Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1612
KARAR NO: 2023/1225
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 16.06.2020
NUMARASI: 2018/894 E. – 2020/286 K.
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki haksız rekabet – tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLAR İDDİA VE SAVUNMA ÖZETİ Davacı vekili, davasında özetle; müvekkili firmanın veteriner ilaç, yem katkı maddeleri üretimi ve gıda katkı maddeleri konularında 2003 yılında tescil edilen “…” markası adı altında yasal mevzuata uygun faaliyet gösteren sektörde saygın bir firma olduğunu, müvekkili firma ile davalı şirket arasında “… ilaçlarının” üretimine ilişkin fason üretim anlaşması bulunduğunu, davalı …’ın ise, davalı şirketin iki ortağından biri olup aynı zamanda genel müdürü olduğunu, 22.04.2013 tarihinde müvekkili firmanın önemli müşterilerinden dava dışı …AŞ’nin Adana Bölge Müdürü … tarafından davalı … (… imzalı) adıyla veteriner ilaçları ve yem katkısı üreticileri piyasası müşterilerine gönderilen “Mektup” müvekkiline mail ortamıyla ulaştırıldığını, söz konusu mektupta müvekkili ile birlikte 35 üretici firma ismi GMP standardında olmayan, veteriner ilaç adıyla kimyasal karışım ve zehir üreten firma olarak ifşa edildiğini, sadece kendi firması (…) dünya standartlarında GMP standardı ile veteriner ilaç üreten firma olarak tanıtıldığını, akabinde davalı şirkete 20.06.2013 tarihinde keşide edilen ihtarnamede davalıdan izahat istendiğini ancak bugüne kadar açıklama yapılmadığı gibi ihtarnameden sonra aralarındaki fason üretim anlaşmasını iptal ettiğini, kaldı ki davalının 2003 yılında GMP standardında veteriner ilacı ürettiği bilgisinin de gerçeği yansıtmadığını, davalıların eyleminin haksız rekabet teşkil ettiğini ileri sürerek “GMP standardında üretilmeyen ürünün ilaç değil kimyasal karışım olduğu, fayda değil zarar verdiği, günümüzde saha ölümlerin %25-30 olduğu, GMP standardında üretilmeyen ürünün ilaç değil zehir olduğu” vb içeren ifadelerinin haksız rekabet teşkil ettiğinin tespiti ile ortadan kaldırılarak ref’ine, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 20.000 TL maddi, 50.000 TL manevi tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar vekili, savunmasında özetle; müvekkili firmanın yetkilisi olan müvekkili …’ın şirketin tesisini ziyaret eden bir müşterisine hitaben şahsi bir mail gönderdiğini, ancak bu mailde bir kısım değişiklikler yapılarak müvekkilinin imzası, form no vs ilave edilmek suretiyle mailin mektup haline dönüştürüldüğünü, davacının ihtarnamesine cevap verme gereğinin duyulmadığını, sonrasında davacı ile olan fason anlaşmasının iptal edilmesinin ya da ihtara cevap verilmemesinin davacının iddialarını kabul olarak yorumlanamayacağını, müvekkilinin gönderdiği gerçek mailinde sadece bilimsel gerçekleri ifade ettiğini, kötüleme ya da aldatıcı ibareler içermediğini, müvekkilinin kendi ürünlerinin özelliklerinin vurgulandığını, bilgilendirme amaçlı bir mail olduğunu, haksız rekabet teşkil etmediğini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “… Davalılar tarafından sunulan cevap dilekçesi ile dava konusu e-postanın davalı … tarafından dava dışı müşterisine gönderildiğinin beyan edildiği, bu hali ile söz konusu e-postanın davalı şirket müdürü tarafından gönderildiği, anılan e-postanın yukarıda yapılan açıklamalar ışığında kötüleyici nitelikte olduğu, ancak yazışmanın sadece davalı şirket müdürü ile dava dışı müşterisi arasında gerçekleştiği, davacı ile e-postanın muhatabı dava dışı şirket arasında ticari ilişki bulunduğuna ilişkin herhangi bir delil bulunmadığı gibi bu yönde bir beyanın da olmadığı, sadece iki kişi arasında gerçekleşen ve niteliği gereği gizli olan bir yazışmanın rekabeti etkilemeye elverişli olmadığı, bu nedenle haksız rekabet teşkil etmediği, dava konusu edilen mektup açısından ise; her ne kadar bilirkişi raporu ile mektubun anılan e-posta içeriği değiştirilmeksizin oluşturulduğu ifade edilmiş ise de; dosyada mevcut