Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/1438 E. 2023/1124 K. 20.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1438
KARAR NO: 2023/1124
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 26/09/2017
NUMARASI: 2014/2149 E. – 2017/915 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen karara karşı, davacı tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkil şirketin çeşitli dönemlerde davalı şirket satarak teslim ettiği emtia bedelinin bir kısmının ödenmediğini, ödenmeyen fatura alacaklarının tahsili amacıyla İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında başlatılan takibe yönelik itirazın haksız olduğunu, yapılan kısmi ödeme ile taraflar arasındaki ticari ilişkinin kabul edildiğini ileri sürerek, itirazın iptali ile takibin devamına ve % 20 oranında inkar tazminatının tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı, davaya cevap vermemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Davacı, davalıdan olan alacağının tahsili için İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında davalı aleyhinde icra takibi başlatmış olup, davalının itirazı ile icra takibi durmuştur. Davacı taraf süresinde açmış olduğu bu dava ile itirazın iptalini ve takibin devamını talep etmiştir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun (TMK) 6. maddesi uyarınca kural olarak, aksi kanunca belirlenmedikçe iki taraftan her biri iddiasını ispata mecburdur. Bu hüküm, kaynak İsviçre Medeni Kanunu’ndaki şekli gibi, “bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran taraf, o vakıayı ispat etmelidir” şeklinde anlaşılmalıdır. Somut olayda davacı, icra takibine konu alacağın kaynağı malların teslim edildiğini ileri sürmüş, davalı ise akdi ilişkiyi ve borcu inkâr etmiştir. Bu durumda, taraflar arasındaki akdi ilişkinin varlığını ispat yükü davacı taraftadır. Öte yandan ticari defterlerle ispat ise 6100 sayılı HMK.nun 222. maddesinde düzenlenmiştir. Bir tarafın ticari defterlerinin ibrazının istenebilmesi ve talep edilmesine rağmen ticari defterlerin ibraz edilmemesinin defter sahibinin aleyhine sonuç doğurması, anılan kanun hükmünün 5. Fıkrası uyarınca, ancak karşı tarafın münhasır delil olarak bunlara dayanmasına bağlıdır. Aynı husus Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 12/10/2016 Tarihli. 2014/11-1159 E. 2016/967 K. S.lı kararında da vurgulanmış olup, HMK.nun ‘Tarafların belgeyi ibraz etmesi’ başlıklı 220. Maddesinin ticari defter ve belgelerin ibrazında da uygulanması görüşü benimsenmemiştir. Davacı, davalının ticari defterlerine münhasır delil olarak dayanmış değildir; defterler dışında da deliller bildirmiş ve bunları mahkeme huzuruna getirmiştir. Davacı dava açarken davalının defterlerine münhasıran dayanmadığından, davalının ticari defterlerini hazır etmemesinin aleyhine sonuç doğurması yukarıda bahsedilen içtihat uyarınca mümkün değildir. Yargılama sırasında davacı tarafça ibraz edilen sevk irsaliyelerinde ‘teslim alan’ kısmında imza bulunmamaktadır. Kargo teslim fişlerinde ise ibraz edilen sevk irsaliyelilerinin numaraları yer almakta olup, SGK’dan gelen yazı cevabına göre, Kargo teslim fişlerinden ismi geçen …, .., …, …, … ve … ismindeki kişilerin davalı şirket çalışanları olmadığı tespit edilmiştir. Kargo teslim fişlerinde davalının adresinden başka şehir isimleri de bulunmaktadır. Davalı şirketin bağlı bulunduğu vergi dairesinden mal veya hizmet alışına ilişkin BA formları getirtilmiş olup, gelen belgelerin incelenmesinde davacıdan mal veya hizmet alındığına dair beyanda bulunulmamış olduğu tespit edilmiştir.Bu durumda davacının, taraflar arasında sözleşmesel ilişki bulunduğunu ve bu sözleşme ilişkisi çerçevesinde düzenlenen fatura içeriği malları davalıya teslim ettiği hususunu ispatlayamadığı, yemin deliline de dayanmadığı anlaşıldığından…” gerekçesiyle davanın reddine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Mahkemece delillerin toplanmasına ve incelenmesine gerekli özen gösterilmeyerek hatalı şekilde davanın reddine karar verildiğini, mahkeme gerekçesinin aksine, dava dilekçesi ile davalının defterlerine münhasır delil olarak dayanıldığını, dava