Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/1451 E. 2020/1263 K. 19.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1451
KARAR NO: 2020/1263
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi
NUMARASI: 2018/442 Esas – 2020/85 Karar
TARİHİ: 04/02/2020
DAVA: İtirazın İptali
Taraflar arasında görülen itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine yönelik verilen karara karşı davacı vekil tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde; takibin yetkili icra dairesinde başlatıldığını, davalı borçlunun müvekkili Bankaya olan genel kredi sözleşmesinden doğan borçlarını ödemediğini, kredi borçlarının ödenmesi talebiyle Gebze … Noterliği’nin 12/09/2018 tarihli ihtarname çekildiğini, borcun ödenmediğini bunun üzerine, İstanbul Anadolu … İcra Müd.nün … E. Sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, ancak davalı vekilince; yetkiye, borca, faize, faiz oranına ve borcun tüm ferilerine itiraz edildiğini, itirazın haksız ve mesnetsiz olduğunu, davalıdan talep edilen temerrüt faizinin yasaya ve sözleşmeye uygun olduğunu, bu nedenle itirazın iptali ile takibin devamına, asıl alacaklara her bir kredi için takip talebinde belirtilen tarihler arasında ve takip talebindeki oranlar üzerinden akdi faiz ve temerrüt faizi işletilmelerine ve asıl alacaklar ile birlikte tahsillerine, davalı borçlu aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı yana tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Dava dilekçesi ekli duruşma gün ve saatini bildiren davetiye davalıya tebliğ edilmiş davalı davaya cevap vermemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesinin 04/02/2020 tarihli, 2018/442 Esas – 2020/85 Karar sayılı kararıyla, “…Taraflar arasındaki genel kredi sözleşmesinin 6.2. Maddesinde taraflar arasında ortaya çıkacak anlaşmazlıklarda kanunda düzenlenen yetki kuralları saklı kalmak kaydıyla İstanbul Anadolu Mahkeme ve İcra Dairelerinin yetkili olacağı belirtilmiş, devamında ise müşterinin ikametgahının veya malvarlığının bulunduğu, kredinin nakledildiği şube ikametgahındaki mahkeme ve icra daireleriyle müşterinin Türkiye sınırları içinde ve dışında malvarlığının bulunduğu ve bulunabileceği her yerde kanuni yollara başvurulabileceği hüküm altına alınmıştır. HMK m.18/2’nci maddesinde belirtildiği üzere yetki sözleşmesinin geçerlilik şartlarından biri de sözleşmeyle yetkili kılınan mahkemenin gösterilmesi, diğer bir ifade ile sözleşme ile yetkili kılınan mahkeme veya mahkemelerin tereddüte yer bırakmayacak açıklıkta düzenlenmesidir. Aksi halde yetki sözleşmesinin geçerli olduğundan bahsedilmesi mümkün değildir. Taraflar arasındaki sözleşmede İstanbul Anadolu mahkemeleri ve icra daireleri, davalının malvarlığının bulunduğu yerdeki mahkemeler ve icra daireleri yetkili kılınmakla birlikte davalının malvarlığının bulunabileceği mahkemeler de yetkili kılınmak suretiyle yetkili mahkemenin tayini konusunda belirsizlik yaratılmıştır. Çünkü davalı borçlunun gelecekte nerede malvarlığı elde edebileceği sözleşmenin yapıldığı tarihte belli değildir. Sözleşmenin yapıldığı sırada tespit edilmesi mümkün olmayan yerdeki mahkeme ve icra dairelerine yetki tanınmasıyla belirsizlik yaratılmıştır. HMK.nun emredici nitelikteki m.18/2 düzenlemesi dikkate alındığında, yaratılan bu belirsizlik sözleşmede belirtilen İstanbul Anadolu ve davalının malvarlığının bulunduğu yerdeki mahkeme ve icra dairesinin yetkisine sirayet etmektedir. Bu nedenle taraflar arasındaki yetki sözleşmesi geçersiz olduğundan diğer genel ve özel yetki