Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/1513 E. 2023/1593 K. 11.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1513
KARAR NO: 2023/1593
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 03.03.2020
NUMARASI: 2018/679 Esas – 2020/239 Karar
DAVA: İtirazın İptali
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; taraflar arasındaki ticari ilişki kapsamında müvekkilinin davalıya tekstil ürünleri sattığını, düzenlenmiş olan faturaların ödenmemesi üzerine Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile takip başlattıklarını, davalının takibe haksız olarak itiraz ettiğini belirterek davalının itirazının iptali ile icra inkar tazminatına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; taraflar arasında komisyonculuk ilişkisi bulunduğunu, müvekkilinin yurt dışında tekstil ürünlerine ihtiyaç duyan firmalar ile Türkiye’de bulunan üretici firmalar arasında aracılık yaptığını, bu kapsamda taraflar arasında ürünün kararlaştırılması sonrasında müvekkilinin bu işlem üzerinden üretici firmadan komisyon ücreti almakta olduğunu, ancak yurtdışında bulunan yabancı firmaların bu tür işlemler nedeniyle uğrayabilecekleri zararlar konusunda müvekkilinin yurt dışı firmanın muhatabı konumunda olduğunu, davacı firma tarafından müvekkilinin yurt dışı müşterisine tekstil ürünleri imalatının üstlenildiğini, varılan mutabakat sonrasında imalat ve sevk işlemlerinin yapıldığını, ancak davacı tarafından eksik, hatalı ve geç teslim niteliğinde bulunan ürünler bulunduğunu, bu nedenle yurtdışı firmanın zararına yol açıldığını, yurtdışı firma tarafından zarar müvekkiline rücu edilerek iskonto veya ceza uygulandığını, yabancı firmanın müvekkilinin alacağından yapmış olduğu kesintilerin davacıya fatura olarak yansıtıldığını, her durumda bu bedelden üreticinin sorumlu olduğunu, müvekkilinin bu işlemler nedeniyle elde ettiği kazancın komisyon ücreti olduğunu, komisyon ücretinin ise davacı ile yabancı müşteri arasında uzlaşılan ve teslimi kararlaştırılan sipariş üzerinden hesaplandığını, davacının eksik, hatalı üretim veya geç teslim yapması nedeniyle yabancı firmanın zararlarının müvekkili tarafından karşılandığını belirterek davanın reddi ile kötüniyet tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Tüm dosya kapsamına göre; taraflar arasındaki ticari ilişki kapsamında davacı tarafından davalıya tekstil ürünleri satışının yapıldığı, bu kapsamda dava ve takibe dayanak faturalar düzenlenmiş olduğu, davalı tarafından müvekkilinin davacı ile yabancı firmalar arasında tekstil ürünleri imalat ve satışına ilişkin aracılık – komisyonculuk yapılarak geç teslim, ayıplı veya eksik teslim nedeniyle yabancı firmalara ödeme yapmak zorunda kaldığı iddia edilerek bu tutarların davacıya rücu edildiği savunulmuş ise de, bu konuda taraflar arasında imzalanmış herhangi bir komisyon sözleşmesi bulunmadığı, yine bu konuda taraflar arasında fiili bir uygulama veya teamüle ilişkin herhangi bir delil bulunmadığı, dolayısıyla davalının komisyonculuk yönündeki iddiasının dayanağının bulunmadığı anlaşılmaktadır. Tarafların ticari defter kayıtları ve bilirkişi raporları ile de tespit edildiği üzere davacı tarafından düzenlenmiş olan dayanak faturalar her iki tarafın ticari defterlerinde kayıtlı olup, davacı alacağı her iki tarafın ticari defterleri ile de kanıtlanmıştır. Davalı tarafından düzenlenmiş olan komisyon bedeli, fiyat farkı, banka kesintisi açıklamalı faturalar birisi dışında davacının ticari defter kayıtlarında kayıtlı olmayıp, davacının kaydetmiş olduğu bu bir adet fatura ise yasal süresinde davalıya iade edilmiştir. Öte yandan davalı tarafından düzenlenmiş olan söz