Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/1381 E. 2023/1005 K. 08.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1381
KARAR NO: 2023/1005
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 21.11.2019
NUMARASI: 2016/489 E. – 2019/904 K.
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Distribütörlük sözleşmesinden kaynaklanan)
Taraflar arasındaki davanın ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın usulden reddine dair verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davalılardan … Tic.Ltd.Şti arasında 01.11.2013 tarihinde Distribütörlük Sözleşmesi akdedildiğini ,sözleşme uyarınca müvekkilinin sözleşmenin 1.11.maddesinde tanımlanan Türkiye Cumhuriyeti ve Kuzey Kıbrıs Bölgesi sınırları içinde sözleşme konusu ürünlerin distribütörü olarak atandığını ,sözleşme süresi boyunca müvekkili şirkete ürünlerin doğrudan dağıtım operasyonlarını yürütmek üzere yetki verildiğini, … Grubundaki şirketlerin tümünün sözleşme ekinde yer alan müvekkiline hitaben düzenlenen kaşeli ve imzalı onay yazıları ile 1 Kasım 2013 tarihinden itibaren şirketlerine ait ürünlerin sözleşmede tanımlanan bölge içinde satışı ve bölgede markalarının kullanılması konusunda …‘yi yetkilendirdiklerini açıkça belirttiklerini, sözleşmesel faaliyetleri ifasında hiçbir sıkıntı ya da üzüntü yaşanmadığını , müvekkilinin organik şekilde bağlı şirketleri vasıtasıyla 1974 yılından bu yana distribütörlük görevini layıkı ile ifa etmesine rağmen davalılardan …‘nin 2 Haziran 2015 tarihli ihtarı ile distribütörlük sözleşmesinin süresinin 31 Ekim 2015 tarihi itibariyle kendiliğinden sona ereceğini ve sözleşmenin süresinin uzatılmayacağını müvekkiline ihtar ederek, distribütörlük konusu ürünler bakımından müvekkilinin pazarda devre dışı bırakıldığını, sürenin sona erdiği gerekçesiyle müvekkilinin yasal hakları ödenmeksizin devre dışı bırakılması ve ürünler açısından pazardan uzaklaştırılmasının hukuka ve mevzuat hükümlerine uygun düşmediğini ,TTK m.122 kapsamında müvekkiline uygun şekilde bir denkleştirme tazminatının ödenmesi ayrıca müvekkiline diğer haklarının karşılanması ve zararlarının tazmin edilmesinin zorunlu olduğunu ,davalının 1974 yılından bu yana ürünlerinin tek yetkili distribütörlüğünü ya da tek yetkili satıcılığını …’nin hissedar olduğu … A.Ş ‘ne ve …’ye sonrasında da tüm hissedarlarının … tarafından temsil edildiğini, müvekkili şirkete verildiğini , aksi olmuş olsa idi sektöründe lider firmalardan biri olan davalı …‘nin ve grubundaki diğer bağlı şirketlerin ürünlerindeki pazardaki satış ve dağıtımını müvekkili ya da organik şekildeki bağlantılı olduğu şirketleri dışında, başkaca pek çok şirket vasıtası ile yapabileceği ya da hiç değilse müvekkilini tek yetkili şekilde yetkilendirmeyeceğinin şüphesiz olduğunu, buna karşın davalıların …’ye ve de …’nin İdare ya da karar alma aşamasında olduğu şirketlere güvenerek kesintisiz şekilde 1974 yılından bu yana ürünlerini bölgede tek yetkili olarak müvekkili ve bağlantılı şirketler aracılığı ile satıp pazarladığını , müvekkili ile davalı …‘nin bağlantılı şirketi olan …‘nin arasında 2011 yılında başlayan ve 01.10.2016 tarihine kadar devam etmesi beklenen tek yetkili distribütörlük sözleşmesi devam ederken müvekkiline ,Türkiye ‘de … isminde bir oluşuma gidileceğini belirtir mektup göndererek … arasında ki sözleşmenin feshedilmesi gerektiği ve müvekkilinin yeni sözleşmeyi tek yetkili olmayan şekilde … Türkiye