Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/1559 E. 2022/380 K. 31.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1559
KARAR NO: 2022/380
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 17/12/2019
NUMARASI: 2018/199 E. – 2019/902 K.
DAVANIN KONUSU: Şirket pay devrinin iptali ve tescil.
Taraflar arasındaki davanın ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı, davalı tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; dava dışı … Ltd. Şti.’nin Kadıköy … Noterliğinin 24.09.2014 tarihli işlemi ile %25 hisse …, %25 hisse …, %25 hisse … ve %25 hisse … tarafından eşit paylarla kurulduğunu, taraflar arasında diğer ortakların bilgisi ve onayı ile düzenlenen 20.08.2015 tarihli limited şirket pay devir sözleşmesi ile müvekkilinin şirketteki tüm paylarının görünürde ortak olan davalı adına tescil edildiğini, anılan sözleşmenin birinci maddesinde taraflarca 20.08.2015 tarihinde noterde düzenlenen belge ile müvekkilinin payının davalıya devir edilmesine rağmen, bu sözleşmenin tarafların gerçek iradesini yansıtmadığı, davacının kredi puanının düşük olması nedeniyle şirketin kredi durumunun etkilenmemesi için işlemin yapıldığı ve davacının talebi halinde hisselerin bedelsiz olarak davacıya iade edileceğinin belirlendiğini, sözleşmenin ikinci maddesinde de devir edilen paylara ilişkin kar ve zararın davacıya ait olacağı, şirketçe davalıya kar payı ödenmesi halinde bu paranın davacıya ödeneceğinin kararlaştırıldığını, tüm ortaklarca imzalanan sözleşme ile payların iade edilmek üzere müvekkilince davalıya devir edildiğinin açık olduğunu, ancak şirketin bankadan kullanacağı krediden sonra iade edilmesi gereken payların tüm uyarılara rağmen iade edilmediğini, şirket ortakları ile müvekkili arasında daha sonra düzenlenen 07.06.2017 tarihli sözleşmede ise şirket adına kayıtlı sekiz adet dairenin satışından elde edilecek gelirin paylaşımı esaslarının düzenlendiğini, sözleşmede müvekkilinin şirketin ortağı olduğunun kayıtlı ortaklarca kabul edildiğini, sözleşmenin 3.maddesinde müvekkilince 20.08.2015 tarihinde yapılan pay devir sözlemesinin hüküm doğurmayacağı ve müvekkilinin ortaklığının devam ettiği, devir ettiği %25 oranındaki paya ilişkin kar ve zarara katılmaya devam edeceğinin kabul edildiğini, buna rağmen son sözleşmenin 4.2.3.maddesinde belirlenen KDV iadesinden müvekkilinin payına düşen miktarın ödenmediğini, sözleşmenin 4.2.2.maddesinde belirlenen kar zarar hesaplarının aradan geçen bir buçuk yıllık süreye rağmen yapılmadığını, şirkete ait yapının müvekkilince diğer ortakların katkısı olmaksızın bitirilerek alıcılarına teslim edildiğini ileri sürerek, geçici olarak davalıya devredilen hisselerin üçüncü kişilere devrinin tedbiren önlenmesine, müvekkil tarafından geçici olarak davalıya devredilen hisselerin müvekkil adına devir ve tesciline, karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; müvekkiline yapılan tebligatın geçersiz olması nedeniyle süresinde cevap dilekçesinin sunulduğunu, davacının, müvekkilinin babası …’ya … Mahallesi … ada … parselde kayıtlı taşınmaz üzerinde inşaat yapmayı teklif etmesi üzerine dava dışı şirketin kurulduğunu, şirketin kuruluşu aşamasında davacının sermaye koymadığını ve şirket sermayesinin davacı dışındaki ortaklarca temin edildiğini, diğer ortakların şehir dışında yaşamaları nedeniyle işlerin yürütülmesi için davacıya vekalet verdiklerini, davacının sermaye borcunu ödememesi ve olumsuz sicil kaydı nedeniyle bankaların kredi vermeye yanaşmadıklarını, bu nedenle davacının şirketteki payını müvekkiline devir ederek ortaklıktan ayrıldığını, davalının vekaleten takip ettiği işler için diğer ortaklarla 07.06.2017 tarihinde sözleşme yaptığını, anılan sözleşmede her bir dairenin satışından elde edilecek gelirden davacıya 75.000,00 TL ödeme yapılacağı, bu kapsamda satılan iki adet taşınmaz nedeniyle davcıya 150.000,00 TL ödendiğini, ancak şirketin faaliyetlerinin devam ettiği sırada davacı tarafından şirket aleyhine İstanbul Anadolu …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında 2.000.000 TL tutarında icra takibi başlattığını, tebligatın davacı tarafından işe alınan şirket çalışanına teslim edildiğini, çalışanın haber vermemesi nedeniyle takibin kesinleştiğini ve şirketin tüm mal varlığının haczedildiğini, şirketçe İstanbul Anadolu 7.