konusu faturaların dayanağına ilişkin hiçbir kayıt ve belge bulunmamaktadır. Bu nedenle davacının taraflar arasındaki ticari ilişki kapsamında davalıdan alacaklı olduğu kanıtlanmış olup davanın kabulüne karar vermek gerekmiştir. Ancak davacı tarafından icra takibinde işlemiş faiz talep edilmiş olup, davalının takip öncesinde temerrüde düşürülmemiş olması nedeniyle davacının işlemiş faiz talep etmesinin mümkün olmadığı… ” gerekçesiyle, davanın kabulüne, davalının Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra takibine yönelik itirazının iptaline, takibin 12.001,32 TL asıl alacak üzerinden ve bu tutara davacının takipteki talebi aşılmamak üzere takip tarihinden itibaren değişen oranlarda ticari avans faizi uygulanmak suretiyle devamına, takip konusu asıl alacak tutarı olan 12.001,32 TL üzerinden hesaplanacak %20 oranında tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Tarafların ticari defter ve kayıtları üzerinde inceleme yapıldığını ve hükme esas alınan bilirkişi raporundaki tespitlerin özetlendiğini, bilirkişi raporu gereğince davacının taraflar arasındaki ticari ilişki kapsamında alacaklı olduğunun kanıtlandığı ve böylelikle davanın kabulüne karar verildiğinin açıklandığını, mahkemenin kararında yer verilen ve esasen bilirkişi raporlarında da yer alan bu tespitlerin, ne usul hükümleri ile ne ticaret hukuku esasları ile ne de Yargıtay uygulamaları ile bağdaşmadığını, bilirkişi raporuna itiraz dilekçelerinin dikkate alınmadığını, Taraflar arasında imzalanmış herhangi bir komisyon sözleşmesi bulunmadığı savının hukuki temelden yoksun olduğunu, zira söz konusu sözleşmenin yazılı olması zorunluluğu bulunmadığını, taraflar arasında sözleşme kurulduğunu ve buna ilişkin delillerin dosyada mevcut olduğunu, ticari hayatın her alanında tacirlerin her gün her saat ve her dakika sözlü olarak sözleşme kurduklarını, ticari işlerini bu sözleşmelere dayalı şekilde yürüttüklerini, bilirkişiler adeta, komisyon/aracılık sözleşmesinin yazılı olarak yapılması gerektiği, aksi halde yok hükmünde sayılacağı yönünde düzenlemeler içeren bir yasa hükmü varmışçasına rapor hazırladıklarını, dosyada yer alan diğer delilleri (uzmanlık alanları olmadığı gerekçesiyle) görmezden geldiklerini ve devamında da rapor doğrultusunda karar oluşturulduğunu, Bu kapsamdaki ticari sözleşmelerin yazılı olarak yapılması, geçerlilik şartı olmadığını, yalnızca bir ispat aracı olduğunu, tek ispat aracı da olmadığını, taraflar arasındaki ticari ilişkinin ispatı için dosyada yeterli delil bulunduğunu, davacının dahi komisyon/aracılık hizmetine yönelik itirazda bulunmadığını, davacı tarafından müvekkiline yapılan ödeme dekontu, yapılan iş ve görülen hizmetleri, aralarındaki ticari ilişkiyi, bir diğer deyişle kurulan komisyonculuk sözleşmesini ispata yeterli olduğunu, ayrıca müvekkilinin davacı ile ve yurt dışındaki müşteriler ile yaptığı mail yazışmalarının da dosyaya sunulduğunu, ancak bilirkişi tarafından tüm bu deliller görmezden gelindiğini, dosyada komisyon ilişkisini ispatlamaya yarar delil bulunmadığını iddia ettiklerini, devamında da bilimsellikten uzak bu raporun hükme esas alındığını, aslında buradaki ilişkinin doğasının komisyonculuk/aracılık sözleşmesi olduğunu, Bu itibarla, davacı şirketin kötü niyetli şekilde defterlerine işlemekten kaçındığı, müvekkili şirket faturalarının yalnızca bu nedenle tümüyle yok sayılması, müvekkili şirketin bir yıl boyunca davacı şirkete fatura kesmeden, davacıdan hiçbir bedel talep etmeden bedelsiz şekilde aracılık hizmeti sunduğu yanılgısı ile hareket edilerek sonuca gidilmiş olmasının, ne ticaret hukuku ilkeleri ne de ticari teamüllere sığmadığını, Müvekkili