Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/1589 E. 2023/1227 K. 13.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1589
KARAR NO: 2023/1227
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 05.03.2020
NUMARASI: 2016/506 E. – 2020/252 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali ( Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalının müvekkili şirket bünyesinde 21/03/2007 tarihinden 09/11/2015 tarihine kadar çalıştığını ve 05/11/2015 tarihinde işe hiç gitmediğini, telefon ile yapılan aramalara da cevap vermediğini, bu hususta şahitlerle birlikte tutanak tutulduğunu, sonrasında müvekkiline yapılan noter ihtarı ile davalının iş akdini tek taraflı olarak feshettiğinin öğrenildiğini, davalının iş akdini feshetmeden önce müvekkili ile aynı sektörde hizmet veren başka bir firmada işe başladığını, ayrıca başka bir şirket çalışanının da yeni şirkete transferini sağladığını ve müvekkilinin müşterilerini bu şirkete yönlendirdiğini, müvekkilini zarara uğrattığını, davalının müvekkili şirket nezdindeki son görevinin yurtdışı operasyon uzmanlığı olduğunu, bu nedenle müvekkiline ait bir çok gizli bilgiye eriştiğini, davalının TBK’nın 444. maddesine aykırı davrandığını ve müvekkilinin zararlarından sorumlu olduğunu, bu nedenle zararın tazmini için İstanbul … İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyasında davalı aleyhine icra takibi başlatıldığını, davalı tarafça takibe itiraz edildiğini ve takibin durduğunu, yapılan itirazın hukuka aykırı olduğunu iddia ederek, takibe yapılan itirazın iptaline, davalının %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili savunmasında özetle; yetkili mahkemenin Bakırköy Asliye Ticaret Mahkemesi olduğunu, davacı tarafça müvekkiline fazla çalışma ücretleri ve işçilik alacaklarının ödenmediğini, bu yönde davacıya ihtarname gönderildiğini, bu taleplere ilişkin ayrıca işçi alacağı davası açıldığını, rekabet yasağına ilişkin sözleşmenin kanunda belirtilen şartları taşımadığını ve bu nedenle geçerli olmadığını, müvekkilinin davacının zararına yönelik bir fiilinin olmadığını, başlatılan icra takibinin kötü niyetli olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “… Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 2016/23044 Esas, 2019/20800 Karar sayılı ilamı; “İşçinin emeğinin karşılığı olan ücret işçi için en önemli hak, işveren için en temel borçtur…Ücreti ödenmeyen işçinin alacağı konusunda takibe geçmesi ya da ücreti ödeninceye kadar iş görme edimini yerine getirmekten kaçınması, iş ilişkisinin devamında bazı sorunlara yol açabilir. Bu bakımdan, işverenle bir çekişme içine girmek istemeyen işçinin, haklı nedene dayanarak iş sözleşmesini feshetme hakkı da bulunmaktadır. Ücretin hiç ya da bir kısmının ödenmemiş olması bu konuda önemsizdir. Ücretin ödenmediğinden söz edebilmek için işçinin yasa ya da sözleşme ile belirlenen ücret ödenme döneminin gelmiş olması ve işçinin bu ücrete hak kazanması gerekir. 4857 sayılı İş Kanununun 24 üncü maddesinin (II) numaralı bendinin (e) alt bendinde sözü edilen ücret, geniş anlamda ücret olarak değerlendirilmelidir. İkramiye, prim, yakacak yardımı, giyecek yardımı, fazla mesai, hafta tatili, genel tatil gibi alacakların ödenmemesi durumunda da işçinin haklı fesih imkânı bulunmaktadır…Somut olayda, davacının 16.03.2015 tarihli istifa dilekçesinde; ‘02.09.2015 tarihinden itibaren çalışmakta olduğum işyerinden 31.03.2015 tarihi itibari ile kendi isteğim ile istifa ederek ayrılıyorum’ yazılı olup özel bir istifa nedeni açıklanmamış, istifa gerekçesi belirtilmemiştir. Dava dilekçesinde ise fazla çalışmaların karşılığının ödenmediği için ayrıldığını belirtmiştir. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda, davacının tanık olarak verdiği beyan esas alınarak ayda 3 gün günde 2 saat olmak üzere toplam ayda 6 saat üzerinden hesaplanan fazla çalışma ücret alacağından müfettiş raporu üzerine 2014 yılı Mayıs ayı ek ödeme adı altında yapılan ödemenin fazla çalışma olarak kabülü ile mahsup edilmesi sonucu geriye yönelik fazla çalışmaların ödendiği ve davacının fazla çalışma ücret alacağının bulunmadığından reddine karar verimiş ise de isabetli olmamıştır. Davacının tanık olarak dinlendiği 12.09.2008 tarihine kadarki beyanları kendisini bağlar. Yargılama sırasında dinlenen insan kaynakları müdürü olarak görev yapan davacı tanığı fazlaçalışmaların idari kısım için ödenmediğini, 2014 yılında denetleme yapıldığını denetim sonucunda her gün 1 saat 15 dakika fazla çalışma yapıldığı ve ödenmediğinin tespit edildiğini talimatlara uyarak banka kanalı ile ödeme yaptıklarını beyan etmiştir. O halde 29.08.2014 denetim tarihine kadar günde 1 saat 15 dakika fazla çalışmaya göre hesaplama yapılmalı, 2014 yılı mayıs bordrosu ile yapılan ödeme mahsup edilerek fazla çalışma ücret alacağı ile sonucuna göre de kıdem tazminatının değerlendirilmesi gerekirken mahkemece yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.” şeklinde olup yine benzer gerekçelerle Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 2015/27995 Esas 2019/48 Karar sayılı ilamında da “…Davacı işçi, fazla mesai ücretinin ödenmemesi ve fazla mesai yönünden eksik sigorta primi ödenmesine bağlı olarak 4857 sayılı İş Kanunu’nun 24/II-(e) maddesine göre haklı nedenle iş akdini feshettiğinden…” denilerek, 4857 sayılı İş Kanununun 24 üncü maddesinin (II) numaralı bendinin (e) alt bendinde sözü edilen ücretin ikramiye, prim, yakacak yardımı, giyecek yardımı, fazla mesai, hafta tatili, genel tatil gibi alacakların tamamını kapsayacak şekilde değerlendirilmesi gerektiğine ve bu ücret alacaklarının ödenmemesi halinde işçinin haklı nedenle iş akdini feshedebilceğine işaret edilmiştir. Davalının ise iş akdini Bakırköy … Noterliği’nin 05/11/2015 tarih ve .. y.evmiye numaralı ihtarnamesi emeklilik için yaş dışındaki diğer şartları taşıdığından dolayı ayrıca bayram ve genel tatil ücretlerinin ödenmemesi gerekçesiyle feshettiği ve işçilik alacaklarının tahsili istemiyle Bakırköy 29. İş Mahkemesine açmış olduğu dava neticesinde, davalının iş akdini haklı nedenle feshettiği gerekçesi ile net bayram ve genel tatil çalışma ücret alacağı olarak 3.150,06 TL ve net kıdem tazminatı alacağı olarak 32.735,67 TL’nin tahsiline karar verildiği, davalı tarafından iş akdinin haklı nedenle feshedilmiş olması sebebiyle TBK 447.maddesinde yer alan ‘Sözleşme, haklı bir sebep olmaksızın iş veren tarafından veya iş verene yüklenebilen bir neden ile işçi tarafından fesih edilirse, rekabet yasağı sona erer.’ hükmü uyarınca rekabet yasağının sona erdiği kanaatine varıldığı… “gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davanın reddine karar verildiğini, davalı tarafın SGK’dan aldığı yazıya istinaden iş akdini 