Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/1586 E. 2023/144 K. 03.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1586
KARAR NO: 2023/144
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 08.07.2020
NUMARASI: 2015/681 E. – 2020/344 K.
DAVANIN KONUSU: Ortaklıktan Çıkma Ve Çıkma Payı Alacağının Tahsili
Taraflar arasındaki şirket ortaklığından çıkma ve çıkma payının tahsili davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı, davalı tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; davacının davalı şirketi 1998’de farklı bir ad ile kendisinin kurduğunu, şu anda % 13,75 oranında pay sahibi olduğunu, davacının, merhum babası …nın isteği ile şirketteki paylarını aile arasında paylaştırıp ilk adını da değiştirdiğini ve şirket müdürlüğünü de bıraktığını, 2003 yılında yeni müdürlerin de babası ile babasının ikinci eşi olan … olduğunu, babasının 2013 yılında vefatından sonra şirketin ortaklarının kendisi, üvey annesi ve üç üvey kardeşi olarak kaldığını, üvey annesi …nın şirket müdürü olduğunu, çoğunluğa sahip üvey annesi ve üvey kardeşlerinin kendi istekleri ve menfaatleri doğrultusunda kararlar aldıklarını, davacının şirketten ticari beklentisini gerçekleştiremediğini, ortaklık haklarının ihlal edildiğini, keyfiliğin arttığını, kötü yönetim nedeniyle güven ilişkisinin kalmadığını, şirket müdürlüğünün hiç bir tecrübesi olmayan … tarafından yerine getirildiğini, 09.03.2013 tarihli genel kurul kararında kar payı dağıtılması karar verilmesine rağmen davacıya ödeme yapılmadığını, müdürlerin değiştirilmesine dair şirket anasözleşmesinde yer alan madde 14’ün her hangi bir muteber gerekçe olmaksızın ve gösterilmeksizin aniden kaldırıldığını, bilanço hakkındaki anasözleşmesinde yer alan madde 14, her hangi bir muteber gerekçe olmaksızın ve gösterilmeksizin aniden değiştirildiğini, 2015’de şirket ortaklarına huzur hakkı dağıtılmasına karar alındığı halde bugüne kadar davacıya her hangi bir ödeme yapılmadığını, muris …’nın vefatından sonraki genel kurul kararlarına dikkat edildiğinde en küçük kardeş …’ya da aynı muamelenin reva görüldüğünü, şirket işleyişinden fiilen uzaklaştırıldığını, toplantı tutanaklarında imzasının yer almadığını, davalı şirketin (davacı dışındaki ortakların) tutumu, davacının ortaklığa devam etmesini kendisi için çekilmez hale getirdiğini, kâr payı dağıtılması kararları ile fiilen kasada olması gereken fakat aslında bulunmayan yüklü miktarda nakdin muhasebe hesaplarında görünür kılınması için ortaklara ödenmiş gibi gösterildiğini, esasen tek bir lira kâr payı ödemesi yapılmadığını, şirket kasasındaki nakdin şirketi yönetenlerce haksız surette istimal edildiğini, defalarca kâr payı gibi mali hakların ortaklara dağıtılması yönünde kararlar alınmış ancak hiçbiri fiilen uygulanmadığını, babasının vefatından sonra davacı, diğer ortaklar ile bir araya gelip şirketin tasfiyesi yönünde karar alınmasına çalıştığını, sözlü görüşmelerde bu husus itiraza uğramadığı halde bugüne kadar bu yönde hiçbir adım atılmadığını, davacının muhtemel tasfiye öncesinde bilançoyu ve defterleri incelemek istemişse de bu talebi türlü oyalamalarla geçiştirildiğini, bu husustaki yazılı talebine ise ancak davacı bu hususta yasal haklarını kullanacağını beyan etmesi ile 5 gün sonra e-posta ile cevap verildiğini, şirket müdürü, ömrünce sadece ev hanımı olan, hiçbir profesyonel çalışması bulunmayan … iken yine kendisinin ve kendisinden olma çocuklarının hisse oranına dayalı oy çoğunluğu (gücü) ile ve yine şirketin iştigal konusu hakkında bilgi, eğitim ve tecrübeye sahip olmayan …nın seçildiğini, murisin vefatına kadar müdürler 2 kişi olarak seçilirken bundan sonra ve en geniş yetkiler ile donatılmak sureti ile münferiden yetkili tek müdür seçildiğini, davacının deniz taşımacılığı piyasasında çeşitli kademelerde fiilen ve profesyonel çalışması olmasına rağmen şirket