e-posta ve mektup örneklerinin karşılaştırılmasında içeriklerinde bir takım farklılıklar bulunduğu, mektubun davacının dava dışı müşterisi aracılığı ile öğrenildiğinin beyan edildiği, mektubu basan, çoğaltan ya da yayan kişinin davalılar olup olmadığı hususunun kesin olarak tespit edilemediği, davacı yanın anılan mektubu basan, çoğaltan ya da yayan kişinin davalılar olduğunu kesin olarak ispat edemediği kanaatine varılmakla; davalı … San. Tic. Ltd. Şti. Yönünden davanın reddine karar verilmiştir. Dosya kapsamından tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda açıklandığı üzere Yasa ve Yargıtay İçtihatları gereğince ayrıntılı, detaylı inceleme yapılmış olup, yukarıda gerekçesi de yazılı olduğu üzere davanın bu gerekçe ile … ” gerekçesiyle, davalı … yönünden davanın pasif husumet yokluğu nedeni ile reddine, davalı … San. Tic. Ltd. Şti. yönünden kanıtlanamayan davanın reddine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davanın reddine karar verildiğini, dava konusu e-postanın piyasada yayıldığını, içeriği itibariyle olayın haksız rekabet olduğunun ceza yargılamasında ispatlandığını, öncelikle e-postanın 2 kişi arasında gerçekleşen gizli bir yazışma olduğu ifadelerinin tümüyle maddi gerçeğe aykırı olduğunu, e-postanın 2 kişi arasında gerçekleşen gizli bir yazışma olmadığını, dava konusu e-postanın davacıya müşterisi … Gıda’nın Adana Bölge Müdürü tarafından 22 Nisan 2013 tarihinde mail ekinde gönderildiğini, Veteriner Sağlık Ürünlüri Sanayicileri Derneğinin bu e-posta nedeniyle davalıları 17.05.2013 tarihinde Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığına Şikayet ettiğini, aksine e-postanın gizli yazışma olmadığının davalılar hakkında açılan İstanbul Anadolu 44. Asliye Ceza Mahkemesinin 2016/557 Esas sayılı dosya verilen raporda sanık … tarafından 03.04.2013 tarihli gönderilen e-mailde yer alan ifadelerin TTK’nın 55/1 maddesi anlamında kötüleme olduğu ve haksız rekabet teşkil ettiğini açıklığa kavuşturulduğunu, tespite rağmen verilen beraat kararının İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Ceza Dairesi tarafından onaylanmakla birlikte suça konu yazı içeriğine göre 55/1 maddesi kapsamında suç unsurlarının bulunduğu, olayın haksız rekabet olduğunun kabul edildiğini kararın maddi kanıtlara ve kesinleşen Bölge Adliye Mahkemesi kararına aykırı olduğunu, e-postanın yayılmadığına ilişkin ispat yükünün davacıya yükletilerek aykırı karar verildiğini, e-posta içeriklerinde farklılık olduğu gerekçesinin maddi gerçeğe aykırı olduğunu, mahkeme kararında dava konusu edilen mektup açısından her ne kadar bilirkişi raporu ile mektubun anılan e-posta içeriği değiştirilmeksizin oluşturulduğu ifade edilmiş ise de dosyadaki mevcut e-posta ve mektup örneklerinin karşılaştırılmasında içeriklerinde bir takım farklılık bulunduğunun ifade edilmekle birlikte somut olmanın ötesinde herhangi bir açıklık taşımayan bu ifadelerin maddi gerçeği uygun olmadığını, davalı …’ın gönderdiğini ikrar ettiği e-postanın … merhabalar diye başlayan giriş bölümü çıkarıldığında diğer 10 maddenin tamamının dava dilekçesinde sunulan maille aynı olduğu, bu mailde davacı şirket ismininde yer aldığı müvekkille birlikte 35 şirketin isminin ilaç değil zehir üretiyorlar diye kötülediği dikkate alındığında gerekçede yer alan bir takım farklılık bulunduğu ifadelerinin maddi olaya uymadığının ortada olduğunu, haksız rekabete yol açan fiili gerçekleştiren çalışana ve çalıştırana birlikte dava açılabileceğini aksine verilen kararın hukuka aykırı olduğunu, mahkemenin haksız rekabetten gelen sorumluluğu salt çalıştıran şirket sıfatıyla şirket üstünde bırakması diğer davalıyı olayı fiilen gerçekleştiren …’ın sorumlu olmadığını, ifade etmesinin kabul edilemeyeceğini, TTK 57/1.maddesinde çalışanlara karşı da dava açılabileceğini, zarar kanıtlanmış olmasına karşılık hatalı bilirkişi değerlendirmesi ile davanın reddine karar verilmesini maddi gerçeğe aykırı olduğunu, davalıların eylemleri sonrasına ilişkin ticari