Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/1657 E. 2021/832 K. 24.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1657
KARAR NO: 2021/832
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 19/02/2020
NUMARASI: 2019/792 E. – 2020/108 K.
DAVANIN KONUSU:Şirketin İhyası
Taraflar arasında görülen şirketin ihyası davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen hükme karşı, davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünde … sicil numarasıyla kayıtlı olan … Ticaret Limited Şirketi’nin TTK’nın geçici 7. maddeye gereğince 07.07.2014 tarihinde resen terkin edildiğini, ancak şirket adına kayıtlı olan … plakalı aracın bulunduğunu, aracın satış işlemlerinin yapılabilmesi için şirketin tasfiye haline dönmesi gerektiğini, tüzel kişiliğin sona erdirilmesi için tasfiye işlemlerinin eksiksiz tamamlanması gerektiğini, tasfiye işlemlerinin gerektiği gibi yapılmaması halinde, tüzel kişiliğin ticaret sicilinden silinmesine rağmen tüzel kişiliğinin sona erdiğinin kabul edilemeyeceğini, tüzel kişiliği terkinle sona eren şirket adına kayıtlı aracın bulunması nedeniyle tasfiye işlemlerinin eksiksiz tamamlandığından söz edilemeyeceğini, aracın satış ve resmi işlemlerinin yapılabilmesi için bu işlemlerle sınırlı olmak üzere şirketin ihyası için mahkemeci tüzel kişiliğin ihyası gerektiğini ileri sürerek, ortağı olduğu şirketin ihyasına karar verilmesi talep ve dava edilmiştir. Davalı Ticaret Sicil Müdürlüğü vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin yasal hasım konumunda olduğu ve müvekkilinin mevzuata uygun işlem yaparak şirketin terkin edildiğini, şirketin yasada belirtilen süreler içinde münfesih olma sebeplerine ilişkin belgeleri tebliğe rağmen ibraz etmediğini, müvekkilince belgelerin sunulması aksi halde şirketin terkin edilerek mal varlığının on yıl içinde Hazine’ye intikal ettirileceğine ilişkin ihtarda bulunulduğunu, tüzel kişiliği sona eren şirketin mahkeme hükmü olmaksızın yeniden sicile kayıt edilme imkanı bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Söz konusu 15. Fıkra düzenlemesine göre ihya davası 5 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılması gerektiği halde somut olayda şirketin 07/07/2014 tarihinde terkin edilmesinden 5 yıldan fazla bir süre geçtikten sonra davanın 25/11/2019 tarihinde açıldığı ve dava sebebine göre davanın söz konusu geçici 7. Madde kapsamında kaldığı ve söz konusu 15. Fıkra düzenlemesinin geçerli olduğu anlaşılmıştır. Sonuç olarak davanın geçici 7. Maddenin 2. Fıkrası kapsamında olmayıp şirket adına kayıtlı söz konusu araç nedeni ile açılmış olması karşısında geçici 7. Maddenin 15. Fıkrası kapsamında 5 yıllık hak düşürücü süreye tabi olması, 07/07/2014 terkin tarihi, 25/11/2019 dava tarihi, söz konusu yasal düzenleme, dava sebebi ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde hak düşürücü süre içinde açılmayan davanın reddine…” gerekçesiyle, hak düşürücü süre içerisinde açılmayan davanın reddine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünün … sicil numarasında kayıtlı … Ticaret Limited Şirketi’nin %98 oranında hissedarı ve müdürü olduğunu, şirketin %2 oranında paydaşı olan oğlu …’in şirketin tasfiyesi için Kadıköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2010/666 Esas sayılı dosyasında fesih davası açtığını, mahkemece tasfiye kararı verilerek mali müşavir …’ün tasfiye memuru olarak atandığını, tasfiye memurunun bildirimi üzerine şirketin resmi kurumlara olan 70.000,00 TL borcunun yapılandırılarak ödenmeye başlandığını, tasfiye memurunun vefatından sonra şirketin tüm borçlarının ödendiğini, ilgili kurumlardan borçsuzluk yazılarının alınarak şirket adına kayıtlı olan … plakalı araç üzerindeki hacizlerin kaldırıldığını, şirketin tasfiye sürecinin tamamlanabilmesi için bu şirket adına kayıtlı ve üzerindeki haciz şerhleri de 08.11.2019 ve 11.11.2019 tarihli yazılarla kaldırılan … plakalı aracın da tasfiye edilmesi gerektiğini, tasfiyesi devam eden şirketle ilgili olarak İstanbul Ticaret Sicil Memurluğu tarafından kendisine tebligat yapılmadan şirketin resen terkin edilmesinin usulsüz olduğunu, mahkeme kararıyla tasfiye sürecine giren şirketin