yönetiminde kendisine yer verilmediğini, görüşlerinin gündeme dahi alınmadığını, tüm bu nedenlerle şirket ortaklığının devamının davacı için çekilmez hale geldiğini, TTK’nın 638.maddesindeki haklı sebeplerin bulunduğunu ileri sürerek, davalı şirketin kuruluşundan bu yana elde ettiği gelirlerinden davacıya ödenmeyen kâr paylarının hesaplanarak ticari faizi ile birlikte davacıya ödenmesine, davalı şirketin kötü yönetilmesi ve davacı ile diğer ortaklar arasındaki güven ilişkisinin davacı açısından ortaklığa devam edilmesini imkânsız kılacak denli zedelenmiş olması gözetilerek davacının haklı sebeplerle ve ayrılma akçesi mukabilinde davalı şirketten çıkmasına müsaade edilmesine, davalı şirketin karar tarihine en yakın tarih itibariyle net malvarlığının ve buna göre davacının hissesinin haiz olduğu değerin saptanmasına ve faizi ile birlikte davacıya ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, savunmasında özetle; davacının merhum babasının 1993’ten beri yolcu taşıması yaptığını, davalı şirketin, sahip olduğu “…” adlı yolcu gemisi ile “yolcu taşımacılığı” işini yaptığı, halen … Kooperatifine bağlı olarak İzmir’de şehir hatlarında yolcu taşımacılığı faaliyetine devam ettiğini, davacının babasının 2000 yılında hisseleri devralıp aktif olarak çalışmaya başladığını, davacının bir çalışması olmadığını, zira ilk kurulduğunda şirketin faaliyeti olmadığını, davacının merhum babasının ileride yolcu gemisi sahibi olacak davalı şirketin hisselerini eşi ve çocukları arasında dağıtma istediğini, davacının kendi isteği ile istifa ettiğini, … vefat edince …nın müdür seçildiğini, kendisinin yeterliliğe tecrübeye sahip olduğunu, anasözleşmenin maddelerinin yeni TTK’ya uyum için değiştirildiğini, 2013’de kar payı dağıtım kararı alındığını ancak geminin bakımı için çok masraf gerektiğinden 2015’de kar payı dağıtılmaması kararı alındığını, davacıya düzenli huzur hakkının ödendiğini, 15.06.2015’de şirket defterlerini incelemesine karar verilmesine rağmen davacının gelip inceleme yapmadığını, haklı sebeplerin bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “… Dava; davacının davalı şirket ortalıklığından ayrılmasına izin verilmesi, ayrılma akçesi ödenmesi ve davacıya ödenmeyen kar payı alacağının tahsili istemin ilişkindir. Davacı vekilince istemin gerekçesi olarak özetle, ortaklıktan kaynaklı hakların davacıya kullandırılmadığı kar payının ödenmediği, davalı şirketin kötü yönetildiği ortaklar arasında güven bağının kalmadığı yönündeki iddialar açıklanmıştır.Mahkememizce davalı şirketin sicil kaydı alınmış ve tetkik edilmiş, tarafların aynı yöndeki beyanları ile de şirketin bir aile şirketi olduğu anlaşılmıştır.TTK ‘nda ortaklıktan çıkma ve şirketin feshi yönünden hangi hallerin haklı sebep sayılacağı özellikle belirtilmemiş, mahkemenin taktirine bırakılmıştır. Ancak bu hususta yerleşmiş Yargıtay uygulamaları da gözetildiğinde şahıs unsurunun daha ön planda olduğu limited şirketler yönünden ortaklar arasında meydana gelen anlaşmazlıklar şirketin amacını gerçekleştiremeyecek olduğunun anlaşılması , şirketin gayrifaal olduğunun tespit edilmesi haklı sebep olarak değerlendirilebilecektir.Haklı sebebin meydana gelmesinde, çıkacak olan ortağın kusurunun bulunup bulunmadığının çıkma hakkının kullanılması yönünden bir önemi bulunmamaktadır.Netice itibariyle ortaklık ilişkisinin devamının taraftan beklenemeyecek olması haklı sebebin varlığı yönünden yeterli sayılacaktır.Davacı vekilince, özellikle Merhum babasının ikinci evliliğini … ile yaptığı ve her ikisinin birlikte müdür olduğu, babasının vefatı ile davacının üvey annesi ve üvey kardeşleri ile ortaklığını sürdürdüğü süreç içerisinde ortaklar arasında güven bağının zedelendiği iddiaları yönünden davalı şirketin de bir aile şirketi olduğu gözetilerek güven ilişkisinin zedelendiğinin kabulü gerekeceği, ortak murisin vefatı sonrası