Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/1648 E. 2023/1558 K. 05.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1648
KARAR NO: 2023/1558
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 28/11/2019
NUMARASI: 2018/604 E. – 2019/1052 K.
DAVANIN KONUSU: Ticari Şirket (Yönetim Kurulu Kararının Butlanı İstemli)
Taraflar arasındaki yönetim kurulu kararının batıl olduğunun tespiti davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın şirket yönünden esastan reddine, davalı … yönünden pasif husumet yönünden reddine dair verilen karara karşı, davacı tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; davalı … davalı şirketin %49 oranında paydaşı olduğunu, müvekkilinin davalı … olan alacağını tahsili amacıyla Bursa … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında başlattığı takibin kesinleştiğini ve borçlunun davalı şirketteki payının haczedildiğini, borçlunun payı üzerinde başka hacizler de bulunduğunu, ancak davalı şirketin haczedilen hisseyi ve haczi bertaraf etmek amacıyla ve şirket açısından gerekli olmamasına rağmen yüksek oranda sermaye artırımı yönünde yönetim kurulu kararı alınarak 500.00 TL sermayenin 5.500.000 TL’sına yükseltildiğini, TTK’nın 456/4. maddesinin atfı ile 353. ve 391. maddeleri gereğince 13.06.2018 tarihli 2018/8 sayılı olağanüstü genel kurul yapılmasına ilişkin yönetim kurulu kararının iyiniyet kurallarına aykırı olması, sermaye çoğunluk gücünün ve kontrol sahibi hissedarın diğer pay sahiplerinin ve pay sahiplerinden alacaklı olanların haklarını aşırı derecede suiistimal etmesi ve yönetim kurulunun bu sermaye durumuyla ilgili TTK’nın 457. maddesine aykırı olarak açık doğru ve dürüst beyanname düzenlememesine aykırı olduğunu, sermaye artırımı kararında TTK’nın 457.maddesine göre sermaye artırımına ihtiyaç duyulan nedenlerin açıklanması gerektiğini, çoğunluk tarafından şirketin menfaati gerektirmediği hallerde yetkisinin kötü kullanılarak sermaye artırımı yapılması halinde bu kararların iptali gerektiğini, haczedilen paya ilişkin haciz tarihinden sonra sermaye artırımı kararı alınamayacağını, haczedilen payın menkul hükümlerine göre satılması gerektiğini, sermaye artırım borcunun ödenmesi için davalı borçludan taahhüt alındığını ve borcun ödenmemesi halinde TTK’nın 483. maddesindeki ıskat hükümlerinin uygulanarak haczin bertaraf edilebileceğini ileri sürerek, davalı şirketin sermayesinin artırılmasına ilişkin olağan üstü genel kurul toplantısı yapılmasına ilişkin 13.06.2018 tarihli yönetim kurulu kararının TTK’nın 456/4. maddesi yollaması ile TTK’nın 353/3 ve 391.maddeleri uyarınca iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı … vekili, savunmasında özetle; müvekkiline husumet yöneltilemeyeceğini, dava konusu yönetim kurulu kararının müvekkili açısından da hukuka aykırı olduğundan İstanbul 4. Ticaret Mahkemesinin 2018-604 esasına iptal davası açıldığını, davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.Davalı şirket vekili, savunmasında özetle; dava dilekçesindeki açıklamaların izaha muhtaç olduğunu, TTK’nın 353. maddesi gereğince davacının aktif husumet ehliyeti bulunmadığından davanın usulden reddinin gerektiğini, yönetim kurulu kararının iptalinin talep edilemeyeceğini, ancak şartları var ise butlanının talep edilebileceğini, davacı tarafın iddiasına dayanak herhangi bir delil sunmadığını, icra takibine ilişkin beyanlarının gerçeği yansıtmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…davalı şirketin diğer davalı ortağın haczedilen hissesini ve haczi bertaraf etmek maksadıyla gerekli olmamasına rağmen yüksek oranda sermaye