Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/1613 E. 2023/1120 K. 20.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1613
KARAR NO: 2023/1120
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 11/07/2019
NUMARASI: 2017/502 E. – 2019/790 K.
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki tazminat davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı, davacı tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkili … A.Ş.’nin imtiyaz sözleşmesi kapsamında abonelerine mobil elektronik haberleşme hizmeti sunduğunu, isim ve logosu ile birçok ürünün TPE nezdinde marka olarak tescilli olup, markası tanınmış marka statüsünde olduğunu, davalının 29/03/2016 tarihinde @… adlı kişisel Twitter hesabından yapmış olduğu, ‘…” paylaşımlarıyla şirketin kişilik haklarına ağır saldırıda bulunduğundan TMK 25 ve TBK 49 ve 58. maddeleri gereğince, müvekkilini tecavüz skandalı nedeniyle gündemde yer alan …’yla ilişkilendirerek ticari itibarını zedelediğini, rakiplerini öne çıkarmak amacıyla hareket ederek haksız rekabet eyleminde bulunduğundan TTK’nın 55 maddesi uyarınca 10.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, savunmasında özetle; müvekkilinin kullandığı sosyal medya hesabından yaptığı paylaşım ile … ve … isimli kurumların ruhsatsız şekilde işlettikleri yurttaki görevlinin … çocuğun cinsel istismarda bulunması olayının eleştirildiğini, yazının yurttaki sorumlunun eylemi nedeniyle Vakfın sponsoru olan davacıya tepkisinden ibaret olduğu, ülke göndemini sarsan, toplumda infial yaratan olayla ilgili tepkinin son derece ölçülü, eleştiri sınırları dahilinde olduğunu, tepkinin saldırgan nitelikte olmadığını, davacının …nın bir çok etkinliğine sponsor olarak katıldığını, davacının sponsorluklarının ilgili vakfın internet sitesinden de kamu oyuna duyurulduğunu ve bu ilişkinin olayın kamu oyuna yansımasından sonra da devam ettiğini, yapılan paylaşımın Anayasanın 23 ve 26.maddelerinde düzenlenen ifade ve düşünce özgürlüğü kapsamında olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 54.maddesinde; Rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamaların haksız ve hukuka aykırı olduğu belirtilmiştir. Aynı Kanunun 55. Maddesinde, dürüstlük kuralına aykırı davranışlar ve ticari uygulamaların başlıcaları sayılmıştır.TBK 58. maddesinde; Kişilik hakkının zedelenmesinden zarar görenin, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat adı altında bir miktar paranın ödenmesini isteyebileceği düzenlenmiştir. Bu kapsamda TTK 55 v, 56/1-e ve 58/3 madde hükümleri ve TBK 49 vd maddeleri hükümleri uyarıca haksız rekabet taşıdığı iddia edilen fiilin aynı zamanda hukuka aykırı olması gerekmektedir. Dava konusu paylaşımın yapıldığı dönem itibariyle gerçek olaylara dayandığı ve toplum algısının bu yönde olduğu, …nda gerçekleşen olayın Türkiye genelinde yayın yapan gazete ve televizyon kanallarında yer aldığı, toplumun ilgi ve tepkisini çeker nitelikte bulunduğu bilinmektedir.Davacının bu olayın gerçekleştiği Vakfa sponsor olduğu iddiası toplumun belli bir kesimi tarafından bilinmekle ya da toplum tarafından bu şekilde algılanmakla beraber söz konusu olay üzerine daha da dikkat çeker ve bilinir hale gelmiştir. Dava konusu paylaşımın söz konusu olayın etkisiyle ve tepkisel olarak paylaşıldığı değerlendirilmekle birlikte, paylaşımın içeriğinin incelenmesinde; söz konusu olay kullanılmak suretiyle davacı müşterilerini hatlarını iptal etmeye teşvik eder nitelikte olduğu, kişileri, davacı şirketin sunduğu hizmetin alınmaması yönünde teşvik ettiği, davacının sunduğu hizmeti kötüler nitelikte bulunduğu, karşı tarafa maddi olarak zarar verilmesi amacını taşıyan ve davacının ticari itibarını hedef alan ifadenin, haksız rekabet oluşturduğu, ifade özgürlüğü sınırları içerisinde değerlendirilemeyeceği kanaatine varılmıştır. Yukarıda sıralanan gerekçelerle; paylaşımın içeriği, eylemin oluş biçimi, tarafların