Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/1466 E. 2021/1315 K. 04.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1466
KARAR NO: 2021/1315
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 10/03/2020
NUMARASI: 2016/409 E. – 2020/261 K.
ASIL VE BİRLEŞEN DAVALARDA/
DAVANIN KONUSU:İtirazın İptali (Bayilik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
Taraflar arasında görülen itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı asıl davanın kısmen kabulüne, birleşen davanın reddine dair verilen hükme karşı, taraflarca istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, asıl dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında 28.03.2005 tarihinde imzalanan bayilik sözleşmesi ile müvekkili şirketin, davalı şirkete ait sırma markalı şişelenmiş ve damacanalı ürünlerin İstanbul Avrupa Yakası Bölgesinde satış ve dağıtım işini üstlendiğini, sözleşme ile oluşan ticari ilişkinin başından itibaren cari hesap şeklinde yürütüldüğünü, davalı şirketin ürünleri sözleşme gereğince teslimini müteakip, müvekkilince ürün bedelinin kısa vadeli çeklerle ödendiğini, ayrıca cari hesap borcuna karşılık davalı şirkete ayni ödeme de yapıldığını, taraflar arasında imzalanan ödendi belgesi ve ibraname başlıklı belgeden anlaşılacağı üzere, maliki üçüncü şahıs olan ve devir bedelleri 400.000 TL olarak kararlaştırılan gayrimenkullerin de müvekkilince davalıya devredildiğini, ayrıca … Bankasına ait 40.000 TL bedelli teminat mektubununda güvence olarak davalı şirkete teslim edildiğini, taraflar arasındaki ticari ilişkide güven ortamının oluşmasından sonra davalı şirketin, ihtiyacı olduğundan bahisle ürün teslim etmeden önce, teslimini taahhüt ettiği emtiaya karşılık olarak müvekkilinden avans mahiyetinde çekler talep ettiğini, müvekkilin de oluşan güven ortamı ve ticari teamül gereğince bu talebi kabul ederek keşide ettiği avans çeklerini davalıya teslim ettiğini, davalının geçerli bir neden olmaksızın keşide ettiği Beyoğlu … Noterliğinin 28.01.2009 tarih ve … yevmiye nolu ihtarıyla sebep göstermeksizin sözleşmeyi feshederek damacaların iadesini istediğini, buna rağmen davalının avans çeklerini veya bedellerini iade etmediğini, çekler karşılığında emtiayı da müvekkiline teslim etmediğini, müvekkilince keşide edilen Beyoğlu …Noterliğinin 01.06.2009 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarıyla avans niteliğindeki çekler ile tahsil edilmiş ise bedellerinin iadesinin ve çek teslimine rağmen emtianın gönderilmemesinden kaynaklanan 1.185.195,12 TL zararın 7 gün içinde ödenmesinin ihtar edildiğini, davalının ihtarname ile bildirilen borcunu ödemediğini ve Kadıköy … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasında müvekkili aleyhine takip başlattığını, müvekkilinin itirazı üzerine icra takibinin durduğunu, davalı tarafından İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/530 esas sayılı dava dosyasında açılan itirazın iptali davasında alınan üç raporda da müvekkilinin alacaklı olduğunun belirlendiğini, yapılan yargılamada müvekkilinin yapmış olduğu avans ödemelerine ilişkin çek bilgilerinin dosyaya getirtildiğini, yapılan yargılama sonucunda davalı şirketin, müvekkilinden aldığı avans çeklerini tahsil ettiğini, teminat mektubunu nakde çevirdiğini ve 400.000 TL bedelli gayrimenkulleri mal edindiğini, bunların bir kısmını davalının ticari defter ve kayıtlarına işlemediğinin tespit edilerek itirazın iptali davasının reddine karar verildiğini, anılan yargılamanın devamı sırasında davalı aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasında ihtarname ile bildirilen 1.185.195,12 TL’nin tahsili amacıyla başlatılan takibin davalının haksız itirazı sonucu durduğunu, itirazın haksız olduğunu, davalının aldığı avans çeklerini veya tahsil ettiği bedelleri iade etmediğini, tahsil edilen ve alınan çekler ile sözleşmeyle verilen taşınmaz ve tahsil edilen teminat mektubunun davalının ticari defterlerine kaydedilmediğini ileri sürerek, davalının İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasındaki takibe yönelik itirazının, şimdilik 560.000 TL alacağa yönelik kısmının iptaline, takibin bu miktar üzerinden devamına ve asıl alacağın % 20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, asıl davada cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin, … Anonim Şirketi, … Anonim Şirketi, … Anonim Şirketi, … Anonim Şirketi ve … Anonim Şirketi’nin 05.04.2010 tarihinde birleşmesi ve unvan değiştirilmesi ile kurulduğunu, şirketlerin birleşmeleri nedeniyle beş ayrı şirketin hesapları arasında zaman zaman virmanlar yapılmak zorunda kalındığını, bu nedenle her hangi bir cari hesap üzerindeki hareketlerin açıklanabilmesi için tüm bu hesaplara bakılması gerektiğini, bu dönemde müvekkilinin finans ve muhasebe departmanında çalışan sirkülasyonun fazla olması nedeniyle daha önce açılan itirazın iptali davasını takip eden vekillere ve bilirkişilere sağlıklı bilgi verilemediğini, örneğin davacıya ilişkin muhasebe kayıtlarının … A.Ş. firması nezdinde tutularak takip edildiğini, ancak bazı ödemelerin veya tahsilatların … A.