Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/1362 E. 2023/1115 K. 20.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1362
KARAR NO: 2023/1115
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 16.01.2020
NUMARASI: 2017/464 E. – 2020/41 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili firmanın … markası adı altında akaryakıt bayisi olarak faaliyet gösterdiğini, özel halk otobüsü işleten davalının müvekkili firmadan ekte sunulan akaryakıt satım raporunda plakaları belirtilen … ve … plakalı araçlarına düzenli olarak akaryakıt alması sebebi ile müvekkilinin müşterisi oldğunu, müvekkilinin davalı taraftan KDV dahil 58.935 TL alacağı bulunduğunu, davalının araçlarının müvekkilinden almış olduğu akaryakıta ilişkin 01/01/2011 ile 31/12/2016 tarihleri arasında ütm işlemlerin kurumsal bir marka olan … in sisteminde tutulduğunu, buna ilişkin sistem üzerinde alınan araç plakaları, alım tarihleri ve saatleri akaryakıt litreleri ve tutarlarının tek tek belli olan rapor suretini sunduklarını tüm bu nedenlerle davalının takibe itirazının haksız olduğunu iddia ederek, itirazın iptali ile takibin devamına ve % 20 den az olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili savunmasında özetle; davanın itirazın iptali davası olduğunu ancak takibin cari hesaba yönelik olduğunu, davacı tarafın takibe konu cari hesabı kat edip usulüne göre müvekkilini temerrüde düşürmediğini bu nedenle cari hesap alacağından icra takibi yapılamayacağını, davacı tarafın muavin defter kaydında görünen her türlü kayda itiraz ettiklerini, keza sunulan faturalara ve sistem çıktılarına da itiraz ettiklerini, davacı tarafın müvekilinin satın almadığı mal faturaları kaydederek müvekkilini borçlandırdığını ayrıca müvvekkilinin birçok ödemeyi de kayda almadığını, davacı tarafın sadece 2016 muavin dökümü sunduğunu ,ancak muavin kayda 2016 yılı öncesine ait 35.613,00 TL tutarlı borç kaydettiğini, taraflar arasındaki ticari ilişkinin 2011 yılına dayandığını, dolayısıyla davacının 2011-2015dökümlerini de sunması gerektiğini, müvekkilinin davacıdan aldığı yakıt bedellerine karşılık düzenli olmayan aralıklarda davacıya toplu ödemeler yapıldığını, davacının kayıtlarının fiktif olduğunu, … Bankası, … ve … bank kredi kartları ile yaptığı nakit ödemelere ilişkin belgelerin mahkemeye sunulacağını, ancak kredi kartı ödemelerinin kayıtlarının ilgili bankalardan celbi gerektiğini, tüm bu nedenlerel haksız ve huka aykırı davanın reddi ile % 20 den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “… vergi dairelerinden celbolunan BA/BS formları , alınan bilirkişi raporuna göre , taraflar arasında yakıt alımından kaynaklı ticari ilişki bulunduğu, davacı ve davalının BA ve BS formlarını ilgili vergi dairelerine bildirdiği, uyuşmazlığın çözümü için mali müşavir bilirkişiden rapor alınmasına karar verilmiş olmasına rağmen davalının ticari defter ve kayıtlarını ihtara rağmen incelemeye ibraz etmediği, davacı ticari defter ve kayıtları üzerinde yapılan inceleme sonucu usulüne uygun tutulan defter ve kayıtlara göre davacının davalıdan takip tarihi itibariyle dava değeri 58.935,00 TL alacaklı olduğu, davacının ticari defter ve kayıtlarına göre alacağını Yargıtay içtihatları doğrultusunda ispatlamış olduğu, davalı her ne kadar kredi kartları ile ödeme yaptığını , yapılan bir kısım ödemelerin borçtan mahsup edilmediğini iddia etmiş ise de celp olunan banka kredi kartı ekstreleri ile taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümünün mümkün olmadığı, davalı iddialarının davalının ticari defter ve kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yapılarak