Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/1487 E. 2023/1211 K. 12.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1487
KARAR NO: 2023/1211
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 17.06.2020
NUMARASI: 2019/300 Esas – 2020/316 Karar
DAVA: Alacak
Taraflar arasındaki alacak davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; davalı … A.Ş.’nin Mardin şubesi aracılığı ile kardeşi …’a … GB … marka cep telefonu gönderdiğini, kargo içeriğine de kargonun telefon olduğunun ve markasının belirtildiğini, kargonun adrese teslim olarak gönderilmesine karşın kargonun … olduğunu söyleyen ve T.C. kimlik numarası … ile uyuşmayan … T.C. kimlik numaralı başka birine kimlik kontrolü yapılmadan teslim edildiğini, söz onusu telefon için 1.980,00 USD ve 500,00 TL ödeme yaptığını bu bedelin gönderi tarihi olan 07.01.2019 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte tarafına ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; kargonun göndericinin isteği doğrultusunda kimlik tespiti yapılarak alıcıya teslim edildiğini, kendilerine gösterilen kimliğin doğruluğunu araştırma olanaklarının bulunmadığını, meydana gelen olayda kendilerine yüklenebilecek her hangi bir kusurun bulunmadığını, 6102 sayılı TTK m. 886’da ki koşullara göre kendilerinin kastının ya da pervasızca davranışı olmadan tazminat sorumluluklarının olamayacağını, istenen tazminat miktarının fahiş olduğunu, bu nedenle de davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Davacının 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu m. 99’a göre dövizle ödeme talep etme hakkı olmasına karşın gönderinin yapıldığı tarihteki dolar kuru üzerinden 1.980,00 USD’nin tarafına ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir. Ancak haksız fiillerde zararın doğduğu tarih esas olması nedeniyle davacı yönünden zarar gönderinin yapıldığı tarihte değil gönderenin kimliği belirsiz kişiye teslim edildiği tarih olan 09.01.2019 tarihinde gerçekleşmiştir. Bu nedenle 09.01.2019 tarihindeki kur değeri üzerinden telefonun değeri 10.920,69 TL yapmaktadır. (Telefonun değeri 1.980,00 USD x 1 USD’nin 07.01.2019 tarihindeki kur değeri 5,5155 TL/USD = 10.920,69 TL) Dava konusu telefonun 500,00 TL tutarlı vergisi de bu miktara eklendiğinde davacının toplam alacağı 11.420,69 TL yapmaktadır. (Telefonun değeri 10.920,69 TL + Telefonun vergisi 500,00 TL = 11.420,69 TL) Bu hesaplamalar basit matematik işlemini gerektirdiğinden ve hesaplama tarafların 6100 sayılı HMK m. 107’ye göre bedel artırımında bulunmalarını ya da HMK m. 176’ya göre ıslah da bulunmalarını gerektirmeyeceğinden 6100 sayılı HMK m. 30 usul ekonomisi uyarınca ayrıca bilirkişi incelemesi yaptırılmamıştır. Davacının ticari faiz talebi ise taraflar arasında ticari ilişki bulunmaması nedeniyle kabul edilmemiştir. Davacının faiz talebi yasal faiz olarak kabul edilerek 6098 sayılı TBK m. 117’ye göre haksız fiilin gerçekleştiği tarih olan 09.01.2019 tarihinden itibaren yasal faize hükmedilmiştir…” gerekçesiyle, davanın kabulüne, 11.420,69-TL’nin 09/01/2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacının ticari avans faizi talebinin reddine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Şube personelinin alıcı olduğunu iddia eden şahsın kullanmış olduğu kimliğin sahte olup olmadığını tespit etmesi