Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/1541 E. 2020/1124 K. 22.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1541
KARAR NO : 2020/1124
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 11/06/2020 tarihli ara karar
NUMARASI : 2020/475 E.
DAVANIN KONUSU: Ticari Şirket (Ortaklıktan Çıkma Veya Çıkarılmaya İlişkin)
Taraflar arasında görülen esas hakkındaki dava içinde talep edilen ihtiyati tedbirin reddine dair ara kararına karşı, davacılar vekili tarafından yasal süre içinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelindi, gereği düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinin kurulduğu günden itibaren davalı şirketin ortağı olduklarını, ancak ortaklığın kurulduğu günden itibaren şirketin iş ve işleyişiyle ilgili diğer ortaklar ve müdürlerin müvekkillerine bilgi vermediklerini, gerçeğe aykırı düzenlenen ticari kayıtlar nedeniyle kar payının düşük miktarda dağıtıldığını, 2019 yılı kar paylarının ise ödenmediğini, şirket paylarının değerinin kasıtlı olarak gerçek değerden düşük gösterildiğini, şirketin gerçek mali verilerinin karartılarak düşük kar payı dağıtıldığına ilişkin şüpheler üzerine bilgi edinme amaçlı yapılan girişimlerin şirket müdürlerince engellendiğini, oysa TTK’nın 614.maddesi uyarınca her ortağın, şirketin işleyişi ile ilgili olarak müdürlerden bilgi alma hakkı bulunduğunu, 2019 yılı kar dağıtımında şirketin tedarik ettiği ürünleri ilişkin maliyet hesabı yapılmayarak karışıklık oluşturulduğunu, kar oranı olarak belirlenen miktarın düşük gösterildiğini, kar dağıtımına esas finansal tabloların genel muhasebe ilkelerine aykırı düzenlendiğini, ortak olarak hak kazanılan gerçek kar payından mahrum bırakıldıklarını, mahkemece payların gerçek değerinin belirlenerek ayrılma akçesi olarak ödenmesi gerektiği gibi, şirket bilançolarıyla oynanarak düşük gösterilen 2019 yılı kar payının da belirlenerek ödenmesi gerektiğini, şirkete ait mali tablolarının geçeğe aykırı düzenlenmesi, alınan ürün maliyetlerinin gerçeğe aykırı muhasebeleştirilerek kar payı alacağının eksik belirlenmesi, müvekkillerinin şirketin işleyişinden uzak tutularak hesap verilmemesi nedeniyle ortaklar arasındaki güven ilişkisinin sona erdiğini, bu durumun ortaklıktan çıkma için haklı sebep oluşturduğunu ileri sürerek, müvekkilleri yönünden ortaklığın çekilmez hale gelmesi nedeniyle 2019 yılı kar payı ile ortaklıktan ayrılma akçesinin belirlenerek davalıdan tahsiline, şirket yöneticilerinin kasten müvekkillerini zarar uğratma amaçları göz önüne alındığında, kar payı ile ayrılma akçesinin eksiltecek işlemlerin önlenmesi amacıyla şirketin mal varlığına ihtiyati tedbir konulmasını talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; şirketin kuruluş aşamasında davacıların hiçbir emek ve sermaye katkısının bulunmadığını, davalıların şirketin kuruluşundan bugüne kadar tüm işleyişi hakkında bilgi sahibi olduklarını, inceleme taleplerinin engellenmediğini, uzunca bir süre bilgi alma hakkının kısıtlandığı iddiasının yetkili makamlar önünde ileri sürülmemiş olmasının bu durumun kanıtı olduğunu, davacıların yapılan tüm toplantılara katıldığının şirket kayıtlarıyla sabit olduğunu, bilgi alma hakkının engellendiğine ilişkin hiç bir somut kanıt sunulmadığını, diğer yandan şirketin mali tablolarına ilişkin iddiaların da yersiz olduğunu, davacıların paylarında azalma bulunmadığı gibi şirket ortağı …’nın bir kısım paylarını davacılara devir etmesiyle davacıların paylarının arttığını, 2019 yılında kar payı dağıtılmasına ilişkin karar alınmadığını, şirkete borçlu olan davacı ortakların ayrılma akçesi alacaklarının da bulunmadığını, belirlenecek çıkma payından bu miktarların mahsubu gerektiğini, davacıların aynı alanda faaliyet gösteren başka bir şirket kurarak şirketi zarara uğrattıklarını savunarak, haklı sebeplerin varlığının kanıtlanmaması nedeniyle davanın