014 tarihli paket listesi ve aynı tarihli fatura eklenilerek davalı şirket adına davacı şirket tarafından hazırlanan dilekçede İtalya Roma’ya ulaştırılması için çıkarılan 2 kaptan bir kabın teslim edildiği, diğerinin yanlışlıkla Fillandiya’ya gönderildiği, söz konusu yanlış teslim edilen kolinin 22 gün sonra İtalya’ya teslim edildiği, 2-8 C muhafazası gereken malzemenin büyük çoğunluğunun bozulduğu ve kullanılamaz hale geldiğinin belirtildiği, davacı şirket tarafından Ankara … Noterliğinde düzenlenen 07.07.2014 tarihli ihtarnamenin davalı şirket adına keşide edildiği, ihtarname konusunun şirketin Roma ve Helsinki’de bulunan müşterilerine teslim edilmek üzere 17.06.2014 tarihinde davalı şirkete teslim edilen kargo paketlerinin gereği gibi teslim edilmemesi sebebiyle olduğu, içeriğinde müvekkili şirketin laboratuar teşhis ürünleri ihracatı yaptığı belirtilerek gerçekleşen eksik ve yanlış teslimatlara yer verildikten sonra müvekkilinin müşterilerine karşı zor durumda kaldığını, teslimatların gereği gibi yapılmadığını belirtilerek zararın talep edildiği, teslimin gerçekleştirilmesinin talep edildiği, 6 Ağustos 2014 tarihli mailde, davalı şirketin gerek iletinin düzgün ve bütün olarak transfer edilmesinden, gerekse de alınmasındaki gecikmelerden sorumlu tutulamayacağının belirtildiği, 09.07.2014 tarihli mailde, davacı şirketin davalı şirkete göndermiş olduğu mail ile müvekkili şirketin ihracatını yaptığı tıbbi malzemelerin insan sağlığını yakından ilgilendirdiği, en hızlı ve güvenilir şekilde teslim edilmeleri gerektiğini, sözleşmeden kaynaklanan edimlerin gereği gibi yerine getirilmemiş olması sebebiyle 07.07.2014 tarihinde Ankara … Noterliğinde ihtarnamenin gönderildiğini 09.07.2014 tarihinde tebliğ edildiğini, şirketin temerrüt haline geldiğini, şirketin sözleşme konusu malın taşınması muhafazası ve mutahaplara teslimi sonucunda işin başlangıcında müvekkili şirket tarafından gereği gibi yetkilendirildiğini, müvekkilinin bunun dışında herhangi bir yetkilendirme yazısı istemesinin hukuki gereğinin bulunmadığını, şirketin sözleşme konusu malın taşınması teslimi ve sair hususlarda 3.kişilerle yapılmış olan anlaşmaların tarafı olmadığının belirtildiği, davalı şirket tarafından davalı şirkete 13.08.2014 tarihli gönderilen mailde, …’na kayıp prosedürü başlatabilmeleri için yetki yazısına ve mal faturasına ihtiyaçları olduğunu, istenilen evrakları hava yoluna iletilemediklerini, bu durumda tazminat prosedürünü başlatamadıklarını ifade ettikleri, 11.08.2014 tarihli mailde, davacı şirketin davalı şirkete hitaben 17.06.2014 tarihinde İtalya adresinde bulunan şirkete teslim edilmek üzere 2 adet koli ve Helsinki Fillandiya adresinde ki şirkete teslim edilmek üzere 2 adet kolinin teslim edildiği ancak teslimatların gereği gibi yerine getirilmediği, her birine ayrı ayrı teslim edilmesi gereken 2şer koliden sadece 1 tanesinin doğru teslim edildiği, 2.kolinin henüz teslim edilmediğinin belirtildiği, 23.06.2014 tarihli mailde, davacı şirketin Fillandiya’daki müşterisi tarafından 23.06.2014 Fillandiya’ya giden 2 koliden birinin yanlış koli