Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/138 E. 2022/1628 K. 01.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/138
KARAR NO: 2022/1628
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 16/10/2019
NUMARASI: 2017/1083 2019/776
DAVANIN KONUSU: Tasfiye memuru atanması
Taraflar arasındaki davanın ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle;… Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi’nin 05/01/2016 tarihinden itibaren tasfiyesine karar verildiğini, işbu sebeple ilgili şirkete tasfiye memuru olarak …’ın atanmasına karar verildiğini, ancak tasfiye memurunun vefat ettiğini, şirkete yeni bir tasfiye memuru da atanmadığını, davacının işçilik alacaklarının tahsili amacıyla tasfiye halindeki şirket aleyhine Bakırköy 16. İş Mahkemesinin 2015/663 Esas sayılı dosyası ile dava açıldığını, ancak şirketin hali hazırda tasfiye memuru olmadığından davanın sürüncemede kaldığını, bu nedenle ilgili mahkeme tarafından şirkete tasfiye memuru atanması amacıyla dava açmak üzere süre verildiğini, anılan nedenlerle tasfiye halinde … Şirketi’ne tasfiye memuru atanmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; davalı İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünün TTK’nın 32. maddesi hükmü çerçevesinde işlem yaptığını, tasfiye halindeki dava konusu şirketin, vefat eden tasfiye memuru yerine yeni bir tasfiye memuru atanması hususunda karar alması gerekmekteyken dava konusu şirketin bu konuda karar almadığını, buna ilişkin tescil başvurusunda bulunmadığını, buna göre tasfiye memurunun atanmasına ilişkin işbu davanın açılmasının nedeninin Sicil Müdürlüğü olmadığını, yine huzurdaki davada kuruma husumet yöneltilemeyeceğini, asıl davalının tasfiye halindeki şirket olması gerektiğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…İhyası talep edilen şirket ortağının vefat ettiği, mirası intikal eden …’ın da mirasın reddettiği, dolayısıyla şirkete tasfiye memuru olarak atanabilecek kimse bulunmadığı, yine davacı vekili tarafından tasfiye memuru adayı da bildirilmediği anlaşıldığından mahkememizce tasfiye memuru olarak Av….’ın tayinine karar verilmiş, tasfiye memuru için 7.000,00 TL ücret takdir edilmiş, yine tasfiye memuru ücretinin yatırılması hususunda davacı tarafa 2 haftalık süre verilmiş, verilen süre içinde tasfiye memuru ücretinin yatırılmadığı anlaşılmakla, bu kez ücretin yatırılması hususunda davacı tarafa 2 haftalık kesin süre verilmiş, kesin süre içinde ücretin yatırılmadığı takdirde davanın usulden reddedileceği hususu ihtar edilmiş, ancak verilen kesin süreye rağmen tasfiye memuru ücretinin yatırılmadığı anlaşılmıştır.HMK 94.maddesi ile”(1) Kanunun belirlediği süreler kesindir. (2) Hâkim, tayin ettiği sürenin kesin olduğuna karar verebilir. Aksi hâlde, belirlenen süreyi geçirmiş olan taraf yeniden süre isteyebilir. Bu şekilde verilecek ikinci süre kesindir ve yeniden süre verilemez. (3) Kesin süre içinde yapılması gereken işlemi, süresinde yapmayan tarafın, o işlemi yapma hakkı ortadan kalkar.” hükmü mevcut olup, mahkememizce davacı tarafa tasfiye memuru ücretini yatırması hususunda 03/07/2019 tarihli celsede 2 haftalık kesin süre verildiği, yine aynı celsede kesin süre içinde yatırılmadığı takdirde davanın usulden reddedileceği hususunun davacı vekilinin yüzüne karşı ihtar edildiği, ancak verilen kesin süreye rağmen tasfiye memuru ücretinin yatırılmadığı anlaşılmakla davacının davasının subut bulmadığından reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.” gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Önceki beyanlarını tekrarlamış ve müvekkili …’ın işçilik alacaklarının tahsili amacıyla Tasfiye Halindeki … Limited Şirketi’ ne dava açmış olduğunu, şirketin hali hazırda tasfiye memuru olmamasından kaynaklı olarak açmış olduğu iş davasının sürüncemede kaldığını, bu sebeple tasfiye memurunun