Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/1514 E. 2023/1595 K. 11.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1514
KARAR NO: 2023/1595
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 30.01.2020
NUMARASI: 2016/1070 Esas – 2020/113 Karar
DAVA: Şirket yöneticisinin azli
Taraflar arasındaki şirket yöneticisinin azli ve kayyım tayini davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı, davalılar vekilleri tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı şirketin ortağı olduğunu, 2010 yılından bu yana diğer ortaklarla birlikte şirketin temsil ve ilzamında imza yetkilisi iken diğer ortaklar … ve …’nın 24/08/2015 tarihli genel kurul toplantısında aldıkları karar ile şirket müdürlüğüne sadece kendilerine müşterek imza ile yetkili kıldıklarını, alınan kararın ticaret sicil gazetesinde ilan edildiğini, müvekkilinin temsil ve ilzam yetkisinin sona ermesi sonucunda davalı ortaklar tarafından şirketin kötü yönetildiğini, davalıların yönetimdeki yetkilerini kötüye kullandıklarını, kişisel çıkarlarını şirket menfaatinin önünde tuttuklarını, müvekkilinin temsil ve ilzam yetkisi kaldırıldıktan sonra şirketin mali durumu, işleyişi ve denetimi hakkında bu zamana kadar müvekkiline hiçbir bilgi verilmediğini, bu konuda keşide ettikleri ihtarnameye cevap verilmediğini, bunun üzerine TTK.nın 614.maddesi kapsamında Bakırköy 3.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/755 Esas sayılı dosyası ile bilgi alma ve inceleme hakkı tanınmasına ilişkin açmış oldukları davada mahkemece davanın kabulüne karar verildiğini, işbu ilamın Bakırköy …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyası ile takibe konulduğunu, icra dosyasında şirket karar defteri ve ticari defterleri üzerinde icra memuru ile birlikte gidilen şirket adresinde adresin kapalı olduğunun görüldüğünü, davalı şirkete ait defter ve kayıtların icra yoluyla dahi incelenemediğini, şirket yetkilileri hakkında Bakırköy 6.İcra Ceza Mahkemesinin 2016/283 Esas sayılı dosyası ile şikayette bulunduklarını, dosyanın derdest olduğunu, 24/08/2015 tarihli genel kurul kararının alınmasından sonra davalı şirketin diğer ortaklarının şirkete ait 137 adet gayrimenkulü üçüncü kişilere sattıklarını, müvekkilinin 7 yıldan daha fazla süredir gerek asaleten gerekse … şirketini temsilen davalı şirketin ortağı ve yetkilisi bulunduğunu, şirketin büyümesi ve karlılığı için emeğini ve tüm birikimini ortaya koyduğunu, davalı şirketin merkezi konumda olan İstanbul ili Bakırköy ilçesi … mah. … ada … parselde kayıtlı taşınmaz üzerinde lüks konut inşaat projesi üstlendiğini, müvekkilinin yüklü miktarda borcun altına girerek tüm birikimini bu inşaatın ilerlemesi için harcadığını, halihazırda inşaat projesinin devam ettiğini, davalı şirketin mevcut yetkilileri olan davalıların müvekkilinin temsil yetkisinin kaldırılmasını takiben konut projesi kapsamındaki 137 adet gayrimenkulü rayiç bedellerinin çok altında bedellerle üçüncü kişilere devrettiklerini, bu devirlerin öğrenilmesinin ardından müvekkilleri tarafından Bakırköy 5.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/199 Esas sayılı dosya ile muvazaa nedeniyle tapu iptali ve tescil davası açtıklarını, dava değerinin tespit edilmesi amacıyla alınan bilirkişi raporunda taşınmazların değerinin 99 milyon TL civarında olduğu ve inşaatın henüz tamamlanmadığı, satış ofisi kısmının kapalı olduğu, hazırda kimsenin bulunmadığının tespit edildiğini, bu satışlarla ilgili şirkete ihtarname gönderilmiş ise de cevap alınamadığını, 24/08/2015 tarihli genel kurul kararının iptali davası açılmış ise de, Bakırköy 1.