Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/1447 E. 2023/1134 K. 22.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1447
KARAR NO: 2023/1134
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 05/03/2020
NUMARASI: 2014/1372 E. – 2020/205 K.
BİRLEŞEN DAVADA
DAVANIN KONUSU: Şirketin Feshi, Çıkmaya İzin ve Sermaye Payının Tespiti
Taraflar arasındaki şirketin feshi ve ortaklıktan çıkma ile birleşen ticaret sicil kaydının düzeltilmesi davalarının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle asıl davanın kısmen kabulü ile davacının davalı şirket ortaklığından çıkmasına izin verilmesine ve ayrılma akçesinin tahsiline, birleşen davanın kabulüne dair verilen karara karşı, asıl davada davacı ve asıl davada davalı şirket tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Asıl davada davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı şirkette sahip olduğu pay üzerinde başka ortakların hak iddia ettiğini, 20.02.2007 tarihli ortaklar kurulu toplantısında alınan şirket sermayesinin artırımına ilişkin genel kurul kararında, müvekkilinin payının hesap hatası sonucu 232.000 TL yazılması gerekirken 189.000 TL yazıldığından öncelikle payın 232.000 Tl olarak tespiti gerektiğini, şirket müdürü …’in kötü yönetimi ile ortaklar arasındaki eşit işlem ilkesine aykırı davranıldığını ve şirketin gerekli yatırımları yapamadığını, müdürün özen yükümlülüğüne aykırı davrandığını, şirketin kuruluş amacının gerçekleşmesinin imkansız hale gelmesi nedeniyle haklı sebepler gerçekleştiğinden TTK’nın 636/3. maddesi gereğince şirketin feshine, aksi halde davacının hisselerinin ve hisselerin gerçek değerinin belirlenerek bedelinin davalı şirketçe ödenmesine karar verilmesi gerektiğini ileri sürerek, müvekkilinin hisselerinin belirlenmesine, şirketin TTK’nın 636/3.maddesi gereğince feshine ve tasfiye memuru atanmasına aksi halde şirketin gerçek değerinin belirlenerek ödenmesine ve müvekkilinin ortaklıktan çıkarılmasını talep ve dava etmiştir. Asıl davada davalı … Tic. Ltd. Şti. vekili, savunmasında özetle; davacının, davalı şirketin 189.000,00 TL sermayesine sahip olduğuna ilişkin 13.03.2001 tarihinde alınan 2001/1 sayılı ortaklar kurulu kararının alındığı tarihte şirketin müşterek temsille yetkili müdürü olduğunu, davacının müdürlük görevini aksatması nedeniyle 25.04.2013 tarihinde alınan ortaklar kurulu kararıyla …’in 10 yıl süre ile münferit imza ile şirketi temsile yetkili müdür seçildiğini, kararın tescil ve ilan edildiğini, 20.02.2007 yılında gerçekleştirilen sermaye arttırımı neticesinde davacının hissesinin 232.000,00 TL yazılacağı yerde hatalı şekilde 189.000,00 TL olarak yazıldığı iddialarının yerinde olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir. Birleşen İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/698 Esas sayılı dosyasında; Birleşen davada davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; dava dışı … Ltd Şti’nin sermaye artırımları neticesinde iç kaynaklardan yapılan sermaye artışı ile davacıya isabet eden hisse miktarının 28.07.2007 tarihli sermaye artırımı nedeniyle yapılan sözleşme tadilatında maddi hata sonucu az yazıldığını, maddi hata içeren bu sözleşme tadilatının tescil ve ilan edildiğini, İstanbul 15. ATM’nin 2014/1372 esas sayılı davasında süren çıkma ve ayrılma akçesine ilişkin davasında alınan raporda müvekkilinin gerçek payının belirlendiğini, İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesi dosyasında verilen süre nedeniyle davanın açıldığını, sicil