Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/1577 E. 2023/1221 K. 13.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1577
KARAR NO: 2023/1221
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 05.03.2020
NUMARASI: 2017/789 E. – 2020/174 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirkete İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı’nca FETÖ/PDY kapsamında yürütülmekte olan 2014/47593 soruşturma nolu dosyası çerçevesinde yapılan başvuru üzerine İstanbul 5.Sulh Ceza Hakimliği’nin 2016/3302 D.İş sayılı 27/07/2016 tarihli kararı ile CMK 133.md uyarınca kayyım atandığını, 22/11/2016 tarih 678 sayılı KHK’nın yayınlanması ile müvekkili şirket yönetiminin TMSF’ye geçtiğini, yönetiminin TMSF’nin bağlı bulunduğu Bakanlık tarafından görevlendirilen Yönetim Kurulu üyeleri tarafından yürütüldüğünü, müvekkili şirketin, kumaş, eşarp üretimi ve satışı yapan bir şirket olduğunu, kayyım atama kararından sonra şirket ortaklarının ve eski yönetim kurulu üyelerinin şirketi temsil ve yönetim haklarının tamamen sona erdiğini, geçmişe yönelik inceleme neticesinde şirketin ortaklarından davalı …’ın şirkete 139.491,45-TL borcu bulunduğunun tespit edildiğini, ödenmeyen borç için İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası ile davalı aleyhine ilamsız icra takibi başlatıldığını, yapılan icra dosyasına itiraz sonucu, davalı tarafın yapmış olduğu itirazın haksız ve kötü niyetli olduğunu, borcun tahsilini sürüncemede bırakmak gayesiyle yapıldığını iddia ederek, itirazın iptali ile takibin devamına , asıl alacağın %20 oranından az olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili savunmasında özetle; müvekkili aleyhine açılan davanın haksız ve hukuken mesnetsiz olduğunu, davacı tarafa herhangi bir borcu olmadığını, davacı şirketin TMSF kontrolünde olmasından dolayı ticari defterleri inceleyemediklerini ve delil sunamadıklarını, davacı tarafın delil dilekçesi sunduktan sonra delillerini sunacaklarını beyanla müvekkiline açılan davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “… kasa açığı yönünden somut olay irdelendiğinde kasada fiilen bulunması gereken paranın kasa sayımında bulunmadığının belirlendiği, dolayısıyla davalı eski yönetim kurulu üyesinin meydana gelen kasa açığından talep nazara alınarak hissesi oranında sorumlu olduğu sübuta ermekle 81.428,27-TL yönünden Anonim şirket yönetim kurulu üyesinin hukuki sorumluluğu hükümleri çerçevesinde,50.000,-TL yönünden ise davalının davalı şirketten borç aldığı ve ödendiği hususunun kanıtlanamadığı anlaşılmakla davacı talebi yerinde görülmüş, 8.063,18 TL işlemiş faiz ile birlikte toplam 139.491,95 TL üzerinden davanın kabulü gerekmiştir.Mahkememizce icra edilen yargılama ve tekmil dosya münderecatından edinilen vicdani kanaat gereğince; davanın kabulü ile; İstanbul …İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyasında davacının davalıdan takip tarihi itibariyle 131.428,27TL asıl alacak, 8.063,18TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 139.491,95TL alacaklı olduğunun tespiti ile, bu miktara vaki itirazın iptaline, asıl alacak 131.428,27TL’ye takipten itibaren yıllık % 9,75’i geçmemek üzere değişen oranlarda avans faizi ile birlikte takibin diğer kayıt ve şartlarda aynen devamına, davalı borçlunun likit olan alacak nedeniyle % 20 icra inkar tazminatı ile sorumlu tutulmasına dair…” gerekçesiyle davanın kabulü ile; İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyasında davacının davalıdan takip tarihi itibariyle 131.428,27-TL asıl alacak, 8.063,18-TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 139.491,95-TL alacaklı olduğunun tespiti ile, bu miktara vaki itirazın iptaline, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davacı şirketin alacağı olduğu iddiası ile dava açtığını, dosyaya ibraz etmiş oldukları dilekçede müvekkilinin davacı şirketten dağıtılmayan karlar nedeniyle alacaklı olduğunu, bu nedenle davacı şirketin dağıtılmamış karının olup olmadığının dağıtılmamış kar var ise miktarının bilirkişilerce tespitinin talep edilmiş olmasına rağmen bilirkişilerin bu konuda bir değerlendirme yapmadığını, bilirkişiden bu hususta bir hesaplama istenmediğini, inceleme yapılmış olsa idi müvekkilinin şirketten alacaklı olduğunun ortaya çıkacağını, bilirkişi heyeti tarafından verilen raporda da davacı şirket kasasında kayden 1.460.169,69 TL nakit