Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/1532 E. 2023/1498 K. 28.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1532
KARAR NO: 2023/1498
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ 02/07/2020
NUMARASI 2017/632 E. – 2020/293 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davalı arasında ticari ilişki bulunduğunu, müvekkili şirketin davalıya soya küspesi satışı yaptığını, bu satışlardan dolayı 31/12/2016 tarihli, … nolu 3.057,60.USD bedelli faturanın tamamının davalı tarafından ödenmediğini, Üsküdar …. Noterliği vasıtasıyla 09/03/2017 tarih ve … yevmiye nolu müvekkili şirket tarafından keşide edilen ihtarname ile davalının 19.553,80 TL ve 3.057,59 USD toplam borcunu ödemesi ihtar edildiğini, ihtar üzerine 15/03/2017 tarihinde 19.553,80 TL davalı tarafından müvekkili şirkete ödendiğini, 3.057,59.USD borcun ödenmediğini, bu nedenle 04/04/2017 tarihinde davalı aleyhine İstanbul Anadolu …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası üzerinden icra takibine geçildiğini, davalının takibe itiraz ettiğini, itirazın haksız olduğunu ileri sürerek, davanın kabulü ile %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; davacı tarafın davasının haksız, mesnetsiz ve kötü niyetli olduğunu, yetki itirazında bulunduklarını, icra takibine de taraflarınca yetki itirazında bulunulduğunu, mahkemenin yetkisine de itiraz ettiklerini, ilamsız takiplerde genel yetki kuralı gereğince yetkili hukuki mercinin borçlunun ikametgah adresi olduğunu, davacı tarafın para borcu olduğunu, bu sebeple ödeme yeri alacaklı ikameti olduğunu, HMK’nın yetki ile ilgili maddeleri hukuken geçerli olan bir sözleşmeye dayalı olan bir para borcu söz konusu ise geçerli olacağını, müvekkili şirket kayıtlarında ilgili fatura bulunmadığını, müvekkili şirketin bağlı olduğu Düzce Vergi dairesi kayıtlarında da ilgili fatura ile alakalı bir kayıt bulunmadığını, geçerli olmayan bir para borcu iddiasına dayanıldığını, dava konusu fatura ve fatura içeriği ürünlerin davalı müvekkili şirkete gönderilmediğini, ilgili fatura nedeniyle müvekkili şirketin herhangi bir borcu bulunmadığını, şirket kayıtları incelendiğinde ve Düzce Vergi Dairesi Müdürlüğü kayıtları incelendiğinde müvekkili şirketin borçlu bulunmadığının anlaşılacağını, … nolu sevk irsaliyesi üzerindeki imzanın ne müvekkili şirket yetkililerine ne de çalışanlarına ait olmadığını, davacı tarafın iddiada bulunması halinde imza incelemesi talep ettiklerini savunarak, davanın reddi ile % 20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına karar evrilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Dava, hukuki niteliği itibari ile; İİK.nun 67.maddesinde düzenlenen itirazın iptali davasıdır. İstanbul Anadolu …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyası getirtilmiş, incelenmesinde; davacı tarafça davalı aleyhine faturaya dayalı 3.057,59 USD asıl alacak, 8,32 USD işlemiş faiz olmak üzere toplam 3.065,91 USD alacağın tahsili için takip başlatıldığı, takip dosyasında ödeme emrinin tebliği ile davalının süresinde icra dairesinin yetkisine, takibe borca ve ferilerine itirazlarını bildirdiği, itiraz dilekçesinin davacı tarafa tebliğ edilmediği, mahkememizde açılan davanın süresinde olduğu tespit edilmiştir.Dilekçeler aşaması tamamlanmakla, mahkememizin ön inceleme duruşmasında dava şartları ve ilk itirazlar incelenmiştir. Davacı alacaklının başlattığı icra takibinde ödeme emrinin tebliği üzerine davalı borçlu vekilince icra dairesinin yetkisine de itiraz edilerek yetkili icra müdürlüğü’nün Düzce İcra Müdürlüğü olduğu bildirilmiştir. İİK’nın 67. maddesi uyarınca açılan itirazın iptâli