Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/1402 E. 2023/1032 K. 08.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1402
KARAR NO: 2023/1032
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 11/03/2020
NUMARASI: 2019/284 E. – 2020/326 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı, davalı tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; taraflar arasındaki cari hesap şeklinde işleyen ticari ilişkiden kaynaklanan alacağının tahsili amacıyla Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında başlatılan takibe yönelik itirazın haksız olduğunu ileri sürerek, itirazın iptali ile takibin devamına ve %20 oranında icra inkâr tazminatının tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; müvekkilinin borcu bulunmadığını, taraflar arasında yazılı şekilde düzenlenmiş bir satım sözleşmesi bulunmadığını, davacının kur farkı veya vade farkı alacağına ilişkin fatura düzenlemesinin yasal olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir..
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları re’sen belirlenerek taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesinde uzmanlık gerektiren yönler olduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle dava sonuçlandırılmıştır. Taraflar tacir olup delil olarak ticari defterlere dayanıldığından TTK’nun 83 ilâ 85 ve HMK’nun 222. maddeleri uyarınca tarafların ticari defter ve belgeleri üzerinde konusunda uzman bilirkişi marifetiyle bilirkişi incelemesi yapılmıştır. Bilirkişi 08/11/2019 havale tarihli raporunda; davacının 2016, 2017 ve 2018 yılları ticari defterlerinin lehine delil niteliğinin bulunduğunu, davacının ticari defterlerine göre; takip tarihi (05.01.2018) itibariyle davacının davalıdan 14.188,33 TL (3.553,18 USD) alacağının bulunduğunu, davalının 2016, 2017 ve 2018 yılları ticari defterlerinin lehine delil niteliğinin bulunduğunu, davalının ticari defterlerine göre; takip tarihi (05.01,2018) itibariyle davalının davacıya 65,99 TL borcunun bulunduğunu, taraf ticari defterleri arasındaki cari hesap farkının davacının davalıya düzenlemiş olduğu ve takip konusu cari hesap alacağına tekabül eden ancak davalının ticari defterlerinde kayıtlı olmadığı tespit edilen 2 adet toplamda 14.188,33 TL tutarındaki kur farkı faturalarından kaynaklandığını, dava konusu uyuşmazlığın davacının kur farkı talep edip edemeyeceği noktasında toplandığını, bu itibarla davacının kur farkı talebine dayanak olabilecek nitelikte bir sözleşme veya teamülün aranması gerektiğini, taraflar arasındaki ticaretin döviz cinsinden olup olmadığı hususunun incelenmesi neticesinde dosyaya mübrez evraklar içerisinde bulunan ‘Müşteri Sipariş Formu’nda belirtilen fiyatın USD cinsinden belirlenmiş olduğunu, mezkur formun alt kısmında ‘Dövizli satışlarda kur farkı İşlemi uygulanacaktır’ ibaresinin bulunduğunu, ancak mezkur form da davalının kabulüne dair herhangi bir kaşe-isim veyahut imzanın bulunmadığını, ancak taraf ticari defterlerinin incelenmesi neticesinde davalının davacıya 13.01.2017 tarihinde göndermiş olduğu 38.499,00 TL tutarındaki ödemeye alt banka dekontunun açıklama kısmında ‘KUR 3,84 10.000 USD KARŞILIĞIDIR’ şeklinde yazılı olduğunun tespit edildiğini, bu itibarla taraflar arasındaki ticaretin döviz cinsinden olduğuna dair teamülün varlığının kabulünün gerekeceğini, bu çerçevede davacının davalıya düzenlemiş olduğu 2 adet toplamda 14.188.33 TL tutarındaki kur farkı faturalarına ilişkin hesaplamaların doğru olduğunu, neticeten; takip tarihi (05.01.2018) itibariyle davacının davalıdan 3.553,18 USD (TCMB Efektif Satış Kuru karşılığı 13.404,37 TL) alacaklı olduğunu bildirmiştir. Davalı tarafın itirazları doğrultusunda