Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/1563 E. 2023/1342 K. 14.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1563
KARAR NO: 2023/1342
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 30/01/2020
NUMARASI: 2017/428 E. – 2020/89 K.
DAVANIN KONUSU: Şirketin Münfesih Olduğunun Tespiti ve Tasfiyesi
Taraflar arasındaki şirketin münfesih olduğunun tespiti ile tasfiye memuru atanması talepli davanın ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı, davalılar vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin İstanbul Ticaret Sicilinde … sicilinde kayıtlı … Şirketinin ortaklarından biri olduğunu, davalı … de diğer ortak olduğunu, şirketin 2008 yılından beri hiçbir ticari işlem yapmadığını ve faaliyetsiz bulunduğunu, ayrıca şirket ile tüm yasal işlemlerin şirketin diğer ortağı olan davalı … tarafından yapıldığını, defter ve kayıtların da bu davalı ortak tarafından tutulduğunu, şirket ortağı bulunan tarafların 2013 yılında yaşanan olaylar nedeni ile ortağı bulundukları dava dışı beş adet şirket hakkında ortaklıktan ayrılma ve hisse devir sözleşmesi imzalayarak davacının beş adet şirketteki hisselerini davalı …’e devrettiğini, ancak davalı …, taraflar arasında imzalanan 06.12.2013 tarihli sözleşmedeki yükümlülükleri yerine getirmediğini, müvekkili tarafından davalı aleyhinde davalar açıldığını, taraflar arasında güven ilişkisinin kalmadığını, tüm bu nedenlerle, şirketin faaliyetsiz olduğunu, ayrıca şirket iki ortaklı olduğundan, taraflar arasında mevcut olumsuz davranışlar nedeniyle ortakların bir araya gelerek şirket işlerini görüşmelerinin imkansız hale geldiğini, bu nedenle davalı …’e 29.04.2016 tarihli ihtarname gönderilerek hisse devri yapılabileceğinin aksi halde tasfiye kararı alınmasının istendiğini, ancak bu taleplerinin de sonuçsuz kaldığını ileri sürerek, davalı şirketin münfesih olduğunun tespiti ile tasfiye memuru atanmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … vekili, duruşmada; …Şti.’nin faal olmadığını, tasfiyesinin gerektiğini ancak tasfiyeyi ortakların kendilerinin yapmakta olduğunu, tasfiyenin bu şekilde ortaklar tarafından yapılması gerektiğini savunarak, davanın reddini istemiştir. Yargılama sırasında davalı …’ün vefat etmesi sebebiyle mirasçıları diğer davalılar davaya dahil edilerek yargılamaya devam edilmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “… Dava, davacının ortağı olduğu … Koll. Şti.’nin faaliyetinin bulunmadığından münsefih olduğunun tespiti ile şirketin tasfiyesine, ve tasfiye memuru atanması talebinden ibarettir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 636/3. maddesine göre; haklı sebeplerin varlığında, her ortak mahkemeden şirketin feshini isteyebilir. Mahkeme, istem yerine, davacı ortağa payının gerçek değerinin ödenmesine ve davacı ortağın şirketten çıkarılmasına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme hükmedebilir. Haklı sebep, kanunda tanımlanmamıştır. Somut olayın özelliğine göre hakim haklı sebebin varlığını takdir edecektir. Haklı sebep, şirketin devam etmesini çekilmez bir hale getiren veya şirket ilişkisini sona erdirmeyi gerektiren herhangi bir olgudur. Objektif veya subjektif bir neden olabilir. Şirketin devamlı olarak zarar etmesi, kuruluş ve gayesinin gerçekleşmesine imkan kalmaması, ortaklar arasındaki ciddi anlaşmazlıklar, ortağın bakiye sermaye borcunu ödemekte temerrüdü gibi, sebepler anılan maddede yer alan haklı sebeplere örnek olarak sayılabilir.Somut olay bir bütün olarak değerlendirildiğinde, davalı … Ticaret Koll.Şti. ’nin, 2013 yılından itibaren ticari faaliyette bulunmadığı, satış yapmadığı ve yıllar itibariyle gider unsurlarının da kırtasiye giderleri, mali müşavirlik vb. giderlerinden oluştuğu itibar edilen bilirkişi raporunda tespit edilmiş olup, davalı şirketin TTK. m. 376/2 hükmü uyarınca kanun gereği (TTK. m. 636/3) münfesih hale geldiği, TTK. m. 636/3 hükmü uyarınca, haklı sebeple şirketin feshi şartlarının da oluştuğu, organların eksikliğine ilişkin TTK. m. 630/2 hükmüne dayanarak, davalı şirketin işletme konusunun gerçekleşmesinin imkânsız hâle geldiği de dikkate alınarak davalı şirketin feshine karar verilmiş ve tasfiye memuru atanmasına ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. ” gerekçesiyle, davanın