Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/1386 E. 2023/1003 K. 08.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1386
KARAR NO: 2023/1003
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 19.02.2020
NUMARASI: 2019/199 E. – 2020/176 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, taraflar arasında 2017 yılından beri süre gelen ticari ilişki kapsamında toptan satış faturalarından kaynaklanan bakiye cari hesap alacağının tahsili için başlatılan takibe davalı borçlu tarafından yapılan itirazın İİK’nın 67/1.maddesi uyarınca iptali ile %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili savunmasında özetle;Davalının dosyaya cevap dilekçesi sunmadığı, ancak icra takibine yasal 7 günlük süresi içerisinde itiraz dilekçesi sunduğu görülmüştür.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Takibe konu irsaliyeli faturaların teslim alan kısımlarında imza bulunuyorsa da isim- soyisim bulunmadığı anlaşılmaktadır. Davalı vekili duruşmadaki beyanlarında imzaların kendilerine ait olmadığını belirterek irsaliyeli fatura içeriğini ve imzaları kabul etmemiştir. Bir kısım irsaliyeli faturalarda davalı kaşesi üzerine atılı imzalar bulunmakta ise de, söz konusu imzaların borca itiraz dilekçesi ekindeki … tarafından verilen vekaletnamedeki imza ile çıplak gözle mukayese edilmesi neticesinde imzaların birbiriyle alakasız olduğu ve birbirini tutmadığı anlaşılmıştır. Ayrıca İstanbul Ticaret Odasının yazı cevabı ekindeki 14/11/2007 tarihli imza beyannamelerindeki imzalar ile de uyumsuz olduğu çıplak gözle ve bariz bir şekilde anlaşılmaktadır. Bu nedenle imza incelemesine de lüzum görülmemiştir. Dolayısıyla faturalardaki teslim alan imzasının davalı vekilince istikrarlı olarak inkar edilmesi de nazara alınarak davalı aleyhine sonuç doğuracağından söz edilemez. Kaldı ki, kaşe altına atılan imzalar haricinde sade imza atılan faturalarda herhangi bir isim soyisim de mevcut olmadığından SGK kayıtları ile mukayese etmek mümkün olmamıştır. Sonuç olarak dava ispatlanamadığından davacı tarafa sunduğu delil listesi uyarınca yemin delili de hatırlatılmak suretiyle…” gerekçesiyle, ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, vekalet ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğunu, icra takibine itiraz üzerine arabuluculuğa başvurulduğunu, 13.03.2019 tarihinde yapılan toplantıya davalı taraf ve vekilinin katılmadığını, davalı tarafın toplantıya katılmaması sebebiyle anlaşamama tutanağı tutulduğunu, arabulucuk kanununun 18/A-9.maddesi ve yönetmeliğin 25/9.maddesi gereğince mazeret göstermeksizin toplantıya katılmayan tarafın davada kısmen veya tamamen haklı çıksa bile yargılama giderinin tamamından sorumlu tutulacağını, lehine vekalet ücreti hükmedilmeyeceğini, mahkeme tarafından arabuluculuk sürecinin göz ardı edildiğini,davalı tarafın toplantıya katılmamasına rağmen lehine vekalet ücreti verildiğini ve yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakıldığını, cevap dilekçesinin süresinde olmadığı, ticari defterler üzerinde bilirkişi incelenmesi yapılmasına karar verildiğini, davalının ticari defterlerini tebligatı almasına rağmen sunmadığını, müvekkili defterlerinin usulüne uygun yapılmış olduğunun tespit edildiğini, cari hesaptan açıkça görüleceği üzere davalının ödemelerini yaptığını ancak son ödemelerin yapmadığını, ticari defterlerle sabit olduğunu, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, ticari satıma ilişkin açık hesap alacağının tahsili amacıyla başlatılan ilamsız icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Uyuşmazlık, davacının cari hesap alacağına ilişkin talebinin yerinde olup olmadığı, iddiasını ispatlamış sayıp sayılamayacağı, arabuluculuk kanunu kapsamında davanın ret kararı sonucunda yargılama giderlerinden davalı tarafın sorumlu olup olmayacağına ilişkindir. Dosya kapsamından, davacı tarafça davalı hakkında, 8.500,13 TL cari hesap ve işlemiş