Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1389
KARAR NO: 2023/999
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 16.03.2020
NUMARASI: 2018/1115 E. – 2020/300 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında ticari ilişkinin mevcut olduğunu, davalıya cari hesap ekstresi düzenlendiğini ve fatura tanzim edildiğini, ancak davalı tarafından borcun ödenmemesi üzerine İstanbul …İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile takip başlatıldığını, davalının itirazı üzerine takibin durduğunu, itirazın haksız olduğunu iddia ederek, itirazın iptali ile takibin devamına, %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Dava dilekçesi davalı tarafa usulüne uygun olarak tebliğ olunmuş, davaya cevap vermemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “… taraflar tacir olup delil olarak ticari defterlere dayanıldığından TTK’nun 83 ilâ 85 maddeleri uyarınca ticari defter ve belgeler nezdinde mali yönden bilirkişi incelemesi yapılması yoluna gidilmiştir. Hüküm kurmaya elverişli kabul edilen bilirkişi raporundaki tespitler dikkat alındığında, taraflar arasında ticari iş ilişkisinin mevcut olduğu, davacı tarafından cari hesap ekstresinden kaynaklanan alacağının tahsil edilememesi üzerine davalı aleyhine icra takibi başlatıldığı, davalı şirkete ticari defter ve belgelerini sunması için verilen kesin süre içinde ticari defter ve kayıtlarını bilirkişi incelemesine sunmadığı, bilirkişi marifetiyle incelenen davacı taraf defter ve kayıtlarına göre, davalı yandan takip tarihi itibariyle 35.992,65 TL alacaklı olduğu, davaya konu alacağın 15/04/2015 tarih … nolu, 35.993,48 TL (KDV dahil) faturadan kaynaklandığı, faturanın mal teslimine ilişkin 15/04/2015 tarihli … numaralı sevk irsaliyesinin mevcut olduğu, fatura içeriği ile sevk irsaliyesinin birbirini teyit ettiği, sevk irsaliyesinin teslim alan kısmında davalı şirket adına … plaka …’in imzasının mevcut olduğu anlaşılmakla ayrıca itiraz ile duran icra takibine devam için alacaklının açtığı itirazın iptali davası bakımından borçlunun tayin ettiği avukatın itirazın iptali davası için de yetkili olup olmadığı belli olamayacağı için itirazın iptali dava dilekçesinin vekile değil asile tebliği gerektiği dikkate alınarak davalı vekilinin bu yönden itirazlarına itibar edilmemiş olup, davacının davasının kısmen kabulü ile İİK’nun 67/2. Maddesi uyarınca takip konusu alacak belirlenebilir ve likit olması sebebiyle davalı aleyhine hükmedilen alacak bedelinin 20’si oranında olmak üzere 7.410,04 TL icra inkar tazminatına hükmedilerek… ” gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı icra dosyasında yapılan icra takibine davalının itirazının 35.992,65-TL asıl alacak ve 1.057,59 TL işlemiş faiz üzerinden kısmen iptaline, takibin bu miktarlar üzerinden devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine, asıl alacak tutarına takip tarihinden itibaren alacak tamamen tahsil edilinceye kadar asıl alacağın % 9,75 ve değişen oranlarda avans faizi işletilmesine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; dava dilekçesi ve tensip zaptının usul ve yasaya aykırı olarak müvekkiline değil davalı asile çıkarıldığını, icra dosyasında ki vekaletnameden görüleceği üzere vekil oldukları konusunda tartışma bulunmadığını, Tebligat Kanununun 11.madde hükmünün açık olduğunu, vekil ile takip edilen işlerde tebligatın vekile yapılacağını, mahkemece bu aşamaya kadar yapılan işlemlerde taraf teşkili yapılmadığını, usulsüz olduğunun defaten bildirildiğini, vekil sıfatıyla tebligatın yapılmasının talep edildiğini, ancak mahkemece talebin hatalı değerlendirme neticesinde reddedildiğini, hukuki dinlenilme hakkının ihlal edildiğini, müvekkili şirketin davacı şirkete hiçbir borcunun bulunmadığını, ticari ilişkisinin olmadığını, söz konusu faturaların farklı bir şirket olan … Ltd Şirketi tarafından düzenlendiğinin açık olduğunu, faturayı kesen firma ile davayı açan firmanın birbirinden farklı olduğunu, kabul anlamına gelmemekle beraber davacının tamamen kötü niyetli olarak başka bir şirketin düzenlediği faturalara dayanarak müvekkilinden haksız şekilde para tahsil etmeye çalıştığını, kötüniyet tazminatına