defterlerin incelenmediği ve elde ettiği menfaatin araştırılmadığını, davacının bir kısım talepleri hakkında karar verilmediğini ve haksız yargılama giderlerine hükmedildiğini belirterek kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, TTK’nın 55 vd maddeleri kapsamında haksız rekabetin yasaklanması, kaldırılması, haksız rekabet nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın davalı … yönünden pasif husumet yokluğu nedeni ile reddine, davalı … San. Tic. Ltd. Şti. yönünden ise kanıtlamayan davanın reddine, karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Taraflar arasında, … Üretim Anlaşmasının gerçekleştirilmiş olduğu, davalı şirket adına, davalı gerçek kişi şirket genel müdürü tarafından dava konusu mailin dava dışı gerçek kişiye gönderilmiş olduğu ,davacı tarafın iddia ettiği mektup nedeniyle taraflar arasında ve dava dışı şirket ile davalılar arasında birden fazla hukuki uyuşmazlığın mevcudiyeti konusunda herhangi bir uyuşmazlık yoktur. Uyuşmazlık, davacının iddia etmiş olduğu mektubun davalı tarafça e-posta yoluyla gönderilerek internet ortamına aktarılıp dağıtılarak haksız rekabete neden olup olmadığı, davacı iddiasının mevcut delillerle ispat edilip edilemediği, davalı gerçek kişiye husumet yöneltilip yöneltilemeyeceği, mahkeme kararının usul ve yasaya uygun bulunup bulunmadığına ilişkindir. Dosya kapsamından, taraflar arasında 29.07.2004 tarihinde Fason Üretim Anlaşması gerçekleştirilmiş olduğu, davacı şirket tarafından davalı şirkete Beyoğlu … Noterliğinde düzenlenen 20.06.2013 tarihli ihtarnameyi keşide ederek ihtarnamede, firmanın antetini taşıyan genel müdür … imzalı bila tarihli bir yazının çeşitli iletişim yolları (faks, mail vb) ile veteriner ilaç piyasasında üretim ve satış yapan firma müşterilerine gönderilerek son derece yanlış ve yönlendirici bilgilerle müvekkilinin içinde yer aldığı bir kısım üreticinin haksız yere karalandığı “zehir üretiliyor” denilerek ürünlere ve ilgili firmalara karşı olumsuz piyasa yaratılarak menfaat elde etmenin amaçlandığının öğrenildiği, söz konusu yazıdan müvekkili şirketinde üretim yaptığı firmaların bilgilendirmesi ile haberdar olduğu belirtilerek müvekkili firma ile 2004 yılında yapılmış olan Fason Üretim Anlaşmasının mevcut olduğu bu anlaşmanın bugüne kadar da sonlandırılmadığı, müvekkili firmanın bu alanda özen ve kalitesini kanıtlamış olduğu belirtilerek genel müdür … imzalı yazının firma tarafından yazılıp yazılmadığının ihtarın tebliğin itibaren açıklığa kavuşturulma, yazının firmaya ait olmaması durumunda ise en geç iki gün içinde dürüst tacir olmanın gereği olarak bu yalanların firma tarafından yazılmadığının kamuoyuna bir basın açıklaması ile duyurularak aynı zamanda veteriner ilaç piyasası ile müşterilerine olağan iletişim araçları ile bildirilmesi, bu konuda taraflarına bilgi verilmesinin talep edildiği, ihtarnameye konu yazının tarihsiz ve konu bölümünde teşekkür yazılarak merhabalar şeklinde başlayan ve devamında, şirkete yapılan ziyaret sırasında gösterilen misafirperverlik için teşekkür edilerek söz uçar yazı kalır mantığı ile görüşülen konuların çok basitçe ve kronolojik olarak sunmak istedik ifadeleri ile birlikte amaçlarının tüm dünyada olduğu gibi ilaç kriterlerine GMP standardını koymalarını sağlamak olduğu, veteriner ilaç sektörü ve GMP gerçeği başlığı altında11 madde şeklinde açıklamalarda bulunulduğu, 1.maddede veteriner ilaç sektöründe şuan 206 adet firmanın yer aldığı, (aktif olanların ekteki listededir.) İfadesine yer verildiği 2.maddede ise bakanlığın üretim yerleri ve üretim tekniklerini içeren GMP gibi bir kriter koymaması sebebiyle bu rakamın 2-3 yılda arttığı, 3.maddede bütün dünyada insan ilacı ve hayvan ilacı GMP standartlar dahilinde üretildiği, 4.maddede ,Türkiye’de veteriner ilaçta GMP kavramının geçen yıla kadar olmadığı, AB direktifleri bakanlığının mecbur tutması üzerine bakanlığın 24.12.2012 tarihli 28152 yasa gereği bir zorunluluk haline geldiği, 5.maddede, GMP