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/1069 Esas sayılı dosyasında menfi tespit davasını açıldığını, davacının, dava dışı … Ltd.Şti’ne olan borcunu halen ödememesi ve şirketin borçlarının sona ermemesi nedeni ile hisse devrinin gerçekleşmediğini, 07.06.2017 tarihli sözleşmenin 3.3.maddesinde de sözleşme şartlarının yerine getirilmesi halinde taraflar arasındaki sözleşmenin hükümsüz kalacağının düzenlendiğini, şirket adına kayıtlı sekiz adet daireden iki adetinin satıldığı, altı adetinin ise henüz satılmaması nedeniyle sözleşmenin 4.2.2.maddesi gereğince hesaplaşma yapılamadığını, sözleşme şartlarının tam olarak yerine getirilmediği aşamada hisse iadesinin istenilmesinin usulsüz olduğunu, taşınmazların henüz satılmaması nedeniyle KDV ödemesine ilişkin mahsuplaşmanın yapılamadğını savunarak, tedbirin kaldırılarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Davaya konu taraflar arasında düzenlenen 20/08/2015 tarihli protokoldeki devir taahhüdü, inançlı işlem niteliğindedir.Ayrıca ortaklar arasında 07/06/2017 tarihinde ikinci bir sözleşme yapılmış ve bu sözleşmenin 20/08/2015 tarihli inançlı işleme konu sozleşmenin mütemmim cüzü olduğu belirtilmiş,sözleşmede yer alan şartların yerine getirilmesi halinde 20/08/2015 tarihli hisse devrine ilişkin sözleşmenin hükümsüz kalacağı belirtilmiştir.İnançlı işlemler, inananın teminat oluşturmak veya yönetilmek üzere mal varlığı kapsamındaki bir şey veya hakkını, inanana devretmesi ve inanılanın da inanç anlaşmasındaki koşullara uygun olarak inanç konusu şeyi kullanmasını, amaç gerçekleştiğinde ise belirlenen şekilde inanana iade etmesini içeren işlemlerdir.İnançlı işlem kazandırmayı yapan kişiye yani inanana belirli şartlar gerçekleşince, kazandırmanın iadesini isteme hakkı sağlayan bir sözleşmedir.Bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde bunun dava yoluyla hükmen yerine getirilmesi istenebilir. 05.02.1947 tarih 1945/20E.-1947/6K. sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında inançlı işlemin yazılı delille ispat edilebileceği belirtilmiş ve dosyaya inançlı işleme ilişkin sözleşmenin sunulduğu görülmüştür. Uyuşmazlık; 20/08/2015 tarihli sözleşmenin ayrılmaz parçası olarak belirtilen 07/06/2017 tarihli sözleşme şartlarının yerine getirilip getirilmediği hususundadır.20/08/2015 tarihli inanlı işleme dayanak sözleşmede hisseleri devreden …’nın ilk talebinde hisselerin kendisine iade edileceği kararlaştırılmıştır.07/06/2016 tarihli sözleşmede ise 8 adet dairenin satımı sonucunda yapılacak paylaşım şartları belirlenmiştir.Buna göre uyuşmazlığın çözümü 07/06/2016 tarihli sözleşmenin şartlarında yer alan paylaşımın yapılıp yapılmadığı konusundadır.Paylaşım 07/06/2016 tarihli sözleşmeye göre yapılmış ise aynı tarihli sözleşmenin 3.3 maddesi uyarınca inançlı temlik sözleşmesi geçersiz olacaktır.Paylaşım yapılmamış ise 20/08/2015 tarihli inançlı işleme konu sözleşmenin geçerliliği devam edecek ve yine bu sözlşemeye göre davacının ilk talebinde sözleşmede yer alan oranda hisseler davacıya iade edilecektir. Mahkememizce İstanbul Anadolu …İcra müdürlüğünün … E.sayılı dosyası celp edilerek incelenmiş ve içerisinde bulunan tapu kayıtlarının örnekleri dosyamıza kazandırılmıştır.Ayrıca