hükmedilmesini talep ettiklerini, bilirkişi raporundaki açık usulsüzlüğe rağmen itirazlarının dikkate alınmadığını, davacı şirketin kasıtlı şekilde kendi defterlerini değil dava dışı şirketin defterlerini ibraz ettiğini, raporda açıkça dava dışı firmanın adının yazıldığının görüldüğünü, faturanın kabul anlamına gelmemekle birlikte dava dışı şirket tarafından düzenlendiğinin açık olduğunu, usulsüz işleme açıkça itiraz edilmesine rağmen mahkemenin itirazlarını değerlendirilmediğini iddia ederek kararın kaldırılmasını ve davnın reddi ile kötüniyet tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, ticari satımdan kaynaklı açık hesap alacağının tahsili amacıyla başlatılan ilamsız icra takibine karşı itirazın İİK’nın 67.maddesi uyarınca iptali istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, davalı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Taraflar arasında, icra takibinde gösterilen faturaların ve faturalara ilişkin muavin defterinin dava dışı …Tic Ltd. Şirketi tarafından davalı şirket adına düzenlenmiş olan faturalar olduğu konusunda herhangi bir ihtilaf yoktur.Uyuşmazlık, davalı şirket tarafından icra takibine itiraz esnasında kendisini vekillle temsil ettirmiş olması karşısında dava dilekçesinin davalı asile tebliğ edilmesinin Tebligat Kanunu ve ilgili mevzuat kapsamında isabetli olup olmadığı, dava dışı şirket tarafından düzenlenen faturanın cari hesap alacağına esas olarak icra takibinde gösterilmesi ve davacı şirket ile dava dışı fatura düzenleyen şirketin grup şirketler olmasının takip ve alacak davasında sonuca etkisinin olup olmadığına ilişkindir.Davacı tarafça davalı şirket hakkında İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında 21.04.2017 tarihinde 35.992,65 TL asıl alacak ferileri olmak üzere toplam 37.071,87 TL alacağın tahsilde tekerrüre sebebiyet vermemek kaydı ile tahsili amacıyla ilamsız icra takibi başlattığı, icra takibinde alacağın sebebinin cari hesap alacağı alarak gösterilmiş olduğu, takibe ekli olan e-fatura ve muavin defter örneğinin dava dışı … LTD şirketine ait olduğu, davalı şirket tarafından takibe ve borca itiraz edildiği, davacının İİK 67.maddesi gereğince 1 yıllık süre içerisinde iş bu davayı açmış olduğu, dava dışı …Ltd şirketi tarafından 17.04.2017 tarihinde icra takip tarihinden önce Zeytinburnu … Noterliğinde davalı şirkete fatura iadesine ilişkin olarak ihtarname keşide edildiği, ihtarnamenin içeriğinde 17.04.2017 tarihli e-fatura ve içeriğini kabul etmediklerini, almadıkları bir hizmete karşı tanzim edilen faturayı iade ettiklerini belirttikleri, davacı vekilinin dava dilekçesine ekli vekaletname örneğinde vekil edenlerin …, …, dava dışı … Ltd şirketi yetkili …, davacı şirket … Ltd şirketi yetkilisinin ise … olduğu anlaşılmıştır. Dosyaya dava dışı … Ltd şirketi tarafından davalı şirket adına 15.04.2015 tarihinde düzenlenmiş olan satış konusu KDV dahil 35.993,48 TL tutarındaki fatura ve sevk irsaliyesi ibraz edilmiştir. 21.02.2020 tarihli bilirkişi raporunda sonuç olarak, davacı şirketin 2015-2016 yılına ait ibraz ettiği ticari defterlerinin açılış tasdiklerinin zamanında ve usulüne uygun olarak yaptırılmış olduğu, defterlerin birbirini teyit eder şekilde tutulduğu, kayıtların düzenli ve yasalara uygun tutulduğu, ticari defterlerin HMK 222 maddesi uyarınca sahibi lehine delil vasfına haiz olduğu, davalı şirketin ticari defter ve belgelerini ibraz etmediği, davaya konu alacağın; 15.04.2015 tarih, … Nolu, 35.993,48 TL lik faturadan kaynaklandığı ve mal teslimine ilişkin 15.04.2015 tarihli… numaralı sevk irsaliyesinin fatura içeriği ile örtüştüğü, sevk irsaliyesinin telim alan kısmında davalı şirket adına … (plaka) …’in imzasının mevcut olduğu görüldüğü, davacı şirketin sahibi lehine delil niteliğine haiz ticari defterlerinin incelenmesi sonucunda 35.992,65 TL asıl alacağa 1.057,59 TL işlemiş faiz talebinde bulunabileceği sonuç ve kanaatine varıldığı belirtilmiştir.Davacı vekili bilirkişi raporuna karşı yazılı beyanında ,rapor ile haklılıklarının ortada olduğunu, davalının itirazlarının kötüniyetli olduğunu belirterek karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili 09.03.2020 tarihli duruşma