standardında üretilmeyen ürünün ilaç olmayıp kimyasal bir karışım olduğu, hiçbir standardının olmadığı, fayda yerine zarar verdiğinin belirtildiği, 6.maddede ,kendilerinin 2003 yılından beri GMP standartlarında beşeri ilaç üreten Fason üretim yapan firmalarda bakanlık izniyle ilaçlarını ürettikleri, “sizlere vermiş olduğumuz dosyada mevcuttur. İnsan ilacı kalitesinde yeni GMP’li ilaç ürettiğimiz için diğer firmalardan doğal olarak fiyatımız yüksek kaldı. Bu fiyat farkı ilaç ile zehir arasındaki fark idi.” ifadelerine yer verildiği, 7.maddede şirketin GMP’li fabrikasına 2,5 sene önce başladığı ifadelerine yer verildiği, mektubun 10.maddesinde, sonuç olarak GMP standardında üretilmeyen ürünün ilaç olmadığı, zehir olduğu, antibiyotik direncini geliştirdiği, kalıntı bıraktığı, vahim sonuçlara sebebiyet verdiği gibi hususlara değinildiği, 11.maddede ise yanlış ön yargıyı temizlemek adına ekte gönderilen listedeki üreticilere ziyaret yapılmasının şiddetle tavsiye edildiği, böylelikle olayın ciddiyetinin ve vehametine tanık olunacağı, ekte veteriner ilaç firmalarının listesinin bulunacağı hepsinin İstanbul’da yakın yerlerde olduğu, sağlayıcı olarak hedeflerini sektörün büyümesi yönünde olduğu belirtilerek genel müdür … olarak imzanın yer aldığı, davalı …’ın dava dışı kişiye göndermiş olduğunu iddia ettiği, 03.04.2013 tarihli mailde ise konunun GMP bilgilendirme olarak belirtildikten sonra …, merhabalar şeklinde başladığı, mailde de davacıların iddia ettiği mektuptaki 11 maddeye yer verildiği, ancak mektubun 6.maddesinde ekli olan sizlere vermiş olduğumuz dosyada mevcuttur. İfadesinin mailde yer almadığı, diğer ifadelerin yer aldığı, davalı gerçek kişinin davalı şirketin münferiden yetkili müdürlerinden olduğu şirket ortağı olmadığı, dava dışı … AŞ tarafından davalılarla ilgili olarak aynı iddialara dayanan maddi ve manevi tazminat davası açıldığı, İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/509 Esas sayılı dosyasında 05.07.2019 tarihli karar ile, haksız rekabetin gerçekleştiğini, davacı tarafından ispatı gerektiği, davacı tarafın dayandığı vakıanın davacı bölge sorumlusunun Adana’daki bir firmayı ziyareti esnasında bu firmaya gelen bir faks yazısından hareketle davalı aleyhine davanın açıldığı, bu yazıdan yazıyı davalının gönderdiğinin çıkarılamayacağı, davalının bundan sorumlu tutulamayacağı, davacının iddia ettiği gibi birçok firmaya bu yazının davalı tarafından gönderildiğinin ispat edilemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği, kararın davacı tarafça istinaf edildiği, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. HD nin 2020/9034 Esas, 2022/1440 Karar ve 20/12/2022 tarihli kararla süre yönünden istinaf başvurusunun reddine karar verildiği, ayrıca İstanbul 19. Ceza Mahkemesinde başlayan ve yetkisizlikle İstanbul Anadolu 44. Asliye Ceza Mahkemesine gelen dosyada verilen beraat kararının istinaf edildiği, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Ceza Dairesinin 2018/3597 Esas, 2019/6 Karar sayılı dosyasında sanık …’ın internet ortamında gönderilen maillerden sorumlu tutulamayacağı, sanığın savunmasında bu mailleri göndermediğini bildirdiği nazara alınarak savunmanın aksine herhangi bir delille kanıtlanamadığı aksine bilirkişi raporlarına göre teknik olarak sanık tarafından gönderilmediğininde tespit edilmiş olduğu gerekçesiyle beraat hükmünün düzeltilerek onandığı, kararın kesin olarak verildiği dosya kapsamından anlaşılmıştır. Taraflar delillerini dosyaya ibraz etmiştir. İlgili bilgi ve belgeler mahkemece dosya içerisine celp edilmiştir. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğü tarafından dava dışı Veteriner Sağlık Ürünleri Sanayicileri Derneğine hitaben 07.11.2013 tarihli cevabı yazıda, adı geçen firmanın sektör paydaşlarına göndermiş olduğu e-posta içerisinde yer alan iddiaların değerlendirilmesi ve hukuki takip gerektirebilecek ifadeler ve ithamlar bakımından gerekli işlemlerin başlatılması için bakanlık hukuk müşavirliğine iletildiği, Bakanlık Hukuk Müşavirliğinin taraflarına gönderilen yazılarında, davalı şirketin söz konusu e-posta iletisinde ve eklerinde yer alan hususlarda yapılan inceleme neticesinde hukuki yönden bakanlık adına takibi gerektirecek bir hususa rastlanılmadığı herhangi bir işlem bulunmadığı bildirilmiştir. 