Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/1676 E. 2023/223 K. 16.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1676
KARAR NO: 2023/223
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 25.02.2020
NUMARASI: 2018/709 E. – 2020/149 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin proses kontrol ve endüstriyel otomasyon çevre kirliliği izleme ve kontrol sistemleri konusunda satış, servis ve teknik danışmanlık hizmetleri veren bir şirket olduğunu ve Amerika’da faaliyet gösteren … (…) firmasının Türkiye distribütörlüğünü yaptığını, müvekkili davacının … şirketinden satın aldığı ürünleri Amerika’da teslim alarak Türkiye’ye taşınmasını davalının gerçekleştirdiğini, müvekkili ile davalı arasında yapılan 03/10/2017 ve 04/10/2017 tarihli yazışmalar uyarınca, müvekkilince …’dan sipariş edilen 01/12/2017 tarih ve … sayılı faturadaki ürünlerin Türkiye’ye taşınması için süre ve fiyat yönünden anlaştıklarını, bu anlaşmaya istinaden, göndericisinin …, alıcısının davacı müvekkilinin olduğu … nolu konişmento gönderisinin 04/12/2017 tarihinde davalıya teslim edildiğini, gönderinin kararlaştırılan taşıma süresi sonunda müvekkiline teslim edilmemesi üzerine davalıyla irtibata geçildiğini, davalı tarafça 20/12/2017 tarihinde gönderilen e-posta ile konunun hasar ve sigorta departmanına devredildiği bilgisinin verildiğini, 25/12/2017 tarihinde gönderilen e-posta ile ise Claim Talep Formunun doldurularak gönderilmesinin istendiğini ve müvekkilince 29/12/2017 tarihinde söz konusu formun doldurularak davalıya gönderildiğini, gönderinin davalının nezdindeyken ve taşıma sırasında onun sorumluluğundayken kaybolması sebebiyle müvekkilinin müşterisine hizmetini geç ifa etmek zorunda kaldığını ve kaybolan ürünün yenisini 6.483,59-USD bedel ile 29/12/2017 tarihinde tekrar sipariş vermek zorunda kaldığını, böylece maddi zarara uğradığı gibi itibar kaybına da uğradığını, müvekkilinin tazmin taleplerine olumlu bir cevap verilmemesi üzerine Kadıköy …Noterliğinin 08/01/2018 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesinin keşide edilerek zararlarının tazmininin ihtar edildiğini, davalının ödeme yapmaması üzerine İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalının haksız itirazı üzerinde takibin durduğunu, davalının borca itirazının haksız ve kötü niyetli olduğunu, zira gönderinin davalının sorumluluğundayken kaybolduğunun dilekçe ekindeki yazışmalar ve davalının yazılı kabulüyle sabit olduğunu ileri sürerek, itirazın iptaline ve %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; davaya konu gönderinin … numaralı havayolu yük senedi kapsamında Boston/ABD’den İstanbul/Türkiye’ye taşınmasına karar verildiğini, bu taşımada taşıyıcı firmanın … (… olduğunu ve … sayılı uçuşla taşınacağını, bu taşımada … unvanlı şirketin ise taşıyıcı firmanın acentesi olarak hareket ettiğini, bu taşımada müvekkili firmanın gerek taşıyıcı gerekse acente sıfatıyla hareket etmemesi sebebiyle doğrudan husumet yönlendirilemeyeceğini, işbu taşımada acente sıfatına haiz olan … ile müvekkili arasında acentelik ilişkisi olduğunu, …’e açılacak bir davanın doğrudan müvekkiline karşı açılamayacağını, müvekkiline ancak izafeten dava açılabileceğini, dolayısıyla husumet yönünden davanın reddi gerektiğini, müvekkilinin Montreal Konvansiyonu gereğince sorumluluğunun olmadığını, davacının zararını nakliye sigortasından karşılaması gerektiğini, davaya konu taşımada müvekkilinin taşıyıcı veya taşımayı organize eden olmadığını, zira emtia kaybının henüz ABD/Türkiye havayolu taşıması başlamadan yükün havalimanına ulaşmadan karayolu taşıması sırasında vuku bulduğunu, bu kara taşımasının müvekkili şirket tarafından organize edilmediğini, dosyaya ibraz