zaptına geçen beyanında, rapora itiraz sürelerinin dolmadığını, dava dilekçesinin itiraz edilen vekile tebliğ edilmediğini, taraf teşkilinin sağlanmadığını belirterek yapılan usulü işlemlere itiraz ettiklerini, mahkemece aksi kanaatte olunması halinde ise rapora beyanda bulunacaklarını bildirmiştir. Mahkeme tarafından davalı vekilinin bilirkişi raporunun tebliğ edildiği tarihte başlamak üzere kesin süre verilmesine karar verilmiştir. Davalı vekili rapora karşı beyan dilekçesinde, müvekkilinin muavin defterlerinde yapılan incelemede davacı şirkete hiçbir borcu olmadığının görüldüğünü belirterek muavin defter kayıt örneklerini ibraz ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Ayrıca dava dilekçesi ve tensip zaptının müvekkiline tebliğ edildiğini, vekile tebliğ edilmesi gerektiğini, müvekkilinin davacı şirkete hiçbir borcunun olmadığını, takibe dayanak faturalar incelendiğinde faturaların davacı şirketten farklı bir şirket tarafından düzenlendiğinin açık olduğunu, davacı şirketin kasıtlı şekilde kendi defterlerini değil dava dışı şirketin defterlerini ibraz ettiğini beyan ederek, davanın reddi ile kötüniyet tazminatına karar verilmesini ve raporun hükme esas alınmamasını talep etmiştir. Dava dilekçesi mahkeme tarafından davalıya tebliğ edilir. (HMK madde 122). Ayrıca aynı yasanın 119. maddesinde dava dilekçesinde bulunması gereken hususlar arasında davalı vekilinin adı soyadı veya adresine yer verilmemiştir. Dosya içerisine vekil tarafından vekaletnamenin ibrazına dair herhangi bir bilgi veya belge mevcut değildir. Vekaletname sunulduktan sonra Tebligat Kanunu, Avukatlık Kanunu ve ilgili yasal mevzuat gereğince tebligatların vekile yapılması yasal gerekliliktir. Ne var ki vekilin umumi vekaletname ile yetkilendirilmiş olması dahi müvekkilinin talimatı olmadan tüm davaları takip etme yetki ve sorumluluğunu ona yüklemez. Örneğin, hakkında icra takibi yapılan borçlu, somut olayda olduğu gibi, vekili aracılığıyla takibe itiraz etmiş olsa dahi alacaklının açtığı itirazın iptali davası bakımından borçlunun takibe itiraz aşamasında tayin ettiği vekilin bu davada da yetkili bulunup bulunmadığı davanın açılması sırasında belirli olmadığından dava dilekçesi vekil yerine asile tebliğ gerekir. Aksi taktirde usulüne uygun şekilde taraf teşkili sağlanmış olmaz. Bu itibarla bir davada vekilin temsil yetkisinin mahkemece kendiliğinden araştırılması gerekir ( Yargıtay 15. HD’nin 02.11.2004 tarih ve 2004/2041-5550 sayılı kararı; Yargıtay 9. HD’nin 2017/23538 Esas, 2018/1023 Karar ve 23.01.2018 tarihli kararı). Bu nedenlerle davalı vekilinin buna yönelik istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Davalı vekilinin bir diğer istinaf nedeni ise davacı şirkete karşı borçlu olmadığını, takibe konu edilen alacak istemine ilişkin fatura ve sevk irsaliyelerinin dava dışı şirket adına düzenlenmiş olduğu, bu konuda bilirkişi raporuna karşı beyan dilekçesinde itirazda bulunulmasına rağmen mahkemece dikkate alınmadığı iddiası ile davanın reddi gerektiğidir.Yukarıda ayrıntılı şekilde yer verildiği üzere, icra takibinden önceki düzenlenen ihtarname ile birlikte takip dayanağı olarak gösterilen e-fatura ve muavin defter kayıtları dava dışı şirket adınadır.. Bu husus bilirkişi raporunda ayrıca muavin defter açıklaması kısmında açıkça yer verilmiş olmasına rağmen bilirkişi raporunda ibraz edilen ticari defter ve kayıtların davacı şirkete ait olduğuna dair tanımlama ve davacı şirketin davalı şirketten defter kayıtlarına göre alacaklı olduğuna ilişkin tespiti dosya kapsamına uygun düşmemektedir. Davalı vekili tarafından bu konu bilirkişi raporuna karşı 10.03.2020 tarihli beyan dilekçesinde de açıkça ve ayrıntılı şeklide belirtilmiş olmasına rağmen bu hususun değerlendirilmeksizin hüküm tesis edilmesi isabetli olmamıştır. Sıfat, dava konusu sübjektif hak (dava hakkı) ile taraflar arasındaki ilişkiyi ifade eder.Taraf ehliyeti, dava ehliyeti ve davayı takip yetkisi, davanın taraflarının kişilikleriyle (usul hukuku sorunu) ilgili olduğu halde; taraf sıfatı, dava konusu sübjektif hakka (maddi hukuk sorunu) ilişkindir. Sübjektif bir hakkı dava etme yetkisi (davacı sıfatı-dava hakkı) o hakkın