Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1474
KARAR NO: 2023/1585
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 25.02.2020
NUMARASI: 2018/872 Esas – 2020/203 Karar
DAVA: Alacak
Taraflar arasındaki alacak davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; mermer üretimi ve ihracatı sektöründe faaliyet gösteren davacı şirketin, davalılar tarafından yapılacak olan İstanbul İli … şantiyesinde kullanılmak üzere muhtelif miktardaki ebatlı mermeri davacıdan almak için bir araya gelerek 02/01/2017 tarihli sözleşmeyi imzaladıklarını, bu sözleşme gereği davalıların davacıdan mermer aldığını ve karşılığında 1.166.525,11 TL ödemeyi taahhüt ettiklerini, sözleşmeyi davacı ile davalı … AŞ-… AŞ Ortak Girişimi imzaladığını, her ne kadar sözleşmede ortak girişimden söz edilmiş ise de, sözleşmenin taraflarının gerçekten ayrı ayrı şirketler olduğunu, davalıların söz konusu ödemeleri süresi içinde yapmadıklarını, ödemelerdeki gecikmeler nedeni ile davacı şirketin vade farkı alacağı oluştuğunu, bu hususta davalılara 30/04/2018 tarih ve … sayılı vade farkı faturası kesilerek tebliğ edildiğini, davalılar tarafından gönderilen fatura içeriğine yasal süre içinde itirazda bulunulmadığını, dolayısıyla fatura içeriğinin kesinleştiğini, davalılar tarafından işbu faturanın Beyoğlu …Noterliği’nin 16/05/2018 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesi ile iade edildiğini, bunun üzerine Diyarbakır …Noterliği’nin 25/05/2018 tarih ve … yevmiye nolu cevabi ihtarnamesi ile 8 gün içinde itiraz edilmediğinden kabul edilmediğini, yine davacı tarafından cari alacağın ödenmesi amacıyla davalılara Diyarbakır …Noterliği’nin 05/06/2018 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi keşide edilerek 66.784,46 TL alacağın ödenmesinin ihtar edildiğini, söz konusu bedelin davacının tüm çabalarına rağmen tahsil edilemediğini, anılan nedenlerle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 66.784,46 TL vade farkı alacağının 30/04/2018 tarihinden itibaren hesaplanacak ticari temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalılar üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; davacı tarafın 02/01/2017 tarihli satış sözleşmesine konu ürünleri davalılara zamanında teslim etmediğini, davacı tarafından ürünlerin süresinde teslim edilmemesinden kaynaklı olarak davalı ortaklık tarafından davacı tarafa cezai şarta ilişkin olarak 110.000,00 TL bedelli ve 5.904,41 TL fiyat farkı bedelli fatura tanzim edildiğini, davacı tarafından her ne kadar bu fatura iade edilmiş ise de, davalı ile sadece dava konusu olarak vade farkını talep ederek zımnen de olsa sözleşme konusu ürünleri davalı ortaklığa geç teslim ettiğini kabul etmiş sayıldığını, davacı tarafından geç teslim edilen ürünlerin bedelinin davalılarca ödendiğini, eğer ürünler zamanında teslim edilmiş olsaydı ürün bedellerinin de davalılarca zamanında ödeneceğini, geç ödemenin davalılardan kaynaklı bir sebepten dolayı olmadığını, davacı tarafın davalı şirketler ile imzalamış olduğu sözleşme kapsamında malları hiçbir zaman zamanında teslim etmediğini, bu nedenle ürünler için vade farkı için bedelini talep etmesinin hukuken mesnetsiz olduğunu, anılan nedenlerle davacının haksız davasının reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Yapılan yargılama, davacının iddiaları, davalıların beyanları, ibraz edilen deliller, mahkememizce yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu ibraz edilen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; Davacının