ile akdedilerek ticari ilişkinin devam edeceğinin belirtildiğini , müvekkilinin 1974 yılından bu yana süregelen ticari ilişkileri nazara alarak hiçbir zaman devre dışı bırakılmayacağına inanarak … ile 01.11.2013 tarihinde 2 yıllık periyodu kapsayan distribütörlük sözleşmesi akdedildiğini , … şirketinin müvekkilinin devreden çıkarılması amacı ile kurulmuş bir şirket olduğunu, … şirketinin, …‘in tedarikçisi ve onun adına hareket eden bağlı şirket olmasa idi kuruluş aşamasında … tarafından kaleme alınan mektubun … antetli kağıdına basılmayacağının izahtan vareste olduğunu, ürünlerin müvekkili şirket ve organik şirketleri ile varlık kazandığını ve bilinir hale geldiğini ,davalı …‘in diğer davalı şirketi kurmak için 2013 yılına kadar beklemesinden ve müşteri kitlesinin yeterli düzeyde tepe noktasına eriştiğine inandığı zaman tek hissedarı kendisinin olduğu bir Türkiye şirketi kurup bu şirkete distribütörlük yetkisi vermesinden de açıkça anlaşılabileceğini ,davalıların 1974 yılından günümüze uzanan süreçte bölge içinde ürünlerin tanıtımına, bilinmesine, tanınırlığına, müşteri kesiminin yaratılmasına hiçbir katkıları ve iştirakları olmamasına rağmen davalı … ve diğer davalıların pazarın tüm gelirini kendi içinde toplamayı ve kurulu düzenden hiçbir katkı bedeli ödemeksizin yararlanmayı arzuladığını ,distribütörlük sözleşmelerinin mevzuatta ayrı bir şekilde düzenlenmediği için acentelik sözleşmesine dair hükümlerin bünyesine uygun düştüğü ölçüde tek satıcılık ile benzeri tekel hakkı veren sürekli sözleşme ilişkilerine de uygulandığını ,müvekkili ile akdedilen 31/11/2013 tarihli distribütörlük sözleşmesinin fesih sonrasını düzenleyen 11.5. maddesinde distribütörün ürünler ile ilgili doğrudan veya dolaylı bütün işlere derhal son vereceğinin hükme bağlandığının ,bu hükmün müvekkilinin ürün portföyünün elinden alınması ve ticaret hayatını sınırlaması nedeni ile Rekabet Kurulu mevzuatına ve tebliğlere uygun olup olmadığı bir yana, hiçbir süre belirlenmeksizin müvekkilinin ürünler ile ilgili doğrudan ya da dolaylı bütün işlere son vereceğinin belirtilmesinin oldukça geniş ve amacı aşan bir düzenleme olduğunun da izahtan vareste olduğunu iddia ederek, müvekkilinin TTK 122.maddesi gereğince denkleştirme tazminatı alacağının olduğunun tespitine , müvekkilinin son 5 yıllık faaliyetleri sonucunda aldığı yıllık komisyon ve diğer ödemelerin ortalamasından az olmamak üzere ,davalıların yargılama esnasında belirlenecek payları ve sorumlulukları oranında ,davalılar tarafından müvekkili şirket lehine hakkaniyete uygun şekilde denkleştirme tazminatı ödenmesini ,31/11/2013 tarihli Distribütörlük Sözleşmesi ‘nin 11.5 madde hükmünün mevzuat düzenlemelerine aykırı olması nedeni ile ilgili madde hükmünün geçersiz olduğunun tespitine ,aksi durumda hükmün sadece 2 yıllık süre için geçerli kabul edileceğinin ve müvekkilinin TTK m 123 hükmü gereğince rekabet etmeme tazminatı alacağı olduğunun tespitine ,müvekkilinin ticaret hayatını sınırlayıcı ve rekabetini kısıtlayıcı anlaşma hükümlerinin sözleşmenin yürürlük süreci içinde de olduğu nazara alınarak müvekkili lehine, hakkaniyete uygun tutarda rekabet etmeme tazminatına hükmedilmesini , öte yandan sözleşmenin 11.5 hükmünün geçerli kabul edilecek olması durumunda TTK m 123 hükmü çerçevesinde de rekabet etmeme tazminatının müvekkiline verilmesini HMK m 107 hükmü ışığında iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın ve