olduğunun bildirildiği, davacının iş bu davayı açmış olduğu ,davalı şirketin ise cevap dilekçesiyle birlikte davaya konu taşımada acente sıfatıyla yer aldıklarını, her iki taşımanında … tarafından yapıldığını, acente olarak hareket ettiğini ve konşimento belgelerini taşıyıcının acentesi olarak imzaladığını belirterek müvekkilinin oluşan zarardan sorumlu bulunmadığını, davacı tarafın doğru bilgi verme görevini tam ve gereği gibi yerine getirmediğini, taşıyıcının sorumluluğunun sınırlı olduğunu, dava dışı taşıyıcının kaybolan 1 koli ile ilgili sorumluluğunu kabul ettiğini, Montreal Konvansiyonuna göre hesaplanan 1.416,64 TL ödediğini, davacının hesaplanan tutarı yeterli görmeyerek dava açtığını, söz konusu bedelin müvekkili şirketin davacıdan olan navlun alacağına ilişkin olarak takas mahsup işlemine tabi tutulduğunu, bu itibarla davacının kaybolan koli ile ilgili başkaca talep hakkının kalmadığını, geç teslim edilen ürünler ile ilgili tazminat bedelinin kabul edilmesinin mümkün olmadığını, ağır kusur iddiasının dayanaktan yoksun olduğunu, müvekkili ile davacı arasında yapılan özel bir taşıma sözleşmesi olduğunu belirterek, davanın hava yoluna ihbarı ile birlikte ödenmeyen 1.922,00 TL navlun ücretinin ödenmesini talep ettiği anlaşılmıştır. 10.07.2016 havale tarihli talimat bilirkişi raporunda; davacı … San.ve Tic.Ltd.Şirketinin yasal defter belgeleri ile dosya kapsamı diğer belgeler üzerinde yapılan inceleme ve değerlendirmeler sonucunda; davacı-karşı davalı … Tic.Ltd.Şirketinin 2014 yılı yasal defterlerinin açılış ve kapanış tasdikinin 6102 sayılı TTK’nun 64/3 maddesine uygun olarak yapıldığı,2014 yılı yasal defter kayıtlarının 213 sayılı Vergi Usul Kanununa uygun olarak yapıldığı, kayıtların birbirini takip ettiği ve doğruladığı. davacı-karşı davalı şirketin 2014 yılı yasal defterlerinin lehine delil olma niteliğini taşıdığı. davacı …San.ve Tic.Ltd.Şirketinin malzemelerin belirtilen (22.139+43.221,83) 65.360,83 TL tutarında olduğu, davacı ….San.ve Tic.Ltd.Şirketinin, … adına düzenlemiş olduğu 16/06/2014 tarih ve … nolu fatura konusu malzemelerin kayıp olmasından dolayı davacı şirketin 25/02/2015 dava tarihinde meydana gelen zararının 11.792,52.-TL tutarında olduğu belirtilmiştir. 13.04.2017 tarihli talimat bilirkişi ek raporunda; davacı şirketin itirazlarına ilişkin yapmış olunan , inceleme değerlendirme ve hesaplamalar sonucunda; davacı …San.ve Tic. Ltd. Şirketinin; alıcılarına teslim edilmek üzere, davalı Şirkete teslim etmiş olduğu malzemelerden; kayıp olan malzemeler yönünden 17.309,88.-TL bozulan malzemeler yönünden ise 25.462,59. TL olmak üzere toplam (17.309,88425.462,59) 42.772,47 TL tutarında zararının meydana geldiği. davaya konusu malzemelerin alıcı adreslerine yanlış ve geç teslimlerinden, meydana gelen bozulma ve kayıplardan dolayı, davacı şirketin uğradığı zarar tutarının hesaplamalarına; davacı şirketin beyan ettiği 3.953,,25 TL ve 24.460,00 TL bedelsiz teslimler 1.507,00 EURO nakliye bedeline ilişkin belgenin dosya kapsamında ve davacı ticari defter kayıtlarında yer almaması, yine alıcı adına düzenlenen 