Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/164 E. 2022/1831 K. 30.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/164
KARAR NO: 2022/1831
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 03/10/2019
NUMARASI: 2014/325 E. – 2019/593 K.
DAVA: Şirketin fesih ve tasfiyesi, tazminat- Şirket ortaklığından çıkma
Taraflar arasındaki asıl ve birleşen davaların ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle asıl davanın kısmen kabulüne, şirketin feshine, birleşen davanın ise açılmamış sayılmasına dair verilen karara karşı, asıl davada davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı … vekili 14.11.2008 tarihli dava dilekçesinde, müvekkilinin davalı şirketin %30 hissesine sahip olduğunu, davalı gerçek kişilerin şirket diğer ortakları ve davalı …’in imzaya yetkili temsilcisi olduğunu, müvekkilinin şirketin kuruluşunda %70 paya sahip ortak ve şirket yetkilisi iken 27.04.2007 tarihinde şirket hisselerinin %40’lik kısmını davalı …’e devrettiğini, müvekkilinin bu tarihte şirket müdürlüğünden istifa ettiğini, şirket müdürü olarak davalı …’in atandığını, müvekkilinin hisselerini devretmesinin ardından şirketin ciddi anlamda piyasaya borçlandığını, kredi yükümlülükleri altına girdiğini, kar edemez hale geldiğini, davalı hissedarların davalı şirketi usulsüz işlemlerle zarara uğrattığını, hali hazırda şirketin malvarlığını azaltma çabası içine girişildiğini, davalı şirketin 2006 yılı içinde bilançosu incelendiğinde ortaklara borçlar kaleminde borç görülmediğini ancak 2007 yılı bilançosu incelendiğinde şirketin diğer ortaklara 1 yıl içerisinde 211.951,99 TL borçlandırıldığını, 2008 yılı ilk 7 aylık bilançoda ise şirketin davalı ortaklara olan borcunun ise 209.881,99 TL olduğunun görüldüğünü .davalıların usulsüz işlemler yapmaya devam ettiğini, aktifini azalttıklarını, şirkete ait malvarlıklarını ve emtiayı yok pahasına elden çıkararak veya 3. kişilerin zimmetine terk ederek şirketi malvarlığı olmayan bir tabela şirketi haline getirmeye çalıştığını iddia ederek, davalı ortakların şirketi uğrattıkları zararın tespiti ile İş bu zararın davalılardan alınarak davalı şirkete verilmesini ve davalı şirketin tasfiyesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar vekili savunmasında özetle; davanın asılsız ve mesnetsiz olduğunu, müvekkili firmanın kurulduğu günden bu yana sürekli kendisini büyüterek geliştirmeye çalışan mal varlığını ve kazançlarını muhafaza eden firma olduğunu, davacının müvekkilinden sürekli para talep ettiğini, taleplerinin bir kısmının diğer ortaklar tarafından karşılandığını, aşağılayıcı maillerle para taleplerine devam ettiğini ve talepleri yerine getirilmediğinden asılsız iddialarla huzurdaki davayı açtığını, davacının aylardır firmaya gelmediğini, çalışmalara katılmadığını, davacının şirketin ilk kuruluşta ana sermayeye 9.000,00 TL katkıdan başka birşey sunmadığını, ayrıca davacının şirket yetkilisi olduğu dönemlerde diğer ortakların haberi olmadan gerçekleştirdiği usulsüz işe alımlar ve ticareti yapılmayan sahte faturaların kullanılmaya çalışılması ve davacı yanca tutulan muhasebecinin şirket defterlerini usulüne uygun tutmaması, tehdit içeren ciddiyetsiz maillerle 500.000,00 TL gibi afaki para talep etmesi gibi usulsüzlükler nedeniyle dava ve talep hakları saklı kalmak kaydı İle davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