olduğu, ancak fiilen bu miktarın kasada bulunmadığından bu noksanlığı gidermek adına hiçbir hukuki veya yasal dayanağı mevcut olmayan bir işlem yapılarak müvekkilinin payı oranında kasada bulunmayan tutar nedeniyle sorumluluk yüklendiğini, müvekkilinin 81.428,27 TL tutarında davacı firma tarafından kendi kayıtlarına göre borçlu tutulduğunu, davacının müvekkilini borçlandırdığı bu işlemin hiçbir talimata banka dekontuna makbuza veya herhangi bir borç doğuracak belgeye dayanmadığını, bu konudaki kayıtların rapordan da anlaşıldığını, mahkeme gerekçesi incelendiğinde kasada açık bulunduğu kasa açığı nedeniyle TTK 553.maddeye dayanılarak davalının hissesi oranında varsayım ile sorumlu tutulduğunun görüleceğini, yasa gereğince uygun nedensellik bağı ve kusur belirtilmeden mahkemece kurulan sorumluluk hükmünün TTK 553.maddenin ve genel hukuki sorumluluk ilkesinin ihlali niteliğinde olduğunu iddia ederek kararın kaldırılmasını ve yeniden esas hakkında karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, Anonim Şirket pay sahibinden cari hesap alacağının tahsili amacıyla başlatılan icra takibine karşı itirazın iptali istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, davalı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Taraflar arasında, davacı şirkete İstanbul Anadolu 5. Sulh Ceza Hakimliğinin 2016/3302 Değişik İş sayılı dosyasında PDY/FETÖ kapsamında CMK 133/1.maddesi gereğince kayyum tayin edildiği, Fon kurulunun 23.11.2016 tarihli kararı ile 677 sayılı KHK’nın 7.maddesi gereğince kayyumların yetkilerinin Fona devredildiği konularında herhangi bir uyuşmazlık mevcut değildir. Uyuşmazlık, davacının takibe konu etmiş olduğu, davalının davacı şirketten devir tarihinden önce almış olduğu avansı davacı şirkete iade şartının oluşup oluşmadığı, davacı şirketin davalı ortağı kar payı dağıtımına ilişkin sorumluluğun bulunup bulunmadığı ve mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunun dosya kapsamına uygun olup olmadığına ilişkindir. Dosya kapsamından, davacının ortağı olduğu şirketi kayyum tayin edildikten sonra şirketin Fon’a devredildiği ve yapılan inceleme neticesinde şirket kasasında kayden bulunan ancak fiilen bulunmayan nakdin şirket ortaklarının hisseleri nispetinde tahsili için icra takibi başlatıldığı, davalı gerçek kişinin davacı şirketin %6,25 hissedarlarından olduğu, davacı şirket tarafından davalı hakkında, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında 09.06.2017 tarihinde 139.491,45 TL olan cari hesap alacağının tahsili amacıyla icra takibi başlatıldığı, davalı vekili tarafından icra takibine karşı itiraz edildiği, davacının ise İİK 67.maddesi gereğince 1 yıl hak düşürücü süre içerisinde iş bu davayı açmış olduğu anlaşılmıştır. 15.03.2019 tarihli bilirkişi heyet raporunda; davacı şirketin İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığınca FETÖ/PDY kapsamında yürütülmekte olan 2014/47593 Soruşturma nolu dosyası kapsamında İstanbul Anadolu 5. Sulh Ceza Hakimliğinin 2016/3302 Değişik İş sayılı ve 27.07.2016 tarihli kararı ile CMK 133.maddesi uyarınca kayyum atandığı, 22.11.2016 tarih 678 sayılı KHK ile davacı şirket yönetiminin TMSF’ye geçtiği, halen TMSF bağlı bulunduğu bakanlık tarafından görevlendirilen yönetim kurulu üyeleri tarafından yürütüldüğü, davacı şirketin 27.07.2016 tarihine kadar yönetiminde görev yapan davalının şirket hesabından toplam 139.491,45 TL nakit kullandığı ve şirkete borçlu olduğu iddia edilerek takip yapıldığı, takibe itiraz üzerine iş bu davanın açıldığı, davacı şirket ile davalı arasında borç alacak ilişkisinin mevcut olduğu, ortaklara yapılan ödemelerin ve nakit çekilen bedelin söz konusu olduğu, davacı şirketin ticari defter kayıtlarına göre davacının davalıdan 139.491,45 TL alacaklı olduğunun görüldüğü, takibin aynı miktarda olduğu, davacının muavin defter kayıtları ile belgeleri incelendiğinde davacı şirketin … bankt’aki TL hesabından 19.04.2016 tarihinde nakit olarak 50.000,00 TL çekildiği, davacı şirketin 19.04.2016 tarihli kayıt ile 50.000,00 TL’nin davalı tarafından tahsil edildiğine ilişkin kayıt yaptığı, banka dekontu incelendiğinde dekontta davalı imzasının olduğunun anlaşıldığı, işlemiş faizin KDV ile birlikte toplam tutarının 4.938,79 TL olacağı, davacı şirketin 30.09.2016 tarihinde kasada kayden 1.460.169,69 TL nakit olduğu, ancak fiilen bu miktarın kasada bulunmadığı