Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/1533 E. 2023/1341 K. 14.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1533
KARAR NO: 2023/1341
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 05/11/2019
NUMARASI: 2017/1136 E. – 2019/990 K.
DAVANIN KONUSU:Çek Sorumluluk Bedelinin Depo Edilmesi
Taraflar arasındaki çek yasal sorumluluk bedelinin depo edilmesi davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkil banka ile davalı … arasında genel alacaklı cari hesap sözleşmesi imzalandığını ve firma talebi sonrası gerekli tetkikler yapılmak suretiyle firmaya çek karnesi teslim edildiğini, davalı taraf adına keşide olunan Beyoğlu … Noterliği’nin 29/06/2017 tarih … yevmiye sayılı ihtarnamesi ile tedavülde olan çek yaprakları ile ilgili toplam 23.970,00 TL gayri nakdi kredi borcu olduğu ve söz konusu bedelin yatırılması, aksi halde kanuni yollara başvurulacağı, faiz, masraf ve vekalet ücretine muhatap olunacağının ihtar edildiğini, ancak davalı tarafından söz konusu bedelin yatırılmadığını ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile çek sorumluluk bedeli olan 23.970,00 TL gayri nakdi kredi borcunun müvekkili banka nezdinde faiz getirmeyen bir hesaba depo edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … AŞ vekili, savunmasında özetle; müvekkili şirkete Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nun yetkililerinin kayyum olarak tayin edildiğini, müvekkili şirketin TMSF gözetiminde, TMSF’nin atadığı yöneticiler tarafından yönetildiğini, ortak ve eski yetkililerine işi terk veya tutukluluk nedeniyle uzun süredir ulaşılamadığından şirket uhdesindeki tüm evrak ve kayıtlara adli ve idari makamlarca el konulduğunu, sağlıklı kayıtlara ulaşılmakta zorlanıldığını, davacının dava dilekçesindeki sözleşmenin hangi tarihli hangi içeriğe sahip olduğu ve tedavülde olan çek yapraklarının ne kadar bedelli, kime düzenlenmiş, hangi çek yaprakları olduğunun anlaşılamadığını, davacı yanın HMK m. 119 ve 194 uyarınca iddiasını ve iddiasının dayanağı olan bütün vakıaların açıklattırılması ve somutlaştırılması gerektiğini, davacı yana ait müvekkili şirkette tespit edilen tüm boş çeklerin TMSF yetkililerinin kayyum olarak atanması sonrası davacı bankaya iade edildiğini, 678 sayılı KHK’nın 37. maddesi uyarınca müvekkili şirketin kefil olduğu borçlarından ötürü öncelikle asıl borçlulara müracaat edilmesi zorunluluğu olduğunu, doğrudan müvekkili şirkete müracaat edilmesinin hukuka aykırı olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir. Davalı … vekili, savunmasında özetle; öncelikle davacının diğer davalı şirket ile bir kısım somut olmayan talepler ile ilgili müvekkilinden talepte bulunamayacağını, bu sebeple davanın husumet yokluğu sebebiyle reddi gerekiğini, davacının 29/06/2017 tarihli ve … yevmiye numaralı ihtarnamesinin müvekkiline tebliğ edilmediğini, kabul anlamına gelmemek kaydı ile ortada kat edilmiş bir hesap bulunmadığını, müvekkilinin gerçek şahıs olduğunu, diğer davalı şirketin hissedarı olup bu bağlamda asıl muhatap ve tarafın davalı şirket olduğunu, müvekkilinin tüm mal varlığına ve şirketlerine Sulh Ceza Hakimliklerince el konulduğunu ve TMSF eliyle de kayyum atandığını, hukuki yönden müvekkilinin sorumluluğu olmadığını çünkü müvekkilin iradesinin ve tasarruf ehliyetinin malvarlığı ile ilgili hiç bir iradesinin olmadığı, tasarruf yetkisinin ise halen TMSF tarafından davalı şirkete atanan ilgili kayyumlarda olduğunu, kabul anlamına gelmemek kaydı ile davacı tarafın alacağını ispata muhtaç olup neye göre ve nasıl hesaplandığı da belli olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Dava, davalının çek sorumluluk bedeli gayri nakdi kredi borcunun davacı bankaya depo edilmesi istemine ilişkindir. …. Dava, çek teminat bedelinin depo