ve anlaması (hayatın olağan akışına uygunluk ölçüsünde) kesinlikle beklenemeyeceğini, üçüncü kişi tarafından yapılan bir sahtecilik fiili var ise müvekkil şirketten taşıyanın yetki ve sorumluluklarını aşan ve yasalar nezdinde öngörülmemiş bir denetim yapmasının beklenmesi hiçbir şekilde mümkün olmadığını, Kamera kayıtlarının celbi talep edilmiş ise de, mahkemece bu delilin toplanmadığını ve eksik inceleme karar verildiğini, İş bu uyuşmazlığın kara taşıma hukuku konusunda uzman bilirkişice incelenmesi ve değerlendirilmesi gerektiğini, mahkemenin, müvekkili şirketin sorumluluğunu, kargonun yanlış kişiye teslim edilmesi engel olamamasına dayandırmakta olup yukarıda da belirttikleri üzere sahte kimlik kullanan birinin tespitinin müvekkili şirket tarafından yapılamayacağının açık olup kurmuş olduğu hüküm anlaşılamadığını, Olayda tam tazminata hükmedilmesini gerektiren koşullar bulunmamasına rağmen mahkemece davanın kabulüne karar verilmesinin açıkça usul ve yasaya aykırı olduğunu, Müvekkili şirketin sorumluluğunu kesinlikle kabul anlamına gelmemekle her şeyden önce, TTK’nın 886.maddesi uyarınca tam tazminata hükmedilebilmesi için zararın meydana gelmesinde taşıyıcının kast ve pervasız davaranış kusuru varlığının da ispat edilmesi gerektiğini, süregelen Yargıtay içtihatları da tam tazminata hükmedilebilmesi için taşıyanın ağır kusurunun ispatlanması gerektiğini vurguladığını, TTK’nın 886.maddesinin yorumlanması niteliğindeki yer alan bu kararlarda, tam tazminat istenmesi koşulunun kast ve pervasızca davranış olacağının belirtildiğini, iş bu taşımada müvekkili şirketin kusurlu olduğu kabul edilse dahi, ağır kusur ve hile durumu mevcut olmadığını, zira, sunulan Yargıtay kararlarında, ağır kusur durumunun hangi durumlarda oluşacağı belirtilmiş olup, davaya konu olayda müvekkili şirketin ağır kusuru olmadığı açık olup mahkemenin söz konusu durumu göz ardı ederek davanın kabulüne karar verdiğini, söz konusu kararın hatalı ve haksız olduğunun izahtan vareste olduğunu, Müvekkili şirketin sorumlu olduğu kabulü anlamına gelmemekle birlikte sorumluluk sınırı belirlenecek ise de TTK hükümleri uyarınca taşıyanın sınırlı sorumluluğu prensibi benimsenmesi gerektiğini, her şeyden önce Yeni Türk Ticaret Kanunumuzun eşya taşımada taşıyanın sorumluluğunu sınırlandırırken güttüğü amacın, taşıma işinin hacmi nedeniyle taşıyıcının tazmin edeceği her kargoda mahvına neden olabilecek tazminatlar ödemesi riskine karşı taşıyanın sektörde tutunmasına yardımcı olmanın, ticari risklerini azalttığını, yoksa kilogram hesabına göre taşıyandan kargonun değerinden katbekat fazla tazminat koparılmasını sağlamak olmadığını, zaten 882. maddenin başlığının dahi “Sorumluluk Sınırları” olup maddede belirtilen tutar azami tazminat haddini gösterdiğini, müvekkilinin mezkur taşımada herhangi bir kusuru olmadığından, tazmin mükellefiyeti de bulunmadığını, bununla birlikte, hiçbir şekilde kabul anlamına gelmemekle birlikte, bir an için müvekkili şirketin söz konusu olayda sorumluluğu bulunduğu kabul edilecek olsa dahi TTK 882 hükmüne uygun olarak gönderinin net olmayan ağırlığının her bir kilogramı için 8,33 özel çekme hakkı istenebileceğinin ortada olduğunu, ancak yerel mahkemenin söz konusu sınırlı sorumluluk prensibini de benimsemediğini ve hatalı şekilde hüküm kurduğunu, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, hukuki niteliği itibariyle … kargo taşıması sırasında zayi olan emtia bedelinin, TTK’nın 875 vd. maddeleri uyarınca, davalı taşıyandan tahsili istemiyle açılmış bir tazminat davasıdır. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, davalı vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Dosyadaki bilgi ve belgelerden, dava konusu emtianın cep telefonu olduğu, emtianın davalıya teslim edildiğinin çekişmesiz olup taraflar arasındaki uyuşmazlık noktalarının, davalıya teslim edilen taşıma konusu emtianın gerçek alıcısına teslim edilip edilmediği ve kargo içeriğinde ne olduğu, gerçek alıcıya teslimin gerçekleşmemesinin kabulü halinde davalının sorumluluğu mevcutsa sorumlu olduğu miktarın ne olduğu, sınırlı sorumluluk hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağı noktalarında toplanmaktadır. Davacı, kargo gönderisinin doğru alıcıya teslim edilmediğini ileri sürerek tam zayi nedeniyle tazminat talep etmektedir. Yargılama sürecinde mahkemece ceza yargılamasının yapıldığı anlaşılan İstanbul 17 Asliye Ceza Mahkemesinin 2019/157 E sayılı dosyasına yazılan müzekkere ile gerekçeli kararın, görüntüler ile görüntülerin incelenmesi suretiyle düzenlenen bilirkişi rapor örneğinin dosyaya kazandırıldığı anlaşılmakla, davalı vekilinin delil olarak dayandıkları kamera kayıtları celbedilmeksizin bu yönden eksik inceleme ile sonuca gidildiği yönündeki istinafı yerinde değildir. Mahkemece dosyaya sunulu deliller kapsamında hukuki değerlendirme ile karar verilmiş ve karar gerekçesi yazılmıştır. İlk derce mahkemesince, zarar hesabının ise basit matematik hesabı gerektirdiği belirtilerek bilirkişi incelemesine gerek görülmediği de belirtilmiştir. Buna göre, davalı vekilinin taşıma konusu uzmanlığı bulunan bilirkişilerden rapor alınmaksızın karar verilmesinin yerinde olmadığı yönündeki istinaf nedeni de yerinde görülmemiştir. Davacı tarafından … marka telefonun kardeşi …’ a teslim edilmek üzere davalı şirketin Mardin şubesine teslim edildiği, taşımanın davalı tarafından gerçekleştirildiği, taşınan emtianın cinsinin cep telefonu olduğunun düzenlenen 07.01.2019 tarihli kargo teslim alma belge içeriğinden anlaşılmaktadır. Alıcıya teslim aşamasında davalının şubesine gelen bir kişi tarafından ibraz edilen kimlikle alıcı olduğunu söyleyen kişiye gönderinin teslim edildiği anlaşılmaktadır. TTK’nın 875. maddesi uyarınca, taşıyıcı, eşyanın taşınmak üzere teslim alınmasından alıcısına teslim edildiği ana kadar geçen süre içinde eşyanın ziyaından veya hasarından doğan zararlardan sorumludur. Aynı Kanun’un 879. maddesi uyarınca, taşıyıcı, adamlarının görevlerini yerine getirmeleri sırasındaki fiil ve ihmallerinden de kendi fiil ve ihmali gibi sorumludur. Somut olayda, kargo teslim tutanağında teslim alanın TC kimlik numarasının, gerçek alıcının TC numarasında farklı olduğu gözetildiğinde, kargonun gerçek alıcısınca teslim edilmediği anlaşılmaktadır. Taşımaya konu emtianın gerçek alıcısına değil, başka bir kişiye teslim edildiği anlaşılmaktadır. Bu durumda, davalı taşıyıcı, yukarıda anılan maddeler uyarınca meydana gelen zarardan sorumludur. Bu durumda davalının, 876 ve 878. maddelerinde düzenlenen sorumluluktan kurtulma hallerinden birisinin bulunduğunu kanıtlayarak sorumluluktan kurtulabilir. Davalı