Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1550
KARAR NO: 2023/1502
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 25/06/2020
NUMARASI: 2016/1089 E. – 2020/269 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; davacı banka ile davalı … San. Ve Tic. Ltd. Şti. arasında imzalanan iki adet toplam 3.200.000 TL bedelli kredi sözleşmelerine istinaden davalı şirkete krediler kullandırıldığını, diğer davalılar … ve …’ın da anılan kredi sözleşmelerini, müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatı ile imzaladıklarını, kredi şartlarına uyulmaması ve borcun ödenmemesi üzerine müvekkili banka tarafından alacağın tahsilini teminen kredi hesabının kat edildiğini, Beşiktaş … Noterliğinin 04.07.2016 tarih ve … yevmiye sayılı ihtarnamesinin keşide edildiğini, ancak borcun ödenmediğini, bunun üzerine İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile davalılar aleyhine icra takibi yapıldığını, davalıların icra takibine itiraz etmeleri üzerine icra takibinin durduğunu, davalıların kredi sözleşmeleri nedeniyle kullandırılan krediden dolayı müvekkili bankaya borçlu olduklarını ileri sürerek, itirazın iptali ile takibin devamına ve %20 oranından aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar vekili, savunmasında özetle; yasaların emredici hükmü gereği davacının dava dilekçesindeki iddia ve beyanlarını ispat ile mükellef olduğunu, delillerini sunması gerektiği halde, dava dilekçesi içinde davaya konu somut olayı ve taleplerini ispatlayan yeterli belge sunmadığını, davacı banka ile müvekkilleri arasında hukuki bir ilişkinin olmadığını, alacağa dayanak gösterilen genel kredi sözleşmesi üzerinde bulunan imzaların müvekkillerinin eli ürünü olmadığını, müvekkili ile davalılar arasında genel kredi sözleşmesinin var olduğu düşünülse dahi davacı banka tarafından müvekkillerine kredi kullandırılmadığını, davacı banka tarafından gönderilen ihtarnameye itiraz edildiğini, bu nedenle muacceliyet ve temerrüt olgusunun gerçekleşmediğini, gerek kredinin verildiği iddia edildiği tarihte, gerekse takibin açıldığı ve dava sonrası tarihlerde bankanın kredi kullandırımının söz konusu olmadığını, davacının icra inkar tazminatı talebinin yerinde olmadığını savunarak, davanın reddi ile %20’den aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Dava; İİK.nın 67.maddesi gereğince açılmış itirazın iptali davasıdır. İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası celp edilmiş, taraf delilleri toplanmış, bilirkişiden rapor ve ek rapor alınmıştır. İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasının incelenmesinde; davacı tarafından davalılar aleyhine 1.412.027,63 TL asıl alacak, 248.275,36 TL faiz olmak üzere toplam 1.660.302,99 TL alacağın tahsili ve 91.040,00 TL gayri nakdi kredi bedelinin icra dosyasına veya banka nezdinde faiz getirmeyen bir hesaba depo edilmesi için ilamsız icra takibi yapıldığı, davalıların süresinde itiraz edilmesi neticesinde takibin durduğu ve bu davanın süresi içerisinde açıldığı anlaşılmıştır. Mahkememizdeki yargılama devam ederken davalı şirketin 08/05/2017 tarihinde iflasına karar verildiğini ve müflis şirket masasının İİK.’nın 218. maddesi gereğince basit usulde açılmış olduğu ve İstanbul … İflas Müdürlüğü tarafından işlemlerin yürütüldüğü anlaşıldığından İstanbul … İflas Müdürlüğüne tebligat yapılmış, davacı vekili Mahkememizin 30/01/2020 tarihli celsesinde ve 25/06/2020 tarihli celsesinde davalı şirket ile ilgili taleplerini iflas idare memurları tarafından kabul edildiğini, davalı şirket