artırımı yönünde yönetim kurulu kararı aldığından Türk Ticaret Kanunun 456-4. maddesinin atfı dolayısıyla aynı yasanın 353 ve 391. maddeleri gereğince 13.06.2018 tarihli 2018-8 sayılı olağanüstü genel kurul yapılmasına ilişkin yönetim kurulu kararının afaki iyiniyet kurallarına aykırı olması, sermaye çoğunluk gücünün ve kontrol sahibi hissedarın diğer pay sahiplerinin ve pay sahiplerinden alacaklı olanların haklarını aşırı derecede suiistimal etmesi ve yönetim kurulunun bu sermaye durumuyla ilgili Türk Ticaret kanununun 457.maddesine aykırı olarak açık doğru ve dürüst beyanname düzenlememesi sebebiyle iptalini-butlanını talep ve dava etmiştir. Davalılar davanın reddini savunmuştur. Yanlar arasındaki ihtilaf; dava konusu yönetim kurulu karanının iptali-butlanını istemekte davacının aktif husumetinin bulunup bulunmadığı, yine davalılara husumet yöneltilip yöneltilmeyeceği ve iptal-butlan şartlarının somut olayda bulunup bulunmadığı hususlarına ilişkindir.Dava şirket yönetim kurulu kararının butlanının tespiti ve iptali istemine ilişkin olmakla davanın vasfı gereği şirket ortağına husumet yöneltilemeyeceğinden davalı ortak … yönünden davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar vermek gerekmiştir.Davalı şirket yönünden ise; rüçhan hakkına ilişkin genel bir açıklama yapılmasında fayda mülahaza edilmiştir.Ortakların sermaye artırımlarına esas sermaye payları oranında katılma ve artırılan sermayeden bu oranda yeni pay alma haklarına ‘rüçhan hakkı’ adı verilir (TTK m. 591). Rüçhan hakkının tanınmasının amacı ortakların korunmasıdır. Bu şekilde, ortakların ortaklıktaki durumlarının kötüleşmesi engellenir ve özellikle azınlık konumundaki ortaklar korunur. TTK m. 591/1’e göre, ortaklık sözleşmesinde veya artırma kararında aksi öngörülmemişse, her ortağın, esas sermaye payı oranında, esas sermayenin artırılmasına katılma hakkı vardır. Rüçhan hakkının doğabilmesi için ortaklık genel kurulu tarafından sermaye artırımı kararı alınarak yeni paylar çıkartılması gerekir. Ortaklığın sermaye artırımına gitmesi, ortakların mali haklarından olan rüçhan hakkını, soyut bir hak olmaktan çıkararak, onu ortaklığa karşı ileri sürülebilen somut bir hak haline dönüştürür. Rüçhan hakkının ortaklık payının haczi kapsamına girip girmediği konusunun sermaye artırımının iç kaynaklardan yapılıp yapılmadığına göre bir ayrım yapılarak incelenmesi gerekir. Buna göre, şirketin sermaye artırımının iç kaynaklardan yapılmasına karar verilmiş ise ortaklar, bu sermaye artırımının tescili ile birlikte ortaya çıkan bu esas sermaye paylarını, sermaye oranlarına göre, bedelsiz olarak kendiliklerinden iktisap ederler. Ortakların bu paylar üzerindeki hakları kaldırılamaz ve sınırlandırılamaz, bu haktan vazgeçme olanağı da bulunmamaktadır (TTK m. 462/3). Esas sermaye artırımının, mevcut esas sermaye paylarının itibari değerlerinin artırılması suretiyle gerçekleştirilmesi de olanaklıdır. Şayet iç kaynaklardan sermaye artırımı bu yolla gerçekleştiriliyorsa, bu durumda sermaye artırımının tescili ile birlikte, ortakların sahip oldukları esas sermaye paylarının itibari değeri de yükselir. Bu açıklamalar ışığında iç kaynaklarda yapılan sermaye artırımı üzerine oluşan yeni paylar üzerinde rüçhan hakkına sahip olan hacizli pay, bu yeni paylara ortaklık payı oranında kendiliğinden hak sahibi olacağı için haczin kapsamına gireceğinden kuşku duymamak gerekir. Rüçhan hakkının dış kaynaklardan artırılması halinde ise ortakların kanunda belirtilen süre içerisinde bu rüçhan hakkını kullanması gerekir. Yargıtay kararında belirtildiği üzere, bu hak, ortağın