Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/1472 E. 2023/1720 K. 26.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1472
KARAR NO: 2023/1720
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 24.02.2020
NUMARASI: 2016/961 Esas – 2020/196 Karar
DAVA: İtirazın İptali
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın davanın reddine dair verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle;davacı şirket ile davalı borçlu şirket arasında sözleşme imzalandığını, davalı tarafın davacı tarafından verilen hizmetler karşılığı davacıya olan borçlarını ödemekten imtina ettiğini, bu nedenle Ankara ….İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi başlatıldığını, borçlu firmanın kendisine tebliğ edilen ödeme emrine haksız ve kötü niyetli olarak itiraz ettiğini, cari hesap borcunun davalı firma tarafından ödenmediğini, davalı ile ödeme konusunda yapılan görüşmelerin neticesiz kaldığını, davalının takibe itirazının haksız ve kötü niyetli olduğunu belirterek davalının itirazının iptaline Ankara … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile başlatılan icra takibinin devamına, davalıya %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatının hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; Davacı tarafından Ankara … İcra müdürlüğünün … Esas sayılı dosya ile cari hesap ekstresine dayalı olarak başlatılan icra takibine taraflarınca yasal süre içerisinde borca itiraz ettiklerini, davacı tarafından itirazın haksız ve kötü niyetli olduğu iddiası ile açılan davanın haksız ve yasal dayanaktan yoksun olup reddi gerektiğini, davalı şirketin defter ve kayıtlarına göre davacı tarafa hiçbir borcu yoktur denildiğini belirterek davanın ve icra inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Tarafların iddia ve savunmaları, alınan bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamı bir arada değerlendirildiğinde, her ne kadar mahkememizce dosyaya sunulu bilirkişi raporları arasında çelişki olduğu değerlendirilmekle tarafların ticari defter ve belgeleri ile dosyaya sunulu bilirkişi raporları tetkik edilerek mali müşavir bilirkişi aracılığı ile inceleme yapılmak suretiyle davaının davalıdan bir alacağının bulunup bulunmadığı, davalının işlemiş faiz talebinde bulup bulunayacağı hususunda ayrıntılı olarak denetime açık rapor düzenlenmesi talep edilmiş ise de, bilirkişi raporlarında tarafların ticari defter kayıt dökümlerinin yapıldığı, itiraz edilen hususların mahkememizce resen değerlendirilebilir olduğu anlaşılmakla yeniden bilirkişi incelemesi yapılmasına ilişkin ara karardan vazgeçilmiştir. Tarafların ticari defter ve kayıtları birbirini doğrulamamaktadır. Davalı tarafça iddia edilen 6.000 TL ve 4.000 TL’lik ödemeler her iki tarafın da ticari defter kayıtlarında mevcuttur. Taraflar arasındaki 26/07/2013 tarihli sözleşmenin 6 ay geçerli olduğu, takip tarihinden önce sona erdiği anlaşılmaktadır. Davacının ticar defter kayıtlarına göre ödenmeyen faturalar gümrük kayıt, ardiye ve nakliye hizmetlerine ilişkin olup son kesilen 15/04/2016 tarih ve 1.401,24 TL’lik fatura ise vade farkı yansıtma bedeline ilişkindir. Ancak fatura tek başına alacağın varlığını kanıtlamaz ve davacı defterlerinde davalı yanın borçlu görülmesi başlı başına davacının alacaklı olduğunu göstermez. Davacı fatura bedeline konu hizmet ediminin yerine getirildiği ve karşı tarafa verildiğini yazılı delille ispatlamak zorundadır.Ancak somut olayda davacı ispat külfetini yerine getirmediği…” gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Davalının borcunun olduğunu dosyada mübrez mail yazışmalarında da görüleceği üzere kabul ettiğini, Müvekkili şirketin alacaklı olduğu hususu dosya kapsamında alınan bilirkişi raporu ile tespit edildiğini, Davalı tarafça fatura muhteviyatlarına itiraz edilmemiş olmakla, fatura içeriği kabul edilmiş sayıldığını, Raporlar arasındaki çelişkiyi gidermek için yeni bir bilirkişi raporu alınması gerekirken, yeni bir bilirkişi raporu alınmaksızın verilen hüküm hukuka aykırı olduğunu, Dosyada mübrez bilirkişi raporları arasında ilk derece mahkemesi tarafından da çelişki görülmekle, mahkeme çelişkilerin giderilmesi için yeni bir rapor almaksızın hüküm kurduğunu, oysa ki yerleşik içtihatlar uyarınca çelişkinin giderilmesi için yeni rapor alınması gerektiği açık olduğunu, Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 2015/777 E. 2015/20773 K. Ve 22.12.2015 tarihli ilamıyla, bilirkişi raporları arasında çelişki varsa, çelişki giderilmeden karar verilemeyeceğini, hal böyle iken, çelişkili raporlar arasındaki çelişki giderilmeksizin kurulan hüküm hukuka aykırı sonuç doğurduğunu, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, taraflar arasındaki açık hesap ilişkisinden kaynaklı alacağın tahsili amaçıyla başlatılan ilamsız icra takibine vaki itirazın İİK’nın 67. maddesi uyarınca iptali ve icra inkar tazminatının tahsili taleplerine ilişkindir.