Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO 2020/1616
KARAR NO: 2023/1777
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 14/11/2019
NUMARASI: 2018/954 E. – 2019/946 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Bankacılık İşleminden Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapıla yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı, davacı ve davalı tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkili banka ile dava dışı borçlu … Tic. A.Ş arasında düzenlenen genel kredi sözlemeleri ile kredi kartı üyelik sözleşmlerine davalının müteselsil kefil olarak katıldığını, müvekkilince sözleşme kapsamında borçlu şirkete kredi kartı, kredili mevduat hesabı kredisi, borçlu cari hesap, dövize endeksli kredi, dövize endeksli kredi ve dövize endeksli spot kredileri kullandırıldığını, kredinin teminatı olarak iki adet taşınmaz üzerinde ipotek tesis edildiğini, kredi borcunun ödenmesinde aksaklıklar bulunması üzerinde borçlunun ek kredi talebinde bulunduğunu, ayrıca 2017 Ocak-Şubat aylarında … kefaletli ek kredi talebinde bulunulduğunu, borçlu lehine müvekkili banka ile … AŞ arasında imzalanan kefalet protokolü uyarınca … Mazine kefaletli 48 ay vadeli aylık eşit taksitli 24.000.000,00 TL tutarlı işletme kredisinin 20.04.2017 tarihinde kullandırıldığını, müvekkilinin kullandırdığı borçlu cari hesabı, dövize endeksli taksitli, dövizi indeksli iş yeri ve dövize endeksli spot kredi hesaplarının … Hazine Kefaletli işletme kredisi ile kapatılmak suretiyle söz konusu kredilerin yapılandırıldığını, kredili mevduat hesabı kredisi ile şirket kredi kartının bu yapılandırmanın dışında bırakıldığını, işletme kredisinin ilk iki taksitinin ödenmesine rağmen üçüncü taksitinin ödenmemesi üzerine keşide edilen Eyüp … Noterliğinin 02.08.2017 tarihli ihtarıyla hesabın kat edilerek ipoteğin paraya çevrilmesi için takip başlatıldığını, borçlular aleyhine ihtiyati haciz kararı alınarak tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla genel haciz yoluyla da takip başlatıldığını, asıl borçlu yönünden ipotek bedellerinin düşülerek takip başlatıldığını, davalı kefilin takibe yönelik itirazının haksız olduğunu, mükerrer takip bulunmadığını, ipoteklerin kefalet borcunun teminatı için verilmediğini, takiplerin tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla başlatıldığını, … kefaleti ile kullandırılan krediye fonun kefaletine istinaden ödeme yapılmasıyla müvekkili banka tarafından kredi alacağına tahsilat yapıldığını, tahsilat yapılmış olmasına rağmen yasal düzenleme gereğince … adına takibe müvekkilince devam edildiğini, bu nedenle … tarafından ödenen tutar bakımından da borçlunun borcunun devam ettiğini, icra takibinde yer alan kredilerden … işletme kredisinin … kefaleti ile kullandırılan kredi olduğunu, … ile yapılan sözleşme ve Bakanlar Kurulu kararı uyarınca kanuni takibe ilişkin işlemlerin kredi verenler tarafından yürütüleceğini, takipten sonra … tarafından 24.11.2017 tarihinde 20.400.000,00 TL ödeme yapıldığını, tazmin edilen tutarın tamamının … işletme kredisinden kaynaklanan alacak tutarına mahsup edildiğini ileri sürerek, … işletme kredisi ve kredili mevduat hesabı kredisinden kaynaklanan borçtan kefil sıfatıyla sorumlu olan davalı hakkında başlatılan icra takibine yönelik itirazın iptali ile takibin devamına ve %20 oranında icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; taraflar arasında kredi büyümesinin sağlanması amacıyla yapılan görüşmeler sonucu, davacının talebi