Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/162 E. 2022/1626 K. 01.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/162
KARAR NO: 2022/1626
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 19/06/2019
NUMARASI: 2016/1094 E. – 2019/537 K.
DAVANIN KONUSU: Çek İstirdadı
Taraflar arasındaki istirdat davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkili davacıya ait işyerinde gerçekleşen hırsızlık eylemi sonucunda müvekkilin kasasının, kasa içerisindeki bir çok kıymetli evrakla birlikte çalındığını, İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığının 2015/52796 S. sayılı soruşturma dosyasında soruştuma açıldığını, soruşturmanın devam ettiğini, çalınan kıymetli evraklar ile ilgili olarak ise taraflarınca ikame edilmiş ve yargılaması halen devam etmekte olan kıymetli evrakın zayi ve iptali davasının İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/628E. sayılı dosyası ile görüldüğünü, çalınan çeklerden … bank Gebze Şubesine ait Keşidecisi … San. Ve Tic. Ltd. Şti. olan … no’lu 25.08.2015 keşide tarihli, 20.000TL tutarlı çekin davalı tarafından ilgili bankaya ibraz edildiğini, hatta davalı tarafça çekin haksız ve kötü niyetli olarak tahsili için İstanbul Anadolu … İcra Müd. … E. sayılı dosyası ile takibe konulduğunu, buna karşı ise taraflarınca İstanbul Anadolu 8. İcra Hukuk Mahkemesinde 2015/1104 E. sayılı dosyası ile takibe itiraz edildiğini, istirdat davası açmak için kendilerine süre verildiğini, istirdadı talep edilen çekin müvekkilinin rızası dışında elinden çıktığını, müvekkilinin bu çekin lehtarı olduğunu, çekin arkasında müvekkile ait olarak görünen kaşenin müvekkiline ait olmadığını, kaşe üzerindeki imzanın da müvekkiline ait olmadığı gibi hukuken imza niteliğinde bile olmadığını, ciro zincirinde kopukluk olduğunu belirterek, öncelikle yargılama sonuçlanıncaya kadar söz konusu çek ile ilgili olarak ödemeden men yasağı konulmasına, müvekkilinin meşru ve yetkili hamili olması nedeniyle çekin istirdatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı 18.10.2017 tarihli duruşmadaki beyanında; çek aslının celbi ile davacı imzasının araştırılmasını istediğini, kendisinin de mağdur durumda olduğunu, davanın reddini talep ettiğini, ayrıca hakkında açılmış olan bir soruşturma bulunmadığını ifade etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Somut olayda , davalının anılan çeki kötüniyetli iktisap etmiş olduğu veya ağır kusuru bulunduğu konusunda ispata elverişli delil bulunmadığından imza mukayesesi yaptırılmasına gerek görülmemiş ve davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle;Önceki beyanlarını tekrarlamış ve kararın hukuka aykırı olduğunu, davalının yetkili hamil olmadığını, çekin müvekkilin elinde iken üçüncü bir kişi tarafından çalındığını ve müvekkilinin kaşesi ve imzası taklit edilerek piyasaya sürüldüğünü, müvekkilinin çekin lehdarı olduğunu, bu noktada önemle ifade etmek isteriz ki çekin arka yüzündeki ilk cironun müvekkili adına sahte olarak atıldığını, kaşe üzerindeki işaretin hukuken bir imza olarak kabul edilemeyeceğini, zira imzanın en basit tanımı ile sahibinin el titreşimine göre yanlızca kendisi tarafından yapılabilen bir işaret olduğunu, somut olaydaki kaşe üzerindeki işaretin ise çok basit bir ”X” işareti olduğunu, bunun bir imza olarak kabulünün mümkün olmadığını, davalının çeki iktisapta ağır İhmalli olduğunu, müvekkilinin işyerindeki kasanın çalınması üzerine kasa içerinde bir çok kıymetli evrağın çalındığını, yani suça konu çekleri iyi niyetli olarak iktisap ettiğini öne süren hiç kimsenin çeklerin çalıntı olmadığını iddia edemeyeceğini, sorgulama yapılmaksızın çekin iktisap edilmesinin