vade farkından kaynaklandığını iddia etiği ettiği alacağının tahsilini talep ettiği, vade farkı alacağının talep edilebilmesi için bu buna ilişkin olarak sözleşme bulunması gerektiği, sözleşmede buna ilişkin bir hüküm bulunmadığı gibi taraflar arasında bu yönde belirli bir uygulamanın da bulunmadığı anlaşılmıştır.Davacı vekili tarafından bilirkişi raporuna karşı sunulan beyanında alacağın temerrüt faizine ilişkin olduğu beyan edilse de davacının talep sonucunun açıklanmasına ilişkin dilekçesinde alacağın vade farkı alacağı olduğunun açıkça belirtildiği, faturanın vade farlı faturası olarak düzenlendiği, bu nedenle davanın vade farkı alacağına ilişkin olduğunun açık olduğu, önceki paragrafta izah edilen nedenlerle davacı tarafından vade farkı alacağı talep edemeyeceği…” gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Usule ilişkin olarak; mali müşavir bilirkişi tarafından tanzim edilen 02.01.2017 tarihli rapor tevdi amacına uygun olmayan şekilde usule aykırı olarak tanzim edilmesine ve taraflarınca rapora ilişkin yapılan itirazlara rağmen mahkemece kabul gördüğünü ve hükme esas alındığını, Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 2015/2185 E. Ve 2015/8333 K. Sayılı ilamı doğrultusunda da raporun usule aykırı olduğunu, Esasa ilişkin olarak ise, davalı şirketlerin asli edim borcu olan ödeme borçlarını zamanında yerine getirmemeleri ve temerrüde düşmeleri üzerine kendilerine vade farkı alacağı faturası noter vasıtası ile tebliğ edildiğini, Müvekkili şirket ile taraflar arasında akdedilen 27.02.2017 tarihli sözleşmenin 4 numaralı bendinde tarafların sözleşmeden kaynaklanan borçlarının ne zaman ödeneceği hususunun hüküm altına alındığını, bilindiği üzere vade farkı tacirler arasındaki ticari işlerde süresinde verilmeyen mal, para ve hizmet dolayısıyla alıcının faiz dışında ödemesi gerekli olan ek bir tutar olduğunu, uygulamada da alacaklarına zamanında kavuşamayan tacirler gecikmeden dolayı faizin karşılamadığı zararları bakımından vade farkı alacağı aldıklarını, iş bu istinaf dilekçesine konu davaya ilişkin somut olayda davalıların, müvekkili şirketle aralarında akdedilen sözleşmede para borçlarını zamanında ödemedikleri için temerrüde düştüklerini, bu durumda sözleşmeye aykırı davranan tarafın aykırılıktan kaynaklanan zararı gidermesi gerektiğini, yukarıda da ifade edildiği üzere gecikmeden kaynaklanan ve aslında temerrüt faizi niteliğinde olan bu zarar vade farkı olarak müvekkili şirketçe faturalandırıldığını, 16.02.2020 tarihinde davalı şirkete gönderilen mailde de açıkça “gecikme tazminatı uygulanacağı” hususunu belirtildiğini, TTK’nın 21.maddesinin 2. fıkra hükmü ile fatura içeriğine süresinde itiraz etmeyen tarafın faturayı kabul ettiğinin düzenlendiğini,İlk derece mahkemesince hükme esas alınan bilirkişi raporunda her ne kadar müvekkili şirket ile davalılar arasında akdedilen sözleşmede ve taraflar arasındaki uygulamadaki yukarıda da izah edildiği üzere bilirkişi bu hususta eksik inceleme yaptığından raporun usule aykırı olduğunu, vade farkı alacağına ilişkin bir uygulama olmadığı yönünde değerlendirme yapıldığını ve mahkemece bu husus kabul edilmişse de davaya konu sözleşme incelendiği takdirde aksi yönde bir sonuç çıktığını, zira söz konusu sözleşmede müvekkili şirket bakımından mal tesliminin zamanında yapılmaması halinde cezai şart ödeneceği kararlaştırılmışken; davalıların sözleşme konusu borçlarını zamanında yerine getirmemeleri halinde uğranılan zararları karşılamak