23.07.2014 tarihli bilirkişi raporunda; 09.07,2014 tarihinde davalı tarafın Gebze organize sanayide bulunan iş yerinde tespit yapıldığı, davalı taraf olan …ın kullanmakta olduğu … marka notebook üzerinde yapılan incelemede dava konusu e-mailin davalı tarafından oluşturulduğu ve aşağıda da görüleceği şekilde To: … (..com.tr) e-mailinc mail attığı, bunun dışında başka bir yere mail atmadığının göründüğü, ne var ki bileşim sektöründe her şeyin her zaman göründüğü gibi olmayabileceği, yani dava konusu e-mailin outlook üzerinden çıkartılıp editörü üzerinde fark edilmesi çok zor olan bazı programlarla oynayıp değişiklik yapılabileceği, bu nedenden dolayı postanın ilk halinin budur denilemeyeceği, bir diğer yöntemin e-mail için kullanılan program … olduğu için üzerinde oynama yapılmasının çok kolay olduğu, Örneğin: mailin çıktısı alınıp üzerine imza atıp scanerden tarayıp “…” gibi programlar ile tekrar düzenlenip mail atabilineceği ve orjinal bu mailinde kimin bilgisayardan gönderilip gönderilmediğini tespit edilemeyeceği, mail üzerinde bu tür oynamalar yapılmış mı yapılmamış mı tespilt için dava konusu mailin yedekleri ve header bilgilerinin alındığını, bu aşamada e-posta trafiği takip cdilerek yada e-postanın sunucu logları üzerinden e-postanın ilk halindeki durumunun belirlenmesi için bir dedektil gibi iyi bir bilgisayar laboratuarında ekiple detaylı bir araştırma ile belki tespit edilebbileceği, bu iş için yaklaşık bir ay gibi bir zaman, laboratuar ve ek ücret tahsisatının yapılması gerektiği, yukarıda açıklanan nedenlerle mevcut durum itibarıyla dava konusu e-postanın ilk halindeki durumunun belirlenmesi, bunun … tarafından davacı müşterilerine yayılıp yayılmadığının, gönderilip gönderilmediğinin belirlenmesinin mümkün olmadığı, her iki tarafın ofislerinde ve Notebooklarında yapılan yüzeysel incelemede kesin olmamakla mailin …ın bilgisayarından yukarıda gözüken mail olarak gönderildiği, oysa iddia edilen diğer mail olan mailin gönderilmediği kanaati hasıl olduğu belirtilmiştir. 02.03.2015 tarihli bilirkişi heyet raporunda, … ve …’Iın dava dışı … San. Tic. Ltd. Şti.’nin ortağı ve münferiden imza ile şirketi temsile yetkili müdürleri olduğunun ihtilafsız olduğu; davalı …’ın gönderdiği iddia olunan yazının dava dışı “… San. Tic. Ltd. Şti.” antetli kağıdına yazılmış olduğu ve “Genel Müdür” sıfatıyla imzalanmış olduğu, …’ın -TTK m.57/1’deki düzenlemenin aksine- “işçi” ve …’ın da “çalıştıran” olarak nitelenemeyeceği; Limited şirket müdürlerinin şirket namına yapılan muameleler ile vazifeleri sırasında işlenen haksız fiillerden timited şirket tüzel kişiliği sorumlu olduğundan (TTK 632), …’a ve … San. Tic. Ltd. Şti. yetkililerine husumet yöneltilemeyeceği yönündeki davalı itirazının yerinde olduğu; dava konusu yazı/e-postanın davalı … tarafindan gönderilip gönderilmediğinin teknik inceleme gerektirdiği; Bilgisayar Mühendisi … tarafından hazırlanan 23.07.2014 tarihli raporda özetle “Dava konusu e-postanın ilk halindeki durumun belirlenmesi, bunun … tarafından davacı müşterilerine yayılıp yayılmadığının, gönderilip gönderilmediğinin belirlenmesinin mümkün olmadığı” değerlendirmesi yapılmış olduğundan, dosya kapsamında davacının bu yöndeki iddiasının ispat edilememiş olduğu; davalılara husumet yöneltilebileceği ve dava konusu yazı/e-postanın davalı … tarafından gönderildiği tespit edilecek olursa, TTK m.55/1/a/1 uyarınca kötülemek suretiyle haksız rekabet yapıldığı iddiasının yerinde olduğu; TTK m.55/1a/2 ve TTK m.55/1/a/5 uyarınca haksız rekabet yapıldığı iddialarının uzmanlık alanları dışında kalan teknik inceleme gerektirdiğinden bu iddianın yerinde olup olmadığı hususunda herhangi bir tespit yapılamadığı; TTK m.55/1/a/3 ve TTK m.55/1/a/8 uyarınca haksız rekabet yapıldığı iddiası ispat edilemediğinden, bu yöndeki iddianın yerinde olmadığı belirtilmiştir. Mahkemece, 2014/409 Esas sayılı dosyada yukarıda yer verildiği üzere 14.11.2017 tarihli kararla davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir. Karar, davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir. Dairemizin yukarıda belirtilen kararı ile hüküm kaldırılmıştır. Dairemiz kararı sonrasında mahkeme tarafından yeniden bilirkişi incelemesi gerçekleştirilmiştir. 