Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/1524 E. 2023/1594 K. 11.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1524
KARAR NO: 2023/1594
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 11.03.2020
NUMARASI: 2015/665 Esas – 2020/618 Karar
DAVA: Tazminat
Taraflar arasındaki tazminat davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin 1991 yılında kurulmuş olup, bu tarihten itibaren 2015 yılı başına kadar davalı şirketin münhasır yetkili satıcılığını yaptığını ve davalı şirket ile her yıl yenilenen sözleşmeler doğrultusunda davalı tarafından üretilen ürünleri satıp aynı zamanda montaj, bakım ve onarım faaliyetlerinde bulunduğunu, sözleşme hükümlerine göre müvekkilinin başka bir şirketin ürünlerini satması ve başka bir alanda faaliyet göstermesinin yasaklandığını, sözleşmenin 4.maddesiyle getirilen yükümlülüklerinde yetkili satıcı yönünden icbar edici nitelikte olduğunu, davalı şirketin ilgili mevzuat ve amir nitelikteki düzenlemeler gereği gerekli doğalgaz, iç tesisat, servis hakları sertifikasına ve yasal izne sahip olmayan şirket ve firmalara satış yaptığı, bu şirket ve firmaları internetteki web sitesinde yetkili satıcıları arasında gösterdiğinin tespit edildiğini, davalının bir yandan münhasır satış sözleşmesi imzaladığı firmaları sözleşmenin 4.maddesinde belirtilen yükümlülükleri yerine getirmeye zorlarken diğer yandan yeterlilik belgesi olmayan ve … nezdinde akredite edilmiş bulunmayan şirketleri internet web sitesinde yetkili satıcılar arasında göstermek suretiyle haksız rekabet hükümlerine aykırı davrandığını, müvekkilinin, davalı ürünlerini en fazla satan bayiler arasında olup satışa yönelik prim alırken daha fazla kar elde etmek uğruna yeterlilik sertifikası ve yeterli kadroya sahip olmayan bayi ve şirketlere satış yapması neticesinde müvekkilinin yıllar içinde zarara uğramasına neden olduğunu, müvekkilinin öncelikli faaliyet amacının davalıya ait doğalgaz cihazı ürünlerinin satışına odaklı olarak montaj ve buna bağlı diğer ürünleri satmak olup şirket içi tüm yapılandırmanın bu prensibe göre organize edildiğini, dolayısıyla sözleşmenin 4.4.maddesinde belirtilen şekilde …’dan çalışma izni ve sertifika alabilmek için oluşturulmak zorunda bulunan kadro nedeniyle mühendis, kaynakçı, tesisatçı ve organizasyondan sorumlu kişileri çalıştırmak zorunda kaldığını, bu şahısların müvekkiline yarattığı maliyet masraflarının davalının yarattığı haksız rekabet koşulları ve müvekkilinin satış ve taahhüt işlerini gerçekleştirememesi sonucu oluşan zararın da davalı tarafından karşılanması gerektiğini, yine davalının yarattığı haksız rekabet sonucu satışı engellenen doğalgazlı malzeme ve ekipmanlar ile bunların doğurduğu ticari hayatta çapraz satış olarak nitelenen diğer malzeme ve ekipmanların satış ve tesisini gerçekleştirememesinden doğan kayıpların da müvekkilinin olumsuz zararını oluşturduğunu, bunların davalı tarafından karşılanması gerektiğini, davalının münhasır satış sözleşmesi imzaladığı şirketler için yükümlülükler getirirken bazı şirketler için bu yükümlülüklerin yerine getirilip getirilmediğini denetlemeden satış yapmasının da rekabet kanununa aykırı olduğunu, davalının 2015 yılı başında yenilenen yetkili satıcı listelerinde 2015 yılı için yeni sözleşme imzalanmamasını