Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/155 E. 2022/1517 K. 17.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/155
KARAR NO: 2022/1517
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 21/05/2019
NUMARASI: 2017/268 E. – 2019/596 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; davalı tarafın müvekkiline hizmet karşılığı olan borcunu ödememesi üzerine İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalının icra takibine itiraz ettiğini ve takibin durduğunu beyanla, itirazın iptali ile takibin takip talebinde yazılı koşullarla devamına, alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatının davalılardan tahsiline karar verilmesini dava ve talep etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; Davacının davaya dayanak icra takibinde ve bu dava dilekçesinde alacağını somut olarak ortaya koyamadığını, müvekkilleri ile davacı arasında bir sözleşme olmadığı gibi davacı tarafından sunulmuş bir hizmetin de olmadığını beyanla, haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın reddine, kötü niyetli açılan davanın asıl alacağının %20’sinden az olmamak üzere tazminat ödemesine, yargılama giderleri ile avukatlık ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili cevaba cevap dilekçesinde özetle; Davalı yan ile … Mah. … Sk. No:… … Kat:… Maltepe/İstanbul adresindeki bağımsız bölümün satışı için anlaşma yapıldığını, Telallık sözleşmesinin, tellalın taraflar arasında bir sözleşme kurulması imkanının hazırlanmasına ve kurulmasına aracılık ettiğini ve bu sözleşmenin kurulması ile ücrete hak kazanıldığını, müvekkili şirketin anlaşma doğrultusunda ilgili bağımsız bölümün satılması için ilana çıktığını, satım için gerekli işlemleri başlattığını, çeşitli teklifker aldığını, bu iş ve işlemler sonucunda dava dışı …’ya yer gösterme işleminde bulunulduğunu, davalı … ile davacı şirketin yetkili brokeri … arasında geçen 13.08.2016 tarihli watsapp konuşmalarının olduğunu, işbu watsapp konuşmalarından da anlaşılacağı üzere davacı şirketin dışarıda bırakılarak dava dışı … ile anlaşma sağlandığını ve bağımsız bölümün satıldığını, davalı tarafın müvekkilini dışarıda bırakarak bağımsız bölümün satışını yapmasının tellallık sözleşmesine aykırı olduğunu iddia ederek itirazın iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “… Dava konusu olay bakımından da, yazılı bir simsarlık sözleşmesi bulunmadığı açıktır. Geçerlilik şartı, sonradan tamamlanabilecek veya yemin yada başka deliller ile ispat edilerek ortadan kaldırılabilecek bir şart değildir. Kaldı ki, davalı taraf davacı ile aralarında bir hizmet ilişkisi olduğunu ve davalının (sözleşme olmasa dahi) hizmet verdiğini kabul ETMEMEKTEDİR. Yani davacı sözleme ilişkisi bulunduğunu dahi kabul etmemektedir. Bu durumda davacı simsarın davalı ile aralarında geçerli olarak kurulmuş bir sözleşme ilişkisi olmadan dayanak icra dosyası ile takip yaptığı görüldüğünden, davacının itirazın iptali isteminin reddi gerekmiştir. Ancak gerek takibin niteliği, gerek reddin dayanağı dikkate alındığında davacı tarafın kötüniyeti subut bulmadığından kötü niyet tazminatı istemi ret edilerek aşağıdaki hüküm kurulmuştur. ” gerekçesiyle, kanıtlanamayan davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Önceki beyanlarını tekrarlamış ve müvekkili ile davalı arasında 9 no’lu bağımsız bölümün satımı konusunda tellallık ilişkisi kurulduğunu, müvekkili şirketin anlaşma doğrultusunda ilgili bağımsız bölümün satımı için ilana çıktığını, satım için gerekli işlemleri başlattığını, çeşitli teklifler aldığını, bu iş ve işlemler için dava dışı …’ya taşınmazın satımı için yer gösterdiğini, teklif