davalarında mahkemenin yetkisine itiraz edilsin edilmesin öncelikle icra dairesinin yetkisine yapılan itiraz incelenmelidir. Yetkisiz icra dairesinde yapılan takibe dayanılarak açılan itirazın iptâli davası dinlenemeyeceğinden mahkemenin bu nedenle davanın reddine karar vermesi gerekir (HGK.20.03.2002 tarih ve 2001/13-241 E. 208 K.vb.) Zira itirazın iptâli davasını görme yetkisi takibin yapıldığı yer mahkemesine aittir.Davanın fatura alacağına yönelik olduğu, davacı şirketin adresinin mahkememiz ve Anadolu icra dairelerinin yetki sınırları içerisinde bulunduğu, para alacaklarında TBK’nın 89. Maddesi uyarınca alacaklının yerleşim yeri yetkili olduğundan davalı tarafın icra dairesinin yetkisine yönelik itirazın reddine karar verilmiştir. Davalı taraf, mahkememizin yetkisine de itiraz etmiş, aynı gerekçe ile mahkememizin yetkisine yönelik itirazında reddine karar vermek gerekmiştir. tarafların sulh olma imkanının bulunmadığının tespiti ile uyuşmazlık noktaları belirlenerek tahkikat aşamasına geçilip, deliller toplanmıştır. Davacı …tarafından keşide edilen Üsküdar … Noterliğinin 09.03.2017 tarihli … yevmiye numaralı ihtarnamesinde; …ile muhatap firma arasındaki ticari ilişki neticesinde vadesi gelmiş 19.553,80 TL ve 3.057,59 USD borcun ödenmediğinin şirketin ticari kayıtlarından anlaşılmakta olduğunu, vadesi gelmiş borçların tümünü vade farkları ile birlikte ihtarnamenin taraflarına tebliğinden itibaren üç gün içerisinde ödemelerini aksi halde vade farkları ile birlikte tüm alacağın tahsili için yasal yollara başvurulacağını, ihtar etmiş olduğu belirlenmiştir.Davalıya gönderilen iş bu ihtarname sonrasında davalının 19.553,80 TL’lik ödemeyi yapmasına karşılık iş bu davaya dayanak olan icra takibine konu 3.057,59 TL’lik fatura ile ilgili herhangi bir ödeme yapılmadığı ve iş bu fatura ile ilgili de davalı tarafça herhangi bir cevap verilmediği belirlenmiştir.Mahkememizce taraf ticari defterlerinin incelenmesi ve davacının takip tarihi itibariyle davalıdan alacağının bulunup bulunmadığı varsa miktarının belirlenmesi açısından mali müşavir bilirkişiden rapor alınmıştır.Bilirkişi raporunda özetle; davacı tarafın defterlerinin usulüne uygun olduğu, davalı tarafın yalnızca 2016 yılı yevmiye defterini sunduğu, defter-i kebir ve envanter defterini sunmaması nedeniyle davalı tarafın defterlerinin usulüne uygun olmadığı, davacı tarafın defterlerine göre takip tarihi itibariyle davalıdan 3.057,59 USD alacaklı olduğu, davalı tarafın defterlerine göre davacıya borcunun bulunmadığı, davalı tarafça ibraz edilen yevmiye defterinde 2017 yılına devir olan herhangi bir davacı alacağının olmadığı, davalının 15.03.2017 tarihinde ödemesini yaptığı faturanın bile 2017 yılına devrinin yapılmadığı, davalı yevmiye defterinde 31.12.2016 tarihinde davacı tarafa 42.841,34 TL’lik ödeme yapıldığına dair kayıt yapılmış olduğu ancak söz konusu ödeme ile ilgili davacı defterlerinde herhangi bir kayıt bulunmadığı, taraflar arasındaki mutabakatsızlık konusu davalı adına düzenlenen 31.12.2015 tarihli … yevmiye numaralı ve 3.057,59 Usd karşılığı 10.781,10 TL tutarlı faturanın davalı kayıtlarında yer almadığı, Düzce Vergi Dairesi tarafından gönderilmiş olan davalı şirketin, davacı şirket ile 2015 hesap dönemi içinde mal/hizmet alışlarına ilişkin BA bildirim kayıtlarında davacı firmadan 222.939,00 TL değerinde mal veya hizmet alımı yapılmış olduğu, Düzce Vergi Dairesi tarafından gönderilmiş olan davalı şirketin, davacı şirket ile 2016 hesap dönemi içinde mal/hizmet alışlarına ilişkin BA bildirim kayıtlarında davacı firmadan 60.462,00 TL değerinde mal veya hizmet alımı yapılmış