düşünülemeyeceğini, dolayısıyla davalının çeki sorgulamadan almış ise bu ağır ihmal oluşturduğunu, sorgulama yaparak aldı ise de kötü niyetli olduğunu gösterdiğini, dolayısıyla bu hususun da araştırılması gerektiğini, ancak ilk derece mahkemesinin bu konuyu dikkate almadan hüküm tesis ettiğini, müvekkili tarafından çekin çalınması üzerine yapılması gereken tüm yasal girişimlerin fazlası ile yapıldığını ve piyasanın bilgilendirildiğini, ancak davalının en azından gerekli araştırmayı yapmadan çeki iktisap ettiğini, davalının bir tacir olduğu göz önüne alındığında bu şekilde bir çekin iktisap edilmesinin normal karşılanamayacağını, bu nedenle davalının ağır ihmali olduğunun kabulü gerektiğini, istinafa konu ilk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, TTK’nın 792. maddesi gereğince çek istirdatı talebine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Dosya kapsamından, davacı şirket tarafından İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/628 Esas, 2017/492 Karar sayılı dosyasında 17.04.2015 tarihli dava dilekçesi ile zayi nedeniyle çek iptali davası açıldığı, dava davacı şirketin, şirketin iş yerinde 09.04.2015 tarihinde meydana gelen hırsızlık olayı neticesinde çelik kasanın çalındığını, içindeki pek çok senedin de kimliği belirsiz kişilerin eline geçtiğini, cumhuriyet savcılığınca soruşturma başlatıldığını iddia ederek dava açmış olduğu, mahkemece 13.07.2016 tarihli duruşma ara kararında, dava konusu çekin de içinde bulunduğu iki adet çekin bankaya ibraz edilmiş olması nedeniyle davacı tarafa dava açıp açmadığına dair beyanı için kesin süre verildiği, bir sonraki celse olan 19.10.2016 tarihli celsede ise söz konusu çekler nedeniyle dava açıldığına dair beyanda bulunulmadığı gerekçesiyle ödeme yasağının kaldırılmasına dair ara karar oluşturulduğu, mahkemenin 10.05.2017 tarihli kararı ile dava konusu bir kısım çekler yönünden davanın konusuz kaldığı gerekçesiyle esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair hüküm tesis edildiği, bir kısım çekler yönünden ise iptal kararı verildiği, dava konusu edilen çok sayıda çek olduğu,iş bu dava konusu çekin, dava dışı … San. Ve Tic. Ltd.Şti’nin … Gebze Şubesindeki çek hesabından davalı şirket adına 25.08.2015 keşide tarihli 20.00,00 TL bedelli keşide edilen çek olduğu, çek arkasının davacı şirket tarafından sahte olduğu iddia edilen şirket kaşe ve imza ile ciro edildiği, ciro silsilesiyle çekin davalıya geçmiş olduğu ve 25.08.2015 tarihinde bankaya ibraz edildiğinde mahkemenin tedbir kararına istinaden herhangi bir işlem yapılmadığına dair şerhin mevcut olduğu, davacı tarafça iş yerindeki hırsızlıkla ilgili olarak İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığına meçhul kişiler hakkında şikayette bulunulduğu, şikayet dilekçesinde suç tarihinin 09.04.2013 tarihi olarak belirtildiği, soruşturmanın İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığının 2015/52796 sayılı dosyası üzerinden yürütüldüğü, dava konusu çekin de şikayete konu edildiği, ilgili soruşturma dosyasında çeklerle ilgili olarak bankalara müzekkerelerin yazıldığı, soruşturmanın devam ettiği, mahkemece … bank T.A.