BİRLEŞEN İSTANBUL 9.ATM DOSYASINDA Davacılar …, … ve …San.Tic.Ltd.Şti vekili 16.02.2009 tarihli dava dilekçesinde; davalı tarafın ortaklık hukukuna ve ticari teamüllere aykırı ve sorumsuz davranışlar sergilediğini, ortaklık ilişkisinin çekilmez hale geldiğini, davalının şirket tasfiyesini talep eden dava açtığını, şirket işleyişine ve tüzel kişiliğinin hayatiyetine haksız ve mesnetsiz şekilde kastettiğini, müvekkilleri hakkında Eyüp Cumhuriyet Başsavcılığına asılsız suç duyurusunda bulunduğunu, 2008/26786 soruşturma nolu dosyada müvekkillerinin ifadelerine başvurulduğunu iddia ederek, davalının şirket ortaklığından çıkarılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … vekili, tüm iddiaların haksız, yersiz ve gerçek dışı olduğunu, müvekkilinin davacıların kendisini şirkete sokmamaları, şirketi sürekli zarara uğratmaları, şirkette pek çok usulsüz işlem yaptıkları gerekçeleri ile yasal haklarını kullanarak tasfiyesini talep ettiğini, davacıların usulsüzlükleri bastırmak için ortaya attıkları iddialar olduğunu, müvekkilinin şirket imza yetkisini devrinden sonra diğer ortaklar tarafından şirketten dışlandığını, şirket hesaplarının kendisinden gizlendiğini, mail adreslerinin müvekkiline ait olmadığını, davacıların çok kötü yönetiminden çok adeta suistimalle şirketi borçlanarak zarara uğrattıklarını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Tüm dosya ve deliller birlikte değerlendirildiğinde açılan asıl dava, şirketin feshi talebine, birleşen dava ise ortaklıktan çıkarılma talebine ilişkindir. Her iki dava yönünden de davaların açılış tarihi itibariyle 6762 sayılı TTK hükümlerinin uygulanması gerekmektedir. Herşeyden önce İstanbul 9.ATM ‘de açılıp birleştirilen 2009/119-43 E-K sayılı dava yönünden 27/09/2011 tarihinde takipsiz bırakıldığı için işlemden kaldırıldığı yenilendiği fakat 20/12/2011 tarihinde yeniden takipsiz bırakılarak işlemden kaldırıldığı, yasal süresi içinde davanın yenilenmediği, bu nedenle takipsiz bırakılan davanın açılmamış sayılmasına karar vermek gerektiği anlaşılmıştır. Asıl davaya gelince dava tarihine göre 6762 sayılı yasanın 549/4 mad’ne göre açılan Ltd.şirketin feshi istemine ilişkin davada davacı ve davalı asiller şirketin ortakları olup davalı … Tic.Ltd.Şti 3 ortaklı bir Limited Şirketidir.Şirketin feshi davasının şirkete karşı açılması gerekmekte olup ortaklara karşı açılamayacağı, bu nedenle davalı asillere karşı açılan fesih davasının reddine karar verilmesi gerektiği, davalı şirkete karşı açılan fesih davasında ise getirtilen tüm kayıtlar ve dinlenen tanık beyanlarına göre ortaklar arasındaki güven ilişkisinin yok olduğu, ortaklık ilişkisinin çekilmez bir duruma geldiği ayrıca sicil kayıtlarına göre Limited Şirketinin 2010 yılından sonra faal olmadığı, zorunlu organlarının oluşmadığı, genel kurul toplantılarının yapılamadığı ve tüm bu sebeplerin Ltd.şirketinin feshi için haklı sebep oluşturduğu, bu sebeple açılan fesih davasının kabulüne ve davalı şirketin feshine karar vermek gerektiği, tazminat talebine gelince davalı şirketin ticari defter ve kayıtlarını ibrazdan kaçındığı, getirtilen vergi kayıtları, banka kayıtları ve incelenen şirket bilanço ve gelir tablolarına göre demirbaş ve üretim malzemelerinin kaydi değerlerinin 628.847,81-TL olduğu, davalı şirketin faaliyet gösterdiği işyerinin vergi dairesince yapılan tespitte boşaltıldığı bu nedenle şirketin 31/12/2010 tarih itibariyle re’sen terkinine karar verildiği, her ne kadar şirketin daha sonra ihya işleminin yapılmasına rağmen şirketin gayrifaal olması, şirkete kayıtlı demirbaş, makine ve teçhizatların işyerinin boşaltılması nedeniyle bulunamaması gözetilerek bu demirbaş ve makinelerin kaydi değerlerinin zarar kalemi olarak değerlendirilip şirket temsilcisi olan ortak davalı …’ten tahsiline ve şirket tasfiye payına eklenmesine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” gerekçesiyle, 2014/325 esas sayılı asıl dava dosyası yönünden; davanın davalı … yönünden reddine, davalı … yönünden şirketin feshi talebinin reddine, tazminat talebinin kabulüne, davalı şirket yönünden hem şirketin feshi hem tazminat talebinin ve açılan davanın kabulüne, İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünün … sicil nosunda kayıtlı … San.ve Tic. Ltd.