Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/1605 E. 2023/1223 K. 13.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1605
KARAR NO: 2023/1223
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 06.02.2020
NUMARASI: 2018/1034 E. – 2020/126 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;müvekkili şirketin davalı şirkete … marka ürünler satıldığını, davalının ilgili satışlar nedeniyle ortaya çıkan fatura bedellerinin bakiye borcunu ödemediğini, davaya konu 10/10/2017 tarihli, 40.759,20-USD bedelli faturaya ilişkin kısmi ödemeler yapılsa da 5.327,50-USD bakiye borcun tüm ihtarlara rağmen ödenmemiş olduğunu ve bunları teyit eden müvekkili şirketin defter ve kayıtlarının incelenmesi sonucu davacı şirketin alacağın haklı olduğunun kanıtlanacağını, davalı/borçlunun takibe yaptığı itirazın yerinde olmadığını iddia ederek, itirazın iptali ile takibin devamına , % 20′ den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalıya yasaya uygun olarak tebligat yapılmış olmasına karşın, davayı takip etmediği gibi yazılı bildirimde de bulunmadığından, H.M.K nun 128. maddesi hükmü gereğince davayı inkar ettiği varsayılmıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “… taraflar arasında ticari satış ilişkisi bulunduğu, gerek davacı defterlerinde yer alan kayıtlardan gerekse davalının vergi dairesine verdiği alım beyanlarından anlaşılmaktadır. Davalı tarafından davaya cevap verilmemiş, icra takibinde ise ayrıntılandırılmaksızın tüm borca ve ferilerine itiraz edilmiştir. Davacının 2017 yılına ait ticari defterlerinde, davalıya tanzim edilmiş satış ve kur farkı faturalarının toplam değeri TL cinsinden 888.712,94-TL dir. Davalı tarafından davacıya 2017 yılı içerisinde toplam 868.618,14-TL ödeme yapıldığı davacı defterlerinde kayıtlıdır. Davalının incelenen 2017 yılına ait BA formundan, davacı şirketten KDV hariç 837.291,00-TL alım yaptığına dair beyanda bulunduğu anlaşılmıştır. Anılan tutara %18 oranında KDV dahil edildiğinde davalının vergi dairesine 2017 yılında toplam 987.990.42-TL tutarlı alım bildiriminde bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu tutar davacının defterlerine kaydettiği tüm satış faturalarının KDV dahil değerinden fazladır. Buna göre davacı, dava konusu takibe dayanak 10/10/2017 tarihli 40.759,20-USD bedelli fatura da dahil olmak üzere tüm diğer tüm faturalara konu ürünleri davalı yana teslim ettiğini ispat etmiş durumdadır. Nitekim davacının davalıya tanzim ettiği son fatura; takip ve dava konusu da olan 10/10/2017 tarihli 40.759,20-USD bedelli fatura olup, bu fatura tarihinden sonra davalının ödemeleri bulunduğu gibi, son fatura tutarının büyük bir kısmının da karşılandığı anlaşılmaktadır. Davacı tarafından dosyaya sunulan, takip konusu olan ve olmayan ihracat kayıtlı faturalar incelendiğinde taraflar arasındaki ilişkinin USD cinsinden yürütüldüğü görülmektedir. Yukarıdaki saptamalar çerçevesinde, davacının dava ve takibe konu fatura muhtevası ürünleri davalıya teslim ettiği ispat olunduğuna göre, bu faturadan bakiye 5.372,50-USD alacağın ödendiğini ispat yükü davalı yana geçmiştir. Davaya cevap vermeyen, ödemeye ilişkin yazılı delil sunmayan, yemin deliline de dayanamayan davalının ödeme olgusunu ispat edemediği, davacının takip tarihi itibariyle davalıdan 5.372,50-USD alacaklı olduğu anlaşılmış, takipten önce temerrüde düşürülmeyen davalıdan işlemiş faiz talep edilemeyeceğinden, davanın asıl alacak yönünden kısmen kabulüne dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. Davacının faturaya dayalı alacağı likit nitelikte olduğundan davalı aleyhine inkar tazminatına hükmedilmiştir… ” gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne, davalının İstanbul … İcra Müdürlüğü’ Nün … esas sayılı takibine yaptığı itirazın 5.372,50-usd asıl alacak