tek yanlı ve şirkete yönelteceği irade beyanıyla sonuç doğurur, bu beyan şirketin kabulüne bağlı değildir. Ancak bu durum ortaklara bir yükümlülük yüklemez yani, ortaklar rüçhan hakkını kullanmaya hiçbir şekilde zorlanamazlar. Rüçhan hakkının her ne kadar malvarlıksal bir hak olmasına rağmen bu hakkın pay sahibi ortak dışında o payı haczettiren alacaklı tarafından kullanılması da sıkıntı doğuracaktır. Çünkü borçlu ortak, rüçhan hakkını kullanmaya zorlanamaz. Rüçhan hakkı kullanma yetkisi bizzat borçlu ortağa aittir. Alman doktrininde de somut rüçhan hakkına haciz konulması durumunda, rüçhan hakkının alacaklı tarafından değil, borçlu ortak tarafından kullanılacağı kabul edilmektedir. Ancak borçlu ortağın rüçhan hakkını kullanmak istememesi üzerine veya yeni paylar almak için yeterli parasının olmaması durumunda borçlu ortağın alacaklısının bu hakkı isterse kullanabileceği kabul edilebilir. Bu durumda alacaklı bu hakkı kullanmak isterse rüçhan hakkının değerini ödemek zorunda kalacaktır. Bu durumda borçlu lehine bir pay artışı ve o payın itibari değerinin artışı meydana gelecek ve bu doğal olarak hacizli payın kapsamına girecektir. Somut olayda ise davacı rüçhan hakkının kullanımını değil, sermaye artırımının hisseyi bertaraf etmek maksadıyla yapıldığından bahisle yönetim kurulu karınının iptalini veya butlanının tespitini dava etmiştir.Davacı yan; TTK m. 456/4 atfı ile m. 353 ve m. 391 hükümlerine dayanmış ise de; anılı yasanın 456/4 ve 353.maddelerinin somut dava ile ilgisi kurulamamıştır.Davacı yan; TTK’nın 391- (1) Yönetim kurulunun kararının batıl olduğunun tespiti mahkemeden istenebilir. Özellikle;a)Eşitişlem ilkesine aykırı olan,b) Anonim şirketin temel yapısına uymayan veya sermayenin korunması ilkesini gözetmeyen, c)Pay sahiplerinin, özelliklevazgeçilmez nitelikteki haklarını ihlal eden veya bunların kullanılmalarını kısıtlayan ya da güçleştiren,d)Diğer organların devredilemez yetkilerine giren ve bu yetkilerin devrine ilişkin, kararlar batıldır. şeklindeki düzenlemeye dayanmıştır. Tartışılması gereken bu husus; şirket ortağından alacaklı olan davacının TTK 391 kapsamında aktif husumetinin, yani yönetim kurulu kararının dava açma hakkı bulunup bulunmadığı hususlarına ilişkindir. Davacı her ne kadar şirket ortağından alacaklı ve hisseyi haczeden vasfına sahip olup aktif husumet ehliyetine sahip olmadığı ileri sürülebilir ise de; davacının dava konusu yönetim kurulu kararının iptal edilebilirlik şartları yönünden( ki yönetim kurulu kararlarının iptalinin mümkün olup olmadığı doktrinde tartışmalıdır ) aktif dava ehliyeti yok isede; talep yönetim kurulu kararının butlanı istemini de içerdiğinden ve ilgili kararın butlanının tespitinde menfaati olan herkes dava açabileceğinden davacı aktif husumete haiz olmakla davalı şirkete yönelik yönetim kurulu karanının butlanla sakıt olduğu iddiası yönünden davanın esastan incelenmesine geçilmiştir.Bu kapsamda butlan şartları yönünden; mübrez raporda davalı şirketin borca batık olduğu sermaye artışının şirket için zorunlu olduğu, azınlık konumundaki davalı borçlu … haklarının ortadan kaldırılması gibi bir durumun söz konusu olmadığı, hisse değerinde herhangi bir azalmanın söz konusu olmadığı, aksine sermaye artışının ve şirketin borçluluğunun azalmasının hacizli hissenin de değerini olumlu yönde etkilediği, dava konusu yönetim kurulu kararının butlanını gerektirir herhangi bir durumun somut olayda bulunmadığı sübuta ermekle…” gerekçesiyle davalı şirkete yönelik davanın esastan; davalı … yönelik davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Davalı