edilen belgelerden ve yazışmalardan yükün teslimine ilişkin herhangi bir bilgi bulunmadığını, davacının yükün kaybolduğunu iddia edildiği sırada taşıma sorumluluğunun kimde olduğunun kanıtlanması gerektiğini, müvekkili şirket tarafından davaya konu taşımaya ilişkin kesilmiş bir fatura ve tahsil edilmiş bir ücret bulunmadığını, bunun da müvekkilinin gerek taşıyıcı gerekse acente olarak taşımada yer almadığını ortaya koyduğunu, hiçbir surette sorumluluğu kabul anlamına gelmemek kaydıyla bir an için müvekkili şirketin yaşanan olayın sorumlu olduğu düşünülse bile, müvekkilinin sorumluluğunun taşıma ve kayıp ABD karayollarında vuku bulması sebebiyle CMR’ye tabi olduğunu ve CMR m. 23 uyarınca kayıp dolayısıyla ödenecek tazminatın yükün taşınmak üzere kabul edildiği yer ve zamana göre hesaplanacağını savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “… Mahkememizce İstanbul … İcra Dairesinin … esas sayılı takip dosyası getirtilmiş olup incelenmesinde; alacaklısı … tarafından, borçlu … Tic. A.Ş. aleyhine 6.483,59-USD asıl alacağın 17/04/2018 tarihinden itibaren asıl alacağa yıllık %7 oranında 3095 sayılı kanunun 4-a maddesi hükmünce fili ödeme günündeki TCMB’nin efektif döviz satış kuru karşlığı olan TL yönünden faiz işletilmek kaydı ile tahsili talebi ile 17/04/2018 tarihinde ilamsız icra takibi başlatıldığı, yasal süresinde borçlu vekilinin borca ve fer’ilerine itiraz ettiği, itiraz sonucunda icra takibinin durduğu, iş bu itirazın iptali davasının Mahkememize İİK 67. Maddesi uyarınca 1 yıllık yasal süresi içerisinde açılmış olduğu anlaşılmıştır.Mahkememizce tarafların ticari defter ve kayıtları incelenerek rapor hazırlaması için dosya bilirkişiye tevdi edilmiş, bilirkişi tarafından sunulan 31/05/2019 tarihli kök raporun sonuç kısımnda, dosya kapsamındaki mail yazışmaları ve claim talep formundan davalı …’ın davacının ABD’den ithal ettiği ürünleri taşımayı üstlendiğini, 12/06/2017 tarihli … numaralı … ile dava dışı … 12/4/2017 tarihinde havayolu ile taşınmak üzere teslim alınan 8 kg yükün hava taşıması sırasında kaybolduğunu, dava konusu taşımaya Montreal Konvansiyonu hükümlerinin uygulanacağı ve kayıp halinde taşıyıcı sorumluluğunun m.22/3’e göre kg başına 19 SDR ile sınırlı olduğunu, taşıyıcının sorumluluğunun 8 kg X 19 SDR =152 SDR olduğunu ve rapor tarihi itibariyle TL karşılığının da 1.229,16TL olduğu, davacı gönderilenin /alıcının kayıp olan yük için değil, onun yerine ikame olarak sipariş verdiği 6.483,59-USD (26.644,31-TL) için takip başlattığını, Montreal Konvansiyonuna göre kayıp olan kargo için öngörülen sınırlı sorumluluk miktarı dışında taşıyıcıdan ikame zararların istenemeyeceği, taşıma konusu emtianın havayolu ile taşıma sırasında değil de öncesinde karayolu ile taşımada kaybolduğu kabul edilirse, davalı taşıyıcının sorumluluğunun CMR Konvansiyonu hükümlerine göre tespit edileceğini, CMR m. 17/1 uyarınca kayıptan taşıyıcının sorumlu olduğunu ve CMR m+ 23/1 uyarınca taşıyıcının sorumlu olduğu tutarın kaybolan emtianın değeri olan 6.309,29 USD (takip tarihi İtibariyle 25.902,15TL) olduğu; eşyanın kaybı ağır kusur teşkil ettiğinden sınırlı sorumluluk hesabı yapılmasına gerek olmadığı, dosya kapsamından tarafların karayolu, havayolu ve tekrar karayolu ile taşıma şeklinde karma taşıma yapılması konusunda anlaştıklarının kabul edilmesi durumunda, Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası bir konvansiyon bulunmaması sebebiyle MÖHUK md 29/2 uyarınca TTK’daki karma taşımalarla ilgili hükümlerin uygulama alanı bulacağı, TTK m. 903-h atfi gereğince TTK m. 880/1 uyarınca taşıyıcının kayıp sebebiyle eşyayı taşınmak üzere teslim alındığı yer ve zamandaki değeri olan 6.309,29 USD’yi (takip tarihi