Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/1614 E. 2023/1249 K. 13.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1614
KARAR NO: 2023/1249
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 09/10/2019
NUMARASI: 2019/185 E. – 2019/787 K.
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki tazminat davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen karara karşı, davacılar tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacılar vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinden … ile davalı şirket arasında 09.04.2010 başlangıç tarihli, 5 yıl süreli acentelik sözleşmesi ve ek protokol akdedildiğini, sözleşmenin süresinin 09.04.2015 tarihinde dolduğunu, sözleşme ve ek protokolün “teminat” başlıklı 9. maddesi gereğince, müvekkili … ile davacı arasındaki ticari ilişkinin teminatı olarak diğer müvekkiline ait taşınmaz üzerinde 50.000 TL bedelli ipotek tesis edildiğini, sözleşmenin süresinin sona ermesinden sonra davalı tarafından keşide edilen ihtarname ile 50,000.00 TL tutarındaki borcun ödenmesinin istendiğini, oysa davalının herhangi bir alacağının bulunmadığını, ipoteğin alacak için verilmediğini, teminat için verildiğinden ipoteğin dayanağının kalmadığını, acentelik sözleşmesinin sona ermesine rağmen davalı şirketin müvekkili acentenin gayretiyle genişleyen müşteri çevresinden önemli menfaatler elde ettiğini ileri sürerek, müvekkili …’in davalıya borçlu olmadığının tespitine, davalı lehine taşınmaz üzerine konulan ipoteğin fekkine, şimdilik 5.000 TL denkleştirme tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; davalı acentenin sözleşmeye aykırı davranması nedeniyle sözleşmenin feshedildiğini, acentenin 25.567,81 TL kasa açığının belirlendiğini ve buna ilişkin tutanağın acente tarafından itirazsız imzalandığını, ayrıca davacı acentenin 133.231,86 TL borçlu olduğunun tespit edildiğini ve bu alacakların tahsili için davacılar aleyhine icra takiplerine girişildiğini savunarak, davanın reddini istemiştir. İlk derece mahkemesince davanın esastan reddine karar verilmiştir. Bu karar karşı davacılar vekilinin istinaf başvurusu üzerine Dairemizin 08.03.2019 tarih ve 2018/1069 Esas 2019/340 Karar sayılı ilamı ile ipoteğin kaldırılması konusunda mahkemenin yetkisiz olması nedeniyle HMK’nın 353/1.a.4 maddesi gereğince kaldırılmıştır. Mahkemece kaldırma kararı doğrultusunda ipoteğin kaldırılması talebine ilişkin davanın tefrikine karar verilmiş ve eldeki davada sadece denkleştirme tazminatı talebi incelenmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…davacı … ile davalı arasında 09/04/2010 tarihli, 5 yıl süreli acentelik sözleşmesi ve bu sözleşmesinin ek protokolünün düzenlendiği, diğer davacı …’ in de sözleşme uyarınca, davacı … ile davalı arasındaki acentelik sözleşmesinden kaynaklanan alacakların teminatı olmak üzere taşınmazı üzerinde davalı lehine ipotek tesis ettirdiği sabittir. Dava konusu ipotek akit senedinde, davacı …’e ait Kocaeli İli, İzmit İlçesi, … mahallesinde … ada, … parselde kain üzerinde .. blok halinde .. katlı .. daireli kargir apartman vasıflı taşınmaz üzerinde, davacı …’in davalı …AŞ’den almış olduğu acentelik teminatı olarak 1. derecede 50.000 TL bedelle ipotek tesis edilmiş olduğu görülmüştür. İpotek taşınmaz üzerinde bir hak doğurduğundan bu hakkın ortadan kaldırılmasını amaçlayan ipoteğin fekki davasının HMK.nın 12.maddesinde düzenlenmiş bulunan kesin yetki kuralına göre, taşınmazın bulunduğu yer mahkemesinde görülmesi gerekir. Bu husus kamu düzenine ilişkin olduğundan mahkemece re’sen gözetilmelidir. Bu durumda ipoteğin fekki talebi yönünden dava tefrik edilerek yetkisizlik kararı verilmesi