şirketin 120 numaralı cari hesap ekstresinde açıkça görünen ve davacının da inkar etmediği bu ödemenin, davacı şirket alacaklı konumda iken neden yapıldığı sorusu hiç sorulmadığını, taraflar arasında yazılı komisyon sözleşmesi bulunmadığından hareket edilerek, kestirme yoldan davacının haklı olduğu sonucuna varıldığını, bundan ötesinin irdelenmediğini, incelenmediğini ve sorgulanmadığını, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, faturaya dayalı alacağın tahsili için başlatılan takibe vaki itirazın İİK 67 maddesi uyarınca iptali istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne, karar verilmiş; bu karara karşı, davalı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacı, davalı ile ticari ilişkisi kapsamında davalıya teslim edilen tekstil ürünlerinden kaynaklı olarak takibe konu faturalar nedeniyle alacaklı olduğunu ileri sürmüş, davalı ise taraflar arasında alım- satım ilişkisi bulunmadığını, aracılık-komisyonculuk ilişkisi bulunduğunu, davalının yurt dışı müşterilerine tekstil ürünleri imalatı işini davacının üstlendiğini, davacının bir kısım ürünleri eksik yükleyip, bir kısmını hatalı ürettiğini yine bir kısmını da geç teslim ettiğini, zarara uğrayan yurt dışı firmasının zararı müvekkiline rucu ederek iskonto veya ceza uyguladığını ileri sürerek davanın reddini talep etmiştir.Davacının takip ve dava konusu yaptığı faturaların davalı defterlerinde de kayıtlı olup, davalıya fatura konusu malları teslim ettiği ihtilafsızdır. Davalı dosyaya sunduğu mail yazışmaları kapsamında taraflar arasında komisyon – aracılık ilişkisi olduğunun sabit olduğunu, komisyon sözleşmesinin yazılı yapılmasının zorunlu olmadığını ancak yetersiz bilirkişi incelemesi sonucu alınan bilirkişi raporundaki tespitlere göre mahkemece komisyon- aracılık yapan şirket olduğunun kabul edilmediğini ileri sürerek kararı istinaf etmiştir.Davacı faturalarının davalı defterlerinde kayıtlı olduğu da gözetildiğinde, fatura konusu malların davalıya teslim edildiğinin kanıtlanmış olduğu anlaşılmakla, davalının davacının yurt dışı müşterilere yaptığı satışlar kapsamında komisyon- aracılık yapan şirket olduğunun kabulünde dahi, yapılan satışlardan alacağı komisyon ve oranına ilişkin kanıt sunulmadığı, bu yönde davalı tarafından kesilen faturaların davacı defterlerinde kayıtlı olmadığı, bu kapsamda yurt dışı müşterilere davalının aracılık etmesi karşılığında davalının hangi oranda komisyon hak ettiğinin kanıtlanmadığı, yine davalının aracılık yaptığını iddia ettiği davacı satışlarına konu mallarla ilgili savunmasında ileri sürdüğü şekilde bir kısım malların yurt dışı müşterilere geç teslim edildiği, bir kısım ürünleri ise eksik yükleyip, bir kısmını hatalı ürettiğine dair kanıt sunulmadığı da gözetildiğinde, ilk derce mahkemesi kararı sonucu itibariyle isabetli görülüp, aksi yöndeki davalı istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir.Davalı vekilinin istinaf başvuru nedenleri ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucu, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1.b1 maddesi uyarınca reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davalı vekilinin ilk derece mahkemesi kararına yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davalı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye gelir kaydına, bakiye 609,81 TL istinaf karar harcının davalıdan tahsiline, Hazineye gelir kaydına, 3-Davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,5-Dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 11.10.2023
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.a maddesi uyarınca, dava konusunun değerine göre karar kesindir.