sermayesinin artırılmasının mümkün olmadığını, beş yıllık sürenin tebligat yapılmaması nedeniyle uygulanamayacağını belirterek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak şirketin, aracın satış ve resmi işlemleriyle sınırlı olmak üzere ihyasına karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, hukuki niteliği itibariyle, TTK’nın geçici 7. maddesi uyarınca sicilden resen terkin edilmiş olan şirketin ihyası istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince davanın hak düşürücü süre yönünden reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı tarafından, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü müzekkere cevabı ve kayıtlarıyla ihyası istenilen limited şirketin, 07.07.2014 tarihinde, TTK’nın geçici 7. maddesi uyarınca re’sen sicilden kaydının silindiği anlaşılmaktadır. TTK’nın geçici 7. maddesinde şirketlerin hangi şartlarda ve usullerle sicilden re’sen terkin edileceği düzenlenmiştir. Aynı maddenin 4. fıkrasının (a) bendi ile Ticaret Sicili Müdürlüklerince; kapsam dâhilindeki şirket ve kooperatiflerin ticaret sicilindeki kayıtlı son adreslerine ve sicil kayıtlarına göre şirket veya kooperatifi temsil ve ilzama yetkilendirilmiş kişilere bir ihtar yollanacağı, yapılacak ihtarın ilan edilmek üzere Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi Müdürlüğüne aynı gün gönderileceği, ilanın, ihtarın ulaşmadığı durumlarda, ilan tarihinden itibaren otuzuncu günün akşamı itibarıyla, 11/02/1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine göre yapılmış tebligat yerine geçeceği, 4/c bendine göre terkin sebepleri bulunan şirketlerin faaliyetlerini devam ettirme isteğinde bulunmaları halinde, münfesih olma nedenini verilen süre içinde ortadan kaldırıp ticaret siciline bildirmelerinin ihtar edileceği, aynı maddenin 11. bendi uyarınca, ihtara rağmen süresinde işlem yapmayan şirketin unvanının ticaret sicilden re’sen silineceği, aynı maddenin 15. bendinde “…ticaret sicilden kaydı silinen şirket veya kooperatifin alacaklıları ile hukuki menfaatleri bulunanlar haklı sebeplere dayanarak silinme tarihinden itibaren 5 yıl içinde mahkemeye başvurarak şirketi veya kooperatifin ihyasını isteyebileceği,” düzenlemeleri yer almaktadır. Mahkemece, adına kayıtlı araç bulunan şirketin terkin tarihinden itibaren baş yıllık yasal sürenin geçmiş olması nedeniyle davanın hak düşürücü süreden sonra açılması nedeniyle reddine karar verilmiştir. İlk derece mahkemesince, davacı şirkete ait aracın sicil kaydı getirtilmiş ve … plakalı aracın davacı şirket adına kayıtlı olduğu anlaşılmıştır. Davacı tarafından istinaf başvurusuna eklenen belgelerden, araca ait vergi borçlarının yapılandırıldığı ve borçların 30.09.2019 tarihine kadar ödendiği anlaşılmıştır. TTK’nın geçici 7. maddesinin 15. Fıkrasının son cümlesinde, ticaret sicilinden kaydı silinen şirket veya kooperatifin alacaklıları ile hukuki menfaati bulunanların haklı sebeplere dayanarak, silinme tarihinden itibaren beş yıl içinde mahkemeye başvurarak şirket veya kooperatifin ihyasını isteyebileceği düzenlenmiştir. Anılan fıkranın ikinci cümlesinde ise bu maddeye göre tasfiye edilmeksizin unvanı silinen şirket veya kooperatiflerin ortaya çıkabilecek mal varlığı, unvana ilişkin kaydın silindiği tarihten itibaren on yıl sonra Hazineye intikal eder düzenlemesi bulunmaktadır. Somut olayda, şirketin 07.07.2014 tarihinde kaydının silindiği, şirket ortağı tarafından beş yıllık yasal süre geçtikten sonra 25.11.2019 tarihinde ihya talep edildiği açıktır. Ancak, yasal düzenlemeye göre on yıllık sürenin dolmaması nedeniyle şirkete ait aracın Hazineye intikal etmesi koşulu gerçekleşmemiştir. Bu durumda, şirketin ortada tasfiyesi gerekli bir mal varlığı bulunduğundan yasa koyucunun amacı doğrultusunda uyuşmazlığın çözülmesi gerekir. Yasa maddesinde, terkinden itibaren baş yıllık sürede ihya talep edilebileceği belirtilmesine karşın, şirketin mal varlığının on yıl sonra Hazineye intikal edeceği düzenlendiğinden, kanun boşluğunun bulunduğu kabul edilmelidir. Şirkete ait mal varlığının Hazineye intikal etme süresi olan on yıldan önce ne şekilde işlem yapılacağına ilişkin TTK’nın geçici 7. maddesinde bir düzenleme