Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/168 E. 2022/1698 K. 15.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/168
KARAR NO: 2022/1698
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 18/04/2019
NUMARASI: 2014/1010 E. – 2019/321 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kabulüne dair verilen hükme karşı, davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; davalı tarafça İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı İcra takip dosyasında müvekkilleri aleyhine kambiyo senetlerine özgü takip yolu İle İcra takibi başlattığını, müvekkillerinden … adına atılmış takibe konu bono üzerindeki imzanın müvekkiline ait olmadığını, müvekkilinin bonoya herhangi bir imza atmadığını, müvekkili adına resmî belgede sahtecilik suçundan dolayı davalı şirket yetkilisi … hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2014/25983 soruşturma sayılı dosyasında şikayette bulunulduğunu, ayrıca takibe konu bono incelendiğinde teminat için verildiğinin açıkça görüldüğünü, müvekkilleri İle davalı yanın imzaladığı protokol üzerinde her ne kadar tarih bulunmamakta ise de protokole ek makina teslim sözleşmesi ve bu protokolle birlikte davalı yana teslim edilen bononun tanzim tarihinin 10.06.2013 olduğunu, protokolün imzalandığı tarihinde 10.06.2013 olduğunu, davalı yanla imzalanan protokol gereğince davalı yana ait … marka 200 ton kapasiteli mobil vinçin 2008-2009-2010-2011 ve 2012 yıllarına ait vergi dairesince davalı yana tahakkuk ettirilecek kurumlar vergisi ve KDV ve bunlara İlişkin cezaların müvekkilleri tarafından ödenmesine karar verildiğini, aynı protokol gereğince İcra takibine ve İş bu davaya konu bononun, davalı yana ilgili vergi dairesince tahakkuk ettirilecek kurumlar vergisi ve KDV ile bunlara İlişkin cezaların müvekkilleri tarafından ödenmemesi durumunda davalı yanın kendisine tahakkuk ettirilecek kurumlar vergisi ve KDV ile bunlara İlişkin cezaların müvekkilleri tarafından ödenmemesi durumunda müvekkillerinden tahsil edebilmesi için müvekkilleri tarafından keşide edilerek davalı yana teslim edildiğini, ancak davalı yanca müvekkillerine keşide edilmiş ilgili vergi dairesince kendisine gönderilmiş herhangi bir ödeme emrinin var olup olmadığı ve tahakkuk ettirilen herhangi bir vergi, KDV ve bunlara ait cezaların ne kadar olduğu yönünde herhangi bir ihtar, ihbarın mevcut olmadığını, müvekkillerinin davalı yanın protokole konu dönemlere ait vergi dairesine herhangi bir borcu olup olmadığını bilmelerinin mümkün olmadığını, davalının müvekkillerinin kendisine ne kadar borçlu olduklarını ispat ermek zorunda olduğunu, müvekkillerinin davalı yana teminat olarak verilen bonoyu İcra takibine konu ederken ve dava tarihi itibariyle herhangi bir borcu olmamasına rağmen haksız ve mesnetsiz şekilde İcra takibi başlattığını iddia ederek, bütün müvekkillerinin davalı yana borçlu olmadıklarının tespitine, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … sayılı İcra takip dosyasının iptaline, bono metninden ve taraflar arasında imzalanan protokoldende açıkça anlaşılacağı üzere müvekkilleri aleyhine kötü niyetle takibe girişen davalı yandan %20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatının tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; davanın hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, 10.06.2013 tarihli protokolde davacı …‘ün ailesi ile birlikte müteselsilen kefil ve taraf olduğunu, takip konusu bonodaki imzanın davacıya ait olduğunu, takibe konu bononun teminat