hisse devrine ilişkin 09/09/2015 tarihli ticaret sicili gazetesi örneği dosyaya eklenmiştir.07/06/2017 tarihli sözleşmede paylaşıma konu edilen taşınmazların mülkiyetinin 10/01/2019 tarihi itibariyle … Limited Şirketine ait olduğu anlaşılmakla 07/06/2017 tarihli sözleşmede yer alan paylaşıma ilişkin hususların yerine getirilmediği görülmüştür.07/06/2017 tarihli sözleşmede yer alan paylaşıma ilişkin şartların yerine getirilmediği , inançlı işleme konu 20/08/2015 tarihli sözleşmenin geçerliliğini sürdürdüğü , inançlı işleme konu sözleşmede hisselerin ilk talepte …’ya iade edileceği hususunun yer aldığı gözetildiğinde davanın kabulüne karar vermek gerekmiştir. Yapılan yargılama ve tüm dosya kapsamına göre ; davanın kabulü ile taraflar arasında akdedilen 20/08/2015 tarihli inançlı temlik sözleşmesi ve 07/06/2017 tarihli sözleşme nedeniyle … Ltd. Şti’nin 4.000 paya karşılık olan 100.000 TL hissenin … TC kimlik numaralı …’dan … TC kimlik numaralı …’ya devri ile … adına tesciline, ihtiyati tedbirin karar kesinleşinceye kadar devamına… ” gerekçesiyle davanın kabulü ile taraflar arasında akdedilen 20.08.2015 tarihli inançlı temlik sözleşmesi ve 07.06.2017 tarihli sözleşme nedeniyle … Ltd. Şti.’nin 4.000 paya karşılık olan 100.000 TL hissenin davalıdan, davacıya devri ile davacı adına tesciline, ihtiyati tedbir karar kesinleşinceye kadar devamına karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; önceki beyanlarını aynen tekrarla, davacının teklifi üzerine bir arsa üzerinde inşaat yapılmak üzere taraflar arasında varılan mutabakat sonucu dava dışı şirketin kurulduğunu, inşaatın tamamlaması için gerekli tüm harcamaların davacı dışındaki kurucu ortaklarca karşılandığını, diğer ortaklarının İstanbul dışında bulunmaları nedeni ile şirketin tüm işlemlerinin yürütülmesi için davacıya vekalet verildiğini, davacının sermaye payını ödememesi nedeniyle davalının babasına ait şirketlerin kefaleti ile alınan krediler sonucu inşaatın tamamlandığını, davacının sermaye payını ödememesi ve davacının olumsuz sicil kaydı nedeniyle bankalarla problem yaşanması üzerine 21.08.2015 tarihli hisse devir sözleşmesi ile davacının şirketteki paylarını devir ederek ortaklıktan ayrıldığını, ancak davacının vekaleten takip ettiği işler ve devir ettiği hisseler karşılığında şirket ortakları arasında 07.06.2017 tarihinde sözleşme yapıldığını, sözleşme hükümleri gereğince davacı ile davalı arasında düzenlenen 20.08.2015 tarihli sözleşmenin, işbu sözleşmenin mutemim cüzü olduğu, bu sözleşmenin şartları yerine getirildiğinde, …’nın … ile arasında tanzim ve imza edilmiş olan hisse devri sözleşmesi hükümsüz olacağı, şirkete ait 8 adet dairenin üç ay içinde satılarak gelirinin belirlenen esaslar dahilinde paylaşılacağı, her bir daire için davacıya 75.000,00 TL ödeme yapılacağının kararlaştırıldığını, ancak bu sözleşmenin hükümlerinin henüz yerine getirilmemesi nedeniyle davanın reddi gerektiğini, 07.06.2017 tarihli sözleşmenin 3.2. maddesinde yer alan, inanç sözleşmesinin bu sözlemenin mütemmim cüzü olduğuna ilişkin hüküm karısında artık 20.08.2015 tarihli sözleşme hükümleri göz önünde bulundurularak hüküm verilemeyeceğini, satılan iki taşınmazın bedelinin sözleşmeye göre davacıya verildiğini, ancak diğer dairelerin henüz satılamadığını, davacıya hissesinin devredilmesi için göz önünde bulundurulması gereken asıl unsurun 07.06.2017 tarihli sözleşmede belirtilen şartlar olduğunu, bu sözleşmenin satışa ilişkin 3.3. maddesinde; bu sözleşmenin şartları yerine getirildiğinde hisse devir sözleşmesinin hükümsüz kalacağı ve davacıya ait hisselerin iade olunacağının kararlaştırıldığını, ancak sözleşmede belirlenen şartların gerçekleşmemesi nedeniyle payların devir edilmediğini, davacının edimini yerine getirmemesi