gazetesinde ilan edilen 20.02.2007 tarih ve 2007/1 sayılı ortaklar kurulu kararında 800.000,00 TL sermayeden 189.000,00 TL’nin müvekkiline ait olduğunun belirtilmesine rağmen, gerçekte 800.000,00 TL sermayeden 232.000,00 TL (9280 adet hissenin müvekkiline ait olduğunu ileri sürerek, şirket sermayesinin %29′ olan 232.000,00 TL’nin müvekkiline ait olduğunun tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü, davaya cevap vermemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Dava dosyasında şirketin feshinin istendiği sabittir. Alınan finans bilirkişisi … ve akademisyen bilirkişi …’in 08/09/2015 tarihli raporu ve bilirkişi … ve arkadaşlarının 12/04/2019 tarihli kök, 30/10/2019 tarihli ek bilirkişi raporları ile; davalı şirketin TTK 636 gereğince feshi için aranan yasal koşulların oluşmadığı anlaşılmıştır.Bu nedenle davacının fesih istemi reddedilmiştir. Şirket ortağının haklı sebeple ortaklıktan çıkma hali TTK 638 maddesinde düzenlenmiştir. TTK madde 638– (1) Şirket sözleşmesi, ortaklara şirketten çıkma hakkını tanıyabilir, bu hakkın kullanılmasını belirli şartlara bağlayabilir. (2) Her ortak, haklı sebeplerin varlığında şirketten çıkmasına karar verilmesi için dava açabilir. Mahkeme istem üzerine, dava süresince, davacının ortaklıktan doğan hak ve borçlarından bazılarının veya tümünün dondurulmasına veya davacı ortağın durumunun teminat altına alınması amacıyla diğer önlemlere karar verebilir. Somut olayda;Davalı şirketin feshi koşulları oluşmadığından ve davacı da haklı sebeple çıkma kararı verilmesini istediğinden bu istem mahkememizce değerlendirilmiştir. İstanbul 24 ATM nin 2013/120 esas (en son esas İstanbul 15 ATM nin 2017/596-950) dava dosyasının incelenmesinde; davalı şirketin 25.04.2013 tarihli toplantı çağrısının şirketin müdürü olan … tarafından yapıldığı, müdürler kurulu tarafından herhangi bir çağrı kararı alınmadığı , yapılan çağrının TTK 410/2 maddesine de uymadığı, TTK 446 mad gereğince; davacı ortak müdür… in bu şekilde toplantı yapılamayacağına ilişkin itirazda bulunup, muhalefet şerhini tutanağa geçirdiği dosya kapsamıyla sabittir. Bu nedenle toplantıda alınan tüm kararların batıl olduğu anlaşılmış ve mahkemece alınan kararların butlanına karar verilmesi gerekmiştir. Aynı dava dosyasında dinlenen ve yukarıda açıklanan tanık beyanlarına göre davacı ile diğer ortaklar arasında ortaklığın çekilmez hal aldığı, ortaklığın devamında taraflar için yarar kalmadığı haklı sebep iddiasının ispatlandığı sabit bulunmuştur.Mahkememizce yasal koşulların gerçekleştiği sabit olmakla TTK 638 gereğince davacı …ın ;İstanbul Ticaret Sicil müdürlüğü nün … numarasında kayıtlı … Ltd Şti nin ortaklığından çıkmasına Mahkememizce alınan bilirkişi raporu gereğince davalı şirkette davacı …in 800.000 TL nominal hisse de %29 a isabet eden 232.000 TL nominal şirket hissesi bulunduğunun tespiti ile bu hissenin gerçek değeri 1.006.227,60 TL nin çıkma payı olarak davacı şirketten alınıp davalıya verilmesine…” gerekçesiyle birleşen davanın kabulü ile davacının davalı şirketteki payının düzeltilmesine, 20.02.2007 tarihli şirket sermayesinin artılmasına ilişkin ortaklar kurulu kararına göre 795.000 TL artırılarak ( 5.000 YTL+ 795.000 YTL) =800.000 TL değerli nominal hisselerin, … – 312.000,00 TL, …-232.000,00 TL, …-88.000,00 TL, …-88.000,00 TL, …- 88.000,00 TL olarak belirlenmesine; asıl davadaki fesih ve tasfiye talebinin reddine, çıkma isteminin kabulü ile davacının davalı şirkette 232.000 TL nominal şirket hissesi