faiz olmak üzere toplam 9.115,40 TL alacağın tahsili amacıyla İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında 14.01.2019 tarihinde ilamsız icra takibi başlatıldığı, davalı borçlu tarafından takibe ve borca itiraz edildiği, davacının İİK’nın 67. maddesi gereğince bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde iş bu davayı açmış olduğu, davacı tarafça, davanın açılmasından önce 11.02.2019 tarihinde arabuluculuğa başvurulduğu, arabulucuk son tutanağının 13.03.2019 tarihinde düzenlendiği, son tutanakta, taraflardan … vekiline görüşme günü ve saatini bildirir ve mail atıldığı ve SMS gönderildiği, buna rağmen toplantıya katılmadığı, bunun üzerine …’in ve vekilinin telefonla arandığı, taraf ve vekilinin toplantıya katılmayacaklarını ve anlaşmayacaklarını beyan ettiği hususlarına yer verildiği anlaşılmıştır. Davacı tarafça dosyaya … tarafından, … Otel-… adına düzenlenen irsaliyeli faturaları ibraz edilmiştir. Faturaların bir kısmında teslim alan imzası ve/veya kaşe mevcuttur. 04.07.2019 tarihli bilirkişi raporunda sonuç olarak, davacı ve davalının 2017-2018 yıllarına ait BA/BS formlarının celbinin talep edildiği, ancak rapor tanzim tarihi itibariyle vergi dairelerinden gelen herhangi bir belgeye rastlanılmadığı, faturaların bedeli ödenmemiş açık fatura olduğu, düzenlenen faturaların irsaliye fatura olduğu anlaşılmakla birlikte teslim alan kısımların bazılarında davalının kaşesinin üzerinde bir adet imzanın, bazılarında teslim alan kısımlarında ise sadece imzaların, birkaçında ise isim ve imzaların mevcut olduğun görüldüğü, davacının kendi defterlerinde takip tarihi itibariyle davalıdan 8.500,13.-TL alacaklı durumda olduğu, davalının incelemeye katılmayıp, herhangi bir ticari defter ve belge ibraz etmediğinden, takibe ve davaya konu alacağa ilişkin davalı defterlerinde herhangi bir karşılaştırma ve tespitin yapılamadığı, davacının sunmuş olduğu faturaların irsaliyeli fatura olduğu, bazı faturaların teslim alan kısımlarında davalı şirketin kaşesi ve üzerinde bir adet imzanın, kimisinde sadece ad,soyadı ve imzanın, bazılarında ise sadece bir imzanın mevcut görülmekte olduğun söz konusu evraklara nazaran TMK’nın 6.maddesi yönünden nihai takdirin mahkemeye ait olduğu belirtilmiştir. Davalı vekili, cevap dilekçesiyle birlikte delillerini bildirmiş olduğu dilekçede, davalı müvekkili ile davacı arasında hiçbir zaman ticari alışveriş olmadığını, müvekkilinin davacıyı tanımadığını, mal almadığını, davalı müvekkili ile … arasında 29.07.2016 tarihinde bir yıllık süreli mesul müdürlük sözleşmesi yapıldığını, dayanak olan faturalardan o dönem mesul müdür olan …’ın imza ve yazılarının da olmadığını, husumetin adı geçene yöneltilmesi gerektiğini, irsaliyeli faturalarda müvekkilinin isminin olmadığını, imza ve yazıların el yazısı olmadığını belirterek davanın reddine ve kötü niyet tazminatına karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili tarafından, davalının süresi içerisinde cevap vermediği, cevap dilekçesi ve delil sunmasının mümkün olmadığını belirterek savunmanın genişletilmesinin kabul etmediklerini belirtmiştir.Davacı vekili bilirkişi raporuna karşı beyan dilekçesinde, davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili, bilirkişi raporuna karşı beyan ve itiraz dilekçesinde ise raporun davacı tarafın yasal geçerliliği olmayan irsaliye faturalarına ve tek taraflı kayıtlarına dayanılarak tanzim edildiğini, irsaliyeli faturaların hukuki geçerliliğinin bulunmadığını, teslim eden ve teslim alanın adı soyadı ve imzasının olmadığını, çoğunda teslim alanın bulunmadığını, belirterek bilgi ve belgeler toplanmak suretiyle yeniden rapor alınmasını talep etmiştir. Mahkeme tarafından 19.02.2020 tarihli celsede davacı vekilinden fatura konusu malların teslim edildiğine ilişkin yemin deliline dayanıp dayanmayacağı sorulmuştur. Davacı vekili zapta geçen imzasız beyanında yemin deliline