Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/1412 E. 2020/907 K. 17.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1412
KARAR NO: 2020/907
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 21.02.2020 tarihli, tedbir talebinin reddi ara kararı.
NUMARASI: 2020/141 esas
DAVANIN KONUSU: Ticari Şirket (Yöneticilerin Azline İlişkin)
Taraflar arasında görülen şirket yöneticisinin yönetim yetkisinin kaldırılarak kayyım atanmasına ilişkin davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sırasında, tedbir talebinin reddine dair verilen ara kararına karşı, davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; tarafların dava dışı … Ltd’nin ortakları ve davalının şirketin müdürü olduğunu, TTK’nun 626 ncı maddesi uyarınca müdürlerin görevlerini özenle ve şirketin menfaati doğrultusunda dürüstlük kuralları içinde yapmakla yükümlü olduğunu, yasal düzenlemeler kapsamında ortakların şirketin çıkarlarını zedeleyebilecek davranışlarda bulunamayacağı, bunun yanı sıra müdürlerin ayrıca şirketle rekabet oluşturacak bir faaliyette bulunamayacağını, TTK’nun 627 nci maddesi uyarınca müdürlerin ortaklara eşit işlem uygulaması gerektiğini, aynı yasanın 620 ncu maddesinde ise her ortağın haklı sebebin varlığı halinde yöneticilerin yönetim hakkının ve temsil yetkisinin kaldırılması veya sınırlandırılmasını talep edebileceğini, davalının yönetim hakkı ve temsil yetkisinin kaldırılması için haklı nedenlerin bulunduğunu, bu kapsamda davalının dava konusu şirkette ait “…com.tr” uzantılı internet sitesini sadece kendisinin ortağı olduğu …A,Ş.ye ait ürünlerin satış ve pazarlaması için kullandığını, şirkete ait internet sitesinde sadece ,dava konusu şirketin internet sitesinin bilgilerine yer vermek yerine, yönetici ve ortağı olduğu … şirketine ait olduğu izlenimi verecek bilgileri yer verdiğini, internet sitesinde kendisine ait şirketin unvanına yer vererek kamu oyunu yanlış yönlendirdiğini, belirtilen eylemlerin özen ve bağlılık kurallarına aykırı olduğunu; davalının, müdürlüğünü yaptığı dava konusu şirket sahipliğindeki internet sitesini müvekkili ile müvekkilinin ortağı olduğu … A.Ş. ye kullandırmayarak ortaklar arasında ayrımcılık yaptığını, kanun ve şirket genel kurulu kararlarına aykırı davranışlarda bulunduğunu, bu kapsamda internet sitesini kendisinin ortak ve yöneticisi olduğu şirketin satış ve şilemleri için kullandırmasına rağmen dava konusu şirketin diğer ortaklarına internet sitesini kullandırmadığını, davalının eylemlerinin TTK’nun 627 nci maddesinde düzenlenen eşit işlem koralına aykırı olduğunu, davalının, keşide edilen 30.20.2019 tarihli ihtara rağmen ortaklar arasındaki ayrımcılığa devam ettiğini, davalının aynı zamanda müdürlük görevini kötüye kullanarak şirket ortağı olan ve şirketin sahibi olduğu marka ve internet sitelerini kullanma hakkı olan müvekkiline karşı çeşitli hukuki girişimlerde bulunduğunu, bu kapsamda davacının ortağı olduğu … A.Ş.aleyhine İstanbul 2. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2019/241 Değişik iş sayılı dosyasında marka haklarına yönelik tecavüzün tespiti ve önlenmesi talebiyle tespit ve tedbir istediğini, tedbirin reddine ilişkin kararın kesinleştiğini, aynı şekilde markaların kullanılması nedeniyle davalı tarafından müvekkili aleyhine Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2019/125446 soruşturma sayılı dosyasında şikayette bulunduğunu, davalının hissedarı olduğu şirketin marka ve internet sitesini kullanmasına rağmen müvekkilinin kullanımlarının engellenmesinin müdürlük yetkisinin kötüye kullanıldığının kanıtladığını, olduğunu, davalının yönettiği şirketin konkordato başvurusunda bulunmasının iyi yönetim yeteneğinin kaybedildiğinin göstergesi olduğunu ileri sürerek, … Tic.Ltd’nin müdürü olan davalının yönetim hakkı ve temsil yetkisinin TTK’nun 630/2 nci maddesi gereğince kaldırılmasına, davalının şirketin sahibi olduğu marka ve internet siteleri konusundaki yetkilerinin davanın sonucuna kadar kısıtlanarak şirketin sahibi olduğu marka ve internet sitelerinin mahkemece tayin edilecek kayyım eliyle yönetilmesi konusunda ihtiyati tedbir kararı verilerek yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; … Ltd Şti’nin ticari kayıtlarının incelenmesi ile görüleceği üzere, şirketin sadece “…” ve “… ” markalarının bulunduğunu, bunun dışında şirketin mağazası olmadığı gibi üretiminin de bulunmadığını, şirketin müdürü ve %80 ortağının vefatı üzerine yapılan 01.11.2017 tarihli genel kurulda davacı ve davalının müşterek imza ile müdür seçildiğini, 01.11.2017 tarihinden önceki 5 yıl ile bu tarihten Ekim 2019 tarihine kadar “…com.tr” internet sitesinin davacı yanca kullanıldığını, davacının bu site üzerinden ürünlerini sattığını, ayrıca “…” markasını tescil etmeye çalıştığını, müvekkilinin haksız tescili engellediğini, davacının müşterek imza ile müdür olduğu dönemde site için yapılması gereken giderlere katılmadığını, diğer ortakların isteği ile yapılacak genel kurula engel olduğunu, şirket ortağı olan annesinin akli dengesinin yerinde olmadığı gerekçesiyle vesayet başvurusunda bulunduğunu, internet sitesini sadece kendisinin kullanabilmesi için genel kurul çağrısı yapmayarak ortakların mahkemeye başvurmak zorunda bıraktığını, 01.11.2017 tarihli genel kurulda, ortakların ve yetkilisi oldukları şirketlerin “…” markasını mağaza unvanı olarak kullanabileceklerinin kararlaştırıldığını, genel kurul kararına göre markanın kullanılmasının haksız rekabet olarak değerlendirilemeyeceği, şirket ortağı olan davacının da … unvanlı mağazasının bulunduğunu, şirket markasının doğrudan şirket unvanı yapılmasının haksız rekabet olduğunu, müvekkilinin şirket müdürü olarak şirketin yegane mal varlığı olan markanın korunması amacıyla yaptığı reklamların bilinirliğini artırdığını, davacının ise sadece şirketin haklarından yararlandığını, davacının internet sitesinde … markalı ürünleri satabileceği ancak kendi isteği ile ürün satmadığını, davacının tescilli markaları olmasına rağmen haksız ve hukuka aykırı olarak “…com” ve “…com” isimli alan adlarını aldığını, şirket ortağı olan davacının şirketin markasına yönelik tecavüz oluşturacak şekilde alan adları alması nedeniyle yasal yollara başvurulması üzerine eldeki davanın açıldığını, oysa müvekkilinin şirketin yegane mal varlığı olan marka hakkının korunması için davaları açmak zorunda olduğunu savunarak, dava ve tedbir isteminin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk derece mahkemesi, davacının ihtiyati tedbir talebini değerlendirdiği 21/02/2020 tarihli ara kararında; ”…Davacı yan; her ne kadar ihtiyati tedbiren kayyım atanması talebinde bulunmuş ise de; şirkette hali hazırda organsızlık hali söz konusu olmadığı gibi nihai hüküm ile elde edilecek sonucu temin eder nitelikte ihtiyati tedbir kararı verilmeyeceğinden ve talep yargılamayı gerektirdiğinden…” gerekçesiyle, yerinde görülmeyen ihtiyati tedbir taleplerinin reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; tarafların ortağı olduğu … Limited Şirketi’nin müdürlük görevini davalının yürüttüğünü, ancak davalının şirkete ait “…com.tr” uzantılı internet sitesini sadece kendisinin ortağı ve yöneticisi olduğu … A.