gerekçe göstererek davacıyı liste dışında bıraktığını, oysa sözleşmenin yenilenmesi ile ilgili maddede devredilen yıl itibariyle yeni sözleşme imzalanmaması halinde bir yıl için sözleşmenin yenileneceği hükmünün mevcut olduğunu, davalının sözleşmenin tek taraflı feshine yönelik bu davranışının da hukuka aykırı olduğunu belirterek 2005 yılı başından bu yana davalı tarafça müvekkiline verilen zarara karşılık şimdilik 500.000,00 TL.nin davalıdan en yüksek reeskont faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; müvekkili ile davacı şirket arasındaki ticari ilişkinin uzun yıllar boyunca karşılıklı güvene dayalı olarak devam ettiğini, 2015 yılı Ocak ayı içinde yapılan toplantı esnasında ve ayrıca sözlü olarak ve e mail yolu ile davacının, yetkili satıcılık sözleşmesinin devamı konusunda tereddütleri bulunduğunu, karar verme aşamasında olduğunu, bir hafta içinde kararını netleştireceğini bildirdiğini, 24/03/2015 tarihinde gönderdiği email ile adının davalıya ait web sitesindeki yetkili satıcı listesinden neden çıkarıldığı hususunu sorduğunu, bu konuda 26/03/2015 tarihli email ile cevap verilerek Ocak ayında yapılan toplantıdaki beyanları hatırlatılmak suretiyle davacının müvekkili ile birlikte çalışma arzusunun davacı tarafından teyid edilmesi halinde sözleşmenin imzalanarak listede gerekli değişikliğin yapılacağının , müvekkilinin sözleşmenin feshine yönelik bir irade ve isteği bulunmadığının davacıya bildirildiğini ancak davacının önceki şikayet ve talepleri nedeniyle iradesini net ve yazılı şekilde bildirmesi gerektiğinin de davacıya bildirilmiş olduğunu, davacı tarafından 29/03/2015 tarihli email ile önceki beyanlar tekrar edilmekle birlikte sözleşmeye devam edip etmeyecekleri yönünde cevap verilmediğini, bu şekilde davacının kendisinin sözleşmeyi tek taraflı olarak haksız şekilde feshettiğini, davacıya gönderilen 03/04/2015 tarihli emailde sözleşmeyi sonlandırma isteği ve iradesinin bulunmadığı yönünde yazılı teyit talep edilmiş olmasına rağmen bir cevap verilmediğini, davacının iradesinin sözleşmenin feshine yönelik olduğunu, buna rağmen sözleşmenin müvekkili tarafından feshedildiğini iddia ederek haksız kazanç elde etmek istediğini, davacının bu davranışlarının taraflar arasındaki güven unsurunu ortadan kaldırdığını, sözleşmenin davacıya tek taraflı fesih hakkı vermemesi nedeniyle ve esasen davacının haklı bir nedeni bulunmadığından son 3 yılda sözleşme gereği belirlenen hedef ciroyu tutturamadığı için müvekkilinin haklı nedenle fesih ve cezai şart talep etme hakkı olduğunu bildiğinden kötü niyetli davranarak dava açtığını, sözleşmenin 4.maddesinin yetkili satıcıları icbar edici nitelikte olmadığını, müvekkilinin haksız rekabet teşkil eden bir eyleminin de bulunmadığını, davacının iddiasının aksine ürünlerin satışı ile montaj ve bakım işlemlerinin birbirinden tamamen farklı olduğunu, satış için yasal mevzuatın herhangi bir kısıtlama sertifika ve yetkinlik belgesi şartı aramadığını, bu şartların montaj, projelendirme ve bakım yapacak firmalar için gerekli olduğunu, dolayısıyla dava dilekçesinde bildirilen yetkili satıcılara doğalgazlı cihaz satışı yapmanın önünde herhangi bir engel bulunmadığını, sözleşmenin 4.maddesine dayanarak haksız rekabet yapıldığı iddiasının yasal dayanağının