bulunduğunun tespitine, TTK’nın 638. maddesi gereğince davacının şirket ortaklığından çıkmasına, hissenin gerçek değeri olan 1.006.227,60 TL’nin çıkma payı olarak davalı şirketten alınıp davacıya verilmesine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, asıl davada davacı ve davalı şirket vekillerince ayrı ayrı istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Asıl davada davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Müvekkilin davasının sabit olduğunu ve paylarının başka ortaklarca kullanıldığının belirlendiğini, ayrılık akçesinin belirlenmesinde hesaplama hataları içeren raporun esas alındığını, müvekkilinin ayrılma akçesinin eksik belirlendiğini, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, asıl davadaki kararın kaldırılmasına ve asıl davanın kabulüne, karar verilmesini istemiştir. Asıl davada davalı şirket vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Müvekkilinin, şirketin feshi için haklı neden bulunmadığına ilişkin iddialarının incelenmediğini, borca batık şirketten ayrılma akçesi talep edilemeyeceğini, çıkmaya ilişkin haklı nedenlerin soyut olduğunu ve kanıtlanmadığını, davacının ortaklıktan çıkarılması için, şirketin feshine dair bir haklı neden bulunması gerektiğini, eksik harç tamamlanmadan verilen kararın hatalı olduğunu Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, asıl davadaki kararın kaldırılmasına ve asıl davanın reddine, karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Asıl dava şirketin feshi olmadığı takdirde davacı ortağın çıkmasına izin verilmesi, birleşen dava ise ticaret sicil müdürlüğündeki kayıtların düzeltilmesi istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda asıl davada fesih isteminin reddine, davacının çıkma isteminin kabulü ile 1.006.272,60 TL çıkma payının davacıya ödenmesine, birleşen davanın kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, asıl davada davacı ve davalı şirket vekillerince ayrı ayrı yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacı vekili ile davalı İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü vekilinin ilk derece mahkemesinin birleşen davasına yönelik istinaf başvurusu bulunmamaktadır. Bu nedenle ilk derece mahkemesince birleşen İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2019/698 Esas sayılı dosyasında, davalı şirketin 20.02.2007 tarihli şirket sermayesinin artırılmasına ilişkin ortaklar kurulu kararına göre belirlenen pay oranları ve miktarları kesinleştiğinden Dairemizce istinaf edilmeyen birleşen dava yönünden istinaf incelemesi yapılmamış ve yeniden hüküm kurulmamıştır. Asıl davada davacı ve asıl davada davalı şirket vekilleri, asıl davadaki hükme karşı istinaf başvurusunda bulunmuşlardır. Ancak istinaf incelemesi aşamasında asıl davada davacı …’in şirketteki 189.000 TL bedelli payını aktif ve pasifiyle birlikte şirket ortaklarından …’e Beyoğlu … Noterliğinin 15.06.2023 tarih ve … yevmiye numaralı limited şirket pay devir sözleşmesi ile devir ederek şirket ortaklığından çıktığının davalı şirket tarafından sunulan 19.06.2013 tarihli dilekçe ile sunulduğu anlaşılmıştır. HMK’nın 125. maddesine göre, davanın açılmasından sonra, dava konusu davacı tarafından devir edilecek olursa, devir almış olan kişi, görülmekte olan davada davacı yerine geçer ve dava kaldığı yerden devam eder. Somut olayda, davacı …şirketteki birleşen dava konusu ilamdan önceki payını davacı …’e devir ettiğinden bu davacının yerine payı devir alan … HMK’nın 125/2.maddesine göre davacı