gerekirken bu yönün gözetilmemiş olması isabetsizdir. Bu nedenle, davacıların öteki istinaf sebepleri incelenmeksizin HMK’nın 353/1.a.4. maddesi uyarınca istinafa konu kararın kaldırılarak dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair aşağıdaki karar verilmiştir.” şeklindeki gerekçe ile sair istinaf talepleri bakımından herhangi bir inceleme yapılmaksızın ipoteğin fekki davası bakımından HMK m.12 kapsamında taşınmazın bulunduğu yer mahkemesi kesin yetkili olduğundan bu talep yönünden davanın tefriki ile yetkisizlik kararı verilmesi nedeniyle mahkememiz kararının kaldırılmasına karar verilmiştir. İstinaf kararı üzerine mahkememizin 2019/185 Esas sayılı dosyası üzerinden kayıt gören dava üzerinden yürütülen yargılamada 22/04/2019 tarihli duruşmanın 4 nolu ara kararı ile ipoteğin fekkine yönelik davanın tefriki ile başka bir esasa kaydına karar verilmiştir. İstinaf kararında mahkememizin bidayette 13/12/2017 tarih, 2015/748 Esas ve 2017/1078 Karar sayılı kararı ile ‘davacı tarafın davalı tarafa borçlu olmadığının tespiti … ve denkleştirme tazminat davalarının reddine’ yönelik olarak istinaf incelemesi yapılmadığından davacının borçlu olmadığının tespiti ile denkleştirme tazminatı talebinin…” gerekçesiyle menfi tespit ve denkleştirme tazminatı talebinin reddine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacılar vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacılar vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Davacı … ile davalı şirket arasında düzenlenen 5 yıl süreli acentelik sözleşmesini nedeniyle talep edilen 50.000,00 TL tutarlı teminat için diğer davalıya ait taşınmaz üzerinde ipotek kurulduğunu, sözleşme süresinin 09.04.2015 tarihinde sona erdiğini, ancak sözleşmenin süresinden sonra davalının, keşide ettiği ihtarla müvekkilinin 50.000,00 TL tutarındaki borcunu üç gün içinde ödenmesinin istendiğini, oysa müvekkilini sözleşme nedeniyle borçlu olmadığını, kaldı ki müvekkilinin faaliyetleri nedeniyle acentenin iş hacminin artması nedeniyle müvekkilinin denkleştirme tazminatı alacağı bulunduğunu, mahkemece ipoteğin kaldırılması ve denkleştirme tazminatı talebinin reddine karar verildiğini, bu kararın İstanbul BAM 14. Hukuk Dairesinin 2018/1069 Esas sayıl ilamına uyan mahkemece menfi tespit ve denkleştirme tazminatı talebinin reddine karar verildiğini, ancak mahkemenin ilk kararında müvekkilinin usulüne uygun düzenlenen defterlerinin delil olarak kabul edilmediğini, ayrıca ilk kararda ek protokolün 52. maddesine göre davalının defter ve kayıtlarının kesin delil olacağının belirtildiğini, bu hükmün HMK’nın 193. maddesindeki düzenlemeye aykırı olduğunu, sözleme hükmü ile müvekkilinin ispat hakkının kullanımının engellendiğini, müvekkilinin hukuki dinlenilme ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini, ayrıca mahkemenin ilk kararında sözlemenin feshinin haklı nedene dayandığı kabul edilmesine rağmen, müvekkilinin davalı şirket adına sadakatle ve sözlemeye uygun şekilde aracılık faaliyetinde bulunması nedeniyle feshin haksız olduğunu, yapılan işlemlerle davalının müşteri çevresinin artması nedeniyle denkleştirme tazminatı alacağı bulunduğunu Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne, karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, acentelik sözleşmesinden kaynaklanan denkleştirme alacağının tahsili istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın reddine, karar verilmiş; bu karara karşı, davacılar vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacı acente tarafından davalıya karşı, denkleştirme tazminatının tahsili ve ipoteğin kaldırılması talebiyle dava açılmıştır. Mahkemece yapılan dava