sonradan ıslah kurumuna müracaat etmeye gerek olmaksızın şimdilik 80.000,00 TL denkleştirme tazminatı ve şimdilik 20.000,00 TL tutarındaki rekabet etmeme tazminatının davalılardan sorumluluk payları oranında dava tarihinden itibaren reeskont faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı … Ticaret Ltd. Şti vekili cevap dilekçesinde ve özetle; davacının hiçbir iddasında maddi vakıa ,taraf ve talep ayrımı gözetmeksizin afaki ve dayanıksız bir dava ikame ettiğini ,müvekkili ile davacı arasında herhangi bir sözleşme imzalanmadığını ,müvekkili şirketin ticari yapısı gereği yalnızca Holding yapısında olduğunu, başka şirketlere ortak olduğunu ,ancak kendisinin hiçbir ticari ilişki yürütmediğini, davacı ile müvekkili arasında hiçbir sözleşme ve ticari ilişki olmadığını ,dava dilekçesinin oldukça karışık ve belirsiz olduğunu ,bir akdi veya fiili ticari ilişki bulunmadığından mahkemenin yetkili olup olmadığının herhangi bir yetki sözleşmesine göre değil MÖHUK ve bu kanunun göndermesiyle HMK ‘nın genel yetki kurallarına göre belirleneceğini , MÖHUK ‘un 40. maddesi gereğince Türk Mahkemelerinin milletlerarası yetkisinin iç hukukun yer itibariyle yetki kurallarının belirlediğini, davada ,genel yetkili mahkeme olarak müvekkili şirketin yerleşim yeri mahkemesi olan Paris, Fransa Mahkemelerinin yetkili olduğunu ,belirsiz alacak davası olarak ikame edilemeyeceğini ,davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddedilmesi gerektiğini, davacı ile müvekkilinin herhangi bir ilişkisi olmadığını, tüm davalıların ayrı tüzel kişiliğe sahip olduğunu ,müvekkili şirketin ortağı olduğu … Şirketinin davacı ile arasındaki ticari ilişkiden sorumlu tutulmasının mümkün olmadığını, davacı şirketin 7 Ekim 2010 tarihinde kurulduğunu ,kuruluş aşamasında çoğunluk hissedarının Maddox Investments Limited olduğunu, ancak davacının, … grup şirketleri ile …A.Ş arasında daha önceki tarihlerde yürütülmüş olan ticari ilişkiye atıf yaparak … ve … şirketleri ile organik bağı olduğunu iddia ettiğini ,yine dava dışı gerçek kişi … adlı şahsın adı ve temsilciliğinden bahsedildiğini, …‘nin davacı ile hiçbir organik bağı olmadığının, davacının tek yönetim kurulu üyesinin Ali … olduğunu ,adı geçen şirketlerin kayıtlı ve aktif şirketler olduğunu, müvekkili şirket tarafından hiçbir ilgi ve ilişkisi bulunmadığını ,davacıya getirilmiş herhangi bir rekabet yasağınında bulunmadığını savunarak, davanın usul ve esastan reddine karar verilmesini istemiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde ve özetle; davacının hiçbir iddasında maddi vakıa ,taraf ve talep ayrımı gözetmeksizin afaki ve dayanıksız bir dava ikame ettiğini ,müvekkili ile davacı arasında herhangi bir sözleşme imzalanmadığını ,müvekkili şirketin ticari yapısı gereği yalnızca Holding yapısında olduğunu ,başka şirketlere ortak olduğunu ,ancak kendisinin hiçbir ticari ilişki yürütmediğini, davacı ile müvekkili arasında hiçbir sözleşme ve ticari ilişki olmadığını, dava dilekçesinin oldukça karışık ve belirsiz olduğunu ,bir akdi veya fiili ticari ilişki bulunmadığından mahkemenin yetkili olup olmadığının herhangi bir yetki sözleşmesine göre değil MÖHUK ve bu kanunun göndermesiyle HMK ‘nın genel yetki kurallarına göre belirleneceğini, MÖHUK ‘un 40. maddesi gereğince Türk Mahkemelerinin milletlerarası yetkisinin iç hukukun yer itibariyle yetki kurallarının belirlediğini ,davada ,genel yetkili mahkeme olarak müvekkili