için verildiği vurgulanmış ise de davacıların müvekkili şirkete olan borcunu ve cezaları kapsadığını, yıllardır aralarında gerek hemşeri ve dost olmaları, gerekse ticaret yapmalarından dolayı vergi cezalarını ve vinçten kalan borcu kapsar şekilde senet yaptığını ve senede 25.09.2013 vade tarihinin atıldığını, vadesi geldiğinde borcun davacılar tarafından ödenmediğini, şirket yetkilisinin defalarca görüşmesine rağmen ödenmediğini, müvekkili şirket tarafından 25.000 Euro değerinde 5 adet senet İle birlikte İcra takibine geçtiğini, vincin satışından kalan 160.000 TL ve vergi cezalarından gelen yaklaşık 145.000,00 TL olan alacağı için tüm sözlü ihtarlara rağmen ödemeyen şirket ve kefillerine karşı İcra takibi başlatıldığını, davacı şirketin müvekkili şirket ile çalıştığı dönemlerde karşılıksız faturalar vererek vergi dairesini zarara uğrattığını, müvekkili davalı şirketin gelen vergisel cezaları tahakkuk fişlerini şirket yetkilisi …’e teslim ederek ödemesini istediğini, ödenmeyen cezaların hepsini mecburen temerrüde düşmeden yatırmak zorunda kaldığını, yatırdığı tutarı davacılardan takibe konu vinçten kalan alacağı İle birlikte talep ettiğini, davanın kötüniyetli açıldığını, davacı tarafın borcu ödememek için her türlü yola başvurduğunu savunarak, davanın reddine ve davacılardan %20 ‘den az olmamak üzere tazminatın tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Davacı …, …, … anılan bononun teminat senedi olduğunu, davalı ise davacılardan olan alacakları nedeni ile bononun düzenlendiğini savunmuştur. Kural olarak bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran/iddia eden taraf o vakıayı ispat etmeye mecburdur (4721 sayılı TMK’nun 6. maddesi). İspat yüküne ilişkin bu genel kural menfi tespit davaları için de geçerlidir. Bono nedeni ile borçlu olunmadığının tespitini içeren davada ispat yükü kural olarak senedin bedelsiz olduğunu iddia eden tarafa aittir. Mahkememizce davacı tarafça delil olarak gösterilen Bakırköy 6. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2015/545 esas sayılı dosyası, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2014/25969 soruşturma sayılı dosyası, davalı ve davacı şirketin bağlı oldukları vergi dairelerinden 2007/2012 yılları arasındaki BA BS beyannameleri, vergi borcu listesi, ceza sorgulama listeleri getirtilmiş, taraflarca delil olarak sunulan protokol, makine teslim sözleşmesi, fatura vs. incelenmiştir. Tüm delillerin incelenmesinden; davalı şirket ile dava dışı … Bankası A.Ş. arasında 15/10/2007 tarihli finansal kiralama sözleşmesi akdedildiği, anılan sözleşme ile … plakalı … marka 200 ton kapasiteli … tipindeki 2003 marka/model mobil vincin davalı şirkete finansal kiralama yöntemi ile kiralandığı, kiralanan vincin davacı … Makina.. Ltd. Şti. ve davalı … Ltd. Şti. arasında akdedilen 10/06/2013 tarihli ‘Makina Teslim Sözleşmesi’ ve 10/06/2013 tarihli ‘…’ ile … Ltd. Şti. tarafından … Ltd. Şti.’ye 350.000,00-€ + %18 KDV bedeli ile toplam 413.000,00-€ bedel karşılığında satışının yapıldığı, icra takibine konu bononun 10/06/2013 tarihli makina teslim sözleşmesinin 2. maddesi kapsamında teminat senedi olarak verildiği, anılan sözleşmenin 2. maddesinde ‘…’in 2008-2009-2010-2011-2012 yılları arasında gelebilecek vergi cezaları ile alakalı protokol imzalanmış ve 300.000,0-TL’lik teminat senedi verilmiştir.’ düzenlemesinin yer aldığı, bu durumda uyuşmazlığın çözümü için anılan sözleşmenin 2. maddesinde yazılı 2008-2009-2010-2011 ve 2012 yıllarına ilişkin olarak davacıların ve davalının ödemiş olduğu veya yasal olarak ödemesi gerektiği halde henüz ödenmemiş olan tüm kurumlar vergisi, KDV ve bunlara ilişkin cezaların icra takip tarihi itibari ile ayrıntılı ve denetime elverişli şekilde tespiti ve anılan protokolün 1 ve 2. maddesinde yer alan düzenlemenin haricinde ayrıca icra takip tarihi itibari ile davalının davacılardan alacağının olup olmadığının tespiti için bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. 13/12/2018 tarihli bilirkişi raporunun sonuç kısmında ‘…a) Davacı şirketin 2007-2011 yılları arası ticari defterlerinin açılış tasdiki süresinde yapıldığı, kapanış tasdiki yapılmadığı ve defterlerin sahibi lehine delil niteliği taşımadığı, 2012 ve 2013 villan ticari defterlerinin açılış ve kapanış tasdiki süresinde yapıldığı ve defterlerin sahibi lehine delil niteliği taşıdığı, b) Davacı şirket. ticari defterlerinde 10/10/2013 takip tarihinde ticari ilişkiden davalı şirkete 112.067,01-TL borçlu olduğu, yani davalı şirket 112.067,01-TL alacaklı olduğu ancak, rapor içerisinde dc detaylı olarak açıklandığı üzere davacı şirketin, davalı şirkete borcu 82.834,01-TL olduğu,c) Vergi Dairesinin göndermiş olduğu ve davalı tarafın ibraz ettiği belgelerden, davalı şirketin vergi incelemesinden Vergi, Vergi Ziyan Cezası, Özel Usulsüzlük Cezası, Gecikme Zammı ve Tecil Faizi olmak üzere toplam 65.922,67 (65.368,68 TL + 553,99 Tecil Faizi) TL vergi ödediği…’ yönünde görüş bildirilmiştir. Bilirkişi raporu dosya kapsamına uygun, denetime elverişli ve kanaat oluşturmaya yeterli kabul edilmiş olup, bilirkişi raporunda tespit edilen 65.922,67-TL verginin davalı tarafça ödendiği ve bu vergilerin taraflar arasında akdedilen protokol kapsamında olduğu, bu miktarın dışında kalan kısım yönünden davacılar … Ltd. Şti., …, …, … mirasçılarının davalı tarafa borçlu olmadığı kanaatine varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. İİK’nun 72/5 maddesi hükmüne göre menfi tespit davasının borçlu lehine sonuçlanması halinde davalı alacaklının tazminattan sorumlu tutulabilmesi için borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan takibin haksız ve kötüniyetli yapılması gereklidir. Somut olayda davalının icra takibine girişmekte kötüniyetli olduğunun ispat edildiği kabul edilmiş olup, davacıların borçlu bulunulmadığı tespit edilen miktar üzerinden davacılar lehine tazminata karar verilmiştir. İİK 72/4 maddesi hükmüne göre menfi tespit davasının alacaklı lehine sonuçlanması halinde davacı borçlunun tazminattan sorumlu tutulabilmesi için mahkemece İİK 72 maddesi kapsamında verilmiş ve davacı tarafından teminatı yatırılmak sureti ile infaz edilmiş bir tedbir kararının bulunması gerekmektedir. Somut olayda tedbir kararı verilmemiş olduğundan, davacıların borçlu olduğu tespit edilen miktar üzerinden davalı lehine kötü niyet tazminatına karar verilmemiştir. Tüm bu nedenlerden dolayı aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” gerekçesiyle, davacı … tarafından davalı … Ltd. Şti. aleyhine açılan davanın kabulüne, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyasına konu 10/06/2013 tanzim tarihli, 25/09/2013 tediye tarihli 300.000,00-TL bedelli bonodan dolayı davalı … Ltd. Şti.’ye borçlu olmadığının tespitine, 60.000,00 TL kötü niyet tazminatının davalı … Ltd. Şti.’den tahsili ile davacı …’e verilmesine, davacı … Ltd. Şti., …, …, … mirasçıları tarafından davalı … Ltd. Şti. aleyhine açılan davanın kısmen kabulüne, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyasına konu 10/06/2013 