Ş Gebze Şubesine yazılan müzekkereye verilen 28.12.2017 tarihli cevabi yazıda, dava konusu çekin aktif statüde beklediğinin görüldüğü, ibrazının tespit edilememiş olduğunun bildirildiği, davacının dava konusu çekteki şirkete ait olarak yer alan kaşe ve üzerindeki imzanın sahte olduğunun iddia ederek ciro zincirinde kopukluk oluşturduğunu belirttiği, davalı tarafın çek iktisap edilir iken sorgulamasını yapması gerektiğini iddia ettiği, dava konusu çek ile birlikte yüklü miktarda senet, boş çek koçanları ve toplam 15 adet çekin çalınması nedeniyle çalınan kıymetli evraklar için tek bir soruşturma açıldığını, dolayısıyla davalı için özel olarak yapılmış bir başvuru ve açılmış özel bir soruşturma dosyası olmadığını 09.04.2018 tarihli dilekçesinde belirtmiş olduğu, davacının davalı hakkındaki işbu davayı, dava konusu çeki bankaya ibraz etmesi ve İstanbul Anadolu …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında takibe konu etmesi neticesinde açmış olduğu anlaşılmıştır. Davacı vekili 19.06.2019 tarihli duruşma zaptına geçen beyanında, icra mahkemesinde davalı tarafından yapılan takibin iptali ile ilgili yargılamanın devam ettiğini, dava konusu çekin çalıntı olduğunu, müvekkilinin imzasının taklit edildiğini, ciro zincirinde kopukluk bulunduğunu, davalının tacir olduğunu, ağır ihmali ile çeki iktisap ettiğini, çeki sorgulamadan iktisap etmesinin ağır ihmalini gösterdiğini iddia ederek, davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, davacı delilleri dosyaya ibraz ve celp edildikten sonra dosya içerisindeki bilgi ve belgeler ile yukarıda açıklanan gerekçelere binaen davanın reddine karar verilmiştir. TTK’nın 792. maddesine göre; “Çek herhangi bir suretle hamilin elinden çıkmış bulunursa, ister hamile yazılı, ister ciro yoluyla devredilen bir çek söz konusu olup da hamil hakkını 790.maddesine göre ispat etsin, çek eline geçmiş bulunan yeni hamil ancak çeki kötüniyetle iktisap etmiş olduğu veya iktisapta ağır bir kusuru bulunduğu takdirde o çek geri vermekle hükümlüdür.” aynı Kanunun 790.maddesinde ise “Cirosu kabil bir çeki elinde bulunduran kişi, son ciro beyaz ciro olsa bile, kendi hakkı müteselsil ve bir birine bağlı cirolardan anlaşıldığı takdirde yetkili hamil sayılır. Çizilmiş cirolar yazılmamış hükmündedir. Bir beyaz ciroyu diğer bir beyaz ciro izlerse, bu son ciroyu imzalayan kişi çeki beyaz ciro ile iktisap etmiş sayılır” düzenlemesi bulunmaktadır. Bu açıklamalar karşısında somut olayın değerlendirilmesine gelince; davacı şirketin dava dışı keşideciyle olan ticari ilişkisi kapsamında çeki iktisap ettiği, iş yerinde meydana gelen hırsızlık eylemi neticesinde dava konusu çekle birlikte birçok kıymetli evrakın çalınmış olduğu ve söz konusu çalınan çeklerle ilgili olarak iptal davası açıldığı, dava konusu çekin davalı tarafça icra takibine konu edilmesi nedeniyle iptal kararı verilmediği, istinaf incelemesine konu işbu davanın açılmış olduğu, dosya içerisindeki mevcut çek fotokopisinde davalının dava konusu çekte son ciranta olarak yer aldığı, davalının duruşmadaki beyanında kendisinin de mağdur olduğunu savunduğu, davalının iktisabında ağır kusur veya kötü niyetli olduğuna ilişkin davacı tarafından getirilen herhangi bir kanıt bulunmadığı, çeke ilişkin ödeme yasağı kararı bulunmasının iktisapta ağır kusur veya kötü niyetin kabulü için yeterli olmadığı, esasen kıymetli evrak olan çekin sebepten mücerret bir ödeme aracı olduğu, çekin davalı yanca takibe konu edildiği anlaşılmakla ret gerekçesinde bir isabetsizlik bulunmamış, davacının istinaf başvurusunun reddi gerekmiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1.maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, davacı vekili istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle;1-HMK’nın 353/1.b.1.maddesi uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru ve peşin harçlarının Hazineye gelir kaydına; bakiye 36,30 TL istinaf karar harcının davacıdan tahsiline, Hazineye gelir kaydına,3-Davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,5-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 15.09.2022
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.a maddesi uyarınca, dava konusunun değerine göre karar kesindir.