olduğu, davalının bağlı olduğu vergi dairesinden gelen 08.08.2017 tarihli yazı ekinde sunulan vesaiklere göre de iş bu davanın konusu olan 31.12.2016 tarihli … yevmiye numaralı ve 3.057,59 USD karşılığı 10.781,10 TL tutarlı faturanın davalı yasal defterlerinde ve yaptığı BA bildirimlerinde yer almadığının bildiriminin yapıldığı belirtilmiştir. Davacı vekili rapora yönelik itiraz dilekçesi sunmuş ve davalı firma yetkilisi tarafından gönderilen 16/02/2017 tarihli e-mail kayıtlarından malların teslim hususunu kabul edildiğini, teslim hususunun tanık beyanlarıyla da ispat edilebileceğini, davalı tarafa teslim hususunda isticvap davetiyesi çıkarılmasını beyan etmiştir. Davacı vekili 3 nolu celsede; sevk irsaliyesindeki imzanın kime ait olduğunu bilmediklerini beyan etmiştir. Mahkememizce davalı şirket yetkilisi … talimat mahkemesi aracılığıyla isticvaben dinlenilmiştir. Mahkememizce … San ve Tic. A.Ş’ye 30/12/2016 tarihinde … plakalı araçla teslimatı yapan sürücü hakkında beyanda bulunması amacıyla müzekkere yazıldığı ve söz konusu şirketin 28/05/2019 tarihli yazı cevabında; belirtilen tarih ve plaka ile teslimatı yapan sürücünün … adlı şahıs olduğu hususunun belirtildiği görülmekle, davacı vekilinin talebi üzerine şoför … talimat mahkemesi vasıtası ile tanık olarak dinlenmiştir. Tüm dosya kapsamından; davanın bir adet fatura alacağının tahsili talebiyle başlatılan icra takibine yönelik itirazın iptali talebine ilişkin olduğu, taraflar arasında ticari ilişki bulunduğu, defterler üzerinde yapılan incelemede dava konusu 31/12/2016 tarihli … nolu ve 3.057,60 USD bedelli faturanın davacı tarafın defterlerinde kayıtlı olduğu, davalı tarafın defterlerinde kayıtlı olmadığı, davalı adına tanzim edilen sevk irsaliyesinde imza bulunduğu ancak söz konusu imzanın kime ait olduğunun belirli olmadığı gibi davalının kabulünde de olmadığı, davacı tarafın dava konusu faturanın dayanağı sevk irsaliyesi içeriği ürünlerin davalının adresine … firmasının … plakalı aracı ile sevk edildiğini ve 30/12/2016 tarihinde … nolu fişle Düzce’deki kantar firması … tarafından tartımının yapılarak teslim edildiğini iddia ettiği, bunun üzerine mahkememizce teslimatı yaptığı iddia olunan …’un tanık olarak dinlendiği beyanında; 2016 yılı Aralık ayının sonunda davalı şirkete davacı şirket tarafından gönderilen soya küspesi teslimatı yaptığını, mal teslimatını Düzce’de bulunan … yaparken … patronu olan yaşlıca birisinin gelerek malı alamayacağını söylediğini, bu sırada kendisinin bir kısım malı boşalttığını, davacı şirketin talimatı üzerine boşalttığı kadar malı davalı şirkette bıraktığını, bu malın faturasını kestirdiğini, bıraktığı malın 7.200 küsür kg olduğunu belirttiği, davalı şirket yetkilisinin ise özetle; sevk irsaliyesindeki imzanın müvekkili şirket çalışanlarına ait olmadığını, davacı tarafla yapılan e-mail görüşmelerinin davacı tarafın kendilerine teslimatı yapılan ürünlere ilişkin olduğunu, faturaya konu malların teslimi yapılmadığından buna yönelik e-mail kayıtlarınında mevcut olmadığını beyan ettiği, e-mail kayıtlarının incelenmesinde faturaya konu mallara ilişkin olup olmadığı anlaşılamadığı, yine davacı taraf sevk irsaliyesindeki imzanın kime ait olduğunu bilmediğinden imza incelemesine gidilemediği, davaya konu malların davalıya teslim edildiğinin ispatlanamadığı, davacı tarafın yemin deliline de açıkça dayanmadığı, dolayısıyla fatura konusu alacağın ispatlanamadığı anlaşılmakla, davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. ” gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; fatura kanusu malın teslim vakasının ispat edildiğini, bazı eslim işlemlerinin