Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/1413 E. 2023/1130 K. 20.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1413
KARAR NO: 2023/1130
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 21/01/2020
NUMARASI: 2016/441 E. – 2020/40 K.
DAVANIN KONUSU: Tespit (Ticaret Şirketinin Ortağı Olmadığının Tespiti)
Taraflar arasındaki tespit davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen karara karşı, davacı tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı … Ltd. Şti.’nin eski ortak ve müdürü iken hissesini 22.01.2010 tarihinde devrettiğini ve devrin ticaret sicil kayıtlarına işlendiğini, davalılardan …’in 26.4.2010 tarihli kararla ilgili olarak, kendisinin ortaklıktan çıktığını, müvekkilinin şirket ortağı olduğu iddiasıyla İstanbul 1.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2010/828 Esas sayılı dosyası ile açılan davanın reddine karar verildiğini ve kararın onanarak kesinleştiğini, bu durumda müvekkilinin davalılardan … şirketinin ortak, yetkili veya müdürü olmadığını, …’in yürürlüğe girmeyen ve geçerli olmayan 26.4.2010 tarihli ortaklar kurulu kararını İstanbul 47. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2001/351 Esas sayalı dosyasında almış olduğu bir karara ekleyerek davalı İTO’ya tescil için 11.02.2013 tarihinde başvurarak tescilini sağladığını, …’in İTO’ya sunduğu evrakların geçerli ve hukuken itibar edilebilecek nitelikte olmadığını, TTK.’nın 30. Maddesi gereğince alınan kararların 15 gün içinde tescili gerektiğini, oysa 26.04.2010 tarihli kararın 11.02.2013 tarihinde yaklaşık üç yıl sonra tescil edildiğini, İstanbul 1.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2010/828 Esas, 2012/78 Karar sayılı ilamına göre müvekkilinin, davalı şirketin ortağı olmadığını, şirketin ortaklarının davalı … ile … isimli kişilerin olduğunu, bu nedenle öncelikle müvekkilinin davalı şirketin ortağı olmadığını ve davalı …’in davalı şirketin ortağı olduğunun tespitine ve sicil kayıtlarının düzeltilmesine karar verilmesi gerektiğini, bu talebin kabul görülmemesi halinde HMK’nın 111. maddesi uyarınca terditli talebin bulunduğunu, müvekkilinin davalı şirketin hissesini devri sonrası şirketin yönetim karmaşası yaşadığını, şirketin çeklerinin yazıldığını, ticari defterlerinin nerede olduğunun bilinmediğini, müvekkilinin ortaklıktan ayrıldıktan sonra şirket ortaklığı ve müdürlüğü ile ilgisinin kalmadığını ve haklı nedenle ortaklıktan çıkma koşullarının gerçekleştiğini savunarak, bu durumda da TTK’nın 638. maddesinde düzenlenen haklı sebeplerle ortaklıktan çıkmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü vekili, savunmasında özetle; aynı hukuki nedenlerle davacının daha önce İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/152 Esas sayılı dosyasında açılan davanın reddine karar verildiğini, kararın Yargıtayca onanarak karar düzeltme isteminin reddi ile kesinleştiğini, müvekkilinin yürürlükteki mevzuat hükümlerine göre işlem yaptığını, yapılan işlemlerle davacının şirket ortaklığının devam ettiğini, geçersiz olduğu ileri sürülen ortaklar kurulu kararının hukuka uyun alınmış bir karar olduğunu, konusu ve dava sebebi aynı olan davanın yeniden açılamayacağını, İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkememsinin 2013/152 Esas sayılı dosyasına ibraz edilen İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2010/828 E., 2012/78 K.sayılı kararında, pay defterine ilişkin işlemlerdeki eksikliği hükmen gidermesinin, yani pay devrine hükmen karar vermesinin hukuken mümkün olmadığına ilişkin olduğunu, bahsedilen kararların tescil edilen ortaklar kurulu kararın hukuka uygunluğuna halel getirmediğini, alınan kararın 15 gün içerisinde tescilinin talep edilmemesinin, müvekkili açısından tescilden kaçınma nedeni olmadığını, davacının haklı nedenle şirket ortaklığından çıkarılmasına izin verilmesi isteminin müvekkiline yöneltilemeyeceğini savunarak, davanın reddini