kuralları bakımından da değerlendirme yapılmıştır. İcra dairesinin yetkisine itiraz edilmesi halinde, takibin yetkili icra dairesinde başlatılmasının itirazın iptali davaları için özel bir dava şartı olduğu, davanın sözleşmeden kaynaklandığı, davalının ikametgah adresinin Bahçelievler, iş yeri adresinin Gaziosmanpaşa, davacının bankanın merkezinin Levent (Şişli), kredi sözleşmesini yapan şubesinin Haramidere (Avcılar) olduğu, İstanbul Anadolu icra dairelerini yetkili kılan hiç bir hal bulunmadığı anlaşıldığından davanın özel dava şartı yokluğu nedeniyle …” usulden reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili tarafından tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle: Genel kredi sözleşmesinin 6.2. maddesinde taraflar arasında ortaya çıkacak anlaşmazlıklarda kanunda düzenlenen yetki kuralları saklı kalmak kaydıyla İstanbul Anadolu Mahkeme ve İcra Dairelerinin yetkili olacağının belirtildiğini, maddenin devamında “müşterinin ikametgahının veya malvarlığının bulunduğu, kredinin nakledildiği şube ikametgahındaki mahkeme ve icra daireleriyle müşterinin Türkiye sınırları içinde ve dışında malvarlığının bulunduğu ve bulunabileceği her yerde kanuni yollara başvurulabileceği” hükmünün yer almasının İstanbul Anadolu Mahkeme ve İcra Dairelerinin yetkili olacağına ilişkin kısmının geçersiz kılmadığını veya şüpheli hale getirmediğini, ilk derece mahkemesinin bu yöndeki değerlendirmesi hatalı olduğunu, İlk derece mahkemesinin 18/07/2019 tarihli ikinci duruşma celsesinde davalının icra dairesinin yetkisine yaptığı itirazın TBK 89. Maddesi uyarınca reddine karar verdiğini, yani ilk derece mahkemesinin önce davalının yetki itirazının reddine karar verdiğini, ancak sonrasında tam aksine kabul kararı vererek kendisiyle çeliştiğini belirterek, Yukarıda açıklanan nedenlerle İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesinin 04.02.2020 tarihli kararının kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, kredi alacağının tahsili için başlatılan takibe vaki itirazın İİK 67 maddesi uyarınca iptali istemine ilişkindir. Mahkemece yazılı gerekçe ile icra takibinin yetkisizliği nedeniyle dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi HMK 355 maddesi uyarınca istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. 6100 sayılı HMK’nın “yetki sözleşmesi” başlığını taşıyan 17. maddesinde “Tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabilirler. Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır.” hükmü yer almaktadır. HMK’nın 18/2. maddesinin ” Yetki sözleşmesinin geçerli olabilmesi için yazılı olarak yapılması, uyuşmazlığın kaynaklandığı hukuki ilişkinin belirli veya belirlenebilir olması ve yetkili kılınan mahkeme veya mahkemelerin gösterilmesi şarttır. ” hükmünden de açıkça anlaşılabileceği üzere yetki anlaşmasıyla yetkilendirilen mahkemelerin HMK’nın 17. ve 18. maddelerindeki düzenlemeye paralel olarak “belirli” olması şarttır. Seçilen mahkemenin belirli olduğunun kabulü için de yetkili kılınan mahkemeler ismen zikredilmiş bulunmalıdır. Bu itibarla, mahkemece sözleşmede yetki şartını düzenleyen 6.2 maddesindeki yetki sözleşmesi geçersiz olduğundan verilen karar isabetli olup, aksi yöndeki davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan harçların hazineye irad kaydına, 3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, 5-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 19/11/2020
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.a maddesi uyarınca, dava konusunun değerine göre karar kesindir.