şirketin yerleşim yeri mahkemesi olan Paris ,Fransa Mahkemelerinin yetkili olduğunu, belirsiz alacak davası olarak ikame edilemeyeceğini ,davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddedilmesi gerektiğini, davacı ile müvekkilinin herhangi bir ilişkisi olmadığını, tüm davalıların ayrı tüzel kişiliğe sahip olduğunu ,müvekkili şirketin ortağı olduğu … Şirketinin davacı ile arasındaki ticari ilişkiden sorumlu tutulmasının mümkün olmadığını, davacı şirketin 7 Ekim 2010 tarihinde kurulduğunu ,kuruluş aşamasında çoğunluk hissedarının … Limited olduğunu, ancak davacının, … grup şirketleri ile …A.Ş arasında daha önceki tarihlerde yürütülmüş olan ticari ilişkiye atıf yaparak … ve … şirketleri ile organik bağı olduğunu iddia ettiğini ,yine dava dışı gerçek kişi … adlı şahsın adı ve temsilciliğinden bahsedildiğini, …‘nin davacı ile hiçbir organik bağı olmadığının, davacının tek yönetim kurulu üyesinin … olduğunu ,adı geçen şirketlerin kayıtlı ve aktif şirketler olduğunu, müvekkili şirket tarafından hiçbir ilgi ve ilişkisi bulunmadığını ,davacıya getirilmiş herhangi bir rekabet yasağınında bulunmadığını savunarak, davanın usul ve esastan reddine karar verilmesini istemiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde ve özetle;müvekkili ile davacı şirket arasında 19 Nisan 2011 tarihinde imzalanan … Distribütörlük Sözleşmesi uyarınca davacının … ürünlerinin beş yıl süre ile distribütörü olarak atandığını, müvekkili şirket tarafından davacıya 25 Nisan 2013 tarihinde gönderilen yazı ile sözleşmenin 31 Ekim 2013 tarihi itibariyle sona ereceğinin bildirildiğini, bu tarihte sona erdiğini, dava dilekçesinin karmaşık ve belirsiz olduğunu, davacının, diğer yedi davalı ile müvekkili arasındaki ilişkiyi, ayrıca kendi şirketi ile organik bağı olduğunu iddia ettiği kişiler arasında ki ilişkiyi açık ve soruya yer bırakmayacak şekilde açıklayamadığını , sözleşmenin 11.7 maddesi gereğince bu sözleşmenin Fransız Hukukuna tabi kılınarak sözleşmeye ilişkin uyuşmazlıklar hakkında tedarikçi …‘nun yerleşim yeri Mahkemeleri başka bir deyişle Cognac mahkemelerinin yetkilendirildiğini, ihtilafın yabancılık unsuru taşıdığını HMK 114. maddesi gereğince dava şartı yokluğu nedeniyle davanın reddi gerektiğini denkleştirme tazminat hakkının bir yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olması nedeniyle davanın usul ve esastan reddine karar verilmesini istemiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde ve özetle; müvekkili şirket ile davacı arasında 19 Nisan 2011 tarihinde … Distribütörlük Sözleşmesi uyarınca davacının 5 yıl süre ile distribütör olarak atandığını ,sözleşmenin 31 Ekim 2013 tarihinde sona ereceğinin bildirildiğini , davalılar arasında yer verilen … ve … şirketlerinin 1 Ocak 2010 tarihi itibariyle müvekkili şirket ile birleştiğini , bu nedenle söz konusu şirketlerin sicil kayıtlarının silindiğini, bu şirketlerin varlıklarını müvekkili şirket tüzel kişiliği altında sürdürdüğünü ,davanın milletlerarası arası yetki yönünden reddi gerektiğini, sözleşmenin 11.7. maddesi uyarınca yetkili mahkemenin tedarikçi olan müvekkili şirketin adresi olduğunu ve bunun Fransa olduğunu savunarak ,davanın usul ve esastan reddine karar verilmesini istemiştir. … Ltd vekili cevap dilekçesinde ve özetle;müvekkili şirketin dava dışı … Tic.A.