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/856 Esas sayılı dava dosyasında yapılan yargılama sonucunda müvekkilinin temsil yetkisinin kaldırılması yönünden gerekli nisabın sağlandığından bahisle taleplerinin reddedildiğini, müvekkillerinin davalı şirketten yaklaşık 10 milyon USD civarında alacağı bulunduğunu, işbu alacağın teminat altına alınmadığını, Bakırköy …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile alacağın bir kısmının tahsili için 200.000,-USD’lik takip başlatıldığını, söz konusu takibe şirket yetkilileri tarafından itiraz edilmesi üzerine Bakırköy 5.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/976 Esas sayılı dosyası ile itirazın iptali ve iflas talepli dava ikame edildiğini, işbu davada alınan bilirkişi raporunda alacak tespiti yapılarak mahkemece davalı şirkete depo kararı çıkartıldığını, şirket müdürlerinin şirket defterlerini özensiz tuttuklarını, kendi menfaatlerine göre işlem yaptıklarını, şirket gayrimenkullerini muvazaalı devirlerle elden çıkardıklarını, şirketin ve müvekkillerinin zarara uğratıldığını, TTK.nun 630/2.maddesine dayalı olarak işbu davanın açıldığını, şirket müdürlerinin davalı şirketi gayrifaal duruma getirdiklerini, davalı şirket yetkilileri hakkında şirketi kötü yönetmeleri ve kendi çıkarları doğrultusunda kullanmaları nedeniyle güveni kötüye kullanmak suçundan Bakırköy C.Başsavcılığının 2016/95030 sayılı dosyası ile şikayette bulunulduğunu, yine şirket müdürlerinden …’in TTK kapsamında şirkete usulsüz borçlanmasıyla ilgili olarak Bakırköy C.Başsavcılığının 2016/101080 sayılı dosyası ile suç duyurusunda bulunulduğunu ileri sürerek davalı şirketin ve müvekkillerinin daha fazla zarara uğramaması ve bundan sonraki süreçte şirket menfaatine aykırı hareket edilmesini önlemek adına davalı şirket müdürlerinin temsil yetkilerinin sınırlandırılarak öncelikle tedbiren şirkete yönetim kayyımı atanmasına, bu talebin kabul görmemesi halinde şirket müdürlerinin tüm işlemlerinin tedbiren denetim kayyım onayına tabi tutulmasına ve mahkemece uygun görülecek diğer tüm tedbirlerin alınmasına, yargılama sonucunda davalı şirket müdürlerinin temsil ve ilzam yetkilerinin kaldırılmak suretiyle müdürlükten azledilmelerine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalılara usulüne uygun tebligat yapılmış cevap dilekçesi ibraz edilmemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…huzurdaki davanın konusu davalı … İnş. Teks. Ve müh. Tic. Ltd. Şti.’nin müdürü davalının 6102 sayılı TTK’nın 630/2’nci maddesine istinaden haklı sebeple mahkemece temsil yetkisinin kaldırılarak görevden azline ilişkindir.TTK’nın 630/1’nci maddesine göre “Genel kurul, müdürü veya müdürleri görevden alabilir, yönetim hakkını ve temsil yetkisini sınırlayabilir”Genel kurulda çoğunluğun sağlanamaması hâlinde TTK’nın 630/2’nci maddesine dayanarak her ortak, haklı sebeplerin varlığında,yöneticilerin yönetim hakkının ve temsil yetkilerinin kaldırılmasını veya sınırlandırılmasını mahkemeden isteyebilir.denmiştir.Kural olarak limited şirket müdürünün azli veya temsil yetkisinin sınırlandırılmasını isteyen ortağın haklı nedenlerin varlığını ispat etmesi gerekir.Haklı sebeplerin neler olabileceği TTK’nın 630/3’ncü maddesinde örnekseme yoluyla sayılmıştır. Buna göre,yöneticinin, özen ve bağlılık yükümü ile diğer kanunlardan ve şirket sözleşmesinden doğan yükümlülüklerini ağır bir şekilde ihlâl etmesi veya şirketin iyi yönetimi için gerekli yeteneği kaybetmesi haklı sebep olarak kabul olunur.Davacılar davalının özen yükümlülüğünün yanı sıra rekabet yasağını ihlâl etmiş olmasını haklı sebep olarak ileri sürmektedirler.6102 sayılı TTK’nın 626’ncı maddesinde,özen ve bağlılık yükümlülüğü rekabet yasağı ile birlikte aynı başlık altında düzenlenmiştir.