aile ilişkisinin sarsılmasının olağan bir durum olup bu süreçte davacı ortaktan ortaklığı sürdürmesinin beklenemeyeceği değerlendirilmiş TTK 638/2 maddesi kapsamında haklı sebebin bulunduğu kanaatine varılmıştır.Bu çerçevede davacının çıkma payı alacağı yönünden bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilmiş davalı şirket kayıtları ve davalı şirket malvarlığı değerlenmesine yönelik inceleme yapılmış, 13/05/2020 tarihli heyet bilirkişi raporu ile önceki raporlar ve taraf itirazları değerlendirilmiş olmakla yapılan tespitlere mahkememizce de iştirak olunarak ve davacının talebi ile bağlı kalınarak 5.000 TL harçlandırılmış dava değeri üzerinden davanın kabulüne dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir. …” gerekçesiyle, davanın kabulü ile TTK’nın 638/2. maddesi gereğince davacının davalı şirket ortalığından çıkmasına, 5.000,00 TL çıkma payı alacağının davalı şirketten tahsili ile davacıya verilmesine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; diğer ortaklara menfaat sağlayacak hiçbir özel karar alınmadığını, bilakis kendisi lehine kararlar alındığını, zira davacının talebi üzerine kendisine her ay 2.000 TL hakkı huzur yanında diğer ortaklardan ayrı ve fazla olarak ayrıca 2.000 TL para ödenmeye başlandığını, eşinin şirkette sigortalı yapıldığını, kendisine diğer ortaklardan ayrı olarak, her ay net aylık 5.000 TL ödeme ve müdür yapılma isteğinin reddedildiğini, bunun üzerine davacının bu davayı açtığını, haklı sebeplerin varlığını ileri sürmüş ise de bunları ispat edemediğini, davacının sadece ticari beklentilerinin gerçekleşmemesinin ortaklıktan çıkmanın haklı sebebi olamayacağını, davacının, Bodrum’da yaşamakta olduğunu, şirketin ise ticari faaliyetini ağırlıklı olarak İstanbul’da olduğunu, şirkete olumlu hiçbir katkısı bulunmayan davacının ortaklığının kağıt üstünde olmasının kaçınılmaz olduğunu, davacının soyut olarak şirketin kötü yönetildiğini söylemekte ise de bu konuda somut bir olgudan bahsetmediğini, ortaklar arası güvenin zedelendiğine dair somut bir açıklamada bulunmadığını, bir olay göstermediğini, şirketin sahibi olduğu tekne ile şehir içinde, … kooperatifine bağlı olarak hatlı tarifeli yolcu taşımacılığı işi yapıldığını, şirketin tüm kayıtları, gelir gideri resmi ve belgelere dayandığını, davacının talebi üzerine, 2012 yılında ortaklara ayrı ayrı, her ay düzenli olarak hakkı huzur ödenmesi sistemine geçildiğini, 2013 yılında şirketin sahibi olduğu teknede ciddi sayılabilecek yenilemeler yapılması dolayısıyla kar payı dağıtılamadığını, teknenin yenilenmesi, eksikliklerin giderilmesi, Kooperatifin istediği ekipmanların sağlanması, şirketin Kooperatiften alacağı üyelik payını etkilediğinden, 15 yıldır ciddi hiç bir yenileme yapılamayan teknenin onarımına öncelik verildiğini, ayrıca şirket defter ve belgeleri üzerinde inceleme yapan bilirkişilerce şirkette dağıtılmayan bir kar payı bulunmadığını tespit ettiğini, şirketin ana sözleşmesinin 7, 11, 12, 13 ve 14 üncü maddelerinin yeni Kanuna uyum için değiştirildiğini, davacı hesabına her ay düzenli hakkı huzur ödemesi yapıldığını, davacının, şirketin çok yüklü miktarda vergi cezasına maruz kaldığı iddia etmiş ise de Vergi İdaresi tarafından davacının şirket müdürü olduğu 2002 yılında, “muhteviyatı itibarıyla sahte belge kullanıldığından” bir kısım faturaların kayıtlardan çıkarılmasının istendiğini, davacının şirket müdürü olduğu 2003 yılında, “muhteviyatı itibarıyla sahte belge kullanıldığından” söz ile Vergi İdaresi tarafından 2003/1-12 dönem kurumlar vergisi ile 2003/9-12 dönem katma değer vergisi yönünden cezalı tarhiyat yapıldığını, açılan iptal davaları sonucu cezalı tarhiyatların kaldırıldığını, meydana gelen bu olaylardan bizzat davacının sorumlu olduğunu, ortaklardan … müdür olarak seçildiğini, yeterliliğinin bulunduğunu, davacının bilgi alma hakkının sınırlandığını