bulunmaktadır. Ortada bir hukuki düzenleme eksikliğinin mi (kanun boşluğu), yoksa yasa koyucunun bilinçli bir susmasının mı bulunduğunun belirlenmesi önem taşımaktadır. Kanun boşluğu, sorunun çözümüne katkı sağlayacak bir hukuk kuralının bulunmaması şeklinde tanımlanabilir. Ancak, açık bir düzenleme yapılmamış olması her zaman kanun boşluğu anlamına gelmeyebilir. Bir sorun hakkındaki çözüm başka bir alanda düzenlenmiş olabilir. Hukuki bir sorun hakkında, hukuk sistemi mutlaka bir çözüm üretmek zorundadır. Yasanın bir düzenleme öngörmediği bir sorunun çözümsüz bırakılması düşünülemez. Kanun koyucunun bir konuda düzenleme yapmaması, o konuyu olumsuz düzenlemek istediğianlamına gelmez. Bu açıklamalara göre, somut olaydaki uyuşmazlık yönünden bir kanun boşluğunun bulunduğunun ve bu boşluğun, TMK’nın 1. maddesiyle hakime verilen yetki kapsamında doldurulması gerekir. Kanun boşluğunun doldurulmasında, TTK’nın geçici maddesine yansıyan kanun koyucunun iadesinin esas alınması uygun olacaktır. Kanun koyucu, mevcut düzenlemeyle, terkin edilen şirketlerin ortaya çıkacak mal varlıklarının on yıl sonra Hazineye intikal edeceğini kabul ettiğine göre, bu süre dolmadıkça, şirket ortaklarının bu mal varlığı üzerindeki haklarının devam ettiğini kabul etmiş durumdadır. Ortada bir mal varlığı bulunduğuna göre, bu mal varlığının tasfiyesi için şirketin ihyasına karar vermekten başka çözüm bulunmamaktadır. Aksinin kabulü, yasanın düzenlediği on yıllık sürenin anlamsız hale gelmesi sonucunu doğurur. Bu açıklamanın bir sonucu olarak, mal varlığının Hazineye intikal süresi olan on yıllık süre doluncaya kadar ortaya çıkacak mal varlığının tasfiyesi amacıyla ihya talebinde bulunulabileceği sonucuna varılmıştır. Bu nedenle davacı vekilinin istinaf başvurusu haklı bulunmuştur.Şirketin, adına kayıtlı aracın satışı ve bedelinin paylaştırılması işlemleriyle sınırlı olarak ihyasına karar verilmiş, ancak şirket tasfiyesiz terkin olduğundan tasfiye memuru atanmamıştır. Şirket, terkin öncesi temsil durumuna göre temsil edilecektir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, davacının istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılarak davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm verilmesine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca davacının istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm verilmesine, bu doğrultuda; 1-İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünün … sicil numarasında kayıtlı iken TTK’nın geçici 7. maddesi uyarınca ticaret sicil kaydı resen terkin edilmiş olan … Ticaret Limited Şirketi’nin, … plakalı aracın satışı ve satışa ilişkin her türlü işlemin yapılıp satış bedelinin paylaştırılması işlemleriyle ile sınırlı olmak üzere, Ticaret Siciline yeniden tescili suretiyle ihyasına, 2-Kararın Ticaret Siciline tescil ve ilanına, ilan işlemlerinin davacı tarafından yapılmasına, 3-Şirketin sicil kaydı TTK’nın geçici 7. Maddesi uyarınca terkin edilmiş olduğundan, tasfiye memuru atanmasına yer olmadığına, 4-Alınması gereken 59,30 TL harçtan peşin alınan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 14,90TL karar harcının davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına, 5-Davalı Ticaret Sicil Müdürlüğü yasal hasım konumunda bulunduğundan ve kanuni görevini yapan davalının yargılama giderlerinden sorumlu tutulamayacağından, yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, 6-Kullanılmayan yargılama gider avansının, yatıran tarafa iadesine, 7-İstinaf aşamasındaki harç ve yargılama giderleri yönünden; a-Davacı tarafça yatırılan 148,60 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının Hazineye gelir kaydına; 54,40 TL istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine, b-Davacının yaptığı istinaf giderlerinin takdiren kendi üzerinde bırakılmasına, 8-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine, 9-Dosyanın, karar kesinleştikten sonra, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 24.06.2021 tarihinde, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, gerekçeli kararın taraflara tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süre içinde temyiz yolu açıktır.