ile tüm kredilerin … destekli kredi haline getirilmesi, ipoteklerin boşa çıkarılarak şirketin kullanacağı yeni kredilerde teminat olması konusunda sözlü olarak anlaşılmasına rağmen, davacı bankanın bu taahhüdüne uymadığını, daha önceki kredilerin … teminatına alınmasından sonra artık bu protokol hükümlerinin uygulanması gerekirken bankaca usulsüz şekilde ipotekli takip başlatıldığını, müvekkilinin taşınmazların temliki talebinin usulsüz şekilde reddedildiğini, ipotekli takibe konu borç nedeniyle mükerrer olarak ilamsız icra takibi başlatıldığını, takip öncesi alınan ihtiyati haciz kararının İstanbul BAM 12. Hukuk Dairesinin 2018/433-480 E.K. sayılı kararıyla mükerrer takip nedeniyle reddedildiğini, bankanın usulsüz işlemi nedeniyle uğranılan maddi ve manevi zararların tanzimi için İstanbul 15.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/765 Esas sayılı dosyasında dava açıldığını, ihtiyati haczin kaldırılması üzerine müvekkilinin itirazı üzerine takibin durduğunu, müvekkili ile banka arasında geçerli bir kefalet sözleşmesi bulunmadığını, her bir sözleşmenin imzalanması sırasında eş rızası alınmadığını, önceki kredilerin 20.04.2017 tarihli … kredisi ile kapatılması ve bu kredi sözleşmesinde müvekkilinin imzasının bulunmaması nedeniyle, sorumluluğunun bulunmadığını, en son yapılan 20.04.2017 tarihli … kredisi ile önceki tüm kredilerin kapatıldığını ve dava dilekçesinde belirtildiği üzere kredi borcunun % 85’inin … tarafından ödenmesine rağmen tüm alacağın davacıdan istenmesinin hatalı olduğunu, bu davada borçların tasfiyesine ilişkin … destekli kredi sözleşmesinin tasfiyeye ilişkin hükümlerinin geçerli olacağını … kredilerine ilişkin yasal düzenlemeye rağmen borcun yapılandırılması önerisinde bulunmadan mükerrer takip yapılmasının hatalı olduğunu savunarak davanın reddi ile kötü niyet tazminatına hükmedilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…İpotek akit senetleri incelendiğinde asıl borçlunun borcunun teminatı olarak verildiği, kefaletin teminatı olarak verilmediği anlaşıldığından kefil hakkında genel haciz yoluyla takip yapılması BK 586.maddesi gereğince mümkün olduğundan davalının buna yönelik itirazları dikkate alınmamıştır. Asıl borçlu şirket ile davacı banka arasında 20/07/2012, 14/01/2013, 12/04/2016 tarihli genel kredi sözleşmeleri imzalanmış olup davalı taraf ise sözleşmeleri kefil olarak imzalamıştır. Eş rızalarının mevcut olduğu sözleşme eklerinden anlaşılmaktadır. Davacı banka tarafından 16/08/2017 tarihinde hesap kat edilmiş olup davalı taraf kat ihtarını 18/08/2017 tarihinde tebliğ aldığından 20/08/2017 tarihinde temerrüde düşmüştür. Bilirkişi tarafından temerrüt tarihi olan 20/08/2017 tarihi itibariyle taksitli işletme kredisi yönünden asıl alacak tutarı 23.859.665,33 TL olarak bulunmuştur. Kredili mevduat hesabı kredisi yönünden ise asıl alacak 264.419,69 TL hesaplanmış olup davacı banka ise ödeme emrinde 263.909,82 TL talep ettiğinden taleple bağlı kalınması gerekmektedir. Takip tarihi olan 01/11/2017 tarihi itibariyle taksitli işletme kredisi yönünden bilirkişi tarafından yapılan hesap incelendiğinde asıl alacak 23.826.308,50 TL, akdi faiz 31.768,41 TL, temerrüd faizi 2.350.862,39 TL, BSMV 119.131,54 TL olmak üzere takip tarihi itibariyle alacak tutarı 26.328.070,84 TL olarak hesaplanmıştır. Kredili mevduat hesabı kredisi yönünden ise takip tarihi itibariyle asıl alacak 263.909,82 TL, akdi faiz 485,59 TL, temerrüt faizi 15.232,87 TL, BSMV 785,92 TL olmak üzere toplam 280.414,20 TL olarak hesaplanmıştır. Bilirkişi tarafından hazırlanan raporun 9. Sayfasında taksitli işletme kredisi yönünden temerrüt tarihi itibariyle asıl alacak 23.859.665,33 TL olarak hesaplanmasına rağmen raporun 10. Sayfasında takip tarihi itibariyle alacak tutarı belirlenirken asıl alacak miktarı kısmına 23.859.665,33 TL yazılması gerekirken bilirkişi tarafından 23.826.308,50 TL yazılarak hesaplama bu miktar üzerinden yapılmıştır. 