27.01.2020 tarihli bilirkişi heyet raporunda, davacı tarafından incelemeye sunulan 2012-2013-2014-2015-2016 yılı ticari defterlerinin 6102 sayılı TTK’nın ilgili| hükümleri yönünden usulüne uygun tutulmuş olduğu, davalı tarafından incelemeye sunulan 2013 yılı ticari defterlerinin 6102 sayılı TTK’nın ilgili hükümleri yönünden usulüne uygun tutulmuş olduğu, dava konusu e-postanın ve ondan birebir alınarak basılan dokümanın mektubun içeriğinin gereksiz yere incitici açıklamalarla davacıyı kötülediği, ancak kötüleyici her açıklamanın haksız rekabet teşkil etmeyeceği, bunun için her şeyden önce o açıklamanın rekabeti etkilemeye elverişli olması gerektiği, her ne kadar önceki bilgisayar bilirkişi raporunda, teknik incelemeler sonucu mailin içeriğinin ilk oluşuturana ait verilere ulaşılaması eldeki imkanlarla tespit edilememiş olsa da, maildeki gönderen bilgisinin davalı … olarak görülmesi ve cevap dilekçesinde davalı …’ın beyanı nazara alınarak maili oluşturanın davalı …’ın olduğu, mailin yalnızca iki taraf arasında geçen tek yönlü bir yazışma olduğu, bahsi geçen e-postanın iki kişi arasındaki bir iletişimi içermesi sebebiyle rekabeti etkilemeye elverişli olmadığı, buna karşılık bu e-postanın basılıp çoğaltılması suretiyle elde edilen mektubun rekabeti etkilemeye elverişli olduğu, bu açıklamanın kötüleme teşkil ettiği, ancak bu mektubu basan, çoğaltan ve dağıtan kişinin davalı … olduğunun kesin olarak tespit edilmediği, kötüleme teşkil eden içeriğe sahip olan söz konusu mektubu oluşturan ve 3. kişilere dağıtan kişi olarak davalı …’ın ancak ismi geçen dava dışı gerçek ve tüzel kişilerin de dahil olduğu ihtimallerden biri olabileceği, mektupta alt kısımda davalı …’ın imzası olarak görülen imzahın incelenerek, bu eylemden davalının sorumlu olup olmadığının tespit edilebileceği, davacı yanın zarar talebini destekleyen dosyada somut bir bilgi belge bulunmadığından tarafımızdan hesaplama yapılamadığı belirtilmiştir. Bilirkişi raporu dosya kapsamına uygun yeterli ve gerekçelidir. Mahkemece bilirkişi raporu doğrultusunda yukarıda yer verilen gerekçeye istinaden davanın davalılardan gerçek kişi yönünden pasif husumet yokluğu nedeniyle, davalı şirket yönünden ise esastan reddine karar verilmiştir. Haksız rekabet kuralları, rekabet hakkının dürüstlük kuralları çerçevesinde kullanılmasını sağlamak ve rekabet hakkının kötüye kullanılmasını engellemek amacı ile sevk edilmiştir. Bu kurallar genel nitelikli ve her alanda uygulanabilecek hükümler içermekle birlikte rekabet hakkının, Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 2. maddesi gereğince dürüstlük kurallarına uygun şekilde kullanılmasını sağlamaya çalışmaktadır (Arkan, Sabih: Ticari İşletme Hukuku, Ankara 2018, s. 350.). Hem 6762 sayılı TTK’de hem de 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda (6102 sayılı TTK) haksız rekabet kuralları, ticari nitelik taşısın taşımasın tüm haksız rekabet hâllerini kapsayacak şekilde ve son derece ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. Olay ve dava tarihi itibariyle somut olaya uygulanması gereken 6102 sayılı TTK’nin 54. maddesinde haksız rekabete ilişkin amaç ve genel hükme yer verildikten sonra, aynı Kanun’un 6102 sayılı TTK’nin 55. maddesinde uygulamada sık karşılaşılan ve dürüstlük kurallarına aykırı olan bazı davranış ve fiil örnekleri sayılmıştır (Arkan, s. 350.). Bu anlamda, uyuşmazlığın kapsamı itibariyle 6102 sayılı TTK’nin 55/1-1 maddesinin incelenmesinde yarar bulunmaktadır. 