Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/1415 E. 2021/774 K. 17.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1415
KARAR NO: 2021/774
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 21. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 26/02/2020
NUMARASI: 2019/1013 E. – 2020/150 K.
DAVANIN KONUSU: Şirketin İhyası
Taraflar arasında görülen şirketin ihyası davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen hükme karşı, davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının … Ltd. Şti.’nin ortağı olduğunu, şirketin 07.07.2014 tarihinde TTK’nın geçici 7.maddesi gereğince resen terkin edildiğini, oysa şirket adına kayıtlı … isimli geminin bulunduğunu, Trabzon 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2001/285 Esas Sayılı dosyasında yargılama konusu yapılarak teknenin iadesine karar verildiğini ve kararın kesinleştiğini, teknenin satışı için şirketin ihyası gerektiğini ileri sürerek, tüzel kişiliğin ihyasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Dava dilekçesi davalıya usulüne uygun tebliğ edilmiş, davalı cevap dilekçesi vermemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Dava, resen terkin edilmiş şirketin adına kayıtlı teknenin satış ve tasfiyesi için ihyasına ilişkindir. Davacının, ihyası istenen şirketin ortağı olduğu ve Trabzon 1. ACM’de sanık olarak yargılandığı, mahkemece davanın zaman aşımı nedeniyle düşürülmesine ve teknenin iadesine karar verildiği, teknenin 09/12/2004 tarihinde Şile liman ağzında battığı ve bunun üzerine 10/12/2014 tarihinde gemi sicilinden terkin edildiği anlaşılmıştır. Her ne kadar davacı geminin satış ve tasfiyesi için ihya talebinde bulunmuş ise de, geçici 7. madddenin 15. Fıkrasında belirtildiği üzere ihya talebinin haklı nedene dayanması ve terkin işlemi tarihinden itibaren 5 yıl içerisinde ileri sürülmesi gerektiği, oysa terkin tarihinden dava tarihine kadar 5 yıldan daha fazla süre geçtiği, satışı istenen gemininde battığı ve terkin edildiği, bu durumda şirket envanterinde ve mülkiyetinde bulunmadığı, ek tasfiye konusunda da karar verilmesini gerektirir bir husus olmadığı, bu nedenle TTK’nın 547. maddesi uyarınca ek tasfiyesine de gidilemeyeceği, bu nedenle şirketin ihyasında davacının hukuki yararının bulunmadığı, davanın bu nedenle reddi gerektiği anlaşılmış ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; İlk derece mahkemesinin ret gerekçesinin, şirkete ait teknenin 09.12.2004 tarihinde Şile liman ağzında batması nedeniyle 10.12.2014 tarihinde gemi sicilinden terkin edilmesi ve terkinin üzerinden beş yıllık sürenin geçmesinin oluşturduğunu, mahkemenin ret gerekçelerinin haksız olduğunu, TTK’nın geçici 7. madddesinin 15. fıkrasında belirtilen 5 yıllık sürenin davacı yönünden uygulanabilmesi için öncelikle şirketin terkin edildiğinin davacıya veya şirket ortaklarına tebliğin zorunlu olduğunu, ihyası istenen şirketin TTK’nun geçici 7. maddesi gereğince terkin edilmesine rağmen aynı maddenin 4/a bendi uyarınca terkin edilmeden önce şirketi temsil ve ilzama yetkili kişi ya da kişilere ihtarı içerir tebligat gönderilip gönderilmediğinin, gönderilmiş ise temsile yetkili kişilere ihtarın tebliğ edilip edilmediğinin, bunun yanında ayrıca aynı bentteki düzenleme gereğince ihtarın Türkiye Ticaret Sicil gazetesinde ilan edilip edilmediğinin tespit edilmesi gerektiğini, şirket ortaklarının şirketin tasfiye edildiğini bilmemesi ve bilecek durumda olmamaları halinde 5 yıllık süreden bahsedilmesinin mümkün olmadığını, şirketin eksiksiz tasfiye edilmemesi halinde tam tasfiyeden bahsedilemeyeceği dikkate alındığında 5 yıllık sürenin varlığından bahsedilemeyeceğini; geminin batmasına