Ş. üzerinden yapılması nedeniyle bu iki firma arasındaki virman hareketlerinin bilirkişiler tarafından gözden kaçırıldığını, delillerin gereği gibi mahkemeye arz edilememesi ve değerlendirilememesi nedeniyle Kadıköy … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasında davacı şirket aleyhine başlatılan takibe yönelik itirazın iptali davasında İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/530 Esas sayılı dava dosyasında yürütülen davanın müvekkili şirketin aleyhine sonuçlandığını, anılan davada davacının alacaklı olduğunun tespit edildiği iddiasının doğru olmadığını, yargılamada çıkan sonucun müvekkili şirketin delillerini tam olarak sunamaması ve delillerin bilirkişiler tarafından tam olarak değerlendirilmemesinden kaynaklandığını, davacı şirketin dahi alacaklı mı borçlu mu olduğunu bilmemesi nedeniyle söz konusu davadan çıkacak sonucu beklediğini, davacının anılan davanın sonucunu bekleyerek takip başlattığını, çeklerin avans niteliğinde verilmediğini, ödeme amacıyla verildiğini, davacı tarafından verilen taşınmazların borcun teminatı olarak verildiğini ve taşınmazların yargılama sürecinden sonra satılarak davacının borcundan mahsup edildiğini, dava dilekçesinde belirtilen taşınmaz devrine ilişkin protokolde müvekkili şirket yetkililerinin imzasının bulunmadığını, taşınmazların iddia edildiği gibi 400.000,00 TL değerinde olmadığını, 2013 yılında yapılan ekspertiz incelemesinde taşınmazların değerinin 160.000,00 TL olarak belirlendiğini, bu nedenle taşınmazların devir tarihi itibariyle değerinin belirlenmesi gerektiğini, ilk yargılamada birleşen şirketlerden birinin kayıtlarının bilirkişilerce incelenmemesi nedeniyle bir kısım çeklerin kayıtlarda yer almadığına ilişkin rapor düzenlendiğini, oysa tüm çeklerin şirketlerin kayıtlarında bulunduğunu, ancak davacı tarafından verilmesine rağmen karşılıksız çıkan çekerin davacının ticari defterlerine işlenmediğini, taraflar arasındaki alacak ve borç ilişkisinin toplanacak deliller ve ticari defter ve kayıtlar ile tespit edileceğini savunarak, davanın reddini istemiştir. Davacı vekili, birleşen İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/342 esas sayılı dosyasındaki dava dilekçesinde özetle; müvekkilince İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasında davalı şirket aleyhine 1.920.340,81 TL alacağın tahsili amacıyla başlatılan takibe yönelik itirazın 560.000 TL’lik kısmı için iptali davasının İstanbul 6.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/409 esas sayılı dosyasında derdest olduğunu, bakiye 1.360.340,81 TL alacak yönünden itirazının iptalinin ise iş bu davada talep ettiklerini, davalının takibe yönelik itirazının haksız olduğunu ileri sürerek, davalı şirketin İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasında 1.360.340,81 TL alacağa yönelik itirazının iptaline, asıl alacağın % 20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, asıl dava dilekçesindeki beyanlarını tekrar etmiştir. Davalı vekili, birleşen davadaki cevap dilekçesinde özetle; davalının her iki davada da icra takibine yönelik itirazlardan haberdar olmadığına ilişkin beyanının hayatın olağan akışına uygun olmadığını ve her iki davanın da hak düşürücü süre geçtikten sonra açıldığını, müvekkili şirketin bir kısım şirketlerin birleşmesi sonucu 05.04.2010 kurulduğunu, şirket birleşmeleri nedeniyle zaman zaman şirket hesapları arasında virman yapıldığından tüm cari hesapların birlikte değerlendirilmesi gerektiğini, müvekkilince açılan davada şirketlerin muhasebe görevlilerinin sık değişmesi nedeniyle bilirkişilere sağlıklı bilgi ve belge sunulamadığını, hesap ve ödemelerin farklı şirketler hesabından takip edildiğini, ancak bilirkişi kurulunun bir kısım ödeme ve cari hesapları incelememesi nedeniyle müvekkilince açılan davanın reddine karar verildiğini, müvekkilince alınan tüm çeklerin ticari kayıtlarına işlendiğini, davacı tarafından keşide edilmesine rağmen karşılıksız çıkan çeklerin davacı defterlerinde kayıtlı olmaması nedeniyle cari hesap farkının oluştuğunu, usulüne uygun şekilde düzenlenmeyen davacı defterlerinin delil niteliğinde olmadığını, müvekkilini şirketin % 50,1 kısmının 13/06/2013 yabancı sermayeli bir şirkete satıldığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucundu; “…Yapılan yargılama, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre, taraflar arasında bayilik sözleşmesi kapsamında ticari ilişki bulunduğu, bu ticari ilişki kapsamında davacının 18/05/2007 tarihli 009304 numaralı … Bankası Sıracevizler Şubesine ait 40.000 TL bedelli teminat mektubunu davalıya verildiği, davalının talebi üzerine teminat mektubunun bedelinin davacının cari hesap borcuna mahsuben 11/02/2009 tarihinde davalıya ödendiği, tapu kayıtlarından ve davacının dayanağı ödendi belgesi ve ibraname başlıklı tarafların imzasını içeren belgeden anlaşılacağı üzere, davacının 400.000 TL lik cari hesap borcuna mahsuben bir kısım taşınmazların davalıya devredildiği, Bilirkişi raporunda açıklandığı üzere, taraflar arasında ki muavin hesap ekstrelerinin karşılaştırılmasına göre, karşılıklı çek giriş-çıkış-iade kayıtlarının tam olarak