Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/1584 E. 2023/1583 K. 11.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1584
KARAR NO: 2023/1583
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 14.01.2020
NUMARASI: 2015/265 Esas – 2020/21 Karar
DAVA: İtirazın İptali
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı, davalı … Şirketi vekili ve davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkil şirket nezdinde … nolu Nakliyat Sigorta Poliçesi ile sigortalı bulunan … A.Ş’ye ait … davalılardan üst nakliyeci … Şti. İle fiili taşıyıcı … Şti. Tarafından İstanbul’dan Kazakistan’a taşınması sırasında zarar gördüğünü, hasarlı emteanın bu haliyle tekrar İstanbul’a getirilerek sigortalıya hasarlı şekilde teslim edildiğini, yapılan Ekspertiz çalışması sonucunda hasarlı teslimat sebebiyle meydana gelen zararın 166.183,46 TL olarak belirlendiğini, bu bedelin 19/08/2013 tarihinde sigortalı şirkete ödendiğini, dava konusu hasar sigortalı emtia davalı şirketlerin sorumluluğunda iken meydana gelmiş olduğundan davalılar meydana gelen zarardan müştereken ve mütselsilen sorumlu olduğunu belirterek davalıların takibe, borca, faize ve ferilerine vaki itirazlarının iptaline, icranın devamına,yargılama gideri ile vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı … Şirketi vekili, savunmasında özetle; işbu itirazın iptali davasında icra takibine itirazlarının 12/02/2014 tarihinde yapılmış olduğunu, davanın ise 17/02/2015 tarihinde açıldığını, bu sebeple müvekkil açısından takip ve davaya konu alacak CMR’nin 32. Maddesi, BK’nın 153,154 ve 157. Maddeleri gereğince dava tarihinden önce zamanaşımına uğradığını, müvekkile malı belirli bir ısıda taşıması yahut herhangi bir ısı aralığında taşıması talimatı verilmediği gibi mallar davacının sigortalısı tarafından tenteli araç ile parsiyel yüklemeye sokulduğunu, malın sübjektif değerlendirme ile ve çeşitli masraflar bahane edilerek gerçekten hasarlanıp hasarlanmadığı araştırılmadan imha edilmesi taşıyıcı açısından kabul edilemez ve gerçek zarar ilkesine aykırı olduğunu, iddia edilen hasarın oluştuğu ve kesinlikle ikrar kabul edilmemek kaydı ile bir an için müvekkilin hasar sebebi ile sorumlu olduğunu düşünsek dahi hasarda taşıyıcıya rücu meblağı CMR hükümlerine göre hesaplandığını belirterek davanın reddini, yargılama harç ve giderleri ile ücreti vekaletin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.Davalı … Şirketi vekili, savunmasında özetle; davacı zararı ve rücu borçlusunu ekspertiz talebinin yapıldığı 05/02/2013 tarihinde öğrendiğini, işbu dava konusunun taşıma CMR Konvansiyonu hükümlerinin uygulanmasını gerektiren uluslararası bir taşıma işinin olduğunu, davacının sigortalısı olan ve dava konusu taşımada malan satıcısı pozisyonunda olan … A.Ş 04/01/2013 tarihli fatura ile ilaç emtiasını Kazakistan’daki … isimli alıcı şirkete sattığını, müvekkil şirketin işbu davada taşıma işleri komisyoncusu olduğunu, Sigortalı, ürünlerin hangi ısıda taşınması gerektiği konusunda ısı talimatı vermediğini, yükleme sırasında hiçbir uyarıda bulunmadığını, davacının faiz başlangıç talebi ve talep ettiği faiz miktarı yerinde olmadığını, davacının kötü niyet tazminatına mahkum edilmesi gerektiğini belirterek davacının davasının zamanaşımı, aktif husumet yokluğu, hukuki dayanağının olmaması nedeniyle bir bütün halinde reddini, davacının % 20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini arz ve talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Tarafların tüm delilleri celp olunarak konunun teknik uzmanlık gerektirir bir alan olması nedeni ile bir taşıma uzmanı bir sigorta uzmanı bir farmakolog ve bir makine mühendisinden oluşan bilirkişi heyetinden rapor alınmış itirazlar üzerine bir de ek rapor alınmıştır. Yapılan yargılama ile davacı sigorta şirketi ile dava dışı … A.