amacıyla vade farkı alacağının istenebilmesi hususunda anlaşmadıkları düşünülemeyeceğini, nitekim böyle bir düşüncenin taraflar arasında yapılan sözleşmede mütekabiliyet ve dolayısıyla menfaat dengesi bulunmadığı şeklinde mantığa aykırı bir sonuca götüreceğini, Davalıların müvekkili şirketin vade farkı alacağına ilişkin faturaya itiraz etmediklerinden bu hususun fatura alacağını kesinleştirdiğini ve taraflar arasındaki sözleşmede vade farkı alacağının da yer alacağına ilişkin zımni bir kabul haline geldiğini ancak fatura içeriğini kabul etmelerine rağmen basiretli bir tacir olamanın gereklerini yerine getirmeyerek müvekkili şirketin sözleşmeden kaynaklanan alacaklarını ödemeyen davalılar hakkında yerel mahkemece tüm bu hususlar adeta görmezden gelinerek ve inceleme konusu yapılamayarak ret kararı verilmiş olup; kararın tümüyle usule ve hukuka aykırı olduğunu, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, vade farkı faturasına dayalı alacağın tahsili istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın reddine, karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. HMK’nın 282. maddesi uyarınca hâkim, bilirkişinin oy ve görüşünü diğer deliller ile birlikte serbestçe değerlendirir. Buna göre, bilirkişi raporları takdiri delil niteliğinde olup mahkemece diğer delillerle birlikte serbestçe hükme esas alınır. Mahkemece sunulu deliller, sözleşme hükümleri ile taraf ticari defterleri de inceletilmek suretiyle alınan bilirkişi raporu içeriği değerlendirilip, gerekçesi yazılmak suretiyle hüküm kurulduğu anlaşılmakla, davacı vekilinin eksik ve yetersiz usule aykırı bilirkişi raporu esas alınarak hüküm kurulduğu yönündeki istinaf nedeni yerinde görülmemiştir. Davacı vekili, alacağa dayanak faturanın aslında temerrüt faizi niteliğinde olan zararın vade farkı faturası olarak tanzim edildiğinin kabulü gerektiğini ileri sürerek kararı istinaf etmiştir. Faturanın incelenmesinde açıkça “vade farkı faturası bedelidir” ibaresi yazılı olduğu, yine dava dilekçesi ve cevaba cevap dilekçesinde alacağın dayanağının vade farkı alacağına ilişkin olduğu belirtilmiştir. Mahkemece de taraf ticari defterleri de inceletilerek alınan bilirkişi raporu içeriğindeki tespitlere göre, taraflar arasında vade farkı uygulaması bulunmadığı, yine tarafların kabulündeki 02.01.2017 tarihli sözleşme hükümlerinde de vade farkı düzenlemesi bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddedildiği anlaşılmaktadır. Vade farkına ilişkin yazılı bir sözleşme hükmü bulunduğu kanıtlanmadığı gibi Yargıtay 19. HD’nin 06.12.2012 tarih ve 2012/12679 – 18618 E.K. sayılı emsal ilamında belirtildiği üzere iki veya daha fazla vade farkı faturasının davalı yanca itirazsız ödendiğine ilişkin bir teamül de bulunmamaktadır. Tüm bu hususlar gözetildiğinde, davacı vekilinin aksi yöndeki istinaf nedenleri de yerinde görülmemiştir. Yukarıdaki açıklamalar ışığında ilk derce mahkemesi karar ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1.b1 maddesi uyarınca reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harcının Hazineye gelir kaydına; bakiye 215,45 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına, 3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlinde bırakılmasına, 4-Gerekçeli kararın, ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine dair; HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 11.10.2023 tarihinde, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.a maddesi uyarınca, dava değerine göre karar kesindir.