bulunmadığını, davacının maliyet masraflarını müvekkilinden isteyemeyeceğini, aynı şekilde haksız rekabet yapılmadığından çapraz satışlarının engellendiği iddiasının da doğru olmadığını savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “… Her iki tarafta diğerinin sözleşmeyi tek taraflı ve hukuka aykırı olarak sona erdirdiğini iddia etmektedir. Gerek sözleşme hükümleri ve gerekse taraflar arasındaki yazışmalar ile taraflar arasında her yıl yenilenen 1’er yıllık sözleşmeler imzalandığı (2005 yılından itibaren) 2014 yılı başında imzalanan sözleşmenin imzalanan en son sözleşme olup, 31/12/2014 tarihinde sona erdiği, bu sözleşmede süre bitiminde yeni bir sözleşme imzalanmadığı taktirde sürenin 1’er yıl yenileneceği yazılı ise de davacının 2015 yılı başında davalıya bir takım şikayetlerde bulunarak tazminat talebinde bulunduğu, yeni sözleşme imzalanmadığı ,bu konuda taraflar arasında görüşme ve yazışmalar yapıldığı ve sonuç olarak davalının davacının şikayet ve taleplerini değerlendirerek kendilerinin bayilik ilişkisine devam etmek istediğini ancak davacının bu konuda yazılı teyidini istediklerini bildirdiği, davacının cevap vermemeyi seçtiği anlaşılmaktadır. Esasen iki tarafta sözleşmeyi açıkça feshetmemiştir. Fiili bir sonlanma sözkonusudur. Dolayısıyla haksız fesihten bahsedilemeyecektir. Taraflar örtülü olarak sözleşmeyi sonlandırmışlardır. Davacının sözleşmenin hukuka aykırı olarak sona erdirildiği iddiasına dayalı zarar talepleri bu nedenle mahkememizce yerinde görülmemiştir. Davacı bunun yanı sıra haksız rekabet idiasına dayalı olarak da tazminat talebinde bulunmuş ve bu zarar kalemini yukarıda da belirtildiği üzere 15/11/2016 tarihli dilekçesinde de açıklamıştır. Davacı, davalı şirketin, davacı ile aynı alanda faaliyet gösteren başka satıcılara da davacıya satmakla yükümlü olduğu doğalgazlı cihazlar ile aynı tür cihazları sattığını ve bu satıcılara da cihazların satış sonrası montaj ve bakımını yapmak hakkı tanıdığını ancak diğer satıcıların bu işleri yapmak için gerekli sertifikaya sahip olmadıklarını, bu suretle davalının haksız rekabette bulunduğunu ileri sürmekte ve zarar talep etmektedir. Davalı ise, doğalgazlı cihazların satış sonrası montaj ve bakımını yapmak için gerekli sertifikaya sahip olmayan diğer satıcılara sadece cihaz satışı yaptığını, montaj ve bakım yapma yetkisi tanımadığını, söz konusu satıcıların ilgili cihazları sadece satmalarının önünde yasal bir engel bulunmadığını, satış için ilgili mevzuatın herhangi bir kısıtlama getirmediği gibi, sertifika ve yeterlilik belgesi de aramadığını ileri sürmektedir. Davalı tarafın 2005-2015 yılları arasındaki bayi listesi dosyaya alınmış, davalının ticari defter ve dayanak kayıtlarında inceleme yapan bilirkişi 21/06/2017 tarihli raporunda davalı şirketin sertifikalı ve sertifikasız bayilerini belirleyip, bu bayilere davalı tarafından yapılan 10 yıllık toptan satış tutarlarını ayrı ayrı çıkarmıştır. Buna göre davalının 22 adet sertifikası olmayan bayiye satış yaptığı belirlenmiş, davalı taraf bu 22 şirket ile arasında imzalanan sözleşmeleri dosyaya sunmuştur. …’a yazılan yazı uyarınca dosyaya gelen 19/04/2016 tarihli bayi listesinde …’tan çalışma izni ve doğalgaz sertifikasına haiz olmadıkları beyan edilen firmalar yönünden bu izin ve sertifikaya