05.11.2015 tarihinde feshettiğini, 01.12.2015 tarihinde ise müvekkili şirketin rakibi olan … Lojistik AŞ firmasından işe başladığını, rekabet yasağına aykırı eylemi gerçekleştirdiğini, davalının 21.03.2007-09.11.2015 tarihleri arasında müvekkili firmada çalıştığını, 05.11.2015 tarih ve sonrasında işe gelmediğini, telefonlara cevap vermediğini, davalının SGK’dan yaş dışında emeklilik şartlarını yerine getirdiği iddiası ile 03.04.2015 tarihli olarak yazıyı aldığını, bu yazıya istinaden iş akdini fesih ettiğine ilişkin ihtarname gönderdiğini, davalının bir yandan rakip firmaya gittiğini, diğer yandan ise müvekkili çalışanı demir yolu operasyon sorumlusunu rakip firmaya geçisini sağladığını, rekabet yasağı, ticari sır saklama taahüdüne aykırı davrandığını, TBK 447.maddesinin mahkeme tarafından hatalı değerlendirmeye alındığını, 8,5 yıllık bir çalışanın sözde bayram alacağının ödenmediği iddiası ile kendisine haklı neden yaratmasının rekabet yasağını sona erdirmediğini, her iki iradenin birbirinden farklı olduğunu, emekli olma iradesi ile mi yoksa bayram alacağının ödenmemesi nedenine dayalı irade ile mi ayrılmak istediği kısımda çelişki bulunduğunu, bu nedenle TBK 447.maddesine istinaden rekabet yasağının mahkemenin kararının aksine sona ermediğini, kararın hatalı olduğunu, davalının bayram ve genel tatil alacağının olmadığını, iş mahkemesinde açılan davada salt davalının bildirdiği tanık anlatımlarına istinaden alacağının hesaplandığını, bu hususun rekabet yasağını sona erdiren bir durum olmadığını iddia ederek, kararın kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, TBK’nın 444 vd. maddeleri gereğince rekabet yasağına aykırılık nedeniyle ceza koşulu alacağının tahsili amacıyla başlatılan ilamsız icra takibine karşı itirazın iptali istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Taraflar arasında, davalının davacı şirket çalışanı iken istifa ederek işten ayrıldığı, 21.03.2007 tarihli rekabet yasağı ve ticari sır saklama taahhüdü düzenlenmiş olduğu, davalı tarafça iş mahkemesinde işçilik alacağına dair dava açıldığı konularında herhangi bir uyuşmazlık mevcut değildir. Uyuşmazlık, davalı işçinin istifa sonrasında dava dışı şirkette işe başlamış olması nedeniyle rekabet yasağının ihlal şartlarının ve taraflar arasındaki sözleşme kapsamında takip konusu cezayı şart alacağının sübuta erip ermediği, kararın usul ve yasaya uygun olup olmadığına ilişkindir. Dosya kapsamından, davalının davacı şirkette 20.03.2007 tarihinde işe başladığı, yurt dışı operasyonu uzmanı kadrosunda çalıştığı, davacı şirket ile davalı arasında 21.03.2007 tarihinde rekabet yasağı, ticari sır saklama taahhüdü imzalandığı, sözleşmenin 3.maddesinde, şirket ile arasındaki hizmet ilişkisinin sona erdiği tarihten itibaren 1 yıl süre ile şirketin faaliyet gösterdiği illerde faaliyet alanında ve iş kolunda bu illerin civarındaki şirket ve acentelerin bulunduğu yerlerde iş kurmayacağını, bu yerlerde işverenle aynı alanda faaliyet gösteren şirketler ile ortaklık ve/veya hizmet ilişkisinde bulunmayacağı belirtilen süre boyunca aynı alanda faaliyet gösteren hiçbir kişi veya şirkette her ne surette olursa olsun çalışmayacağını beyan ve kabul ettiği, 7.maddesinde taahhütlerden herhangi birine aykırı hareketi halinde şirketin uğrayacağı tüm maddi ve manevi zararı karşılayacağı, ayrıca en son brüt ücretinin 24 katı