Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/1477 E. 2020/964 K. 24.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1477
KARAR NO: 2020/964
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 15/06/2020
NUMARASI: 2020/242E. – 2020/286 K.
DAVANIN KONUSU: İhtiyati Haciz
Taraflar arasındaki ihtiyati haciz talebinin ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı ihtiyati hacze yönelik itirazın kabülü ile ihtiyati haczin kaldırılmasına ilişkin karara karşı, ihtiyati haciz isteyen vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ İhtiyati hacız talep eden vekili talep dilekçesinde özetle; borçluların verdikleri 12.07.2018 keşide tarihli, 20.07.2019 vade tarihli, 4.748.795,00 USD bedelli bono ile müvekkiline borçlandıklarını, bononun vadesinde ödenmediğini ileri sürerek, borçluların alacağı karşılamaya yeter miktarda menkul ve gayrimenkul malları ile üçüncü kişilerdeki hak ve alacaklarının ihtiyaten haczine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. İlk derece mahkemesi 16.06.2020 tarihli kararı ile, alacağın rehin ile temin edilmediğini belirterek ihtiyati haciz talebinin kabulüne karar vermiştir. Borçlular vekili, İİK’nın 265.maddesi uyarınca, ihtiyati haciz kararına itiraz etmiştir. Borçlular vekili, itiraz dilekçesinde özetle; 19.07.2019 tarihinde davalı şirket merkezinde müvekkiller ile davalı şirket yetkilileri … ve … arasında yapılan görüşmelerde varılan mutabakatla, müvekkili şirket tarafından 10.000.000,00 TL’nin ödenmesi halinde takibe dayanak 20.07.2019 vade tarihli 4.748.795 USD bedelli bononun hükümsüz olacağı ve senedin iade edileceği konusunda anlaşılarak bu hususun bono aslına davalı şirket yetkilisi …’ın el azısı ile yazılarak, yazılan ibarenin davalı şirketin her iki yetkilisi tarafından imzalandığını, mutabakat gereği 19.07.2019 tarihinde … A.Ş. hesabına belirtilen miktarın havale edildiğini, bu tarihten sonra da taraflar arasında bayilik ilişkisinin devam ettiğini, bu aşamada da müvekkili … ile ihtiyati haciz isteyen şirket arasında petrol istasyonunun kiralanması hususunda 16.07.2019 tarihli protokol gereğince görüşmelerin devam ettiğini, davalının senedi iade etmeyerek bedelsiz kalan senedi İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında takibe konu ettiğini, müvekkili şirketin bir dönem davalı şirketin petrol bayiliğini yaptığı, bayiliğin sona ermesinden sonra istasyonun maliki olan … ile davalı arasında 16.07.2019 tarihinde petrol istasyonunun davalıya kiralanması ve o tarihte mevcut olan borçların sulh ile tasfiyesi için protokol imzalandığını, müvekkilinin kira sözleşmesinin imzalanması dahil tüm yükümlülüklerini yerine getirmesine rağmen davalı şirketin edimlerini yerine getirmediğini, protokol sonrası 19.07.2019 tarihinde bir araya gelen tarafların 10 milyon TL ödenmesi halinde senedin bedelsiz kalacağı ve iade edileceği hususunda anlaşmalarına rağmen senedin iade edilmeyerek takip başlatıldığını ileri sürerek, hükümsüz olan senetten dolayı verilen ihtiyati haciz kararının kaldırılmasını talep etmiştir. İhtiyati haciz talep eden vekili itiraz dilekçesine karşı sunduğu beyanında özetle; borçlular tarafından akdedilen protokol şartlarını yerine getirilmediğini, borcun ifa edildiğine dair iddianın soyut ve mesnetsiz olduğunu, bu çerçevede 16/09/2019 tarihli protokolün düzenlendiğini, ancak borçlunun protokoldeki yükümlülüklerini yerine getirmediğini, bu