reddine karar verilmesini istemiştir.Davacı vekili cevaba cevap dilekçesinde özetle; şirketin tedarik ettiği mal ve hizmet faturalarında usulsüzlük yapılarak şirkete ödenmesi gereken miktarların şirket kasasına girmediğini, ihtara rağmen de şirket kayıtlarının incelenmeye sunulmadığını, ortaklar arasındaki sorunlar nedeniyle ortaklığın devamının çekilmez hale geldiğini, davacıların başka bir ticari faaliyette bulunduğunun baştan beri bilinmesine rağmen bu aşamada ileri sürülmesinin hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğunu, davalı şirket tarafından yapılan işin faturasının başka bir şirketçe düzenlenerek ortaklardan para kaçırılması nedeniyle şirkete ait iş ve işlemlerin denetlenmesi ve mal varlığının muhafazası için kayyım atanmasını talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ İlk Derece Mahkemesinin 11.06.2020 tarihli ara kararında; ” dava dilekçesinde belirtilen sebeplerle şirket ortakları arasında güven ilişkisinin sona erdiği ve sürekli güvensizlik ortamı oluştuğu, davacılar bakımından çıkma hakkının kullanılmasının hakkaniyete ve hukuka uygun yegane çözüm olduğu, davacıların hileli davranışlarla yasal haklarından mahrum bırakıldıkları ileri sürülerek haklı sebeplere bağlı olarak davacıların davalı şirketten çıkmalarına, bilirkişi incelemesi ile belirlenecek davacıların ortaklık payları ile davacılara ödenmesi gereken 2019 yılı kar payının reel değerinin davalıdan tahsil edilerek davacılara ödenmesine; davacıların muhtemel zararlarının engellenmesi maksadıyla davalı şirketin mal varlığı üzerine ihtiyati tedbir konulmasına karar verilmesi talep ve dava edilmiş olup Kovid-19 salgın nedeniyle nöbetçi mahkeme tarafından oluşturulan 21/05/2020 tarihli ara karar ile dava değerinin belirlenip harç ikmalinin yapılması yönünden gerekli ara kararlar oluşturularak davacı vekiline tanınan süre de davacı vekili tarafından ibraz edilen 29/05/2020 tarihli dilekçe ile her bir davacı yönünden talebe konu değer belirtilerek harç ikmalinin yapılmış olması nedeniyle tedbir talebi yönünden tüm dosya kapsamı üzerinden yapılan irdeleme sonunda davanın niteliği, güven ilişkisinin sona erdiği iddiasına dayalı olması, aslolanın şirketin kendini yetkili organları ile yönetmesinin ve çok istisnai durumlar ile kriterlere bağlı olarak dışarıdan müdahalenin doğru bir yöntem olması, yakın ispata ilişkin kurallar, menfaat dengeleri, ihtiyati tedbire ilişkin yasal düzenlemeler ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde ihtiyati tedbir talebinin yasal ve maddi şartların somut olayda gerçekleşmediği sonucuna varıldığından mevcut kapsam ve aşamaya bağlı olarak ileri sürülen tedbir talebinin reddine ilişkin olmak üzere aşağıdaki karar verilmiştir. ” gerekçesiyle, tedbir talebinin reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde: Güven ilişkisinin sona ermesi nedeniyle ortaklıktan çıkma alacağı ile ödenmeyen 2019 yılı kar payının tahsilin talep edildiğini, güven ilişkisinin sona ermesi nedeniyle şirketin ortakları eliyle yöneltilmesine ilişkin gerekçenin yerinde olmadığını, davalı şirketin davadan haberdar olmasından sonra davacıların alacaklarının azaltılması amacıyla şirketin mal varlığının azaltılmasına yönelik işlemlerin yapılmasının yüksek ihtimal olduğunu, şirketin mali tablolarının gerçeğe aykırı düzenlenmesi nedeniyle eksik kar payı dağıtıldığı gibi, şirket pay değerlerinin de azaltıldığını, 2019 yılı kar payının ödenmediğini, isteme rağmen mali tabloların incelemeye sunulmaması nedeniyle ortaklığın çekilmez hale geldiğini, tedbir kararı verilmemesi halinde, müvekkillerinin kasten zarara uğratılma ihtimalinin yüksek olduğundan davalı şirketin malvarlığı üzerine tedbir konulmasının talep edildiğini, davanın ortaklar arasındaki güven ilişkisinin sarsılması nedenine dayanmasına rağmen tedbirin reddine karar verilmesinin çelişkili olduğunu