örtüşmediği, davacının ticari defter ve kayıtlarına göre davacının davalıdan 1.585.513,33 TL alacaklı olduğu, davalının ticari defter ve kayıtlarına göre ise davalının davacıdan 717.533,88 TL alacaklı olduğu, davalının ticari defter ve kayıtlarının usulüne uygun tutulduğu, davacının 2008 yılı envanter defteri ve 2009 yılı ticari defterlerin kapanış onamalarının bulunmadığı, taraflar arasında ki cari hesap farklılıklarının, tarafların cari hesap ilişkisinde ki alacak ve borçlarını, ticari işlere ilişkin işlemleri kayıtlarına tam olarak yansıtmamalarından kaynaklandığı (örneğin, Zeytinburnu, Kazlıçeşme, … ada … parsel sayılı(depo ve mesken) taşınmazlar borca mahsuben davalıya devredilmiş olmasına rağmen davalı ticari defter ve kayıtlarına işlenmemiştir) yanlar arasında ki uyuşmazlığın kesin olarak çözümünde taraflardan her hangi birinin ticari defter ve kayıtlarına dayanılmasının mümkün olmadığı, hal böyle olunca da toplanan delillerin, eldeki davada sunulan bilirkişi raporunun ve İstanbul Anadolu 5.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/530 esas sayılı dosyasına sunulan bilirkişi kurulu raporlarının birlikte değerlendirilmesi, tarafların ticari defter ve kayıtlarının birbiriyle örtüşen yönlerinin ve taraflarca ispat edilen hususların gözetilmesi suretiyle sonuca ulaşılması gerektiği, Buna göre; İstanbul Anadolu 5.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/530 esas sayılı dosyasına bilirkişi … ve … tarafından hazırlanarak sunulan bilirkişi raporunda etraflıca açıklandığı üzere, davacı tarafından ticari ilişki kapsamında davalıya 2008 ve 2009 yıllarında keşide edilerek verilen çeklerin 2.177.400 TL kısmının davalı tarafından tahsil edildiği, her iki tarafın ticari defter ve kayıtlarında örtüşen çek miktarı toplamının 1.150.000 TL olduğu, davacının çekle ödemelerinin 2.177.400-1.150.000=1.020.900 TL kısmının davalının ticari defter ve kayıtlarında yer almadığı, yine tarafların ödendi ve ibraname başlıklı belgede kararlaştırdıkları 400.000 TL tutarında ki gayrimenkullerin davalının ticari defter ve kayıtlarında yer almadığı, hal böyle olunca da davalının ticari defter ve kayıtlarında davacı yararına 1.020.900 artı 400.000 TL 1.420.900 TL alacak kayıtlı olmadığı, yine aynı raporda açıklandığı üzere davalının davacıdan 220.668,17 TL alacaklı olduğu hususunda tarafların ticari defter ve kayıtlarının örtüştüğü, bu suretle davacının davalıdan 1.420.900 TL -220.668,17 TL =1.272.993,10 TL alacaklı olduğu, davacının gerek Beyoğlu …Noterliğinin 01/06/2009 tarihli ve … yevmiye sayılı ihtarnamesi ile davalıdan alacak miktarının 1.185.195,12 TL olduğunu bildirmesi, gerek davaya konu icra takibinde asıl alacağının 1.185.195,12 TL olduğunu bildirerek bu miktar üzerinden takibe geçmesi ve bu suretle alacağının üst sınırını 1.185.195,12 TL olarak sınırlandırması göz önüne alındığında davacının davalıdan 1,185.195,12 TL alacaklı olduğunun kabul edilmesi gerektiği, … ve … firmaları hesabından davacı hesabına yapılan ödemelerin toplamının elde ki dosyaya sunulan bilirkişi raporunda açıklandığı üzere 927.130 TL olduğu (… Bankası, … ve … Bankasına ait 23 adet dekonta göre ) ödeme dekontlarının ödeme tarihleri ile tutarlarının davacı ekstresinde yer alan ve davalı yana verildiği anlamına gelen çekler ile aynı olduğu, dekont içeriklerinde hangi borca mahsuben yapıldığı yönünde bilgi mevcut değil ise de, dekontların tarihleri ile miktarlarının davacının ekstresinde kayıtlı çeklerle uyuşması karşısında ödemelerin borca mahsuben yapıldığının kabul edilmesi gerektiği, her ne kadar davacı tarafça Borçlar Yasasının 83.maddesine dayanılarak üçüncü kişinin yaptığı ödemenin davalının borcuna mahsuben yapıldığı hususunun davalı tarafça ispat edilemediği iddiasında bulunulmuş ise de, davacının ödemeleri itiraz kabul etmesi ve davacının çek ekstre kayıtları ile dekontların uyuşması ve grup şirketler arasında virman yapılması karşısında davacının bu iddia ve savunmasına dayanılamayacağı, özetle ve öz olarak; davacının davalıdan 1.185.195,12 TL alacaklı olduğu, bu alacağa mahsuben davalı … firmaları tarafından yapılan toplam 927.130 TL mahsup edildiğinde davacının davalıdan 285.065,12 TL alacaklı olduğu sonucuna ve vicdani kanaatine varılarak asıl davanın kısmen kabulü, birleşen davanın reddi ….” gerekçesiyle, asıl davanın kısmen kabulü ile davalının İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasına yönelik itirazının 258.065,12 TL asıl alacak üzerinden iptaline, takibin devamına, asıl davada 51.613,02 TL icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline; birleşen davanın reddine, karar verilmiştir.Bu karara karşı, asıl ve birleşen davalarda davacı ve davalı vekillerince ayrı ayrı istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Asıl ve birleşen davalarda davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Taraflar arasında 28.03.2005 tarihinde düzenlenen bayilik sözleşmesinin davalı tarafından haksız feshi nedeniyle müvekkilince verilen avans çeklerinin iadesinin istendiğini, çeklerin iade edilmeyerek tahsil edilmesi nedeniyle müvekkilince keşide edilen Beyoğlu … Noterliğinin 01.06.2009 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarıyla 1.185.195,12 TL alacağın 7 gün içerisinde ödenmesinin istenildiğini, alacağın ödenmemesi üzerine İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında takip başlatıldığını, davalının itirazı üzerine ilk olarak alacağın 560.000 TL’lik kısmına yönelik itirazın iptali için İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/409 Esas sayılı dosyasında, ardından bakiye 1.360.340,81 TL kısmı için İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/342 Esas sayılı dosyasında dava açıldığını, mahkemece birleştirilen davalarda yapılan yargılama sonucu asıl davanın kısmen kabulüne birleşen davanın reddine karar verildiğini; dava dışı şirketler tarafından yapılan ödemelerin davalının borcundan mahsup edilerek hüküm kurulmasının hatalı olduğunu, davalı yanın yargılamanın tüm aşamasında müvekkilinden avans çekleri almadıklarını ve başka ödeme yapılmadığını beyan ettiğini, cevap dilekçesi ile dilekçelerin teatisi aşamasında dava dışı … AŞ tarafından müvekkil şirkete yapılan ödemelerin kendi borçlarına mahsuben yapılan ödemeler olduğuna ilişkin savunma yapılarak takas mahsup talebinin ileri sürülmediğini, yargılamanın ilerleyen safhasında müvekkilinin alacağının belirlenmesinden sonra davalının savunmasını değiştirerek dava dışı … AŞ firması tarafından müvekkiline yapılan bir kısım ödemelerin ve ödeme sebebi kısmında açıklama bulunmayan dekontların dosyaya sunarak bu ödemelerin kendi borçlarına mahsuben yapıldığını iddia ettiğini, iddianın değiştirilmesi ve genişletilmesine muvaffakları bulunmamasına rağmen davalının savunmasına itibar edilmesinin hatalı olduğunu; ilk derece mahkemesinin “ödeme dekontlarının içeriğinde hangi borca mahsuben yapıldıkları hususunda bir bilgi yok ise de dekontların tarihleri ve miktarlarının davacı tarafından davalıya verilen çeklerle uyuşması karşısında ödemelerin borca mahsuben yapıldığının kabul edilmesinin gerektiği” gerekçesinin yerinde olmadığını, mahkemelerin delilleri farazi ve varsayımsal olarak değerlendiremeyeceğini, dava dışı şirket tarafından müvekkile yapıldığı söylenilen ödemelerin neye istinaden yapıldığına ilişkin bir kayıt bulunmamasına karşın, bu ödemelerin miktarı ve çeklerin tarihinin uyuştuğu gerekçesiyle müvekkilinin borcuna ilişkin ödeme olarak kabul edilmesinin hatalı olduğunu, ödeme sebebi kısmında açıklama bulunmayan (çek numarası, tarihi, miktarı vb de belirtilmeyen) ödeme dekontlarının, müvekkil tarafından davalıya verilen avans çeklerine karşılık olarak ve davalı borcuna mahsuben yapılan ödemeler şeklinde değerlendirilemeyeceğini, aksine yerleşmiş Yargıtay içtihatlarına göre açıklama bulunmayan bu şekildeki ödemelerin mevcut bir borcun tasfiyesi amacıyla verildiğinin kabulü gerektiğini; bu ödemelerin davalı tarafından yapılmadığını, … AŞ unvanlı dava dışı şirket tarafından yapıldığını, dosyada bulunan 03.03.2018 tarihli Prof. Dr. … tarafından sunulan uzman görüşünde de alacağın doğduğu ve ödemenin yapıldığı tarihte davalı şirketle dava dışı … şirketleri ayrı tüzel kişiliğe sahip olmaları (dava tarihinde grup şirketi olsalar dahi) nedeniyle birinin kazam ve borcunun diğer taraf için kabul edilmesinin mümkün olmadığını, olayda borcun nakli veya alacağın temliki ilişkisinin da bulunmadığını, davalı şirketin borcunu dava dışı şirketin üstlendiğine ilişkin, dava dışı … ile müvekkil şirket arasında borcun nakline ilişkin bir sözleşme de bulunmadığını, somut olayda TBK’nın 83. maddesinde düzenlenen başkasının borcunu onun hesabına ifa durumunun da bulunmadığını, burada da kazandırmada bulunan üçüncü kişinin bu ifayı başkasının borcunu ödemek amacıyla yapmış olması, ifayı kabul eden alacaklının da bu kazandırmayı diğer borçlusunun borcunun ifası olarak kabul etmiş bulunması gerektiğini, eldeki olayda dava dışı … şirketinin ödemeyi davalı şirketin borcuna mahsuben yaptığının davalı tarafından ispat edilmediği gibi (ödeme dekontlarında …’un borcu içindir, …’un çek bedelleri içindir, …. No’lu çek bedeli içindir vb açıklaması bulunmamaktadır) müvekkilinin de yapılan ödemeleri davalının borcu için kabul etmediğini, müvekkili şirketin dava dışı şirketle ayrı bir ticari ilişkisi bulunduğunu ve dava dışı şirketin müvekkiline yaptığını iddia ettiği ödemelerin bu ticari ilişki kapsamında ayrıca değerlendirilmesi gerektiğini, gerçek durum bu olmasına rağmen soyut karine ve varsayımlara dayanarak dava dışı üçüncü kişi tarafından yapıldığı söylenilen ödemelerin davalının borcundan mahsup edilmesi hatalı olduğunu; bir an için bu miktarın mahsubu gerektiği düşünülse dahi bu miktarın tarafların defter ve belgelerine göre tespit edilen gerçek alacak miktarı olan 1.585.513,33 TL üzerinden yapılması gerektiğini, taraflar arasındaki gerçek borç ve alacak miktarının takip veya ihtara göre değil kayıtlara göre belirlenmesi gerektiğini, tarafların tüm kayıtlarının incelenmesi ile müvekkilinin gerçekte 1.585.513,33 TL alacağı bulunduğunun belirlendiğini, bilirkişinin bu tespiti yaptıktan sonra görevi alanının dışına çıkarak alacağın takip ve ihtarla istenilen miktar