hakkındaki davalarının konusuz kaldığını beyan etmesi nedeniyle davalı şirket hakkındaki davanın konusuz kalmasından dolayı davalı şirket hakkındaki dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir. Davalılar imza inkarında bulunduklarından davalıların imza itirazı ile ilgili isticvapları ve imza örneklerinin alınması için hazır bulundurulmaları ve emsal imzalı belgeleri sunmaları veya bulundukları yerleri bildirmeleri hususunda davalılar vekiline kesin süre verilmiş, davalılar vekili imzalı belgeleri sunmadığı veya yerlerini bildirmediği ve davalıların duruşmaya gelmemeleri nedeniyle imzaya ilişkin itirazlarından vazgeçmiş sayılmışlardır. Bilirkişi … Mahkememize sunduğu 27/11/2017 tarihli raporunda; davacı bankanın Sanayi-Levent şubesiyle davalı şirket arasında 11/11/2013 tarihinde 1.200.000 TL ve 2.000.000 TL limitli iki adet kredi sözleşmesi ve aynı tarihli iki adet kefalet sözleşmesi akdedildiğini, davalılar … ve …’ın her iki kredi sözleşmesi için 1.200.000 TL ve 2.000.000 TL tutarı kadar müteselsil kefil olmayı kabul ettiklerini, davalı şirketin açılan ve kullandırılan kredilerin vadesinde ödenmemesi üzerine davacı banka tarafından davalılara ihtarname gönderilerek hesabın kat edildiğini, davacı bankanın 21.10.2016 takip tarihi itibariyle davalı asıl borçlu şirketten 1.392.676.97 TL asıl alacak, 79.305.22 TL işlemiş akdi faizi, 3.965,26 TL %5 BSMV olmak üzere toplam 1.475.947,45 TL alacaklı bulunduğu, hesaplamalarını aşan 184.355,54 TL davacı banka talebinin yerinde olmadığını, taraflar arasında akdedilen Kredi sözleşmesinde, bankanın talep ettiği Gayri Nakit Kredilerin “Bloke” ve “Depo’’ edilmesine ilişkin açık bir hüküm bulunmadığından, bankanın bu yöndeki talebinin yerinde olmadığını, davalı kefiller … ve …’ın, kefalet limiti dahilinde bulunan borçtan sorumlu olduklarını belirtmiştir. Bilirkişi Mahkememize sunduğu 27/05/2019 tarihli ek raporunda; kök rapora ilave edilecek başka bir hususun bulunmadığını beyan etmiştir. Mahkememizce toplanan tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde; davacı bankanın Sanayi-Levent şubesiyle davalı şirket arasında 11/11/2013 tarihinde 1.200.000 TL ve 2.000.000 TL limitli 2 adet kredi sözleşmesi ve aynı tarihli 2 adet kefalet sözleşmesi akdedildiği, davalılar … ve …’ın her iki kredi sözleşmesi için 1.200.000 TL ve 2.000.000 TL tutarı kadar müteselsil kefil olmayı kabul ettikleri, kullandırılan kredilerin vadesinde ödenmemesi üzerine davacı banka tarafından davalılara ihtarname gönderilerek hesabın kat edildiği, her ne kadar davalılar imza itirazında bulunmuşlar ise de, imza incelemesi için imza örnekleri alınmasına yönelik çağrıldıkları duruşmaya gelmedikleri, incelemeye esas imzalı belge asıllarını sunmadıkları veya bulundukları yerleri bildirmediklerinden imza itirazından vazgeçmiş sayıldıkları, bilirkişi raporuna ve banka kayıtlarına göre, davacı bankanın takip tarihi itibariyle davalı asıl borçlu şirketten ve kefalet limitleri dahilinde bulunduğundan kefil olan davalılar … ve …’dan 1.392.676,97 TL asıl alacak, 79.305,22 TL işlemiş akdi faizi, 3.965,26 TL %5 BSMV olmak üzere toplam 1.475.947,45 TL alacaklı olduğu, davacı banka tarafından icra takibinde nakdi alacak için BSMV talep edilmediği, bu nedenle davalıların icra takibine 1.392.676,97 TL alacak, 79.305,22 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 1.471.982,19 TL alacak için yaptıkları itirazın yerinde olmadığı ve iptalinin gerektiği, itirazın iptaline karar verilen alacağın likit olması nedeniyle % 20 icra inkar tazminatının davalılar … ve …’dan tahsiline, kredi sözleşmelerinde kefiller yönünden gayri nakdi alacak için depo edilmesine ilişkin açık hüküm bulunmadığından kefil olan davalılar … ve … yönünden gayri nakdi alacağa ilişkin talebin reddine, müflis davalı şirket hakkındaki davanın konusuz kalması nedeniyle bu davalı hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.” gerekçesiyle, davalı … San.Tic.Ltd.