23.859.665,33 TL asıl alacağın aynı yöntemle akdi faiz ve temerrüt faiz hesabı yapıldığında; takip tarihi itibariyle; 23.859.665,33 TL asıl alacak 31.812,88 TL akdi faiz, 2.354.153,64 TL temerrüd faizi, 119.298,32 TL BSMV olmak üzere toplam 26.364.930,17 TL alacak belirlenmiştir. Talep edilmesi gereken miktarın ise, taleple bağlılık kuralı da dikkate alınarak 23.859.665,50 TL asıl alacak, 31.812,88 TL akdi faiz, 2.328.226,00 TL temerrüt faizi, 118.537,55 TL BSMV olmak üzere toplam 26.337.884,93 TL olduğu anlaşılmaktadır. … tarafından kefil sıfatıyla 24/11/2017 tarihinde ödenen 20.400.000,00 TL’nin … işletme kredisinden düşülmesi gerekmektedir. Bilirkişi tarafından raporun 13. Sayfasında dava tarihe kadar faiz işletilerek yapılan ödemeler düşülmüştür. Bu yöntem dikkate alınarak mahkememizce bulunan 26.337.884,93 TL dikkate alınarak 01/11/2017- ödemenin yapılmış olduğu 24/11/2017 tarihine kadar işlemiş temerrüt faizi hesaplandığında 731.685,46 TL temerrüt faizi, 36.584,27 TL BSMV yaptığı tespit edilmiş olup bu üç kalem toplandığında 27.106.154,66 TL yaptığı, bu miktardan ise ödenen 20.400.000,00 TL mahsup edildiğinden geriye 6.706.154,66 TL kaldığı anlaşılmaktadır. Bilirkişi tarafından dava tarihine kadar toplam alacak tutarı işlemiş faiz hesabı yapılarak tespit edilmiş ise de mahkememizce bu hesabın ödemenin yapılmış olduğu 24/11/2017 tarihi dikkate alınarak yapılması gerektiği sonucuna varılmış ve kalan 6.706.154,66 TL’ye son ödeme tarihi olan 24/11/2017 tarihinden itibaren temerrüt faizi işletilmesi şeklinde hüküm kurmak gerekmiştir. Toplanan tüm deliller ve alınan bilirkişi raporu dikkate alınarak takip tarihi ile dava tarihi arasında … tarafından ödenen miktar yönünden davacının dava açmakta hukuki yararı bulunmadığından bu kısma yönelik talebin dava şartı yokluğundan usulden reddine, itirazın iptali davasının kısmen kabulü ile tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla … tarafından ödenen miktarın … kredisinden düşülmesi sonucunda kalan miktarın 24/11/2017 tarihinden itibaren temerrüt faizi uygulanması suretiyle takibin devamına, kredili mevduat hesabı yönünden ise itirazın kısmen iptaline” gerekçesiyle takip tarihi ile dava tarihi arasında 24.11.2017 tarihinde … tarafından ödenen 20.400.000,00 TL yönünden davacının dava açmakta hukuki yararı bulunmadığından bu kısma yönelik davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine, bakiye davanın kısmen kabulü ile davalının İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasına yapmış olduğu itirazın tahsilde tekerrür olmamak üzere … İşletme kredisi yönünden 6.706.154,66TL asıl alacak üzerinden devamına, asıl alacağa son ödeme tarihi olan 24.11.2017 tarihinden itibaren yıllık %48 temerrüd faizi ve faizin %5’i oranında BSMV uygulanmasına, davacının fazlaya ilişkin talebinin reddine, 1.311.230,93TL icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline; kredili mevduat hesabı yönünden itirazın kısmen iptali ile takibin 263.909,82TL asıl alacak, 485,59TL işlemiş akdi faiz, 15.232,87TL işlemiş