olduğunu bildirmesinin yerinde olmadığını, müvekkil şirket tarafından davalıya gönderilen ihtarnamede belirtilen ve icra takibine de konu edilen 1.185.195,12 TL’nin müvekkili şirketin davalıdan talep ettiği net ve mevcut alacak bakiyesini ifade ettiğini; mahkemenin bu hatası üzerine mahsubun defterlerle belirlenen 1.585.513,33 TL miktarlı gerçek alacak üzerinden değil, takipte belirtilen 1.185.195,12 TL üzerinden yapılmasının hatalı olduğunu, ilk derece mahkemesinin takip öncesi temerrüt oluşmadığına ilişkin tespitinin hatalı olduğunu, müvekkilince keşide edilen Beyoğlu … Noterliğinin 01.06.2009 tarih ve … yevmiye sayılı ihtarnamesi ile 1.185.195,12 TL alacağın 7 gün içerisinde ödenmesinin istenildiğini, yargılama sırasında bu ihtarın tebliğ edilmediğinin davalı tarafından savunulmadığını, ihtarın gerekçeli kararda değerlendirilmesi nedeniyle mahkemenin de kabulünde olduğunu, bu nedenle itirazın iptaline karar verilen kısım bakımından faiz başlangıç tarihinin temerrüt tarihi olan 01.06.2009 tarihi olması gerekirken, takip öncesi işlemiş faiz talebinin reddine karar verilmesinin isabetsiz olduğunu; hükme esas alınan rapora neden itibar edildiği ve diğer raporların neden dışlandığının gerekçeli kararda belirtilmediğini, dosyada ek ve kök rapor alındığını, davalı tarafından açılan itirazın iptali davasında da birden çok rapor alındığını, mahkemenin gerekçeli kararına göre yalnızca bilirkişiler Dr. … ve … tarafından hazırlanan kök rapor ile bilirkişi … tarafından hazırlanan kök ve ek raporların hükme esas alındığını, bu raporların da müvekkili aleyhine olan kısımlarının harmanlanarak hüküm kurulduğunu, bu kapsamda ticari defter ve belgelere göre müvekkilin 2009 yılı sonu itibariyle davalıdan alacaklı olduğu miktarın tespitinde, tüm raporlar içerisinde bu miktarı en düşük belirleyen Dr. … ve … imzalı kök rapora itibar edildiğini, müvekkilinin davalıdan olan net alacağının yani kabule konu bakiye alacak miktarının tespitinde ise, bu kez müvekkilin net alacağını en düşük belirleyen … imzalı raporun diğer tüm raporlardan üstün tutularak hükme esas alındığını, hangi rapordaki tespitin hangi hukuki gerekçeyle diğer rapordaki tespitten üstün tutulduğu ya da hükme esas alınmayan raporların neden dışlandığının gerekçede izah edilmediğini, İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/530 Esas sayılı dosyasının konusunun, müvekkilinin davalıdan olan alacağına ilişkin olmadığını, bu nedenle bu raporlarda müvekkilinin alacağının gerçek bir şekilde belirlendiğinin söylenemeyeceğini, bu raporlarda müvekkilinin alacağının eksik hesaplandığını, mali müşavir bilirkişi … tarafından hazırlanan kök ve ek raporlarda, tarafların ticari kayıt ve belgeleri incelendikten sonra müvekkili şirketin davalı şirketten 1.585.513,33 TL alacaklı olduğunun tespit edildiğini ve bu raporun temel alacak için yerinde olduğunu, raporun devamındaki havalelerin mahsubuna ilişkin hususların ise bilirkişinin uzmanlık alanında olmaması nedeniyle dikkate alınmaması gerektiğini, mahkemece bu rapordaki alacak yerine farazi belirlenen alacak üzerinden mahsup yapılmasının hatalı olduğunu belirterek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak asıl ve birleşen davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Asıl ve birleşen davalarda davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Davacı ile müvekkili arasındaki uyuşmazlığın yargısal zemine taşınmasının 2010 yılında başladığını, 2010 yılında karşılıklı ticari ilişkiden kaynaklanan cari hesap alacağının tahsili amacıyla İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında 702.964 TL alacağın tahsili amacıyla takip başlatıldığını, itiraz üzerine İstanbul Anadolu 5. Ticaret Mahkemesinin 2014/530 Esas sayılı dosyasında açılan davanın kanıtlanamaması nedeniyle reddine karar verildiğini, müvekkili şirketin … A.Ş., … AŞ., … AŞ., … AŞ., … AŞ. Şirketlerinin 05.04.2010 tarihinde birleşmeleriyle kurulduğunu, bu nedenle birleşen şirketlerin hesapları arasında zaman zaman virman yapıldığını, davacının gerçek alacağının belirlenmesi için tüm şirketlerin cari hesabının bilinmesi gerektiğini, şirketin muhasebe kısmında çalışanların sıklıkla değişmesi nedeniyle sağlıklı bilgi verilmemesi nedeniyle müvekkilince açılan davanın reddine karar verildiğini, o dönemde, … AŞ. isimli grup şirketi tarafından davacıdan birtakım hatır çekleri alındığını ve … AŞ.’nin bu çekler sebebiyle davacıya borçlandığını, çeklerin şirkete finansman yaratmak amacıyla factoring firmasından kredi kullanmak için kullanıldığını, ancak vadeleri geldiğinde çek bedelleri bir başka grup firması olan … AŞ. tarafından davacıya ödendiğini, birleşmeden sonra her bir şirketin hesapları (ayrı ayrı olarak) birleşen şirkete aktarıldığını, bu bilginin taraflar arasında görülen ilk davada mahkemeye sunulmaması nedeniyle sadece davacının ve … AŞ.’ nin hesapları dikkate alınarak inceleme yapılması nedeniyle müvekkilinin alacağının bulunmadığı sonucuna varıldığını, oysa ki hatır çeki olarak alınan tüm çeklerin bedellerinin, … AŞ. tarafından ödendiğini, davacınin İstanbul Anadolu 5. Ticaret