Ş. Ye ait ürünlerinin pazarlanması ve satışı amacıyla kullanması, müdürlüğünü yaptığı dava konusu şirket sahipliğindeki “…com.tr” uzantılı internet sitesini müvekkili ile hissedarı olduğu … A.Ş.’ne kullandırmayarak ortaklar arasında ayrımcılık yapması, keşide edilen ihtarnameye rağmen davalının ortaklar arasındaki ayrımcılığına devam etmesi, şirketteki müdürlük yetkisini kötüye kullanarak şirket ortağı olan ve şirketin sahibi olduğu markaları ve internet sitelerini kullanmaya hakkı olan müvekkili aleyhine çeşitli hukuki girişimler başlatması, davacı ve davacının yöneticisi olduğu … Ltd. Şti.’nin konkordato ilan etmesi nedeniyle davalının şirketin iyi yönetimi için gerekli yeteneği kaybettiğinin kuşkusuz hale gelmesi nedeniyle dava açıldığını, mahkemece tedbir talebinin reddinin HMK’nun 389ncu maddesine aykırı olduğunu, esasen davalının müdür olarak seçildiği ilk günden bu yana, kanuna ve şirket genel kurul kararlarına aykırı hareket ederek müdürlük görevlerini kötüye kullandığını, davalının şirket yönetiminde objektif davranmayarak şirketin sahibi olduğu markaları sadece kendisi ve ortağı olduğu markalara kullandırdığını, kendisi ile aynı hukuki durumda olan müvekkilinin hakkı olduğu halde şirketin “…” ve “…” markalarını ve …com.tr uzantılı internet sitesini kullanmasına izin vermeyerek yetkisini kötüye kullandığını, tedbir kararı verilmemesi halinde yargılama süresince de bu tutumun devam edeceğini, dava ile davalının yönetim hakkının ve temsil yetkilerinin T.T.K.’nun 630 uncu maddesinin ikinci fıkrası gereğince tamamen kaldırılması istenirken tedbir talebinde davalının … Limited Şirketi’nin sahibi olduğu markalarının ve internet sitelerinin yönetimi konusundaki yetkilerinin kısıtlanarak, şirketin sahibi olduğu markaların ve internet sitelerinin mahkemenizce tayin edilecek kayyum tarafından yönetilmesi konusunda başka bir anlatım ile yönetim ve temsil hakkının talep edilmesi nedeniyle verilecek tedbir kararının uyuşmazlığın esasını çözecek nitelikte olmadığını, tedbir kararı verilebilmesi için yaklaşık ispatın yeterli olduğunu, dava dilekçesinde ileri sürülen hususlar ve ibraz edilen delillerin davalının şirket müdürlüğü görevini kötüye ve kendi menfaatine kullandığı, ortaklar arasında ayrımcılık yaptığı, şirket ortağı olması nedeniyle şirkete ait markalar ve internet sitelerini kullanmaya hakkı olan müvekkilinin aleyhine balattığı hukuki süreçlerin ispat konusunda yeterli olduğunu, beyan ederek, mahkemenin talebin reddine dair ara kararının kaldırılarak, ihtiyati tedbir talebinin kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, hukuki niteliği itibariyle, şirket müdürünün yönetim ve temsil yetkisinin kaldırılması ve HMK’nın 389. maddesi uyarınca, dava içinde ihtiyati tedbir istemlerine ilişkindir. Davacı vekili, dava içinde ihtiyati tedbir talep etmiş, mahkemece tensip sırasında verilen ara kararıyla; şirketin organsız kalmadığı, hüküm ile elde edilecek sonucu elde edecek şekilde tedbir kararı verilemeyeceği ve talebin yargılamayı gerektirmesi gerekçesiyle ihtiyati tedbir talibi reddedilmiştir. Bu ara karara