sahip olmamalarının doğalgazlı cihaz satışı yapmalarına engel teşkil edip etmediği, çalışma izni ve sertifikanın sadece doğalgazlı ürün montaj, projelendirme, arıza bakımı yapacak firmalar için getirilmiş bir zorunluluk olup olmadığı ve durum böyle ise davalının bayisi olarak faaliyet gösteren bu firmalar yönünden doğalgazlı cihaz montajı, projelendirme, arıza ve bakım yetkisi verilenlerin davalı tarafça ayrıca bildirilip bildirilmediği sorulmuş ve gelen 27/11/2018 tarihli cevapta Doğalgaz Piyasası Kanunu ve Doğalgaz Piyasası Sertifika Yönetmeliği kapsamında iç tesisat ve servis hatları sertifikasının şehir içi dağıtım şirketleri, kurum (EPDK) adına ve kurum tarafından yetki belgesi ile yetkilendirilen resmi ve özel şirketler tarafından verildiği, sistemle ilgili fizibilite, etüd, proje, müşavirlik, denetleme, kontrol, yapım, bakım onarım gibi hizmetleri yapacak olanların da kurumdan sertifika almak zorunda olduğu, konu ile ilgili bayiler hakkında yapılan yetkilendirilmelerin … ile paylaşılmadığı bildirilmiştir. Yazı ekinde davalı bayilerinin (sertifikalı/sertifikasız) listesi gönderilmiştir. Bu yazıdan da anlaşıldığı üzere kurumdan sertifika alma zorunluluğu fizibilite, etüd, proje, müşavirlik, denetleme ve kontrol, yapım, bakım, onarım hizmeti yapacak olanlar bakımından getirilmiştir. Sertifikaya sahip olmayan firmaların bu hizmetleri yerine getirmesi yasal olarak mümkün olmadığı gibi davacının böyle iddiası da yoktur. Davacı, davalının sertifika sahibi olmayan bu firmalara satış yaparak haksız rekabet yarattığını ileri sürmektedir. Dayanak sözleşmede davalının davacıya sattığı ürünleri başkalarına (sertifika sahibi olsun/olmasın) satışına engel olan bir düzenleme bulunmamaktadır. Davacının imzaladığı sözleşme ile sertifika sahibi olmayan 22 adet firmanın sözleşmeleri incelendiğinde, hepsinin aynı içerikte olduğu görülmüştür. Hepsinde cihazların bakım ve montaj yetkisi düzenlenmiş, koşulları belirlenmiştir. Bu koşulları sağlayıp sertifika alanlar montaj, bakım ….vs yetkiye sahip olabileceklerdir. Bunun dışında davalının sertifika sahibi olmayan firmalara doğalgazlı cihaz satışına engel bir düzenleme olmadığı gibi satış için ayrıca bir sertifika sahibi olmaya da gerek bulunmamaktadır. Dolayısıyla davalının haksız rekabet yarattığı ve bu nedenle zarara uğratıldığı yönündeki davacı iddiaları mahkememizce yerinde görülmediği…” gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; İlk derece mahkemesinin gerekçeli kararının inceleme ve gerekçe kısmının dördüncü sayfanın ilk paragrafında davacı ile davalı arasındaki münakıt sözleşmelerin sözleşmenin süresi başlıklı kısmında “süre bitiminde yenilenmeyen sözleşmelerin birer yıllık dönemler halinde yenilendiği kabul edilir “hükmünü sözleşmenin feshine ilişkin maddi vakalar açısından yanlış değerlendirdiğini, Taraflar arasındaki 2013 yılı sözleşmesinin sözleşmenin süresi başlıklı 22. maddesi çerçevesinde fesih hakkı kullanılmadığı takdirde sözleşmenin süresi 1 yıl uzamış sayılması gerekirken davalı taraf bir sonraki 2014 yılına ilişkin internetteki web sitesi içindeki yetkili satıcılar kısmına müvekkilimi dahil etmeyerek -zimnen de olsa- sözleşmeyi feshetmiş olduğunun kabulü gerektiğini, Aynı hususta dava dilekçelerinde belirtildiği üzere müvekkilinin