dosyanın, hangi faturaya ilişkin olduğu bildirilen kur farklarının hesaplanması ve taraflar arasında döviz ticareti olduğuna ilişkin bir fatura olup olmadığı hususlarında aldırılan 12/02/2020 havale tarihli ek raporda; kök raporu değiştirecek bir husus olmadığı bildirilmiştir. İncelenen tüm dosya kapsamına, tarafların iddia ve savunmalarına, bilirkişi raporu içeriğine göre; taraflar arasındaki ticaretin döviz cinsinden olduğu, müşteri sipariş formunda belirtilen fiyatın USD cinsinden belirlenmiş olup, formun alt kısmında dövizli satışlarda kur farkı işleminin uygulanacağının belirtildiği, daha sonra çekle yapılan ödemeler karşısında kur farkının oluştuğu ve alınan kök raporda da ayrıntılı olarak belirtildiği üzere kur farkı karşılığının doğru olarak hesaplandığı ve talebin yerinde olduğu..” gerekçesiyle, davanın kabulü ile davalının Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasına yönelik itirazının 3.553,18 USD asıl alacak yönünden iptaline, takibin asıl alacağa 3095 sayılı Yasa’nın 4/a maddesi uyarınca faizi uygulanarak devamına, asıl alacağın %20’si üzerinden hesaplanan 4.006,13 TL icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Takibin cari hesap alacağına ilişkin olduğunu ve alınan raporda müvekkilinin cari hesap borcu olmadığının belirlendiğini, davacının tek yanlı düzenlediği iki adet kur farkı faturasının takibe konduğu ve faturalara süresinde itiraz edilerek iade edildiğini, bu nedenle kur farkı faturalarının kesinleşmediğini, mahkemece hatalı gerekçeyle kur farkına yönelik anlaşma ve teamül bulunduğunun kabul edildiğini; Taraflar arasında yazılı bir satış sözleşmesi veya kur farkı alınabileceğine dair bir sözleşme bulunmadığını, tüm ödemelerin Türk Lirası olarak banka havalesi veya çek ile yapıldığını, çek ile ödeme yapılması nedeniyle artık kur farkının istenemeyeceğini, bir çok Yargıtay kararında belirtildiği üzere, ödeme aracı olan çekin döviz cinsinden düzenlenmesi mümkünken, TL cinsinden çek kabul edilmesi nedeniyle artık kur farkı faturası düzenlenemeyeceğini, davacının ticari defterlerinde de tahsilatlarının Türk Lirası çekler ve havale ile yapıldığının anlaşılması karşısında talebin reddine karar verilmesi gerektiğini, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine, karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, satım sözlemesinden kaynaklanan kur farkı alacağının tahsili amacıyla başlatılan takibe yönelik itirazın iptali istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne, karar verilmiş; bu karara karşı, davalı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Taraflar arasında satım sözlemesi ilişkisi bulunduğu ve sözleşme kapsamında mal ve hizmet teslim edildiği, teslim edilen emtia bedelinin ise vadeli şekilde düzenlenmiş çeklerle ödendiği sabittir. Davacı yan, iki adet kur farkı faturasından kaynaklanan cari hesap alacağının tahsili amacıyla takip başlatmıştır. Kur farkı faturalarının davacının işleyen hesabına kayıt edilmesi nedeniyle bu alacak kaleminin de işleyen hesapta görülmesi nedeniyle cari hesaptan kaynaklanan bakiye alacak için takip başlatılması yerindedir. Uyuşmazlık, davacının kur farkı alacağı bulunup bulunmadığı ve bu miktarın talep edilip edilemeyeceğine ilişkindir. İlk derece mahkemesince alınan bilirkişi raporunda, taraflar arasında kur farkına ilişkin bir sözleşme bulunmamakla birlikte, davalı tarafından 13.01.2017 tarihinde yapılan 38.499,00 TL tutarındaki kur farkı ödemesi nedeniyle teamül oluştuğu belirtilmiştir. Mahkemece taraflar arasındaki sipariş formlarında ticari ilişkinin döviz cinsinden kurulduğu belirtilmesi nedeniyle kur farkı alacağı bulunduğu belirtilmiştir. Yargıtay 19.Hukuk