Mahkemesinin 2014/530 Esas sayılı dosyasında davanın reddi kararına güvenerek ve hatır çeklerinin yargılama sırasında hiç dillendirilmemiş olmasını fırsat bilerek takip başlattığını, davacının hatır çeklerini bedellerinin başka bir grup şirketinden tahsil etmesine rağmen kötü niyetli olarak takip başlattığını, buna ilişkin hususların birleşen dava sırasında avukatlara aktarıldığını, birleşen dava dilekçesinde bu hususun aydınlatılarak mahkemeye bilgi verildiğini, davacının tahsil ettiği çek bedellerini yeniden talep etmesinin kötü niyetli olmasına rağmen bu hususun mahkemece değerlendirilmediğini; mahkemece alınan raporda ibraz edilen dekontların çeklerin ödemesi olduğu belirtilmesine rağmen bir kısım ödemelerin çek miktarlarıyla uyumsuz olması nedeniyle dikkate alınmadığını, yapılacak yeni bir inceleme ile davacı ile … A.Ş. firması arasında ticari ilişki bulunup bulunmadığı, bilirkişi tarafından kapsam dışı bırakılan ödemelerine denk gelen fatura hareketi bulunup bulunmadığı anlaşılabileceğini, hatır çekleri için yapılan ödemelerin 1,6 milyon TL’nin üzerinde olmasına rağmen raporda 739.500 TL’lik ödemenin davacı hesaplarında karşılığı olup olmadığının değerlendirilmediğini belirterek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Asıl ve birleşen davalar, taraflar arasında bayilik sözleşmesi ilişkisi kapsamında davacı bayi tarafından verildiği ileri sürülen avans çekleri ile ödemelerin istirdadı amacıyla başlatılan takibe yönelik itirazın İİK’nın 67. maddesi uyarınca iptali istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, yukarıda yazılı gerekçeyle asıl davanın kısmen kabulüne, birleşen davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı, her iki taraf vekillerince, ayrı ayrı ve yasal süreleri içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacı ile … A.Ş. Arasında düzenlenen 28.03.2005 tarihli bayilik sözleşmesinin incelenmesinde; sözleşme ile davacı bayinin şirkete ait … marka ürünleri İstanbul Avrupa yakasında satışının üstlenildiği, bu ürünlerin bayi tarafından satın alınarak market, restoran vb. satış noktalarında veya alt bayilere satışına ilişkin esasların düzenlendiği anlaşılmıştır. Davalı … A.Ş. tarafından 10.11.2010 tarihinde İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/530 Esas sayılı dosyasında bayilik sözleşmesinden kaynaklanan cari hesap alacağının tahsili amacıyla başlatılan takibe yönelik itirazın iptali davası açılmıştır. Anılan davada Kadıköy … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında talep edilen 702.964,49 TL alacağın tahsiline yönelik itirazın iptali talep edilmiş, mahkemece alınan bilirkişi raporlarına göre davacının alacağının bulunmadığı, davalının 525.631,37 TL alacağının bulunduğu belirlenmiştir. Mahkemece alınan ikinci bilirkişi ek raporunda da davacının 767.693,10 TL alacağı bulunduğu belirlenmesi üzerine ilk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir. Dava dilekçesine ekli, ödendi belgesi ve ibranamenin incelenmesinde; davacı şirket tarafından iki adet taşınmazın 16.01.2009 tarihinde … A.Ş.’ye 400.000 TL’lik borca mahsuben devir edildiği, tapu devrinin gerçekleştirildiği, bu nedenle taşınmazın protokolde belirtildiği şekliyle 400.000 TL bedelli borca mahsuben devir edildiğinin kabul edilmesi gerektiği anlaşılmıştır. Dava dilekçesine ekli çek suretlerinden, davacı bayinin çeşitli tarihlerde bayilik ilişkisi bulunan … A.Ş.’ye çek verdiği anlaşılmıştır. Davacı tarafından keşide edilen Beyoğlu …Noterliğinin 01.06.2009 tarihli ihtarı ile taraflar arasında düzenlenen bayilik sözleşmesinin davalı tarafça neden gösterilmeksizin 28.01.2009 tarihli Beyoğlu … Noterliğinin … yevmiye numaralı ihtarıyla feshedildiği, davacının halen 1.185.195,12 TL alacağı bulunduğu, alacağın ihtarın tebliğinden itibaren yedi gün içerisinde ödenmesi aksi halde hukuki yollara başvurulacağı ihtarının yapıldığı, ihtarnamenin tebliğine ilişkin tebligat mazbatasının dosyada bulunmadığı anlaşılmıştır. Sözleşme kapsamında davacı bayi tarafından verilen … Bankasına ait 18.05.2007 tarihli teminat mektubu 10.02.2009 tarihinde … Tarafından nakde çevrilerek bedeli tahsil edilmiştir. İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesinde yapılan yargılama sırasında alınan … ve … tarafından düzenlenen bilirkişi raporunda, … İile davacının 2008 ve 2009 yıllarına ilişkin ticari defter ve cari hesap bilgileri incelenmiş, ek bilirkişi raporunda bir takım itirazlar değerlendirilmiş, başka bir inceleme yapılmamıştır. Aynı dosyada … ve … tarafından düzenlenen bilirkişi raporunda da aynı kayıtlar incelenmiştir. Dosyada bulunan sicil kayıtlarının incelenmesinde, 05.04.2010 tarihli sicil kaydına göre … A.Ş.’nin yeni unvanının … A.Ş. Olarak değiştirildiği, 26.03.2010 tarihli genel kurulda … A.Ş., … A.Ş., … A.Ş. ve … A.Ş.’nin TTK’nın 451. maddesine göre devir alınmak suretiyle birleştirilmesine karar verildiği, şirket sermayesinin artırılarak unvanının değiştirildiği anlaşılmıştır. 