kabulü ile İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün … nosunda kayıtlı … Kollektif Şirketi … ve …’ın feshine, tasfiye memuru olarak mali müşavir …’un atanmasına karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalılar vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı … vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davalı …’ün dava sırasında vefat ettiğini, davacı tarafça veraset ilamı dosyaya girmeden reddi miras talep eden davalı … ve …’ün davaya dahil edildiğini, bu davalıların mirası reddetmelerine rağmen bu davalılara husumet yönetilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, davalı müvekkilinin de … Koll. Şti.ortağı olarak devam etmeyeceğini bir ihtarname ile davacıya bildirdiğini, davacının da son celsede bu yönde bir kabulü bulunduğunu, İstanbul Ticaret Sicil Memurluğu … sicil numarası ile kayıtlı … Ticaret Kollektif Şirketi ana sözleşmesinde, şirketin ölen ortağın mirasçılarıyla devam edeceğine ilişkin düzenleme bulunmadığını, TTK’nın 253/1 maddesi gereğince, şirketin faaliyetine devam edebilmesi için tüm ortakların oybirliği ile karar vermesi gerektiğini, muris …’ün mirasçısı olarak müvekkilin gerek şirket ortaklığına gerekse şeriklerden davacı … ile ortaklığa devam etmeme kararı verdiğini, bu durumda “… Tic. Koll. Şti.” nin tek ortağı olarak davacının kaldığını, bu nedenle davacının huzurdaki davaya devam etmesinde hukuki yararı bulunmadığını, mahkemece “Konusuz kalan davanın esası hakkında bir karar verilmesine gerek olmadığı” şeklinde hüküm kurulması gerekirken esastan davanın kabulüne karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, mahkemece “Konusuz kalan davanın esası hakkında bir karar verilmesine gerek olmadığı” şeklinde bir karar verilmesi gerektiğinden müvekkili aleyhine masraf ve vekalet ücretine de hükmedilmemesi gerektiğini, müvekkili lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken aleyhe vekalet ücretine hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, bu nedenlerle, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine, karar verilmesini istemiştir. Davalılar … ve … vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davalı “… Kollektif Şirketi şeriki …”‘ün dava sürecinde vefat ettiğini, müvekkilleri … ve …’ün İstanbul 18. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2019/958 Esas, 2019/527 Karar sayılı kararı ile mirası kayıtsız şartsız reddettiklerini, davacı vekilince veraset ilamı sunulmadan müvekkillerinin dahili davalı sıfatı ile dosyaya eklendiğini ve bu şekilde eksik inceleme ile hüküm kurulduğunu, eksik inceleme sonucu müvekkillerine husumet yöneltilmesinin ve aleyhlerine vekalet ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğunu, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine, karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, davalı kollektif şirketin münfesih olduğunun tespiti ile tasfiye memuru atanması istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, davalı …, davalılar … ve … vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünün … sicil numarasında kayıtlı “… Kollektif Şirketi … ve …” isimli davalı şirketin 10/06/2002 tarihinde kurulduğu, iki ortağı bulunan davalı şirketin ortaklarının davacı … ile davalı … olduğu, davalı …’ün yargılama sırasında 30/05/2019 tarihinde vefat ettiği, dosyaya davacı vekilince sunulan Bakırköy 6.Sulh Hukuk Mahkemesinin 24/07/2019 tarihli ve 2019/1242 Esas, 1141 Karar sayılı veraset ilamı uyarınca diğer davalılar …, … ve …’ün davaya dahil edildiği anlaşılmaktadır. Davacı, davalı şirketin münfesih olduğunun tespiti ile tasfiye memuru atanmasına karar verilmesini talep etmiştir. Kollektif şirketlerin sona ermesi TTK’nın 243 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. TTK’nın 243.maddesi “Kollektif şirketler, 253.madde hükmü saklı kalmak kaydıyla Türk Borçlar Kanununun 639 ve 640.maddelerinde öngörülen ve aşağıda yazılı sebeplerden birinin gerçekleşmesiyle sona erer” hükmünü içermektedir. Kollektif şirketlerde ölüm doğal bir ortaklıktan çıkma sebebidir. Ölen ortağın mirasçılarının ortaklığa girme olanakları ise özel olarak TTK’nın 253.maddesinde düzenlenmiştir. TTK’nın 253.maddesi ” (1)Şirket sözleşmesinde şirketin ölen ortağın mirasçılarıyla devam edeceğine ilişkin düzenleme yoksa, mirasçılarla diğer ortakların oybirliğiyle verecekleri karar üzerine şirket bunların arasında devam edebilir.Mirasçılar yahut içlerinden biri şirkette kalmaya razı olmazlarsa, diğer ortaklar, ölen ortağın razı olmayan mirasçılarına düşen payları ödeyerek onları şirketten çıkarır ve aralarında şirkete devam edebilirler.Bu durumda sağ kalan ortaklardan birinin şirketin devamına onay vermemesi sebebiyle oybirliği sağlanamadığı takdirde şirket sona erer.