08.07.2014 tarih ve … nolu 43.221,83 TL fatura bedelinin alıcıdan tahsilinden vazgeçme işleminin tamamen davacı şirketin tasarrufunda bulunduğu, dolayısıyla davacı şirketin 43.221,83 TL alıcılardan tahsilinden vazgeçmesi işleminde davalı şirketin direk bir dahilinin bulunmaması, diğer yandan ihracat işlemleri için ödenen 236,00 TL belirtilen fatura konusu malzemelerle ilgili olmasından dolayı açıklanan nedenlerle yukarıda yer alan tutarların davacı şirketin oluşan zararının hesaplanmasına dahil edilmediği, davacı şirketin alıcılarla düzenlediği sözleşmenin feshine ilişkin bir belgenin dosya kapsamında yer almadığı bu nedenle davacı ve alıcılar arasındaki sözleşmenin ne şekilde fesih edildiğine ilişkin bir tespitin yapılamadığı, davacı şirketin yoksun kaldığı karı ispatlayan argümanları sağlayamadığı, açıklanan nedenlerle, davacı şirketin ileri yoksun kalacağı kar yoksunluğuna ilişkin bir tespitin yapılamadığı belirtilmiştir. 26.12.2017 tarihli bilirkişi heyet raporunda, dava konusu uyuşmazlığın davacının ikl farklı taşıma sözleşmesi ile taşımaya verdiği yüklerden İtalya taşımasında bir adet kolinin gecikme sebebi ile zayi, Finlandiya taşımasında da bir adet kolinin kayıp olmak suretiyle zayii sebebi ile uğranılan zararların tazmini için davacının ikame ettiği dava karşısında davalının da navlun ücreti alacağına ilişkin karşı davadan oluştuğu, dosya kapsamı, deliller incelendiğinde, taşımayı davalı … firmasının organize ettiği, uluslararası kargo taşımasını taahhüt edenin davalı olduğu ve bu işi fiilen dava dışı ihbar olunan …. firmasına yaptırdığının gözlendiği, Montreal Konvansiyonu ve uluslar arası eşya taşıma uygulamasında taşıyıcı denilince asıl akla gelenin akdi taşıyıcı olduğu ve somut olayda … firması akdi taşıyıcı olduğu, Montreal Konvansiyonu m.29 gereği fiilen taşımayı yapan ihbar olunan …. ise taşıma sürecinde meydana gelecek zararda m.18 gereği sorumluluğunun hava yolu taşıyıcısı olduğunu, bu bilgilere göre davalının pasif husumet İtirazının yerinde olmadığı, dosyada mevcut … navlun faturası ve TK-1763 sefer sayılı uçuş için düzenlenen Finlandiya-AWB-taşıma senediyle ve … sefer sayılı uçuş İçin İtalya-AWWB- gerçekleştirilen havayoluyla uluslararası eşya taşımalarının yapıldığı ve bu sözleşmeye uygulanacak hukukun MÖHUK m.1/2 gereği taşıma sözleşmesi tarihinde Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası konvansiyon olmasının esas olduğunu, konvansiyon gereği gerçek zarar daha düşük ise onun, daha yüksek ise bürüt birim kg başına 19 SDR hesabıyla tazminat ödenmesini öngördüğünü, birinci taşımada 29 kg miktarlı kolinin kaybolduğu; 2.taşımada da toplam 2 koliden hangisinin ne kadar olduğu belli olmadığından hesaplanabilir kg bürüt miktarı gözetildiğinde 50 kg emtianın zayi olduğu-gecikme sebebi ile bozulduğu sabit olduğu, Montreal Konvansiyonu hükümlerine göre eşya taşımada meydana gelen zayi ve hasar miktarı zayi/hasarlı bürüt miktarın birim kg başına 19 SDR sorumluluk sınırından yüksek ise bu hesaplama ile sınırlı sorumlu tazminat miktarının ödeneceği, İstisnasının, AWB hava yük senedi üzerine yazılacak