tanzim tarihli, 25/09/2013 tediye tarihli 300.000,00-TL bedelli bonodan dolayı davalı … Ltd. Şti.’ye 234.077,33 TL borçlu olmadıklarının tespitine, 46.815,46-TL kötü niyet tazminatının davalı … Ltd. Şti.’den tahsili ile davacı … Ltd. Şti., …, …, … mirasçılarına 1/4 oranında mütesaviyen verilmesine, yasal koşulları oluşmadığından davalının kötü niyet tazminat talebinin reddine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; mahkemece inceleme yapılırken cevap dilekçelerinde ki beyanlarının ve delilleri gözetilmeden karar verildiğini, rapordaki incelemeler gözetilmeden karar verildiğini, kısmen redde rağmen kötü niyet tazminatı hesaplanmadığını, savunmalarının dikkate alınmadığını, bononun teminat bonosu olmadığını .borçlu olduklarından dolayı verdiklerini, müvekkili şirkete ödeme yapmadıklarını ve müvekkilinin İcra takibi başlattığını, savcılığın kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verdiğini, davacı yanın açtıkları davayı delil gösterdiğini ancak dava konularının farklı olduğunu, davacı şirketin ticari defterlerinin usulsüz tutulmuş olduğunu, davacı tarafın hiçbir zaman borçlu olmadıklarını ispatlayamadığını, davacının imza atmasına rağmen imzasını farklı şekilde kullanmış olduğundan yapılan bilirkişi incelemesinde el ürünü çıkmadığını, ailece bonoya borçlu olduklarını, kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu iddia ederek, kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, İİK 72/3. maddesi gereğince icra takibinden sonra takip konusu bononun teminat bonosu olduğu, imzanın keşideciye ait olmadığı iddialarıyla açılan menfi tespit davasıdır. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, davalı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Taraflar arasında, 10.06,2013 tarihli protokol ve makina teslim sözleşmesi düzenlenmesi, makina teslim sözleşmesinde alıcının davacı şirket, satıcının davalı şirket, kefilin … olduğu, makina teslim sözleşmesinin 2. maddesi gereğince 300.000 TL teminat senedi verileceği düzenlemesinin olduğu konularında herhangi bir uyuşmazlık yoktur. Uyuşmazlık, takip konusu bononun teminat senedi olup olmadığı, bonodaki keşideci imzasının davacıya ait olup olmadığı, bononun takibe konu edilmesinin usul ve yasaya uygun olup olmadığı, davacıların davalıya borçlu olup olmadığı, mahkeme kararının usul ve yasaya uygun olup olmadığı İle reddedilen miktar üzerinden davalı şirket yararına tazminat verilmemiş olmasının yerinde olup olmadığına dairdir. Dosya kapsamından, davalı şirketin satıcı, davacı şirketin alıcı olduğu, 10.06.2013 tarihli “ Makina Teslim Sözleşmesi “ düzenlendiği, konusunun, … 1200 1 tip 70160 seri nolu makina olduğu, ”2” .maddesinde, …’in 2008,2009,2010,2011, 2012 yılları arasında gelebilecek vergi cezaları ile alakalı protokol imzalandığı ve 300.000 TL’lik teminat senedi verildiğinin belirtildiği, 3.maddede satın alınan vinçin 350.000 Euro +63.000 Euro KDV bedel ile anlaşıldığı, bunun 75.000 Euro’luk kısmının 17.06.2013 tarihine kadar davalı şirkete gönderileceği, geri kalan ödemelerin ise ne şekilde yapılacağının diğer hükümlerde düzenlendiği, eki protokolün ise 3. maddesinde, devir alanın bahsi geçen tüm vergiler ve buna dair cezaların ödenmesini teminen devir eden adına düzenleyeceği 1 adet 300.000 TL bedelli teminat senedini tanzim ve imza edip devredene İş bu protokolün imzası İle birlikte teslim edeceği, teminat senedinin, devir eden adına ilgili Vergi dairesinden gönderilecek ödeme emirlerinin gereğinin süresinde devir alan