Dairesinin 14.11.2013 tarih ve 2013/14587 Esas, 2013/17996 Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere, taraflar arasındaki sipariş formunda alım satım akdinin yabancı para cinsinden olduğu belirtilmiş ve ödemelerin Türk Lirası olarak yapılacağı, arada kur farkı doğması halinde bu miktarın da ayrıca ödeneceği kararlaştırılmıştır. Bu durumda, kural olarak kur farkı istenebilmesi mümkün ise de somut olayda dava konusu mal bedeline karşılık TL üzerinden düzenlenen çekler verilmiştir. Çek bir ödeme vasıtası olup, ibrazında tahsil imkanı bulunduğundan verildiği andaki döviz satış kuru üzerinden hesap edilerek çek bedellerinin taraflarca kararlaştırıldığının ve döviz üzerinden çek düzenlenmesi mümkün iken TL olarak çek alan davacının artık kur farkı isteyemeyeceğinin kabulü gerekir. Davacı tarafından talep edilen miktar kur farkına ilişkin olup, çeklerin teslim edildiği tarihte bir alacağın bulunmadığı, kur farkı alacağının çeklerin teslim edildiği tarih ile tahsil edildiği tarihteki döviz kurunun değişiminden kaynaklandığı açıktır. Başka bir anlatımla çeklerin teslim edildiği tarihte satım sözleşmesinden kaynaklı alacak miktarı taraflarca belirlenmiş ve bu alacağı karşılar şekilde ileri tarihli çekler düzenlenerek davacıya teslim edilmiştir. Çeklerin verildiği tarihte bu çeklerin USD cinsinden düzenlenmesi mümkünken davacının cari hesap alacağını ileri tarihli TL cinsinden çekle tahsilini kabul etmesi nedeniyle artık kur farkı alacağının bulunduğundan söz edilemeyeceği gibi, bu çeklerden önce bir kez yapılan ödeme ile de teamül oluştuğundan söz edilemez. Mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, ancak bu husus yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın esası hakkında Dairemizce yeniden karar vermek gerekmiştir. Ancak takibin haksız olmasına rağmen kötü niyetli olmadığı, davacının cari hesabında görünen alacağın tahsilinin talep ettiği anlaşılmakla İİK’nın 67/2. maddesindeki kötü niyet tazminat koşullarının oluşmadığı anlaşılmakla kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılarak, davanın esası hakkında yeniden hüküm kurulmasına ve davanın reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.2 maddesi uyarınca kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm verilmesine, bu doğrultuda; 1-Davanın reddine,2-Davalının kötü niyet tazminatı talebinin reddini, 3-Alınması gereken 179,90 TL karar harcının, dava açılırken peşin yatırılan 275,06 TL’den düşümü ile artan 95,16 TL’nin talep halinde davacıya iadesine, 4-Davalı tarafından yapılan 50,00 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 5-Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte olan AAÜT gereğince belirlenen 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 6-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına, 7-Gider avansından artan bakiyelerinin karar kesinleşince ilk derece mahkemesince taraflara iadesine, 8-İstinaf aşamasındaki harç ve yargılama giderleri yönünden; a-Davalı tarafından yatırılan 148,60 TL istinaf başvuru harcının Hazineye gelir kaydına; davalı tarafından yatırılan istinaf peşin karar harcının, talep hâlinde, ilk derece mahkemesince davalıya iadesine, b-Davalı tarafından harcanan 148,60 TL istinaf başvuru harcı ve ayrıntısı UYAP’ta kayıtlı olmak üzere 50,00 TL posta gideri toplamı 198,60 TL kanun yolu giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 9-Gerekçeli kararın, ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine dair; HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 08.06.2023 tarihinde, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.a maddesi uyarınca, dava konusunun değerine göre karar kesindir.