özel menfaat bildirimi olduğunu, somut olayda NVC bildirilmiş kıymetin olmadığı NVC gümrük için özel kıymet bildirimi yok kayıtları gözetildiğinde davalı taşıyıcının sınırlı sorumlu olacağı, burada hava taşıma sürecinde meydana gelen zayi durumu sabit olduğu, artık kusurun ağırlığı veya hafifliği hava taşımasında zayi ve hasar bakımından fark etmediği, Montreal Konvansiyonu yolcu ve bagaj bakımından sorumluluğun sınırsız hale gelmesine dair hükümler içermekte ise de; eşya taşımasında taşıyıcının sorumluluğu kusur derecesinden bağımsız olarak sınırlı sorumluluk olarak tespit edildiği, Özel menfaat tayini bunun tek istisna durumu olduğu, bunun için de hatta ek ücret ödenmesi hususunun tartışmalı olduğu, davalının akdi taşıyıcı sıfatımın dosyada sabit olduğu, ihbar olunan tarafından savunulan gecikmeden sorumluluk İddialarının somut olaya uymadığı, her iki seferde de birinde kayıp, diğerinde zayi şeklinde meydana gelen kismi zayi zararının sabit olduğu, davacının iki ayrı taşımada meydana gelen kısmi zayi kaynaklı talep edebileceği tazminatın 1.501,00 SDR karşılığı TL kadar olduğu, işbu rapor tarihinde kurlardan (www…gov.tr) 1 SDR – 4,9096 TL) hesabıyla tazmini talep edilebilir zararın 7.369,31 TL hesaplandığı, Montreal Konvansiyonu hükümlerine göre taşıyıcının eşya taşımasında meydana gelen zayi ve/veya hasar kaynaklı zararlardan sorumluluğunun mutlak sınırlı sorumluluk olduğu, belirtilen SDR miktarının hüküm tarihinde karşılığı TL kadar tazminattan taşıyıcının sorumlu olduğu, her ne kadar SDR kur çevirimi mahkeme hükmü tarihinde yapılacak ise de; TL hesaplanan miktar üzerinden dava tarihinden itibaren ticari temerrüt faizi uygulanabileceği, karşı dava hakımından davalı-karşı davacı alacak iddialarının bağımsız dört (4) ayrı taşımadan kaynaklandığı, karşı davalının da bu faturalara itirazının olmadığı, karşı davacı alacağının 1.896,61 TL dayanak faturalar toplamı kadar hesaplandığı, karşı davacının da hesaplanan alacağı için karşı dava tarihinden itibaren ticari temerrüt faizi talep edilebileceği belirtilmiştir. Bilirkişi raporuna karşı feri müdahil … vekili yazılı beyanda bulunarak, taşımanın hava yolu uluslararası taşımacılığa ilişkin belirli kuralların birleştirilmesine dair sözleşme hükümleri uygulanacağını ve davaya konu taşımalara ilişkin konşimentolarda özel değer beyan bildirimi bulunmadığından kaybolan ve hasar gören malın kilo cinsinden tazminat takdir edilmesi ve kilo başına 19 SDR olması gerektiği yönündeki tespitlere katıldıklarını, ancak … numaralı kayıp kargonun bilirkişinin belirttiği gibi 29 kg olmayıp 23 kg olduğu, kilo başına 19 SDR olmak üzere toplam 437 SDR ödeme tarihindeki karşılığı olan 1.416,64 TL tazminatın ödendiğini, müvekkilinin Montreal Konvansiyonu hükümleri çerçevesinde üzerine düşen tazminat yükümlülüğünü yerine getirdiğini, diğer taşınan 2 kap 55 kg ağırlığındaki kargonun 29 kg bir kabının Roma yerine yanlışlıkla Helsinki’ye gönderildiğini ancak varış yerinde ürünün alıcı tarafından kabul edildiğini, herhangi bir hasar kaybı ihtirazı kayıtta yapılmadığını, davacı ifadelerine göre ürünün