İlk derce mahkemesince yapılan yargılama sonucu davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı, yasal süresi içinde, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355 maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacı taraflar arasındaki ticari ilişki kapsamında davalıdan alacaklı olduğunu ileri sürmüş, davalı ise borcu olmadığını savunmuştur. İlk derce mahkemesince taraf ticari defter ve kayıtları da inceletilerek alınan bilirkişi rapor içeriklerinden, taraf defterler ve kayıtlarındaki uyumsuzluğun davacının kesip kendi defterlerine kayıtladığı bir kısım faturaların davalı defterlerinde yer almaması, yine davacının kestiği 1.401,24 TL lik vade farkı faturasının davalı defterlerinde kayıtlı olmaması ve davalı yanca yapılan ödemelerin davacı defterlerinde kayıtlı olmamasından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.Mahkemece davacının fatura konusu mal ve hizmeti verdiğini kanıtlamadığı gerekçesiyle dava reddedilmiştir. Davacı yan alacağın ispatı yönünde davalı yetkililerince yazıldığını iddia ettiği mail yazışmalarına delil olarak dayanmış, ancak mahkemece davacının delil olarak dayandığı mail yazışmalarına niçin değer verilmediği gerekçeli karar da tartışılmamıştır.İlk derce mahkemesince alınan bilirkişi rapor içerikleri gözetilerek karar verildiği belirtilmiş ise de, 22.05.2017 tarihli bilirkişi rapor içeriğinde işaret edilen, davalı defterlerinde kayıtlı olup davacı defterlerinde kayıtlı olmayan 1.500,00 TL lik faturanın dayanağının davalı yanca kanıtlanması gerektiği gözetilmeksizin sonuca gidildiği anlaşılmaktadır. Yine aynı bilirkişi raporu içeriğinden davalının 31.03.2015 tarihli 424,82 TL lik ödemesinin de davalı yanca kanıtlanması gerektiği gözden kaçırılarak sonuca gidilmesi de isabetsizdir.Yine alınan bilirkişi rapor içerikleri kapsamında davalının banka havalesi ile yapılan 6.000,00 ve 4.000,00 TL lik ödemelerinin davacı muavin kayıtlarında bulunduğu ancak davacı yanca iş bu ödemelerin taraflar arasındaki ticari ilişkinin 2013 yılından itibaren süregelip, dava konusu olan alacağa ilişkin ödemeler olmadığı, önceki döneme ilişkin borca karşılık ödemeler olduğu iddiası üzerinde durulmaksızın ve gerekçeli karar da bu husus değerlendirilmeksizin hüküm kurulmuş olması da yerinde görülmemiştir.Yine her ne kadar mahkemece davacının vade farkı faturasının taraflar arasındaki sözleşmenin 4 ve 29. maddeleri uyarınca sözleşmenin takip tarihinden önce sona erdiği gerekçesiyle istenemeyeceği gerekçesiyle reddedilmiş ise de sözleşmenin takip tarihinin söz konusu fatura konusu alacağın varlığı ve istenebilmesi konusunda sonuca etkisi bulunmamaktadır. Davacının vade farkı talep edebileceği sözleşme süresi dolmuş olsa da tarafların kabulündeki sözleşmenin 8. maddesinde düzenleme altına alındığı anlaşılmaktadır. Buna göre davacı vekilinden gerekirse açıklama istenerek vade farkı alacağının hangi faturalar kapsamında talep edildiği açıklığa kavuşturulup, sözleşmenin 8. maddesi de gözetilerek vade faturası alacağının talep edilip edilemeyeceğinin değerlendirilmesi gerekir. Yukarıdaki açıklamalar ışığında hâkimin aydınlatma yükümlülüğü kapsamında gerekirse taraflardan izahat da istenerek ve gerekirse yeninden bilirkişi raporu alınarak soncu gidilmesi gerekirken, yetersiz ve denetime elverişsiz bilirkişi rapor içerikleri dikkate alınarak karar verilmesi isabetsiz görülmekle, HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca istinafa konu kararın kaldırılarak dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan gerekçelerle:1-HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, 2-Yukarıdaki açıklamalar ışığında davanın yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davacı tarafından yatırılan istinaf peşin karar harcının, talep hâlinde, ilk derece mahkemesince davacıya iadesine,4-Davacı tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesince, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine dair;HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 26.10.2023