borçlunun, davalı şirketteki sermaye payının % 49’dan % 4,5’e düşürülmesi ile davacının haklarının ihlal edildiğini, hacizli payın hisse değerinin korunması ve haciz alacaklısının hakları konusunda hukuki boşluk bulunduğunu, bu boşluğun yargısal kararlarla doldurulması gerektiğini, anonim şirkette payın nominal değeri bulunduğunu ve sermaye artırımı ile bu değerin azaltılıp artırılabileceğini, icra satışı sırasında diğer paydaşların ihaleye katılmasının mümkün olduğunu, bu durumda ihaledeki gerçek pay değeri üzerinden payın alınabileceğini, alınan kararla borçlunun nominal payının değerinin düşürüldüğünü, genel kurul kararının iptali amacıyla İstanbul 5.ATM’nin 2018/674 Esas sayılı dosyasında alınan bilirkişi raporunda pay değerinin düştüğünün belirlendiğini, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, davacı alacaklı tarafından payı haczedilen davalı borçlunun, davalı şirketteki payının korunması amacıyla davalı şirketin sermayesinin artırılması için genel kurulun toplantıya çağrılmasına ilişkin 13.06.2018 tarih ve 2018/8 sayılı genel kurul yapılmasına ilişkin yönetim kurulu kararının butlanının tespiti istemine, ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın reddine, karar verilmiş; bu karara karşı davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Davacı, TTK’nın 391. maddesi gereğince davalı şirket yönetim kurulu kararının batıl olduğunun tespitini talep etmiştir. Belirtilen maddede yönetim kurulunun eşit işlem ilkesine aykırı olan, anonim şirketin temel yapısına uymayan veya sermayenin korunması etkisini gözetmeyen, pay sahiplerinin özellikle vazgeçilmez nitelikteki haklarını ihlal eden veya bunların kullanımlarını kısıtlayan yada güçleştiren diğer organların devredilemez yetkilerine giren ve bu yetkilerin devrine ilişkin kararların batıl olduğu belirtilmiştir. Mahkemece kabul edildiği üzere, TTK’nın 447. maddesinde genel kurul kararlarının butlanı sebeplerinde de benzer düzenleme yapılmıştır. Mahkemece kabul edildiği üzere alacaklının zararına neden olan bu tür yönetim kurulu kararlarının batıl olduğunu, ilgililerde isteyebilir. Davacı tarafından, yönetim kurulu kararından sonra yapılan genel kurulun iptali talep edilmiş, mahkemece 16.07.2018 tarihinde yapılan genel kuruldaki sermaye artırımına ilişkin kararın batıl olduğunun tespiti talebi reddedilmiş, davacının istinaf başvurusu üzerine İstanbul BAM 12.Hukuk Dairesinin 02.05.2023 tarih 2020/1070 E. 2023/669 K. sayılı ilamıyla ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak, kararın batıl olduğu tespit edilmiş, karar henüz kesinleşmemiştir. TTK’nın 133. madde de sermaye şirketlerinde alacaklıların alacağın tahsili için senede bağlanmış veya bağlanmamış payların haczedilmesini ve paraya çevrilmesini isteyebilecekleri düzenlenmiş, aynı kapsamda İİK 94.madde anonim şirketlerde paylar için pay senedi veya pay ilmühaberi çıkarılmamışsa, borçlunun şirketteki payı icra dairesi tarafından şirkete tebliğ olunarak haczedileceği, bu haczin şirket pay defterine işlenmesinin zorunlu olduğu, haczin, icra dairesi tarafından tescil edilmek üzere Ticaret Siciline bildirileceği, bu durumda haczedilen payların devri, alacaklının haklarını ihlâl ettiği oranda batıl olacağı, icra dairesinin devre mâni tedbirleri alacağı düzenlenmiştir.TTK nın 462.maddesinde iç kaynaklardan yapılan sermaye arttırımı sonucu, ortaklar iç kaynaklardan ortaya çıkacak sermaye paylarını, sermaye oranlarına göre bedelsiz olarak kendiliğinden iktisap ederler. Buna karşın TTK’nın 459 vd. maddeleri uyarınca ortakların artırılan sermaye paylarını ödemeyi taahhüt