Şti’nin feshine, oluşan 628.847,81 TL zararın davalı …’ten tahsiline, tazmin edilecek bedelin şirketin tasfiye paylarına eklenmesine; Birleşen İstanbul 9 ATM 2009/119-43 E-K sayılı davanın süresi içerisinde yenilenmediğinden davanın açılmamış sayılmasına, karar verilmiştir. Bu karara karşı, asıl davada davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Asıl davada davacı … vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; mahkeme tarafından tasfiye memuru atanmadığını TTK 536 maddede, şirketin feshine mahkemece karar verildiği hallerde tasfiye memurunun mahkemece atanacağı şeklinde düzenlemeye yer verildiğini, tazminat talebinin davalı … yönünden reddedilmesinin yerinde olmadığını, kusur ve sorumluluğunun bulunmadığı kanaatine hangi verilerle varıldığının gerekçeli kararda açıklanmadığını, şirket ticari defter ve kayıtlarını mahkemeye sunmakla yükümlü olduğu halde sunmayan ve buna dair zayi belgesi ibraz etmeyen iki kişiden birinin … olduğunu, bu durumun davalının da şirket yönetimi ve hesaplarında usulsüzlük yaptığına dair ciddi bir karine teşkil edeceğinin göz önünde bulundurulmasını talep ettiklerini, her türlü eylemden … ‘in olduğu kadar …’ünde sorumlu olduğunu, mahkemenin tazminat talepleri olarak belirlenen miktarı TL cinsinden tasfiye payına eklemesi yönündeki kararının hatalı olduğunu, faize hükmedilmediği gibi TL cinsinden tasfiyeye eklenmesine karar verilmesinin son dereceli hatalı bir karar olduğunu, döviz kurunun belirlenmesinde ihya talebinde bulunulan tarih değil dava tarihinin dikkate alınması kanaatinde olduklarını, demirbaş ve üretim malzemelerinin kaydi değerlerinin 344.857,58 Euro olduğunun anlaşıldığını, bilirkişi raporunda tasfiye payına eklenerek …’ten tahsil edilebileceği belirtilen demirbaş ve üretim malzemelerinin kaydi değerinin 344.857,58 € olarak tasfiye payına eklenmesi yönünde karar verilmesini talep ettiklerini, fesih talebinin davalı şahıslar yönünden reddine karar verilmesinin yasaya aykırı olduğunu, feshi istenen davalı şirketin faaliyetini uzun yıllar önce sonlandırdığını, 10 yılı aşkın süredir gayri faal durumda olan ve şirket merkezide yıllar önce fiziken boşaltılmış olan bir şirket olduğunu, bu sebeple Vergi Dairesince resen ticaret sicilden terkin edildiğinin anlaşıldığını, davalıların şirketin içini boşaltmış olmaları sebebiyle şirketin tasfiye payına eklenen tazminat bedelinin doğrudan payları oranında müvekkiline verilmesini talep ettiklerini, yargılamanın 11 yılı aşkın süredir devam ediyor olması sebebiyle tasfiye masasının kurulması gibi süreçlerin müvekkilinin hakkına kavuşmasının sürecinin uzatacağını ve mağduriyetini artıracağını, haricen alınan duyumlara göre davalı …’in şirketi zarara uğratıp boşalttıktan sonra ülkeyi de tek ederek sebep olduğu tüm zararları müvekkile yükleyerek kayıplara karıştığını, müvekkilinin halen şahsi çabaları ve kişisel gelirleriyle şirketin 100.000,00 TL’yi aşan vergi borçlarını ödemeye devam ettiğini belirterek, kararın kaldırılmasını ve talepleri doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Asıl dava, limited şirketinin haklı nedenle feshi ve şirket zararının tespiti ile ortaklardan tahsili ve şirkete verilmesi; birleştirilen dava ise limited