Helsinki’deki alıcı tarafından doğrudan Rusya’ya gönderildiğini, ürünlerin yanlış olduğunun tespiti üzerine 22 gün sonra ürünlerin Roma’ya gönderildiğini, davacı tarafından 21 günlük hak düşürücü süre içerisinde kargoya ilişkin olarak herhangi bir ihbar yapılmadığını belirterek davanın reddini talep etmiştir. Davacı karşı davalı vekili rapora karşı beyan dilekçesinde, davalının sınırlı sorumluluk ilkesi gereğince sorumlu olacağı tespitinin kabulünün mümkün olmadığını, taşıyıcı şirketin taşıma senetlerini açıkça ihlal ettiğini, dikkatsizlik ve ağır kusuru nedeniyle zararın doğması ihtimali olduğunu, bilerek ziya ve hasara neden olduğunu, pervasızca davranış kusurunun bulunduğunu iddia ederek rapora itiraz etmiştir. 28.05.2018 tarihli bilirkişi ek raporunda, davalının ağır kusuru söz konusu olduğu gözetilerek sınırsız sorumluluk uygulaması gerektiği itirazının ileri sürüldüğü, itirazda, pervasızlık söz konusu olduğu, teslim etmemede ağır kusur söz konusu olduğu, davalının kusuru kabul ettiği, 19 SDR sınırlı sorumluluk tespitinin hatalı olduğu, dosyada diğer raporlar ile de çelişki içinde olduğunun iddia edildiğini, değerlendirildiğinde; Montreal Konvansiyonu m.22 hükümleri noktasında itirazlar olduğunun tespit edildiği, Konvansiyon 22.maddenin 5.paragrafında “5. bir çalışanın ya da acentenin bir fiil ya da ihmalinin gerçekleşmesi durumunda çalışan ya da temsilcinin istihdamları kapsamında hareket ettiklerinin de ispatlanması kaydıyla, eğer hasarın, taşıyıcının, bir. çalışanının ya da temsilcisinin hasar vermek niyetiyle ya da hasarın muhtemelen oluşacağı bilinerek dikkatsizce yaptığı bir fiili veya ihmali neticesinde oluştuğu ispatlanırsa, bu maddenin 1. ve 2. paragraflarındaki koşullar geçerli olmayacaktır.” İfadeleri ile 1.paragrafta düzenlenen yolcunun gecikmesi kaynaklı sorumluluk ve 2.paragrafta düzenlenen bagaj zararlarından sorumluluk söz konusu olduğunda kusurun ağırlığına göre sorumluluk sınırlaması uygulanmadığı, oysa, burada 3.paragrafa “kargo taşımasında zararlardan sorumluluk” hususuna atıf olmadığı, bu da kargo taşımasında sınırlı sorumluluğun sınırsız hale gelmesi yolunun kapalı olduğuna işaret olduğu, M.22/3 zayi veya kayıp hallerinde mala ilişkin özel menfaat beyan edilmediği takdirde bürüt zayi kg başına 19 SDR tazminat ile sınırlı sorumluluk öngördüğü, kök raporda tespit edilen 1.501,00 SDR tazminat üst sınırı dahilinde feri müdahil-fiili taşıyıcı …./’nun sigortacısı tarafından yapılan 437 SDR karşılığı ödeme düşüldüğünde; davacının 1.064,00 SDR karşılığı TL tazminat alacağının olduğu, davacının uğradığı zararın hesaplanan tazminat tavanının üstünde olduğu, sair hususlarda kök rapor sonuç ve kanaatlerimizin aynen devam ettiği belirtilmiştir.Davacı karşı dava vekili kök rapora itiraz ettikleri gibi ek raporu, kök raporu da kabul etmediklerini belirterek yeni bir rapor alınmasını talep etmişlerdir. 