Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/1476 E. 2020/896 K. 17.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1476
KARAR NO: 2020/896
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 12.05.2020 tarihli ara karar
NUMARASI: 2020/214 E.
DAVANIN KONUSU: Tespit
Taraflar arasında görülen esasa ilişkin dava içindeki ihtiyati tedbir talebinin ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda, ara karada yazılı nedenlerle verilen ihtiyati tedbir talebinin reddi kararına karşı, davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde ve özetle; davalı şirketin 18/02/2008 tarihinde limited şirket olarak kurulduğunu, daha sonra anonim şirkete dönüştürüldüğünü, davalı gerçek kişilerin davalı şirkette % 50’şer pay sahibi olduklarını, müvekkilinin davalı şirket namına yazılı ilmühaberlere bağlı olan beheri 25-TL değerinde 6.000 adet paydan oluşan 150.000 TL değerindeki hisselerini …’den 17/10/2017 tarihinde devir ve temlik aldığını, müvekkilinin …’den pay devri sözleşmesiyle cirolanmış ilmühaberlerin zilyetliğini almak suretiyle devraldığı payların davalı … tarafından kendi adına tescil ve ilan ettirildiğini, …’nin daha önceden müvekkiline devrettiği payları 18/11/2017 tarihli hisse devir sözleşmesi ile …’ya devrettiğini, ilmühaberlerin ziyetliğini devralmayan davalı …’nın davalı şirketin % 50 hisselerinin maliki olmadığını, davalı şirketin İstanbul İli, Çekmeköy İlçesi, … Mah. , … pafta, … ada, … parsel sayılı taşınmazın satış ve ayni hakla kısıtlanmasının önlenmesi yönünde HMK’nın 389. maddesi gereğince ihtiyati tedbir yoluyla taşınmaz üzerine tedbir şerhi konulmasına, davalı …’nın davalı şirketteki temsil ve ilzam yetkilerinin tamamen kaldırılmasına ve TTK’nın 235/f.1 maddesi uyarınca davalı şirkete yönetim kayyumu atanmasına, talebin kabul olmaması halinde şirket mal varlığının özellikle tek malı olan gayrimenkulün satışının veya ayni hakla sınırlanmasının önlenmesi ve şirketin borçlandırıcı işlemler yapmaması için davalı …’nın şirketi temsil ve ilzam yetkisinin sınırlandırılması yönünde tedbir kararı verilmesine, davalı şirketin % 50 hissesinin üçüncü kişilere devir ve tescilinin engellenmesi ile her türlü borçlandırıcı muameleye tabi tutulmamasının önlenmesine ve neticeten davanın kabulü ile nama yazılı ilmuhabere bağlı olan altı bin adet payın davacıya ait olduğunun tespitine ve pay defterine tesciline karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk derece mahkemesi, ihtiyati tedbir talebini değerlendirdiği 12.05.2020 tarihli ara kararıyla;”Bilindiği üzere, HMK’nın 389.maddesinde hangi sebeplerle ihtiyati tedbir kararı verilebileceği, başka bir ifadeyle ihtiyati tedbirin şartları düzenlenmiştir.HMK m.389/1 uyarınca mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir. Davacının ihtiyati tedbir istediği (davalı şirketin İstanbul İli, Çekmeköy İlçesi, … Mah. , … pafta, … ada, … parsel sayılı taşınmazın satış ve ayni hakların kısıtlanmasının önlenmesi yönünde HMK 389.maddesi gereğince taşınmaz üzerine ihtiyati tedbir şerhi işlenmesi, …’nın davalı şirketteki temsil ve ilzam yetkilerinin tamamen kaldırılması, TTK’nın 235/f.1 maddesi uyarınca davalı şirkete yönetim kayyımı atanması, yada şirket mal varlığının özellikle tek malı olan gayrimenkulün satışının veya ayni hakların sınırlanmasının önlenmesi ve şirketin borçlandırıcı işlemler yapmaması için davalı …’nın