istemiştir. Davalı … vekili, savunmasında özetle; davanın yasal dayanağı bulunmadığını, müvekkilinin Beyoğlu … Noterliğinin 26.04.2010 tarihli hisse devir sözleşmesi ile şirketteki paylarını davacıya devir ettiğini, aynı tarihte müvekkilinin ortaklıktan ve müdürlükten ayrıldığına ve davacının şirket müdürü olduğuna ilişkin ortaklar kurulu kararı alındığını, ancak davacının bu süreç yaşanmamış gibi 22.01.2010 tarihinde şirket ile bağının kalmadığını ileri sürdüğünü, davacının aynı iddialarla sicil müdürlüğüne karşı İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/152 Esas sayılı dosyasında açtığı davanın reddedilerek kesinleşmesi nedeniyle davanın usulden reddi gerektiğini, müvekkilinin husumet ehliyetinin bulunmadığını, sicil kaydının düzeltilmesi davasının sicil müdürlüğüne, ortaklıktan çıkmaya izin davasının ise şirkete yöneltilmesi gerektiğini, davacının sicil kaydının düzeltilmesine ilişkin ilk talebinin kesin hüküm nedeniyle reddi gerektiğinden terditli talebinin değerlendirilemeyeceğini, müvekkilinin 22.02.2010 ile 26.04.2010 tarihleri arasında sadece iki ay davalı şirkete ortak olduğunu, müvekkilinin şirketteki paylarının tamamını Beyoğlu … Noterliğinin 26.04.2010 tarihli hisse devir sözleşmesi ile davacıya devir ettiğini, 26.10.2012 tarihinde alınan ortaklar kurulu kararıyla müvekkilinin pay devrinin kabul edildiğini ve davacının şirket müdürlüğü görevinin devamına, kararın tescil ve ilanına karar verildiğini, dava dilekçesinde pay devir sözleşmesi ile genel kurul kararına değinilmemesinin kötü niyetli olduğunu, pay devrinden sonra alınan kararın tescil edilmediğinin başlatılan takiplerden anlaşıldığını, bunun üzerine devre ilişkin ortaklar kurulu kararının tescili için ticaret siciline başvurulduğunu, red üzerine İstanbul 47.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/351 Esas sayılı dosyasında dava açıldığını ve suç duyurusunda bulunulduğunu, ortaklar kurulu kararı altındaki imzanın müvekkiline ait olmaması nedeniyle alınan genel kurul kararlarının iptaline karar verildiğini, bu kararların iptalinden sonra sicil müdürlüğünce müvekkilinin şirket ortaklığından ayrılmasına ilişkin 26.04.2010 tarihli ortaklar kurulu kararının 15.02.2013 tarihli sicil gazetesinde ilan edildiğini savunarak, davanın reddini istemiştir. Davalı … davaya cevap vermemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “… davanın şirket ortağı olunmadığının tespiti istemine ilişkin olduğu, davacının şirket ortaklığından çıkmasına izin verilmesi kararı verilmesini talep eder olduğu şirketin İstanbul Ticaret Odasına … sicil numarası ile kayıtlı davalı … İnş. Tic. Ltd Şti olduğu, şirket sicil kayıtlarının incelenmesinden, davacı ve davalı … arasında 26/04/2010 tarihinde hisse devir sözleşmesinin imzalandığı, bu sözleşme kapsamında davalının şirketteki 55.000 TL değerindeki payını davacıya devrettiği, aynı tarihli ortaklar kurulu kararı ile dava dışı … ile davacının aynı hisse payı ile şirkete ortak olduklarının kabul edildiği, bu kararın sicilde tescil ve ilanın yapılmış olduğu ve hisse devir sözleşmesinin bu itibarla kurucu unsurlarını taşıdığı, ayrıca mevzuata uygun olduğu anlaşılmış olup, TTK nun 638. maddesinde, şirket ortaklığından çıkmaya ilişkin düzenleme yapıldığı, şirket sözleşmesinin, ortaklara şirketten çıkma hakkını tanıyabileceğinin, bu hakkın kullanılmasını belirli şartlara bağlayabileceğinin, her ortağın, haklı sebeplerin varlığında şirketten çıkmasına karar verilmesi için dava açabileceğinin hüküm altına alındığı görülmüş olup, Yasanın ‘haklı sebep’ lere dayanmayan şirket ortaklığından çıkma hakkını kullanmak bakımından ön koşul ve şart olarak saydığı, davacının talebine dayanak sebepleri somutlaştırır bilgi ve belgenin dosya kapsamında mevcut olmadığı, dolayısı ile davacının şirket ortaklığından çıkmak için haklı bir sebebi olduğunu ispatlayamadığı, ticaret sicil kayıtları ve şirket kayıtlarında