Ş. arasında muhtelif ilaçların Türkiye’den Kazakistan’a nakliyesi için … sayılı Spesifik Nakliyat Sigorta Poliçesi düzenlendiği taşınacak olan malların … plakalı kamyon ile taşınacağı görülmüştür. Davaya konu işbu taşıma işinde davalı … şirketi akdi taşımacı davalı … ise fiili taşımacı sıfatlarını haizdir. Taşıma işine konu mallar 20 palete istiflenmiş muhtelif türde hazır ilaç olduğu aynı araca farklı iki teslimata dair de malların istiflendiği, nakliye sürecinde davacıya ait 20 palet maldan 6 tanesinin tamamen dağıldığı Rusya transit geçişinde bu durumun sorun yarattığı, normal şartlar altında 10-14 gün sürecek olan ulaşım süresinin 38 gün sürdüğü ve bu sürenin mutat dışı çok uzun olduğu, süre uzun olduğu için aşırı soğuktan etkilenen ambalajları deforme olan ilaçların medikal açıdan etkisini yitirdiği ve bu nedenle fiili ithalatın gerçekleşemediğine dair tutanak Kazakistan varış yeri gümrüğünde taşıyıcı temsilcilerinin iştiraki sağlanmak suretiyle resmi yoldan 14/02/2013 tarihinde düzenlenen tespit tutanağı ile rapora bağlandığı ve CMR’ye hasar kaydı koyularak ilaçların Türkiye’ye geri gönderildiği anlaşılmıştır. Buna binaen davacı sigorta şirketine durum ihbar edilmiş ve neticede davacı tarafından sigortalısı şirkete toplam 166.183,46 TL ödeme yapılmıştır. Yapılan bu ödemenin poliçe kapsamında yapılan inceleme neticesinde bir lütuf ödemesi sayılamayacağı buna ek olarak dava dilekçesinin ekinde sunulan temlikname ile de alacak haklarının davacı sigortaya temlik edildiği bu nedenle de TTK 1472 maddesi uyarınca davacının Aktif husumet ehliyetini elde ettiği anlaşılmıştır. Davalılar yönünden ise öncelikle CMR 17 maddesinin 2 ve 4 numaralı fıkralarında belirtilen hallerden biri hususunda ispat yükü davalı tarafta olup, malların hasar görmesinin istek sahibinin verdiği talimattan, yüke has bir kusurdan ya da taşımacının önlemesine olanak bulunmayan durumlardan ile geldiği ya da ambalajlamadaki hata nedeniyle zararın doğduğu hususunda bir beyan veya delil dosyaya sunulamamış, mallar kabul edilirken ambalajlamaya dair bir çekince konulmamış ayrıca teslimatın mutat uygulamadan çok fazla bir sürede 38 günde tamamlanabilmiş olması da göz önünde bulundurulduğunda taşıma işini üstlenen fiili taşıyıcı olan … şirketinin sorumluluğu doğmuştur. Diğer davalı … ise akdi taşıyıcı olup alt taşıyıcıların sebep olduğu zarardan yukarıda belirtilen kapsamda müteselsilen sorumlu olacaktır. Meydana gelen hasarın ne miktarda olacağı hususunda yapılan incelemede ise konunun teknik uzmanlık gerektiren bir alan olması nedeni ile dosyada mevcut bilirkişi raporu denetime elverişli görülmüş olup hükme esas alınmıştır. Öyle ki CMR 23 maddesinde de görüleceği üzere davalıların sorumlulukları toplam 9192 Kg yük için 76.569,36 SDR ile sınırlı olup SDR kuru karar tarihindeki kur kabul edilmelidir. Fakat zarar miktarı her halükarda bu miktarın altında kalması nedeni ile SDR hesabı yapılması gerek görülmemiş ve taşıyıcının sorumlu olacağı miktar 84.769,32 USD olarak tespit edilmiştir. Yerleşik Yargıtay uygulamalarında da görüleceği üzere TL karşılığı hesaplanırken zararın meydana geldiği tarihteki kur baz alınmalıdır. Bu nedenle taşıyıcının da katılımı ile düzenlenen 14/02/2013 tarihindeki kur üzerinden hesap yapılması gerekmiş olup 84.769,32 USD x 1.7704= 150.075,60 TL zararın talep edilebileceği görülmüştür. İşlemiş faiz yönünden ise davacının halef sıfatını kazandıktan sonra davalı … şirketine keşide ettiği rücu yazısı ile temerrütün başlayacağı fakat … şirketine herhangi bir ihtarname keşide edilmemesi nedeni ile işbu davalının temerrüde düşürülmediği ve bu davalıdan işlemiş faiz talep edilemeyeceği anlaşılmıştır. Bu kapsamda mahkememizce yapılan hesaplama ile