şirketi temsil ve ilzam yetkisinin sınırlandırılması yönünde tedbir kararı verilmesi, davalı şirketin % 50 hissesinin 3.kişilere devrinin engellenmesi ile her türlü borçlandırıcı muameleye tabi tutulmaması yönünde tedbir kararı verilmesi) hususların açılmış olan dava ve Hukuk Muhakemeleri Yasasının 389 ve devamı maddeleri ile birlikte değerlendirilmesi neticesinde, HMK’nın 389.maddesinin açık hükmü karşısında (ancak uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebileceği yönünde ki) ihtiyati tedbir istenen hususların uyuşmazlık konusu olmaması ve şirkete kayyım atanmasına ilişkin koşullarında gerçekleşmemesi nedeniyle…”, ihtiyati tedbir taleplerinin reddine karar verilmiştir. Bu ara karara karşı, davacı vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; Dava konusu davalı … A.Ş.’nin 11.12.2015 tarihli 6, 7, 8, 9, 10 numaralı ve 01.05.2017 tarihli 16, 17, 18, 19, 20 numaralı olup tamamı nama yazılı ilmühaberlere bağlı olan beheri 25 TL (YirmibeşTürklirası) değerinde 6.000 (Altı bin) adet paydan oluşan 150.000 TL (YüzellibinTürkLirası) değerinde payların mâlikinin, 17.10.2017 tarihli temlik beyannamesi doğrultusunda söz konusu payların ilmühaberlerini ciro ile devralan ve nama yazılı ilmühaberlerin haklı zilyedi olan müvekkili bulunduğunu, Nama yazılı pay senetlerine uygulanan hükümlerin ilmühaberlere de uygulanacağını, pay devrinin ancak nama yazılı pay senetlerinin ya da ilmühaberlerin zilyetliğinin devralana geçmesiyle geçerli olacağını, Tedbir konulması talep edilen gayrimenkulün davalı şirketin tek gayrimenkulü olup, dava konusu hisseler üzerinde haksız işgalci konumundaki davalı … tarafından bu gayrimenkulün dava sonuna kadar üçüncü bir şahsa devredilmesi halinde telafisi imkansız zararların meydana gelebileceğini, Davalı …’nın şirketi tek başına temsil ve ilzama yetkili olmaya devam etmesinin kabul edilemeyeceğini, …’nın şirket mal varlığının özellikle tek sahibi bulunduğu gayrimenkulün satışının veya ayni bir hakla sınırlanmasını önlenmesi ve şirketin borçlandırıcı işlemler yapmaması için davalı şirketi temsil ve ilzam yetkisinin sınırlandırılması yönünde tedbir kararı verilmesi gerektiğini, Şirketin karar mekanizmasına etki edecek nisapta yani %50 oranındaki payların haksız bir şagil lehine tescil edilmiş olmasının ve şirketin bu haksız şagil tarafından yönetiliyor olmasının şirkete yönetim kayyumu atanması için haklı bir sebep olduğunu, Ayrıca ilk derece mahkemenin, TTK m..235’de yer alan şartlarının hangi yönden oluşmadığını da açıklamadığını ve gerekçesiz bir karar vermiş olduğunu, Yaklaşık ispat kuralı sağlanmış olduğunu nitekim ilmühaberlerin asılları ve 17.10.2017 tarihli devir ve temlik beyannamesinin aslı dava dilekçesi ile birlikte dosyaya sunulduğunu ve kasaya alındığını, Açıklanan bu nedenlerle, ilk derece mahkemesinin istinafa konu ret kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve ihtiyati tedbir taleplerinin kabulüne, davalı şirketin İstanbul ili, Çekmeköy ilçesi, … mahallesi, … pafta, … ada, … parseldeki gayrimenkulüne hmk m.389 uyarınca ihtiyati tedbir şerhi konulmasına, şirket mal varlığının özellikle tek malı olan gayrimenkulün satışının veya ayni bir hakla sınırlanmasının önlenmesi ve şirketin borçlandırıcı işlemler yapamaması için davalı …’nın davalı şirketi temsil ve ilzam yetkisinin sınırlandırılması yönünde tedbir kararı verilmesine, davalı …’nun