edilmesi istemine ilişkindir. Davacı banka ile davalılardan … arasında genel kredi sözleşmesi akdedildiği, diğer davalının kredi sözleşmesine kefil olduğu, davalı …’ın 26/08/2016 tarihinde tutuklandığı ve tüm mal varlığına elkonulduğu, tüm malvarlığı ve şirketlerine Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından kayyum atanması üzerine davacı şirket tarafından hesabın kat edilip çek teminat bedelinin istenildiği, hesap kat ihtarının davalılara tebliğ edildiğinin ispat olunamadığı, davacı banka ile davalı asıl borçlu … arasında bağıtlanan 05/03/2015 tarihli genel kredi sözleşmesinin devam ettiği, davalı asıl borçlu tacirin sözleşme gereğince temerrüde düşmediği, sözleşme sorumluluklarını yerine getirdiği, Türk Borçlar Kanunu’nun 581 ve devamı maddeleri gereğince kefil yönünden ise, asıl borçlunun kusur ve temerrüdü nedeniyle, borca aykırılık nedeniyle sorumluluk halinin oluşmadığı, bu nedenle davacı bankanın kefilin sorumluluğunu gerektirecek talepte bulunamayacağı, bu aşamada davacı bankanın depo talebinin dürüstlük ve iyiniyet kurallarına aykırı olarak, hakkın kötüye kullanımı niteliğine olduğu … ” gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; sözleşme imzalandıktan sonra gerekli tetkikler yapılmak suretiyle firmaya çek karnesi teslim edildiğini, 29/06/2017 tarihli ihtarname ile hesabın kat edilip davalıların kredi ve kefalet sözleşmelerindeki adreslerine tebliğ edildiğini, davalıların temerrüte düşürüldüğünü, genel kredi sözleşmesi hükümlerinde açıkça yer verilen temerrüt şartları ile davalıların dava konusu çek yapraklarını teslim aldığına dair somut veri ve maddi olgulara rağmen taraflar arasındaki hukuki ihtilafın dosyaya sunulan tüm bilgi ve belgeler değerlendirilmeksizin, sözleşme hükümlerini incelemeksizin eksik incelemeye dayalı bir şekilde karar verildiğini, bilirkişi raporuna itiraz ve beyanlarına itibar edilmediğini, davalılar tarafından sunulan beyanlardan dava konusu çeklerin müvekkili bankaya iade edildiği beyan edilmekle söz konusu çeklerin müvekkili bankadan teslim alındığı hususunun aslında ikrar edildiğini, bu sebeple, bilirkişi incelemesinde söz konusu hususa itibar edilmeksizin davalılar tarafından çeklerin teslim alınması aşamasında müvekkili bankaya sunulan taleplerin nazara alınmaması ve çeklerin davalılara teslim edildiğinin ispatlanması gerektiğinin belirtilmesinin hukuken kabul edilemez olduğunu, çeklerden dolayı 23.970,00-TL gayri nakit risk bulunduğunu, buna rağmen rağmen bilirkişi raporunda sözleşme hükümlerini eksik ve hatalı yorumlanarak sözleşmede yasal düzenleme olmadığından bahisle depo talebinde bulunulmayacağının ifade edildiğini, kredi sözleşmesi ve kefalet sözleşmesi’nde yer alan düzenlemelerin dava konusu gayri nakit alacağın depo edilmesi isteminin haklılığını gösterdiğini, Kredi sözleşmesinin 5.06 maddesi ile kefalet sözleşmesinin 2.maddesinin bu yönde olduğunu, taraflar arasında akdedilen sözleşmenin gayri nakdi kredi borcundan başka riski bulunmadığını, kredi ve kefalet sözleşmelerindeki düzenlemeler kapsamında gayri nakit alacağın depo edilmesinin talep edilebileceği açıkça ortada iken, sözleşmede hüküm bulunmadığından bahisle hüküm kurulmasının hukuken kabul edilemeyeceğini, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne, karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, cari hesap kredi sözleşmesi ve kefalet sözleşmesi uyarınca çek yasal sorumluluk teminat bedelinin depo edilmesi istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Dosya kapsamının incelenmesinde; davacı banka ile davalı … arasında 05.03.2015 tarihli ve … sayılı, bir sayfadan ibaret cari hesap kredi sözleşmesi imzalandığı, 600,00 TL limit belirlendiği, bu davalı adına bir sayfadan oluşan bir adet genel kredi sözleşmesi