nedenle alacaklı şirkete yapılan 10.0000.000,00 TL ödemenin mahsup edilmesi sonrası bakiye borç için ihtiyati haciz talep edildiğini, senet üzerindeki ibarenin hukuki bağlayıcılığının bulunmadığını, ihtiyati hacze itiraz nedenlerinin kanunda sınırlı olarak sayıldığını, bu kapsamda borçlunun ancak ihtiyati haczin dayandığı sebeplere, mahkemenin yetkisine ve teminata itiraz edilebileceği, ileri sürülen itiraz nedeninin yasada düzenlenen hallerden olmadığının açık olduğunu, menfi tespit davasında ileri sürülebilecek nedenlerin itiraz nedeni olarak dikkate alınamayacağını belirterek, itirazın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESEİNİN İSTİNAFA KONU KARARININ ÖZETİ İlk derece mahkemesi, itiraz üzerine verdiği 17.07.2020 tarihli ek kararında; taraflar arasında düzenlenen 16.07.2019 tarihli protokolde dayanak bonoya atıf yapıldığı, bono metnine bu tarihten sonra ilave yapıldığı, yazılan içeriğe uygun olarak ödeme gününden önce borçlu tarafından bono lehdarına açıklamada yazılan 10.000,00 TL’nin ödendiği, bono metnindeki açıklamaya göre ödeme ile bononun hükümsüz kalacağı ve iade edileceği, protokol gereği bono metnine yazılan ibareye itibar edilmesi gerektiği, alacağın tahsil edildiğinin ihtiyati haciz isteyen vekilinin 13.07.2020 tarihli dilekçesinde ikrar edildiği, bu durumda dayanak bononun takip konusu alacağın varlığı ve muacceliyeti konusunda kanaat verici bir belge olarak kabul edilemeyeceği ve ihtiyati haczin dayandığı sebeplere ilişkin itiraz edenin talebinin yerinde olduğu gerekçesiyle, itirazın kabulü ile ihtiyati haczin kaldırılmasına karar vermiştir. Bu karara karşı, ihtiyati haciz isteyen vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ İhtiyati haciz isteyen vekili istinaf başvuru dilekçesinde; Mahkeme kararının açık kanun hükmüne ve Yargıtay kararlarına aykırı olduğunu, ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için yaklaşık ispatın gerçekleşmesinin yeterli olup, İİK’nın 265. maddesinde ihtiyati hacze itiraz sebepleri tahdidi olarak sayıldığını, buna göre borçlunun yalnızca kendisi dinlenmeden verilen ihtiyati haczin dayandığı sebeplere, mahkemenin yetkisine ve teminata karşı itiraz edebileceğini, itiraz nedenleri dışında bir sebebe dayanılarak ihtiyati haciz kararına itiraz edilemeyeceğini, ileri sürülen itiraz nedenlerinin İİK’nın 265/1. maddesi kapsamında sayılan cinsten olmayıp menfi tespit davasına konu edilebilecek nitelikte bulunduğunu, bedelsizlik iddiasının belirtilen madde kapsamında ihtiyati hacze itiraz nedenleri arasında olmadığının bir çok Yargıtay kararında kabul edildiğini, borca yönelik ileri sürülen tüm itirazların İİK’nun 265.maddesi dışında olduğunu, aynı yasanın 258/1. maddesi gereğince ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için mahkemenin alacağın varlığı hakkında kanaat edinmiş olmasının yeterli olduğunu, itirazda da belirtildiği üzere bono metnindeki ibare altındaki imzaların müvekkili şirketin yetkililerine ait olmadığını, yetkisiz kişilerce tescil ve ilan edilmemiş yetkilerin aşılarak yapılan işlemlerin müvekkili açısından bağlayıcı olmadığını, temsil ve ilzam yetkisinin imza sirkülerinden anlaşılacağı üzere üzere sınırsız, münferit imzası ile şirketi temsil ve ilzama yetkili tek grup A grubu imza yetkilileri olduğunu, B ve C grubu yetkilerinin sınırları iç yönerge ve imza sirkülerinde yer almak ile ilgili kişilerin yetkisiz temsilci