itibariyle 25.902,15TL) tazminat olarak ödemekle yükümlü olduğu, taşınmak üzere teslim alınan eşyanın kaybının taşıyıcı için ağır kusur teşkil etmesi sebebiyle sınırlı sorumluluktan yararlanma hakkını kaybettiği (TTK m. 886), CMR ve TTK md 1 de zıya, hasar ve gecikme durumunda taşıyıcının doğrudan zararlardan sorumlu olduğunun açıkça düzenlendiği, dolayısıyla doğrudan zararlar dışındaki dolaylı zararların istenemeyeceği, davacının da bu kapsamda kaybolan ürünü yerine aldığı yeni ürünün değerini talep edemeyeceği sonuç ve kanaati rapor edilmiş, söz konusu rapor taraflara tebliğ edilmiş, tarafların rapora itirazları doğrultusunda ek rapor alınmasına karar verilmiştir. Dosyaya sunulan 18/12/2019 tarihli bilirkişi ek raporunda sonuç olarak, kök rapordaki kanaat tekrarlanmıştır. Sunulan rapor hüküm kurmaya elverişli kabul edilmiştir.Tüm dosya kapsamının birlikte değerlendirilmesinde; davacı şirket …’nin, dava dışı Amerika’da faaliyet gösteren … (…) firmasının Türkiye distribütörlüğünü yaptığını, davacı ile davalı arasında yapılan 03/10/2017 ve 04/10/2017 tarihli yazışmalar uyarınca davacı şirket tarafından dava dışı …’dan sipariş edilen 01/12/2017 tarih ve … sayılı faturadaki ürünlerin Türkiye’ye taşınması için süre ve fiyat yönünden davalı şirket ile anlaştıklarını, bu anlaşmaya istinaden, göndericisinin dava dışı … alıcısının davacı şirket olduğu … nolu konişmento gönderisinin 04/12/2017 tarihinde davalıya teslim edildiğini, gönderinin kararlaştırılan taşıma süresi sonunda davacıya teslim edilmediğini iddia ettiği, davalı şirketin ise davaya konu gönderinin … numaralı havayolu yük senedi kapsamında Boston/ABD’den İstanbul/Türkiye’ye taşınmasına karar verildiğini, bu taşımada taşıyıcı firmanın … (…) olduğunu ve … sayılı uçuşla taşınacağını, bu taşımada … Unvanlı şirketin ise taşıyıcı firmanın acentesi olarak hareket ettiğini, bu taşımada davalı firmanın gerek taşıyıcı gerekse acente sıfatıyla hareket etmemesi sebebiyle doğrudan husumet yönlendirilemeyeceğini, davalıya ancak izafeten dava açılabileceğini, dolayısıyla husumet yönünden davanın reddi gerektiğini iddia etmiştir. Her ne kadar davalı şirket tarafından husumet itirazında bulunulmuş ise de; dosyada örneği bulunan 29/12/2017 tarihli Claim Talep Formunda … numaralı … (hava yük senedi) referans verilerek davacı şirket tarafından davalı şirkete hasar ihbarında bulunulduğu ve davalı şirketin dava konusu yükü kendi ad ve hesabına yüklendiği ve aksinin davalı şirket tarafından ispatlanamadığı anlaşıldığından, davalı şirketin husumet itirazının reddine karar verilmiştir. Dosyanın incelenmesinde her ne kadar davacı tarafından dava konusu emtianın kendisine teslim edilmemesi nedeniyle dava dışı … firmasına sipariş olarak verdiği yeni ürünün değeri olan 6.483,59 USD için davalı taşıyıcı şirket aleyhine takip başlatmış ise de davalı taşıyıcının sorumluluğu Montreal Konvarsiyonu 22/3 madde ile sınırlı tutulduğundan, davalı taşıyıcı şirketin ikame zarardan sorumlu tutulamayacağı kanaatine varılmıştır. Dosyaya sunulan bilirkişi raporunda; taşıma konusu emtianın havayolu ile taşıması sırasında ayrı, kara yolu ile taşıması sırasında kaybolması sırasında ayrı hesaplama yapılmış olup, dava konusu taşıma sözleşmesi önce karayolu taşımacığını daha sonra havayolu taşımacılığını konu alan karma nitelikte bir sözleşmedir. Dosya içerisinde bulunan sevkiyat teyit yazısı ve dosya içerisindeki taraf beyanlarından anlaşılacağı üzere, taşıma konusu emtianın karayolu ile taşınması sırasında kaybolduğu kanaatine varılmış olup, bu durumda davalı taşıyıcının sorumluğunun CMR Konvansiyonu hükümlerine göre tespit edilmesi gerektiği, CMR 17/1 maddesi gereğince taşıma konusu emtianın kayıp olmasından davalı