6762 sayılı TTK’nın 451. maddesinde devir alma düzenlenmiş olup, bir anonim şirketin diğer bir anonim şirket tarafından bütün aktif ve pasifleriyle devir alınmak suretiyle infisah etmesi halinde uygulanacak hükümler düzenlenmiştir. Davalı tarafından sunulan 31.10.2017 tarihli beyan dilekçesinde, 17.10.2017 tarihli oturumun 2 nolu ara kararı gereğince beyanların dosyaya sunulduğu, bu kapsamda davacı ile davalı arasında 2007-2008 yılları arasında verilen hatır çeklerinin toplamının 1.853.330,00 TL olduğu, bunun 1.086.030, 00 TL’lik kısmının müvekkili tarafından banka aracılığıyla ödendiği, müvekkilince alınan hatır çeklerinin ayrı bir hesaptan izlendiği, ödenmeyen çeklerin toplamının 802.300,00 TL olduğu bu çeklerin bir kısmı hakkında ödemeden men talimatı bulunması nedeniyle işlem yapılmadığı, altı çekin karşılığının bulunmaması nedeniyle karşılıksız işlemine tabi tutulduğu, o tarihlerde grup şirketleri arasında … A.Ş.’nin faktoring yapması mümkün olması nedeniyle bayilik sözleşmesinin tarafı … A.Ş. tarafından alınan çeklerin …’ya virman edildiği, çek ödemelerinin de … tarafından yapıldığı, davacı tarafından verilen hatır ve mal karşılığı çeklerinin de bu şekilde faktoring işlemine tabi tutulduğu, bu nedenle yapılan ödeme ve teslim edilen ürünler dikkate alındığında davacının alacağının bulunmadığı beyan edilmiştir. Ödeme olgusu bir itiraz olup yargılamanın tüm aşamalarında ileri sürülmesi mümkündür. Bu nedenle, dilekçelerin teatisi ve ön inceleme duruşmasından sonra da savunmanın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın ödeme savunması ileri sürülebilir. İlk derece mahkemesince taraflarca bildirilen çeklere ilişkin tüm bilgi ve belgeler ilgili bankalardan getirtilerek bilirkişi incelemesi yapılmıştır. İlk derece mahkemesince 16.02.2018 tarihinde SMM …’den alınan bilirkişi raporunun incelenmesinde, tarafların 2008-2009 yılı ticari defterlerinin incelendiği, davalı defterlerinin kapanış tashihinin yapılmaması ve usulüne uygun düzenlenmediği, davacının cari hesap kaydına göre 1.585.513 TL alacaklı olduğu, davalının ticari defterlerinin usulüne uygun düzenlendiği ve davalının 717.533,88 TL alacaklı olduğu belirlenmiştir. Taraflar arasındaki cari hesap farklılığının fatura ve çeklerin taraf defterlerinde farklı kaydedilmesi, taşınmaz devir bedeli ile teminat mektubu bedelinin davalı kayıtlarında yer almaması ile açılış kaydındaki rakamdan kaynaklandığı, karmaşık ticari ilişki ve hatır çeki işlemi yapan tarafların zaman zaman cari hesap mutabakatı yapmamasının ihtilafın doğmasına neden olduğu, taraflar arasındaki uyuşmazlığın ticari defterlerin uyumsuz olması, yapılan tahsilatlar ve alınan çeklerin farklı şekilde kaydedilmesi nedeniyle ticari defterlerin incelenmesiyle çözülemeyeceği, davalı tarafından sunulan … firması hesabından yapılan ödemelerin münhasıran çek alışverişine ilişkin olduğu, bir kısım ödemelerin davacının verilen çekler ve ödeme emirleri hesabında kayıtlı çeklerle aynı tutar ve tarihli olduğu, bu nedenle bu bedellerin hatır çekleri bedellerinin tahsiline ilişkin olduğunun değerlendirildiği, bu tespitin sadece dekontların ödeme tarihi ile tutarlarının davacı ekstresinde yer alan ve davalı yana verildiği anlamına gelen çeklerle aynı olması karşısında yapılan eşleşmeye dayandığı, ödeme dekontlarında ödemenin çeke ilişkin olduğu veya hangi tarihli ve nolu çeke ilişkin olduğuna ilişkin bir ibare bulunmadığı, yapılan toplam ödemenin 927.130 TL olduğu bu ödemeden taraflar arasındaki ilişkinin karmaşıklığı nedeniyle çek bedellerinden düşülmesi gerektiği, takip miktarından çek bedellerinin düşülmesi sonucu davacının 258.065,12 TL alacağının bulunduğu, sunulan dekontlarda her hangi bir çekle vade anlamında örtüşmeyen ödemelerin işlem dışı bırakılan çeklerle ilişkili olabilecekleri bu durumda kayıtlara alınmayan bir kısım hatır çekinin de davalı tarafından ödenmiş olmasının borç alacak ilişkisini etkilemediği görüşünün bildirildiği anlaşılmıştır. Tarafların itirazı üzerine bilirkişi tarafından düzenlenen ek raporda tarafların itirazları karşılanmış, aynı görüşler mahkemeye sunulmuştur.Davacı tarafından sunulan Prof.Dr. … tarafından sunulan 03.03.2018 tarihli uzman görüşünün incelenmesinde, sözleşmenin tarafının davacı ile … olduğu, … tarafından yapılan ödemenin üçüncü kişi sıfatıyla TTK’nın 83. maddesi kapsamında ifa edildiğinin ispat edilemediği, taraflar arasında borcun üçüncü kişi tarafından ödenmesine ilişkin bir anlaşmaya rastlanmadığı bildirilmiştir. Davacı ile davalı şirketle birleşen … A.