16.05.2019 tarihli bilirkişi heyet raporunda; davalı firma ile davacı firma arasında raporda detayları belirtilen hususlar uyarınca taşıma sözleşmesi oluşturulduğu, davalı yanın dosyaya sunulan AWB’lerin üzerindeki kayıtlardan açıkça akdi taşıyıcı olduğunun tespit edildiği, feri müdahil … firmasının ise davalının fiili alt taşıyıcısı olduğunun değerlendirildiği, taraflar arasındaki anlaşma uyarınca dava konusu taşımaların Helsinki ve Roma olmak üzere 2 ayrı varış noktasına gerçekleştirildiği, dolayısıyla uluslararası havayolu ile kargo taşımasına emsal teşkil ettiği, Türkiye’nin de taraf olduğu Montreal Konvansiyonu hükümlerinin uygulama alanı bulması gerektiği, davalı ve feri müdahilin aralarındaki ilişki sebebiyle davacıya karşı yüklerde meydana gelen zarardan sorumlu olduğu, ancak MK Md.22/3 uyarınca sınırlı sorumluluk hakkının uygulama alanı bulabileceği, Montreal Konvansiyonu kapsamında kargo taşımasında doğrudan ağır kusur sorumluluğu düzenlenmediği, bu hususun önceki heyetçe de doğru bir içerik ile açıklandığı, davacı yanın iki ayrı varış noktasına dair taşıma süreçlerine dair davalı yandan, 1.348 SDR tazminat talep edebileceği, 1348 SDR’nin MK uyarınca karar tarihindeki SDR kuru üzerinden TL karşılığının hesaplanması gerektiği (rapor tarihi olan 14.05.2019 tarihi itibariyle 1.348 x 8,3759 – 11.290,7132 TL) , hesaplanan karşılığın, dava dilekçesi talebi ve faturalar üzerinden hesaplanan 47.657 TL’nin altında olması durumunda taşıyıcının 1.348 SDR’nin TL karşılığını tazminat olarak ödemesi gerektiği, aksi halde 47.657 TL”’nin zarar tutarı olacağı, Feri Müdahil tarafın davacıya karşı sorumluluğu olan tek hususun 1 adet içeriği bozulan koliye dair olduğu, bu noktada feri müdahilin 950 SDR sınırlı sorumluluk tutarı olacağı, bu tutarın karar tarihindeki TL kur karşılığından hesaplanan miktarının söz konusu 1 kolinin zararı olarak dava dilekçesinde belirtilen 25.518 TL’den düşük olması durumunda 950 SDR tazminattan, aksi durumda 25.518 TL’den sorumlu olması gerektiği, davacı yanın itibar zedelenmesi sebebiyle tazminat taleplerine ilişkin nihai kararın mahkemede olduğu, dava konusu hesaplanan tutarlara ilişkin dava tarihi itibariyle ticari temerrüt faizi işletilebileceği, karşı dava bakımından davalı tarafın dosyaya sunduğu navlun faturaların irdelendiği, söz konusu faturaların üzerindeki AWB ve tarih detaylarının huzurdaki dava konusu olan taşımaları gösteren AWB numaraları ve tarihleri ile örtüşmediği, davalının davacı ile yaptığı başka tarihteki taşımalara ilişkin olduğunun değerlendirildiği, davacı-karşı davalı tarafça bu taşımaların yapılmadığı ya da navlun bedellerinin ödendiğine ilişkin bir bilgi ya da belge dosyaya sunulmadığından, fatura tutarları toplamı olan 1896441 TL “nin davacı-karşı davalıdan talep edilebileceği belirtilmiştir. Davacı karşı davalı vekili bilirkişi raporuna karşı beyan dilekçesinde, davalının ağır kusurundan söz edilmesi gerektiğini, raporların hatalı, hükme esas olmayacak derecede elverişsiz hale gelmesine neden olunduğunu, raporlardaki temel yanlışlığın sorumluluklardaki sınır konusu olduğunu iddia ederek, sınırlı sorumluluk hükümlerinin dava konu olayda uygulanmaması ve ağır kusurla sebep olunduğunu, zararın davalı tarafça karşılanmasını ve maddi ve manevi tazminat taleplerinin kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, bilirkişi raporları kapsamında asıl davanın kısmen kabulüne, karşı davanın ise kabulüne karar verilmiştir. Dava konusu taşıma uluslararası hava yolu ile gerçekleştirilen taşımadır, söz konusu taşıma sonucu oluşan uyuşmazlıklarda, 5866 sayılı Havayoluyla Uluslarası Taşımacılığa ilişkin belirli kuralların birleştirilmesine dair sözleşmenin onaylanmasının uygun bulunduğuna dair kanun hükümleri uygulanacaktır. Uluslararası hava yolu ile kargo taşıması somut olayda gerçekleşmiştir. Türkiye Cumhuriyeti 2011 yılında Montreal Konvansiyonuna taraf olarak konvansiyon madde 1/1 uyarınca uluslararası kargo taşımalarında konvansiyonun uygulama alanı bulacağını kabul etmiştir. Montreal Konvansiyonu 04.11.1999 tarihinde yürürlüğe girmiş, Türkiye 26.03. 2011 tarihi itibariyle Konvansiyon’a taraf olmuştur. Davaya konu bagaj kayıp ve ziyaları 26.03.2011 tarihinden sonra gerçekleşmiştir. Uygulanması gerekli hükümler 1999 tarihli Montreal Konvansiyonu hükümleridir. Anılan Konvansiyon’un 22. maddesine göre bagajın kaybolması ya da hasara uğraması halinde hava taşıyıcısının sorumluluğu (31.12.2019 tarihine kadar) 1131 SDR ile sınırlandırılmış bulunmaktadır.Montreal Konvansiyonu 22/3. maddesinde “kargo taşımacılığında, kontrol edilmiş kargonun, taşıyıcının sorumluluğuna verildiği anda, gönderen kargonun ulaşacağı yerde teslimi ile ilgili özel bir fayda beyanında bulunmadığı ve durumun gerektirmesi halinde ilave bir ödeme yapmadığı müddetçe, taşıyıcın kargonun tahrip olması, kaybolması yada kargoya hasar gelmesi her kilogram için sorumluluğu 17 Özel Çekme Hakkı ile sınırlıdır.” denilerek, taşıyıcının sorumluluğu ve sorumluluk sınırları düzenlenmiştir. Taşıyıcının Konvansiyon kapsamındaki sorumluluğu kural olarak sınırlı sorumluluktur. Ancak, gönderenin, taşımaya konu emtia için özel bir fayda beyanında bulunduğu ve gerektiğinde ek ücret ödediği hallerde, taşıyanın gerçek zarardan sorumlu olacağı düzenlenmiştir. Somut davada, özel bir fayda beyanının mevcut olmadığı bilirkişi raporlarında ayrıntılı şekilde yer verilerek açıklanmıştır. Diğer taraftan ,bilirkişi raporlarında da belirtildiği üzere Montreal Konvansiyonun 22.madde hükümleri gereğince kusurun ağırlığına göre sorumluluk sınırlamasının uygulanmayacağı anlaşılmakla beraber, söz konusu maddede kargo taşımasında zarardan sorumluluk hususuna atıf yapılmamıştır. Bu durum ise kargo taşımasında sınırlı sorumluluğun sınırsız hale gelmesi yolunun kapalı olduğu anlamına gelmektedir. Bu sebeple de davacı karşı davalı vekilinin davalının pervasızca hareketlerde bulunarak sınırsız şekilde sorumlu olacağı iddiasının iş bu uyuşmazlıkta uygulanmayacağı sonucuna varılmıştır. Diğer taraftan, davacı tarafça dava dışı müşterilerinin taşınan kargoların eksik veya hasarlı şekilde teslimi nedeniyle sözleşmelerini feshettiklerini ve müvekkili şirketin zarara uğradığını iddia etmiş ise de söz konusu zarara ilişkin olarak dosyaya ispata yarar bilgi ve belgeler ibraz edilmemiştir. Ve bu husus 26.12.2017 tarihli bilirkişi heyet raporunda tartışılmıştır. Raporda, taşıyıcıların