çözümlenmesi gerektiği, davalıya ticari defter ve kayıtlarını sunması için ihtarat yapılmasına rağmen davalının ticari defter ve kayıtlarını sunmadığı, davacının delil olarak taraflara ait ticari defter ve kayıtlara dayandığı, davalı defterlerini sunmayarak davacının ticari defter kayıtlarının HMK’nın 222. maddeye göre lehine delil oluşturup oluşturmadığının tam olarak incelenebilmesine engel olduğundan sunulmayan ticari defterlerinde de davacının alacaklı olduğuna dair kayıtların mevcut olduğu halde sunulmadığının ve bunun sonucunda da davacı incelenen defter kayıtlarının davacı lehine delil oluşturduğu, alacağın likit ve belirlenebilir olduğu, icra inkar tazminat hüküm ve koşullarının oluştuğu ve her iki tarafından da tacir olması nedeniyle alacağa ticari faiz uygulanması gerektiği sonuç ve kanaatine varılarak…” gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; hükme esas alınan HMK’nın 222/5.maddesinin tamamen yanlış yorumlandığını, davacı tarafın yegane delil olarak müvekkilinin ticari defterlerine dayanmadığını, bu nedenle defter ibraz edilmediği gerekçesiyle aleyhe hüküm kurulamayacağını, mahkeme kararında gösterilen gerekçenin de açıklayıcı olmaktan uzak ve yetersiz olduğunu, kararda dile getirilen hususların itiraza uğrayan ek raporda yer alan ifadeler olduğunu, kararın gerekçeli olmadığını, gerekçesinin yeterli olmadığını, takibin fatura alacağından kaynaklanmadığını, cari hesap uyuşmazlığından kaynaklandığını, yapılacak olan şeyin cari hesaba konu tüm faturaların ayrı ayrı tespiti ve her bir faturanın araştırma yapılarak incelemeye tabi tutulması gerektiğini, sadece 2013-2015 yıllarına ilişkin cari hesapların incelemeye tabi tutulduğunu, ek raporda cari hesap doğum tarihi olan 2013-2016 yılı itibariyle incelenmesi gerektiğinin açıkça ifade edildiğini, dosyaya ibraz edilen kredi kartlarına dair ödeme belgelerinin temin edilmediğini, ilgili bankalardan sorulmadığını, bu hususun ek ve kök raporda ayrı ayrı ifade edilmesine rağmen mahkemece celp edilmeksizin karar verildiğini, kararın eksik araştırma ve incelemeye dayandığını, davacı tarafın ticari defterlerinin açılış ve kapanış onaylarının usulüne uygun olmadığını, davacı lehine delil teşkil etmeyeceğini, aksine aleyhine delil teşkil edeceğinin yasa hükmü olduğunu, bilirkişi raporlarına göre BA-BS formları ile davacı tarafın ticari defterlerinin birbiri ile örtüşmediğini, müvekkili tarafından yapılan ödemelerin dikkate alınmadığını, nitekim Finansbank aracılığıyla 602.634,00 TL ödeme yapıldığının dosyaya gelen yazı cevabından açıkça anlaşıldığını, bankalardan bilgilerin sunulmadığını, 37 adet kredi kartından müvekkilinin ödeme yapmış olmasına rağmen celbinin sağlanmadığını, müvekkilinin ne kadar ödeme yaptığını bu ödemelerin ispat edilmesine rağmen yapılan tespit ve değerlendirmenin hükme esas alınmamasının yasa gereği olduğunu, davaya konu edilen fatura ve cari hesaplara itiraz edildiğini, tekabül eden hizmetin müvekkile sağlanmadığını, takibe konu edilen alacağın likit olmadığını, dolayısıyla icra inkar tazminatının yasal şartlarının oluşmadığını iddia ederek kararın kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, ticari satıma ilişkin açık hesap alacağının tahsili amacıyla başlatılan ilamsız icra icra takibine karşı itirazın İİK’nın 67.maddesi uyarınca iptali istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, davalı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Taraflar arasında ticari ilişkinin varlığı konusunda herhangi bir uyuşmazlık mevcut değildir. Uyuşmazlık, davacının davalıdan