Ş. arasında düzenlenen 28.03.2005 tarihli bayilik sözleşmesi, davalının 28.01.2009 tarihli ihtarıyla feshedilmiştir. Davalı şirket sözleşme kapsamında satılan ürünlerin bedelinin tahsili amacıyla davacı aleyhine Kadıköy icra dairesinde takip başlatmış, davacının itirazı üzerine İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/530 Esas sayılı dosyasında itirazın iptali davası açılmıştır. Mahkemece tarafların ticari defterleri üzerinde yapılan inceleme sonunda davalı bayinin alacağının bulunmadığı, davacı ticari defterlerine göre 2009 yılı sonu itibariyle davacının 1.585.513,33 Tl alacaklı olduğu, taraf defterlerindeki kayıtların birbiriyle uyumsuz olması nedeniyle davalının alacağının bulunmadığı, sonuç olarak davacının davalıdan 03.06.2013 tarihli rapora göre 525.631,37 TL alacağının bulunduğu, 05.11.2015 tarihli rapora göre ise 767.693,10 TL alacağının bulunduğu anlaşılmış olup, itirazın iptali davasının reddine karar verilmiştir. Anılan mahkemece alınan bilirkişi kök ve ek raporunda davacının alacağı 1.185.195,12 TL olarak belirlenmiş (raporun 15.sayfası) davacı bu miktarı keşide ettiği ihtarla talep etmiştir. Anılan ihtarda açık şekilde davacı şirketin kayıtlarına göre 1.185.195,12 TL davacı kayıtlarına göre alacak bulunduğu bildirilmiş, bu miktar için takip başlatılmıştır. Davacının eldeki asıl ve birleşen davadaki talebi ticari ilişki sırasında verilen avans çeklerini iade edilmemesi, bedelinin tahsil edilmesi ve bu çekler karşılığında emtia teslim edilmemesi nedeniyle alacak talebine ilişkindir. Başka bir anlatımla, davacı sadece avans olarak verilen çeklerin bedelini talep etmiş, bunun dışındaki bir alacak kalemine dayanmamıştır. Bu durumda, ilk derece mahkemesince davacının ticari defterlerinin usulüne uygun şekilde düzenlenmemesi nedeniyle sahibi lehine delil niteliğinde olmadığı dikkate alınarak dosyaya sunulan bilgi ve belgelerden hareketle 1.185.195,12 TL davacı alacağının bulunduğunun kabulünde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Davalı, bir kısım çeklerin avans çeki olarak sözleşmenin tarafı olan … A.Ş. tarafından teslim alınarak grup şirketi … şirketine virman edildiğini ve çek bedellerinin anılan şirket tarafından banka havalesiyle ödendiğini savunmaktadır. Ödeme bir itiraz olup yargılamanın her aşamasında ileri sürülebileceği gibi mahkemece ödemenin varlığı tespit edildiğinde dikkate alınır. Dosyaya sunulan banka dekontlarından sonradan davalıyla birleşen ve ticari ilişkinin devamı sırasında da grup şirketi olan … A.Ş. Tarafından verilen avans çeklerinin yakın tarihte çek miktarları kadar ödeme yapıldığı savunulmuş olup bu husus bilirkişi raporlarıyla da belirlenmiştir. Davacı soyut olarak ödemeyi yapan şirketle ticari ilişkisi kapsamında ödemenin yapıldığını ileri sürmüş ise de incelenen davacı defterlerinde ödemeyi yapan şirketle her hangi bir ticari ilişkisinin bulunduğu belirlenmediği gibi, davacıdan bu ödemenin hangi ticari ilişki kapsamında yapıldığını açıklanmamıştır. Bu durumda, tacir olan havale eden şirketin, tacir olan davacıya sebepsiz yere bu miktar bir ödemeyi yapmasının hayatın olağan akışına uygun olmaması nedeniyle, yapılan ödemelerin çek karşılığı yapıldığının kabul edilmesi isabetlidir. Ancak, davalı yan daha fazla ödeme yaptığını savunmasına rağmen çek miktarlarıyla uyumlu olmayan ödemelerin, davacının avans olarak verdiği çekler karşılığında yapıldığını kanıtlayamamıştır. Davacı taraf, takip öncesi alacağını ihtarla talep etmişse de bu ihtarın davalı borçluya tebliğ edildiğine ilişkin tebligat mazbatası davacı tarafından sunulmamıştır. Davalı tarafça ihtarın kendisine ulaşılmadığı iddiasında bulunulmaması temerrüt ihtarının usulüne uygun şekilde tebliğ edildiği anlamına gelmez. TBK’nın 117/2. maddesi gereğince takip öncesi borçlunun temerrüte düşürülmemesi nedeniyle ilk derece mahkemesince takip tarihinden itibaren işlenmiş faize hükmedilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamaktadır. Davacı, davalıya vermiş olduğu hatır çeklerinin bedellerini talep etmiş olup, hatır çeki verildiği olgusu davalının kabulündedir. Taraflar arasındaki önceki yargılamada ve dava dilekçesinde bu hususun ileri sürülmeden alacağın talep edilmesi kötü niyet olarak değerlendirilemez. İlk derece mahkemesince alınan bilirkişi raporu ve taraflar arasındaki önceki yargılamada alınan bilirkişi raporları ile anılan uyuşmazlıkta tespit edilen ve güçlü delil olan uyuşmazlık noktaları dikkate alındığında, mahkemenin gerekçesi, delillerin değerlendirilmesi ve varılan sonucun isabetli olduğu, taraflar arasındaki ticari ilişkinin seyri, ticari defterlerin ve belgelerin saklama süreleri dikkate alındığında, yeniden yapılacak bir incelemenin maddi gerçeğin ortaya çıkmasına katkısının olmayacağı anlaşılmakla, taraf vekillerinin tüm istinaf başvuru nedenleri yerinde görülmemiştir.Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, her iki taraf vekillerinin istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-HMK’nın 353/1.b.1.maddesi uyarınca, her iki taraf vekillerinin asıl ve birleşen davalara yönelik istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine, 2-Taraflarca yatırılan istinaf başvuru harcı ve peşin karar harçlarının hazineye gelir kaydına, 3-Asıl dava yönünden bakiye 13.221,18 TL nispi istinaf karar harcının davalıdan tahsiline, Hazineye gelir kaydına, 4-Taraflarca istinaf kanun yoluna başvuru için yapıların masrafların kendilerinin üzerinde bırakılmasına, 4-Duruşma açılmadığından avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına, 5-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine, 6-Karar kesinleştikten sonra dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve temyiz yolu açık olarak karar verildi. 04.11.2021
KANUN YOLU:HMK 361.maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde temyiz yolu açıktır.