sadece teslim edenle – teslim alan arasında kalmayıp, üçüncü kişilerin de bu teslime katılmasının zorunlu olduğunu, bazı bu tür işlemlerde teslim işleminin sadece satıcı ile alıcı arasında yapılmayıp bu işleme zorunlu olarak, -kamyon şoförü, hamal, nakliyeci gibi- başka kişiler in de yardımcı olarak katıldığını, işte, bu gibi durumlarda, teslim işleminin yapılıp yapılmadığının tanıkla ispatı gerektiğini, doktrinde, bu tür teslim işlemlerine maddi iz bırakan teslim işlemleri dendiğini, dava konusu teslim işleminin de sadece satıcı-davacı ve alıcı-davalı arasında gerçekleşmemiş olup, bu malların bir nakliye firması ile taşındığını, kantarda tartım işlemi yapıldığını, teslimi gerçekleştirildiğini, davalının da teslimden sonra bu fatura konusu mala ilişkin müvekkili şirketle bir yazışma gerçekleştirerek malın teslim edildiği hususunu ikrar ettiğini, davalı tarafın bu faturaya konu malın bu kapsamda bir ürün olması nedeni ile GDO bildirimini yapmak zorunda olduğundan ve fatura tarihinin 31.12.2016 olmasına rağmen faturanın 03.02.2017 tarihinde ellerine geçmiş olması nedeni ile GDO bildirimini süresinde gerçekleştiremediğini, davalının teslim aldığı malların GDO bildirimini yapmak için müvekkili şirketten fatura tarihinin değiştirilmesini istediğini, taraflar arasında bu hususta bir yazışma olduğunu, bu mailden de anlaşılacağı üzere davalı tarafa ürününün teslim edildiğini, teslim alınmayan bir ürün için GDO bildirimi yapılmayacağından bu yazışmanın da malın teslim alındığının açık kanıtı olduğunu, nitekim davalı firma yetkilisinin “…@…” e-mail adresinden müvekkili şirkete gönderdiği 16.02.2017 tarihli e-mailde malı teslim almadıklarına dair bir iddia yer almadığını, aksine teslim aldıkları ürünle ilgili GDO bildirimi yapmaları gerektiğinden ve fatura tarihinden uzun bir süre sonra fatura ellerine geçmiş olduğundan GDO bildirim süresini geçirdiklerinden dava konusu faturanın tarihini değiştirmek istediklerini, davalı özellikle Biyo Güvenlik Kanunu kapsamında bir yaptırımla karşılaşmamak için bu faturayı kaydına işlemediğini, davalı şirket yetkilisinin isticvap beyanında; “Mal geldiğinde GDO’lu ürün olduğunda biz mutlaka Tarım İl Müdürlüğü’ne bilgi veriyoruz” ve “Gelmeyen ürün için GDO durumu olmadığı için mail yazışması da yapılmamıştır” diyerek bu hususu teyid ettiğini, teslim alınmadığı iddia edilen 7.280 kg malın … numaralı sevk irsaliyesi ile Aliağa / İZMİR’deki fabrikadan Düzce’ye sevk edilmek üzere … Firmasının … plaka sayılı aracına 29.12.2016 tarihinde yüklendiğini, bu nakliyeyi yapan araç şoförü …’un tanık beyanında tüm ayrıntısı ile malı teslim ettiğini ve hatta … nakliye parasını aldığını dahi ikrar ettiğini, malların davalıya teslimi esnasında Düzce’deki … isimli firmanın, … plaka sayılı araçla sevk edilen malı 7.280.-Kg olarak tartarak 30.12.2016 tarihinde … seri numaralı fişle bu hususu tespit ettiğini, delilleri arasında her türlü sözlü delil denmiş olmasına rağmen yemin teklif etmek hakkının hatırlatılmadığını, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 28.04.2010 tarih 2010/6-153 Esas, 2010/232 Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere; yemin teklifini ispat yükü kendisine düştüğü halde iddiasını veya savunmasını başka delillerle ispat edememiş tarafın yaptığını, delil listesinin 8. maddesinde “kanunen geçerli her türlü yazılı ve sözlü delil” delilleri olarak yer aldığını, esasında iddia edilen teslim vakası gerek tanık gerekse sair yazılı delillerle ispatlanmış olduğundan davalının yeminine gerek olmamakla birlikte mahkemece bu deliller ile yetinilmeyerek yemin deliline göre karar verilecekse o zaman bu