davacının talep edebileceği işlemiş faiz miktarı 7.504,82 TL olarak bulunmuştur. Bir diğer ihtilaf davalılar tarafından ileri sürülen zamanaşımı def’isi noktasındadır. Bu noktada zararın doğduğu tarih 14/02/2013 olup zamanaşımı süresi 14/02/2014 tarihinde vuku bulacaktır. Fakat davacı tarafça başlatılan icra takibinin 04/02/2014 tarihli olması nedeni ile zamanaşımı süresi dolmaksızın takibe geçildiği görülmekle işbu itiraza itibar edilmemesi gerekmiştir.Açıklanan gerekçeler ışığında davacının davasının kısmen sübut bulduğu anlaşılmış olup davanın kısmen kabulü ile İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyasında; davalı … 150.075,60 TL asıl alacağa yönelik itirazının iptali ile takibin bu miktar üzerinden aynen devamına işlemiş faize ilişkin istemin reddine; davalı …’nın 150.075,60 TL asıl alacak ve 7.504,82 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 157.580,42 TL alacağa yönelik itirazının iptali ile takibin bu miktar üzerinden aynen devamına, İİK.nun 67/2.maddesi uyarınca dava konusu alacağın likit niteliği gözetilerek asıl alacak üzerinden hesaplanan %20 icra inkar tazminatının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine dair karar vermek gerektiği… ” gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile; İstanbul Anadolu … İcra müdürlüğünün … esas sayılı takibine yapılan itirazın davalı … yönünden kısmen iptali ile takibin 150.075,60 TL asıl alacak üzerinden iptali ile takip tarihinden itibaren işleyecek olan değişen oranlarda avans faizi ile birlikte devamına, işlemiş faize ilişkin istemin reddine, davalı … yönünden kısmen iptali ile takibin 150.075,60 TL asıl alacak ve 7.504,82 Tl işlemiş faiz olmak üzere toplam 157.580,42 TL üzerinden devamına, davacı lehine hükmedilen asıl alacak olan 157.075,60 TL ‘ye takip tarihinden itibaren değişen oranlarda avans faizi uygulanmasına, davacı lehine hükmedilen 150.075,60 Tl asıl alacak üzerinden %20 oranında icra inkar tazminatının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı … Şirketi vekili ve davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı … Şirketi vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Alacağın likit olmadığını, somut olayda icra inkar tazminatına hükmedilmesinin mümkün olmadığını, ortada davacının bir alacağının olup olmadığı belli olmadığı gibi, iddia edilen alacağın belirlenebilir ve likit de olmadığını, kesinlikle kabul anlamına gelmemek kaydıyla dava konusu alacağın yargılamayı gerektirdiğini, dolayısı ile davacının haksız icra inkar tazminat talebinin reddi gerekirken, bu talebin kabulüne karar verilmesi hatalı olup, ortadan kaldırmayı gerektirdiğini, yerleşik Yargıtay uygulaması uyarınca alacağın varlığı ve miktarı yargılama sonucu belirleneceği takdirde icra inkar tazminatına hükmedilmemesi yönünde hüküm kurulduğunu, Yargıtay 15. Hukuk Dairesi, E. 2005/7673, K. 2007/1915, T. 28.3.2007 kararının emsal nitelikte olduğunu, Gerekçeli kararın 4.sayfası ilk paragrafı okunduğunda zamanaşımı itirazının hatalı değerlendirildiğinin görüldüğünü, iş bu davada, davacının 04.02.2014 tarihinde takibe geçtiğini, buna rağmen davasını 17.02.2015 tarihinde açtığından davanın her iki taşıyıcı açısından da zamanaşımına uğradığını, ayrıca itirazın iptali davasında icra takibine itirazlarının 12.02.2014 tarihinde yapılmış olup, davanın ise 17.02.2015 tarihinde açıldığını, bu sebeple müvekkili açısından takip ve davaya konu alacağın, CMR’nin 32. maddesi, BK’nun 153, 154 ve 157. maddeleri gereğince dava tarihinden önce 1 yıllık zamanaşımı süresi dolduğundan dava zamanaşımına uğradığını, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2016/3658E. 2017/6002K. 01.11.2017 tarihli içtihadının da bu yönde olduğunu, Dosyada alınmış olan tek bilirkişi raporunda bilirkişilerin 