yönünden iptaline, takibin 5.372,50-USD asıl alacağa takip tarihinden itibaren, 3095 sayılı kanunun 4/a bendi uyarınca devlet bankalarınca USD cinsinden 1 yıllık vadeli mevduat hesabına uygulanan en yüksek faiz oranı işletilmek suretiyle devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; müvekkili şirkete tahkikatın bittiği ve sözlü yargılama yapılarak hüküm kurulacağına ilişkin ihtarat yapılmadan karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, müvekkili şirkete son söz hakkı verilmeden ve savunma hakkı kısıtlanarak verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, karara dayanak yapılan bilirkişi raporunda tespit edildiği üzere davacıya ait ticari defterlerin delil niteliği taşımadığını, mahkemenin davacı şirketten yapılan alımlara ilişkin BA formunda beyan edilen tutara yasal mevzuata ve dosyadaki belgelere aykırı olarak %18 oranında KDV yansıtılarak bulunan tutar karşılığı mal alımı bildiriminde bulunulduğunun tespiti ve bu tespitten yola çıkılarak davacının iddiasını ispat ettiği kabulünün hukuka aykırı olduğunu, müvekkili şirketin ithalat ve ihracat işiyle iştigal ettiğini, ihraç etmek için aldığı ürünlerin KDV’den muaf tutulduğunu, vergi dairesinden gönderilen formda müvekkili şirketin alım yaptığının görüldüğünü, söz konusu alınan ürünlerin ihraç kaydıyla alındığını ve davacı şirket tarafından alınan mallara ilişkin düzenlenen faturalarda 3065 sayılı kanunun 11.maddesinin C fıkrası gereğince KDV hesaplandığı fakat tahsil edilmediği ibaresine yer verilmekle söz konusu alımların KDV dışı olduğunun açık bulunduğunu, mahkemece hatalı ve varsayıma dayalı olarak faturalara konu ürünlerin müvekkili şirkete teslim edildiğine dair tespitin yerinde olmadığını, davacı şirketin ticari defterlerinde sehven yapıldığı iddia edilen kaydın müvekkili şirket aleyhine düzeltilmesinin kabul edilmeyeceğini, alacağın USD cinsinden olduğu tespitininde haksız ve hukuka aykırı olduğunu, faturalar üzerine ürünlere ilişkin fiyatların hem USD cinsinden hem de TL cinsinden belirtildiğini, davacı tarafça kur farkından kaynaklı alacağa ilişkin fatura düzenlenerek müvekkili şirkete göndermemesi karşısında bakiye alacağın USD olarak tespitinin kabul edilemeyeceğinin davacının müvekkili ile imzalamış olduğu tek satıcılık sözleşmesine aykırı davrandığını ve müvekkili şirket tarafından Hendek 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2018/135 Esas sayılı dosyası üzerinde tazminat talepli dava açıldığını iddia ederek, kararın kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, ticari satıma ilişkin bakiye faturalı alacağın tahsili amacıyla başlatılan ilamsız icra takibine karşı itirazın iptali istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, davalı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Taraflar arasında, ticari ilişkinin varlığı konusunda herhangi bir uyuşmazlık mevcut değildir. Uyuşmazlık, yargılamanın yazılı yargılama usulüne uyularak sonlandırılmamış olmasının usul ve yasaya uygun bulunup bulunmadığı, bilirkişi raporuna göre verilen hükmün yerinde olup olmadığına ilişkindir. Dosya kapsamından, davacı şirket tarafından davacı şirket adına ticari satıma dair fatura ve sevk irsaliyeleri düzenlendiği, faturalarda ürünlerin birim fiyatlarının TL üzerinden gösterildiği, tutarlarının ise TL ve USD olarak ayrı ayrı gösterilmiş olduğu, sevk irsaliyelerinde teslim alan kısımda imzanın mevcut olduğu, davacı şirket tarafından 10.10.2017 tarihinde davalı şirket adına toplam 40.759,20 USD tutarlı 150.914,99 TL karşılığı olan fatura için 5.372,50 USD bakiye fatura bedeli ve işlemiş faiz olmak üzere toplam 5.861,18 USD alacağın tahsili amacıyla davalı hakkında İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında 25.04.2018 tarihinde ilamsız icra takibi başlattığı, davalı borçlu şirket tarafından takibe ve ferilerine itiraz edildiği, davacının ise İİK 67.madde gereğince bir yıllık hak düşürücü süre içeresinde iş davayı açmış olduğu anlaşılmıştır. Mahkemece, ilgili vergi dairelerine müzekkereler yazılarak BA/BS formları dosyaya celp edilmiş ve taraf ticari defter ve kayıtları üzerinde inceleme yapılmasına karar verilmiştir. 