konumu, olay tarihi ve yukarıda belirtilen hususlar ” gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile 1.000 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Davalı hakkında @… adlı Twitter hesabından atmış olduğu “…” şeklindeki paylaşımı nedeniyle dava açıldığını ve mahkemece davanın kısmen kabulü ile 1.000 TL manevi tazminatın tahsiline karar verildiğini, müvekkilinin … ve … isimli kuruluşların ruhsatsız keşide işlettikleri yurttaki görevlinin … çocuğa karşı cinsel istismarda bulunması nedeniyle paylaşımda bulunduğunu, olayın kamu oyuna yansımasından sonra davacının bu vakfla destekçi, sponsorluk ve benzeri ilişkilerini sürdürmesi nedeniyle kamu oyundan büyük tepkiler geldiğini, müvekkilinin de bu çerçevede paylaşımda bulunduğunu, davacı beyanın aksine olaydan sonrada sponsorluk ilişkisinin devam ettiğinin vakfın internet sitesinde yayınlandığını, Twitter hesabından yapılan paylaşımların Anayasanın 25. ve 26. maddelerinde düzenlenen ifade ve düşünce özgürlüğü kapsamında olduğu gibi, AİHS’nin 10. maddesinde düzenlenen ifade özgürlüğü içinde kaldığını, beyanlarda davacıyı suçlayıcı ifadeler bulunmadığını ve TBK’nın 58. maddesinde düzenlenen kişilik haklarına saldırı halinin bulunmadığı, davacının kişilik haklarının saldırıya uğradığını ve bu nedenle zarar gördüğünü kanıtlaması gerektiğini, ölçülü, eleştiri sınırları dahilinde ve saldırgan olmayan bir paylaşımın haksız rekabet olarak kabul edilerek tazminata karar verilmesinin hatalı olduğunu, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne, karar verilmesini istemiştir. Davacı vekili, istinaf başvurusuna karşı sunduğu beyan dilekçesinde özetle; davacı tarafından Twitter hesabından yapılan paylaşımın, müvekkilinin kişilik haklarına zarar verdiğini ve haksız rekabete yol açtığını, yapılan paylaşım ile müvekkiline karşı olan güvenin zedelendiğini, müvekkilinin tanınırlık ve itibarına ağır zarar verildiğini, paylaşımın müvekkilinin kişilik haklarını ağır şekilde ihlal ettiğini, müvekkilinin bir vakfı maddi yönden desteklemediğini ve doğrudan öğrencilere maddi destek verildiğini belirterek, istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, hukuki niteliği itibariyle, davalının paylaştığı sosyal medya içeriğinin davacının kişilik haklarına zarar verdiği, davalının eyleminin aynı zamanda haksız rekabet oluşturduğu, davacıyı rakipleri karşısında küçük düşürdüğü iddiasına dayalı olarak TTK’nın 56/1.e maddesi uyarınca açılmış bir manevi tazminat davasıdır. İlk derece mahkemesince, yukarıdaki gerekçeyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacı tarafından asliye hukuk mahkemesine açılan davada görevsizlik kararı verildiği, davacının istinaf başvurusunun Dairemizce reddedildiği ve davanın görevli mahkemece incelenerek karar verildiği anlaşılmıştır. Somut olayda, davalının sosyal medyadaki paylaşımının içeriği itibariyle, ifade özgürlüğü kapsamında bir açıklamadan ibaret olup olmadığının ve bu açıklamanın davacının kişilik haklarına saldırı niteliğinde olup olmadığının ortaya konulması gerekir. İfade özgürlüğü; haber ve bilgilere, başkalarının fikirlerine serbestçe ulaşabilme, düşünce, tavır ve kanaatlerinden dolayı kınanmama ve bunları tek başına veya başkalarıyla birlikte çeşitli yollarla serbestçe ifade edebilme, anlatabilme, savunabilme, başkalarına aktarabilme ve yayabilme imkânlarına sahip olma anlamlarına gelir. İfade özgürlüğü; aynı zamanda demokratik toplumun temelini oluşturan, toplumun ilerlemesi ve bireyin gelişmesi için gerekli temel unsurlardan olup bu özgürlük, sadece toplum tarafından kabul gören, zararsız veya ilgisiz kabul edilen bilgi ve fikirler için değil; incitici, şoke edici ya da endişelendirici bilgi ve düşünceler için de geçerlidir. İfade özgürlüğü; yokluğu hâlinde demokratik bir toplumdan söz edemeyeceğimiz çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin bir gereğidir (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM); Von Hannover/Almanya, B. No: 40660/08 ve 60641/08, 7/2/2012). Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi birçok kararında, Sözleşme’nin 10/1. fıkrasında güvence altına alınan ifade özgürlüğünün, demokratik toplumun ana temellerinden birini ve yine bu toplumun gelişmesi ve her bireyin kendini geliştirmesi için esaslı şartlarından birini oluşturduğunu hatırlatarak ifade özgürlüğünün, Sözleşme’nin 10/2. fıkrasının sınırları içinde, sadece lehte olan veya muhalif sayılmayan veya ilgilenmeye değmez görülen “haber” veya “fikirler” için değil, ama aynı zamanda muhalif olan, çarpıcı gelen veya rahatsız eden haberler veya fikirler için de uygulandığını, bunun, çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin gerekleri olduğunu, bunlar olmaksızın “demokratik toplum” olamayacağını belirtmiştir. Somut olayda, davalının twitter hesabından “…” şeklinde paylaşımda bulunduğu, davalı tarafından yapılan paylaşımda, o dönem kamuoyunda gündeme gelen dava dışı vakıf bünyesindeki bir yurtta öğretmen tarafından çocuklara cinsel saldırı niteliği taşıyan eylemlerde bulunulması ve davacı şirketin de bu vakfa sponsorluğunun bulunması nedeniyle tepkinin dile getirildiği, eylemin çocuklara karşı yapılmış olması nedeniyle toplum vicdanında infial duygusu yarattığı, toplumun tepkisini hem vakfa hem de vakfa sponsor olan davacı şirkete yönelttiği, bu paylaşımının eleştiri hakkı kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, eleştirinin sadece olumlu karşılanan veya zararsız veya tarafsız görülen bilgi ve fikirleri değil, demokratik toplumun gereklilikleri olan çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin parçası olan, rencide eden, şoke eden, rahatsız eden bilgi ve fikirleri de koruma altına aldığının AİHM’nin birçok kararında ifade edildiği, kaldı ki tüzel kişi tacir olan davacının manevi zararının oluştuğuna dair kanaat te oluluşmadığı, bu nedenle davalının sosyal medya hesabında yaptığı paylaşımın kişisel değer yargısı niteliğindeki ifade ve düşünce özgürlüğü kapsamında ağır eleştiri olarak kabulü gerektiği, bu nedenle davanın reddine karar verilmesi gerekirken kısmen kabul kararı verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu sonucuna varılmıştır.Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.2 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına ve neticede davanın reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca davalının istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılarak davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm verilmesine, bu doğrultuda; 1-Davanın reddine, 2-Alınması gerekli 179,90 TL harcın, peşin olarak yatırılan 170,78 TL harçtan mahsubu ile bakiye 9,12 TL harcın, davacıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına, 3-Davacı tarafça sarf edilen yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Davalı tarafından yargılama gideri yapılmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına, 5-Karar tarihinde yürürlükteki AAÜT esaslar uyarınca belirlenen 9.200 TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine, 6-Artan gider avanslarının, yatıran tarafa iadesine, 7-İstinaf aşamasındaki yargılama giderleri yönünden; a)Davalı tarafça yatırılan 121,30 TL istinaf başvuru harcının Hazineye irad kaydına; davalı tarafından yatırılan 44,40 TL peşin istinaf karar harcının, talep halinde davalıya iadesine, b)Davalı tarafça sarf edilen 121,30 TL başvuru harcı gideri, 36,20 TL posta gideri olmak üzere toplam 157,50 TL istinaf yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 8-Gerekçeli kararın, ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine, 9-Dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353.1.b.2. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20.06.2023 tarihinde, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.a. maddesi uyarınca, dava değerine göre karar kesindir.