davalının 2015 yılı yetkili satıcı listesine koymadığını dolayısıyla sözleşmenin feshedildiğini, 2015 yılının Mart ayında öğrenmiş ve davalıya 24.3.2015 tarihinde e mail göndererek durumu sorguladığını, daha sonrasında davalı tarafın sözleşmenin devamı için bazı şartlar önermesi davalının sözleşmenin feshine ilişkin yaratılan durumun hukuken geri alınmış olmasını gerektirmeyeceğini, sözleşmenin ilgili hükmü gereği tarafların sukutuyla sözleşmenin bir yıl uzadığı kabul edilmiş olmasına rağmen davalı taraf 2015 yılı başında fesih iradesini ortaya koyduğunu, her halükârda fesih davalı tarafça gerçekleştirilmiş olup fesih iradesinin geri alınması da yasa ve borçlar hukukuna hakim olan ilkelere göre mümkün olmadığını, Hüküm mahkemesinin gerekçeli kararının 6. sayfasının ikinci paragrafında EPDK (Enerji Piyasası Dağıtım Kurulu ile … (… Şirketi) yetkileri yanlış olarak değerlendirmiş doğalgaz dağıtım sistemiyle ilgili fizibilite, etüd, proje, müşavirlik, denetleme, kontrol, onarım, bakım gibi hizmetleri yapacak olanların da EPDK’dan sertifika almak zorunda olduğu, EPDK’nin bü konu ile …’la bilgi paylaşımında bulunmadığı gibi tamamıyla yanlış bir değerlendirmeye ilgili kararda yer verildiğini, oysa sayın mahkemenin EPDK’nin denetim ve onay mekanizması kurumu gibi çalıştığı ve bu kurumun ilgili doğalgaz bayilerine sertifika vermesi ve yetkilendirme gibi iş ve işlemler bu kurulun yetkilendirmesiyle her ilin kendine mahsus doğalgaz dağıtım şirketleri tarafından gerçekleştirilmekte olup müvekkilimin ticari merkezinin bulunduğu İstanbul’da doğalgaz dağıtım sertifikası verme, kontrol denetleme vesair işlemleri … tarafından yerine getirilmektedir. Ayrıca dava dosyasında mübrez 27.11.2018 … yazısı ekinde İstanbul içinde iç tesisat servis hatları sertifikasına sahip bulunan şirketlerin dökümü listelenmiş olup hükme dayanak yapılan mahkemenin EPDK’nın doğalgaz sertifikalarını sanki kendisi düzenliyormuş gibi değerlendirmesi yapması ve bu yanlış değerlendirmeyi hükme dayanak yapmasının usul ve hukuka aykırı olduğunu, Davacı müvekkili ile davalı şirket arasında sözleşmesel ilişki tek satıcılık sözleşmesi olduğunu, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2018/4373 E.2019/5710K. Sayılı ve 23.09.2019 tarihli kararında tek satıcılık sözleşmesi olarak tanımladığını, Davalı …’ın bu hususta yetersizlik görüp personel artırımını tek satıcıdan 1 ay içinde istenilen vasıf ve sayıda elemanı kadrosuna ilave etimesi gibi ağır hükümleri tek satıcıya dayatıp diğer yandan salt şirket kârını daha da yükseltmek için doğalgaz sertifikasına sahip olmayan ve ilgili maddedeki ağır yükümlülükleri yerine getirmek zoruna bulunmayan ve tek satıcı olmayan üçüncü şahıs ve firmalara davalının imal ettiği doğalgaz ürünlerini satması ve bu firmaların da amlan ürünlerin piyasada pazarlamasını ve satışını gerçekleştirmesi durumunda 6102 sayılı yeni Ticaret Kanununun 54-63.maddeleri arasında düzenlenen ve 2012 yılından önce yürürlükte bulunan 6762 sayılı eski Türk Ticaret Kanununun özellikle 54-55. maddelerinde düzenlenen haksız rekabet kapsamına girdiğinin -yorum yoluyla olsa dahi- hüküm mahkemesince kabulü gerektiğini, İtirazlarına rağmen hüküm mahkemesinin irdelemediği bir hususunda, davalının tek taraflı olarak hazırlattığı sözleşme