dayanmadıklarını, davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Yukarıda yer verilen gerekçeye istinaden ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiştir. Bilirkişi raporuna esas alınan ve dosyaya bir örneği ibraz edilen irsaliyeli faturalardan 10.06.2017 tarihli 907,49 TL bedelli faturanın altında davalı şahsa ait olduğu anlaşılan … kaşesi ve paraf, 09.05.2017 tarihli irsaliyeli fatura altında isim belirtilmemiş olmakla birlikte parafın yer aldığı, 25.04.2017 -14.04.2017 vb irsaliyeyi faturalarda da parafın yer aldığı, 12.07.2017 tarihli 12.08.2017 tarihli irsaliyeli faturalarda yine davalıya ait Otel kaşesi ve üzerinde parafın yer aldığı anlaşılmaktadır. Bilirkişi raporunda davacıya ait defterlerin birbirine teyit ettiği, açılış kapanış tasdiklerinin usulüne uygun olarak yaptırıldığı belirtilmiş olmasına rağmen cari hesaba dayanak yapılan ve takibe konu edilen irsaliyeli faturaların hangisi olduğuna ilişkin açıklamaya yer verilmemiştir. Davacı tarafça davalı ile ticari ilişkide bulundukları davalının ödemelerini gerçekleştirmekte iken son dönemde gerçekleştirmemiş olduğu iddia edilmiştir. Dosyaya, davalı şahıs şirketine ait kaşe ve parafın da yer aldığı, bir kısım irsaliyeli faturalar ibraz edilmiştir. Bu delillere göre davacı defter ve kayıtlarında ödenen bedellerin hangi faturaya ilişkin olduğuna dair açıklayıcı bir ek rapor alınarak diğer delillerle birlikte değerlendirilerek uygun sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekir iken eksik incelemeye dayalı olarak karar verilmiş olması isabetli görülmemiştir. Davacının bir diğer istinaf nedeni ise davalı lehine 7155 sayılı yasayla değişik 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununun 18/A maddesi gereğince vekalet ücretine hükmedilemeyeceği, yargılama giderlerinin ise davalı üzerinde bırakılması gerektiğine dairdir. Mahkeme tarafından bu konuda herhangi bir değerlendirme yapılmaksızın HMK ile Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri gereğince davalı yararına vekalet ücretine karar verilerek diğer yargılama giderleri davanın reddedilmesi nedeniyle davacı üzerinde bırakılmıştır. Söz konusu yasanın 18/A maddesinin 11. bendinde, taraflardan birinin geçerli bir mazeret göstermeksizin ilk toplantıya katılmaması sebebiyle arabuluculuk faaliyetinin sona ermesi durumunda toplantıya katılmayan tarafın son tutanakta belirtileceği bu tarafın davada kısmen veya tamamen haklı çıksa bile yargılama giderinin tamamından sorumlu tutulacağı, ayrıca bu taraf lehine vekalet ücretine hükmedilmeyeceği belirtilmiştir. Somut olayda yukarıda yer verildiği üzere, arabuluculuk son tutanağında ifade edildiği gibi davalı ve vekiline toplantının bildirildiği, davalı ve vekilinin anlaşamayacaklarını beyan etmeleri üzerine anlaşmanın gerçekleşmediğine dair arabuluculuk son tutanağının düzenlendiği göz önünde bulundurularak söz konusu maddenin değerlendirilmesi gerekir iken bu konuda herhangi bir değerlendirmeye yer verilmemiş olması da yerinde görülmemiştir.Açıklanan nedenlerle, eksik inceleme ve hüküm kurmaya yeterli olmayan bilirkişi raporu ile teknik bilgiyi gerektiren konularda resen inceleme yapılarak ve henüz gerekmediği halde yemin delili hatırlatılarak karar verilmiş olması isabetli görülmediğinden HMK’nın 353/ 1.a.6 maddesi gereğince ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan gerekçelerle:1-HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, 2-Yukarıdaki açıklamalar ışığında davanın yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davacı tarafından yatırılan istinaf peşin karar harcının, talep hâlinde, ilk derece mahkemesince iadesine,4-Davacı vekili tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesince, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine dair; HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 08.06.2023
KANUN YOLU:HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca karar kesindir.