yoksun kalınan kazanç zararından ancak gecikme sorumluluğunun söz konusu olması halinde sorumlu tutulabilecekleri zayi ve/veya hasar durumlarında ayrıca yoksun kalınan kazanç zararı ve tazminat hesabı olmayacağı ziya veya hasarın gecikme kaynaklı bile olsa ayrıca gecikme zararı hesabına yer olmayacağı somut olayda her iki seferde de kolinin zayi olmuş durumda olduğu ve kısmi zayi zarar hükümlerine göre davacının tazminat talep edebileceği belirtilerek gerekçelendirilmiştir. Ayrıca mahkeme gerekçesinde de davacı talebinin ispat edilemediği hususlarına yer verilmiştir. Davacının, bir diğer talebi ise manevi tazminat istemidir. Mahkemece davacının manevi tazminat isteminin kısmen kabulüne karar verilmiştir. Manevi zarar malvarlığında bir azalmayı değil ve fakat kişilik haklarına vaki tecavüz nedeniyle bir kimsenin duyduğu cismani ve manevi acı ve ızdırabı, elemi ve böylece yaşama zevkinde bir azalmayı ifade eder. TBK’nın 58. maddesine göre, kişilik hakkı hukuka aykırı bir şekilde tecavüze uğrayan kişi, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat namıyla bir miktar paranın ödenmesini dava edebilir. Aynı Kanunu’nun 114. maddesinin ikinci fıkrasındaki düzenlemeye göre, haksız fiil sorumluluğuna ilişkin hükümler, kıyas yoluyla sözleşmeye aykırılık hallerine de uygulanır. Bu yollamanın kapsamına manevi tazminat da girmektedir. Manevi tazminata hükmedilebilmesi için, borca aykırı davranışın (alacaklının) kişilik haklarını ihlal ederek bu tarz bir zarara yol açmış olması gerekir. Ancak her borca aykırılık da kişilik haklarını zedelemez. Bu durumda, davacının iddia ettiği olayların kişilik hakkını (örneğin hayatını, sağlığını, vücut bütünlüğünü, şeref ve haysiyetini) nasıl ihlal ettiği hususu açıklanmadan ve ispat edilmeden manevi tazminata hükmedilmesi mümkün değildir (Bkz. Emsal nitelikte, Yargıtay 11 HD, 02/07/2014 tarih, 2014/6575 – 2014/12690 E.K sayılı ilamı). Somut davada, mahkeme gerekçesinde belirtildiği üzere davacı tarafın taşınan malların bozulması ve geç teslim edilmesi nedeniyle ticari ilişki içerisinde bulunduğu müşteriler karşısında temerrüte düşmüş olması vb sebeplerle davacının bütün zararının da karşılanmamış olmasına da vurgu yapılarak manevi tatmin yaratmak amacıyla talebin yarısına karar verilmiştir. Mahkemenin takdir etmiş olduğu manevi tazminat miktarı, olayın gelişimi, faizin başlangıç tarihi ve zararın niteliği ile yukarıda yer verilen gerekçelere istinaden isabetli görülmüştür. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, davacı- karşı davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan gerekçelerle;1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davacı- karşı davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı- karşı davalı tarafından yatırılan istinaf başvuru ve peşin karar harçlarının Hazineye irat kaydına; bakiye 161,05 TL istinaf karar harcının davacı- karşı davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydına, 3-Davacı- karşı davalı tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,5-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.19.10.2023