cezai şartı kayıtsız ve şartsız olarak ödeyeceğini, bu cezai şart miktarının fahiş olmadığını kabul ve beyan ettiğinin belirtildiği, davalının 03.04.2015 tarihli olarak SGK kurumu başkanlığının Bağcılar Sosyal Güvenlik Merkezinden almış olduğu yazı ile sigortalı hizmet süresinin 15 yıldan prim ödeme gün sayısının 3600 günden fazla olduğunun anlaşıldığı, adı geçenin isteği ve 1475 sayılı iş kanunun 14.maddesinin 1.fıkrasının 5 numaralı bendi gereğince bilgi verildiğinin belirtildiği, davalının söz konusu yazıya istinaden davacı şirkete 05.11.2015 tarihli fesih bildirimi ve ihtarname başlıklı yazıyı Bakırköy … Noterliği vasıtasıyla keşide ettiği, ihtarnamenin davacı şirkete 09.11.2015 tarihinde tebliğ edildiği, ihtarnamede iş akdinin fesih bildirimi ile kıdem tazminatı, ulusal bayram ve genel tatil ücreti ile yıllık ücretli izin alacaklarının ödenmesinin talep edildiği, içerisinde şirkette 21.03.2007 tarihinden itibaren yurt dışı operasyon uzmanı olarak kesintisiz çalıştığını, tüm ulusal bayram ve genel tatillerde çalışmış olmasına rağmen bayram ve genel tatil ücretlerinin ödenmediğini, 14 günlük yıllık ücretli iznini kullanamadığını, SGK başkanlığının yazısı uyarınca yaş şartı dışında sigortalılık süresini ve prim ödeme gün sayısını tamamladığını, yaş şartının gerçekleşmesinin gerektiğini, yasa gereğince kıdem tazminatı almaya hak kazanmış olduğunu belirterek iş akdini haklı ve bildirimsiz olarak feshettiğini ifade ettiği Bakırköy 29. İş Mahkemesinin 2015/589 Esas sayılı dosyasında ise davacı şirket hakkında işçilik alacaklarına dair dava açtığı, söz konusu dava dosyası ile davacı şirketin davalıya karşı ihbar tazminatı için başlatılan icra takibine karşı haksız itiraz edildiği iddiası üzerine açılan itirazın iptali davasının birleştirildiği, söz konusu mahkemenin 07.06.2017 tarihli kararı ile asıl davanın kısmen kabulüne, birleşen davanın reddine karar verildiği, kararın istinaf aşamasında İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 41. Hukuk Dairesinin 2019/369 Esas, 2020/501 Karar ve 28.02.2020 tarihli kararı ile istinaf başvurusunun esastan kesin olarak reddedildiği, gerekçede ,somut uyuşmazlıkta davacının iş akdini haklı nedenle feshettiğinin kabul edilmesi nedeniyle iş verenin ihbar tazminatını talep edemeyeceğinden davalı birleşen dosya davacısının istinafının yerinde görülmediği, davacının hizmet akdinin sona ermesinden sonra gerçekleşen rekabet yasağına aykırı davrandığı iddiasına dayalı açılan davanın 6098 sayılı TBK’nın 444 ve 447.maddeleri kapsamında değerlendirilmesi gerektiği bu nedenle sonucunun bekletici mesele yapılması talebine ilişkin istinafın yerinde olmadığına yer verildiği, davacı şirket tarafından davalı hakkında İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında 15.04.2016 tarihinde 114.634,80 TL asıl alacak ve 32,98 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 114.667,78 TL alacağın tahsili amacıyla ilamsız icra takibi başlattığı, takibe dayanak borcun sebebi olmak üzere taraflar arasında imzalanan rekabet yasağı ve ticari sır saklama taahhüdünün 7.maddesi gereğince cezayı şart bedeli olduğunun belirtildiği, davalı tarafın itirazı üzerine davacının iş bu itirazın iptali davasını açmış olduğu anlaşılmıştır. Mahkemece, davalı tarafın imza itirazı nedeniyle öncelikle imza incelenmesine dair bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. 