20.04.2017 tarihli kök raporlarının 8.sayfasında 2.5-numaralı başlık altında zamanaşımı itirazının ciddi olduğunu ve 03.03.2016 tarihli dilekçede atıf yaptıkları Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2011/12619 E., 2013/1079 K. , 24.01.2013 tarihli içtihadına da özellikle yer verip ilgili bölümleri koyu puntolar ile işaretleyerek kanaat bildirmeden, takdiri mahkemeye bıraktıklarını, yine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi’nce verilen 22/03/2018 tarih ve 2017/865 E. – 2018/298 K. Sayılı kararı ile Yargıtay 11. Hukuk Dairesi E. 2018/3911 K. 2019/7181 T. 13.11.2019 tarihli kararlarının da bu yönde olduğunu, somut olaya Türk Borçlar Kanunu değil Uluslararası CMR Konvansiyonu ve bilhassa Konvansiyonun 32. Maddesinin uygulanacağını, BK’nın 155. maddesi CMR Konvansiyonu’nda yer alan bir madde olmadığını ve müvekkili açısından CMR Konvansiyonuna göre dolmuş olan 1 yıllık zamanaşımı süresinin iç hukuk düzenlemeleri ile yeniden canlanamayacağını, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın zamanaşımı nedeniyle reddine olmadığı takdirde esastan reddine karar verilmesini istemiştir.Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Yargılama sırasında, davalılar tarafından gerçekleştirilen taşıma sonucu hasarlı teslim sebebiyle meydana gelen zararın 84.769,32 USD olduğu tespit edildiğini, bu tespitin talepleri ile uyuştuğunu, ancak mahkemenin “TL karşılığı hesaplanırken zararın meydana geldiği tarihteki kur baz alınmalıdır” gerekçesi ile zarar tarihi olan 14.02.2013 tarihindeki kur üzerinden hesaplama yapılarak zarar miktarı 84.769,32 USDx1.7704=150.075,60 TL olarak belirlendiğini ve davanın bu miktar üzerinden kabulüne karar verildiğini, ekte sunulan 13.03.2018 tarihli Yargıtay 11. HD. 2016/8843 E. 2018/1922 K sayılı kararında, mahkeme tarafından “davacı şirketin yapmak zorunda olduğu ödemeyi, poliçe kapsamında, davalı tarafa rücu hakkının doğduğu, dava dışı kişiye yapılan ödeme davalı tarafın tazminle yükümlü olduğu anlaşıldığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile 7.600 İngiliz Sterlini’nin davacı tarafça son ödemenin yapıldığı tarihteki kur üzerinden hesaplanan karşılığının bu tarihten itibaren işleyen reeskont faizi ile ödenmesine, davacının döviz cinsinden ödeme ve daha fazla miktar yönünden talebinin reddine” karar verildiğini, mahkeme kararının Yargıtay tarafından onandığını, dolayısıyla Yargıtay içtihadı doğrultusunda davanın tam kabulüne karar verilmesi gerekirken kısmen kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğunu, Üst nakliyeci … firması ve fiili taşıyıcı olan … firması meydana gelen zarardan müteselsilen sorumlu olduklarını ancak mahkemenin davalıların müteselsil sorumlulukları yokmuşcasına ayrı ayrı hüküm kurduğunu, bunun yanı sıra dava vekalet ücretine de davalılar bakımından ayrı ayrı hüküm kurulduğunu, vekalet ücretinin davalılara paylaştırıldığını, hükme dayanak bilirkişi raporunda da CMR Konvansiyonu’nun 34. ve devam eden maddelerdeki düzenlemelere göre taşıyıcılar arasında müteselsil sorumluluk bulunduğu, taşıyıcılardan birine veya birden kaçı aleyhine dava açılabileceği yönünde kanaat bildirildiklerini, bu durumda, davanın kısmen kabulüne karar verilmesini ve hükümdeki faiz başlangıç tarihlerini kabul ettikleri anlamına gelmemek üzere; “davalılar bakımından takibin devamına ve 18.207,18 TL vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen, 712,96 TL vekalet ücretinin davalı ….Ltd.