sıfatını kazandığı anlaşılmıştır. Her ne kadar ilk derece mahkemesince asıl davadaki şirketin feshi, olmadığı takdirde davacının çıkma payının ödenerek çıkmasına izin verilmesini ilişkin davada verilen hükme karşı, asıl davada davacı vekili ve asıl davada davalı şirket vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuş ise de davacı vekili 15.06.2023 tarihli dilekçesiyle asıl davadan feragat ettiğini beyan etmiştir. Davalı şirket vekili 19.06.2023 tarihli dilekçesiyle, karşı taraftan avukatlık ücreti ve yargılama gideri talep etmediklerini belirterek feragat beyanı doğrultusunda karar verilmesini istemiştir.HMK’nın 125/2. maddesi uyarınca pay devri ile davacı olan … vekili ise 19.06.2023 tarihli dilekçesi ile davadan feragat ettiğini bildirmiştir.Davacı vekilinin vekaletnamesinde davadan feragat yetkisinin bulunduğu, dilekçenin elektronik imzayla imzalandığı belirlenmiştir. HMK’nın 307. maddesi uyarınca feragat, davacının, talep sonucundan kısmen veya tamemen vazgeçmesidir. Aynı Kanun’un 310. maddesi uyarınca feragat ve kabul, hüküm kesinleşinceye kadar her zaman yapılabilir. Bu nedenle, istinaf aşamasında da davadan feragat mümkündür. Bu gerekçelerle, ilk derece mahkemesinin istinaf incelemesine konu asıl davaya ilişkin kararının kaldırılmasına ve asıl davanın davanın feragat nedeniyle reddine, istinaf kanun yoluna başvurulmaması nedeniyle kesinleşen birleşen davadaki hüküm kesinleşmekle yeniden hüküm kurulmasına yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; A- Dava dosyası ile birleştirilen İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2019/698 Esas sayılı dosyasında ilk derece mahkemesince verilen hükmün istinaf edilmeksizin kesinleşmesi nedeniyle, kesinleşen dava ile ilgili yeniden hüküm kurulmasına yer olmadığına, B- İstinaf incelemesine konu İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/1372 E. 205 K. Sayılı kararının asıl dava bakımından kaldırılmasına, asıl davada davacı vekilinin davadan feragat beyanı doğrultusunda Dairemizce yeniden hüküm verilmesine, bu doğrultuda; 1-Asıl davanın feragat nedeniyle reddine, 3-Alınması gerekli 179,90 TL harçtan başlangıçta yatırılan 44,40 TL’nin mahsubu ile artan 135,50 TL harcın, karar kesinleştiğinde ve talep hâlinde, ilk derece mahkemesince asıl davanın davacısına iadesine, 4-Asıl davada davacı tarafından sarf edilen yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 5-Taraflarca yatırılan gider avanslarından artan kısımlarının, yatıran taraflara iadesine, 6-Asıl davada davalı vekili yargılama gideri ve avukatlık ücreti talep etmediklerini bildirdiğinden, davalı yararına yargılama gideri ve avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına,6-İstinaf aşamasındaki harç ve yargılama giderleri yönünden: a-Asıl davada davacı tarafından yatırılan 148,60 TL istinaf başvuru harcının Hazineye gelir kaydına; istinaf peşin karar harcının, karar kesinleştiğinde ve talep hâlinde asıl davada davacıya iadesine, b-Asıl davada davalı tarafından yatırılan 148,60 TL istinaf başvuru harcının Hazineye gelir kaydına; istinaf peşin karar harcının, talep hâlinde, ilk derece mahkemesince iadesine, c)Taraflarca yapılan kanun yolu giderlerinin kendilerinin üzerinde bırakılmasına, 7-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine dair; HMK’nın 310 ve 311. maddeleri uyarınca, dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, 22.06.2023 tarihinde, oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süreler içinde temyiz yolu açıktır.