açılırken davalının ticari defterine dayanılmaması nedeniyle oluşturulan gerekçenin hatalı olduğunu, karşı tarafın ticari defterlerine münhasıran dayanıldığını, dava dilekçesinin deliller deliller kısmında “taraf ticari defter ve kayıtları” ifadesi kullanılmış ise de aynı tarihte dava dilekçesinin ekinde sunulan delil listesinin 4. maddesinde “Taraf ticari defter ve kayıtları. (müvekkilim şirkete ait ticari defterler ile davalıya ait ticari defterlerin incelenmesi halinde dava konusu alacağın varlığı ispat edilmiş olacaktır.” ibaresinin yer aldığını, buna rağmen mahkemece, münhasıran davalının ticari defterlerine dayanılmadığının belirtilmesinin hatalı olduğunu, hem delil listesinde, hem de dava dilekçesinde davalının ticari defterlerine dayanıldığını; Mahkeme gerekçesinin aksine dava dilekçesinde sair deliler denmesine rağmen, dava dilekçesi ile aynı gün verilen delil listesinin 5. maddesinde ayrıca ve özel olarak “yemin” deliline dayanıldığını, İspat yükünün davalıda olmasına rağmen, davacının alacağını ispat ettiğini, müvekkilinin usulüne uygun düzenlenen ticari defterleri ile alacağın varlığının kanıtlandığını, yazılan tüm yazı ve talimatlara rağmen davalının ticari defterlerini sunmadığını, yazılan talimata rağmen ticari defterlerin ibraz edilmediğini, ticari ilişkinin sevk irsaliyesi ile sabit olduğunu, ticari ilişkinin bu şekilde süre geldiğini ve bugüne kadar bu şekilde yapılan teslime itiraz edilmediğini, Davalının davalının grup şirketi olması nedeniyle teslim alanların farklı grup şirketlerinde sigortalı göründüklerini, Sevk irsaliyelerini teslim alan kişilerin davalı şirket bünyesinde sigortalı olarak gözükmemeleri ihtimali bulunduğunu, bu kişilerin hangi firmalarda SGK’lı olduklarının tespit edilerek, sevk irsaliyelerinde imzaları bulunanların grup bünyesinde çalışıp çalışmadıkları tespit edilerek davanın ispat edilebileceği halde mahkemece bu yönde bir inceleme yapılmadığını, davalının defterini sunmadığı gibi davaya cevap da vermediğini, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne, karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, satım sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla başlatılan takibe yönelik itirazın iptali istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın reddine, karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Dava, satım sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla başlatılan takibe yönelik itirazın iptali istemine ilişkindir. Satım sözlemesinde, emtianın usulüne uygun delillerle alıcıya teslim edildiğini kanıtlama yükümlülüğü davacı satıcıdadır. Satıcı, kural olarak sevk irsaliyesi veya eş değer bir belge ile sözleşme konusu emtiayı alıcısına teslim ettiğini kanıtlamakla yükümlüdür. İlk derce mahkemesince her ne kadar davalı yanca dava dilekçesinde yemin deliline dayanmadığı gerekçesine yer verilmiş ise de davacı vekilinin dava dilekçesi ile aynı gün sunduğu anlaşılan ve UYAP ortamında bulunan 07.11.2014 tarihli delil sunulmasına ilişkin dilekçenin 5.maddesinde açıkça yemin deliline dayanmış olduğu anlaşılmaktadır. Davacının teslim olgusunu kanıtlayamadığı gerekçesiyle sonuca gidildiği, davacının açıkça yemin deliline dayandığı da gözetildiğinde, ilk derece mahkemesince davacıya yemin deli hatırlatılmaksızın hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olmuştur. Yukarıdaki açıklama ışığında ilk derce mahkemesince esasa etkili yemin delili hatırlatılmaksızın hüküm kurulması isabetsiz olmakla, istinafa konu kararın HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca kaldırılarak dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, 2-Yukarıdaki açıklamalar ışığında davanın yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davacı tarafından yatırılan istinaf peşin karar harcının, talep hâlinde, ilk derece mahkemesince iadesine,4-Davacı tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesince, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine dair; HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 20.06.2023
KANUN YOLU: HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca karar kesindir.