Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/1647 E. 2020/1260 K. 19.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1647
KARAR NO: 2020/1260
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İstanbul 17. Asliye Ticaret Mahkemesi
NUMARASI: 2018/512 Esas – 2019/457 Karar
TARİHİ: 06/11/2019
DAVA: İtirazın İptali
Taraflar arasında görülen itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle icra dairesinin yetkisizliğinden dolayı dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine dair verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı şirketin yükleyicisi olduğu ve … Ltd.’nin (…) alıcısı olduğu ve … nolu konşimento tahtında İzmir Limanı’ndan Chennai/Hindistan Limanı’na taşınan ve tam ve tekmil şekilde ve zamanında varma limanına vasıl olan yükünün taşınması işinde müvekkili şirketin freight forwarder/taşıma işleri komisyoncusu olarak hareket ettiğini, taşıma organizasyonunun müvekkili şirket tarafından layıkıyla ifa edildiğini, taşınan yükün tam ve tekmil şekilde ve zamanında olmak üzere 09/09/2016 tarihinde varma limanına ulaştığını, yükün zamanında varma limanına ulaşmasına rağmen bir türlü alıcısı tarafından teslim alınmadığını, davalı/yükleyici firmaya bu hususun bildirildiğini, davalı şirketin yeni bir irtibat bilgisi vererek yükün ilgili kişi/firma tarafından teslim alınacağını beyan ettiğini, uzun süren yazışmalardan sonra irtibatın kesildiğini, tüm uğraş ve ikazlara rağmen yükün bir türlü teslim alınmadığını,herhangi bir sonuç alınamaması üzerine tahakkuk edilmiş olan demuraj/konteyner kira bedellerinin … A.Ş. tarafından müvekkili şirkete fatura edildiğini, müvekkili şirket tarafından ödeme yapılmak zorunda kalındığını, ödenmek zorunda kalınan bedelin fatura ile davalı şirketten talep edildiğini, buna rağmen fatura ve içeriğinin davalı tarafça mesnetsiz şekilde ve kötü niyetle kabul edilmediğini, davalı tarafından fatura bedelinin ödenmemesi neticesinde alacağın tahsili amacıyla Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile ilamsız icra takibinin başlatıldığını, icra takibinin davalının haksız, mesnetsiz ve kötü niyetli, hiçbir illiyet ve yasal dayanağı bulunmayan borca itirazları ile durduğunu, müvekkili şirketin navlun alacağının likit bir alacak olduğunu belirterek, itirazın iptali ile takibin devamına, davalının haksız itirazı nedeniyle % 20’den aşağı olmamak üzere icra inkâr tazminatı ödemeye mahkûm edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili savunmasında özetle; davacı tarafın iddialarının tamamıyla hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, itirazın iptali talep edilen icra takibinin dayanağının fatura olduğunu, genel yetki kuralları uyarınca yetkili icra dairesinin müvekkili şirketin yerleşim yeri icra dairesi ve mahkemesi olan Karşıyaka olduğunu, davacı ile müvekkili şirket arasında bir taşıma sözleşmesinin bulunmadığını, teslim alınmadığı iddiası ile yansıtma faturaya konu edilen ürünlerin teslim şeklinin “FCA İzmir” olarak kararlaştırıldığını, kararlaştırılan teslim şekli nedeniyle müvekkili şirketten herhangi bir talepte bulunulmasının mümkün olmadığını, belirlenen teslim şekli uyarınca müvekkili şirketin sorumluluğunun İzmir’den gerekli gümrük işlemlerini yaparak malı taşıcıya teslim etmek ile son bulduğunu, esas alınması gereken beyanname ve alıcı … Ltd.’ye düzenlenen fatura uyarınca teslim yerinin İzmir olarak, diğer bir ifade ile müvekkili şirketin adresi olarak kararlaştırıldığını, müvekkili şirketin malları İzmir’de teslim ettiğini ve davacının müvekkili şirkete bedelini yansıtmaya çalıştığı bedelin dava dilekçesinde de ikrar edildiği üzere teslim limanında değil varma limanında vuku bulduğunu, belirlenen teslim şekli itibariyle uygulanacak kurallar gereği müvekkili şirketin teslimden sonra sorumluluğunun sona erdiğini, riskin alıcıya geçtiğini belirterek, davanın dava şartı yokluğu nedeni ile usulden reddine, davanın esastan reddine, haksız ve kötü niyetli olarak başlatılmış takip ve açılmış dava nedeniyle alacaklı/davacının takip tutarının %20’sinden az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesinin istinafa konu 06/11/2019 tarihli, 2018/512 Esas – 2019/457 Karar sayılı kararıyla;”…FCA teslim şartlı satışta navlun sözleşmesi kurma yani taşıma yükümlülüğü alıcıya ait olup, somut olayda yük alıcının adresi olan İzmir’de taşıyıcıya teslim edilmiştir. Satım şekline göre navlun sözleşmesi de davacı taşıyıcı ile Hindistan’da mukim alıcı firma arasında kurulmuştur. Dolayısıyla, davacı ile davalı arasında bir taşıma sözleşmesi ilişkisi bulunmadığı gibi aksinin kabul edildiği durumda dahi takibe konu alacak taşımada kullanılan konteynerler için davacının davadışı fiili taşıyana ödediği kira bedeli nedeniyle ortaya çıkan zararın tahsili istemine ilişkin olduğundan TBK’nun 89/1.maddesi anlamında bir para alacağı sözkonusu değildir. Bu nedenle, yetkili icra dairesi HMK’nun 6.maddesinde düzenlenen genel yetki hükümlerine göre belirlenmelidir. Davalı İzmir’de mukim bir şirket olduğundan HMK’nun 6.maddesine göre yetkili icra dairesi İzmir İcra Daireleridir. Bu durumda, icra takibinin