aldığını, anlaşılmaya çalışıldığını, davalı … ile müvekkili şirketin yetkili brokerı … arasında geçen whatsapp konuşmasında, 13.08.2016 tarihli konuşmada, ”-…: …. Kat için 800000tl+%2 benim hizmet bedelim fiyat onaylarsanız müşterime bildiriyorum. -…:Ok. Bildir tamamdır.” dediğinin görüldüğünü, işbu whatsapp konuşmasından da anlaşılacağı üzere, müvekkili şirketin bulmuş olduğu müşteriden alınan teklifin yine davalı tarafça onaylanmasına rağmen müvekkilinin dışarda bırakarak dava dışı … ile kendisi bizzat anlaştığını ve bağımsız bölümün satımının gerçekleştiğini, gerçek bedelin 1.600.000 TL olsa dahi tapuda ve kesilen faturalarda çok daha düşük bedel gösterildiğini, davalının bağımsız bölümü kendisinin sattığını, davalı ile müvekkili arasında daha önceki tarihlerde davalının çeşitli taşınmazlarının satışı yada kiralanması için sözleşme tanzim edildiğini, müvekkili ile davacı arasındaki önceki iş ilişkileri davalı gerçek kişinin belediye başkan aday adayı olması ile tanınmış bir mimar olması nedeniyle müvekkili şirkete güven telkin etmiş olduğunu, müvekkilinin üzerine düşen yükümlülüklerini yerine getirdiğini, davalı tarafından onayını almak suretiyle daireyi gösterdiğini, müvekkilini son anda devre dışı bırakan davalının daire satışını müvekkiline haber vermemeksizin ücretini ödememeksizin gerçekleştirdiğini, tarafların geçmişi, dava konusu taşınmazla ilgili mesaj içerikleri, dava konusu taşınmaza ilişkin ilan verilmesi, alıcılara gösterilmesi, dairenin alıcıya gösterilmesinin hemen akabinde eşine satılması bir bütün olarak değerlendirildiğinde taraflar arasında sözleşme kurulduğunun sabit olduğunu, bunun aksinin iddiasının aşırı şekilcilik olup kötü niyeti korumak olacağını, nitekim Türk Medeni Kanunu’nun temel taşlarından biri olan 2. maddesi gereğince bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeninin korumayacağını, davalı tarafından gerçekleştirilen yeminin usulüne uygun icra edilmediğini, müvekkili şirket temsilcisinin beyan ve taleplerinin hukuka ve usule aykırı şekilde dikkate alınmadığını iddia ederek, kararın kaldırılmasını davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, simsarlık alacağının tahsili amacıyla başlatılan ilamsız icra takibine karşı itirazın iptali davasıdır. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Dosya kapsamından, davacı şirket tarafından davalılar hakkında 27.01.2017 tarihli hizmet bedeli adı altında KDV dahil 36.500 TL tutarlı fatura düzenlenmiş olduğu, davacının çalışanı ile davalı gerçek kişi arasında gerçekleştirilmiş olduğu iddia edilen 28.04.2016 vd bir kısım kısa Whatsapp yazışmalarının dosyaya ibraz edildiği, yazışmaların … ile ilgili yapıldığı, ancak ayrıntıya yazışmalarda yer verilmediği, 13.08.2016 tarihinde davacı çalışanı tarafından yazıldığı iddia edilen yazıda “7.kat için 800.000,00 TL + %2 benim hizmet bedelim fiyat onaylarsanız müşterime bildirmiyorum” ifadesinin yer aldığı, aynı tarihli davalı gerçek kişinin yazısında ise yalnızca “ok” ifadesinin olduğu , aynı tarihte yine davalı gerçek kişi tarafından yazıldığı bildirilen “Bildir tamamdır” ifadesinin yer aldığı, …’la ilgili olarak ilan örneklerinin deliller arasında olduğu, davacı tarafça davalılar hakkında İstanbul Anadolu …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında 36.580,00 TL asıl alacağın tahsili amacıyla 26.01.2017 tarihinde ilamsız icra takibi başlatıldığı davalı borçlular tarafından icra takibine karşı yasal sürede itirazda bulunulduğu itirazda alacak sebebinin gösterilmediği, alacaklı ile herhangi bir alacak borç ilişkisinin olmadığının belirtildiği, davacı vekilince İİK 67.maddesi