taşıyıcının sorumlu olduğu, CMR 23/1 maddesi uyarınca davalı taşıyıcının sorumlu olduğu tutarın kaybolan emtianın değeri olan 6.309,29 USD olduğu ve eşyanın kaybının ağır kusur niteliğinde kabul edildiğinden sınırlı sorumluluk hesabının yapılmasına gerek olmadığı anlaşıldığınından, kaybolan emtia değeri olan 6.309,29 USD’nin davalı şirketten alınarak davacıya verilmesine, davacının fazlaya ilişkin talebinin reddi …” gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne; İstanbul … İcra dairesinin … Esas sayılı dosyasına yapılan itirazın kısmen iptali ile takibin 6.309,29 USD yönünden asıl alacak üzerinden takip tarihinden itibaren 3095 sayılı Kanun’un 4/a maddesi gereğince T.C. Merkez Bankası’nın bir yıl vadeli USD mevduata verdiği en yüksek faiz oranı ile birlikte takibin devamına, hüküm altına alınan alacağın %20’ı üzerinden hesaplanan 5.180,43 TL icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; dosyada mübrez “…”de görüleceği üzere, dava konusu taşımada, davacı, dava dışı firmaya ait emtianın ABD’den Türkiye’ye taşınması için dava dışı “…” firması ile anlaştığını, davalının taşıma sözleşmesinin tarafı olmadığını, … firması ile davalının farklı tüzel kişiler olduğunu, dosya münderacatında müvekkilin dava konusu taşımada tarafları bir araya getirmek dışında görev üstlendiğine dair tek bir emare dahi olmadığını, ne ticari defter/kayıt, ne tek bir fatura, ne navlun ücreti tahsilatına dair bir belge dosya içeriğinde bulunmadığını, dosyada mübrez hava yolu senedinde “…” (veren kuruluş) kısmında “…” yazdığının açıkça görüldüğünü, raporlarda bu hususların tespit edilmesine rağmen davalıya husumet yöneltilmesi ve davanın kabulünün hatalı olduğunu, bilirkişi raporlarında “…” in yeterli ve doğru şekilde incelenmediğini, müvekkili şirket aleyhine afaki şekilde hava yolu taşıma senedinde adı bulunuyormuş gibi hatalı değerlendirme yapılarak tespitlerde bulunulduğunu, havayolu taşıma senedinin 26. maddesinde “New York Eyalet Hukuku”nun yetkili kılındığını, sözleşme taraflarının hukuk seçimi yaptığını, bu hususun göz ardı edildiğini, bilirkişi raporlarında “Dosyadaki mail yazışmalarından ve diğer belgelerden esasen emtianın hangi aşamada kaybolduğu açık değildir.” tespitine yer verildiğini, kayıp olayının hangi taşıma esnasında meydana geldiğini ispatlamanın davacı yanın görevi olduğunu, mahkemenin, zayi olayının taşımanın hangi aşamasında vuku bulduğu tam olarak tespit edilmeksizin sorumluluk tevcihinde bulunduğunu, hasarın hangi aşamada meydana geldiğini somut şekilde tespit etmeksizin hüküm kurduğunu, bu nedenlerle, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, hava yolu taşıması sırasında eşyanın kaybından doğan zararın tazmini için başlatılan ilamsız icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, davalı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Dosya içeriğinde bulunan İstanbul …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasının incelenmesinde; davacı (takip alacaklısı) tarafından davalı borçlu aleyhine 17.04.2018 tarihinde; 6.483,59 USD (26.644,31 TL) alacağın faizi ile tahsili için ilâmsız icra takibi başlatıldığı, ödeme emrinin davalıya (borçluya) 15.05.2018 tarihinde tebliğ edildiği, davalı (borçlu) vekilince borca itiraz edildiği, itirazın süresinde yapıldığı, itiraz üzerine takibin durduğu, eldeki itirazın iptali davasının da 1 yıllık yasal süre içinde açıldığı anlaşılmaktadır. Davacı, dava dışı …’dan sipariş etiği ve 01.12.2017 tarihli, … sayılı faturadaki ürünlerin Boston/ABD’den Türkiye’ye taşınması için davalı ile anlaşmaya vardıklarını, ancak ürünlerin belirtilen süre geçmesine rağmen kendisine teslim edilmemesi sebebiyle uğradığı zararın tazmini için icra takibi