Ş ile 6 Mayıs 2002 tarihinde geçerli olmak üzere distribütörlük sözleşmesi kurulduğunu ,müvekkili şirketin davacı şirket ile 19 Nisan 2011 tarihinde distribütörlük anlaşması imzaladığını, davacıya gönderilen yazı ile sözleşmenin 31 Ekim 2013 tarihi itibariyle sona ereceğinin bildirildiğini, davanın milletlerarası yetkiye haiz olmadığını, davanın yetki yönünden reddi gerektiğini, Türk Mahkemelerinin dava hakkının olmasının dava şartı olduğunu, davanın dava şartı yokluğu nedeniyle reddi gerektiğini, sözleşmenin 11.7 .maddesi uyarınca bu sözleşmenin Fransız hukukuna tabi kılınarak sözleşmeye ilişkin uyuşmazlıklar hakkında Paris Mahkemelerinin yetkilendirildiğini savunarak ,davanın usul ve esastan reddine karar verilmesini istemiştir. Davalı … Ticaret Ltd.Şti vekili , dava dilekçesinin oldukça karmaşık ve belirsiz olduğunu , davacının ileri sürdüğü iddiaların anlaşılamadığını ,davacı tarafın diğer yedi davalı ile müvekkili şirket arasındaki ilişkiyi ayrıca kendi şirketi ile organik bağı olduğunu iddia ettiği kişiler arasında ki ilişkiyi açık ve soruya yer bırakmayacak şekilde açıklayamadığını, müvekkili şirket ile davacı şirket arasında 1 Kasım 2013 tarihli distribütörlük sözleşmesi imzalandığını ,ancak davacının … grup şirketleri ile … Tic.A.Ş ve … Tic.A.Ş arasında daha önceki tarihlerde yürütülmüş olan ticari ilişkiye atıf yaparak … ve … şirketleri ile organik bağı olduğunu iddia ettiğini ve bu şirketlerin … grup şirketleri ile yürütmüş olduğu ticari ilişkiye dayanarak müvekkili şirketten denkleştirme tazminatı talebinde bulunduğunu,davacının öncelikle ilişkiyi açıklayamadığını, …’nin davacı şirket ile hiçbir organik bağı bulunmadığını, davacının tek hissedarının … Limited Şirket , yönetim kurulu üyesinin ise … olduğunu, davacı şirket, … ve … arasında organik bağ bulunmadığını, davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle reddedilmesi gerektiğini, müvekkili ile diğer davalıların her birinin ayrı tüzel kişiliğe sahip olduğunu, davacının denkleştirme tazminatı talep edemeyeceğini , davacının sözleşme konusu ürünlere dair kayda değer müşteri çevresi yaratmadığını ,sözleşme yükümlülüklerinin bizzat yerine getirilmediğini ,sözleşmenin ,sözleşme kapsamında belirlenen tarihte sona erdiğini ,sözleşmenin haksız feshinin söz konusu olmadığını ,sözleşme konusu dağıtımı yapılan ürünlerin dünya çapında yüzyıllardır tanınan ürünler olduğunu, örneğin , … Markasının 1743, … markasının 1765 , … markasının 1772 ve … markasının 1668 yıllarında kullanılmaya başlandığını , sözleşme kapsamında davacı için getirilmiş bir rekabet yasağının olmadığını ,talebin dayanaktan yoksun olduğunu, davacının 11.5 hükmünü rekabet yasağı düzenleniyormuş gibi yansıtarak üstelik müvekkili şirketin ürünlerin satışına ilişkin yeni bir ticari ilişki kurma teklifi de yapılmamış gibi davranarak mahkemeyi yanlış yönlendirmeye çalıştığını savunarak davanın usul ve esastan reddine karar verilmesini istemiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde ve özetle;müvekkili şirket ile davacı arasında 19 Nisan 2011 tarihinde … ürünlerinin dağıtımına ilişkin Distribütörlük Sözleşmesi imzalandığını, 25 Nisan 2013 tarihinde gönderilen yazı ile sözleşmenin 31 Ekim 2013 tarihi itibariyle sona ereceğinin bildirildiğini, dava dilekçesinin karmaşık ve belirsiz olduğunu, davacı tarafın diğer yedi davalı ile müvekkili şirket arasındaki ilişkiyi ,ayrıca kendi şirketi ile organik bağı olduğunu iddia ettiği kişiler arasındaki ilişkiyi açık ve tereddüte yer bırakmayacak şekilde açıklayamadığını , mahkemenin