11.06.2019 tarihli bilirkişi raporunda; davacı şirketin davalı şirketten olan 2017 yılı bakiye alacağının 2018 yılı yasal defteri açılış hareketlerinde dava dışı üçüncü bir cari ünvana kaydedildiği bu nedenle sahibi lehine delil niteliği taşımadığının tespit edildiği, davacı şirket yasal defterlerinin incelenmesi neticesinde, davacı şirket ile davalı şirket arasındaki borç/alacak kayıtlarına ait cari hesap dökümünde. davacı şirketin; davalı şirketle olan ticari ilişkisinden dolayı, 2016 yılından devir dahil, 2017 dönem sonu itibari ile 20.094,80-TL (20.094,80/3,7719—5.327,50-USD) asıl alacağının olduğu, dava dosyasına ibraz edilen dövizli cari hesap ekstresinin incelenmesinden de davalı şirketin 5.327,50-USD borcunun gözüktüğünün tespit edildiği, ancak 2018 yıl başı itibari ile davacı tarafın açılış fişinin incelenmesinden mevcut bakiye tutarı olan 20.094,80-TL nin davalı tarafa ait … İth. İhr. Ltd.Şti. kesap kodu yerine dava dışı 120.02.075 … A.Ş hesabına yazılmış olduğunun tespit edildiği, bu muhasebe kaydının gerekçesi sorulduğunda sehven yapıldığının ifade edildiği, bunun üzerine 120.02.075 … A.Ş’nin 31.12.2017 tarihi itibari ile davacı şirkete herhangi bir borcunun olmadığının tespit edildiğinden bu muhasebe kaydının sehven yapılabileceği kanaati oluştuğu, bu borç ile ilgili olarak 2018 yılında davalı tarafın bakiye borcu karşılığında herhangi bir ödeme kaydına rastlanmadığı, netice itibari ile davalı şirketin 5.327,50-USD borcunnun devam ettiği, davacı şirketin davalı şirkete gerçekleştirdiği … marka ürünlerin satışı nedeniyle düzenlemiş olduğu dava ve takip konusu olan 10.10.2017 tarihli … numaralı 40.759,20-USD bedelli faturanın incelemesinden İhraç kaydıyla düzenlendiği ve faturanın üstünde “3065 sayılı KDV Kanununun (11/1-c) maddesi hükümlerine göre, ihraç edilmek şartıyla teslim edildiğinden, KDV tahsil edilmemiştir.” ifadesinin yer aldığının görüldüğü, ayrıca bu fatura ile alınan vişneli içeceğinin … numaralı … ihraç edildiğinin görüldüğü, yevmiye maddesinde yer alan faturanın, davacı tarafça bağlı bulunduğu Yüreğir Vergi Dairesi Müdürlüğü’ne Form BS bildirimlerinde beyan edildiğinin tespit edildiği, mahkemece davalının bağlı bulunduğu vergi dairesine müzekkere yazılarak 2017 yılı hesap döneminde, Form BA bildirimininin istendiği, davalı … LTD. ŞTİ. ‘nin bağlı bulunduğu Şişli Vergi Dairesinin 06.05.2019 tarih E.370985 sayılı yazıları ekinde göndermiş olduğu Form BA bildiriminin incelenmesinden, 2017 yılını toplam olarak gösterdiği ve davalı şirketin davacı şirketten 6 adet fatura ile 837.291,00-TL’lik KDV hariç fatura aldığının tespit edildiği, takip ve dava konusu edilen … numaralı faturanın davalı şirkete 10.10.2017 tarihinde döviz cinsinden düzenlenmiş olduğu, davacı tarafın düzenlenen bu faturayı USD kur üzerinden hesaplayarak TL bedeli ile muhasebe kayıtlarına aldıkları, dava dosyası, takip dosyası ve davacı şirket defter kayıtlarına göre; davacının davalıdan 2017 yılı sonu itibari ile 5.327,00-USD asıl alacağının olduğu, ancak 2018 açılışı fişinde bu bakiyenin sehven dava dışı 120.02.075 … A.Ş’nin hesabına kaydedilmiş olduğu, bu kapsamda yapılan incelemeler neticesinde anılan dava dışı 120.02.075 … A.