Özen yükümlülüğü ve şirketin menfaatlerinin gözetimi şirket ortağı olsun olmasın bütün yöneticileri kapsayacak biçimde düzenlenmiştir.Madde incelendiğinde “özen yükümlülüğü” ile “şirket menfaatinin gözetilmesi” kavramlarının birbirinden ayrıldığı görülmektedir.Özen yükümlülüğü ile kastedilen,müdürlerin iş ve işlemlerde göstermeleri gereken dikkat, ciddiyet ve bilimselliktir. TTK’nın 626’ncı maddesinin gerekçesinde bu durum “bir karar alınmadan önce pazar araştırması finansal durum değerlendirmesi, borçlara ve etiğe uygunluk incelemesi yapılması bilimselliğin ve modern yönetim ilkelerinin gereği olup,bu inceleme, araştırma ve değerlendirmeler özen kavramının tanımına dâhildir” şeklinde ifade edilmiştir.İşin gerektirdiği özen görevi yerine getirebilmek için yetkin olma,ilgili bilgileri değerlendirebilme, uygulamayı ve gelişmeleri izleyebilme ve denetleyebilmek için gereken yetenek ve öğrenime sahip olmayı gerektirir.Müdür görevine getirilen bir kimseden aynı nitelik ve büyüklükteki bir şirketin yöneticisi gibi davranması,önüne gelen bilgileri değerlendirebilecek,uygulayabilecek, sektördeki gelişmeleri takip edebilecek, şirketi kontrolü altında tutabilecek, onu yönetebilecek yetenek ve eğitime sahip olması beklenecektir.Gerekli dikkat ve özenin gösterilip gösterilmediği,her olayın kendi bünyesinde incelenmeli ve ölçü olarak, normal tedbirli bir insandan,o olayda ve koşullarda beklenen davranış dikkate alınmalıdır. Bu kriterler çerçevesinde davalıların durumu değerlendirildiğinde özen borcunu gereği gibi yerine getirdiğini söylemek mümkün değildir. Gelen raporlar deliller dikkate alındığında gelen rapor içeriğinde ayrıntılı olarak açıklandığı üzere davalı gerçek kişilerin dava dışı şirket île yapılan sözleşme ve protokollere karşın dava dışı … firmasına ve yine diğer dava dışı gerçek ve tüzel kişiliklere rayiç değerlerinin 9614,72′ sinbe tekabül eden tutarda tapu devirlerinin yapılmış olduğu, taşımazlardan 100 adedi ile ilgili yapılan tespitlere göre davalı gerçek kişilerin vesile oldukları işlemler dolayısıyla davacının ortak olduğu davalı şirketin 60.377.640,00 TL’ si zarar etmiş olduğu, yine satışı yapılan 37 adet taşınmazın hangi değerlerde satıldığının dosya kapsamında ki rapor ve vesaikler ile tespit edilemediği, diğer taraftan davalı gerçek kişiler ile davacıların ortak olduğu davalı … şirketinin davalı gerçek kişilerin yönetiminde iken 03.05.2017 tarihinde iflasına karar verildiği, iflas kararının davalı şirketin 213.775,34 Usd +69.363,90 TL’ lik borcunun ödenememesi dolayısıyla verilmiş olduğu, davalı gerçek kişilerin uğrattıkları zararın 60.377.640,00 TL’si olarak hesaplandığı dikkate alındığında davalıların şirketin iflasına yol açtıklarının kabulünün gerekeceği, yukarıda ve rapor içeriğinde ki açıklama ve tespitlere göre; davalı gerçek kişilerin Bakırköy Zuhuratbaba’ da şirketin arsa sahibi olduğu taşınmazdaki inşaatlarla ilgili şirkete ait dairelerin satışlarını rayiç değerlerinin %14,72’si oranında satışını yapmak sureti ile şirketi zarara uğrattıkları, davalıların kayyum heyetinin tespitlerine göre davalı şirketin Bakırköy İlçesinin nezih bir semtinde geniş bir arazi üzerinde başlattığı lüks site inşaatı planlanan sürede tamamlanamadığı, inşaat büyüklüğüne nazaran çok yavaş bir şekilde ilerlediği, davalı şirketin ticaret sicilinde kayıtlı adresinde faaliyet göstermediği, fiilen o adreste mevcut olmadığı tespit edildiği, iki gün içerisinde (06/10/2015 ve 22/10/2015) başlangıçta davalı şirkete ait 130 civarında dairenin mülkiyeti başka firmalara geçirildiği, bu dairelerin devirlerinin hangilerinin taşeronluk sözleşmesi gereği yapıldığı, hangilerinin başka amaçla yapıldığı, hangi bedeller ile satıldığı, elde edileln bedellerin nerede kullanıldığı, davalı şirketin banka borçlarının hangi aşamada