iddia ettiğini, ancak ne davacı ne de yetkilendirdiği kişinin belirtilen gün ve saatte (veya daha sonraki günlerde) muhasebe bürosuna gelmediğini, gelmediğine dair tanzim edilen tutanağın sunulduğunu, mahkemenin kararına gerekçe yaptığı “üvey kardeşlik” olgusu ortaklıktan çıkmanın haklı sebebi olmadığını, gerekçenin eksik, soyut ve hatalı olduğunu, davalı şirketin tek malvarlığı olan yolcu teknesi (ve sahibi olduğu hat) kıymeti, bu işleri bilme imkanı olmayan, 1 Gemi Başmühendisi ve 1 Makine Mühendisi tarafından kanuna aykırı yöntemle fahiş olarak tespit edildiğini, bilirkişilerin geminin plaka değerini, rayiç değerini, piyasa şartlarında alım satım değerini bilebilecek uzmanlığa sahip olmayan kişiler olduğunu, İstanbul’da bu tür yolcu teknelerinin kıymetini bilebilecek …, …, …, … gibi hatlı-tarifeli yolcu taşıması işi yapan kooperatif üyeleri tekne sahipleri bulunduğunu, mahkemenin, bu gibi yerlerden seçilecek bilirkişilerden oluşturulacak heyet aracılığıyla teknenin rayiç değerini tespit etmesi gerektiğini, mahkemece, şirketin ve davacı dışındaki diğer ortakların menfaatlerini göz ardı etmiş olup, şirketin veya diğer ortakların fahiş belirlenen ortaklıktan çıkma payını ödeyecek parası bulunmadığından, çıkma kararının ortaklığın sona ermesine sebep olacağını, zaten gelirlerde ve karlılıkta bir azalma yaşandığını, ayrılmanın gerçekleşmesi şirketin dağılmasına sebep olacak nitelikte olduğunu, ortaklıktan çıkma davalarında, çıkma kararı ile sadece çıkma payının tespiti yapılması gerekirken, mahkemece taleple bağlı kalınarak 5.000 TL çıkma payının davalı şirketten tahsiline karar verilmesinin de doğru olmadığını, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine, karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, TTK’nın 638/2. maddesi uyarınca, şirket ortaklığından çıkma ve çıkma payının tahsili istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, davalı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. TTK’nın 638/2.maddesi uyarınca, her ortağın, haklı sebeplerin varlığında şirketten çıkmasına karar verilmesi için dava açabileceği ve mahkemeden ortaklıktan çıkmasına karar verilmesini isteme hakkının bulunduğu belirtilmiş, ancak haklı sebeplerin ne olduğu konusunda herhangi bir tanım yapılmamıştır. Haklı sebep ve haklı sebepten ne anlaşılacağı konusunda TTK’da kollektif şirketlere ilişkin 245.madde yer almaktadır. Bu maddeye göre haklı sebep, şirketin kuruluşuna yol açan fiili veya kişisel sebeplerin şirketin işletme konusunun elde edilmesini imkansız kılacak veya güçleştirecek şekilde ortadan kalkmış olmasıdır. Bu tanım genel bir tanım olup, Kanunun “haklı sebep”e sonuç bağladığı tüm hallerde bu tanımdan yararlanılabilecek olup haklı sebebin hakim tarafından takdiri gerekir. Bu takdir yapılırken somut olaydaki tüm koşullar değerlendirilmeli, bu konuda ortak sayısı yanında çıkma isteminde bulunan ortağın pay oranı şirketin çapı da göz önünde tutulmalıdır. Haklı sebep, ortaklık ilişkisini çekilmez hale getiren ve dürüstlük kurallarına göre ortak açısından bu ilişkinin sürdürülmesinin kendisinden istenemeyeceği nedenlerdir. Somut olayda şirket ortaklarının aralarındaki ilişki itibariyle davacı yönünden, şirketten çıkmayı talep edebilmek için haklı sebeplerin oluşup oluşmadığının değerlendirilmesi gerekir. Davacı taraf, davalı şirket ortağı olduğunu, davalı şirkette karar alınmasına rağmen kar payı dağıtımı yapılmadığını, huzur hakkı ödemesi yapılmadığını, babasının vefatı sonrasında üvey annesi ve üvey kardeşlerinin şirkette çoğunluk sahibi olduğunu, kendi menfaatleri kapsamında kararlar aldıklarını, şirketin iyi yönetilmediğini, güven ilişkisinin kendisi açısından ortaklığa devam etmesini imkânsız kılacak denli zedelenmiş olduğunu ve bu haklı sebeplerle ayrılma akçesi mukabilinde davalı şirketten çıkmasına izin verilmesini ve çıkma payının tahsilini istemiştir.Dosya kapsamında alınan 17.05.2017 tarihli bilirkişi raporunda ve 02.02.2018 tarihli ek raporda, davalı şirkete ait ve gemi sicilinde ”…” isimli teknenin dava tarihindeki piyasa değerinin 900.000 USD (2.467.260,00 TL) olduğu, plaka değerinin 1.900.000 USD (5.208.660,00 TL) olduğu, teknenin İzmir ilinde yolcu taşımacılığı yaptığı, aktif olduğu, … hattıyla bilikte teknenin piyasa değerinin 9.000.000,00 TL olduğu tespit edilmiştir. 