bulunduğu, yine davacı ile 05.03.2015 tarihli ”kefalet sözleşmesi” başlıklı ve davalı şirket tarafından imzalanmış bir sözleşmenin bulunduğu, sözleşmenin konusunun davalı …’ın 12256 numaralı GKS’ne kefil olunması olduğu, davalı şirketin, kredi alanın nakdi ve gayri nakdi kredilerine kefil olduğunun kararlaştırıldığı, herhangi bir kefalet limitinin yer almadığı, davacının davalı …’ın talep dilekçesi ile bir sayfadan ibaret çek listesi bulunduğu görülmektedir. Bankaların verdikleri çek karneleri nedeniyle her bir çek yaprağı için zorunlu karşılık ödeme riski bulunması nedeniyle çek karnesi verilmesi gayri nakdi kredi verilmesi niteliğindedir. Davacı bankanın asıl borçluya verilen çeklerle ilgili hamiline ödemek zorunda kalacağı yasal sorumluluk bedelleri yönünden asıl kredi borçlusu ve kefil olan davalılardan depo talebinde bulunabilmesi için taraflar arasında düzenlenen sözleşmelerde davalıların sorumluluğuna dair açık hüküm bulunması gerekmektedir. Öte yandan, TBK’nın 583.maddesinde kefaletin şekli düzenlenmiştir. Buna göre kefalet sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azami miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmaz. Kefilin, sorumlu olduğu azami miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısızıyla belirtmesi şarttır. Görüldüğü üzere Kanun, kefilin sorumlu olduğu azami miktarın ve müteselsil kefil olunduğuna ilişkin beyanın ve sözleşme tarihinin kefilin el yazısızıyla yazılmış olmasını geçerlilik şartı olarak kabul etmiştir. Bu bilgiler ışığında dosya incelendiğinde; davacı banka, davalı … ile imzaladığını belirttiği 05.03.2015 tarihli ve … sayılı genel kredi sözleşmesini sunmuştur. Dosyada bunun dışında … sayılı bir adet genel kredi sözleşmesi daha bulunduğu ancak bu sözleşmenin de sadece ilk sayfanın yer aldığı görülmektedir. Öncelikle mahkemece bu sözleşmelerin tamamı dosya kapsamına dahil edilerek bu sözleşme hükümleri kapsamında çek depo bedelinden davalıların sorumlu olup olmadığının incelenmesi gerekirken mahkemece eksik inceleme ile karar verildiği görülmektedir. Zira yukarıda da belirtildiği üzere çek depo bedelinden sorumu tutulabilmeleri için taraflar arasında düzenlenen sözleşmelerde davalıların sorumluluğuna dair açık hüküm bulunması gerekmektedir. Bu durumda mahkemece, tüm sözleşme örnekleri eksiksiz şekilde getirtilerek, ayrıca sunulan kefalet sözleşmesi de bir bütün halinde incelenerek davalıların sorumlu olup olmadıkları hususunun tespit edilmesi gerekmektedir. Diğer yandan kabule göre de, genel kredi sözleşmesi kapsamında verilen çek yaprakları, gayri nakdi kredi niteliğinde olup sözleşme uyarınca banka tarafından bu çek depo bedellerinin talep edilebilmesi için kat ihtarı düzenlenip tebliğ edilmesi hususu davalıların temerrüde düşüp düşmedikleri ile ilgilidir. Bu nedenle, kat ihtarının tebliğ edilmemesi sebebiyle davanın ispatlanamadığı yönündeki gerekçe de hatalı olmuştur. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonunda, işin esasına dair istinaf nedenleri incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılarak davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR:Yukarıda açıklanan gerekçelerle;1-HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, 2-Yukarıdaki açıklamalar ışığında davanın yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davacı tarafından yatırılan istinaf peşin karar harcının, talep hâlinde, ilk derece mahkemesince iadesine,4-Davacı tarafından yatırılan teminatın yatıran tarafa iadesine, 5-Davacı tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesince, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine dair; HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 14.09.2023
KANUN YOLU: HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca karar kesindir.