sahibine ait olup (aktif husumet); hakkını o hakka uymakla yükümlü kişiden (davalı sıfatı-pasif husumet) isteyebilir. Sübjektif hakkın sahibinin ve o hakka uymakla yükümlü olan kişinin kimler olduğu, daha açık bir ifadeyle bir davada davacı ve davalı sıfatının kimlere ait olduğu hususu, dava konusu sübjektif hakkın özüne ilişkin olması nedeniyle maddi hukuk sorunudur. Bu açıklamalara göre takibe konu edilen cari hesap alacağına esas olan fatura ve sevk irsaliyesi dava dışı şirket tarafından düzenlenmiştir. İş bu davada takibe dayanak yapılan alacak iddiasında bulunma hakkı dava dışı şirkete aittir. Davacı vekili tarafından her ne kadar istinaf dilekçesine beyan dilekçesinde her iki firmanın aynı gruba ait aralarında organik bağ bulunan firmalar olduğu, sehven dava dilekçesinde ismi yanlış yazılmış olsa dahi bu durumun bu aşamada ileri sürülmesinin hakkın kötüye kullanılması mahiyetinde olduğu belirtilmiş ise de söz konusu iddiaların iş bu davada geçerliliğinden söz edilmeyecektir. Çünkü her iki şirket ortakları ve /veya yetkilileri aynı kişiler olsa dahi her iki şirket farklı tüzel kişiliklere sahip olup grup şirket olmaları durumunda fatura alacaklısı şirket dışındaki diğer başka bir grup şirketin alacak talebinde bulunabilmesine cevap veren yasal bir düzenleme mevcut değildir. Diğer taraftan, dava dilekçesinde şirket ünvanının maddi hata sonucunda sehven yanlış yazılmış olduğunun kabulü de mümkün değildir. Çünkü iş bu dava, itirazın iptali davası olup, İİK’nın 67. maddesi gereğince icra takibinde alacak iddiasında bulunan tarafça, takibe karşı itiraz eden borçluya karsı açılan bir davadır. Bu durumda mahkemece, davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken bu hususun gözden kaçırılarak işin esası hakkında karar verilmiş olması isabetli görülmemiştir. Ancak söz konusu hata yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hükmün düzeltilerek esas hakkında karar verilmesi uygun görülmüştür. Davalı tarafça her ne kadar İİK’nın 67. maddesi gereğince kötüniyet tazminatı karar verilmesi talep etmiş ise de davacı tarafın takibinde haksız olması aynı zamanda kötüniyetli olduğunu göstermeyeceğinden ve bu konuda delil bulunmadığından, davalı tarafın kötüniyet tazminatı talebinin reddi gerekmiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.2 maddesi uyarınca davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, davanın esası hakkında yeniden hüküm kurulmasına ve neticede davanın aktif husumet ehliyeti yokluğundan reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; HMK’nın 353/1.b.2 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm verilmesine, bu doğrultuda;1-Davanın aktif husumet ehliyeti yokluğundan reddine,2-Yasal şartları oluşmadığından, davalının kötü niyet tazminatı talebinin reddine,3-Alınması gereken 179,90 TL karar ve ilam harcının, dava açılırken peşin alınan 429,31 TL’den hartan mahsubu ile artan 249,41 TL harcın, talep hâlinde, ilk derece mahkemesince davacı tarafa iadesine, 4-Davalı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre belirlenen 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 5-Davacının yapmış olduğu yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 6-Davalı tarafça yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına, 7- Taraflarca yatırılan ve kullanılmayan gider avansının yatıran taraflara iadesine,9- İstinaf aşamasındaki harç ve yargılama giderleri yönünden;a-Davalı tarafından yatırılan istinaf başvuru harcının Hazineye gelir kaydına; davalı tarafından yatırılmış olan istinaf peşin karar harcının, talep hâlinde, ilk derece mahkemesince davalıya iadesine, b-Davalı tarafından yapılan 148,60 TL istinaf başvuru harcı ve 23,50 TL posta gideri olmak üzere toplam 172,10 TL kanun yolu giderlerinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 10-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine,11-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;HMK’nın 353/1.b.2 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 08.06.2023 tarihinde, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.a maddesi uyarınca, iş bu karar tarihi itibariyle, dava değerine göre karar kesindir.