hükümlerinin kelepçeleme sözleşme olarak 6098 sayılı Borçlar Kanununun 20-25. Maddeleri arasında düzenlenen genel şartlar çerçevesinde değerlendirilmesi ve sözleşmedeki haksız şartların denetiminin mahkemece gerçekleştirilip haksız şartların dikkate alınıp uygulanmaması gerektiğini, bu hususta dosyada mübrez bilirkişi ek raporunda müvekkilinin bu yönde itiraz gerçekleştirdiği sırada davalının haksız rekabete ilişkin hareketlerini bildiği ve bu yöndeki itirazlarını zamanında gerçekleştirmeyip oluşan duruma muvafakat ettiği yönündeki savının da hukuken bir geçerliliği bulunmadığını, müvekkilinin davalı tarafın imal ettiği ürünleri tek satıcı dışındaki firmalara sattığı konusunda bilgi sahibi olmaması ve 2014 yılının sonuna doğru davalı tarafın sözleşmeye ve iyiniyet kurallarına aykırı hareketi sonucunda zarar ettiğini tespit etmesinin doğal olup bilirkişi raporunu hükme dayanak yapan mahkemenin bu değerlendirmeyi yapmamasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, taraflar arasındaki sözleşmenin davalı yanca haksız feshi ile 2005-2015 yılları arasında davalı şirketin İstanbul içinde … dogalgaz sertifikasına haiz olmayan bayilere sözleşmeye ve hukuka aykırı olarak yaptığı satışlar ile haksız rekabette bulunduğu iddiasına dayalı olarak uğranılan zararın tahsili istemine ilişkindir.İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın reddine , karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davalı vekilince taraflar arasındaki münakıt sözleşme hükümlerine göre süre bitiminde yenilenmeyen sözleşmelerin birer yıllık dönemler halinde yenileneceğinin düzenlendiğini, ancak mahkemece sözleşmenin feshine ilişkin maddi vakıalar bakımından bu hükmün yanlış değerlendirilerek, sözleşmenin davalı yanca haksız fesih edildiğinin kabul edilmemesinin doğru olmadığı ileri sürülerek karar istinaf edilmiştir. İlk derece mahkemesince delil olarak sunulan sözleşme ve hükümleri ile taraflar arasındaki yazışmalar değerlendirilmiş, buna göre taraflar arasında her yıl yenilenen 1’er yıllık sözleşmeler imzalandığı (2005 yılından itibaren) 2014 yılı başında imzalanan sözleşmenin imzalanan en son sözleşme olup, 31/12/2014 tarihinde sona erdiği, bu sözleşmede süre bitiminde yeni bir sözleşme imzalanmadığı taktirde sürenin 1’er yıl yenileneceği yazılı ise de davacının 2015 yılı başında davalıya bir takım şikayetlerde bulunarak tazminat talebinde bulunduğu, yeni sözleşme imzalanmadığı ,bu konuda taraflar arasında görüşme ve yazışmalar yapıldığı ve sonuç olarak davalının davacının şikayet ve taleplerini değerlendirerek kendilerinin bayilik ilişkisine devam etmek istediğini ancak davacının bu konuda yazılı teyidini istediklerini bildirdiği, davacının cevap vermemeyi seçtiği anlaşılmaktadır. Her iki tarafın sözleşmeyi açıkça feshettiğine dair bir bildirimi kanıtlanmamıştır. Ancak ilk derce mahkemesi gerekçesinde de işaret edildiği üzere fiili bir sonlanma sözkonusudur. Dolayısıyla haksız fesihten bahsedilemeyecektir. Taraflar örtülü olarak sözleşmeyi sonlandırmışlardır. Buna göre davacı vekilinin sözleşme hükümleri de gözetildiğinde sözleşmenin davalı yanca haksız fesh edildiğinin kabulü gerektiği yönündeki istinaf nedeni yerinde görülmemiştir. Davacı vekilince tek satıcı durumunda olan müvekkiline sözleşme ile ağır