Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/1423 E. 2020/961 K. 25.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1423
KARAR NO : 2020/961
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 04/06/2020
NUMARASI : 2020/492 E.
DAVANIN KONUSU: Ticari Şirket (Şirket Ortaklık Payı Alacağının Tahsili Kaynaklı)
Taraflar arasında görülen esas hakkındaki dava içinde talep edilen ihtiyati tedbirin reddine dair ara kararına karşı, davacı vekili tarafından yasal süre içinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelindi, gereği düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin ortağı olduğu davalı şirketlerin hakim pay sahibi ve yöneticisinin … olduğunu, diğer azınlık pay sahiplerinin de bu kişinin akrabaları olduklarını, şirket ortakları arasındaki fikir ayrılığı üzerine her iki şirketin 03.01.2020 tarihinde yapılan genel kurullarında müvekkilinin müdürlük görevinin sona erdirilerek şirketi temsil ve ilzam yetkilerinin sonlandırıldığını, bu şekilde müvekkilinin şirketlerle olan irtibatının kesilerek ortaklık içindeki husumetin derinleştirildiğini, müvekkilince keşide edilen ihtarla mali kayıtlarda usulsüzlük yapıldığının bildirildiğini, ortaklıktan ayrılmaya ilişkin sulh görüşmelerinden sonuç alınamadığını, sulh aşamasında hakim ortak tarafından müvekkilinin darp edildiğini, ortaklıktan ayrılma konusunda mutabakat bulunmasına rağmen ayrılma akçesi konusunda anlaşma sağlanamadığını, şirketlerin büyük miktarda ciroları bulunduğu gibi önemli miktarda menkul ve gayrimenkul mallarının da bulunduğunu, şirketin gerçek mali durumu ile borç ve alacakların bu kapsamda da ayrılma akçesinin hesaplanması için bağımsız denetçi talebinde bulunmasına rağmen talebinin kabul edilmediğini, müvekkilinin uzun zamandır şirket kayıtlarını inceleyemediğini, sadece hakim ortağı uygun gördüğü mali bilgilerin müvekkiline verildiğini, ortaklar arasındaki güven ilişkisinin sarsılması nedeniyle ortaklığın devamının mümkün olmadığını, şirket müdürünün şirket kaynaklarını haksız şekilde kullanarak haksız rekabette bulunduğunu, şirketin mal varlığının azaltıcı işlemlerin yapıldığını, yapılan işlemlerin bilanço hileleriyle örtülmeye çalışıldığını, şirketlerde iki arı hesap tutularak şirket hesaplarından usulsüz şekilde para çekildiğini, fiziki şiddet, şirket mal varlığının bilinçli olarak eksiltilmesi ve ortaklar arasındaki fikri ayrılık nedeniyle ortaklığın devamının mümkün olmadığını, taraflar arasındaki sulh ve arabuluculuk müzakereleri sırasında ayrılma akçesinin belirlenememesi nedeniyle TTK’nın 638/2 nci maddesi gereğince müvekkilinin haklı nedenle ortaklıktan ayrılma amacıyla dava açtığını,hakim ortak ve yöneticinin şirketin mal varlığını eksilttiğini bu kapsamda … A.Ş’nin dava dışı … A.Ş’nin %50 paydaşı olduğunu, şirketin arsasının bulunduğunu, buna rağmen şirketin dava dışı şirketteki paylarının yönetici tarafından … isimli kişiye bedelsiz olarak devrinden kısa bir süre sonra bu payların da hakim ortağa devir edilmesi karşısında şirketin mal varlığının muvazaalı olarak azaltıldığını, bu nedenle davacının gerçek piyasa sermaye değerinin gerçek duruma göre belirlenerek eksik ödenen kar paylarıyla birlikte ödenmesi gerektiğini, davanın açılmasıyla şirketlerin öz varlığının bilinçli olarak eksiltilmesinin kuvvetli ihtimal dahilinde olması ve ayrılma görüşmelerinde ortaya çıkan duruma göre müvekkilinin yaklaşık 70.000.000,00 TL alacağının bulunduğunun belirlenmesi nedeniyle HMK’nun 389 ve devamı maddeleri ile TTK’nun 638/2 nci maddesi gereğince tedbir kararı verilmesi gerektiğini ileri sürerek, ayrılma akçesi ve kar payı kapsamında şimdilik 7.000.000,00 TL nin … San.Tic.Ltd.Şti’nden, 3.000.000,00 TL’nin ise … A.