07.02.2018 tarihli adli tıp ve belge inceleme ile sahtecilik uzmanlarından oluşan bilirkişi heyet raporunda, 21.03.2007 tarihli antetli kağıda düzenlenen rekabet yasağı ve ticari sır saklama taahhüdü altında atılı imzanın …’in eli ürün olduğu belirtilmiştir. 23.12.2019 tarihli bilirkişi raporunda, davalının iş sözleşmesinde yer alan rekabet yasağı kaydının geçerli olduğu, davalı işçinin görev tanımı itibariyle davacı işverenin müşteri çevresiyle iş sırları hakkında bilgi sahibi olduğu ve bu bilgilerin kullanılması durumunda işverenin önemli ölçüde zarar göreceği; dolayısıyla rekabet yasağı kaydının işçiyi bağladığı, rekabet yasağı kaydının yasağın kapsamı bakımından yer, süre ve konu sınırlamaları içerdiği; ancak coğrafi sınırlamanın çok geniş olduğu, mahkemece İstanbul ili olarak coğrafi sınırlamanın yapılabileceği, bu sınırlama yapıldıktan sonra her üç sınırlama birlikte değerlendirildiğinde rekabet yasağının işçinin ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı bir tarzda sınırlamadığı ve anayasal çalışma özgürlüğüne ölçüsüz bir müdahale oluşturmadığı, davalı işçinin emeklilik için yaş dışındaki diğer koşulları sağladığını belirterek istifasını haklı nedene dayandırdığı ve işçilik alacağı talepli olarak İş Mahkemesinde açmış olduğu davanın halen derdest bulunduğu, işçinin haklı nedenle sözleşmeyi feshettiğini İş Mahkemesinde görülen davada ispatlaması halinde rekabet yasağı kalkacağından, yürürlüğe girmeyeceğinden, İş Mahkemesindeki davanın kesinleşmesinin iş bu dava bakımından bekletici sorun yapılarak hüküm kurulması gerektiği, İşçinin rekabet yasağı süresinin dolmasından sonra rakip bir işletmenin İstanbul’daki işyerinde eski işine benzer bir pozisyonda çalışmaya başladığı, dolayısıyla rekabetten kaçınma borcuna aykırı davranma olarak değerlendirilebileceği belirtilmiştir. Mahkemece yukarıda yer verilen gerekçelere istinaden TBK 447.maddesi gereğince davanın reddine karar verilmiştir. Rekabet yasağı 6098 sayılı TBK’nın Genel Hizmet Sözleşmesi hükümleri içinde 444 ilâ 447. maddelerinde düzenlenmiştir. TBK’nın 444. maddesi uyarınca, fiil ehliyetine sahip olan işçi, işverene karşı, sözleşmenin sona ermesinden sonra herhangi bir biçimde onunla rekabet etmekten, özellikle kendi hesabına rakip bir işletme açmaktan, başka bir rakip işletmede çalışmaktan veya bunların dışında, rakip işletmeyle başka türden bir menfaat ilişkisine girişmekten kaçınmayı yazılı olarak üstlenebilir. TBK’nın 447/2. maddesindeki düzenleme ise, iş akdinin işçi tarafından haklı nedenle feshi veya işveren tarafından haksız şekilde feshi halinde rekabet yasağının sona ereceği açıktır. Somut olayda, İş mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, davacının iş akdini haklı nedenle feshettiği kabul edilmiştir. İş akdinin işçi tarafından haklı ve geçerli nedenle feshedilmiş olduğu subuta erdiğinden , rekabet yasağının sona erdiği kabul edilerek talebin bu nedenle reddine dair verilen kararda isabetsizlik görülmemiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye gelir kaydına, bakiye 215,45 TL istinaf karar harcının davacıdan tahsiline,3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,5-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.13.07.2023
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.a maddesi uyarınca, dava konusunun değerine göre karar kesindir.