olduğu, şirketin aleyhine açılan iflas davasında depo kararı verilmiş olmasının sonuçları hakkında davalı tarafın kayyum heyetine bilgi vermediği, bilgi ve belge taleplerine rağmen davalı tarafça kayyum heyetin defter ve bilgi sunulmamış olmasının da şirketin müdürlerini ve faaliyetlerinin denetlenmesini zorlaştırdığını, davalı şirket müdürleri görev yaptıkları müddet boyunca hiçbir sözleşmeyi işlemi veya ödemeyi kayyum onayına sunmadıkları, kayyum heyeti ön raporundaki tüm tespit ve veriler beraber değerlendirildiğinde davalı şirketin müdürlerinin kanuni görevlerini yerine getirirken özen borcuna uygun davranmadıkları kanaatine ulaşılmasına neden olabilecek işaretlerin mevut bulunduğu sonucuna ulaşıldığı dikkate alınmış olup denetim kayyumu tarafından istenen vesaikleri hazır etmemeleri ve gerekse şirketin devam eden inşaat işlerinin ve dava dışı … firması ile yapılan sözleşme ve protokollerin uygulanmasının takip etmedikleri dikkate alındığında davacıların da ortak olduğu davalı şirket yönetiminde yöneticilik görevlerini özen ve bağlılık içerisinde yerine getirmediklerinin kabulünün gerektiği, bu itibarla tüm bu hususlar dahilinde davalı gerçek kişilerin yöneticilikten azil koşullarının oluştuğu kanaatine varılmıştır. Öte yandan İstanbul 12.BAM Dairesi’nin 2018/576 esas 2019/50 karar sayılı emsal ilamında da belirtildiği üzere şirket müdürünün azli davalarında husumet azli istenen müdüre yönetilmesi gerekli ve yeterli olup davalı şirket hakkında ki davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken işin esasına girilerek karar verilmesinin doğru olmadığı yönünde ki emsal kararda gözetilerek kooperatifin doğrudan yöneticilerin azli davasında husumetide bulunmadığından bu yönüylede davacının diğer talebininde reddine karar vermek gerekmiştir.Tüm bu nedenlerle; davanın kabulü ile İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünün … sicil numarasında kayıtlı … Sanayi Ve Ticaret Ltd. Şti. müdürleri olan davalılar … ve …’nın şirketi temsil yönetim ve ilzam yetkilerinin kaldırılarak müdürlük görevlerinden haklı sebeple azillerine, davalı şirket yönünden pasif husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine karar vermek gerektiği…” gerekçesiyle, davanın kabulü ile İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünün … sicil numarasında kayıtlı … HİZMETLERİ SANAYİ VE TİCARET LTD. ŞTİ. müdürleri olan davalılar … ve …’nın şirketi temsil yönetim ve ilzam yetkilerinin kaldırılarak müdürlük görevlerinden haklı sebeple azillerine, davalı şirket yönünden pasif husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı … vekillerince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı … vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; İlk derece mahkemesinin, müvekkili …’nın müdürlük görevini özen ve bağlılık içerisinde yerine getirmediğini bu şekilde bu yükümlülüğüne aykırı hareket ettiğinden bahisle yöneticilik görevinden azline karar verdiğini, bu sonuca varırken de itiraz ettikleri kayyım ve bilirkişi raporlarındaki yanlış gerçek dışı rakam ve değerleri esas alarak bu kanaate vardıklarını kararlarında belirttiklerini, bu gerekçenin ve azil için gerçekleştiği ileri sürülen hiçbir gerekçe doğru olmadığını, mahkemenin gerekli inceleme ve araştırmayı yapmaksızın, bilimsellikten ve uzmanlıktan uzak, gerçeği yansımayan raporları kararına dayanak yaptığını, oysa şirket merkezi faal olup, iflas kararından sonra dahi davalı müvekkili ve diğer davalı şirketin yükümlülüklerini yerine getirmesi için canla başla çalıştığını, eksik olduğu söylenen inşaatı tamamladığını, iflasla birlikte tüm yetkileri sona eren davalı müvekkili ile diğer davalı zorunlulukları olmamasına rağmen inşaatı bitirdiklerini, özen ve bağlılık ilkesini ve bu ilkeye aykırı davranılması ölçütü açısından bu durum önemli olduğunu, dava dışı üçüncü kişi konumundaki … Yapı A.