davalı şirketteki temsil ve ilzam yetkilerinin tamamen kaldırılmasına ve TTK m.235/f.l uyarınca davalı şirkete yönetim kayyumu atanmasına, davalı şirketin %50 hissesinin üçüncü kişilere devir tescilinin engellenmesi ile her türlü borçlandırıcı muameleye tabi tutulamaması yönünde tedbir kararı verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Talep, esasa ilişkin dava içinde HMK’nın 389 vd. maddeleri uyarınca ihtiyati tedbir istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince tedbir talebinin reddine karar verilmiş, bu karara karşı davacı vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Davada, davalı …’nin davalı şirketteki nama yazılı hisselerinin davacıya devrinin gerçekleşip gerçekleşmediği, gerçekleşmişse bu devrin geçerli olup olmadığı uyuşmazlık konusudur. Bu kapsamda dava dilekçesinde davalı şirketin dava dilekçesine konu edilen beheri 25 TL değerindeki 6.000 adet paydan oluşan 150.000 TL değerindeki paylarının davacı adına aidiyetinin tespitinin yapılması ve pay defterine hükmen tescil edilmesi talep edilmiştir. İlk derece mahkemesi 12.05.2020 tarihli ara kararı ile şirket adına kayıtlı taşınmazın temliki tasarruflara konu edilmesi, davalı …’nın davalı şirketteki temsil ve ilzam yetkilerinin tamamen kaldırılması, davalı şirketin %50 hissesinin üçüncü kişilere devrenin önlenmesi hususlarına ilişkin tedbir taleplerinin eldeki davanın konusunu oluşturmaması, davalı şirkete yönetim kayyumu atanması yönündeki talebin ise koşulların gerçekleşmemesi nedeniyle reddi yoluna gitmiştir. Bunun üzerine talep davacı vekilince istinaf yoluna başvurulmuştur. Dosya içerisindeki Türkiye Sicil gazetesinin 20 Kasım 2017 tarih 9455 sayılı çıktısı incelendiğinde, davalılar … ve …’nin müşterek imzaları ile şirketin temsil edeceklerinin kararlaştırılmış olduğu anlaşılmaktadır. Dava konusu ilmühaberlerin çıkarıldığı tarih itibarıyla yürürlükte bulunan 6102 sy. TTK’da, mülga 6762 sy. TTK’nın nama yazılı hisse senetleri yerini tutmak üzere çıkarılan ilmühaberlerin nama yazılı olması gerektiğine ilişkin 411. maddesi karşılığı bulunmamakla birlikte 6102 sy. TTK’nın 486/2. maddesinde pay senedi bastırılıncaya kadar ilmühaber çıkarılabileceği, ilmühaberlere kıyas yoluyla nama yazılı pay senetlerine ilişkin hükümlerin uygulanacağı, aynı kanunun 490/2. maddesinde; nama yazılı hisse senetlerinin devrinin devir, ciro edilmiş nama yazılı pay senedinin zilyetliğinin devralana geçmesiyle yapılacağı, düzenlenmiştir. Türk Medeni Kanun’un teslimsiz devri düzenleyen 979. maddesinde ise ”Bir üçüncü kişi veya zilyetliği devreden, özel bir hukuki ilişkiye dayanarak zilyet olmakta devam ederse zilyetlik, teslim gerçekleşmeksizin kazanılmış olur. Zilyetliğin bu yolla devri, zilyet olmakta devam eden üçüncü kişiye karşı, ancak durumun devreden tarafından kendisine bildirildiği andan başlayarak hüküm doğurur. Üçüncü kişi, zilyetliği devredene karşı ileri sürebileceği sebeplerle şeyi edinene vermekten kaçınabilir.” hükmüne yer verilmiştir. Yargıtay 11. HD’nin 22.11.2016 tarihli ve 2016/870 E.