şartlar dayatan davalının, müvekkili gibi sertifika sahibi olmayan başka firmalara satış yapmasının haksız rekabet olarak kabulü gerektiğini ileri sürerek kararı istinaf etmiştir. İlk derce mahkemesince bilirkişi incelemesi de yaptırılarak davalının sertifikalı ve sertifikasız bayileri belirlenerek, bu bayilere yapılan satışlar araştırılmış, ayrıca bu yönde …a müzekkere yazılarak araştırma yapılmıştır. … müzekkere cevap içerikleri ile Toplanan deliller ışığında kurumdan sertifika alma zorunluluğu fizibilite, etüd, proje, müşavirlik, denetleme ve kontrol, yapım, bakım, onarım hizmeti yapacak olanlar bakımından getirildiği anlaşılmıştır. Sertifikaya sahip olmayan firmaların bu hizmetleri yerine getirmesi yasal olarak mümkün olmadığı gibi davacının da böyle bir iddiası bulunmamaktadır. Taraflar arasındaki sözleşmede davalının davacıya sattığı ürünleri başkalarına (sertifika sahibi olsun/olmasın) satışına engel olan bir düzenleme bulunmamaktadır. Davacının sertifika sahibi olmayan firmalarla imzaladığı sözleşmelerde cihazların bakım ve montaj yetkisi düzenlenmiş, koşulları belirlenmiştir. Bu koşulları sağlayıp sertifika alanlar montaj, bakım … vs yetkiye sahip olabileceklerdir. Bunun dışında davalının sertifika sahibi olmayan firmalara doğalgazlı cihaz satışına engel bir düzenleme olmadığı gibi satış için ayrıca bir sertifika sahibi olmaya da gerek bulunmamaktadır. Buna göre davacı vekilinin bu surette satışlar ile davalının haksız rekabet yaptığının kabulü gerektiği yönündeki istinaf nedeni de yerinde görülmemiştir. Davacı vekilince, davalının tek taraflı hazırladığı sözleşme hükümlerinin kelepçeleme sözleşmesi olup, haksız şart niteliğindeki hükümlerin denetiminin yapılmaksızın karar verildiği ileri sürülerek karar istinaf edilmiştir. TBK’nın 20. maddesi uyarınca, genel işlem koşulu içeren sözleşme yapılması mümkündür. Genel işlem koşulu içeren sözleşmenin geçersiz olması için TBK’nın 25. maddesi uyarınca, karşı tarafa dürüstlük kurallarına aykırı olarak zarar verici veya karşı tarafın durumunu ağırlaştırıcı nitelikte olması halinde söz konusudur. Yani sözleşmenin salt genel işlem koşulu şeklinde düzenlenmesi sözleşmeyi geçersiz kılmaz; geçersizlikten söz edebilmek için genel işlem koşullarının dürüstlük kuralına aykırı haksız şart niteliğinde olması veya TBK’nın 21/2. maddesi uyarınca sözleşmenin niteliğine ve işin özelliğine yabancı hüküm niteliğinde olması gerekir. Tacir olan tarafların genel işlem koşulu içeren sözleşme düzenlemeleri olağan olup, sözleşmede her iki tarafın hak ve borçları düzenlenmiştir. Bu nedenle davacı vekilinin aksi yöndeki istinaf nedenleri de yerinde görülmemiştir.Yukarıdaki açıklamalar ışığında ilk derece mahkemesi karar ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1.b1 maddesi uyarınca reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harcının Hazineye gelir kaydına; bakiye 215,45 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına, 3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlinde bırakılmasına, 4-Gerekçeli kararın, Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine dair; HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 11.10.2023 tarihinde, oy birliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süreler içinde temyiz yolu açıktır.