huzurdaki davada milletlerarası yetkiye haiz olmadığını, Distribütörlük Sözleşmesinin 11.7. maddesi uyarınca bu sözleşmenin Fransız Hukukuna tabi kılınarak sözleşmeye ilişkin uyuşmazlıklar hakkında Paris Mahkemelerinin yetkilendirildiğini , MÖHUK ‘un 47. maddesinin tarafların yetki sözleşmesiyle yabancı bir ülke mahkemesinin yetkisini kabul edebileceklerinin düzenlendiğini savunarak ,davanın usul ve esastan reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Davalıların yurtdışında faaliyet gösteren şirketler olması sebebiyle uyuşmazlık yabancılık unsuru taşımaktadır. Türk Mahkemelerinin milletlerarası yetkisinin bulunup bulunmadığı 5718 sayılı MÖHUK’a göre belirlenecektir.Milletarası yetki MÖHUK un 40-47 maddeleri arasında düzenlenmiştir. MÖHUK’un 40.maddesine göre; Türk Mahkemelerinin milletlerarası yetkisini iç hukukun yer itibarıyla yetki kuralları belirler. İç hukukta yetkiye ilişkin hükümler başta HMK olmak üzere; çeşitli kanunlarda yer almaktadır. Somut dava açısından taraflar arasında bağıtlanan yetki sözleşmesinin MÖHUK 47.madde aranan koşullara uygun olup olmadığı belirlenmelidir. MÖHUK nun 47.maddesi uyarınca; (1) Türk mahkemelerinin milletlerarası yetkisinin münhasır yetki esasına göre tayin edilmemesi, (2) taraflar arasındaki hukuki ilişkinin yabancılık unsuru taşıması; (3) taraflar arasındaki uyuşmazlığın borç ilişkilerinden doğması halinde uyuşmazlığın yabancı bir devletin mahkemesinde görülmesi konusunda anlaşabilirler. Anlaşma yazılı delille ispat edilmesi halinde geçerli olur. Dava, ancak yabancı mahkemenin kendisini yetkisiz sayması veya Türk Mahkemelerinde yetki itirazında bulunulmaması halinde yetkili Türk Mahkemesinde görülür. Washington Mahkemelerine verilen yetkinin Türk Mahkemelerinin milletlerarası yetkisini kaldırabilmesi için MÖHUK un 47.maddesinde öngörülen koşulların tamamının birlikte gerçekleşmesi gerekir. Somut olayda; acentelik veya danışmanlık sözleşmesinin varlığının kabulü halinde Türk Mahkemelerinin milletlerarası yetkesinin bulunmadığı sonucuna varılacaktır. Ayrıca 47.maddedeki ” yazılı delil ile ispatlanabilir ” ifadesi, yetki anlaşmasının imzalı bir metin olmasını değil imzasız olsa bile metnin tarafların yetki anlaşması yapma konusundaki iradesini yansıtmasını yeterli saymıştır. Davacı ” sözleşmenin ifa yerinin İstanbul olması, ayrıca ortak yetkili Mahkemenin İstanbul olduğunu ” savunarak 31.11.2013 tarihli sözleşmenin yetkiye dair hükmünün- sözleşmedeki uygulanacak hukuk ve yetki koşuluna ilişkin düzenlemelerin de geçersiz sayılması gerektiğini ileri sürerek Türk Mahkemelerinin milletlerarası yetkisini bulunduğunu ileri sürmüştür. Ancak sözleşmenin geçerli şekilde kurulduğu ve hüküm ifade ettiği, karşılıklı rızalar doğrultusunda akdedildiği tarafların ikrarındadır. Yabancı mahkemeye yetki veren anlaşmaların, Türk mahkemelerinin milletlerarası yetkisini ortadan kaldırdığı Doktirin ve Yargıtay kararlarında da kabul edilmiştir. Sözleşmenin 11.7 maddesinde yer alan yetki sözleşmesi MÖHUK 47.maddede aranan koşulları sağladığından, milletlerarası yetkiye sahip Türk Mahkemelerinin yetkisinin bertaraf edildiği sonucuna varılmıştır. Yetki sözleşmesi ve hukuk seçimine ilişkin sözleşmeler ve asıl sözleşme birbirinden bağımsız olup, yetki sözleşmesinin geçerliliğinin asıl sözleşmeden bağımsız olarak ele alınması gerekir. Distribütörlük denkleştirme tazminatı ve rekabet etmeme tazminatı istemine ilişkin davalarda