karşı, davacı vekili tarafından yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Her ne kadar mahkemece tedbirin reddine ilişkin olarak ayrı bir ara karar yazılmamış ise de, tedbir isteminin reddine ilişkin 21.02.2020 tarihli tensip zaptındaki 12 nolu ara kararda tedbirin reddine ilişkin gerekçenin yazılı olması karşısında istinaf incelemesi Dairemizce yapılmıştır. İstinaf açısından uyuşmazlık konusu; davacı ortağın talebi üzerine şirketin ortağı ve münferiden temsile yetkili müdürü olan davalının şirkete ait marka ve internet siteleri yönetimi konusundaki yetkilerinin dava sonuna kadar kısıtlanması ve şirketin marka ve internet sitelerinin mahkemece tayin edilecek kayyım tarafından yönetilmesi hakkındaki tedbirin koşullarının oluşup oluşmadığı noktasındadır. Davacının dava dilekçesi ekinde sunduğu belgelerin incelenmesinde, davalının 06.02.2022 tarihine kadar … Ltd. Şti.’nin münferit yetkili müdürü olduğu, davalının aynı şekilde … A.Ş.’nin ortağı ve yöneticisi olduğu, tarafların ortağı olduğu şirket tarafından davacı aleyhine marka hakkına yapılan tecavüzün önlenmesi ve tespit talepli olarak açılan davada talebin reddine karar verildiği anlaşılmaktadır. TTK’nın 630/2. maddesine göre, her ortak, haklı sebeplerin varlığında yöneticilerin yönetim hakkının ve temsil yetkilerinin kaldırılmasını veya sınırlandırılmasını mahkemeden isteyebilir. 3. Fıkraya göre de yöneticinin özen ve bağlılık yüküm ile diğer kanunlardan ve şirket sözleşmesinden doğan yükümlülüklerini ağır bir şekilde ihlal etmesi veya şirketin iyi yönetimi için gerekli yeteneği kaybetmesi, haklı sebep olarak kabul olunur. TTK’nın 630. maddesinde, azil davası yönünden özel bir geçici hukuki koruma öngörülmediğinden, bu konuda HMK’nın 389 vd. maddelerinin uygulanması gerekir. İhtiyati tedbir kararı verilebilmesinin en önemli şartı bir ihtiyati tedbir sebebinin mevcut olmasıdır. Kanunda bu husus genel olarak düzenlenmiş, hâkime oldukça geniş bir takdir alanı bırakılmıştır (m. 389/1). Kanun, “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından” söz etmektedir. Bu hüküm dikkate alındığında, mevcut durumun değişmesi halinde, hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşması, hakkın elde edilmesinin tamamen imkânsız hale gelmesi, gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğması tehlikesi varsa, ihtiyati tedbir sebebi var kabul edilecektir. Ancak, ihtiyati tedbir verilebilmesi için, HMK’nın 390/3. maddesi uyarınca, davacının, davasında ve ihtiyati tedbir talebinde haklı olduğuna dair yaklaşık ispat koşulunu yerine getirmiş olması gerekir. Somut olayda; ilk derece mahkemesince talep, dava açılış tarihi itibariyle değerlendirilmiştir. Yargılamanın ilerleyen aşamalarında, taraflarca yeniden tedbir talep edilmesi her zaman mümkündür. Mahkemece ara kararının verildiği aşamada yaklaşık ispat koşulu gerçekleşmediğinden, ilk derece mahkemesinin ret kararı isabetlidir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1.maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1. ve 391/3. maddeleri uyarınca reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına, 3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine, 5-Dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1.ve 391/3. maddeleri uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.17/09/2020
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.f ve 391/3. maddeleri uyarınca karar kesindir.