Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/1323 E. 2023/725 K. 27.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1323
KARAR NO: 2023/725
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 24/02/2020
NUMARASI: 2019/471 E. – 2020/208 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen karara karşı, davacı tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; taraflar arasındaki satım sözleşmesinden kaynaklanan 29.394,31TL alacağının ödenmemesi üzerine, davalı aleyhine İstanbul …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında başlatılan takibe yönelik itirazın haksız olduğunu, taraflar arasında Karaman 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/599 Esas sayılı dosyasıyla görülen davada, tarafların ticari defter ve belgeleri üzerinde yapılan inceleme sonucunda, müvekkilinin, icra takibine konu edilen miktarda alacaklı olduğunun belirlendiğini ileri sürerek, itirazının iptali ile takibin devamına, takip konusu alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesine talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; takibin yetkisiz icra dairesinde başlatıldığını ve davanın yetkisiz mahkemede açıldığını, alacağın zamanaşımına uğradığını, müvekkilinin davacı şirkete borcu bulunmadığını, Karaman 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/599 Esas sayılı dosyasında alınan bilirkişi raporuna itiraz edildiğini, davacının ticari defter ve belgelerindeki kayıtların kabul edilmediğini, tarafların ticari defter ve belgelerinin tüm dayanakları ile birlikte incelenmesinin gerektiğini, Karaman 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/599 Esas sayılı dosyasının işbu dosya yönünden bekletici mesele yapılması gerektiğini savunarak, davanın reddi ile kötü niyet tazminatına karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili, karşı dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin temin ettiği emtia karşılığı davacıdan 2.053,44 TL alacağı bulunduğunu ileri sürerek, bu miktarın tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “… İtirazın iptali davasının öncelikle görülme şartı; yetkili icra müdürlüğünde usulüne uygun yapılıp süresinde itiraz ile durmuş bir icra takibinin bulunmasıdır. İcra müdürlüğünün yetkisine itiraz edildikten sonra itirazın iptali davası açılması halinde, mahkemece öncelikle (mahkemenin görev ve yetkisinden önce) icra müdürlüğünün yetkili olup olmadığı incelenmeli, icra müdürlüğü yetkisiz ise dava, dava şartı yokluğundan HMK 114/2.maddesi uyarınca usulden reddine karar vererek işten el çekmesi gerekir. İtirazın iptaline bakan mahkemenin icra dairesini yetkili daireye göndermek gibi bir karar vermesi mümkün değildir. Ancak icra müdürlüğü yetkili ise ara kararı ile gerekçesi yazılarak icra müdürlüğünün yetkisine vaki itiraz ret edilerek, mahkemenin görevli olup olmadığı, şayet mahkemenin yetkisine itiraz edilmiş ise mahkemenin yetkili olup olmadığı incelenmelidir. Nitekim Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 2012/7166 Esas 2012/12627 Karar, 2014/19073 Esas 2015/8884 Karar, İstanbul BAM 13.H.D. 2018/1614Esas 2019/27Karar sayılı emsal ilamları da bu doğrultudadır. İİK’nın 50/1. maddesi uyarınca, para veya teminat borcu için takip hususunda HMK’nın yetkiye dair hükümleri kıyas yolu ile uygulanır. 6100 sayılı HMK 10. maddesi gereğince sözleşmeden doğan uyuşmazlıklarda dava ve icra takibi, sözleşmenin yerine getirileceği (ifa edileceği) yerde açılabilir. Sözleşmenin yerine getirileceği yer tarafların açık ya da örtülü isteklerine göre belirlenir. Aksi durumda ise sözleşmenin yerine getirileceği yer Türk Borçlar Kanunu’nun 89. maddesi gereğince tespit edilir. Uyuşmazlık sözleşmeden doğan bir para borcuna ilişkin olup, sözleşmede aksi kararlaştırılmamışsa, bu para borcu alacaklının ödeme zamanındaki ikametgahında ödenir. Yasal dayanakları ortaya konularak yapılan bu açıklamalardan sonra somut olaya gelindiğinde, Mahkememizin kararı istinaf incelemesi ile öncelikle icra dairesinin yetkisine itiraz edildiği, yetki itirazın ön sorun olarak incelenmesi gerektiği, davacı tarafa bu konuda delillerini sunma imkanı tanımakla birlikte asıl davada öncelikle dava şartının değerlendirilmesi gerektiği hususunda kaldırılmıştır. Mahkememizce istinaf ilamı doğrultusunda her ne kadar taraflara yetkiye ilişkin delillerini sunmak üzere süre verilmiş ise de taraflarca delil sunulmamıştır. Bu halde dosya kapsamına göre, davacı ile davalı taraf arasındaki ticari ilişki sonucu, davacının talep edilen miktar kadar alacağının oluştuğu iddiasına dayalı olarak açılmış olup, ticari ilişkide davacı mal alan, davalı mal satan konumunda olup, satış sözleşmesi uyarınca para borcunu ifa, ödeme yükümlülüğü davacıya ait olmakla, HMK 10 ve TBK 89/1. maddeleri uyuşmazlıkta uygulama alanı bulamayacaktır. HMK’nın 6. maddesi uyarınca genel yetkili mahkemenin davalının yerleşim yeri olduğu, sözleşmenin yargı sınırlarımız içerisinde ifa edileceğine dair herhangi bir düzenleme bulunmadığı, öte yandan