gereğince bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde işbu davanın açılmış olduğu anlaşılmıştır. Mahkemece ilgili bilgi ve belgeler, tapu kayıt örneği, icra takip dosya örneği dosya içerisinde celp edildikten sonra 06.12.2018 tarihli duruşmada davalı vekilinin tanık dinlenmesine muvafakat etmemesi üzerine davacı tarafın tanık dinletme talebinin ispatı istenen hususun tanık ile ispatlanamayacağı gerekçesiyle reddedilerek davalı tarafa yemin davetiyesi tebliğ edildiği anlaşılmıştır. Davalı gerçek kişi ve aynı zamanda davalı şirket yetkilisi …,21.05.2019 tarihli duruşma zaptına geçen yemin beyanında; “…Bana sorulan sorular hakkında gerçeğe uygun cevap vereceğime ve hiçbir şey saklamayacağıma namusum, şerefim ve kutsal saydığım bütün inanç ve değerler üzerine yemin ediyorum” dedi. Devamla; … mah. … sok. No:.. … kat:… Maltepe / İstanbul adresinde bulunantaşınmazla ilgili davacıyla aramızda kendi adıma veya yetkilisi olduğum davalı şirket adına simsarlık sözleşmesi kurulmamıştır, davacıya borcumuz yoktur” demiştir. Mahkemece, yazılı simsarlık sözleşmesi olmaması nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir. TBK’nın 520/3. maddesinde sözleşmenin yazılı şekilde yapılması gerektiği açıklanmış olup, yazılı şeklin unsurlarının mevcut olup olmadığının genel hükümlere göre belirlenmesi gerekir. TBK’nın 14. maddesi uyarınca, sözleşmede tarafların imzalarının bulunması şarttır. Diğer yandan imzalı bu belgenin simsarlık sözleşmesi sayılabilmesi için simsarlık sözleşmesinin asli unsurlarını da içermesi gerekir. Simsarlık sözleşmesinin meydana gelmesi için tarafların simsar tarafından gerçekleştirilmesi gerekli faaliyetin türü (kapsamı), bu faaliyet sonucunda kurulacak sözleşmenin konusu ve niteliği ve simsara ücret ödenmesi konusunda anlaşmış olmaları gerekir (Dr. Cevdet Salih ŞAHİNİZ, Türk Borçlar Hukukunda Gayrimenkul Tellallığı (Emlak Komisyonculuğu- Emlak Danışmanlığı) Sözleşmesi, Beta Yayınevi, İstanbul 2002, s.12). Bu açıklamaya göre, taşınmaz simsarlığının konusu olan taşınmazın, açıkça sözleşmede yer alması, yazılılık şartı için zorunludur. Diğer bir deyişle, yazılılık şeklinin gerçekleşmesi için sözleşmenin objektif ve sübjektif tüm unsurlarının yazılı belgede yer alması zorunludur (ŞAHİNİZ, a.g.e., s.51; Prof. Dr. Gökhan ANTALYA, Borçlar Hukuku- Genel Hükümler, Beta Yayınevi, İstanbul 2012, s.348). Somut olayda, taraflarca düzenlenen herhangi bir yazılı sözleşme mevcut değildir. Her ne kadar davacı tarafça davacı şirket çalışanı ile davalı gerçek kişi arasında gerçekleştirildiği iddia edilen bir kısım Whatsapp yazışmalarının sözleşmenin mevcut olduğunu gösterdiğini iddia etmiş ise de yazışmalardan yukarıda belirtilen niteliklerin varlığının kabulü veya sözleşmenin yazılı şekilde kurulmuş olduğunun kabulü mümkün görülmemektedir. Diğer taraftan yazılı şekil, geçerlilik şartı olup ispat şartı olmadığından, yemin delili ile ispat edilemez. Yukarıdaki açıklamalar ışığında ilk derece mahkemesi hüküm ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca esastan reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle;1-HMK’nın 353/1.b.1.maddesi uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı vekili tarafından peşin olarak yatırılan istinaf başvuru ve peşin karar harçlarının Hazineye gelir kaydına; bakiye 36,30 TL istinaf karar harcının davacıdan tahsiline Hazineye gelir kaydına, 3-Davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,5-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.17.11.2022
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.a maddesi uyarınca, dava konusunun değerine göre karar kesindir.