Türk Mahkemelerinin münhasır bir yetkisi bulunmamaktadır. Yukarıda açıklandığı gibi; milletlerarası yetki sözleşmesi esasa uygulanacak hukuktan, asıl sözleşmeden ve hukuk seçimi sözleşmesinden bağımsız olarak ele alınmalı ve geçerli olup olmadığı bu şekilde değerlendirilmelidir. Distribütörlük denkleştirme tazminatı ve rekabet etmeme tazminatına ilişkin davalarda Türk mahkemelerinin münhasır yetkisi yoktur. Yargıtay’ın uygulamaları da bu doğrultudadır. Her iki tarafın tacir olduğu, milletlerarası yetki sözleşmelerinin MÖHUK 47/1 maddesi uyarınca; Türk Mahkemelerinin yetkisini bertaraf ettiği ve yetki sözleşmesinin geçerli olduğu kabul edilmektedir. Saptanan ve hukuksal durum bu olunca; davacı ile davalılar arasındaki yetki sözleşmesinin geçerli olduğu, süresinde yapılan yetki ilk itirazının kabulü ile adı geçen davalılar açısından mahkememizin milletlerarası yetkisinin bulunmaması nedeniyle… ” gerekçesiyle, davanın usulden reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; lk derece mahkemesi tarafından sözleşmede hata yapıldığını ,davanın dayanağı olan ve sözleşme olarak nitelendirilebilecek olan sözleşmede yetkili mahkeme olarak İstanbul ( Çağlayan ) Mahkemelerinin belirlendiğini ,ilk derece mahkeme kararının tespitinin birçok açıdan hatalı olduğunu, müvekkili şirketin davalı şirketlere ait ürünlerin Türkiye’de tek yetkili distribütörlüğünü son olarak 01.11.2013 tarihli sözleşmeye dayalı olarak yürütmüş olduğunun tartışmasız olduğunu ,davaya dayanak sözleşmenin 01.11.2013 tarihli sözleşme olduğunu ,mahkeme tarafından bu sözleşmeden bahsederken hatalı olarak 31.11.2013 tarihinin kullanıldığını, dava dilekçesinde tarihin sehven 31.12.2013 olarak belirtildiğini , ancak dava dilekçesinin içeriği ve ekleri incelendiğinde sözleşme tarihinin 01.11.2013 olduğunun görüleceğini , hatalı olarak Paris Kanunlarının uygulanması gerektiğini Paris Mahkemelerinin yetkili olduğuna dair 11.7 ve 11.8 maddelerinin 01.11.2013 tarihli sözleşmede düzenlenmediğini,01.11.2013 tarihli sözleşmenin 13.8 maddesinde sözleşmenin Türkiye Cumhuriyeti kanunlarına tabi olduğu ve buna göre yorumlanacağı ,13.10. maddesinde ise yetkili mahkemenin münhasıran İstanbul Çağlayan Mahkemeleri olduğunun açıkça düzenlendiğini, mahkemenin münhasır yetkili mahkeme olduğunu ,genel işlem koşulu niteliğinde olan dürüstlük kuralına aykırı şekilde kullanılan yetki itirazının reddedilmesi gerektiğini, yetki anlaşması ile yetkilendirilen yabancı mahkemede adil yargılama yapılamayacağı yönünde bir kanaat olması durumunda davalının yetki anlaşmasına dayanan yetki itirazının reddedilmesi gerektiğini, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu iddia ederek, kararın kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, distribütörlük sözleşmesinden kaynaklanan TTK’nın 122.maddesi uyarınca denkleştirme tazminat alacağının olduğunun tespiti, tahsili, sözleşmenin 11.5 madde hükmünün geçersiz olduğunun tespiti, TTK’nın 123.maddesi hükmü gereğince rekabet etmeme tazminat alacağının olduğunun tespiti ile davalılardan sorumluluk payları oranında tahsili istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın usulden reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Taraflar arasında, davalılardan … (…) Şirketinin grup şirket olduğu, adı geçen şirket haricinde diğer davalı şirketlerle davacının ayrı ayrı Distribütörlük Sözleşmesi imzalandığı davalılardan … Tic.Ltd.