tarafından yerine getirilmemesi halinde devir eden tarafından yasal işleme konu edileceği ve tüm Vergi ve cezaların ödenmesinde kullanılacağı, devir alanın devir edenin ödemek zorunda kalacağı tüm vergi ve ceza bedellerinin 300.000 TL’yi aşması durumunda kalan bakiye bedelin talep tarihinden itibaren 7 gün içinde hiçbir itiraza yer vermeden ödeyeceği kabul ve beyan İle taahhüt ettiğinin belirtildiği, 4. maddede, taraflar arasında devir edenin maliki olduğu … plakalı … marka 200 ton kapasiteli mobil vinçin Leasingli olarak 350.000 Euro +KDV bedel karşılığında devir alana devri konusunda anlaşma sağlandığının belirtildiği, protokolün taraf şirketler ve davacı gerçek kişiler tarafından imzalandığı, davalı şirket tarafından, davacılar hakkında İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında, 10.10.2013 tarihinde, 10.06.2013 tanzim ve 25.09.2013 vade tarihli 300.000 TL bedelli bono nedeniyle ferileri ile birlikte toplam 302.595,21 TL alacağın tahsili amacı ile kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile icra takibi başlatıldığı, takibe konu edilen bononun,10.06.2013 tanzim tarihli, 26.09.2013 vade tarihli, 300.000 TL bedelli, davacı gerçek kişiler tarafından davalı şirket adına düzenlenmiş ve “ TEMİNAT” yazılı bono olduğu, davacı … ve … tarafından davalı şirket yetkilisi … hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2014/25969 soruşturma nolu dosyasında 300.000 TL bedelli teminat senedinin şüpheliye verildiği ancak şartları oluşmadan takip başlattığı, senette imza olmamasına rağmen müşteki …’in imzasının sahte olarak senede ilave edildiği gerekçesiyle şikayette bulundukları, 12.01.2016 tarihli “ Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair “ şüpheli hakkında, resmî belgede sahtecilik ve bedelsiz senedi kullanma suçlarından kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği, kararda, taraflar arasındaki hukuki ihtilafın İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/1010Esas sayılı dosyası üzerinde menfi tespit davası olarak devam ettiği, bedelsiz senedin tahsili suçunun unsurlarının gerçekleşmediği, müşteki imzasının taklit edilip edilmediği konusunda 2014/25983 soruşturma sayılı dosyada ayrı takibat yürütüldüğünün belirtildiği, karara İtirazın ise reddedildiği anlaşılmıştır. 21.07.2017 tarihli İstanbul Kriminal Polis Laboratuvarında Kriminalistik ve Adli Birimler Uzmanı tarafından düzenlenen Raporda; Borçlu hanesinde “… …, … ve …” isimleri bulunan, alacaklısı “… San ve Tic. Ltd. Sti” olan, 10.06.2013 tanzim ve 25,06.2013 tediye tarihli, 300.000 Yani Türk Lirası/ “Üçyüzbin” YTL Lirası meblağlı senet aslının ön yüz ödeyecek hanesindeki “…” ibareli Isim yazısı sağ tarafında atılı İmzanın, … isimli şahsın dosya içerisindeki mevcut mukayeseye esas imzalarına kıyasla aralarında farklılıkların bulunduğunun tespit edilmiş olduğu, bu sebeple … isimli şahısın eli mahsulü olmadığı belirtilmiştir. Davacılar vekili bilirkişi raporuna karşı yazılı beyanlarında, senet üzerindeki imzanın müvekkilinin eli ürünü olmadığının tespit edildiğini rapora herhangi bir itirazlarının bulunmadığını belirtmiştir. Davalı şirket tasfiye memuru … 10.08.2017 tarihli dilekçesiyle bilirkişi raporuna karşı beyan ve itirazlarını bildirerek, imzaya itiraz eden …’in diğer davacıların oğlu ve diğerinin ise amcası olduğunu, şirketlerine ait vinci satın aldıklarını, bu imzaları da diğer davacıların atıp getirdiğini, diğer davacıların eli ürünü olup olmadığının incelenmesi gerektiğini belirterek rapora itiraz etmiştir. 