Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/1502 E. 2020/975 K. 30.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1502
KARAR NO: 2020/975
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 27/12/2017
NUMARASI: 2016/63 Esas – 2017/1065 Karar
DAVANIN KONUSU: Alacak
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında akdedilen 15.08.2011 tarihli açık satış noktası sözleşmesi gereğince, davalının sözleşme süresince müvekkili şirketin pazarlama, dağıtım ve satışını yaptığı bira ürünlerini satmayı ve bulundurmayı, faaliyetlerini kısmamayı ve bira satışını azaltacak davranış ve eylem içerisine girmemeyi ve çeşitli başkaca yükümlülükleri kabul ve taahhüt ettiğini, ancak davalının sözleşmeye aykırı olarak iş yerini açmadığı/kapatarak işletmediğinin İstanbul Anadolu 17. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2014/85 D. İş sayılı dosyası ile tespit edildiğini, sözleşmenin 11. maddesi uyarınca, müvekkili şirket tarafından davalının iş yerinin işletilmesine katkıda bulunmak üzere 39.600,00TL katkı desteği yapıldığını, davalının sözleşme süresi içinde işletmeyi kısmen veya tamamen çalıştırmaması veya sözleşme hükümlerinden birini ihlal etmesi halinde aldığı katkı payını ödemenin yapıldığı tarihten itibaren T.C. Merkez Bankası tarafından uygulanan avans işlemlerindeki güncel faiz oranı ile birlikte geri iadesinin ve ayrıca 30.000.00-USD cezai şart ödeyeceği hükmüne havi olduğunu ileri sürerek 39.60,00-TL’nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte; ve 30.000,00-USD cezai şartın dava tarihinden itibaren 3095 sayılı Kanunu’nun 4/a maddesi uyarınca devlet bankalarınca Amerikan Dolarına uygulanan 1 yıl vadeli en yüksek faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili savunmasında özetle;müvekkilinin yokluğunda yapılan delil tespitinin kabul edilmediğini, kentsel dönüşüm kapsamında müvekkilinin iş yerinin bulunduğu binanın yıkılmasına karar verildiğini, dolayısıyla müvekkilinin ediminin ifasının imkansızlaştığını, olayda herhangi bir kusurunun bulunmadığını, bundan dolayı işyerini resmi olarak kapattığını, hatta yıkım kararını öğrendikten sonra davacının distribütörüne bir kısım ürünleri iade ettiğini, ödenen katkı payını tadilatta kullandığını, veriliş amacının dışında kullanılmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARAR ÖZETİ İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, davalının faaliyet gösterdiği bina hakkında Belediyece yıkım kararı alınması nedeniyle davalının sözleşme konusu faaliyetini icra edemez duruma gelmesinde sözleşmeye aykırılık bulunmadığı, ancak bu durumu davacıya süresi içerisinde bildirmediğinden cezai şarta hükmetmek gerektiği, ancak üzerinde makul bir indirim oranı olan % 85 oranında indirim yapılarak 5.000.-Tl cezai şart alacağına hükmedildiği, yine kıstelyevm usulü çerçevesinde davacının davalıya ödediği katkı payından 26.527,07-TL’lik kısmını talep edebileceği gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile 26.527,07- TL’ye 23.08.2011 tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte; takdiren 5.000.-USD cezai şart alacağının dava tarihinden itibaren 3095 sy 4/a md uyarınca davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin istemlerin reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı her iki taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ A-Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; 1-Sözleşme kapsamında davalıya ödenen katkı payının sözleşme hükmü gereğince tamamının iadesine hükmedilmesi gerekirken kıstelyevm usulüne göre hesaplama sonucundaki tutara hükmedilmesinin doğru olmadığını, 2-Cezai şarttan, ekonomik mahva neden olacağı gerekçesiyle, takdiren %85 oranında indirim yapılmasının