21.09.2018 tarihli kök rapor ile 01.02.2019, 13.09.2019,13.05.2020 tarihli bilirkişi raporlarında ise; 2012/2013,2014,2015 yıllarındaki net karın 779.823,35 TL olduğu, davalı şirketin 2015,2016,2017 tarihli genel kurullarına istinaden 275.000 TL kar payı dağıtılmasına karar verildiği, davacının payına düşen 37.812,50 TL’nin davacıya ödendiği, dağıtılmasına karar verilip de davacıya ödenmeyen kar payı bulunmadığı, dağıtılmasına karar verilmeyen tutarların ise yedek akçe olarak ve şirket ihtiyaçları için kullanılmasına genel kurulda %86,5 oyla karar verildiği tespit edilmiştir. Her ne kadar mahkemece, özellikle davacının babasının ikinci evliliğini … ile yaptığı ve her ikisinin birlikte müdür olduğu, babasının vefatı ile davacının üvey annesi ve üvey kardeşleri ile ortaklığını sürdürdüğü süreç içerisinde ortaklar arasında güven bağının zedelendiği iddiaları yönünden davalı şirketin de bir aile şirketi olduğu gözetilerek güven ilişkisinin zedelendiğinin kabulü gerektiği, ortak murisin vefatı sonrası aile ilişkisinin sarsılmasının olağan bir durum olup bu süreçte davacı ortaktan ortaklığı sürdürmesinin beklenemeyeceği ve TTK’nın 638/2 maddesi kapsamında haklı sebebin bulunduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş ise de eksik incelemeyle karar verildiği, davacının haklı sebep olarak ileri sürdüğü sebeplere ilişkin hiç bir somut tespit, araştırma ve inceleme yapılmadan karar verilmiştir. Şöyle ki; Davacı, eldeki davada ortaklıktan haklı nedenle çıkmaya izin verilmesi için haklı nedenlerini ispat etmekle yükümlüdür. Davacı bu kapsamda, kar payı ve huzur hakkı ödenmediğini, şirketin kötü yönetildiğini, bu nedenle kendisinin zarar gördüğünü, şirkete vergi cezası kesildiğini, şirketin itibarının sarsıldığını, babasının vefatı sonrasında üvey annesi ve üvey kardeşlerinin şirkette çoğunluk sahibi olduğunu, kendi menfaatleri kapsamında kararlar aldıklarını, şirketin iyi yönetilmediğini, güven ilişkisinin kendisi açısından ortaklığa devam etmesini imkânsız kılacak denli zedelenmiş olduğunu iddia etmiştir. Ancak mahkemece alınan bilirkişi raporlarında sadece kâr payı dağıtımı yapılıp yapılmadığına ve teknenin değerine ilişkin inceleme yapılmış, mahkemece, ileri sürülen iddiaların haklı sebep teşkil edip etmediği ve somut olayda gerçekleşip gerçekleşmediği araştırılmadan yazılı şekilde karar verilmiştir. Bu sebeplerle, tüm iddialar değerlendirilip haklı sebebin mevcut olup olmadığı iddialar çerçevesinde değerlendirilmeden karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olduğundan, kararın kaldırılması gerekmiştir.Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, esasa ilişkin istinaf nedenleri incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR:Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, işin esası incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına,2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davalı tarafından yatırılan istinaf peşin karar harcının, talep halinde, ilk derece mahkemesince iadesine,4-Davalı tarafından istinaf kanun yolu aşamasında yapılan yargılama giderlerinin, esas hükümle birlikte, İlk Derece Mahkemesi tarafından yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,5-Gerekçeli kararın, İlk Derece Mahkemesince taraflara tebliğine dair;HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.03.02.2023
KANUN YOLU: HMK’nın 353/1.a. maddesi uyarınca karar kesindir.