olduğunu, müvekkil şirket ile borçlular arasında borç ikrarı ihtiva eden 12.07.2018 tarihli protokole göre tanzim edilen ve takibe konu bononun ödeme günü olan 20.07.2019 tarihinden 4 gün önce davacı şirketin de yetkilisi olan davacı …’ün ödeme güçlüğü içerisinde olduğunu ve bono bedelini ödeyemeyeceğini müvekkil şirkete bildirmesi üzerine borçlularla 16.07.2019 tarihinde yeni bir protokol düzenlenerek tarafların borçlarının belirlendiğini, ancak itiraz edenlerin protokoldeki edimlerini yerine getirmediğini, bono metnindeki ibarenin hukuki bağlayıcılığının bulunmadığını, 22.01.2019 tarihli ve 9750 sayılı Ticaret Sicil Gazetesi’nde müvekkil şirketin iç yönergesi ve temsilcilerin temsil yetkisinin sınırlarının ilan edildiğini, iç yönergeye göre …’ın B grubu imza yetkilisi, …’ın ise C grubu imza yetkilisi olarak ilan edildiğini, yapılan işlemin imza yetkisi kapsamında kalmadığının açık olduğu gibi işlemin müvekkilince de onaylanmadığını belirterek hukuka aykırı olarak verilen ihtiyati haciz kararının kaldırılmasına ilişkin ek kararının kaldırılmasını talep etmiştir.İhtiyati hacze itiraz edenler vekili istinafa karşı verdiği cevap dilekçesinde, istinaf isteminin reddini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Alacaklı 12.07.2018 keşide, 20.07.2019 vade tarihli, 4.748,795 USD bedelli bonoya istinaden borçlular aleyhine ihtiyati haciz talebinde bulunmuş, ilk derece mahkemesi alacaklının talebi doğrultusunda ihtiyati haciz kararı vermiştir. Borçlular tarafından İİK’nın 265. maddesi uyarınca ihtiyati hacze yapılan itiraz, ilk derece mahkemesince kabul edilerek ihtiyati haciz kararı, ek kararla kaldırılmıştır. Alacaklı vekili, itiraz üzerine verilen iş bu ek karara karşı, İİK’nın 265/son maddesi uyarınca istinaf kanun yoluna başvurmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355.maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Yargıtay HGK’nun 14.03.2001 tarih ve 12-233/257 sayılı ve yine 20.06.2001 tarih ve 12-496/534 sayılı kararlarında da benimsendiği üzere; dayanak belgenin teminat senedi olduğu iddiası, hangi ilişkinin teminatı olduğu senet üzerine yazılmak suretiyle ya da yazılı belge ile kanıtlanmalıdır. Yazılı belge sunulduğu takdirde, İİK’nun 169/a maddesi uyarınca belgede takip dayanağı senede açıkça atıf yapılması zorunludur. Bonoda şekil şartları, TTK’nın 776. maddesinde sayılmıştır. Bunlar; “Bono” ya da “emre muharrer senet” ibaresi, kayıtsız şartsız belirli bir bedeli ödeme vaadi, vade, ödeme yeri, lehtar, düzenleme yeri ve tarihi, düzenleyenin imzasıdır. Zorunlu şartlardan biri eksik olduğu takdirde, senedin bono niteliği kaybolur. Bunlardan vade ve ödeme yeri esaslı şekil şartlarından değildir. Sayılan zorunlu şekil şartlarının yanında seçimlik şartlar da vardır. Bonoya isteğe bağlı olarak, faiz, bedelin nakden ya da malen alındığı veya yetkili mahkeme kayıtları da konabilir. Yerleşik Yargıtay İçtihatlarında ve öğretide de kabul edildiği gibi, bonolara özgü seçimlik unsurlardan biri de temel borç ilişkisinden kaynaklanan borcun dayandığı nedenin gösterilmesine yönelik bedel kaydıdır. Bedel kaydı kambiyo senedinin ihtiyari kayıtlarındandır. Bu kayıt, keşidecinin (borçlunun), senedin lehtarından (alacaklıdan) karşı edayı aldığını ispata yarar. Aslında kambiyo senetleri hukuku yönünden bu kayıtların bir anlamı ve önemi yoktur. Çünkü kambiyo senedinin düzenlenmesiyle, mücerret bir borç ilişkisi