TTK’nın 22. maddesine aykırı olduğunu, cezai şarttan indirim yapılamayacağını, indirim oranının fahiş olduğunu, 3-Davalı tarafa hükmedilen vekalet ücretinin takdiri indirim yapılarak reddedilen kısım düşülmeden fazla hesaplandığını belirterek, İlk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir. B-Davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; 1-İşletmenin bulunduğu bina hakkında yıkım kararı bulunduğundan sözleşme konusu faaliyetin icrasının imkansız olduğunu, yıkım kararının öğrenilmesinden sonra davacıya ait makinelerin, soğutucuların, dolapların vs. ekipmanların davacının bölge bayisine iade edildiğini, davacının yıkım kararından haberdar olduğunu, bu nedenle cezai şarta hükmedilmesinin doğru olmadığını, 2-Katkı payını işletmenin tadilatında kullanıldığını, yoklukta yapılan delil tespitinin kabul edilmediğini, gerekçede “5.000 TL” cezai şart denilmişken hüküm fıkrasında; “5.000 Usd” denilerek çelişki yaratıldığını belirterek, İlk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, satış noktası sözleşmesinin (bayilik sözlemesinin) haklı nedenle feshi ile ödenen katkı payının iadesi ve cezai şart alacağının tahsili istemine ilişkindir. Davacı, taraflar arasında satış noktası sözleşmesinin akdedildiğini, davalının işletmenin faaliyetine son vererek sözleşmeye aykırı davrandığını iddia ederek ödenen katkı payının iadesini ve sözleşmede kararlaştırılan cezai şarta hükmedilmesini istemiş; davalı ise kentsel dönüşüm kapsamında işletmenin faaliyet gösterdiği bina hakkında yıkım kararı bulunduğundan sözleşmenin ifasının imkansız hale geldiğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Dava dosyasının Dairemize intikali sonrası yapılan istinaf incelemesi sonucunda, HMK’nın 353/1.b.1.2 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının vekalet ücreti yönünden düzeltilerek esas hakkında Dairemizce yeniden hüküm verilmesine dair, 08.11.2018 tarih ve 2018/519 Esas 2018/1278 sayılı hüküm verilmiştir. Mahkememizin bu hükmüne karşı, her iki taraf vekillerince temyiz kanun yoluna başvurulması üzerine, Yargıtay 11. HD’nin 2019/331 E – 2020/1336 K sayılı, 06.07.2020 tarihli kararıyla, mahkememizin anılan hükmü bozulmuştur. Yargıtay bozma ilamında: “…Davacı davasını taraflar arasındaki açık satış noktası sözleşmesinin 16. maddesine dayandırmaktadır. Sözleşmenin 16. maddesi ‘İşletici; sözleşme süresi içinde işletmeyi kısmen veya tamamen çalıştırmaması, işletmeyi devretmesi veya işletmede iş değişikliği yapması veya işbu sözleşmede belirtilen hükümlerden birini ihlal etmesi veya işbu sözleşmenin feshine sebebiyet vermesi halinde, şirket veya distribütör kayıtlarındaki borçları ile şirketten ve/veya distribütörden almış olduğu mali yardım, katkılar ve her türlü sabit yatırım harcamalarının tümünü ve uygulanan iskonto tutarlarını verildiği tarihten itibaren işlemiş faiz de dahil olmak üzere bankalarca uygulanan en yüksek kredi faizi üzerinden hesaplanacak faizi ile birlikte şirket ve /veya distribütöre nakden ve defaten itirazsız geri ödemeyi ve ayrıca şirkete 30.000 USD cezai şart ile birlikte şirket ve/veya distribütörün kar kaybı da dahil olmak üzere uğradığı her türlü zararını itiraz etmeksizin nakden ve defaten ödemeyi kabul ve taahhüt eder. İşletici cezai şartın tenkisini hiç bir şekilde talep edemez.’ şeklindedir. Dosya kapsamından davalının işletmesini sözleşmede yazılı nedenler dışında kirada olduğu binanın belediye tarafından boşaltılması kararına dayanılarak isteği dışında boşaltmak zorunda kaldığı anlaşılmıştır. Bu nedenle sözleşmenin 16. maddesinin şartlarının gerçekleştiğinden bahisle yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır. Somut olaydaki durum TBK’nın 136. maddesinde yer alan ifa imkansızlığı durumudur. Mahkemece ihtilafın bu madde kapsamında araştırılıp sonuca varılması gerekirken bu hususun hiç değerlendirilmemesi doğru olmamış, hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün davalı yararına BOZULMASINA…” karar verilmiştir. Bozma ilamı üzerine mahkememize gelen dava dosyasının yeni esas kaydı yapılmış ve HMK’nın 373.maddesi uyarınca, taraf vekilleri duruşmaya davet edilmek suretiyle duruşma icra edilmiştir. Duruşmada davacı vekili bozma kararına karşı mahkememizin eksi hükmünde direnilmesini, davalı vekili ise bozma kararına uyulmasını talep etmiştir. Mahkememizce, usul ve yasaya uygun bulunan Yargıtay bozma ilamına uyulmuştur. Somut olayda, uyulan Yargıtay bozma ilamı doğrultusunda yapılan değerlendirme sonucunda: sözleşmenin davalı tarafından ifa edileceği iş yerinin bulunduğu binanın belediyece yıkılmasına karar verildiği, buna ilişkin belgelerin dosyada bulunduğu, yıkım kararı nedeniyle, davalının sözleşmeyi ifa etmesinin imkânsız hale geldiği anlaşılmaktadır. TBK’nın 136. Maddesi uyarınca, davalı tarafından, sözleşmeden doğan borcun ifasının imkânsız hale geldiği, imkânsızlığın oluşmasında davalının kusur ve sorumluluğunun bulunmadığı, ifa imkânsızlığı nedeniyle borcun sona erdiği anlaşılmaktadır. Sözleşme ilişkisi ifa imkansızlığı nedeniyle sona erdiğinden, davacının davalıdan sözleşme hükümleri uyarınca ceza koşulu talep etmesi mümkün değildir. Bu nedenle, davacının ceza koşulu alacağının tümünün reddi gerekirken, ilk derece mahkemesince ceza koşulu alacağının kabulü yönünde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, davalı vekilinin ceza koşuluna ilişkin istinaf başvurusu kabul edilmiştir. Davacının diğer talebi, sözleşme ilişkisinin başında davalıya ödenen katkı payı bedelinin tahsiline ilişkindir. TBK’nın 136/2. maddesi uyarınca, karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde imkânsızlık sebebiyle borçtan kurtulan borçlu, karşı taraftan almış olduğu edimi sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca geri vermekle yükümlü olup, henüz kendisine ifa edilmemiş olan edimi isteme hakkını kaybeder. Kanun veya sözleşmeyle borcun ifasından önce doğan hasarın alacaklıya yükletilmiş olduğu durumlar, bu hükmün dışındadır. Bu hukuki açıklamaya göre somut olaya gelindiğinde; taraflar arasındaki sözleşme her iki tarafa borç yükleyen tam iki taraflı bir sözleşmedir. Sözleşmenin ifası, her iki tarafa atfedilemeyecek nedenle imkânsız hale geldiğine göre ve sözleşmede de zararın alacaklıya ait olduğuna dair bir kayıt bulunmadığından, davalı taraf, sözleşme uyarınca kendisine ödenen katkı payı bedelini, sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre iade etmekle yükümlüdür. İlk derece mahkemesince, ifa edilen süresi ve bakiye süresi dikkate alınarak, iade edilmesi gereken tutarı kıstelyevm usulüyle hesaplamış ve hüküm altına almıştır. Davacı vekili, sözleşme hükmü uyarınca herhangi bir indirim yapılmadan bedelin tümünün iadesi gerektiğini iddia etmekte ise de ifa imkânsızlığının oluşmasında davalının kusuru bulunmadığından, iadenin kapsamının sözleşmeye göre değil, Kanun’un düzenlediği gibi TBK’nın sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre belirlenmesi gerekir. Davalının, sözleşmenin ifa edilmeyen bakiye dönemine isabet eden katkı payı tutarı kadar sebepsiz zenginleştiğinin kabulü gerekir. Somut olayın özellikleri ve yukarıdaki hukuki açıklamalar ışığında, sözleşmedeki katkı payının tümünün iade edileceğine ilişkin hüküm uygulanamayacağından, davacı vekilinin bu kaleme ilişkin istinaf başvurusu yerinde görülmemiştir. Davalı vekili, müvekkilinin aldığı katkı payı bedelinin tümünü iş yerine harcadığını, bu nedenle müvekkilinin sebepsiz zenginleşmesinin