ve kasadan ortaklarca çekilmiş olduğu 1.460.169,69 TL’nin ortaklara hisseleri oranında aktarılarak kayıt yapılarak 30.09.2016 tarihinde 81.428,27 TL olarak kasa sayım noksanı bulunduğu ileri sürülerek davalının borçlandırıldığı, davacı firmanın yerinde yapılan incelemede davalının borçlandırıldığı, 30.09.2016 tarihli mahsup işleminde söz konusu miktar için banka dekontu, talimat ve kasadan ödeme makbuzu ve davalı adına kredi kartı harcaması bulunmadığından ve de mahsup işleminden firma yetkili isimleri ve imzası mevcut olmadığından tek taraflı ve dayanağı bulunmayan kayıtla davalının borçlandırıldığı bu durumda davalının 81.428,27 TL borçlu olduğunun ispata muhtaç kaldığı, diğer yandan şirket kasa hesabının (şirket kasasında mevcut olan paranın veya bankada şirket kasasına çekilip atıl halde duran paranın) ancak şirket ortaklarınca kullanılabileceği veya şirkette kayden mevcut olup fiilen mevcut olmayan paranın ortaklarca kullanılmış olduğu ve ortaklarca kullanılan 1.460.169,69 TL’den ortakların hissesi oranında sorunlu olduğunun kabul edilmesi halinde davalının 81.428,27 TL kadar kasa sayım noksanlığından sorumlu olacağı ve davacı şirkete borçlu olacağı bu durumda ise davacının takip tarihi itibariyle işlemiş faiz olmak üzere toplam 139.491,95 TL davalıdan alacaklı olduğu belirtilmiştir. Bilirkişi raporuna ekli olarak dekont örneği ve davacı şirketin 30.09.2016 tarihli mahsup fişi örneği eklenmiştir. Mahsup fişinde ortaklardan alacaklar ve ortaklara ödemeler açıkça gösterilerek ödemeler toplamının 1.460,169,69 TL olduğu belirtilmiştir. Davacı vekili rapora karşı beyan dilekçesinde, müvekkilin şirket yönetimine 15 Temmuz 2016 darbe girişiminden sonra kayyum atanması üzerine kayyum sayım ve tespitlerde meydana çıkan kasa açığının sorumlu ortak/yönetim kurulu üyelerine payları oranında borç olarak kaydettiğini, yapılan işlemin hukuka uygun olduğunu müvekkili şirket alacağının 81.428,27 TL’lik kısmının yasal dayanağının bulunduğunu belirtilerek aleyhe kısımların kabul edilmediği ifade edilmiştir. Davalı vekili bilirkişi raporuna karşı itiraz ederek, itirazında, bilirkişi raporunda varsayımla yorum yapıldığını, yeniden rapor alınması gerektiğini belirtmiştir. Bilirkişi raporu dosya kapsamına uygun, yeterli ve gerekçelidir.Mahkemece, TTK 553.madde kapsamı belirtilmek suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. TTK’nın 553. maddesine göre, yönetim kurulu üyeleri ve yöneticilerin kanun ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerine aykırı olarak kusurlu fiil ve işlemleri sonucunda şirketin uğradığı zarar sebebiyle şirkete, pay sahiplerine ve alacaklılara karşı zarardan sorumludurlar. Bilindiği gibi, yasa ve ana sözleşmenin kendilerine yüklediği görevleri gereği gibi yerine getirmeyen şirket yöneticileri bu yüzden oluşan zararlar nedeniyle ortaklığa, ortaklara ve ortaklık alacaklılarına karşı sorumludur. Somut olayda, davalı davacı şirketin eski yöneticilerindendir. Davacı şirket kayıt ve belgelerinden, şirketin kayyum denetimine geçmesinden sonra yapılan incelemede kasada bulunması gereken paranın kasada olmadığı, diğer taraftan davalı ortağın şirket hesabından 50.000,00 TL tutarında nakit çektiği ve sonrasında ödediğine dair herhangi bir delilin mevcut olmadığı anlaşılmaktadır. Yasal düzenleme kapsamında, davalı eski yöneticinin hissesi nispetinde şirkete karşı sorumlu olduğunun kabulü yönünde verilen hükümde bir isabetsizlik görülmemiştir. Davalı vekili tarafından her ne kadar şirketten kar payı alacakları olduğuna dair inceleme yapıldığında müvekkilinin şirketten alacaklı olduğunun ortaya çıkacağı iddia edilmiş ise de dava konusu uyuşmazlık kar payı alacağına ilişkin bir uyuşmazlık değildir.Ayrıca, davalı tarafça karşı dava şeklinde açılmış bir dava veya takas mahsup talebi de bulunmadığından buna ilişkin istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353 1.b.1.maddesi gereğince reddi gerektiğinden aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davalı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye gelir kaydına, bakiye 7.146,29 TL istinaf karar harcının davalıdan tahsiline,3-Davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,5-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.13.07.2023
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.a maddesi uyarınca, dava konusunun değerine göre karar kesindir.