şirket ortağının haklı nedenle ortaklıktan çıkarılması istemlerine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, asıl davanın kısmen kabulüyle şirketin feshine, birleşen davanın ise açılmamış sayılmasına karar verilmiş; bu karara karşı, asıl davada davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Taraflar arasında, taraf gerçek kişilerin davalı şirketin ortağı oldukları konusunda herhangi bir uyuşmazlık yoktur. Uyuşmazlık, asıl dava yönünden tasfiye kararı verilen limited şirkete mahkemece tasfiye memurunun atanmamasının, davalılardan …’ün diğer davalı ile birlikte zarardan sorumlu olup olmadığı, tasfiyeye dair açılan davanın gerçek kişiler yönünden red kararının isabetli olup olmadığı, zarar hesaplama yönteminin uygun olup olmadığı, tasfiye payına eklenecek payın dava tarihindeki döviz kuru üzerinden veya TL karşılığının dava tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile davalılardan tahsili ile davacıya ödenmesine dair hüküm kurulup kurulamayacağına dairdir. Dosya kapsamından, davalı şirketin 04.04.2006 tarihinde tescil ile tüzel kişilik kazandığı, gerçek kişilerin şirketin ortakları oldukları, ilk 3 yıl için şirket müdürü olarak davacı …’in seçildiği, şirketi temsil ve ilzama yetkili olduğunun belirtildiği, 27.04.2007 tarihinde şirket ortaklarından …’in 21 .000 TL sermayesinin 12.000 TL ‘lik kısmını …’e Eyüp 2.Noterliğinde düzenlenen hisse devir sözleşmesi ile devrettiği, devir neticesinde, … ve …’in 9.000 TL, …’in 12.000 TL sermayesi olduğu, 27.04.2007 tarihinde … ‘in şirket müdürlüğünden istifa ettiği, şirket ortaklarından …’in şirket müdürü olarak seçildiği, şirketi kaşesi altında atacağı imzası İle en geniş yetkileri ile temsil ve ilzama yetkili olduğu, ilgili Vergi Dairesinin 28.11.2013 tarihli cevabı yazısında, şirketin mükellefinin 04.04.2004 tarihinde faaliyete başladığı, 31.12.2010 tarihinde resen terk edildiği, şirketin sicildeki kaydının 15.02.2015 tarihinde resen terkin edildiği, … tarafından tüzel kişiliğin ihyası amacı ile İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/571 Esas, 2015/803 Karar ve 03.12.2015 tarihli karar ile şirketin ihyası ile terkin kararının kaldırılmasına karar verildiği anlaşılmıştır. Dosya kapsamında bilirkişi kök ve ek raporları alındığı, son olarak davacı vekilinin 31.01.2019 tarihli duruşmada zapta geçen beyanında; rapora itiraz etmiş olmalarına rağmen ve davalı tarafça da rapora itiraz edilmemesi ile on yılı aşkın süredir yargılamanın devam ediyor olması da gözetilerek itirazlardan vazgeçilip hüküm noktasında dosyanın incelemeye alınmasını talep ettiğini beyan etmiştir. Mahkemece birleşen davanın açılmamış sayılmasına asıl dava yönünden ise davalı şirketin feshi ile 628.847,81 TL zararın davalı …’ten tahsili ile tahsil edilen bedelin şirketin tasfiye paylarına eklenmesine, davalı gerçek kişiler yönünden şirketin fesih talebinin reddi ile davalılardan … yönünden şirketin zararına ilişkin davanın reddine karar verilmiştir. Hükümde esas alınan tazminat miktarı olarak ikinci bilirkişi raporunda belirlenen şirketin defter kayıtlarındaki demirbaş ve üretim malzemelerinin kaydi değerleri olduğu anlaşılmıştır. Asıl dava tarihi 14.11.2008’dir. Dava tarihinde yürürlükte bulunan yasa 6762 sayılı TTK’dır. 6102 sayılı TTK 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe girmiştir. 