6102 sayılı TTK’nin 55/(1)-a) maddesi gereğince; “Başkalarını veya onların emtiasını, iş mahsullerini, faaliyetlerini yahut ticari işlerini yanlış, yanıltıcı veya lüzumsuz yere incitici beyanlarla kötülemek” haksız rekabettir. Buradaki “kötüleme” kavramı, genel bir ifade ile bir kişinin ticari hayatı hakkında olumsuz intiba yaratılmasını ifade etmektedir. Görüldüğü üzere kötülemenin haksız rekabet olarak nitelendirilebilmesi için öncelikle bir beyanın (açıklamanın) olması; bu beyanın başkalarının şahsı, emtiası, iş mahsulleri, faaliyetleri yahut ticari işleri hakkında olması; nihayet bu beyanın yanlış, yanıltıcı veya lüzumsuz yere incitici olması gerekir. Yanlış beyan, içeriği gerçekle bağdaşmayan, belirli bir vakıa veya olay ya da durum hakkında içeriği objektif olarak yanlış olan açıklamalardır. Yanıltıcı beyan, mahiyeti, tarzı ve içeriği birlikte değerlendirildiğinde açıklamanın muhatabının hataya düşmesine sebep olabilecek, yanlış izlenim bırakabilecek açıklamalardır. Lüzumsuz yere incitici beyan ise içeriği doğru olmakla birlikte ölçüsüz bir şekilde ve amacını aşarak kişi, faaliyetleri, iş ürünleri vb. hakkında olumsuz intiba yaratan açıklamalardır (Suluk, Cahit/Karasu, Rauf/Nal, Temel: Fikri Mülkiyet Hukuku, Ankara, 2017, s. 428.). TTK 57.maddede çalıştıranın sorumluluğu düzenlenmiştir. 1.fıkrada, haksız rekabet fiilinin hizmetlerini veya işlerini gördükleri sırada çalışanlar veya işçiler tarafından işlenmesi halinde 56.maddenin 1.fıkrasının a,b ve c bentlerinde yazılı davaların çalışanlara karşı da açılabileceği belirtilmiştir. 26.08.2014 tarihli Türkiye Sicili Gazetesinin 8639 sayısında belirtildiği üzere davalılardan gerçek kişi …, davalı limited şirketin şirket ortağı olmayan şirket müdürüdür. TTK m.632.maddede, haksız fiil sorumluluğu başlığı ile şirketin yönetimi ve temsili ile yetkilendiren kişinin şirkete ilişkin görevlerini yerine getirmesi sırasında işlediği haksız fiilden şirketin sorumlu olduğu düzenlenmiştir. Emsal Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 05.06.2017 tarih ve 2016/5587 Esas- 2017/3365 Karar sayılı ilamında belirtildiği üzere; davalının limited şirket müdürü olduğu, davalı şirkette pay sahibi olmadığı, davalı şirketin yasa maddesinde belirtildiği üzere çalışanı veya işçisi olarak kabul edilemeyeceği, TTK’da limited şirket müdürlerinin sorumluluğunun düzenlenmiş olması somut olayda, şirket adına genel müdür sıfatıyla imzalandığı iddia edilen yazıdan dolayı davalı gerçek kişiye dava yöneltilmesi isabetli olmayacağından mahkemece davalı … yönünden pasif husumet yokluğu nedeniyle ret kararında bir isabetsizlik görülmemiştir. Davacının buna yönelik olarak istinaf nedenlerinin reddi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır. Diğer taraftan, haksız rekabet oluşturan eylemden dolayı sorumluluk için öncelikle o eylemin haksız rekabetle oluşturmasıyla beraber husumet yöneltilen kişinin haksız rekabeti gerçekleştiren kişi olduğunun sübuta ermesi gerekecektir. Somut olayda, dava konusu olduğu belirtilen mektup her ne kadar davalı gerçek kişi … tarafından mail olarak dava dışı kişiye gönderilmiş ise de söz konusu mektubun çoğaltılarak internet ortamına aktarıldığı ve dağıtıldığı hususu ispatlanamamıştır. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2010/1869 Esas, 2010/4170 Karar 13.04.2010 tarihli emsal ilamında da, dava konusu elektronik posta metninin davalılar tarafından oluşturulup internet ortamına aktarıldığı ve dağıtıldığı hususunun kanıtlanamadığı gerekçesiyle ilk derece mahkemesince davanın reddine dair verilen karar onanmıştır. Aynı olayla ilgili olarak dava dışı şirketlerle birlikte davacı şirketin müşteki ,davalı gerçek kişinin sanık olarak yer aldığı ayrıca davalı şirketinde sanıklar arasında gösterildiği İstanbul Anadolu 44. Asliye Ceza Mahkemesinin 2016/557 Esas, 2017/591 Karar ve 05.12.2017 tarihli kararında, sanık hakkında 6102 sayılı yasanın 55/1 (a-1) maddesinde