temerrüd faizi, 785,92TL BSMV olmak üzere toplam 280.414,20 TL yönünden iptaline, takibin devamına, asıl alacağa takip tarihinden itibaren yıllık %28,08 temerrüd faizi ve faizin %5’i oranında BSMV uygulanmasına, 56.082,84TL icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin talebin reddine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı ve davacı vekillerince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Müvekkili ile dava dışı borçlu şirket arasında düzenlenen çeşitli sözleşmeler ile borçlu şirketin kredi kartı, kredili mevduat hesabı borçlu cari hesabı, dövize endeksli taksitli kredi, dövize endeksli işyeri ve spot kredi hesapları açılarak kredi kullandırıldığını, davalının bu sözleşmelere kefil olduğunu, ayrıca bankaca iki adet taşınmazın ipotek alındığını, kredinin geri ödenmesinde sorun yaşanması üzerine kullanılan kredilerin kapatılması şartıyla borçlu şirket lehine banka ile … arasında imzalanan kefalet protokolü uyarınca portföy garanti sistemi adında Hazine kefaletli 24.000.000,00 TL tutarlı işletme kredisinin 20.04.2017 tarihinde kullandırıldığını, bu işletme kredisiyle daha önce kullandırılan kredilerin kapatılarak yapılandırıldığını, ancak kredili mevduat hesabı kredisi ve şirket kredi kartının bu yapılandırma dışında kaldığını, ilk iki taksitinin ödenmesine rağmen işletme kredisinin 20.07.2017 tarihinde ödenmesi gereken üçüncü taksitinin ödenmemesi üzçerine borçlu kefil ve ipotek verenleri 02.08.2017 tarihli kat ihtarının gönderildiğini ve İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip başlatıldığını, aynı zamanda ihtiyati haciz kararı alınarak İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında tahsilde tekerrür olmamak üzere ilamsız takip başlatıldığını, bu takibe ilişkin ihtiyati hacizde ipotekli taşınmazların adil ekspertiz değeri toplamı olan 18.100.000,00 TL düştükten sonra bakiye kısım için ihtiyati haciz talep edildiğini, mahkemece ihtiyati haciz kararı verildiğini, ancak kararın İstanbul BAM 12.HD’nin 2018/433-480 E-K.sayılı ilamı ile kaldırıldığını, kefil hakkındaki talebin reddine karar verildiğini ve ihtiyati haczin kesinleştiğini, ancak borçlu kefil tarafından itiraz edilmesi nedeniyle takibin durduğunu, bu nedenle İstanbul …. İcra Müdürlüğünün dosyasında mükerrer takip yapıldığına ilişkin savunmanın yersiz olduğunu, … tarafından 24.11.2017 tarihinde 20.400.000,00 TL ödeme yapılmasına rağmen banka ile … arasında düzenlenen Hazine Destekli Kefalet İşlemleri Protokolünün D/1.2.maddesine göre, müvekkilinin … tarafından yapılan ödemelerin de takibini yapması gerektiğinden bu miktar düşülmeden itirazın iptali talep edildiğini, mahkemece yapılan yargılama sonucunda … tarafından yapılan kısmın mahsup edilmesin rağmen bu kararın hatalı olduğunu, …’nin kar amacı gütmeyen bir kuruluş olarak KOBİ’lere verilen kredilere kefil olduğunu, 30.10.2016 tarihinde Bakanlar Kurulu kararının 6.maddesinde temerrüt sonrası takip işlemlerinin kredi verenlerce yürütüleceğinin belirlenmesi karşısında müvekkilinin alacağın tamamen tahsil edilene kadar takipte bulunması gerektiğini, şirketin tek ortağı ve yöneticisi olan davalının en fazla faydalanan kişi olduğunu, takip konusu alacağın takibini yasal zorunluluk olduğunu, davalı ve borçlu şirketçe bilindiğini, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne, karar verilmesini istemiştir.Davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Davalı aleyhine çok sayıda takip ve dava bulunması ve yetkilisi olduğu