Ş. ne yapılan satışların fiyatlarının belirsizliğinden bahisle de şirket yöneticisi sıfatı ile görev ve yükümlülüklerini özen ve bağlılık kuralı içerisinde ifa etmediği ileri sürülmekte ve azli için gerekçe oluşturulduğunu, öncelikle … A.Ş. ne yapılan devirler davacılarında imzalarının bulunduğu sözleşme ve protokoller çerçevesinde gerçekleştirilmiş devirler olduğunu, bu realitenin hem kayyım raporları ile bilirkişi raporlarında belirtilen “şirket taşınmazlarının rayiç bedellerinin % 14,72′ si oranında bir bedel ile üçüncü kişilere devredildiği bu şekilde şirket yöneticileri davalıların şirketi ve davacıları 60.377.640,00 TL’ sı zarara uğrattığı tespit ve iddiasının ne kadar gerçek dışı ve yanıltıcı olduğunu göstermesi açısından da önemli ve yeterli olduğunu, zira … A.Ş.’ye yapılan devirlerin, arsa bedeli karşılığı inşaat yapım sözleşmesine istinaden bedelsiz yapılması gerektiğini, buna rağmen devir için asgari bedeller tapuda gösterilmek suretiyle bu devirlerin yapıldığını, yine devir edilen her metre kare konut için 1.500 $, ticari alanlar için ise 3.000 $ banka ipotek yükümlülüğü ile bu devirler yapıldığını, bu gerçeği her aşamada tüm çıplaklığı ile diğer mahkemelerden alınan raporlar ile belirtmelerine ve itirazda bulunmalarına rağmen kale alınmadığını ve bu hukuksuz kararın çıktığını, davacılar ile davalıların hissedar olduğu şirketin mahvına ve iflasına davacı taraf sebebiyet verdiğini, olmayan alacağını varmış gibi göstermek, şikayet ve icra takipleri yapmak suretiyle tehdit ve şantaj vari davranışlarla haksız kazanç elde etmeye çalışan davacı yanın mevcut ekonomik şartlarda varlığını sürdüren ve yükümlülüklerini gecikmeli de olsa yerine getiren ortak şirketin iflasına sebebiyet verdiğini, buna rağmen özveri ile sözleşmesel ve ticari yükümlülüklerini ifaya çalışan banka kredi borçlarını yapılandıran davalı müvekkili …’nın haklı sebebin varlığı sebebi ile hukuken anlaşılır bir durum olmadığını, mahkemenin bu gerçeği de görmezden gelmesi ve bu hukuka aykırı kararı tesis etmesi ilginç ve düşündürücü olduğunu, Davalı müvekkili … yöneticisi bulunduğu ticari faaliyetlerden dolayı hiçbir şahsi menfaat sağlamadığını, aksine küçük bir pay sahibi olmasına karşın şirketin tüm yükünü üstlendiğini ve inşaatların tamamlanmasını sağladığını, bu gerçek görünmezden gelinerek özen ve bağlılık ilkesine aykırı davrandığından bahisle azli yönlü kararın hukuka aykırı olduğunu, Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkeme’ sinin 2017/789 Esas sayılı taraflar arasında derdest olan dava dosyası ve bu dosya içerisinde bulunan raporların yukarıda istinaf gerekçesi olarak ileri sürdükleri tüm hususları tereddütsüz ispata yeterli olduğunu, bu dosya ve içeriğinin gereği gibi incelenmeksizin karar verilmesi, aynı iş ve konu ile ilgili daha detaylı raporları içermesine ve bizlerinde talepte bulunmasına rağmen bu raporların ve içeriklerinin hem rapor tanzim ve ibraz eden bilirkişilerce, kayyım kurulunca dikkate alınmaması, ilk derece mahkemesinin de bu gerçekleri ve talepleri görmezden gelerek yanlışlığı net olan raporları dayanak yaparak karar kurmasının hukuka aykırı olduğunu, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, davalı şirketin yöneticilerinin temsil yetkisinin kaldırılarak, davalı şirkete yönetim kayyımı atanması istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın yönetici davalılar yönünden kabulüne, davalı şirket yönünden ise pasif husumet yokluğundan reddine karar verilmiş; bu karara karşı davalı … vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Davacı, TTK 630/2 maddesi