Şti.hakkındaki davanın konusuz kalması nedeniyle bu davalı ile ilgili dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına, davalılar … ve … hakkındaki davanın kısmen kabulü ile tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla, davalılar … ve …’ın İstanbul …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında yaptıkları itirazın 1.392.676,97 TL asıl alacak, 79.305,22 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 1.471.982,19 TL üzerinden iptaline, asıl alacağa takip tarihinden itibaren % 41 oranında faiz uygulanmak suretiyle takibin devamına, davalılar … ve … hakkındaki gayrinakdi alacağına yönelik davanın reddine, itirazın iptaline karar verilen alacağın % 20’si olan 294.396,44 TL icra inkar tazminatının davalılar … ve …’dan tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; eksik incelemeye dayalı bilirkişi raporu esas alınmak suretiyle hüküm tesis edildiğini, uygulanacak temerrüt faizinin sözleşmenin 2/5.1 maddesinde açıkça belirlendiğini, talep edilen %72 oranındaki temerrüt faizinin taraflar arasında imzalanan sözleşme ile bankaya tanınan tek taraflı yetkiye istinaden kararlaştırılmış olup, sözleşme ve yasaya uygun olduğunu, kredi sözleşmesi’nin 2/5.1 maddesinde borçlular; ”Müşteri ile ayrıca mutabakata varılmamış ise, faiz TCMB na bildirilen faiz oranlarını geçmemek kaydıyla bankanın fiili kullandırım/işlem tarihinde aynı tür krediler ve hesaplar için cari olan en yüksek oranı üzerinden bankaca belirlenerek banka kredi kullandırımına ait kredi ve faiz tutarlarını, BSMV, KKDF ve sair resim ve harçları ile birlikte müşterinin cari hesabına borç yazabilecektir” hükmü ile bu kredi ilişkisinde uygulanacak temerrüt faizinin ne şekilde belirleneceğinin açıkça kabul edildiğini, 01.07.1987 tarih ve … sayılı Resmi Gazetede yayınlanan 87/11921 sayılı Bakanlar Kurulu kredi faiz oranı başlıklı 3.maddesindeki; ”Bankalar 5.maddede belirtilen kredi ile Teeskont kaynaklı krediler dışındaki kredilere uygulayacakları azami faiz oranlarını vade ve türlerine göre serbestçe tespit ederler. ” hükmü uyarınca kredilere uygulayacakları azami faiz oranlarını serbestçe tespit edip T.C. Merkez Bankası’na bildirip ilan ettikten sonra uygulandığını, müvekkilinin 15.02.2012 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere T.C. Merkez Bankası’na TL kredilerde fiilen uygulanabilecek en yüksek faiz oranının ticari krediler için 936 olarak bildirildiğini, ticari krediler için “T.C, Merkez Bankası’na bildirilen en yüksek ticari kredi faiz oranının %100 fazlasıyla” uygulanacağı hükme bağlandığını, kredinin kullandırım tarihi 11/11/2013 olup kullandırım tarihi itibarıyle uygulanabilecek en yüksek cari faiz oranı »36, temerrüt faiz oranı da 472 olduğunu, söz konusu krediye kat tarihinde fiilen 36 cari faiz uygulandığına ilişkin TMRT ekran görüntüsünün sunulduğunu, bu sebeplerle Bankaya tanınan tek taraflı yetkiye istinaden takipte % 72 temerrüt faizi talep edilmesinin sözleşme ve yasaya uygun olduğunu, müşterek borçlu ve müteselsil kefillerin kefaletinin tüm borcu (çek tazmin bedelleri de dahil olmak üzere) kapsadığını, taraflar