şirket için verilen kefaletlerden kaynaklı borçları nedeniyle emekli maaşı ile geçinen davalının yargılama giderlerini karşılayacak durumda olmadığını;Mahkeme gerekçesinin aksine müvekkilince bu davadaki hukuki sorumluluğun borçlu şirketçe … destekli olarak alınan ve ödenmediği ileri sürülen kredi borcuna olan kefaletine dayanılması nedeniyle müvekkilinin de bu sözleşmede kefil sıfatı ile imzasının bulunmaması nedeniyle sorumlu olmadığını, kefaletin 20.07.2012, 14.01.2013 ve 12.04.2016 tarihli sözleşmelerde bulunduğunu, davanın dayanağı olan 20.04.2017 tarihli … destekli kredi sözleşmesinde ise kefaletinin bulunmaması nedeniyle davanın bu nedenle reddi gerektiğini, bankaca önceki borçların kapatılacağı belirtilerek borçlu şirketin eski kredilerinin kapatıldığını ve … destekli yeni bir kredi tesis edildiğini, davacının beyan ve ikrarına göre gelişen bu durumda kefilin yeni tesis edilen bu kredi sözleşmesinde imzası bulunmaması nedeniyle sorumlu olmaması nedeniyle davanın tamamen reddi gerektiğini, … öncesi sözleşmelerde dahi yasanın aradığı şartların bulunmadığını, sözleşmelerde eş rızası ve yasadaki diğer kefalet şartlarının bulunmaması nedeniyle önceki kefaletlerin de geçersiz olduğunu; Dava konusu borcun ipotekle teminat altına alınması nedeniyle önce rehne müracaat kuralının ihlal edilerek, borcun tamamı için müvekkili hakkında takip başlatılmasının hatalı olduğunu, bir çok Yargıtay kararının aksine borcun raporla belirlenmesine rağmen icra inkar tazminatına karar verilmesinin hatalı olduğunu, davanın reddedilen kısmı yönünden müvekkili yararına kötü niyet tazminatına karar verilmemesinin hatalı olduğunu, reddedilen kısım yönünden davalı yararına vekalet ücreti de takdiri gerektiğini, müvekkilin … sözleşmesinde imzası bulunmaması nedeniyle davacının kötü niyetli olduğunu, kredinin geri ödenmemesi durumunda bankanın …’den tazmin talebinde bulunabileceğini, esasen yapılan başvuru sonucu da borcun %85 inin … tarafından ödenmesine rağmen itirazın iptali davası açın davacının açıkça kötü niyetli olduğunu, hiç tahsilat yapılmamış gibi takip miktarı üzerinden dava açılmasının kötü niyeti gösterdiğini;Davalı aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasından ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile 26.289.248,67 TL tutarında takip yapılarak ödeme emri tebliğ edildiğini, şikayet üzerine İstanbul (15). İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2019/281 E., 2019/909 K. ve 08.07.2019 tarihli kararı ile hesap kat ihtarının müvekkiline usulüne şekilde kat ihtarının malik olan müvekkiline tebliğ edilmemesi nedeniyle icra emrinin iptaline karar verildiğini, davaya konu edilen dosyada bulunan İstanbul 9.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/1151 D.İş sayılı dosyasından alınan ihtiyati haciz kararı ile ilgili olarak yapılan istinaf başvurusu üzerine İstanbul BAM 12. Hukuk Dairesi 2018/433 E. ve 2018/480 K. sayılı dosyasında, ipotek miktarının fazla olması nedeniyle ihtiyati haczin kaldırıldığını, bu ilamda hesap kat ihtarının asıl borçluya 18.8.2017 tarihinde tebliğ edilmesine rağmen kefil olan davacıya kat ihtarının tebliğ edilmediğinin belirlendiğini, bu nedenle kararda yer alan “davalı taraf kat ihtarını 18.08.2017 tarihinde tebliğ aldığından..” ifadesi anılan dosya içerikleri açısından hukuken hatalı olduğunu, bu tespitin iki mahkeme kararı ile çeliştiğini ve kat ihtarının müvekkiline tebliğ edilmediğinin açık olması nedeniyle davanın bu nedenle reddi