uyarınca, davalı şirket yönetiminin içerisinde bulunduğu ağır ihmal ve kötü yönetim dikkate alınarak yönetim hakkının, temsil ve yetkilerinin kaldırılmasına, şirkete kayyım atanmasına, davalı yöneticilerin azline karar verilmesini talep etmiş, mahkemece, davalı yöneticiler yönünden davanın kabulüne karar verilmiştir. Dosyanın incelenmesinde davanın dava tarihinin 02.12.2016 olup, davacının ortağı, davalıların yöneticisi oldukları … Hizmetleri Sanayi Ve Ticaret Ltd. Şti. Nin yargılama aşamasında Bakırköy 5 ATM nin 2015/976 E 2017/385 K 03.05.2017 tarihli kararı ile iflasına karar verildiği, bu durumun mahkemece atanan denetim kayyımlarının 05.5.2017 tarihli dilekçesiyle mahkemeye bildirildiği, mahkemece iflas müdürlüğüne yazılan müzekkereye Bakırköy …İcra ve İflas Müdürlüğünce 07.11.2017 tarihli verilen cevapta; Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 03/05/2017 tarih ve 2015/976 Esas sayılı kararı ile iflasına karar verilen … Hizmetleri Sanayi Ve Ticaret Limited Şirketi ( Tic Sic No. …) hakkında yürütülen tasfiye işlemlerinin Müdürlüğün … iflas sayılı dosyasından devam ettiği, iflas kararının kesinleşmediği, tasfiye usulünün adi tasfiye olduğu, iflas idare memurlarının atandığı, iflas idaresinin masayı dava ve takiplerde münferiden temsile yetkili olduğu kararı alındığı bildirilmiştir.Dava, TTK’nın 630/2 maddesi uyarınca davalı şirket yöneticilerinin, yönetim hakkının, temsil ve yetkilerinin kaldırılması istemine ilişkin olup, TTK’nın 630/2 maddesine göre limited şirketlerde her ortak, haklı sebeplerin varlığında, yöneticilerin yönetim hakkının ve temsil yetkilerinin kaldırılmasını veya sınırlandırılmasını mahkemeden isteyebilir. Maddenin 3.fıkrasına göre ise, yöneticinin, özen ve bağlılık yükümü ile diğer kanunlardan ve şirket sözleşmesinden doğan yükümlülüklerini ağır bir şekilde ihlal etmesi veya şirketin iyi yönetimi için gerekli yeteneği kaybetmesi haklı sebep olarak kabul olunur. Bu madde uyarınca açılacak davada husumetin, özen ve bağlılık yükümü ile diğer kanunlardan ve şirket sözleşmesinden doğan yükümlülüklerini ağır bir şekilde ihlal ettiği veya şirketin iyi yönetimi için gerekli yeteneğini kaybettiği iddia olunan şirket yönetici veya yöneticileri aleyhine açılması gerekli ve yeterli olup, ilgili şirkete husumet yöneltilemez. Öte yandan, İİK’nın 226 maddesi uyarınca iflas eden şirket masasının kanuni temsilcisi iflas idaresidir. Bu bilgiler ışığında somut olaya bakıldığında; her ne kadar mahkemece, davalı gerçek kişiler yönünden davanın kabulüne karar verilmiş ise de, davacının ortağı, davalı gerçek kişilerin müdürü olduğu anlaşılan şirketin davadan sonra karardan önce yargılama sürecinde iflasına karar verildiği gözetildiğinde, davanın konusuz kalıp kalmayacağı, şirketin iflasına rağmen yöneticilerinin azlini talepte hukuki yararın bulunup bulunmadığı, iflas kararının kesinleşmesinin beklenip beklenmeyeceği hususlarının mahkemece değerlendirilmeksizin karar verilmesi isabetsiz olmuştur. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, işin esası incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR:Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.a.6.maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, 2-Yukarıdaki açıklamalar ışığında davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davacı tarafından yatırılan istinaf peşin karar harçlarının, talep hâlinde, ilk derece mahkemesince iadesine, 4-Davacı tarafça yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesince, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine dair; HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 11.10.2023
KANUN YOLU:HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca karar kesindir.