Şti.’den alınarak davacıya verilmesine” dair hüküm kurulması gerekli olduğunu, Davalılardan … Ltd. Şti. bakımından takip öncesi işlemiş faize hükmedilmemesinin hatalı olduğunu, mahkeme kararında … firmasına ihtarname keşide edilmemesi nedeni ile iş bu davalının temerrüde düşürülmediği ve bu davalıdan işlemiş faiz talep edilemeyeceğine hükmedildiğini, dava konusu olayın haksız fiil olup davalı taşıyıcının temmerrüde düşürülmesi gerekmediğini, kaldı ki davalılar meydana gelen zarardan müteselsilen sorumlu olduğundan … firmasının temerrüde düşmüş olması yeterli olduğunu, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın tüm talepleri yönünden kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, CMR ‘ye tabi taşıma sırasında meydana gelen hasar nedeniyle dava dışı sigortalıya ödenen tutarın davalı taşıyıcılardan tahsili için başlatılan ilamsız takibe vaki itirazın İİK’nın 67. maddesi uyarınca tahsili istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekili ile davalılardan …Ltd. Şti. vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacı yanca, dava dışı sigortalı … AŞ nin Kazakistan’ a gönderdiği ürünlerin alt ve üst taşıyıcı davalılarca taşıması sonrası hasarlandığı, sigortalıya poliçe kapsamında ödeme yapıldığı, bu nedenle halefiyet ve temlik nedeniyle ödenen tutarın davalılara rucusu için takip başlatıldığı, davalıların takibe itirazı üzerine eldeki davanın açıldığı anlaşılmaktadır.Davalılar diğer savunma sebepleri yanı sıra davanın CMR’nin 32. maddesi uyarınca bir yıllık zaman aşımı süresinden sonra açıldığını, bu nedenle zaman aşımı nedeniyle davanın reddi gerektiğini ileri sürmüşlerdir. Yine davalı yan istinafında da bu hususa yönelik istinaf başvurusunda bulunmuştur.İlk derce mahkemesi gerekçeli kararında; davalıların zaman aşımı defi konusu değerlendirilmiş, zararın doğduğu tarihin 14.02.2013 olduğu buna göre zaman aşımı süresinin 14.02.2014 tarihinde dolacağı, fakat davacı tarafça başlatılan icra takibinin 04.02.2014 tarihli olması nedeniyle zaman aşımı süresi içinde takibe başlandığı gerekçesiyle zaman aşımı definin yerinde görülmediği belirtilmiştir.Her ne kadar davalıların zaman aşımıdefi hususu ilk derce mahkemesi gerekçeli kararında yukarıdaki paragrafta belirtilen şekilde karşılanmış ise de; davalıların zamanaşımı defi kapsamında dava tarihi 17.02.2015 tarihinde davanın CMR’nin 32. maddesinde belirtilen bir yıllık zamanaşımı süresinde açılıp açılmamış olduğunun değerlendirilmesi gerekir. Oysa ilk derece mahkemesince davacı yanca başlatılan icra takip tarihi itibariyle zaman aşımı süresinin değerlendirildiği ve sonuca bağlandığı anlaşılmaktadır. Buna göre ilk derce mahkemesince dava tarihi dikkate alınarak zamanaşımı definin karşılanmadığı ve gerekçeli kararda tartışılmadığı görülmektedir.Hiç kuşkusuz icra takibi başlatılması zamanaşımını kesen sebepler içinde yer almakta ise de icra takibinden sonra dava açılış tarihine kadar zamanaşımını kesen başkaca bir işlem bulunup bulunmadığı, buna göre 17.02.2015 dava tarihi itibariyle zamanaşımının dolup dolmadığının değerlendirilmesi gerekir. Yukarıda açıklandığı üzere ilk derce mahkemesince bu yönde değerlendirme yapılmaksızın davacı yanca başlatılan icra takibinin bir yıllık zamanaşımı süresinde başlatıldığı gerekçe gösterilerek davalıların dava zaman aşımına yönelik def’ inin tartışılıp değerlendirilmeksizin sonuca varılması isabetsiz olmuştur.Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, işin esası incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR:Yukarıda açıklanan gerekçelerle;1-HMK’nın 353/1.a.6.maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, 2-Yukarıdaki açıklamalar ışığında davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Taraflarca yatırılan istinaf peşin karar harçlarının, talep hâlinde, ilk derece mahkemesince iadesine,4-İİK’nın 36. maddesi uyarınca teminatın yatırana iadesine, 5-Taraflarca yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesince, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine dair;HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 11.10.2023