gerektiğini;Davacı banka ile Nisan 2017 tarihinde yapılan görüşmelerde, yapılan yeni sözleşme ile daha önce alınan tüm kredilerin … destekli kredi halini alması nedeniyle artık taraflar arasında … destekli kredilerinin tasfiyesine ilişkin hükümlerin geçerli olacağının kararlaştırıldığını, bu edenle borcun ödenmesinde gecikme halinde yasada belirtilen kredinin yapılandırılmasına ilişkin hükümlerin uygulanarak, bu şekilde bir öneri sunulmadan, muaccel hale gelmeyen borç için takip yapılmasının hatalı olduğunu, bu hususun ileri sürülmesine rağmen mahkemece gerekçeli kararda dikkate alınmadığını, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine, karar verilmesini istemiştir.Davalı vekilinin, istinaf kanun yolunda talep ettiği adli yardım talebi Dairemizce değerlendirilerek 07.05.2020 tarih ve 2020/631 Esas sayılı karar ile reddedilmiştir. Davalı vekilinin bu karara yönelik itirazı ise İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15.Hukuk Dairesinin 202/3-3 D.İş sayılı kararı ile reddedilmiştir. Dairemizce itirazın reddine ilişkin karardan sonra 01.06.2020 tarih ve 2020/631-447 E.K.sayılı karar ile eksik harçların tamamlanması için dosya mahkemesine iade edilmiştir. Mahkemece kanun yolu harçlarının tamamlanması için davalı vekiline muhtıra tebliğ edilmiştir. Muhtıraya rağmen süresinde harcın ödenmemesi üzerine ilk derece mahkemesinin 16.07.2020 tarih ve 2018/954 Esas, 2029/946 Karar sayılı ek kararı ile davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 344.maddesine göre reddine karar verilmiştir. Bu ek karara karşı davalı vekilince süresinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.Davalı vekili, ilk derece mahkemesinin 16.07.2020 tarih ve 2018/954 Esas, 2029/946 Karar sayılı ek kararına karşı istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Mahkemenin 16.07.2020 tarihli ara kararının açıkça usul ve yasaya aykırı olduğunu, müvekkilinin adına kayıtlı taşınmazları üzerinde hiçbir tasarruf yetkisinin bulunmadığını, taşınmazlar üzerinde İstanbul …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında 5.020.123,48 TL, İstanbul …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında 26.289.248,67 TL, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında 886.947,25 TL, İstanbul …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında 1.892.079,54 TL, İstanbul …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında 26.693.730,72 TL, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında 2.762.940,14 TL ve İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında 1.188.397,60 TL haciz bulunduğunu, taşınmazların satışı halinde dahi borçları karşılayacak miktarda olmadıklarını, müvekkilinin maddi durumunun elverişli olmaması nedeniyle gerekli harç ve giderleri ödeyemeyeceğinden adli yardım talebinin kabulü gerektiğini, mahkemece gerekli incelemeler yapılmadan talebin reddedildiğini, araştırma yapıldığını müvekkilinin tüm mal varlığının haczedildiği, malları üzerinde tasarruf edemediği, ekonomik olarak zor duruma düştüğünün kolaylıkla anlaşılabileceğini, adli yardım talebinin reddi ile müvekkilinin adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini, dava hakkının açıkça engellendiğini,Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu ek kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, ek kararın kaldırılmasına ve davanın reddine, karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla başlatılan takibe yönelik itirazın iptali istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabulüne, karar verilmiş; bu karara karşı, davalı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasının incelenmesinde, davacı tarafından borçlu şirket ve kefil … hakkında tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla … işletme kredisinden kaynaklanan 23.920.132,57 TL asıl alacak ve işlemiş faiz ile BSMV olmak üzere toplam 26.409.421,12 TL alacak; kredili mevduat hesap kredisinden kaynaklanan 263.909,82 TL asıl alacak olmak üzere akdi faiz, temerrüt faizi ve BSMV olmak üzere toplam 280.805,37 TL alacağın tahsili için takip başlatıldığı, ödeme emrinin tebliği üzerine süresinde borç ve ferilerine itiraz edilmesi sonucu takibin durduğu ve süresinde itirazın iptali davasının açıldığı anlaşılmıştır. İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında da aynı alacak yönünden ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip başlatıldığı tespit edilmiştir. Davacı ile dava dışı borçlu … Tic. AŞ arasında çeşitli tarihlerde düzenlenen genel kredi sözleşmelerinin davalının kefil olarak imza attığı, 12.04.2016 tarihli sözleşmede el yazısı ile kefaletin türü ve sorumlu olunan miktarın yazıldığı 14.01.2013 ve 12.07.2012 tarihli sözleşmelerde de aynı şekilde işlem yapıldığı ve eş muvafakatinin alındığı kefalet sözleşmesinin kanuni şartları taşıdığı anlaşılmıştır. Takipte, İİK’nın 45.maddesi gereğince kefile yönelik yapılan takibin tahsilde tekerrüre neden olmamak üzere başlatıldığı anlaşılmıştır.İlk derece mahkemesince banka kayıtları üzerinde yapılan inceleme sonucu 19.09.2019 tarihli bilirkişi raporu alınmıştır. Mahkemece, bilirkişi raporundaki kefalete ilişkin tespitler hatalı değerlendirilerek … AŞ tarafından yapılan ödeme yönünden dava şartı bulunmadığı belirtilerek davanın usulden reddine karar verilmiştir. Davacı ile dava dışı şirket arasında düzenlenen çeşitli tarihli genel kredi sözleşmeleri kapsamında dava dışı şirkete nakdi ve gayri nakdi krediler kullandırılmıştır. Kredi borcunun ödenmemesi üzerine taraflar arasında bu kez … AŞ ile davacı banka arasında düzenlenen Kefalet Protokolü kapsamında kredi kullandırılmıştır. Davacı banka tarafından … kefaletiyle davalı ile sözleşme imzalanmış, bu kapsamda davalıya ticari kredi, taksitli ve spot kredi kullandırmıştır. … AŞ ile davacı banka arasında düzenlenen Hazine Desteği Kapsamında Verilecek Kredi Kefalet İşlemlerine İlişkin Protokol ve yayımlanan Bakanlar Kurulu Kararları ile düzenlenen Protokol zeyilnameleri, 2016/9538 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı da dosya içerisinde sunulmuştur. Dosya kapsamına göre, bu Protokol gereğince … 20.400.000,00 TL tutarındaki ödemeyi 24.11.2017 tarihinde davacı bankaya yapmış, mahkemece takip tarihinden sonra dava tarihinden önce yapılan bu ödemeye ilişkin davacının dava açmakta hukuki yararı olmadığı gerekçesiyle davanın bu kısım yönünden usulden reddine karar verilmiştir. Davacı vekili; Hazine destekli kefaletlerde …’nin takip işlemlerini yürütmemekte olup takip işlemlerinin ilgili mevzuatın amir hükümleri doğrultusunda müvekkili tarafından yürütüldüğünü,müvekkili tarafından … tarafından ödenen tazmin tutarı dahil tüm tutar üzerinden borçlu ve teminatlar aleyhine takip başlatıldığını, …’nin alacağının devam etmekte olduğunu ve takip işlemlerinin müvekkilince yürütülmesine devam edildiğini, bu nedenlerle, … tarafından yapılan tazmin ödemesinin tahsilat niteliği taşımadığı ve usulden ret kararının yerinde olmadığını ileri sürerek kararı istinaf