yaratılmaktadır. Bu nedenle karşı edimin elde edilip edilmediğinin önemi de bulunmamaktadır. Temel borç ilişkisinin bir sözcükle senede yansıtılması şeklinde ortaya çıkan bedel kaydının, varlığı ya da yokluğu senedin bono niteliğini etkilemez (HGK 2003/19-781 E, 2003/768 K., 2017/12-174 E. 2017/639 K sayılı ilamları). İhtiyati haczin dayanağı bononun ön yüzünde “bahse konu senedin bankadan iadesi istenmiş olup, 10.000.000,00 TL’nin … tarafından … hesaplarına yatırılması halinde hükümsüz olarak kendisine iade olunur 19.07.2019” ibarelerinin yazılı olduğu ve altının da alacaklı şirketi temsilen iki temsilci tarafından imzalandığı anlaşılmıştır. İhtiyati haciz isteyen vekili bono metnindeki ibarelerin ihtiyati haciz isteyen şirketi temsilen … ve … tarafından imzalandığını ileri sürmüştür. Alacaklı vekili itiraza cevap ve istinaf dilekçesinde imzaların miktar yönünden şirketi temsil ve ilzama yetkili kişiler tarafından atılmadığını, …’ın B grubu, …’ın C grubu imza yetkilisi olduklarını, her iki temsilcinin gerek münferiden ve gerekse birlikte şirket alacağından feragat etme ve bu yönde bir sözleşme yapma yetkilerinin bulunmadığını, yapılan sözleşme miktarı dikkate alındığında işlemin ilgi temsilcilerin temsil limitlerinin üstünde olduğunu beyan etmiştir. Ancak, bonodaki kayda dayalı olarak borçlu tarafından 19.07.2019 tarihinde gönderilen 10.000.000,00 TL alacaklı şirket tarafından alınarak kayıtlara işlenmiştir. Bu durumda, şirket yetkililerinin temsil yetkisini aşarak yaptıkları sözleşme ifanın çekincesiz kabul edilmesi ve yargılamanın bulunduğu aşama itibariyle de iade edilmemesi karşısında temsil yetkisini aşan temsilciler tarafından yapılan işlemin alacaklı şirketçe de benimsendiğinin kabulü gerekir. Taraflar arasında düzenlenen 16.07.2019 tarihli protokolde, tarafların ticari ilişkiden kaynaklı borcu ve alacakları belirlenmiş, bu kapsamda borçlu bayinin alacaklı …’ ye sözleşme kapsamında 4.748.795 USD borcunun bulunduğu, borca mahsuben 10.000.000 TL ödeme yapılacağı kalan miktarın da alacaklı hesabına ödeneceği kararlaştırılmıştır. Bahse konu protokolden sonra bono üzerine yazılı kaydın konulması ve bu kapsamda yapılan ifanın kabulü karşısında bonodaki kayda itibar edilmesi gerektiği soncuna varılmıştır. Bu durumda alacağın varlığı ve miktarı hakkında İİK’nın 258. maddesi anlamında kanaat getirmeye yeterli delil sunulduğundan söz edilemeyeceği gibi, taraflar arasında düzenlenen protokol ve bonodaki kayıt dikkate alındığında, alacaklı ile borçluların iddialarının esaslı yargılamayı gerektirdiği, bonodaki kayda göre belirlenen borcun ödendiği, bu kapsamda, borcun ödendiğine ilişkin itirazın ihtiyati haczin sebebine yönelik bir itiraz olduğunun kabul edilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığından, ihtiyati haciz isteyenin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, ilk derece mahkemesi kararı isabetli olmakla istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Alacaklı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine,2-Alacaklı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına, 3-Alacaklı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine, 5-Dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1. ve İİK’nın 265/son maddeleri uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 24/09/2020
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.f maddesi uyarınca karar kesindir.