takip konusu cari hesap alacağının olup olmadığı, alacağın likit ve icra inkar tazminatının kabulünün yerinde olup olmadığı ile bilirkişi raporunun ve incelemenin yeterli olup olmadığına ilişkindir. Dosya kapsamından, davacı şirket tarafından davalı adına çok sayıda akaryakıt satımına dair faturalar düzenlendiği, davacı tarafça davalı hakkında 58.935,00 TL cari hesap bakiye alacağının tahsili amacıyla, İstanbul Anadolu …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında 19.12.2016 tarihinde ilamsız icra takibi başlatıldığı , davalı tarafça yasal süre içerisinde borca ve ferilerine itiraz edildiği, davacının İİK 67.maddesi gereğince bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde itirazın iptali davasını açmış olduğu anlaşılmıştır. Taraflar delillerini dosyaya ibraz etmişler, ayrıca mahkeme tarafından ilgili yerlere müzekkereler yazılarak BS/BA formları dosya içerisine celp edilmiştir. 02.03.2017 tarihli bilirkişi raporunda özetle; davacı tarafın 2011-2012-2013-2014 yılları ticari defterlerinin noter açılış onamaları ile 2013-2014 yılları yevmiye defterlerinin noter kapanış onamalarının sürelerinde yaptırılmış olduğu, şirketin 2015 yılında Gelir İdaresi Başkanlığının belirlediği ciroyu aştığından E-Defter kapsamında defter tutmaya başladığı, 2016 yılında da E-Defter kapsamında defter tuttuğu, E-Defter onaylarının sürelerinde yaptırılmış olduğunun görüldüğü, davalı tarafın defterlerini ibraz etmediği, vekile ulaşılamadığı, taraflar arasındaki ticari ilişkinin 2016 yılı öncesine dayandığı, zira davacının 2016 yılı açılış maddesinin davalının 35.613,00 TL borç bakiyesi ile açıldığı ,çeşitli satım ve ödemelerden sonra 20.10.2016 tarihinde ticari ilişkinin sonlandığı, bu tarih itibariyle davalının borcunun 43.935,00 TL olduğu, ancak davacının 31.12.2016 tarihinde davalı borcuna “Hesaplar arası virman’ açıklaması ile 15.000,00 TL borç kaydettiği, dolayısıyla 31.12.2016 tarihi itibariyle davalı borcunun 58.935,00 TL olduğunun görüldüğü, dava ve icra takip dosyası, dosyaya sunulan bilgi ve belgeler ile davacının ticari defterleri üzerinde yapılan inceleme sonucunda, ön inceleme duruşmasında belirlenen ve tarafların kabulünde olduğu üzere taraflar arasında akaryakıt alımına ilişkin bir ticari ilişkinin bulunduğu, davacının satıcı, davalının alıcı olduğu, taraflar arasındaki ilişkinin 2016 yılı öncesine dayandığı, zira davacının 2016 yılı açılış maddesinin davalının 35.613,00 TL borç bakiyesi ile açıldığı, çeşitli satım ve ödemelerden sonra 20.10.2016 tarihinde ticari ilişkinin sonlandığı, bu tarih itibariyle davalının borcunun 43.935,00 TL olduğu, ancak davacının 31.12.2016 tarihinde davalı borcuna hesaplar arası virman’ açıklaması ile 15.000,00 TL borç kaydettiği, dolayısıyla 31.12.2016 tarihi itibariyle davalı borcunun 58.935,00 TL olduğunun görüldüğü, davacı tarafından, davalı borcuna “…”’ açıklaması ile kaydedilen 15.000,00 TL sına ilişkin hiçbir dayanak belge sunulmadığından, bu borç kaydının bu aşamada kabul görmediği, bu nedenle davacının asıl alacağının 43.935,00 TL olduğu kanısına varıldığı belirtilmiştir. Davacı vekili 29.03.2018 tarihinde duruşma zaptına geçen beyanında, delil olarak davalının defterlerine dayanıldığından davalı defterlerine sunulması için yeniden süre verilmesine bir diyeceklerinin olmadığını beyan etmiştir. Davalı vekili aynı celsede zapta geçen beyanında, defterlerini sunmak konusunda beyanda bulunmak üzere süre verilmesini talep etmiştir. Mahkemece HMK 222.maddesi uyarınca davalıya ait 2011/2016 yılına ilişkin tüm yasal defter ve dayanakların incelenmesi sureti