ettikleri bedelli sermaye artırımı yolu ile de esas sermaye artışına gitmeleri mümkün olup bu halde her ortağın rüçhan hakkını kullanması zorunlu değildir.Bursa … İcra Müdürlüğü’nün … takip sayılı icra dosyasında davacı tarafın alacaklı olup takip konusu alacak nedeni ile dava dışı davalı şirket hissedarı … %49 hissesine haciz koyulduğu, haczin şirket pay defterine işlendiği ve Ticaret Sicil Müdürlüğü’ne bildirilmiştir.Davalı şirket yönetim kurulunun 13.06.2018 tarih ve 2018/8 sayılı yönetim kurulu kararı ile şirket esas sözleşmesinin 6. Maddesinin değiştirilerek şirket sermayesinin 500.000-TL den 5.500.000-TL ye yükseltilmesi için genel kurulun olağanüstü toplantıya çağrılmasına karar aldığı, Bursa … İcra Dairesi’nin 05.07.2018 tarihli yazısı ile … davalı şirketteki hisselerine haciz konulduğundan 13.06.2018 tarihli 2018/8 sayılı yönetim kurulu kararının uygulanmaması ve … tasarruf yetkisinin kısıtlandığı, payları için yapılacak her türlü tebligatın İcra Dairesine yapılması yönünde şirkete muhtıra gönderildiği, davalı şirketin 16.07.2018 tarihinde yapılan olağanüstü genel kurulunda şirket ana sözleşmesinin Sermaye ve Pay Senetlerinin Nev’i başlıklı 6. Maddesinin değiştirilmesine ve sermayenin 500.000- TL den 5.500.000-TL ‘ye yükseltilmesine karar verildiği, davalı şirket yönetim kurulunun 17.07.2018 tarih ve 2018/9 sayılı rüçhan haklarının kullanımına davete dair kararının ortaklara tebliğ edilerek 25.07.2018 tarihinde tescil edildiği, … rüçhan hakkını kullanmadığı ve haciz koyduran davacı alacaklının da bu hakkı kullanmadığı ve bu haliyle …’nin %49 olan şirket hissesinin %4,5 oranına düştüğü anlaşılmaktadır. Davacı taraf; davalının hissedarı … haciz konulan hissesinin alacaklılara zarar vermek kastı ile 13.06.2018 tarih ve 2018/8 sayılı yönetim kurulu kararı gereğince artırılmak istenerek borçlu …’nin şirketteki payının küçültülmek istendiğini ve bu sebeple dava konusu yönetim kurulu kararının batıl olduğunu ileri sürmektedir. Davalı ise şirketin zarar etmesi nedeni ile sermaye artırımının zorunlu olduğunu savunmaktadır.Şirket yönetim kurulunun 13.06.2018 tarih ve 2018/8 sayılı yönetim kurulu kararının incelenmesinde, şirket esas sözleşmesinin 6. maddesinin değiştirilerek şirket sermayesinin 500.000,00 TL’den 5.500.000,00 TL’ye yükseltilmesi için genel kurulun olağanüstü toplantıya çağrılmasına ilişkin alınan bir karar olduğu anlaşılmıştır. Bu karar sermaye artırımına ilişkin bir karar olmayıp olağanüstü genel kurul toplantısına çağrı niteliğindedir. Bursa … İcra Dairesi’nin 05.07.2018 tarihli yazısı ile 13.06.2018 tarihli 2018/8 sayılı yönetim kurulu kararının uygulanmaması yönünde verilen ihtaratın gerek mahkemelerin görev ve yetkisinde bulunan bir konuda icra dairesinin yetki aşımında bulunması ve gerekse tarih itibariyle verilmiş bir sermaye arttırımı kararı olmadığından bu konudaki ihtaratın usul ve yasaya aykırıdır. Öte yandan … tasarruf yetkisinin kısıtlandığı ve diğer tedbirlere yönelik ihtaratın yasal mevzuata uygun olduğu, davalı … tarafından da İstanbul İstanbul 4.ATM’nin 2018/604 Esas sayılı dosyasında yönetim kurulu kararının iptalinin istenildiği görülmüştür. Borçlu ortak tarafından İstanbul 4.