ilişkin gerekçenin de yerinde olmadığını, şirketin 07.07.2014 tarihinde resen tasfiye edildiğini, bu tarihten önce şirkete ait davaların devam ettiğini, bu davaların sonuçlanmasından ve sonuçlandığının usule uygun şekilde müvekkiline tebliğinden sonra şirketin hak ve alacaklarının doğacağı veya davaların olumlu sonuçlanması halinde şirketin alacak haklarının doğacağının belirlenebileceğini, şirket adına kayıtlı olup dava konusu edilerek koruma tedbiri altında zayi olan aracın zararının talep edilebilmesi için şirketin ihyasının gerektiğini, buna rağmen ihya talebinde davacının hukuki yararının bulunmadığının kabul edilmesinin hatalı olduğunu, şirkete ait geminin batmasında şirketin kusuru bulunmadığını, gemiye yetkili makamlarca el konulmasından sonra gerekli tedbirlerin alınmaması nedeniyle geminin battığını, deniz taşıtının ceza dosyası devam ederken tasfiye edilmiş olması nedeniyle şirketin envanterinde görünmemesinin olağan olduğu gibi ihya talebi tarihi itibariyle şirket envanterinde bulunmayışının ihya talebi yönünden olumsuz bir durum olmadığını, önemli olan hususun deniz taşıtına ceza soruşturması sırasında el konulurken bu taşıtın ihyası istenen şirket adına kayıtlı olup olmadığı olduğunu, şirkete ait deniz taşıtına el konulduktan sonra taşıtın yok olmasının önemsiz olduğunu, şirketin el koyma tarihi itibariyle geminin maliki olmasının yeterli olduğunu, bu nedenle geminin şirketin envanterinde olmadığına ilişkin gerekçenin hatalı olduğunu, gemi nedeniyle şirket ortağının sanık olarak yargılandığını mahkemece geminin iadesine karar verildiğini, anılan Trabzon 1 Ağır Ceza Mahkemesinin 2001/285 Esas ve 2011/210 Karar sayılı ilamına uyarınca ihyası istenen Şirkete ait … isimli geminin tasfiye/hurda bedeli veya piyasa rayiç değerinden bedelinin tahsili ve aracın bağlı kaldığı sürelerle ilgili olarak kazanç kayıplarının telafisi için alacak davası açılması gerektiğinden şirketin ihyasının gerektiğinden tüzel kişiliğin usulüne uygun tasfiye sonucu sona erdiğinin kabul edilemeyeceğini belirterek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak şirketin ihyasına karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, TTK geçici 7. maddesi gereğince açılan, resen terkin edilmiş bulunan şirketin ihyası istemine ilişkindir. Davacı, şirkete ait olup ceza yargılaması nedeniyle el konulan … isimli geminin satış bedelinin iadesi ve uğranılan zararların tazmini talebiyle dava açılacağından şirketin ihyasına karar verilmesini istemiştir. İlk derece mahkemesince yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın355 maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. 6102 sayılı TTK’nın geçici 7. maddesi uyarınca, 01.07.2015 tarihine kadar sayılan halleri tespit edilen ya da bildirilen anonim ve limited şirketler ile kooperatiflerin tasfiyeleri, ilgili kanunlardaki tasfiye usulüne uyulmaksızın bu madde uyarınca yapılır. Madde hükmüne göre, anonim ve limited şirketler 559 sayılı Türk Ticaret Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname gereğince sermayelerini öngörülen tutara çıkarmamış bulunmaları, 6102 sayılı TTK’nın yürürlük tarihinden önce veya 01.07.2015 tarihine kadar münfesih olmaları, TTK’nın yürürlüğe girdiği tarihten önce tasfiye işlemlerine başlanılmış olmakla birlikte genel kurulun toplanamaması nedeniyle ara bilançoların ve kati bilançonun genel kurula tevdi edilemediği için ticaret sicilinden terkin edilememeleri sebepleriyle resen terkin edilebilirler. Ticaret sicil müdürlüklerince kapsam dahilindeki şirketlere bir ihtar gönderilir. Bu şirketler tasfiye memuru bildirdikleri takdirde maddede gösterilecek usulde tasfiye edilecek olup, ihtara rağmen