ile ek rapor alınmasına karar verilmiştir. Celse ara kararı taraf vekillerinin huzurunda oluşturulmuştur. Davalı vekili bilirkişi raporuna karşı beyan dilekçesinde; 21.11.2017 tarihli duruşmanın 6 numaralı kararı ile davalının havale tarihli dilekçede bildirmiş olduğu kredi kartlarına ilişkin ilgili bankalara yazı yazılarak 2011-2016 yılları arasında davalının davacıdan yapmış olduğu alışverişe ilişkin ödemelerin dekontlarının istenmesi şeklinde ara karar oluşturulduğunu ancak ara karar gereği yerine getirilmeksizin dosyanın bilirkişiye tevdi edildiğini, yapılan ödemelerin irdelenmediğini, davacı kayıtları esas alınarak rapor tanzim edildiğini belirtilerek, davacı ticari defterlerinin usulüne uygun tutulmadığını iddia ederek, rapora itiraz etmiştdir. 07.05.2018 tarihli ek bilirkişi raporunda özetle; mahkemenin verdiği kesin önele rağmen davalı tarafın ek inceleme günü hazır bulunmadığı gibi davalı tarafın ticari defterlerinin de ibraz edilmediği, bu halde davalı tarafın defter ibrazından kaçındığı hususunun takdirinin mahkemeye ait olduğu, kök raporda belirtildiği gibi davacı tarafın 2016 yılında davalı tarafa vermiş olduğu akaryakıta ilişkin düzenlemiş olduğu tüm faturalarını, faturalar içeriği ve adetleri ile uyumlu bir şekilde bağlı bulunduğu Tuzla Vergi Dairesine BS Formları ile beyan ettiğinin anlaşılmış olduğu, faturaların günlük akaryakıt alım fişlerine bağlı olarak tanzim edildiği, davacı tarafın ibraz etmiş olduğu günlük satış fişlerinde görüldüğü, davacının belirlenen 58.935,00 TL asıl alacağına takip tarihinden itibaren yıllık /%10,50 ve değişen oranlarda kademeli olarak avans faizi yürütülebileceği sonucuna varıldığı belirtilmiştir. Davalı vekili ek rapora karşı itiraz ederek, deliller toplanılmaksızın rapor alındığını, ara karar gereği yerine getirilmeden dosyanın bilirkişiye gönderildiğini, yapılan ödemelerin davacı kayıtlarında olup olmadığının belirlenmediğini, kredi kartı ekstreleri ve dekontları için bankalara yazı yazılması taleplerinin gözden kaçırıldığını, davacı defterlerinin usulüne uygun tutulmadığını belirterek yeniden rapor alınmasını talep etmiştir. 18.07.2019 tarihli 2.ek bilirkişi raporunda özetle; vergi dairesi tarafından gönderilen BA formlarından, davalının davacı … Otomotiv A.Ş den KDV hariç olmak üzere; 2012 Yılında taraflar arasında herhangi bir alım satım olmadığı, 2013 yılında davalının davacı … A.Ş den 14 belge ile 101.519,00 TL tutarında mal ve hizmet aldığı, ancak davacı … A,Ş nin bu satışa karşılık vergi dairesine 81.406,00 TL tutarında karşılık BS Formu (mal ve hizmet satış) vermediği 2014 Yılında 47 belge ile 310.474,00 TL tutarında mal ve hizmet aldığı, 2015 Yılında 41 belge ile 281.185,00 TL tutarında mal ve hizmet aldığı, 2016 Yılında 31 belge ile 194,909,00 TL tutarında mal ve hizmet aldığı görüldüğü, davacı … A.Ş nin bağlı bulunduğu vergi dairesinden gönderilen davacının BS Formlarında, davalı tarafa KDV hariç olmak üzere, 2012 yılında taraflar arasında herhangi bir mal alım satımı olmadığı, 2013 yılında davacının davalıya ait bir satış bildiriminde bulunmadığı, bu yılda bir sorun olduğu, 2014 Yılında 47 belge ile 310.473,00 TL tutarında mal ve hizmet sattığı, 2015 Yılında 41 belge ile 281.155,00 TL tutarında mal ve hizmet sattığı, 2016 Yılı 9 aylık bölümde 31belge ile 194,790,00 TL tutarında mal ve hizmet sattığının görüldüğü, her iki tarafın son üç yıl olan 2014-2015 ve 2016 yılları karşılıklı mal alış ve satış formları karşılaştırıldığında alış ve şatış bildirimleri arasında çok küçük farklar dışında davanın sonucunu etkileyecek bir fark