13.12.2018 tarihli bilirkişi heyet raporunda; davacı şirketin, 10/10/2013 takip tarihinde ticari defterlerinde davalı şirkete 112.067,01 TL borçlu olduğu, yani davalı şirketin 10/10/2013 tarihinde 112.067,01 TL alacaklı olduğu, davacı şirketin ticari delter kayıtlarına göre, davalı şirketin 2007-2011 yılları arası düzenlediği faturalar toplamının 1.008,484,01 TL olduğu, dosyadaki mübrez Bakırköy 6. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2015/545 E. dosyasından düzenlenmiş olan 16.04.2018 tarihli bilirkişi raporu incelendiğinde; söz konusu dosyada mübrez davacı ve davalı şirketlere ait banka hesap ekstreleri ve ödeme dekontlarından, davacı tarafından davalıya yapılan ödemelerin toplamının 925.650,00 TL olarak tespit edilmiş olduğu, söz konusu ödemelerin davacı şirket defterlerine işlemediğinin tespit edildiği, bu tespitin taraflarınca da yapıldığı, dolayısıyla, davacı şirket defterlerinin gerçeği yansıtmadığının anlaşıldığı, davacı şirket belgelerine göre defterlerine ödemeleri işlemediği, bu tespitler sonucunda; davacı şirketin, davalı şirkete borcunun 82.834,01 (1.008.484,01 TL 925.650.00 TL olduğunun anlaşıldığı, davacı … 1.td. Şti ile ile davalı … Ltd. Şti. arasında … 1200 | tip 70160 seri nolu makina satışı konusunda 10.06.2013 tarihli “ Makina Teslim Sözleşmesi” ve Protokol düzenlendiği, davalı şirketin mükellefi olduğu Beylikdüzü Vergi Dairesi Müdürlüğü’nün 06.08.2015 tarihli yazısı ekinde yollanan Tahriyat Sorgulama dökümleri incelendiğinde, 29/03/2013 tarihinde, 01/2009-01/2009 döneminden 0015 KDV, 3080 Ver.Ziy. Cezası ve 1084 Gecikme Zammı olmak üzere toplam 2.567,03 TL, Vergi ödediği. yukarıdaki tespitlerden, davalı şirketin vergi incelemesinden ana para, ceza ve gecikme faizi olmak üzere toplam 65.922,67 (65.368,68 TL A 553,99 Tecil Faizi) TL vergi ödediğinin anlaşıldığı, davalı şirketin 03.12.2014 tarihli cevap dilekçesi ekinde ibraz ettiği vergi incelenmesinden tahakkuk edilip ödenmiş vergiler haricinde ibraz ettiği vergi tahsil alındıları incelendiğine; bu ödemelerin vergi incelenmesinden tahakkuk edilip ödenen vergiler olmadığının anlaşıldığı, söz konusu Vergi Tahsil Alındıları tek tek incelendiğinde, ödenen bu vergilerin Üçer Aylık dönemlerde Muhtasar Beyannameleri ile, Aylık KDV Beyannameleri ve Kurumlar Geçici Vergisi Beyannameleri ile tahakkuk edilip vadesinde ödenmeyen vergilerin 07/10/2013 tarihinde Gecikme Zammı ile birlikte ödenmesine ilişkin belgeler olduğunun anlaşıldığı, davalı tarafından ödenen bu vergilerin vergi incelemesi ile bir ilişkişi bulunmamakta olduğu, şirketin faaliyetinden tahakkuk ettirilip ödeme vadesinde sonra ödenen vergiler olduğu, Kurum Geçici Beyannameleri ile tahakkuk edilen vergilerin yalnızca beyannamenin damga vergisi olacağı, üçer aylık dönemlerde beyan edilen Muhtasar Beyannamesi ile tahakkuk edilen vergiler beyanname damga vergisi ve 003 kodlu G.Stopaj olduğu, KDV Beyannamesi ile tahakkuk edilen vergiler ise beyanname damga vergisi ve bazı aylarda çıkan KDV olduğu, ödenen bu vergilerin gecikme zamları ile toplam 48.560,65 TL olduğu, söz konusu 48.560,65 TL vergi ödemesi, taraflar arasında düzenlenmiş protokolun 1. ve 2. maddesi kapsamında olmayan vergiler olduğundan, davalı tarafın 45.560,65 TL’yi davacılardan talep edemeyeceği ve icra takibine konu ettiği senet alacağından mahsup edemeyeceği kanaatinde olduklarını, davacı şirketin 2007-2011 yılları arası ticari defterlerinin açılış tasdiki süresinde yapıldığı, kapanış tasdiki yapılmadığı ve