atanması amacıyla huzurdaki davanın açıldığını, ancak mahkemece tasfiye memurunun ücreti olan 7.000 TL’ nin davacı tarafından yatırılmadığı için davanın reddine karar verildiğini, ilk derece mahkemesinin bu şekilde karar vermesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, açılan davanın asıl amacının müvekkilinin işçilik alacaklarının tahsil edilmesi olduğunu, ilk derece mahkemesince tasfiye memuruna 7.000 TL’lik ücret ödenmesi kararı verilmesi ve bunun davacı işçi tarafından karşılanmasının başlı başına davanın içeriğine aykırı olduğunu, alacağını tahsil edemeyen işçinin tasfiye memurunun ücretini ödeyemeyeceğinin gayet açık bir durum olduğunu, zira bu durumun aksinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, tasfiye memurunun ücretinin işçi olan müvekkile ödettirilmemesi gerektiğini, istinaf gerekçelerini daha ayrıntılı ifade edebilmek için istinaf incelemesinin duruşmalı yapılmasını da talep ettiklerini belirterek, usul ve yasaya aykırı ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, dava dışı limited şirkete tasfiye memuru atanması talebine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Dosya kapsamından, davacı tarafça Bakırköy 6. İş Mahkemesinin 2015/663 Esas sayılı dosyasında, dava dışı Tasfiye Halinde… San. Ve Tic. Ltd. Şti. hakkında işçilik alacaklarına dair 14.12.2015 tarihinde alacak davası açıldığı, mahkemenin 15.06.2017 tarihli duruşma ara kararının 1 no’lu bendinde, davacı vekiline davalı şirkete Tasfiye Memuru atanması için Asliye Ticaret Mahkemesinde dava açmak üzere süre verildiği, davacı vekilinin istenen davayı açmış olduğu, dava dışı tasfiye halindeki şirketin sicil kayıtlarından şirket ortağı …’ın vefat ettiği, ancak bu hususun tescil ve ilan ettirilmediği, …’ın şirketin tek pay sahibi ve yetkilisi olduğu, İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü tarafından vefat nedeni ile TTK hükümlerine göre tescil ve Türkiye Ticaret Sicil Gazete’sinde ilan ettirilmesi hususunun otuz gün içerisinde yerine getirilmesi amacıyla ihbarda bulunulduğu, söz konusu yazıya istinaden ilgililerce yeni bir tasfiye memuru atandığına veya pay dağılımına ilişkin herhangi bir tescil başvurusunda bulunulmadığından 05.10.2016 tarihli resen tescile ait üst beyanın İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü tarafından gerçekleştirildiği hususunun 25.01.2017 tarihli yazı ile Bakırköy 16.İş Mahkemesine bildirilmiş olduğu, tasfiye halindeki şirketin tek ortağı ve tasfiye memurunun vefatı üzerine mirasçısı …’ın İstanbul Anadolu 11. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2016/570 Esas, 2017/189 Karar sayılı dosyasında …’ın mirasını reddettiğinin tespit ve tesciline karar verildiği, adı geçen mirasçının işbu dava dosyasına sunmuş olduğu 07.11.2018 tarihli dilekçesi ile dava dışı şirketin tek ortağı olan babasının öldüğünü, şirketin başka bir ortağının olmadığını, babasının ölümünden sonra şirkete herhangi bir tasfiye memuru atanmadığını, babasının mirasını reddetmesi ve öğrenci olması nedeniyle tasfiye halindeki şirkete tasfiye memuru olarak atanmasının imkansız olduğunu bildirdiği dosya kapsamından anlaşılmıştır. Mahkemece yukarıda açıklanan gerekçelere istinaden, kesin süreye rağmen tasfiye memuruna dair ücretin yatırılmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Davada öncelikle tartışılması gereken husus iş bu davanın İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğüne yöneltilip yöneltilemeyeceği, yani davalı kurumun pasif dava ehliyetinin bulunup bulunmadığıdır. Davalı vekili savunmasında müvekkiline husumet yöneltilemeyeceğini savunmuş, ilk derece mahkemesince bu savunma üzerinde durulmamıştır. TTK ve ilgili yasal düzenlemeler kapsamında tasfiye memuru atanması isteminin ticaret sicil müdürlüğüne karşı yöneltileceğine dair herhangi bir düzenleme mevcut değildir. Ticaret