Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/1649 E. 2021/680 K. 03.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1649
KARAR NO: 2021/680
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 13/07/2020
NUMARASI: 2019/698 E. – 2020/399 K.
DAVANIN KONUSU:Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
Taraflar arasında görülen menfi tespit davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen hükme karşı, davacılar vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı tarafından müvekkilleri aleyhine Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … Esas ve … Esas sayılı dosyaları ile bonoya dayalı icra takibi başlatıldığını, müvekkili şirketin inşaat işleriyle uğraşması nedeniyle davalıyla inşaat malzemesi alım satımı hususunda anlaşıldığını, inşaat malzemesi satım bedeli karşılığında bir takım senetlerin keşide edilerek davalıya teslim edildiğini, ancak davalının senetleri teslim almasına rağmen satım konusu ürünleri müvekkili şirkete teslim etmediğini, davalı ile yapılan görüşmede satım konusu ürünlerin müvekkili şirkete tesliminin mümkün olmadığından senetlerin iade edileceği bilgisinin verildiğini, ancak davalının senetleri iade etmeyerek müvekkilini oyaladığını, davaya konu senetlerin bedelsiz kaldığını ileri sürerek, müvekkillerinin Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … Esas ve … Esas sayılı dosyalarında takibe konu edilen senetler nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespitine, dava sonuçlanıncaya kadar icra veznesine yatan paraların davalıya ödenmemesi bakımından ihtiyati tedbir konulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın görevsiz mahkemede açıldığını, görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemesi olduğunu, davacı tarafından 2015/5536 sayılı icra dosyası ve dayanağı bonolar yönünden vaki menfi tesbit talebinin husumet yönünden reddi gerektiğini, bu dosyada davacı ile müvekkili arasında bir temel ticari ilişki bulunmadığını, davacıların haksız ve kötü niyetli olduğunu, … Esas sayılı dosya yönünden ise takibin dayanağının davacı şirket tarafından tanzim edilen bonolar olduğunu, davacı …’ın kefil olduğunu, bonoların dava dışı … Ltd. Şti. emrine düzenlendiğini, müvekkilinin bonoları lehdardan ciro ile aldığını, müvekkili ile davacılar arasında, herhangi bir ticari ilişki veya sözleşme bulunmadığını ve müvekkilinin bu bonolar yönünden iyi niyetli üçüncü kişi olarak meşru hamil konumunda olduğundan doğrudan müvekkiline husumet yöneltilemeyeceğini, dava konusu Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasındaki bonolarda müvekkilinin lehdar olduğunu, ancak davacıların iddiasının aksine bonolarda malen veya nakden kaydı bulunmadığını, soyut borç ikrarı olan bonolarda müvekkilinin ihdas nedenini talil etmemesi nedeniyle ispat yükünün davacılarda olduğunu, taraflar arasında sözleşme ilişkisi bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Dosya tüm deliller ile birlikte değerlendirildiğinde; davacı senetteki imzayı ve bir temel ilişkiye dayandığını inkar etmemiş, ürünlerin kendilerine teslim edilmemesi nedeni ile; davaya konu bonolar nedeni ile borçlu olmadığının tespitini istemiştir. Davaya konu bono Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … Esas ve … Esas Sayılı icra dosyalarına konu bonalar incelendiğinde TTK’nun 645.maddesi hükmü gereğince, kıymetli evrak niteliğinde olup, sebebini içermeyen bir borç ikrarına ilişkin bulunmakla, aynı Kanun’un 776.maddesi gereğince; bono veya emre muharrer senet; metninde (Bono) veya (Emre muharrer senet) kelimesini ve Türkçe’den başka bir dilde yazılmışsa o dilde bono karşılığı olarak kullanılan kelimeyi; kayıtsız ve şartsız muayyen bir bedeli ödemek vaadini, içereceğine göre eldeki senetler de bu kayıtları taşımakla emre yazılı kambiyo senedidir ve ispat yükü davacı taraf üzerindedir, davacı ısrarla delil olarak münhasıran davalının ticari defterlerine dayandığını beyan etmiş ve bu kapsamda yapılan bilirkişi incelemesi için verilen inceleme gününde taraflar ticari defterlerini dosyaya sunmamışlardır. Davalının tacir olamadığı bu nedenle de ticari defter tutma zorunluluğu bulunmadığı yönündeki savunması dikkate alınarak davalının tacir kaydının bulunup bulunmadığı Ticaret Sicil Müdürlüğünden ve Bağlı bulunduğu vergi dairesinden sorulmuş olup davalının tacir olmadığı tespit edilmiş olup ispat külfeti üzerinde olan davacının davasını ispatlayamamış olması nedeni ile davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.” gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacılar vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; önceki beyanlarını aynen tekrar ederek, davanın kambiyo senedine dayalı haciz yoluyla başlatılan icra takibine karşı bedelsizlik iddiasına dayalı menfi tespit davası olduğunu, müvekkili şirketin satın almak istediği inşaat malzemesi karşılığında bonoların düzenlenerek davalıya teslim edildiğini, satım konusu emtianın teslim edilmediği gibi bonoların da iade edilmediğini, bonolara şirketin yetkilileri olan davacı … ve şirketin diğer ortağı dava dışı …’ın aval olarak imza attıklarını, bedelsiz bonoların verilen söze rağmen iade edilmeyerek takibe konu edildiğini, ilk derece mahkemesince oluşturulan gerekçenin yerinde olmadığını, mahkemenin gerekçeli kararında da belirtildiği üzere, itiraza konu davada münhasıran davalının ticari defterlerine dayanıldığını, ancak davalının tacir olmadığı, bu nedenle de ticari defter tutma zorunluluğu bulunmadığı yönündeki savunması üzerine mahkemece araştırma yapıldığını, gelen yazı cevaplarına göre davalının tacir olmaması nedeniyle defterlerin incelenememesi nedeniyle davanın reddine karar verildiğini, oysa mahkeme gerekçesinin aksine davalının tacir olduğunu, davacının sicil kayıtlarına göre İstanbul Ticaret Odasının … sicil nosunda kayıtlı … Ltd. Şti. ile … sicil nosunda kayıtlı … A.Ş. unvanlı iki ayrı şirketin ortağı olduğunu, her iki şirketin konut inşaatı işleriyle iştigal ettiğini, buna rağmen vergi dairesiyle ticaret sicilinden tacir araştırması yapıldığını, gelen yazı cevaplarının içeriğinin eksik olduğunu, mahkemece 17.06.2020 tarihinde vergi dairesine yazılan müzekkereye istinaden Sarıyer Vergi Dairesi Müdürlüğü tarafından, davalının sadece 01.01.2009 ile 31.12.2019 tarihleri arasındaki vergi kaydı bilgilerinin gönderildiğini, eksik cevap nedeniyle yeniden yazılan yazı cevabının beklenmeden davanın reddine karar verildiğini, oysa kararından birkaç gün sonra 21.07.2020 tarihinde Şişli Vergi Dairesi tarafından gönderilen cevabi yazıda, davalının ortağı olduğu şirketin tacir olduğunun bildirildiğini, birinci sınıf tacir olan davalının bilanço esasına göre defter tutması gerektiğini, HMK’nın 222/5. maddesi gereğince davalının defterlerini ibraz etmemesi nedeniyle davanın kabulü gerektiğini, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, İİK’nın 72. maddesi uyarınca, bonoya dayalı icra takibine karşı açılmış bir menfi tespit davasıdır. Davacılar vekili, dava konusu iki adet takip dosyasında takibe konu edilen bonoların inşaat malzemesi satımı sözleşmesi kapsamında avans olarak davacıya verildiğini, ancak davacının inşaat malzemesini teslim etmediği gibi bonoları da iade etmediğini ileri sürerek, takip konusu bonolar nedeniyle menfi tespit isteminde bulunmuştur. Davalı vekili, taraflar arasında ticari ilişki bulunmadığını, soyut borç ikrarı içeren bonolarda ihdas nedeni bulunmadığını, bonoların satım sözleşmesi kapsamında verilmediğini, 2015/5536 Esas sayılı dosyada müvekkilinin bonoları lehdar cirosuyla iktisap eden iyi niyetli hamil olduğunu, 2015/551 Esas sayılı dosyada ise müvekkili lehine sebepten mücerret nakit borç ikrarına havi bono bulunması nedeniyle ispat yükünün davacılarda olduğunu, savunarak davanın reddini istemiştir. İlk derece mahkemesince, yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacılar vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Bakırköy …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında, davalı tarafından beş adet bonoya dayalı olarak 51.500 TL asıl alacak, 15.009,80 TL işlenmiş faiz olmak üzere toplam 66.509,80 TL’nin tahsilinin talep edildiği, vade tarihleri değişik olan bonoların 27.08.2012 tarihinde düzenlendiği, borçlunun davalı şirket olduğu, davalı …’ın aval veren olarak bonoda yer aldığı ve tüm bonoların davalı emrine düzenlendiği anlaşılmıştır. Bonolar unsurları itibariyle kambiyo senedi vasfında olup her hangi bir ihdas nedeni, malen veya nakden kaydı bulunmamaktadır. Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında, davalı tarafından 13.12.2012 düzenleme tarihli altı adet toplam 111.000 TL bedelli asıl alacak ve faizinin tahsili amacıyla takip başlatıldığı, bonoların keşidecisinin davacı şirket olduğu, diğer davacının aval veren olarak imzasının bulunduğu, tüm bonoların dava dışı … Ltd. Şti. emrine düzenlendiği, lehdar cirosuyla bonoların davalı tarafından iktisap edildiği, bonolarda malen kaydının bulunduğu anlaşılmıştır. Davacılar, bonoları inşaat malzemesi satım sözleşmesinin avansı olarak verildiğini belirtmekle birlikte satım sözleşmesine ilişkin her hangi bir yazılı sözleşme ibraz etmemişlerdir. Davacı vekili dava dilekçesinde delil olarak davalının ticari defterleri ve icra dosyaları ile uyuşmazlığın hükme bağlanması için tespit edilecek her türlü delile dayanmıştır. Ön inceleme duruşmasında davacı vekili delil listesinin sunulduğunu, dilekçede belirtilen ancak getirtilmeyen delillerin sunulması için süre verilmesini istemiştir. Mahkemece bilirkişi incelemesi için ara karar oluşturulmuş, 17.06.2020 tarihli oturumda davacı vekili münhasıran davalı defterlerine dayanıldığını belirtmiştir. Öncelikle davacıların dava dilekçesinde münhasıran davacının ticari defterlerine dayanmadıkları, davalının ticari defterlerinin yanında da başka delillere de dayanıldığı anlaşılmıştır. HMK’nın 222/5. maddesi gereğince, taraflardan biri tacir olmasa dahi, tacir olan diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtir; ancak karşı taraf defterini ibradan kaçınırsa ibrazı talep eden taraf iddiasını ispat etmiş sayılır. Davacının, davalı defterlerine münhasır delil olarak dayanılmadığı dosya kapsamı itibariyle açıktır. Diğer yandan, ilk derece mahkemesince vergi dairesi ve ticaret sicil müdürlüğünden araştırma yapılmış ve davalının tacir olmadığı belirlenmiştir. Davacılar vekili vergi dairesinin cevabının eksik olduğunu, mahkemece Şişli Vergi Dairesine yazılan yazının beklenmeden karar verildiğini belirmiştir. Belirtilen yazı karar tarihinden sonra 21.07.2020 tarihinde gönderilmiş olup, davalının iki farklı şirketin ortağı olduğu ve ortağı olduğu şirketin birinci sınıf tacir olduğu belirtilmiştir. Davacılar vekili gelen yazı cevabına göre davalının tacir olduğunu ve ticari defterlerini ibrazdan kaçındığını, istinaf başvurusunda ileri sürmüştür. TTK’nın 12. maddesinde bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa kendi adına işleten kişinin tacir olduğu belirlenmiştir. Somut olayda davalının bir ticari işletmeyi kendi adına işlettiği kanıtlanmadığı gibi bir yada birden fazla şirketin ortağı olması, o kişiyi tacir yapmaz. Bu nedenle, davacı iddiasının aksine karar sonrası gönderilen yazı içeriğinde davacının tacir olduğu sonucuna varılamaz. Esasen vergi dairesi yazısında da davalının tacir olmadığı, ortağı olduğu tüzel kişinin tacir olduğu belirtilmiştir. Davacıların, davalının ortağı olduğu tüzel kişiliğe yönelik bir talebi bulunmamaktadır. Tacir olmaması nedeniyle, ticari defter tutma yükümlülüğü bulunmayan davalının HMK’nın 222/5.maddesi kapsamında ticari defterlerini ibrazdan kaçındığı kabul edilemeyeceğinden, ilk derece mahkemesinin kararında hukuka aykırı bir yön bulunmamaktadır. Davacılar, yazılı belge niteliğinde olan ve soyut borç ikrarı içeren 2015/5515 Esas sayılı dosyasında takibe konu bonoların satım sözleşmesinin avansı olarak davacıya verildiğini, kesin delille kanıtlayamamışlardır. Diğer takip dosyasında davalı ciranta olup bonoları lehtardan ciro yoluyla iktisap etmiştir. Bu bonolar yönünden de davacılar lehtarla olan temel ilişkiyi kanıtlayamadıkları gibi ciranta olan davalının senedin bedelsiz olduğunu ve avans niteliğinde verildiğini bilerek kasten veya kötü niyetle davacılar aleyhine senedi iktisap ettiği konusunda hiçbir kanıt sunmamışlardır. İlk derece mahkemesince 09.03.2020 tarihli derkenar şeklindeki ara kararla tedbir konulmuş, teminatın yatırılması üzerine ihtiyati tedbir infaz edilmiştir. İlk derece mahkemesince kabul edilen ve Dairemizce benimsenen yukarıdaki gerekçeye göre, davacı, HMK’nın 390/3. maddesi gereğince davanın esası yönünden haklılığını ispat edemediğinden tedbir kararının kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir. Açıklanan bu gerekçelerle HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, davacılar vekilinin istinaf başvuru nedenlerinin yerinde olmadığı, dosyada resen gözetilecek istinaf nedeni bulunmadığı anlaşılmakla davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacılar tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına, bakiye 4,90 TL istinaf karar harcının davacılardan tahsiline, 4-Davacılar tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına, 5- 09.03.2020 tarihli ilk derece mahkemesinin ihtiyati tedbir ara kararının, tedbirin haklılığını gerektirecek ispat koşullarının bulunmaması nedeniyle kaldırılmasına, 6-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine dair; HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 03.06.2021 tarihinde, oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süre içinde temyiz yolu açıktır.