defterlerin sahibi lehine delil niteliği taşımadığı, 2012 ve 2013 yılları ticari defterlerinin açılış ve kapanış tasdiki süresinde yapıldığı ve defterlerin sahibi lehine delil niteliği taşıdığı, davacı şirketin, ticari defterlerinde 10/10/2013 takip tarihinde ticari ilişkiden davalı şirkete 112.067,01 TL borçlu olduğu, yani davalı şirketin 112.067,01 TL alacaklı olduğu, ancak, rapor içerisinde de detaylı olarak açıklandığı üzere davacı şirketin, davalı şirkete borcunun 82.834,01 TL olduğu, Vergi Dairesinin göndermiş olduğu ve davalı tarafın ibraz ettiği belgelerden, davalı şirketin vergi incelemesinden Vergi, Vergi Ziyan Cezası, Özel Usulsüzlük Cezası, Gecikme Zammı ve Tecil Faizi olmak üzere toplam 65.922,67 (65.368,68 TL * 553,99 Tecil Faizi) TL vergi ödediği, protokol kapsamında olan vergiler olduğu belirtilmiştir. Davacılar vekili bilirkişi raporuna karşı itirazda bulunarak yeni bir bilirkişi heyetinden rapor alınmasını talep etmiştir. Davalı vekili bilirkişi raporuna karşı yazılı beyanında; bilirkişi raporunun eksik olduğunu, alacaklarının daha fazla olduğunu, alacak kalemlerinin eksik incelendiğini, davacı vekilinin rapora itirazlarını kabul etmemekle birlikte tekrar hesaplama yapmak üzere dosyanın bilirkişiye gönderilmesini talep etmiştir. Mahkemece bilirkişi raporuna göre davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Bilirkişi raporu dosya kapsamına uygun, yeterli ve gerekçelidir. Ayrıca Grafoloji uzmanı tarafından düzenlenen rapora göre davalı şirket tarafından takibe konu edilen senet üzerindeki imzanın davacıya ait olmadığı subuta ermiştir. Bu yönler nedeniyle davalı vekilinin bilirkişi raporuna karşı ileri sürmüş olduğu istinaf nedenlerinin yerinde olmadığı kanaatine ulaşılmıştır. Davacı şirket tarafından davalı şirket hakkında işbu dava ile aynı tarihli olarak 20.02.2014 tarihinde Bakırköy 6.Sulh Hukuk Mahkemesinin 2015/545 Esas sayılı dosyasında alacak davası açılmıştır. Mahkemece 2018/912 Karar sayılı dosyada, 03.07.2018 tarihli karar ile davanın vinç kira sözleşmesi ile fazla ödenen bedelin iadesi talebine ilişkin olduğu, taraflar arasında vinç kira sözleşmesi bulunduğu, davalı şirket tarafından davacı şirkete vinç kira hizmeti karşılığında faturalar düzenlendiği, düzenlenen faturaların ve alınan vinç hizmetinin toplam bedelinin 964.668,56 TL tutarında olduğu, davacı şirket tarafından cari hesap neticesinde davalıya 1.088.894,87 TL tutarında ödeme yapılmış olduğu, davalıya yapılan fazla ödemenin kira ilişkisi kapsamında karşılıksız kaldığı, sebepsiz zenginleşme teşkil ettiği ve iadesinin gerektiği belirtilerek davanın kabulü ile 110.260,86 TL’nin tahsiline karar verildiği, söz konusu kararın temyiz edilmeksizin kesinleşmiş olduğu anlaşılmıştır. Mahkemece alınan bilirkişi raporunda bilirkişiler tarafından adı geçen dosyadaki düzenlenen raporda değerlendirilmiştir. Bu sebepten dolayı da iki kez yapılan inceleme dikkate alındığında bilirkişi raporunun yetersiz olduğu iddiasının yerinde olmadığı kanaatine ulaşılmıştır. Menfi tespit davası İİK 72.maddesinde, “menfi tespit ve istirdat davaları” üst başlığı ile düzenlenmiştir. İİK 72.madde de; “Borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. İcra takibinden önce açılan menfi tesbit davasına bakan mahkeme, talep üzerine alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere gösterilecek teminat mukabilinde, icra takibinin durdurulması hakkında ihtiyati tedbir kararı verebilir. İcra takibinden sonra açılan menfi tesbit davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemez. Ancak, borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyle icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini istiyebilir. (Değişik: 9/11/1988-3494/6 md.) Dava alacaklı lehine neticelenirse ihtiyati tedbir kararı kalkar. Buna dair hükmün kesinleşmesi halinde alacaklı ihtiyati tedbir dolayısıyla alacağını geç almış bulunmaktan doğan zararlarını gösterilen teminattan alır. Alacaklının uğradığı zarar aynı davada takdir olunarak karara bağlanır. Bu zarar herhalde yüzde yirmiden aşağı tayin edilemez. (1)(Değişik: 9/11/1988-3494/6 md.) Dava borçlu lehine hükme bağlanırsa derhal takip durur. İlamın kesinleşmesi üzerine münderecatına göre ve ayrıca hükme hacet kalmadan icra kısmen veya tamamen eski hale iade edilir. Borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan takibin haksız ve kötü niyetli olduğu anlaşılırşa, talebi üzerine, borçlunun dava sebebi ile uğradığı zararın da alacaklıdan tahsiline karar verilir. Takdir edilecek zarar, haksızlığı anlaşılan takip konusu alacağın yüzde yirmisinden aşağı olamaz…” düzenlemesine yer verilmiştir. Davanın ret edilen yönünden davalı yararına tazminat verilebilmesi yani davacıların tazminatla sorumlu tutulabilmesi için icra takibinin durdurulması veya icra veznesindeki paranın alacaklı davalıya ödenmemesi için borçlu davacıların ihtiyati tedbir kararı almış ve infaz edilmiş olması gerekir. Somut olayda ise mahkeme gerekçesinde ifade edildiği üzere davacıların ihtiyati tedbir talepleri reddedilmiştir. Bu sebeple davalı vekilinin davanın reddedilen kısmı yönünden tazminata karar verilmesine dair istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir. Bilirkişi raporları, takibe konu bono üzerinde açıkça teminat ifadesinin yazılı olması, taraflara ait ticari defter ve kayıtlar, taraflar arasındaki sözleşme ve protokol hükümleri ile taraflar arasında görülerek kesinleşen alacak davası ve kapsamından davacıların takip ve dava tarihi itibariyle davalı alacaklıya takibe konu etmiş olduğu senet bedeli kadar borçlu olmadıkları subuta ermiş olduğundan mahkeme kararının yerinde olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle;1-HMK’nın 353/1.b.1.maddesi uyarınca, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davalı vekili tarafından yatırılan istinaf başvuru ve peşin harçlarının Hazineye gelir kaydına; bakiye 15.369,77‬ TL istinaf nispi karar harcının davalıdan tahsiline, Hazineye gelir kaydına,3-Davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların davalı üzerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın, Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine dair; HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 15.12.2022 tarihinde, oybirliğiyle (davalının sorumlu olduğu istinaf nispi karar harcı bakımından oy çokluğuyla) ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süreler içinde temyiz yolu açıktır.
KARŞI OY: Nisbi harca tabi olan davalarda, özellikle 492 sayılı Harçlar Kanunu ile bağlı tarife hükümleri, 5235 sayılı Kanun ve ilgili tüm yasal mevzuat, ulusal ve uluslararası yargı kararları kapsamında, ilk derece mahkeme kararı kaldırılarak esas hakkında karar verilmedikçe Bölge Adliye Mahkemelerinde istinaf kanun yoluna başvuran davalıdan başvuru aşamasında ve istinaf başvurusunda nisbi değil maktu karar ve ilam harcı alınması gerektiği kanaati nedeniyle, çoğunluğun nisbi harç alınmasına dair görüşüne katılmadığımı ve hükmün ilgili bentlerine muhalif kaldığıma dair görüşümü bildiririm.