davacının şirket ortağı olduğu anlaşıldığından, davacının açmış olduğu davayı sadece davalı şirket …’ye yöneltebileceği, diğer davalılara pasif husumet yöneltilemeyeceğinden…” gerekçesiyle davanın reddine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Müvekkilinin davalı şirketteki ortaklık paylarını 22.01.2010 tarihinde devrettiğini, davalılardan …in’in 26.04.2010 tarihli kararla ortaklıktan çıktığını belirterek İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2010/828 E. 2012/78 K. sayılı dosyasında açtığın davanın reddine karar verilerek kesinleştiğini, müvekkilinin şirketin ortaklığıyla ilgili bir ilgisinin kalmadığını, müvekkilinin ortak olmadığına ve ortaklığına ilişkin kaydın silinmesine dair açılan dava ile şirket ortaklığının çıkarılmasına ilişkin davanın reddine karar verildiğini, İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2010/828 E. 2012/78 K. sayılı kararına göre, müvekkilinin davalı şirketin ortağı olmadığını, davalı … ile dava dışı …’ün şirket ortağı olduğunu, müvekkilinin ortaklığına ilişkin belgelerin süresinde ticaret sicile ibraz edilmediği gibi, bu kararların geçersiz olduğunu, bu nedenle davalı İTO nezdinde tutulan sicil kayıtlarının düzeltilmesi gerektiğini, davalı …’in 26.4.2010 tarihli kararla ilgili olarak ortaklıktan çıktığını ve davacının şirket ortağı olduğuna ilişkin İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2010/828 E. 2012/78 K. sayılı dosyasında dava açtığını, mahkemece 22.5.2012 tarihinde davanın reddine ilişkin verdiği kararın temyiz incelemesinden geçerek kesinleştiğini, müvekkilinin davalı şirkette ortaklık veya müdürlük görevinin bulunmadığını, müvekkilinin ortak olmamasına rağmen resmiyette ortak ve müdür görünmesi nedeniyle şirket adına dava açabilmesi için İstanbul 7. ATM’nin 2019/104 Esas sayılı dosyasında yetki belgesi talep ettiğini, mahkemece şirketin diğer ortağı …’e tebligat gönderildiğini, bu kişinin İstanbul 37. ATM.’nin 2013/79 E. 2014/42 K. sayılı kararı ile ortalıktan çıktığını ve bu kararın kesinleştiğini bildirdiğini, bu kararın müvekkili için emsal niteliğinde olduğunu, müvekkilinin şirketin tek ortağı ve müdürü olarak kaldığını, şirketin fiilen var olmadığını ve ekonomik faaliyeti bulunup bulunmadığının bilinmediğini, bu durumun haklı neden olarak kabul edilmesi gerektiğini, su nedenle müvekkilinin öncelikle davalı şirketin ortağı olmadığının, davalılardan …’in şirketin ortağı olduğunun tespitine, davalı İTO nezdinde tutulan sicil kayıtlarının düzeltilmesine karar verilmesi gerektiğini, aksi halde müvekkilinin ortak olmadığına ilişkin talebinin kabul edilmemesi halinde TTK’nın 638. maddesinde düzenlenen haklı sebeplerle ortaklıktan çıkmasına karar verilmesi gerektiğini, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne, karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, davacının davalı şirketin ortağı olmadığının tespiti, davalı gerçek kişinin davalı şirketin ortağı olduğunun tespiti ve buna ilişkin davalı sicil müdürlüğünce yapılan kayıtların düzeltilmesi aksi halde TTK’nın 638.maddesi gereğince davacının şirket ortaklığından çıkmasına izin verilmesi istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın reddine, karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Dosyada bulunan sicil kaydının incelenmesinde; 17.05.2016 tarihi itibariyle davacı ile … isimli kişilerin eşit paylarına davalı şirketin ortakları olduğu anlaşılmıştır. Davalı … ise sicil kaydında eski ortak olarak görülmektedir. Davacı, 22.01.2010 tarihinde şirket payını devir ederek ortaklıktan çıktığını belirttiği görülmüştür. Oysa, dosyada bulunan Beyoğlu …Noterliğinin 26.04.2010 tarih … yevmiye nolu pay devir sözleşmesi ile davalı …’in davalı şirketteki 55.000 TL bedelli yarı ortaklık payını aktif ve pasifleriyle birlikte davacıya devir ettiği ve bu devrin davacı ve davalının imzasını içeren 2010/2 sayılı 26.04.2010 tarihli hisse devir sözleşmesinin uygun bulunduğuna ilişkin ortaklar kurulu kararı ile şirketçe benimsenerek karar alındığı görülmüştür. Ticaret sicil gazetesinin 15.02.2013 tarihli nüshasında bu pay devri ilan edilmiştir. Bu ortaklar kurulu kararına göre davacı aynı zamanda şirketin müdürüdür. Davacı tarafından İstanbul 3.