nedeniyle müvekkilinden talepte bulunamayacağını, taşınmaz satışının davacı tarafından engellendiğini, sözleşmenin 4.2.1. maddesinde; “… Ltd. Şti. Adına tapuda kayıtlı olan 8 adet dairenin, işbu sözleşmenin imza tarihinden itibaren en geç 3 ay içerisinde satışı konusunda şirket ve şirket ortakları tarafından azami gayret gösterilecektir.” şeklinde hüküm bulunmasına rağmen, davacı sözleşme konusu taşınmazların satılmasını engelleyecek işlemler gerçekleştirdiğini, şirket aleyhine afaki taleplerle takip başlatıldığını ve davacının bu miktarda alacağı bulunmadığını, mahkemece son imzalanan ve geçerli olan sözleşme hükümlerinin dikkate alınmadan karar verilmesinin hatalı olduğunu, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, inanç sözleşmesi gereğince davacı tarafından davalıya devir edilen dava dışı limited şirket paylarının davacıya ait olduğunun tespiti, payların davacı adına devir ve tescili istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, davalı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacı, dava dışı … Ltd. Şti.’nin %25 payına sahip kurucu ortağıdır. Şirketin kuruluş aşamasından sonra bir adet taşınmaz üzeninde inşaat yapmaya başladığı ve davacının olumsuz kredi notu nedeniyle bankalarla yaşanan sorunlar üzerine, davacının şirketteki ortaklık payını Kadıköy … Noterliğinin 20.08.2015 tarihli limited şirket hisse devir sözleşmesi ile davalıya devir ettiği, devir olgusunun şirket ortaklar kurulu kararıyla kabul edilerek sicilde ilan edildiği anlaşılmıştır. Bu durumda, görünüşte geçerli şekilde yapılan pay devir sözleşmesi ve ortaklar kurulu kararı bulunduğundan TTK’nın 595. maddesi hükmüne göre davalı şirket paylarını iktisap etmiştir. Ancak davacı yan, taraflar arasında inanç sözleşmesi bulunduğunu, payların gerçekte devir edilmediğini, bankalarla yaşanan kredi sorunları nedeniyle payın inanç sözleşmesi kapsamında sonradan iade edilmek üzere davalıya devir edildiğini ileri sürmektedir. Somut olayda davacı, şirket payının kendisine ait olduğunun tespiti talebinin yanı sıra payın tescilini de talep etmiştir. Limited şirkette pay devrinin şirkete karşı hüküm ifade edebilmesi için devir sözleşmesinin şirkete ibrazı ve şirket ortaklar kurulunun kararı gerekir. Ancak usulüne uygun düzenlenmiş bir pay devir sözleşmesi bulunmaması nedeniyle, inançlı işlem kapsamında yapılacak tescilin şirketçe yerine getirilmesi gerektiği ve bu tür bir talebin şirketin de hasım olarak gösterildiği bir davada tartışılarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Nitekim Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 14.02.2018 tarih ve 2016/7507 Esas, 2018/1077 Karar sayılı ilamında belirtildiği üzere, bu tür bir davada husumetin şirket ve payı devir alan ortağa birlikte yöneltilmesi gerekmektedir. Bu nedenle mahkemece, dava dışı şirkete karşı dava açılması için davacıya süre verilmesi, dava açıldığında birleştirilerek talep hakkında bir karar verilmesi gerekirken eksik tarafla yargılama yapılarak karar verilmesi doğru görülmemiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, işin esasına dair istinaf sebepleri incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR:Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, 2-Yukarıdaki açıklamalar ışığında davanın yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davalı tarafından yatırılan istinaf peşin karar harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde, ilk derece mahkemesince iadesine, 4-Davalı tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesince, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine dair; HMK’nın 353/1.a. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.31.03.2022
KANUN YOLU:HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca karar kesindir.