-2016/9035 K. sy. Kararında da belirtildiği üzere; nama yazılı pay senetlerini devri için temlik beyanı veya senedin arkasında tam bir cironun yapılması ayrıca senet üzerindeki zilyetliğin devri ve teslimi gerekli ve yeterli kabul edilmektedir. Somut uyuşmazlıkta nama yazılı senetlerin yerine geçmek üzere davalı şirket tarafından alınan yönetim kurulu kararı ile nama yazılı ilmühaber çıkarılmıştır. Dosya içerisindeki ekli belgelerden muhtelif tarihlerdeki 6-20 sıra numarası ile adlandırılan ”nama yazılı muvakkat ilmühaber” şeklindeki 12.000 adet hisseden 800 adet hisseye karşılık 20.000 TL tutarındaki ilmühaberlerin davalı … tarafından devralındığı anlaşılmaktadır. Davalı … tarafından davalı şirkete ait 150.000 TL nominal değerdeki 6.000 adet pay senedinin 6.000 payının davacı …’ a devredilmiş olduğuna ilişkin devir ve ferağ beyannamesi niteliğinde yapıldığı ibaresi bulunan 17.10.2017 tarihli belge dosya içerisindedir. Davalı …’nin az yukarıda bahsi geçen 6.000 payı yine aynı şekilde devir ve ferağ beyannamesi niteliğinde yapıldığı ibaresi bulunan 18.11.2017 tarihli belge ile diğer davalı …’ya devrettiğine dair belge bulunduğu anlaşılmaktadır. HMK’nın 389/1. maddesine göre, mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir. Dava açılmış olması, mutlak ihtiyati tedbir kararı verilmesini gerektirmediği gibi, ihtiyati tedbirin kabulü için tam ispat şartı da aranmaz. HMK’nın 390/3 maddesinde, ihtiyati tedbir isteğinin kabul edilebilmesi bakımından, ihtiyati tedbir isteyenin haklılığı konusunda tam kanaat değil, kuvvetle muhtemel yaklaşık bir kanaatin yeterli olacağı öngörülmüştür. Dava, davalı şirket hissedarı ve müdürü …’den davacı tarafından devralınan ilmühaberlere dayanılarak bu kapsamda 150.000,00 TL değerindeki payların davalı şirket pay defterine işlenmesi ve tescilinin istenmesi talebine dayalı olmakla sözkonusu paylar doğrudan dava konusunu oluşturduğundan, davalı şirketin %50 hissesinin üçünü kişilere devir tescilinin engellenmesi ile her türlü borçlandırıcı muameleye tabi tutulmaması durumunda davacının dava dilekçesindeki talebi gözönüne alındığında olası bir durumda hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşabileceği anlaşılmakla, bahsi geçen talep açısından az yukarıda bahsi geçen 17.10.2017 tarihli sözleşmede belirtilen 1.100.000,00 USD tutarındaki bedelin dava tarihindeki kur üzerinden Türk parası karşılığının % 5’ine ne tekabül eden 355.542,00 TL teminat bedelinin yatırılması durumunda, davalı şirketin %50 hissesi üzerine temliki tasarrufları engelleyici mahiyette ihtiyati tedbir konulması gerektiği yönünde kanaat oluşmuştur. Davacının dava dilekçesindeki iddiasında haklı olup olmadığı yargılama sonunda tüm deliller toplandıktan ve incelendikten sonra ortaya çıkacak ise de, şirketin mal ve haklarının dolayısıyla şirket üzerine kayıtlı gayrımnekulün üçüncü kişilere devir ve temlikinin önlemesi konusundaki ihtiyati tedbir talebi ile ilgili olarak değerlendirme yapmak gerekirse; davanın konusu olmayan mal varlığı hakkında tedbir kararı verilemez. İhtiyati tedbirde, hakkında tedbir kararı alınan şey, esasen asıl davanın konusudur. Bu sebeple ilk derece mahkemesinin bu hususta vermiş olduğu red kararının yerinde olduğunu sonucuna varılmıştır. Somut olayda davacı vekili, davalı …’nın davalı şirketteki temsil ve ilzam yetkilerinin tamamen kaldırılması ve davalı şirkete yönetim kayyımı atanmasını talep etmiş ise de, elde ki dava da henüz dilekçe teatisi aşamasında bulunulduğu, mahkemelerce şirket yönetimine yapılacak müdahalenin çok kısıtlı olarak ve zorunlu hallerde yapılması gerektiği, kayyım tayini istemine dayanak edilen bilgi edinme hakkının kullanılabilmesine ilişkin yasal yolların mevcut olduğu, aynı