söz konusu olmadığını savunmuşsa da bu savunmasını destekler somut bir kanıt sunulmadığından, davalı vekilinin bu kaleme ilişkin istinaf nedeni yerinde görülmemiştir.Açıklanan bu gerekçeyle, hükmüne uyulan Yargıtay bozma ilamı doğrultusunda yapılan duruşmalı inceleme sonucunda, davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulüne dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; Uyulan Yargıtay bozma ilamı doğrultusunda davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine; davalı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulüne, bu doğrultuda ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılarak davanın esası hakkında dairemizce yeniden hüküm verilmesine, bu doğrultuda; 1-Davacının ceza koşulu alacağı talebinin TBK’nın 136.maddesi uyarınca reddine, 2-Davacının katkı payı alacağı talebinin TBK’nın 136/2.maddesi uyarınca sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca kısmen kabulü ile 26.527,07 TL alacağın 06.04.2013 tarihinden itibaren işleyecek ve 3095 sayılı Kanun’un 2/2. maddesi uyarınca avans esasına göre hesaplanacak temerrüt faiziyle birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesine, 3-Fazlaya ilişkin katkı payı alacağı talebinin ve faizin başlangıcına ilişkin fazla talebin reddine, 4-a)Karar ve ilam harcı 1.812,06 TL’nin, peşin alınan 2.243,83-TL’den mahsubu ile artan 431,76 TL harcın, talep halinde davacı tarafa iadesine, b)Davacı tarafından yatırılan 1.812,06 TL peşin harç giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, c)Davacı tarafından yapılan 1.845,50-TL yargılama giderinin, davadaki haklılık oranlarına göre belirlenen 372,59 TL’lik bölümünün davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına, 5-Davacı taraf kendisini vekili ile temsil ettirdiğinden, AAÜT gereğince, kabul edilen miktar üzerinden hesap ve takdir olunan 3.979,06 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 6-Davalı kendisini vekili ile temsil ettirdiğinden, AAÜT gereğince, davanın reddedilen bölümünün değeri üzerinden hesaplanan 13.912,08 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine, 7-Davacının gider avansından artan bakiyesinin karar kesinleştiğinde iadesine, 8-İstinaf aşamasındaki harç ve yargılama giderleri yönünden; a-Davalı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına, b-Davalı tarafından yatırılan 706,40 TL nispi istinaf karar harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine, c-Davacı tarafından istinaf başvuru harcının Hazineye gelir kaydına; davacı tarafından yatırılan 35,90 TL peşin istinaf harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine, d-Davacı tarafından yapılan istinaf kanun yolu giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, e-Davalı tarafından harcanan 98,10 TL istinaf başvuru harcı giderinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine, f-İstinaf incelemesi duruşmalı yapıldığından ve davacının istinaf başvurusu reddedildiğinden, AAÜT’ne göre belirlenen 1.700,00 TL maktu avukatlık ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine, g-Davalının istinaf başvurusu kısmen kabul edilmiş olup kısmen reddedildiğinden, AAÜT’ne göre belirlenen 1.700,00 TL maktu avukatlık ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine, 9-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine dair; Gerekçeli kararın taraf vekillerinin tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süre içinde temyizi kabil olmak üzere, taraf vekillerinin yüzlerine karşı oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 30/09/2020
KANUN YOLU: HMK 361.maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraflara tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süre içinde temyiz yolu açıktır.