bulunmadığı, zaten davalı tarafta mal almadığı yönünde değil ödemelerinin davacı tarafından eksik kaydedildiğini savunduğu, ancak davalı tarafın ticari defterlerini ibraz etmediği gibi taraflar arasındaki ilişkinin fotoğrafını, yani cari/açık hesap dökümünü dosyaya sunmadığı, bir kısım deliller ileri sürerek bu delillerin mahkeme tarafından celp edilmesini istediği, zira veri olmadan söz konusu davanın sadece bankalardan gelen yazılar ile çözümünün mümkün olmadığı, bankalardan gelen yazıların cari dökümler ile karşılaştırıldığında bir sonuç oluşturacağı belirtilmiştir. Mahkemece bilirkişi raporlarına göre davanın kabulüne karar verilmiştir. Bilirkişi rapor ve ek raporlar dosya kapsamına uygun, yeterli ve gerekçelidir.Davacı delilleri arasında, taraflara ait ticari defter ve kayıtları ile BA ve BS formlarını da göstermiştir. Davalı taraf ise delil olarak, ticari defter ve kayıtlarını, BS formlarını, değişik bankalara ait hesap özetlerini, hesap hareketlerini göstermiştir. HMK’nın 190. maddesinde, ispat yükünün, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa ait olduğu gibi TMK’nın 6. maddesi uyarınca taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür. Diğer taraftan, HMK’nın 222. maddesine göre ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulması, açılış ve kapanış onaylarının yaptırılması ve defter kayıtlarının birbirini doğrulaması gerektiği, bu şartlara uygun biçimde tutulmuş defter kayıtlarının, sahiplerinin lehine delil olarak değerlendirilmesinin ise diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması şartlarına bağlı olduğu, ayrıca söz konusu maddenin son fıkrası uyarınca, davadaki taraflardan birinin diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtmesine rağmen karşı tarafın defterlerini ibrazdan kaçınması halinde ibrazı talep eden tarafın iddiasını ispat etmiş sayılacağı düzenlenmiştir. Somut olayda, davacı tarafın defterleri usulüne uygun tutulmuştur. Her ne kadar davacı taraf, HMK’nın 222/son maddesi uyarınca delillerini davalının defterlerine hasretmemiş olsa dahi davalı herhangi bir gerekçe belirtmeksizin delilleri arasında belirtmiş olduğu ticari defter ve belgelerini mazeretsiz olarak ibraz etmemiştir. Davalı tarafça bankadan ödemelere dair hesap özetlerinin celbedilmediği belirtilmiş ise de bunu kendisi ibraz edebilecekken ibraz etmediği gibi ek raporda belirtildiği üzere, bu veriler ancak davalı defter ve kayıtları,cari dökümlerle ile karşılaştırıldığında bir sonuç doğurabilecektir. Taraflara ait BA ve BS formlarından, her iki tarafın alış ve satış bilgilerinin yaklaşık olarak birbirini tuttuğu anlaşılmaktadır. Davacı takip konusu yapmış olduğu cari hesap alacağını, ticari defter ve dayanak kayıtları ile birlikte, cari hesaba esas olan faturalar ve taraflara ait BA / BS formları ile ispat etmiş olduğundan mahkemenin buna ilişkin kabulünde bir isabetsizlik görülmemiştir. Takip konusu alacak faturadan kaynaklanan cari hesap alacağı olduğundan ve taraflarca bilinebilir likit bir alacak olduğundan İİK 67. maddesi gereğince davacı yararına icra inkar tazminatına karar verilmiş olmasında da bir isabetsizlik görülmemiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davalı tarafından yatırılan istinaf başvuru ve peşin karar harçlarının Hazineye gelir kaydına; bakiye 3.019,60 TL istinaf karar harcının davalıdan tahsiline,3-Davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,5-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 20.06.2023
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.a maddesi uyarınca, dava konusunun değerine göre karar kesindir.