etmiştir. Davacı tarafından, davalıya kullandırılan kredi … teminatlı kredi olarak tesis edilmiştir. Genel kredi sözleşmeleri, … AŞ ile davacı banka arasında akdedilen Hazine Desteği Kapsamında Verilecek Kredi Kefalet işlemlerine İlişkin Protokol ve 20.10.2016 tarihli, 2016/9538 sayılı Bakanlar Kurulu kararı birlikte incelendiğinde, Protokolün D. maddesindeki kurum kefaletleri ile kullandırılan kredilerin tazmin, takip ve tahsilat süreçlerine ilişkin kredi verenler ile kurum arasında düzenlenen protokol kısmının 4.maddesinde “kurumun kefaleti ile kullandırılan kredinin temerrüte düşmesi halinde kredi verene karşı tazmin sorumluluğunda yararlanıcıya ait defiler saklıdır”. Hükmü bulunmaktadır. 4.1.1-11.maddesinde maddede ise bankanın …’den talepte bulunma şartları düzenlenmiştir. 4.2.1.maddesinde ise “Kurumun kefaleti ile kullandırılan kredinin temerrüdü halinde kurumun alacağı dahil kanuni işlemleri kredi veren tarafından yürütülür. Kredi verenin talep etmesi halinde kurum kanuni takip işlemlerinin yürütülmesini teminen kredi verenin yetkilendireceği yada göstereceği avukatlar adına vekalet düzenler.” hükmü bulunmaktadır.Yine konuya ilişkin 20.10.2016 tarihli ve 2016/9538 ayılı Bakanlar Kurulunun 6. maddesinde de temerrüt halinde takip süreçlerinin kredi verenlerce yürütüleceği, temerrüt durumunda teminatların nakde çevrilmesine ve kanuni takibe ilişkin işlemlerin kredi verenler tarafından yürütüleceği, kredi verenlerin nakde çevrilen teminatlar ve takip neticesinde elde edecekleri tahsilatın tazmin edilen kefalet oranında Kuruma aktarılacağı düzenlenmiştir.Bu hükümlere göre … ile davacı banka arasındaki ilişki TBK’nın 583. maddesindeki müteselsil kefalet ilişkisinden farklı olup söz konusu Protokol ve anılan özel düzenlemelere tabi olduğu, bu hükümler karşısında … AŞ tarafından yapılan kefalet ödemesi bulunması halinde, kredi veren bankanın icra takibine devam ederek tahsil ettiği bedelden tazmin edilen kefalet miktarını … AŞ’ye aktaracağı anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca, icra takibinden sonra, dava tarihinden önce … tarafından ödenen miktar yönünden davacının işbu itirazın iptali davasını açmakta hukuki yararı vardır. Dolayısıyla ilk derece mahkemesinin mevzuata aykırı değerlendirme yaparak hukuki yarar konusunda hatalı karar verdiği, kararın bu haliyle dava şartlarına aykırı olduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle mahkemece, tarafların rapora yönelik itirazlarının denetlenerek uyuşmazlığın tamamının esası hakkında karar verilmesi için ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması gerekmiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.a.4 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, ilk derece mahkemesince dava şartlarının yanlış değerlendirilerek karar verildiği anlaşıldığından, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR:Yukarıda açıklanan gerekçelerle;1-HMK’nın 353/1.a.4 maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına,2-Yukarıdaki açıklamalar ışığında davanın yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Taraflarca yatırılan istinaf peşin karar harçlarının, talep hâlinde ilk derece mahkemesince iadesine,4-Taraflarca yapılan kanunu yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesi tarafından, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,5-Gerekçeli kararın, İlk Derece Mahkemesince taraflara tebliğine dair;HMK’nın 353/1.a.4 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 02.11.2023