Sicil Müdürlüğünün, bir şirkete kayyım atanmasını sağlamak gibi bir sorumluluğu ve yetkisi bulunmamaktadır. Böyle bir talebin, hukuki yarar bulunmak kaydıyla, şirkete dava yöneltilerek görülmesi mümkündür. Buna göre, Mahkemece işbu davada öncelikle davalı tarafa husumetin yöneltilmesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle davanın pasif husumet ehliyeti yokluğundan reddi gerekirken işin esasının incelenmesi usul ve yasaya aykırı olmuş, bu husus HMK’nın 33 ve 355.maddeleri uyarınca Dairemizce resen dikkate alınmıştır. Yukarıda yer verildiği üzere davacı tarafça işçilik alacakları için açılan davada yargılama devam ederken tek ortaklı olan limited şirketinin tek ortağı ve tasfiye memurunun vefatı nedeniyle davalı şirketin temsilcisiz kaldığı anlaşılmaktadır. Yani, Bakırköy 6. İş Mahkemesinin 2015/663 Esas sayılı dosyasında davalı olan şirketin temsilcisinin bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda, TMK’nın 427/4. maddesi uyarınca, Bakırköy 6. İş Mahkemesinin 2015/663 Esas sayılı dosyasında verilecek bir ara kararla, davalı şirketi davada temsil etmekle görevli bir temsil kayyımı atanmak suretiyle taraf teşkilinin sağlanması mümkün olup, iş mahkemesinin ayrıca tasfiye memuru atanmasını aramasına gerek yoktur. Esasen davalı şirketin tasfiyesi de iş mahkemesindeki davanın konusu değildir. Davalı şirket ortağının ölmesi ve tek mirasçısının mirası reddetmiş olması, varılan bu sonuç bakımından önemli değildir. İş davasında davalı olan şirket tüzel kişiliği devam etmekte olup şirket ortağının kim olduğu önem arz etmez. Bu açıklamalara göre, eldeki davanın davalı kuruma yöneltilmesi mümkün olmadığından, davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddi gerekir. Bu nedenle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılması gerekmiştir. Yukarıda husumet dışındaki diğer açıklamalar ise bundan sonra iş mahkemesinde yürütülecek yargılama bakımından yol gösterme amaçlı olup davacının adil yargılanma hakkının korunması düşüncesine dayalıdır. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 33, 355 ve 353/1.b.2 maddeleri uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına ve davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm kurulmasına, neticede davanın pasif husumet yokluğundan reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Açıklanan nedenlerle; Davacı vekili tarafından ileri sürülen istinaf başvuru nedenleri yerinde görülmemekle birlikte, HMK’nın 33, 355 ve 353/1.b.2 maddeleri uyarınca kararın ve gerekçenin resen düzeltilmesi gerektiğinden, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm verilmesine, bu doğrultuda; 1-Davanın pasif husumet ehliyeti yokluğundan reddine,2-Alınması gereken 80,70 TL harçtan peşin yatırılan 31,40 TL’nin mahsubu ile bakiye 49,30 TL’nin davacıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereği hesap ve takdir olunan 2.725,00 TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 5-Taraflarca yatırılan gider avanslarından arta kalan kısımların, karar kesinleştiğinde iadesine,6-İstinaf aşamasındaki harç ve yargılama giderleri yönünden,a-İstinaf kanun yoluna başvuran davacı tarafından yatırılan 220,70 TL istinaf başvuru harcının Hazineye gelir kaydına; 80,70 TL istinaf peşin harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde, ilk derece mahkemesince davacıya iadesine,b-Davacı vekili tarafından sarf edilen kanun yolu giderlerinin, kararımızın niteliğine göre, davacı üzerinde bırakılmasına,7-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine, 8-Dosyanın, karar kesinleştikten sonra, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 33, 355 ve 353/1.b.2. maddeleri uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 01.12.2022 tarihinde, oybirliğiyle ve temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süreler içinde temyiz yolu açıktır.