zamanda somut olayda her iki davalının müştereken imza yetkilerinin bulunduğu, davalı …’nin adına kayıtlı ilmühaberlerin en baştan itibaren nasıl elde edildiği, nasıl tedavül gördüğü, bu kayıtların kimden ve hangi hukuki sebeple elde edildiği hususları denetlenebilir bir şekilde ortaya konulmadığı ve yargılamaya muhtaç olduğu anlaşılmaktadır.Dolayısıyla …’nın davalı şirketteki temsil ve ilzam yetkisinin kaldırılmasını gerektirecek hususlar şuan için yaklaşık düzeyde ispatlanmış değildir. Yine müşterek imzayla müdür sıfatını haiz davalılar arasında herhangi bir ihtilaf ve uyuşmazlık bulunduğuna ilişkin herhangi bir iddia ve savunma olmadığı, dolayısıyla yönetim boşluğundan bahsedilemeyeceği anlaşılmaktadır. O halde somut olay açısından ilk derece mahkemesinin …’nın temsil ve ilzam yetkisinin kaldırılarak yönetici kayyumu atanması olmadığı taktirde temsil ve ilzam yetkisinin sınırlandırılması hususlarındaki red kararının yerinde olduğunu sonucuna ulaşılmaktadır. Yukarıda bahsi geçen sebeplerle istinaf başvurusunun kısmen kabul edilerek ilk derece mahkemesinin istinafa konu ara kararının kaldırılmasına ve davalı şirketin %50 oranındaki hissesinin her türlü temliki tasarruflara engel olacak şekilde uygun bir teminat mukabilinde tedbir kararı verilmesi diğer talepler açısından ise ilk derece mahkemesinin değerlendirmeleri uygun olduğundan istinaf talebinin reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜ ile ilk derece mahkemesinin 12.05.2020 tarihli ara kararının 1 ve 2 nolu maddelerinde yer alan talepleri yönünden istinaf başvurusunun esastan reddine, 3. maddesinde yer alan tedbir talebinin reddine dair kararın kaldırılmasına; davacının bu konuya ilişkin tedbir talebinin Dairemizce karara bağlanmasına, bu doğrultuda; 1-Davacının ihtiyati tedbir talebinin HMK’nın 389 vd. maddeleri uyarınca teminat karşılığı kısmen kabulü ile davalı şirketin, davalı … adına kayıtlı % 50 oranındaki hissilerin tamamının üçüncü kişilere devrinin ve bu hisseler üzerinde şahsi ve ayni hak tesisinin ihtiyati tedbir yoluyla önlenmesine, kararın şirket pay defterine şerh edilmesine; ayrıca kararın aleniyet kazanması için ticaret sicil müdürlüğünde tescil ve Ticaret Sicil Gazetesi’nde ilanına, 2-Sözleşme bedeli olan 1.100.000,00 USD’nin dava tarihindeki kura karşılık gelen 7.110.840,00 TL’nin %5’oranında belirlenen 355.542,00 TL nakit teminat ilk derece mahkemesi veznesine yatırıldığında yada aynı tutarda kesin ve süresiz banka teminat mektubu ibrazı halinde, kararın infazı için gerekli işlemlerin ilk derece mahkemesi yazı işleri müdürlüğünce yerine getirilmesine, ilan masraflarının ileride yargılama giderlerine eklenmek üzere davacı tarafından karşılanmasına, 3-Davacının diğer ihtiyati tedbir taleplerinin reddine, 4-Tedbir talebi dava içinde olduğundan, ayrıca harç alınmasına yer olmadığına, 5-Davacı tarafından yatırılan 148,60 TL istinaf başvuru harcının Hazineye gelir kaydına, 6-Davacı vekili tarafından yatırılan 54,40 TL istinaf karar harcının, talep halinde ilk derece mahkemesince davacıya iadesine, 7-Davacı tarafından yapılan istinaf giderlerinin, ilk derece mahkemesince, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.2. ve 391/3. maddeleri uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.17.09.2020
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.f ve 391/3. maddeleri uyarınca karar kesindir.