tasfiye memuru bildirmeyen şirketlerin unvanı ise ticaret sicilinden re’sen silinir. Ancak, devam eden davası bulunan şirketler için bu madde hükmü uygulanmayacağı gibi sicilden kaydı silinen şirket alacaklıları ile hukuki menfaati bulunanlar haklı sebeplere dayanarak silinme tarihinden itibaren beş yıl içinde mahkemeye başvurarak, şirket veya kooperatifin ihyasını isteyebilirler. İhyası istenen şirketin, TTK geçici 7. maddesi uyarınca, 07.07.2014 tarihinde yasal çerçevede terkin işleminin yapıldığı anlaşılmaktadır. Davacı yan şirketin terkin edildiği tarihte derdest davaları bulunduğunu, bu nedenle de TTK’nın geçici 7. maddesinin 2. fıkrası gereğince davacı veya davalı sıfatıyla davası devam eden şirketlere bu madde hükmünün uygulanamayacağını ileri sürmektedir. Ancak, somut olarak terkin edilen şirketin davacı veya davalı olduğu bir dava dosyası gösterilmemiştir. Dava dilekçesinde bertilen ve deniz taşıtının el konduğu Trabzon Ağır Ceza Mahkemesinin 2001/285 Esas- 2011/210 Karar sayılı dosyasındaki hüküm 24.09.2012 tarihinde kesinleşmiştir. Bu durumda, tasfiye ve terkin tarihi itibariyle şirketin davacı veya davalı olduğu bir davanın bulunmaması nedeniyle anılan hükmün somut olayda uygulama yeri bulunmamaktadır. Davacı vekili, şirketin tasfiye edileceğine ilişkin bildirimlerin şirket ve ortaklarına usulüne uygun şekilde yapılmadığını ileri sürmektedir. Ancak, TTK’nın geçici 7. maddesinin 4. fıkrası gereğince yapılacak tebligatların yapılmamış olması, aynı maddenin 15. fıkrasında belirtilen beş yıllık hak düşürücü süre içinde ihya davası açılması halinde dikkate alınacaktır. Somut olayda, terkin tarihinden itibaren beş yıllık yasal hak düşürücü süre geçtiğinden, bu yöne ilişkin istinaf nedeni yerinde değildir. Diğer yandan, şirkete ait olup ceza yargılamasında el konulan aracın müsadere edilmeyerek iadesine 18.11.2011 tarihinde karar verilmiş ve ceza mahkemesi kararı 24.09.2012 tarihinde kesinleşmiştir. Belirtilen tarihten itibaren geminin şirketçe teslim alınmadığı ve geminin 2014 yılında batması nedeniyle sicil kaydının terkin edildiği anlaşılmıştır. Bu durumda, ceza mahkemesince iadesine karar verilip, şirketçe iade alınmayan geminin tasfiye tarihinden sonra kaydının silinmesi ve tasfiye öncesi dönemde de şirket envanterinde bulunmadığının davacı yanca ifade edilmesi karşısında, şirketin tasfiyeye tabi bir mal varlığının bulunduğundan söz edilemez. Gemiye ceza kovuşturması sırasında yetkili makamlarca el konulması ve iade tarihleri dikkate alındığında terkin tarihinden itibaren beş yıllık yasal süre geçtikten sonra el koymadan kaynaklanan zararların tahsili amacıyla şirketin ihyasının istenilmesi mümkün olmayıp, ilk derece mahkemesinin karar ve gerekçesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığından davacı vekilinin tüm istinaf başvuru nedenlerinin reddi gerekmiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1 maddesi gereğince esastan reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-HMK’nın 353/1.b.1.maddesi uyarınca, davacının istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına; bakiye 14,90 TL istinaf karar harcının davacıdan tahsiline, 3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Duruşma açılmadığından avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına, 5-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraflara tebliğine, 6-Dosyanın, karar kesinleştikten sonra, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve temyiz yolu açık olarak karar verildi.17.06.2021
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın davacı vekiline tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık süre içinde temyiz yolu açıktır.