hususu hatırlatması gerektiğini, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne, karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, ticari satımdan kaynaklanan faturaya dayalı alacağın tahsili için başlatılan ilamsız takibe vaki itirazın İİK’nın 67. maddesi uyarınca iptali istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verilmiş; karara karşı, yasal sürede, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Dosya kapsamında bulunan İstanbul Anadolu …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra dosyasının incelenmesinde; davacı takip alacaklısı tarafından davalı takip borçlusu aleyhine 3.057,59 USD asıl alacak ve 8,32 USD işlemiş faiz olmak üzere toplam 3.065,91 USD alacak yönünden 04.04.2017 tarihinde icra takibi başlatıldığı, takip dayanağı olarak 31.12.2016 tarihli … no’lu faturadan kaynaklı fatura alacağının gösterildiği, ödeme emrinin 12.04.2017 tarihinde tebliğ edildiği, davalı tarafından 13.04.2017 tarihinde süresinde verilen itiraz dilekçesi ile borcun tamamına, ferilerine ve Düzce İcra Müdürlüklerinin yetkili olduğundan bahisle yetkiye itiraz edildiği, itiraz üzerine takibin durduğu ve davanın bir yıllık yasal hak düşürücü sürede açıldığı anlaşılmıştır.Davacı taraf, davalı ile aralarında ticari ilişki bulunduğunu, bu kapsamda davalıya soya küspesi satıldığını ve teslim edildiğini, bu nedenle takip konusu 31.12.2016 tarihli, 3.057,59 USD bedelli, … no’lu faturanın düzenlendiğini, ancak davalının fatura bedelini ihtarnameye rağmen ödemediğini ileri sürmüş, davalı taraf ise, malların ve faturanın teslim edilmediğini, borçlu olmadığını savunmuştur. Mahkemece taraf ticari defterlerinin incelenmesi için dosyasının bilirkişiye tevdi edilmiş olup alınan bilirkişi raporunda; davacı tarafın defterlerinin usulüne uygun olduğu, davalı tarafın yalnızca 2016 yılı yevmiye defterini sunduğu, defter-i kebir ve envanter defterini sunmadığı, davacı tarafın defterlerine göre takip tarihi itibariyle davalıdan 3.057,59 USD alacaklı olduğu, davalı tarafın defterlerine göre davacıya borcunun bulunmadığı, davalı tarafça ibraz edilen yevmiye defterinde 2017 yılına devir olan herhangi bir davacı alacağının olmadığı, davalının 15.03.2017 tarihinde ödemesini yaptığı faturanın bile 2017 yılına devrinin yapılmadığı, davalı yevmiye defterinde 31.12.2016 tarihinde davacı tarafa 42.841,34 TL’lik ödeme yapıldığına dair kayıt yapılmış olduğu ancak söz konusu ödeme ile ilgili davacı defterlerinde herhangi bir kayıt bulunmadığı, taraflar arasındaki mutabakatsızlık bulunduğu, davalı adına düzenlenen 31.12.2015 tarihli, … yevmiye numaralı ve 3.057,59 USD karşılığı 10.781,10 TL tutarlı faturanın davalı kayıtlarında yer almadığı, Düzce Vergi Dairesi yazısına göre, davalı şirketin, davacı şirket ile 2015 hesap dönemi içinde mal/hizmet alışlarına ilişkin BA bildirim kayıtlarında davacı firmadan 222.939,00 TL değerinde mal veya hizmet alımı yapılmış olduğu, davalı şirketin, davacı şirket ile 2016 hesap dönemi içinde mal/hizmet alışlarına ilişkin BA bildirim kayıtlarında davacı firmadan 60.462,00 TL değerinde mal veya hizmet alımı yapılmış olduğu, davalının bağlı olduğu vergi dairesinden gelen 08.08.2017 tarihli yazı ekinde sunulan vesaiklere göre de iş bu davanın konusu olan 31.12.2016 tarihli … yevmiye numaralı ve 3.057,59 USD karşılığı 10.781,10 TL tutarlı faturanın davalı yasal defterlerinde ve yaptığı BA bildirimlerinde yer almadığı tespit edilmiştir. HMK’nın 190.maddesinde, ispat yükünün, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa ait olduğu, TMK nun 6. maddesinde ise, taraflardan her birinin hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlü olduğu belirtilmiştir. HMK’nın 190. maddesinde, ispat yükünün, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa ait olduğu, TMK’nın 6. maddesinde ise, taraflardan her birinin hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlü olduğu belirtilmiştir. Fatura ise tek başına alacağın varlığına delil olmaz. Bu nedenle fatura konusu alacağını ispat külfeti davacıya aittir. Somut olayda, dava konusu fatura davacı defterlerinde kayıtlı olmakla birlikte davalı defterlerinde kayıtlı değildir. Yine Düzce Vergi Müdürlüğünden gelen yazı cevabı ve eklerine göre, 31.12.2016 tarihli … yevmiye numaralı ve 3.057,59 USD karşılığı 10.781,10 TL tutarlı faturanın davalı yasal defterlerinde ve yaptığı BA bildirimlerinde yer almadığı belirtilmiştir. Davacının kestiği faturaya konu malları teslim ettiğine dair sevk irsaliyesi sunmuş, nakliyeyi yaptığını belirttiği sürücüyü tanık olarak göstermiş, ayrıca 16.02.2017 tarihli bir adet davalı firmadan gönderildiğini belirttiği bir e-mail’e dayanmış ve malların teslim edildiğini iddia etmiştir. Faturaya konu malların teslimi hukuki bir işlem olup, ancak TMK’nın 6 ve HMK’nın 190, 200 maddeleri gereği yazılı delillerle ispat edilebilir. Davacı yasal delillerle teslim olgusunu ispat etmelidir. Davalı şirket yetkilisinin isticvap beyanında, davacı tarafından sunulan sevk irsaliyesindeki imzanın şirket yetkilisi ve çalışanına ait olmadığını belirtilmiş, bu şekilde imzanın kime ait olduğu tespit edilememiştir. Davacı taraf 16.02.2017 tarihli bir adet davalı firmadan gönderildiğini belirttiği bir e-mail’e dayanmıştır. Bu e-mail’de dava konusu faturanın geç ulaştığının belirtildiği, ürünlerin teslimine ilişkin bir ibarenin bulunmadığı anlaşılmaktadır. Sonuç olarak, dava konusu faturanın davalı defterlerinde bulunmadığı, Vergi Dairesine BA formu düzenlemediği, sevk irsaliyesindeki imzanın kime ait olduğunun anlaşılamadığı, satımın ticari satım olduğu, dava değerinin tanıkla ispat sınırının üstünde olduğu ve tanık dinlenemeyeceği anlaşıldığından davacı vekilinin aksi yöndeki istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Davacı vekili yemin deliline dayandıklarını, hatırlatılmamasının usul ve yasaya aykırı olduğunu da istinaf sebebi olarak ileri sürmüştür. Gerek dava dilekçesinde gerekse davacı tarafın 25.09.2017 tarihli delil dilekçesinde yemin deliline dayanıldığının açıkça belirtilmediği, ”her türlü yazılı sözlü delil” ibaresine yer verildiği görülmektedir. İspat yükü kendisine düşen taraf, yemin deliline dayandığını delillerinde açıkça bildirmelidir. Davacı taraf, dava dilekçesinde ve delil listesinde açıkça yemin deliline dayanmadığından ve Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulunun 2015/2 Esas ve 2017/1 Karar sayılı 03/03/2017 tarihli içtihadında dava dilekçesinde açıkça yemin deliline dayanılmadığı takdirde tarafın yemin teklif etme hakkının bulunmadığı belirtildiğinden davacının HMK’nın 225 vd hükümleri gereğince karşı tarafa yemin yöneltmeye hakkı bulunmamaktadır. Bu gerekçelerle, davacı tarafın dava dilekçesinde açıkça yemin deliline dayanmadığı anlaşılmış olup, bu husustaki istinaf sebebi de yerinde görülmemiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1.maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararı usul ve yasaya uygun olduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
KARAR: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye gelir kaydına, fazla yatırılan 116,05 TL istinaf karar harcının davacıya iadesine, 3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,5-Dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.28.09.2023