6103 sayılı Türk Ticaret Kanunun Yürürlüğü Ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 2. maddesinde a bendinde TTK’nın yürürlüğe girdiği tarihten önce meydana gelen olayların hukuki sonuçlarına bu olaylar hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmiş ise o kanun hükümlerinin uygulanacağı, b bendinde ise TTK’nın yürürlüğe girdiği tarihten önce gerçekleşmiş hukuki fiillerin bağlayıcılıkları ve hukuki sonuçları itibariyle bu tarihten sonra da gerçekleştikleri tarihte yürürlükte bulunan kanuna tabi olduğu düzenlemesine yer verilmiştir. Bu durumda işbu davada 6762 sayılı kanun hükümlerinin uygulanması gerekecektir. Anayasa’nın 141/3. maddesi ”Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır” hükmünü içermektedir. HMK’nun 297/c, 27/c maddelerinde ise mahkeme kararlarında her iki tarafın iddia ve savunmalarının özeti, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar, çekişmeli konular hakkında toplanan deliller, delillerin tartışılması, ret ve üstün tutma nedenleri, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonucu ve hukuki sebeplerin açıkça gösterilmesinin zorunlu olduğu hükme bağlanmıştır. Gerekçe, kararın denetiminin yapılabilmesi ve tarafların kararın doğruluğu veya yanlışlığı konusunda fikir sahibi olmasını sağlayarak kanun yollarına başvurma konusundaki tutumlarının belirlenebilmesi açısından önemli bir işlev görür. Anayasa Mahkemesinin 01/02/2017 tarihli, 2014/12158 başvuru numaralı kararında belirtildiği üzere, “Anayasa’nın 36.maddesi ile güvence altına alınan gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır. Başvuru konusu olayda tespit edilen ihlal, adil yargılanma hakkının unsurlarından olan gerekçeli karar hakkının ihlal edilmesinden kaynaklanan ve ihlalin yeniden yargılama yapılarak kaldırılmasında hukuki yarar bulunduğundan, 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin 2 numaralı fıkrası gereğince ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili Mahkemeye gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir” denilmiştir. Böylece, gerekçesiz karar verilmesinin adil yargılanma hakkını ihlal ettiği Anayasa Mahkemesince ortaya konulmuştur. Somut olayda istinaf incelemesine konu ilk derece mahkemesi kararında, şirketin zararının neden kaynaklandığı, davalı yöneticinin sorumluluğunun nedenlerinin ne olduğu, davalılardan … hakkında açılan sorumluluk davasının neden reddedildiğine dair gerekçe bulunmamaktadır. Mahkeme karar gerekçesinde tanık beyanları aynen alınmış, bilirkişi raporları özetlenmiş ve son bir paragrafta mahkemenin karar gerekçesi özetlenmek istenmiş ise de b gerekçenin uyuşmazlık noktalarını aydınlatmaya yeterli olmadığı anlaşılmıştır. Yani ilk derece mahkemesi, davacının birden fazla talepleri hakkında birden fazla kişilere karşı açmış olduğu dava hakkında olması gereken gerekçelere yer vermeyerek, talepler kapsamında iddia ve savunma doğrultusunda delil değerlendirmesi yapmamıştır. Karar, bu haliyle istinaf incelemesine elverişli değildir. Kabule göre ise şirket tasfiyesine karar verilmiş olmasına rağmen mahkeme tarafından tasfiye memurunun atanmamış olması da isabetsizdir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, esasa dair istinaf nedenleri incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, işin esasına dair istinaf nedenleri incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, 2-Yukarıdaki açıklamalar ışığında davanın yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Asıl davada davacı tarafından yatırılan istinaf peşin karar harcının, talep halinde, ilk derece mahkemesince iadesine,4-Asıl davada davacı tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesince, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine dair; HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.30.12.2022
KANUN YOLU:HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca karar kesindir.