(2) Şirketin, ölen ortağın mirasçılarıyla diğer ortaklar arasında kollektif şirket olarak devam edeceği hakkında şirket sözleşmesinde hüküm varsa, mirasçılar kollektif sıfatıyla şirkete devam edip etmemekte serbesttirler. Mirasçılar şirketin devam etmesini isterlerse, diğer ortaklar bu isteği kabul etmek zorundadır. Ancak, kollektif sıfatıyla şirkette kalmak istemeyen mirasçı varsa, ölen ortağın payından kendisine düşen tutar ile komanditer olarak şirkete kabul edilmesini önerebilir. Diğer ortaklar bu öneriyi kabul etmek zorunda değildir. Mirasçılar şirkete kollektif ortak veya komanditer olarak girip girmeyeceklerini ortağın ölüm tarihinden itibaren üç ay içinde şirkete ihbar etmelidir. Durumun şirkete ihbarına kadar, mirasçılar şirkette komanditer olarak kalmış sayılırlar. Bu süre içinde ihbarda bulunmamış olan mirasçılar, sürenin sona ermesinden itibaren kollektif ortak sıfatını alırlar.” hükmünü içermektedir. TTK’nın 243.maddesi ile atıf yapılan TBK’nın 639/2.maddesi “Sözleşmede ortaklığın mirasçılarla sürdürülmesi konusunda bir hüküm yoksa ortaklardan birinin ölümü ile ortaklık sona erer.” hükmünü içermektedir. TTK’nın 243 ve 245.maddesi ile ile TBK’nın 639.maddeleri şirketin infisahı, fesih ve tasfiyesine ilişkindir. Bu bilgilere göre somut olay incelendiğinde; sicil kayıtlarına ve kuruluş sözleşmesine göre münfesih olduğunun tespiti istenen davalı şirketin ortaklarının, 1/2’şer hisse sahibi olarak davacı ile davalı … olduğu, davalı …’ün yargılama sırasında vefat ettiği anlaşılmaktadır. Öncelikle mahkemece, dava konusu davalı şirketin ana sözleşmesinde ortaklardan birinin ölmesi halinde ne yapılacağı hususunda bir düzenleme olup olmadığı noktasında bir araştırma yapılmadığı görülmektedir. Nitekim her ne kadar mahkemece davacı vekilince sunulan Bakırköy 6.Sulh Hukuk Mahkemesinin 24.07.2019 tarihli ve 2019/1242 Esas, 1141 Karar sayılı veraset ilamı uyarınca diğer davalılar …, … ve … davaya dahil edilmiş ise de, dosyada mevcut İstanbul 12.Sulh Hukuk Mahkemesinin 08.07.2019 tarihli ve 2019/585 Esas, 574 Karar sayılı veraset ilamından, davalılar … ile davalı …’ün mirası reddettikleri ve mirasçı olarak veraset ilamında yer almadıkları anlaşılmaktadır. Öte yandan, 30.01.2020 tarihli duruşmada davacı vekilince, davalı mirasçı …’ün müvekkili davacıya, şirket ortaklığına devam etmeyeceğine dair ihtarname gönderdiğini beyan ettiği görülmektedir. Bu durumda mahkemece, iki mirasçının mirası reddettiği ve diğer davalı mirasçının da ortaklığa devam etmek istemediğine ilişkin davacıya ihtarname gönderdiği nazara alınarak söz konusu ihtarname dosyaya dahil edilip TTK’nın 243 ve 253.maddeleri kapsamında inceleme yapılması ve buna göre taraf teşkili sağlanarak bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur. Diğer yandan, davacı vekilince dava dilekçesinde davalı şirketin münfesih olduğunun tespiti ile tasfiye memuru atanmasına karar verilmesi talep edilmesine rağmen talep aşılarak ve konuyla ilgili olmayan TTK’nın 630 ve 636.maddelerine dayanılarak şirketin feshine karar verilmesi de yerinde olmamıştır. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, esasa ilişkin istinaf sebepleri incelenmeksizin ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılarak, davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR:Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, 2-Yukarıdaki açıklamalar ışığında davanın yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davalılarca yatırılan istinaf peşin karar harçlarının, talep halinde, ilk derece mahkemesince yatırana iadesine, 4-Davalılarca yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesince, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine dair; HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 14.09.2023