belirtilen eylemde bulunduğu iddiasıyla aynı yasanın 62/1 maddesi gereğince haksız rekabet suçundan dolayı ayrı ayrı üç kez cezalandırılması istemi ile açılan davada, sanığın katılanların müşterilerine gönderdiği yazılarda kendi firmalarının GMP standartlarına uygun üretim yaptığını, diğer firmaların bu standartlara uygun üretim yapmadıklarını bu firmalarda üretilen ürünlerin ilaç değil zehir olduğunu bu ürünlerin kimyasal karışımdan ibaret ve fayda yerine zarar verecek nitelikte olduğu ifade edilerek atılı suç işlediğinin iddia olunduğu, suçun kanuni tanımında da anlaşılacağı üzere yüklenen suçun kasten işlenebilen bir suç olduğu hukuk mahkemeleri açısından söz konusu olan objektif sorumluluk halinin ceza hukuku bakımından geçerli olmadığı, bu kapsamda yapılan değerlendirmede söylenen sözlerin söyleyiş şekli ve amacı dikkate alındığında yüklenen suçun oluşmadığı gerekçesiyle beraat kararı verildiği kararın katılanlar vekili tarafından istinaf edildiği, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinin 16. Ceza Dairesinin 2018/3597 Esas, 2019/6 Karar ve 10.01.2019 tarihli kararı ile sanığın iddia olunduğu olayda suça konu yazı içeriğine göre 55/1.maddesi kapsamında suç unsurlarının bulunduğu görüldüğünden mahkemenin gerekçesi yerinde değil ise de suça konu internet ortamında gönderilen maillerin sanık tarafından gönderildiğinin savunmanın aksine herhangi bir delille kanıtlanmayıp aksine bilirkişi raporuna göre sanık tarafından gönderilmediği hususunda tespiti karşısında belirtilen gerekçe ile sanığın beratına dair verilen kararın sonuç itibariyle yerinde görüldüğü belirtilerek sanık …’ın atılı suçu işlediği sabit olmadığı gerekçesiyle beraatına dair hükmün düzeltilerek esastan reddine dair kesin olarak karar verilmiş olduğu anlaşılmaktadır. TBK’nın 74. maddesinde ceza hukuku ile ilişkisinde başlığı altında, hâkimin zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleri ile bağlı olmadığı gibi ceza hâkimi tarafından verilen beraat kararı ile bağlı olmadığı, aynı şekilde ceza hâkiminin kusurunun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararının da hukuk hakimini bağlayamayacağı belirtilmiştir. Bu düzenleme kapsamında, ceza mahkemesince belirlenen maddi vakanın sübutuna ilişkin tespitin hukuk mahkemesi hâkimi yönünden bağlayıcı nitelikte olduğunun kabulü gerekecektir. Somut olayda, davalı gerçek kişinin internet ortamında gönderdiği iddia edilen maili çoğaltarak gönderdiğinin ispat edilemediği, ceza yargılaması sonucunda sübuta ermiştir. Gerek öğretide ve gerekse de emsal Yargıtay kararlarında, ceza hâkiminin tespit ettiği maddi olaylar, fiilin hukuka aykırılığı konusu hukuk hakimini tamamen bağlayıcı niteliktedir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2017/11-92 Esas 2018/1362 Karar sayılı emsal ilamında da bu hususta açıklayıcı gerekçeler ortaya konulmuştur. Bu sebeple haksız rekabet oluşturduğu belirtilen maillerin davalı tarafça internet ortamında yayıldığı ispat edilememiş olduğundan davanın reddi kararında bir isabetsizlik görülmemiştir. Davacı tarafça her ne kadar bu olaydan dolayı zarara uğradıkları ve zararın mahkemece tespit ettirilmediği konusu istinaf dilekçesinde dile getirilmiş ise de haksız rekabet oluşturacak eylemi gerçekleştirenlerin davalı olduğu ispat edilmediğinden ve herhangi bir zarar meydana gelmiş olsa dahi davalıların sorumluluğundan söz edilemeyeceğinden , davacının zararının olup olmadığına dair inceleme yapılmasında hukuki yarar mevcut olmayacağından davacının bu iddiası da yerinde görülmemiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye gelir kaydına, bakiye 215,45 TL istinaf karar harcının davacıdan tahsiline,3-Davacı tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın, Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine dair; HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 13.07.2023 tarihinde, oy birliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süreler içinde temyiz yolu açıktır.