münhasır yetki sözleşmesininde düzenlenmediğinden icra takibinin yetkili icra müdürlüğünde yapıldığı kabul edilemeycektir. Davalının icra dairesinin yetkisine süresinde ve usulüne uygun itiraz ettiği de görülmekle itirazın iptali davalarında yetkili icra dairesinde takip yapmanın dava şartı olduğu da nazara alınarak davanın dava şartı yokluğundan…” gerekçesiyle, davanın usulden reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Müvekkilinin, davalı tarafından imal edilen ürünleri satın almak için ödemede bulunduğunu, fakat davalı şirketin eksik ürün teslim ettiğini, bu nedenle müvekkilinin fazladan yaptığı ödemelerin tahsili amacıyla takip başlattığını, taraflar arasında görülen Karaman 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/599 Esas sayılı dosyasında müvekkilinin alacağının belirlendiğini, yapılan ödeme ile davalının teslim ettiği emtia arasındaki farkın tarafların ticari defterlerinde alacak olarak kayıtlı olduğunu, mahkemece hatalı şekilde satım sözleşmesi uyarınca para borcunu ifa, ödeme yükümlülüğü davacıya ait olmakla, HMK 10 ve TBK 89/1 maddelerinin uyuşmazlıkta uygulama alanı bulamayacağı şeklinde hüküm kurmuş olmasının hukuki ve fiili bir dayanağı bulunmadığını, sözleşmeden kaynaklı davaların, sözleşmenin ifa yeri mahkemesinde de açılabileceğini, ifa yerinin ise TBK’nın 89. maddesine göre alacaklının yerleşim yeri mahkemesi olduğunu, müvekkilinin yerleşim yerinin Fatih ilçesi olması nedeniyle mahkemenin ve icra dairesinin yetkili olduğunu, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın usulden reddine, karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, satım sözlemesi nedeniyle yapılan fazla ödemenin tahsili amacıyla başlatılan ilamsız icra takibine yönelik itirazın İİK’nın 67. maddesi uyarınca iptali istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın usulden reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Taraflar arasındaki satım sözlemesinde davacı alıcı, davalı satıcı konumundadır. Taraflar arasında satım sözlemesi ilişkisi bulunduğu da sabittir. Davacı, satım sözlemesi nedeniyle ödenen avanstan, daha az emtia teslim edilmesi nedeniyle satıcıdan alacaklı olduğunu, alacağın taraflar arasında görülen Karaman 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/599 Esas sayılı dosyasında belirlendiğini ileri sürerek, fazla yapılan ödemenin tahsili amacıyla takip başlatılmıştır. Davalı vekilince süresinde icra dairesinin yetkisine itiraz edilerek, Karaman İcra Müdürlüğünün yetkili olduğu belirtilmiştir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucu mahkemenin yetkisizliğine dair verilen karar Dairemizin 17.07.2019 tarih 2018/1755 Esas -2019/983 Karar sayılı ilamıyla, icra dairesinin yetkisine yönelik itirazın öncelikle incelenmesi gerekçesiyle kaldırılmıştır. İcra dairesinin yetkisi İİK’nın 50. maddesinde düzenlenmiş olup, HMK’daki mahkemelerin yetkisini düzenleyen hükümler çerçevesinde, ön sorun (hadise) şeklinde incelenip karara bağlanması gerekir. İcra müdürlüğünün yetkisine vaki itirazın haklı olduğu sonucuna varılması halinde, mahkemece, davanın, dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesi gerekecektir. Çünkü, itirazın iptali davalarında, icra dairesinin yetkisine itiraz halinde, yetkili icra dairesince ödeme emri tebliğ edilmiş olması, HMK’nın 114/2 maddesi anlamında özel dava koşuludur. Somut olayda, davalı icra takibine yapmış olduğu itirazda ve cevap dilekçesinde; taraflar arasındaki satım sözleşmesini kabul etmiş, ancak sözleşme kapsamında davalı satıcının alacaklı olduğu savunulmuştur. TBK’nın 89. maddesi gereğince para borcu alacaklıya götürülerek ödenmesi gereken borçlardan olduğundan, HMK’nın 10. maddesi uyarınca davacının yerleşim yeri icra dairesi ve mahkemeleri de yetkilidir. Satım sözleşmesinde davacı alıcının borcu para ödemek, davalı satıcının borcu ise emtia teslim etmektir. Alıcı tarafından fazladan yapılan ödemenin iadesi talebi satım sözleşmesindeki karakteristik edimlerden değildir. Benzer nitelikteki Yargıtay 19. HD’nin 24.05.1995 tarih ve 1994/8013 Esas, 1995/4521 Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere, fazladan yapılan ödemenin sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre iadesinin talep edilmesi halinde TBK’nın 89. maddesi hükmü uygulanamayacağı, bu durumda HMK’nın genel hükümleri gereğince davalının yerleşim yeri icra dairesinin yetkili olduğu anlaşılmakla ilk derece mahkemesi karar ve gerekçesinin yerinde olduğundan, davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddi gerekmiştir. Açıklanan bu gerekçelerle HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru ve peşin karar harçlarının Hazineye gelir kaydına; bakiye 125,50 TL istinaf karar harcının davacıdan tahsiline, 3-Davacı tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, 5-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.27.04.2023
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.a maddesi uyarınca, dava konusunun değerine göre karar kesindir.