Ş.’den faiziyle bilrlikte tahsiline, her iki şirkete tedbiren yönetim kayyımı atanmasına, şirketler adına tescilli olan taşınmazlara tedbir kararı uygulanmasının şirket işleyişini etkilememesi nedeniyle şirketlere ait taşımaz ve araçların kayıtlarına ihtiyati tedbir konulmasına, davacının ortaklıktan doğan yükümlülüklerinin tümünün ihtiyati tedbir yoluyla dondurulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesi, davacının ihtiyati tedbir talebini değerlendirdiği, davanın açıldığı tarih olan, 03/06/2020 tarihli kararında; “…İhtiyati tedbir, 6100 sayılı HMK 389 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Davanın açılması ile hüküm arasında geçen zaman içinde müddeabihin çeşitli şekillerde istenmeyen değişikliklere maruz kalması veya maruz bırakılması mümkündür. Bu değişiklikler sonucu davanın sonunda elde edilecek hükmün icrası, mümkün olmayabilir veya çok güçleşebilir. İşte ortaya çıkan bu tehlikeyi bertaraf etmek amacıyla ihtiyati tedbir müessesesi kabul edilmiştir.(Pekcanıtez H.; Atalay O.; Özekes M., Medeni Usul Hukuku, Yetkin Yayınları, 13. Basım, Ankara 2012, S. 873)HMK’ nun 389. maddesinde ihtiyati tedbirin şartları düzenlenmiş olup, söz konusu maddede; meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağı ya da tamamen imkânsız hâle geleceği veya gecikmesinde sakınca bulunması yahut ciddi bir zararın ortaya çıkacağı endişesi bulunan hâller, genel bir ihtiyatî tedbir sebebi ve şartı olarak kabul edilmiştir. Mahkemece, ihtiyatî tedbir yargılamasının gerektirdiği inceleme ve ispat kuralları dikkate alınarak, yapılan incelemeden sonra, bu sakınca veya zararı ortadan kaldıracak tedbire karar verilmesi mümkün olacaktır.İhtiyatî tedbirde asıl olan ihtiyatî tedbire esas olan bir hakkın bulunması ve bir ihtiyatî tedbir sebebinin ortaya çıkmasıdır. Bunlar ihtiyatî tedbirin temel şartlarını oluştururlar. Maddede bu iki hususa yer verilmiş ihtiyatî tedbire ilişkin hak ve özellikle ihtiyatî tedbir sebebi genel olarak belirtilmiştir. Tedbir talebinin kabulü veya reddi bir kısım genel ilkeler konularak hakime bırakılmış, ancak ihtiyati tedbirin uyuşmazlık konusu hakkında verileceğini düzenlemiştir.İhtiyati tedbire esas olan hakkın iyi belirlenmesi gerekir. Taraflar arasında çekişmeli olan şey veya yargılama konusunu oluşturan hak, aynı zamanda tedbirin konusu hakkı da oluşturacaktır. Kanun, “uyuşmazlık konusu hakkında” diyerek bu hususa vurgu yapmıştır (m. 389/1). Ancak, özellikle dikkat edilmesi gereken husus, diğer geçici hukuki korumaların alanına giren konularda ihtiyati tedbire karar verilmemesidir. Bu sebeple, para alacakları konusunda özel ve istisnai durumlar dışında asıl geçici hukuki koruma ihtiyati hacizdir. Keza, diğer özel hükümlerde açıkça farklı bir geçici hukuki korumadan bahsedilmişse, bu durumda da o çerçevede bir karar verilmeli, ihtiyati tedbir kararı verilmemelidir (Pekcanıtez/Atalay/Özekes, a.g.e., s. 877) Davacı tarafın iddialarının yargılamayı gerektirmesi ve yaklaşık ispat kuralı ölçüsünde, istemde HMK 389 ve devamı madde hükümlerinde ön görülen koşullar gerçekleşmediğinden ihtiyati tedbir isteminin bu aşamada reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.” gerekçesiyle, yerinde görülmeyen ihtiyati tedbir isteminin reddine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle;Mahkemenin ara kararında dilekçe ekinde sunulan delilleri tartışmadan talebin reddine karar verdiğini, oysa mahkeme kararlarında delillerle bağlantı kurularak delilerin tartışılmasının esas olduğunu, hakim ortak …’un şirketlerin hissedarı olduğu …A.