arasında imzalanan kredi sözleşmesi’nin 6.sayfasındaki Kefalet Sözleşmesinin 2.1.maddesi; “TBK 582.maddesi gereği müteselsil kefaletin, doğmuş ve doğacak tüm borçları kapsayacağı hususlarını kabul ve taahhüt ederler.” hükmünü havi olduğunu, sözleşme hükmü çok açık ve net olup müşterek borçlu ve müteselsil kefillerin sorumluluğunun doğmuş ve doğacak tüm borçları dolayısı ile çek tazmin bedellerini de kapsadığını, bu durumda davalı müşterek borçlu ve müteselsil kefillerden, çek tazmin bedelleri yönünden depo talebinde bulunulmasının usul, yasa ve sözleşme hükümlerine uygun olduğunu, yerel mahkemenin ”kredi sözleşmelerinde kefiller yönünden gayrinakdi alacak için depo edilmesine ilişkin açık hüküm bulunmadığından kefil olan davalılar … ve … yönünden gayrinakdi alacağa ilişkin talebin reddi yönündeki hükmünün sözleşme hükümlerine aykırı olduğunu, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın davalılar … ve … yönünden kabulüne, karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, İİK’nın 67. maddesi uyarınca, genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan banka alacağının tahsili için başlatılan ilamsız icra takibine vaki itirazın iptali ve icra inkâr tazminatının tahsili taleplerine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabul kısmen reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Dosya kapsamında bulunan İstanbul …İcra Müdürlüğünün … (… eski esas) esas sayılı icra dosyasının incelenmesinde; davacı takip alacaklısı tarafından borçlu davalılar aleyhine 1.142.027,63 TL asıl alacak ve 248.275,36 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 1.660.302,99 TL nakdi alacak ile 91.040,00 TL gayri nakdi alacak yönünden 21.10.2016 tarihinde icra takibi başlatıldığı, takip dayanağı olarak iki adet toplam 3.200.000,00 TL bedelli kredi çerçeve sözleşmesi, Beşiktaş 17.Noterliğinin 04.07.2016 tarih ve 47250 yevmiye no’lu ihtarnamesinin gösterildiği, davalıların itirazı üzerine takibin durduğu anlaşılmıştır. Dava, genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan banka alacağının tahsili için başlatılan ilamsız icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkin olup davacı tarafından dava konusu takipte 1.142.027,63 TL asıl alacak ve 248.275,36 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 1.660.302,99 TL nakdi alacak ile 91.040,00 TL gayri nakdi alacak yönünden talepte bulunulmuş, dava dilekçesinde dava değeri belirtilmeden tüm takibe yönelik itirazın iptali istenmiştir. Tevzi harçlandırma formunda ise dava değeri 1.379.479,95 TL gösterilmiş, nispi harç yatırılmıştır. Her ne kadar dava dilekçesinde dava değeri belirtilmeden tevzi harçlandırma formunda dava değeri 1.379.479,95 TL gösterilmiş, bu miktar üzerinden nispi harç alınmış, bu şekilde eksik harç alınarak yargılama yapılmış ise de; dava dilekçesinde takibin tümüne yönelik itirazın iptalinin talep edildiği, mahkemece de takip tutarı aşılmadan toplam 1.471.982,19 TL’ye hükmedildiği, hükümde kabul edilen bu miktar üzerinden eksik harcın tamamlatılmasına karar verildiği anlaşıldığından, esasa etkili olmayan bu usul hatası kaldırma sebebi yapılmamış, eleştirmekle yetinilmiş ve dava değerinin toplam 1.660.302,99 TL nakti alacak, 91.040,00 TL gayri nakdi alacak olduğu kabul edilerek istinaf sebeplerinin incelenmesine geçilmiştir. Davacı, genel kredi sözleşmesinden doğan borcun ödenmemesi üzerine asıl borçlu ve müteselsil kefil olan davalılar aleyhine başlattığı icra takibine itiraz edilmesi üzerine eldeki davayı açmış olup dosya