başlatmış, itiraz üzerine eldeki davayı açmış, davalı ise davaya konu gönderinin … numaralı havayolu yük senedi kapsamında Boston/ABD’den İstanbul/Türkiye’ye taşınmasına karar verildiğini, bu taşımada taşıyıcı firmanın … (…) olduğunu ve TK 004/10 sayılı uçuşla taşınacağını, bu taşımada …unvanlı şirketin ise taşıyıcı firmanın acentesi olarak hareket ettiğini, bu taşımada müvekkili firmanın gerek taşıyıcı gerekse acente sıfatıyla hareket etmemesi sebebiyle doğrudan husumet yönlendirilemeyeceğini, işbu taşımada acente sıfatına haiz olan … ile müvekkili arasında acentelik ilişkisi olduğunu savunmuştur. Mahkemece, 29.12.2017 tarihli Claim Talep Formunda … numaralı Air Waybill (hava yük senedi) referans verilerek davacı şirket tarafından davalı şirkete hasar ihbarında bulunulduğu ve davalı şirketin dava konusu yükü kendi ad ve hesabına yüklendiği ve aksinin davalı şirket tarafından ispatlanamadığı anlaşıldığından, davalı şirketin husumet itirazının reddine karar verilmiştir. Dosya kapsamında bulunan 06.12.2017 tarihli, … sayılı ”…” de gönderenin, …şirketi, alıcının davacı … şirketi, taşıyıcının …olduğu, … referans kodlu toplam yükün Boston’dan İstanbul’a taşınacağı belirtilmiştir. TTK’nın 105/2. maddesi gereğince acente aleyhine ancak müvekkiline izafeten dava açılabilir.Doğrudan hasım gösterilerek acente aleyhine dava açılamaz. Bu durumda somut olayda, davalının taşıyıcı olarak hareket ettiğine dair ne bir sözleşme, ne bir navlun faturası bulunduğu, bilakis hava yük senedinde taşıyıcının … olduğu, davalının Schenker İnc. ile arasında acentelik ilişkisi olduğu, bu durumda davacı tarafından acente aleyhine doğrudan hasım gösterilerek icra takibi yapılmasının ve dava açılmasının mümkün olmadığı anlaşıldığından davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken, davanın kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne karar vermek gerekmiştir.Kararın kaldırma sebebine göre ise, davalı vekilinin sair istinaf sebeplerinin incelenmesine gerek kalmamıştır. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.2 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılarak davanın esası hakkında yeniden hüküm kurulmasına ve davanın pasif husumet yönünden reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.2 maddesi uyarınca kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm verilmesine, bu doğrultuda;1-Davanın pasif husumet yönünden reddine,2-Davalının kötüniyet tazminatı talebi bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına, 3-Alınması gerekli 179,90 TL karar harcının, dava açılırken peşin yatırılan 427,05 TL harçtan mahsubu ile artan 247,15 TL harcın, talep halinde davacıya iadesine, 4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,5-Davalı tarafından yapılan 350,00 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,6-Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden AAÜT gereğince belirlenen 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,7-Tarafların gider avansından artan bakiyelerinin taraflara iadesine, 8-İstinaf aşamasındaki harç ve yargılama giderleri yönünden; a-Davalı tarafından yatırılan 148,60 TL istinaf başvuru harcının Hazineye gelir kaydına; davalı tarafından yatırılan istinaf peşin karar harcının, talep halinde davalıya iadesine, b-Davalı tarafından harcanan 148,60 TL istinaf başvuru harcı gideri ile 24,00 TL posta gideri olmak üzere, toplam 172,60 TL kanun yolu giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 9-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine, 10-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 16.02.2023
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.a maddesi uyarınca, dava konusunun değerine göre karar kesindir.