Ş.’nin hayata geçirdiği projedeki hak sahipliğinin bedelsiz ve muvazaalı olarak üzerine alması nedeniyle şikayette bulunulduğunun açıklandığını, şirket paylarının usulsüz ve bedelsiz olarak üçüncü kişiye devri sonrası hakim ortak tarafından alınmasının şirketin mal varlığının korunması gerekliliğini ortaya çıkardığını, dilekçede ileri sürülen olguların HMK’nın 389 ve devamı maddeleri ile TTK’nın 638/2 nci maddesi kapsamında ihtiyati tedbir yoluyla korunması gerektirdiğini ileri sürerek, ilk derece mahkemesinin ara kararının kaldırılarak davalı şirketlerin hakim ortağı olan … temsil ve ilzam yetkilerinin kısıtlanmasına , şirketlere ait araç ve taşınmazların korunması amacıyla ihtiyati tedbir konulmasını, davacının ortaklık hukukundan kaynaklanan yükümlülüklerinin dondurulmasına karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Talep, TTK’nın 638/2. Maddesi uyarınca, şirket ortaklığındançıkma ve çıkma payının tahsili davasında ihtiyati tedbir istemine ilişkindir. Davacı vekili, dava dilekçesinde, şirketin taşınır ve taşınmazlarının korunması bakımından ihtiyati tedbir kararı verilmesini ve şirketin yöneticisinin yetkilerinin kaldırılarak yönetim kayyımı atanması ve ayrıca davacının ortaklıktan kaynaklanan yükümlülüklerinin dondurulmasına karar verilmesini istemiştir.İlk derece mahkemesince, davanın açılmasını müteakip dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, davacı vekili tarafından ileri sürülmüş olan istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.TTK’nın 638/2. Maddesi uyarınca, “Her ortak, haklı sebeplerin varlığında şirketten çıkmasına karar verilmesi için dava açabilir. Mahkeme istem üzerine, dava süresince, davacının ortaklıktan doğan hak ve borçlarından bazılarının veya tümünün dondurulmasına veya davacı ortağın durumunun teminat altına alınması amacıyla diğer önlemlere karar verebilir.”Bu maddede, çıkma talep edenin haklarının korunması için gerekli tedbir kararlarının alınacağı belirtilmiş olup, ihtiyati tedbirin koşullarının bulunup bulunmadığının HMK’nın 389 vd. hükümlerine göre belirlenmesi gerekir. Yani, TTK’nın 638/2. maddesindeki tedbirlere hükmedebilmek için, ihtiyati tedbirin koşullarının bulunması gerekir. Bu bağlamda davacı, geçici hukuki koruma kararı verilmezse telafisi güç veya imkansız zararların doğacağını ve davadaki haklılığını yaklaşık olarak ispatlamalıdır.İlk derece mahkemesi gerekçeli ara kararında, karar tarihindeki dosya kapsamına göre davacının iddialarını özetledikten sonra, dosya kapsamında bulunan delillerin HMK 389 vd. maddeleri uyarınca değerlendirilmesi sonucu, HMK’nın 390/3. maddesindeki yaklaşık ispat koşulunun gerçekleşmediği gerekçesiyle talebin reddine karar vermiştir.Tüzel kişilerde asıl olan, tüzel kişiliğin seçilmiş yöneticileri tarafından yönetilmesidir. Herhangi bir organ boşluğu bulunmadığı gibi, tüzel kişinin mal varlığının azaltıldığına, yöneticinin şirkete zarar verici eylemlerde bulunduğunu ilişkin davacı iddialarının, mahkemece talebin değerlendirildiği tarih itibariyle yaklaşık ispat ölçüsünde ispatlandığından söz edilemez. Yargılamanın ilerleyen aşamalarında sunulacak deliller ışığında yaklaşık ispatın gerçekleşmesi halinde, yargılamanın her aşamasında yeniden ihtiyati tedbir talep edilmesi ve mahkemece yeniden yapılacak değerlendirme sonucu verilen karara karşı kanun yolunun açık olması karşısında, mahkemenin bu aşamada tedbirin reddine ilişkin ara kararında bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Açıklanan bu gerekçelerle HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına,3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine,5-Dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;HMK’nın 353/1.b.1. Ve 392/3. maddeleri uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.24/09/2020