taşıyıcı, bu hallerden birisinin bulunduğunu kanıtlayamadığından, sorumluluğu esastar. TTK’nın 882. maddesine göre, 880. ve 881. maddeler uyarınca ödenecek tazminat, gönderinin net olmayan ağırlığının her bir kilogramı için 8,33 Özel Çekme Hakkını karşılayan tutar ile sınırlıdır. Gönderinin münferit parçalarının zıyaı veya hasarı hâlinde taşıyıcının sorumluluğu; gönderinin tamamı değerini kaybetmişse tamamının, gönderinin bir kısmı değerini kaybetmişse, değerini kaybeden kısmının, net olmayan ağırlığının her bir kilogramı için 8,33 Özel Çekme Hakkını karşılayan tutar ile sınırlıdır. Genel kural, taşıyıcının zıya ve hasardan sınırlı sorumluluğunun olduğu şeklinde ise de TTK’nın 886. maddesinde de taşıyıcının sorumluluk sınırlamalarından yararlanamayacağı haller düzenlenmiştir. Bu maddeye göre göre; zarara, kasten veya pervasızca bir davranışla ve böyle bir zararın meydana gelmesi ihtimalinin bilinciyle işlenmiş bir fiilinin veya ihmalinin sebebiyet verdiği ispat edilen taşıyıcı veya 879. maddede belirtilen kişiler, sorumluluk sınırlamalarından yararlanamaz. Somut olayda, taşıma faturası içeriği itibariyle adrese teslim kaydı bulunduğu,davalı yanca düzenlenen kargo teslim alma belgesinde alıcı adı ile adresine yer verilmiş olduğu, ancak davalı yanca kargonun alıcının adresinde teslim edilmeyip, şubede teslim edildiği, teslim sırasında da gerekli kontrolün yeterli düzeyde yapılmadığı anlaşılmaktadır. Davalının TTK’nın 850/2.maddesi gereğince taşınan kargoyu varma yerine götürmeyi ve belirtilen adreste alıcısına teslim etmeyi taahhüt ettiği, buna karşın davalının, taşınan kargoyu varma yerinde alıcı adresinde değil kendi şube adresinde bizzat müracaat eden dava dışı kişiye sahte kimlik karşılığı teslim ettiği, bu durumda kendi adresine yükün gitmesi gereken alıcıdan ziyade, gönderen davacıya haber verilerek şubede teslime muvafakat istenmesi gerektiği, bu durumun TTK’nın 886. maddesi kapsamında şube açısından ağır kusur teşkil ettiği, taşınan yükün tam zayi olduğu sonucuna ulaşılmakla, davalı, sorumluluk sınırlamalarından yararlanamayacaktır (Yargıtay 11.HD’nin emsal 11.04.2018 tarihli, 2016/10553 E- 2018/2587 K sayılı ilamı).Bu durumda davacının, TTK’nın 880/1.maddesi uyarınca, eşyanın taşınmak üzere teslim edildiği yer ve zamandaki değerini tazminat olarak isteyebileceği, davalının sorumluluğunu sınırlandırma hakkını kaybettiği sonucuna varılmıştır. Buna göre davalı vekilinin müvekkilinin TTK 882 maddesi uyarınca sınırlı sorumluluğuna karar verilmesi gerektiği yönündeki istinafı da yerinde görülmemiştir. Somut olayda, taşınan emtiaya ait fatura da deliler arasında olup, mahkemece taşınan emtia badelinin tamamının tazminine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığından davalının istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, davalının istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davalı vekili tarafından yatırılan istinaf başvuru ve peşin karar harçlarının Hazineye gelir kaydına; 584,90 TL bakiye istinaf harcının davalıdan tahsiline, Hazineye gelir kaydına, 3-Davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,5-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 12.07.2023
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.a maddesi uyarınca, dava konusunun değerine göre karar kesindir.