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/604 Esas sayılı dosyasında açılan davanın reddine karar verilmiş, bu karara karşı davacının istinaf başvurusu Dairemizin 2019/1601 Esas, 2022/89 Karar sayılı ilamı ile reddedilerek kesinleşmiştir.Yönetim kurulu kararlarının butlanı hâlleri, sınırlı sayı ilkesine tabi olmamak üzere düzenlemiştir. TTK’nın 391. maddesinin incelendiğinde, yönetim kurulu kararlarının butlanına yol açacak hukuka aykırılıkların örnekleme yoluyla belirlendiği görülmektedir. Anılan maddeye göre; eşit işlem ilkesine aykırı olan, anonim şirketin temel yapısına uymayan, sermayenin korunması ilkesini gözetmeyen, pay sahiplerinin haklarını ihlal eden ya da bunların kullanılmasını güçleştiren veya kısıtlayan, diğer organların devredilmez yetkilerine giren konularda ya da bunların devrine ilişkin yönetim kurulu kararları batıldır. Bu anlamda, sözleşme özgürlüğünün genel sınırı niteliğindeki TBK’nın 27. maddesi de göz önünde bulundurularak hukuki değerlendirme yapılmalıdır (Aydın Alper YÜCE, Anonim Şirketlerde Yönetim Kurulu Kararlarının Butlanı, Eylül 2013, Vedat Kitapçılık, s. 69 vd.) Davacı, dava konusu yönetim kurulu kararlarının sermaye artış kararı olduğunu ileri sürmüştür. Esas sözleşmenin değiştirilmesi ve sermaye artış kararı alanması, genel kurulun devredilemez yetkileri arasındadır. Bu nedenle yönetim kurulunun bu konuda alacağı herhangi bir karar butlan sonucunu doğurur. Ancak somut olayda yönetim kurulunun aldığı karar, sermayenin artırılması değil, bu gündemle genel kurulunun toplantıya davet edilmesine ilişkindir.Az yukarıda bahsi geçen dava konusu yönetim kurulu kararında “esas sözleşmenin 6.maddesinin iş bu karar ekinde gösterildiği şekilde değiştirilmesine ilişkin olağanüstü genel kurul toplantısının 16.07.2018 tarihinde saat 16.30’da … adresindeki şirket merkezinde, aşağıdaki gündemde toplanılarak yapılmasına…” karar verilmiş, söz konusu kararın devamında gündem maddeleri belirtilmiş ve 3. gündem maddesi olarak esas sözleşmenin 6. maddesinin karar ekinde gösterildiği şekilde değiştirilmesine ilişkin esas sözleşme değişikliklerinin okunması ve müzakere edilmesi hususu belirtilmiştir. İlk derece mahkemesince alınan bilirkişi raporunun incelenmesinde; şirketin zarar ettiği, sermaye eksikliği bulunduğu, alınan kararın mali açıdan yerinde olduğu, alacaklının yönetim kurulu kararının butlanını iptalini talep edebileceğini, bu davanın sadece şirkete karşı açılması gerektiğini, sermaye artışının azınlığın dışlanması amacıyla yapılmaması nedeniyle kararın iptalinin talep edilemeyeceği belirtilmiştir.Tüm dosya kapsamına göre; sermaya arttırımına ilişkin esas sözleşme değişikliği yapılması hususunda genel kurulun olağanüstü toplantıya çağrılmasına ilişkin dava konusu 18.06.2018 tarihli yönetim kurulu kararının eşit işlem ilkesine, anonim şirketin temel yapısına, sermayenin korunması ilkesine aykırılık taşımadığı, sözkonusu kararın pay sahiplerinin vazgeçilmez nitelikteki haklarını ihlal eden veya bunların kullanılmalarını kısıtlayan yada güçleştiren nitelikte olmadığı, yönetim kurulu kararından sonra yapılan genel kurulunun butlanına karar verildiği, ancak bu sonucun mutlaka çağrıya ilişkin yönetim kurulu kararının da batıl olmasını gerektirmediği, davacının bu dava ile istediği sonucu genel kurul kararının iptalini istemekle ulaşabileceği değerlendirilerek, ilk derece mahkemesince verilen kararın isabetli olduğu kanaatine varılmıştır.Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya uygun olup davacı tarafça ileri sürülen istinaf nedenleri yerinde görülmediğinden, istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye gelir kaydına; bakiye 215,45 TL istinaf karar harcının davacıdan tahsiline, Hazineye gelir kaydına, 3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın, Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine dair;HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, tarihinde, oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.05.10.2023