sonucu davanın reddine karar verilmiş olup, davacıların istinaf başvurusu üzerine Dairemizin 08.03.2019 tarihli kararı ile sadece ayni hak olan ipoteğin kaldırılması yönünden değerlendirme yapılarak kesin yetki kuralı ile ilk derece mahkemesi kararı kaldırılmış ve HMK’nın 353/1.a maddesinde düzenlenen kesin kaldırma sebeplerinin niteliği gereği başka bir değerlendirme yapılmamıştır. Mahkemece kaldırma kararı sonrası ipoteğin kaldırılması davası tefrik edilmiş, eldeki davada davacıların menfi tespit ve denkleştirme tazminatı taleplerinin reddine karar verilmiştir. Ancak gerekçeli kararda bu taleplerinin hangi sebeple reddedildiği yazılmamış sadece önceki kararda gösterilen ve gerekçeleri verilen istinaf incelemesi yapılmaması nedeniyle talebin reddine karar verildiği anlaşılmıştır. Anayasa’nın 141/3. maddesi ”Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır” hükmünü içermektedir. HMK’nun 297/c, 27/c maddelerinde ise mahkeme kararlarında her iki tarafın iddia ve savunmalarının özeti, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar, çekişmeli konular hakkında toplanan deliller, delillerin tartışılması, ret ve üstün tutma nedenleri, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonucu ve hukuki sebeplerin açıkça gösterilmesinin zorunlu olduğu hükme bağlanmıştır. Gerekçe, kararın denetiminin yapılabilmesi ve tarafların kararın doğruluğu veya yanlışlığı konusunda fikir sahibi olmasını sağlayarak kanun yollarına başvurma konusundaki tutumlarının belirlenebilmesi açısından önemli bir işlev görür. Somut olayda istinaf incelemesine konu ilk derece mahkemesi kararında, reddedilen denkleştirme tazminatı ve menfi tespit davalarının hangi nedenle reddedildiğine ilişkin hiçbir gerekçe yazılmamış sadece ipoteğin kaldırılması yönünden kaldırıldığı bu davaya konu talepler yönünden inceleme yapılmadığının belirtildiği görülmüştür. Bu durumda mahkemece hiçbir gerekçe yazılmadan, kaldırma kararından önceki karara atıf yapılmakla yetinildiği sonucuna varılmıştır. Bölge Adliye Mahkemesi hukuk Dairelerinde HMK’nın 353/1.a 1-6 maddeleri kapsamında kararın kaldırılması halinde esasa ilişkin bir değerlendirme yapılamaz. Bu nedenle kaldırılan kararın, kaldırılma ilamındaki kısımları dışındaki yönlerinin kesinleştiğini veya usulü kazanılmış hak oluşturduğundan söz edilemez. Bir kararın belirtilen madde kapsamında kaldırılması ile hüküm ortadan kalkacağından yeniden yapılacak yargılama sonucunda yeni bir hüküm oluşturulması ve buna ilişkin gerekçenin yazılması zorunludur. Bu şekilde işlem yapılmayan sadece ilk hükme atıf yapılması ya da ilk hükümdeki kaldırma kararına konu edilmeyen kısımlara atıf yapılarak hüküm verilmesi mümkün değildir. Bu nedenle ortada denetlenebilecek ve istinaf incelemesine konu olabilecek nitelikte bir hüküm bulunmadığından yargılama yapılarak bu dosyada kalan menfi tespit ve denkleştirme tazminatı talepleri konusunda bir karar verilerek gerekçesinin yazılması için ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, esasa dair istinaf nedenleri incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan gerekçelerle:1-HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, 2-Yukarıdaki açıklamalar ışığında davanın yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davacı tarafından yatırılan istinaf peşin karar harcının, talep hâlinde, ilk derece mahkemesince iadesine,4-Davacı tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesince, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine dair; HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.13.07.2023
KANUN YOLU:HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca karar kesindir.