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/152 Esas sayılı dosyasında 15.05.2013 tarihinde davalı sicil müdürlüğüne karşı dava dosyasındaki iddialara benzer şekilde 26.04.2010 tarihli ortaklar kurulu kararının tescili için alınan ve üç yıl sonra 11.02.2013 tarihinde tescil edilen 26.04.2010 tarihli karar ve yapılan işlemlerin terkini talep edilmiş, mahkemece davalı sicil müdürlüğüne yönelik açılan davanın reddine karar verilmiş, red kararına karşı temyiz ve karar düzeltme istemleri red edilerek karar 02.12.2015 tarihinde kesinleşmiştir.Davacının aynı iddialarla yeniden sicil müdürlüğüne karşı talepte bulunması nedeniyle mahkemece kesin hüküm gözetilerek davanın reddine karar verilmesi yerinde olduğu gibi, tescil için öngörülen 15 günlük sürenin işlemin tarafları için düzenlendiği, sicil müdürlüğünce bu süreden sonra yapılan usulüne uygun taleplerin sadece süresi geçtiği gerekçesi ile red edilemeyeceği anlaşılmakla, ilk derece mahkemesince davalı sicil müdürlüğüne yönelik davanın reddine karar verilmesi, sonucu itibariyle doğru olup bu yöne ilişkin istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir.Davacının pay devri nedeniyle ortak olunmadığına ilişkin talebin incelenmesinde ise, yukarıda belirtilen sözleşme ve ortaklar kurulu kararıyla davalının şirketteki payını davacıya devir ettiği anlaşılmıştır. Davalı … tarafından İstanbul 47. Asliye Ticaret Mahkemesinin kararıyla 16.06.2010 ve 24.06.2010 tarihli şirket sermayesinin artırılmasına ilişkin ortaklar kurulu kararı altındaki imzanın davacının eli ürünü olmadığına ilişkin nedenle iptalinin talep edildiği, mahkemece bu kararın iptaline karar verildiği, kararın kesinleştiği, kesinleşme kararı üzerine davalının başvurusu ile davalı sicil müdürlüğünce davacının pay iktisabına ilişkin 26.04.2010 tarihli kararın tesciline karar verildiği, taraflar arasında düzenlenen pay devir sözleşmesi ile davalı gerçek kişinin şirketteki paylarını aktif ve pasifiyle birlikte davacıya intikal ettiği, payın davacı, davalı ve diğer ortağın imzaladığı ortaklar kurulu kararıyla şirket tarafından benimsendiği, bu kararın davacı yöneticinin ihmali ile tescil edilmemesinin ve 15 günlük süre geçildikten sonra tescil edilmesinin sonuca bir etkisinin bulunmadığı, sonradan davalı tarafından yapılan başvuruyla kaydın tescil ve ilan edildiği, şirketin ekonomik sıkıntılarının bulunmuş olmasının pay devrini geçersiz hale getirmeyeceği ve şirketin yetkili organları vasıtasıyla yönetilmesi gerektiği anlaşılmakla davacının esas talebine yönelik davasının reddine ilişkin gerekçesi yerinde olup, davacının yerinde görülmeyen istinaf başvuru nedenlerinin reddi gerekmiştir.Davacı şirket ortaklığından çıkmaya izin verilmesini ilişkin talebi terditli talep olarak ileri sürülmesine rağmen TTK’nın 638. maddesinde düzenlenen haklı nedenle ortaklıktan çıkmaya ilişkin haklı nedenlerin kanıtlanmadığı, şirketin zarar etme olgusunun ortak ve yönetici olan davacı açısından başlı başına haklı neden sayılamayacağı belirlenmekle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddi gerekmiştir.Açıklanan bu gerekçelerle HMK’nın 353/1.b.1.maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye gelir kaydına, bakiye 125,50 TL istinaf karar harcının davacıdan tahsiline, 3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına, 4-Gerekçeli kararın, Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine dair; HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan istinaf incelemesi sonucunda, 20.06.2023 tarihinde, oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süreler içinde temyiz yolu açıktır.