yapıldığı Bakırköy İcra Dairelerinin yetkisiz olduğundan, icra dairesinin yetkisizliği nedeniyle dava şartı yokluğundan…” gerekçesiyle, davanın usulden reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekili tarafından yasal süresi içinde tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle: İlk derece mahkemesinin davalı şirket ile müvekkili şirket arasındaki münasebeti yanlış yorumladığını, zira taşıma sözleşmesinin alıcı firma ile değil bizzat davalı firma ile yapıldığını, taşıma talebinin bizzat davalı firmadan geldiğini, müvekkili şirket ile alıcı firma arasında hiçbir iletişimin söz konusu olmadığını, bu nedenle davalı şirket ile taşıma sözleşmesi ilişkisi bulunmadığı tespitinin doğru olmadığını, ilk derece mahkemesince muhtemelen ön inceleme duruşmasında yani eksik delil ve belgelerin henüz ibrazı sağlanmadan karar verdiği için böyle bir yanılgıya düşüldüğünü, Takibe konu faturada yazılı navlun ücreti alacaklarının “para alacağı” yerine “zarar tahsili” olarak yanlış değerlendirdiğini, oysa takibe konu borcun, navlun alacağı olmakla likit bir para borcu olduğundan TBK’nın89/1. maddesi çerçevesinde davalı tarafça, icra dosyasında yetkiye yapılan itirazın yasal mesnetten yoksun olduğunu, Dava konusu ihtilafın, yükün çekilmemesi ve bu sebeple tahakkuk etmiş olan demuraj bedelinin ödenmemesi olduğunu, demuraj ve konteyner kira bedeli gibi alacakların da navlun alacağının yan unsurları olmakla, navlun alacağı olarak kabul edildiğini, kaldı ki takibe konu faturada açıkça “navlun ücreti ” yazmakta olup bu fatura bedeli, alacaklının (…’un ) yerleşim yerinde ödenecek borçlardan olduğunu, bu hususla ilgili birçok Yargıtay kararının mevcut olduğunu, nitekim sunmuş oldukları Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2015/15452 E. , 2016/369 K. sayılı oldukça yeni tarihli bu kararın iddialarını teyit ettiğini, Müvekkilinin taşımacılık ve lojistik alanında faaliyet göstermesinden dolayı alacaklarının ekseriyeti navlun alacağından kaynaklandığını, yerleşim yerinin bağlı bulunduğu bölge Bakırköy olduğundan, davaların Bakırköy Asliye Ticaret Mahkemelerinde görüldüğünü, huzurdaki davanın deniz taşıması olduğu ve bu hususta da yetkili ve görevli mahkemenin İstanbul 17.Asliye Ticaret Mahkemesi olduğu için işbu dava da yasal zorunluluk gereği burada açıldığını, kaldı ki aynı mahkemede birçok dosya bulunmasına ve yapılan yetki itirazları belirttikleri gerekçelerle reddedilmesine rağmen (örneğin İstanbul 17.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2019/245 ve 2019/243 E.sayılı dosyaları) bu sefer sayın Mahkeme kendi kararları ile çelişkiye düşerek işbu kararı verdiğini, İlk derece mahkemesinin istinafa konu kararının bu nedenlerle usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve yeniden yargılama yapılarak davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, faturaya dayalı konteyner demurajı alacağın tahsili için başlatılan takibe vaki itirazın İİK’nın 67. maddesi uyarınca iptali istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince, icra dairesinin yetkisizliği nedeniyle dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Uyuşmazlık kapsamında dosyaya sunulan mal faturası ile gümrük beyannamesindeki kayıtlardan davalı ..’ın İzmir/FCA teslim şekli ile Hindistan’da bulunan … Ltd. şirketine mal satışı yaptığı, davacı …’ın da freight forwarder olarak taşımayı organize ettiği, fiili taşımanın ise başka bir şirket tarafından yerine getirildiği anlaşılmaktadır. Davacı tarafça yükün varma limanına ulaştıktan sonra alıcısı tarafından teslim alınmadığı, yükün içerisinde bulunduğu konteynerlerin varma limanında bekletildiği, bundan dolayı fiili taşıyanın acentesi tarafından demuraj faturası kesilerek davacıdan tahsil edildiği ileri sürülüp, bu şekilde ödenen demuraj bedelinin davalıdan tahsili istenmektedir. FCA teslim şartlı satışta navlun sözleşmesi kurma, yani taşıtma yükümlülüğü alıcıya ait olup, davalı şirket yükleten konumundadır. TBK’nın 89 ve HMK’nın 10. maddelerine göre alacaklının yerleşim yerinin tayini içini akdi ilişkinin varlığının ihtilafsız olması gerekir. Davalı, davacıyla arasında akdi ilişkiyi kabul etmediği gibi mahkeme gerekçesinde de işaret edildiği üzere, satışın FCA teslim şartlı satış olduğu da gözetildiğinde, davalının, akdi ilişkinin (taşıma sözleşmesinin) tarafı olmadığına dair ilk derece mahkemesi karar ve gerekçisi isabetli olup aksi yöndeki davacı vekilinin istinaf başvuru nedenleri yerinde görülmediğinden, davacı vekilinini istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davacının istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına, 3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Duruşma açılmadığından, ayrıca avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına, 5-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine, 6-Dosyanın, karar kesinleştikten sonra, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, ve oybirliğiyle ve temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi. 19/11/2020
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süreler içinde temyiz yolu açıktır.