kapsamına göre, davacı ile davalı şirket arasında 11.11.2013 tarihinde 1.200.000 TL ve 2.000.000 TL limitli iki ayrı genel kredi sözleşmesi imzalandığı, diğer davalılar … ve …’ın da bu krediye ayrı bir kefalet sözleşmesi ile kefil olduğu, 11.11.2013 tarihli ayrı kefalet sözleşmesinde davalı müteselsil kefillerin 2.000.000 TL limitle sözleşmeyi müteselsil kefil sıfatıyla imzaladıkları, sözleşmenin el yazısıyla, miktar belirtilerek imzalandığı, genel kredi sözleşmesi kapsamında davalı şirketin kullandığı nakdi kredi taksitlerinin geri ödeme süresi içinde ödenmemesi üzerine davacı tarafından 27.06.2016 tarihinde kredi hesabı kat edilerek 1.379.479,95 TL nakdi alacak+101.360,00 TL gayri nakdi alacak için Beşiktaş …Noterliğinin 04.07.2016 tarihli ve … yevmiyeli ihtarnamesinin davalı borçlulara gönderildiği, 11.07.2016 tarihinde ihtarnamenin tebliğ edildiği görülmektedir. Mahkemece, alınan bilirkişi raporu doğrultusunda, davanın nakdi kredilere ilişkin alacak talebi yönünden kısmen kabulü ile gayri nakdi alacaklar yönünden davalı kefillerin sorumluluğu bulunmadığı gerekçesiyle gayri nakdi alacak talebinin davalı kefiller yönünden reddine karar verilmiş, karar, davacı vekilince, davalı kefillerin de gayri nakdi alacaklardan sorumlu olduğu ve temerrüt faiz oranının %72 olması gerektiği ileri sürülerek, istinaf edilmiştir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2018/19-689 Esas, 2018/1624 Karar ve 06.11.2018 tarihli kararında da belirtildiği üzere kefillerin gayri nakdi kredinin deposundan sorumlu tutulabilmeleri için kefalet sözleşmesinde açık hüküm bulunması gerekmekte olup aksi takdirde kefillerden, gayri nakdi kredi alacağının depo edilmesi talep edilemeyecektir. Buna göre somut olayda, imzalanan genel kredi sözleşmesinde bulunan kefalete ilişkin hükümlerde ve kefalet sözleşmesinde kefilin gayrinakdi kredilerin deposuna ilişkin bir düzenleme bulunmadığı görülmektedir. Davacının dayanak olarak belirttiği 2.1 maddesinde kefillerin doğmuş ve doğacak tüm borçlardan sorumlu olacağı hüküm altına alınmış ise de, bu maddeden kefillerin gayri nakdi alacaktan sorumlu oldukları sonucu çıkmadığından, anılan madde de bu konuda açık bir düzenleme niteliğinde olmadığından davacı vekilinin bu istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi kök ve ek raporunda, davacının kat ihtarında uyguladığı akdi faiz oranının belirtilmediği, ancak dosyadaki muhtelif kredilere uygulanan akdi ve temerrüt kredi faiz oranlarına ilişkin tablolara göre davacı bankanın rotatif, SKA ve orta uzun vadeli kredilere uygulanan akdi faiz oranının %20,50 olduğu, temerrüt faiz oranının da bunun iki katı olabileceği, bu nedenle %41 oranında temerrüt faizi istenebileceği, takipteki %72 oranındaki faiz isteminin yerinde olmadığı kanaati bildirilmiş, mahkemece bu faiz oranı üzerinden takibin devamına karar verilmiş, davacı vekili ise işleyecek temerrüt faiz oranının %72 olduğundan bahisle kararı istinaf etmiştir. Taraflar arasında düzenlenen genel kredi sözleşmesinin 2.5.1 maddesi ”Müşteri ile ayrıca mutabakata varılmamış ise faiz, TCMB’ye bildirilen faiz oranlarını geçmemek kaydıyla, Bankanın fiili kullandırım/işlem tarihinde aynı tür krediler ve hesaplar için cari olan en yüksek oranı üzerinden Bankaca belirlenecektir. Banka kredi kullandırımına ait kredi ve faiz tutarlarını BSMV, KKDF ve sair resim ve harçları ile birlikte müşterinin cari hesabına borç yazılabilecektir. ” hükmünü içermekte olup söz konusu hüküm akdi faize ilişkindir. Davacı vekili dava dilekçesinde temerrüt