belirterek, ilk derece mahkemesinin 11.06.2020 tarihli tedbir talebinin reddine ilişkin ara kararının kaldırılarak, telafisi güç veya imkansız zararlarının engellenmesi maksadıyla davalı şirketin mal varlığı üzerinde ihtiyati tedbir kararı verilmesi istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Talep, TTK’nın 638/2. Maddesi uyarınca, şirket ortaklığından çıkma ve çıkma payının tahsili davasında ihtiyati tedbir istemine ilişkindir. Davacı vekili, dava dilekçesinde, davacıların kar payı ile ayrılma akçesi alacağının tahsilinin temini ve şirketin mal varlığının azaltılmaması amacıyla şirket mal varlığına ihtiyati tedbir uygulanmasını talep etmiş, davalı vekili dava ve tedbirin reddini istemiştir. İlk derece mahkemesince, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, davacı vekili tarafından ileri sürülmüş olan istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.TTK’nın 638/2. Maddesi uyarınca, “Her ortak, haklı sebeplerin varlığında şirketten çıkmasına karar verilmesi için dava açabilir. Mahkeme istem üzerine, dava süresince, davacının ortaklıktan doğan hak ve borçlarından bazılarının veya tümünün dondurulmasına veya davacı ortağın durumunun teminat altına alınması amacıyla diğer önlemlere karar verebilir.”Bu maddede, çıkma talep edenin haklarının korunması için gerekli tedbir kararlarının alınacağı belirtilmiş olup, ihtiyati tedbirin koşullarının bulunup bulunmadığının HMK’nın 389 vd. hükümlerine göre belirlenmesi gerekir. Yani, TTK’nın 638/2. maddesindeki tedbirlere hükmedebilmek için, ihtiyati tedbirin koşullarının bulunması gerekir. Bu bağlamda davacı, geçici hukuki koruma kararı verilmezse telafisi güç veya imkansız zararların doğacağını ve davadaki haklılığını yaklaşık olarak ispatlamalıdır.İlk derece mahkemesi gerekçeli ara kararında, karar tarihindeki dosya kapsamına göre davacının iddialarını özetledikten sonra, dosya kapsamında bulunan delillerin HMK 389 vd. maddeleri uyarınca değerlendirilmesi sonucu, HMK’nın 390/3. maddesindeki yaklaşık ispat koşulunun gerçekleşmediği gerekçesiyle talebin reddine karar vermiştir.Davacı vekili, davanın niteliği gereği, ortaklar arasındaki güven ilişkisinin sona ermesine dayalı dava açılması nedeniyle, davadan haberdar olan davalı şirket ve yöneticilerinin şirketin mal varlığını azaltacak eylemler içine gireceğinin tabii olduğunu kabul ederek şirketin mal varlığına tedbir uygulanmasını talep etmiştir. Ancak, davacı yanca, şirketin mal varlığının ne şekilde azaltıldığına ilişkin iddiası yaklaşık ispat ölçüsünde ispat edilmediği gibi, tüzel kişilerde asıl olan, tüzel kişiliğin seçilmiş yöneticileri tarafından, şirket ana sözleşmesi ve ticari hayatın gereklerine göre yönetilmesidir. Herhangi bir organ boşluğu bulunmadığı gibi, tüzel kişinin mal varlığının azaltıldığına, yöneticinin şirkete zarar verici eylemlerde bulunduğunu ilişkin davacı iddialarının, mahkemece talebin değerlendirildiği tarih itibariyle yaklaşık ispat ölçüsünde ispatlandığından söz edilemez. Yargılamanın ilerleyen aşamalarında sunulacak deliller ışığında yaklaşık ispatın gerçekleşmesi halinde, yargılamanın her aşamasında yeniden ihtiyati tedbir talep edilmesi ve mahkemece yeniden yapılacak değerlendirme sonucu verilen karara karşı kanun yolunun açık olması karşısında, mahkemenin bu aşamada tedbirin reddine ilişkin ara kararında bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Açıklanan bu gerekçelerle, ilk derece mahkemesince ihtiyati tedbir talebinin reddi kararı isabetli olup, davacı vekilinin aksi yöndeki istinaf nedenleri yerinde olmadığından istinaf başvurusunun reddine ilişkin aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacılar tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına,3-Davacılar tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine,5-Dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 22/10/2020