Ş’nin 31.12.2017 tarihi itibari davacı şirkete herhangi bir devir borcunun gözükmediği tespit edilmiş olmakla, bu muhasebe kaydının sehven yapılmış olabileceği, bu bağlamda davacı şirketin 20.094,80-TL (20.094,80/3,7719-5.327,50-USD) asıl alacağının olduğu belirtilmiştir. Talimat yoluyla alınan bilirkişi raporu, dosya kapsamına uygun yeterli ve gerekçelidir. Bilirkişi raporu taraflara tebliğ edilmiştir. Davalı tarafça, rapora karşı herhangi bir beyanda bulunulmamıştır.Davalı şirkete ait ticari defter ve kayıtların incelenmesi amacıyla 22.10.2019 tarihinde meşruatlı davetiye tebliğ edilmiş ancak davalı taraf defter ve belgelerini ibraz etmemiştir. Mahkeme tarafından bilirkişi raporuna göre davanın kısmen kabulüne dair hüküm tesis edilmiştir. Mahkemece düzenlenen 05.11.2018 tarihli tensip tutanağının 2 nolu bendinde, davanın niteliğine göre, HMK 316-322.maddeleri arasında düzenlenen basit yargılama usulünün uygulanmasına karar verilmiştir. Bu husus ön inceleme duruşma tutanağında da ayrıca ifade edilmiştir.Yukarıda belirtildiği üzere tensip tutanağı ile birlikte davada basit yargılama usulünün uygulanacağı mahkemece belirlenmiştir. HMK’nın 316 vd. maddelerinde basit yargılamaya ilişkin düzenlemeler bulunmaktadır. HMK’nın 318. maddesinde, tarafların tüm delillerini dilekçe ile birlikte verecekleri düzenlenmiştir. Ön inceleme ve tahkikatın usulü ise aynı Kanun’un 320. maddesinde belirlenmiştir. Yargılamada, tarafların ileri sürdüğü vakıaların denetlenmesi gerekmektedir. Belirtilen düzenlemelerde, hukuki dinlenilme ve savunma hakkının kullanılması için dava dilekçesinin davalıya tebliği zorunlu tutulmuştur. Diğer yandan, HMK’nın 320/1. maddesi uyarınca, mahkeme, mümkün olan hallerde tarafları duruşmaya davet etmeden dosya üzerinden karar verir. İlk derece mahkemesince yasal düzenleme kapsamında usulüne uygun şekilde tebligatlar yapılarak deliller değerlendirilmiştir. HMK 321.maddesinde hüküm düzenlenmiştir. Söz konusu maddenin ilk fıkrasında, taraflara beyanda bulunabilmeleri için ayrıca süre verilmeyeceği ifade edilmiştir. Düzenleme emredici niteliktedir. Her ne kadar yasanın 322.maddesinde bu kanun ve diğer kanunlarda basit yargılama usulü hakkında hüküm bulunmayan hallerde yazılı yargılama usulüne ilişkin hükümlerin uygulanacağı belirtilmiş ise de HMK 321.maddede açıkça hüküm düzenlenmiş olduğundan ayrıca yazılı yargılama usulüne ilişkin hükümlerin uygulanması tartışılmayacaktır. Bu sebeple davalı vekilinin buna yönelik aksine iddia ve istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir. HMK’nın 190. maddesinde, ispat yükünün, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa ait olduğu, TMK’nın 6. maddesinde ise taraflardan her birinin hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlü olduğu belirtilmiştir. Fatura ise tek başına alacağın varlığına delil olmaz. Bu nedenle fatura konusu alacağını ispat külfeti davacıya aittir. Somut olayda, davacı şirkete ait ticari defter ve ekli belgeler ile özellikle taraf şirketlerin bağlı olduğu vergi dairesine ibraz edilen BA/BS formlarının mevcudiyeti ve içeriği gereğince bilirkişi raporunda da ayrıntılı şekilde yer verildiği üzere davacı tarafça takip konusu fatura alacağının ispat edilmiş olduğunun kabulü isabetli görülmüştür. Davalı vekilinin aksine iddiaları ve özellikle yargılama aşamasında bütün vakıaları inkar etmiş sayılacak şekilde cevap vermemiş olması da dikkate alındığında istinaf nedenlerinin yerinde olmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353 1.b.1 maddesi gereğince reddi gerektiğinden aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davalı tarafından yatırılan istinaf başvuru ve peşin karar harçlarının Hazineye gelir kaydına, bakiye 1.551,62 TL istinaf karar harcının davalıdan tahsiline,3-Davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, 5-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 13.07.2023
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.a maddesi uyarınca, dava konusunun değerine göre karar kesindir.