faizinin düzenlendiği genel kredi sözleşmesinin 4.2.maddesine yer vermiş ancak dosya kapsamında sözleşmenin bu maddesinin olduğu sayfaların bulunmadığı anlaşılmıştır. Bu nedenle GKS de temerrüt faizi ile ilgili hüküm incelenememiştir. Ancak, taraflar arasında düzenlenen kefalet sözleşmesinin 2.2 maddesi ”Banka tarafından müşteriye açılan kredilerden dolayı kredinin açılma şekli ve nevine göre keza, sözlemede yer alan tüm hususlardan da kefiller, Bankaya karşı kefalet limiti ve kendi temerrütü dahilinde müteselsilen sorumlu ve yükümlü olunacağı, kefillerin temerrütü halinde, Bankaca TCMB’na bildirilen aynı tür kredilere uygulanan en yüksek cari akdi faizin %100 fazlası oranında cari temerrüt faizi uygulanacağı …hususlarını kabul ve taahhüt eder” hükmünü içermektedir. Bu hüküm dosyada bulunmayan ancak davacı vekilinin dava dilekçesinde sözleşmede bulunduğunu belirttiği 4.2 hükmü ile paralel nitelikte ve müteselsil kefillerin sorumluluğunu asıl borçluya nazaran ağırlaştırmayan nitelikte olduğundan bu hüküm uyarınca akdi faiz oranının iki katı oranında temerrüt faizi uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Bu nedenle uyuşmazlık esasında davalı asıl borçlu hakkında uygulanan veya TCMB’na bildirilen faiz oranının ne olduğu noktasındadır. Dava dosyasında hükme esas alınan bilirkişi kök raporunda da belirtildiği üzere; davacının hesap kat ihtarında dava konusu krediye uygulanan akdi faiz oranının ne olduğunu açıkça belirtmediği, dosyadaki muhtelif kredilere uygulanan akdi ve temerrüt kredi faiz oranlarına ilişkin tablolara göre davacı bankanın rotatif, SKA ve orta uzun vadeli kredilere uygulanan akdi faiz oranının %20,50 olduğu, bu durumda sözleşme hükmü uyarınca bu oranın yüzde yüz fazlası olan %41,00 faiz oranının temerrüt faizi olarak uygulanması gerektiği, her ne kadar davacı banka tarafından TCMB’na 14.07.2009 tarihinden itibaren ticari kredilerde uygulanacak en yüksek akdi faiz oranını %36 olduğu bildirilmiş ise de dosya kapsamına göre TMCB’ye bildirilen değil davacı bankanın fiilen uyguladığı akdi faiz oranı üzerinden temerrüt faiz oranının belirlenmesinin yerinde olduğu, zira bildirilen faiz oranının faiz oranı tavanına ilişki olduğu, kat tarihindeki benzer kredilere fiilen uygulanan faiz oranının esas alınmasının hakkaniyete uygun olduğu anlaşıldığından mahkemece temerrüt faizinin %41 olduğuna hükmedilmesinde bir isabetsizlik görülmemiş ve davacı vekilinin istinaf isteminin reddi gerekmiştir (Bknz.Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 07.02.2023 tarih ve 2021/9135 Esas, 2023/655 Karar, 08.12.2022 tarih ve 2020/4966 Esas, 2022/8843 Karar, 26.11.2020 tarih ve 2020/2889 Esas, 2020/5460 Karar sayılı kararı). Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1.maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararı usul ve yasaya uygun olduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
KARAR: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harcının Hazineye gelir kaydına; davacı tarafından yatırılan peşin karar alınması gerekli maktu harcın mahsubu ile fazla yatırılmış olan 24.868,15 TL harcın, karar kesinleştiğinde ve talep hâlinde, ilk derece mahkemesince davacıya iadesine, 3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlinde bırakılmasına, 4-Gerekçeli kararın, Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine dair; HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 28.09.2023 tarihinde, oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süreler içinde temyiz yolu açıktır.