Şti haricinde diğer davalı şirketlerin Fransa ‘da mukim şirketler olduğu konusunda herhangi bir uyuşmazlık yoktur. Uyuşmazlık, mahkemece davanın MÖHUK 47. maddesi ve usul kuralları çerçevesinde taraflar arasındaki yetki sözleşmesi gereğince usülden red kararının usul ve yasaya uygun olup olmadığıdır. Dosya kapsamından, mahkeme hükmüne esas alınan 31.11.2013 tarihli Distribütörlük sözleşmesine ulaşılamamıştır.Tarafların kabulünde olduğu üzere, davacı ve davalılardan … şirketi haricinde diğer şirketlerle ayrı ayrı Distribütörlük Sözleşmesi imzalanmıştır. Davalı … Tic.Ltd.Şti ile imzalanan sözleşme tarihi 01.11.2013 diğer davalılarla gerçekleştirilen sözleşme tarihi ise 19 Nisan 2011 tarihlidir.19.04.2011 tarihli sözleşmenin 11.7 maddesinin başlığı “Uygulanacak Hukuk” tur. Maddede, iş bu sözleşmeden veya türevlerinden ve sonuçlarından doğabilecek ve taraflarca mahkeme dışında uzlaşılamayan tüm uyuşmazlıklarda Paris Ticaret Mahkemelerinin münhasıran yetkili olacağı ve uygulanacak hukukun Fransız Hukuku olacağı belirtilmiştir. Davalı … Tic Ltd. ile düzenlenen sözleşme tarihi ise 01.11.2013, distribütörlük sözleşmesine ilişkin tadil sözleşme tarihi ise 30 Ekim 2014‘dür.Tadil sözleşmesinin 3. maddesinde, Distribütörlük Sözleşmesinin belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde tadil edileceğine yer verilmiştir.01.11.2013 tarihli sözleşme sonrasında düzenlenen tadil sözleşmesinin 6. maddesinde, tadil sözleşmesinin Türkiye Cumhuriyeti kanunlarına tabi olduğu ve buna göre yorumlanacağı ,taraflar arasında iş bu tadil sözleşmesinden doğan veya bu tadil sözleşmesi ile ilgili bir ihtilaf ortaya çıkması halinde tarafların kendi aralarında karşılıklı kârlı bir ilişkisine devam edebilmek için dostane bir çözüm bulmak ve/ veya müzakereler yürütmek için gereken gayreti göstereceği , tarafların böyle bir ihtilafı dostça çözememesi halinde ise münhasıran İstanbul Çağlayan Mahkemeleri ve İcra Müdürlüklerinin yetkisi çerçevesinde çözüleceğinin belirtildiği anlaşılmıştır. Mahkemece, davacının iddiaları, davalıların savunmaları, açılan davanın konusu ve davacı ile her bir davalı arasındaki hukuki ilişkiler ayrı ayrı dikkate alınarak her bir davalı yönünden yetki itirazının ve diğer itiraz ile savunmaların ayrı ayrı değerlendirilmesi ve gerekirse HMK’nın 167. madde düzenlemesi de dikkate alınarak yargılamanın iyi bir şekilde yürütülmesini sağlamak için birlikte açılmış olan davaların ayrılarak dosya kapsamına uygun bir karar verilmesigerekir. Mahkemece dosya kapsamına uygun düşmeyen gerekçeyle ve tüm davalılar hakkında aynı kararın verilmesi isabetli olmamıştır. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.a.4 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, ilk derece mahkemesince dava şartları yanlış değerlendirilerek karar verildiğinden ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR:Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.a.4 maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davacı tarafından yatırılan istinaf peşin karar harcının, talep hâlinde, ilk derece mahkemesince davacıya iadesine,4-Davacı tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesi tarafından, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,5-Gerekçeli kararın İlk Derece Mahkemesince taraflara tebliğine dair; HMK’nın 353/1.a.4 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 08.06.2023
KANUN YOLU: HMK’nın 353/1.a. maddesi uyarınca karar kesindir.